Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/515 E. 2023/1067 K. 23.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 23/05/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 16/12/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ :Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 23/05/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 23/05/2023

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 25/06/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; 24.10.2008 tarihinde müteveffa … sevk ve idaresindeki … Plakalı araç ile … istikametinden … istikametine doğru seyir halinde gidilirken 20. Km’ye gelindiğinde tek taraflı maddi hasarlı ölümlü-yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, bu kazada davacı …’nun yolcu konumunda olduğunu ve kazada çok ciddi şekilde yara alarak vücudunun çeşitli yerlerinde kırık, çıkık oluştuğunu, kaza sonucunda da sakat kaldığını, davacının kaza sonrası çalışma gücünü büyük oranda kaybettiğini, baba mesleği çiftçilik ile uğraşmakta iken bu sakatlık nedeniyle çiftçiliği bırakmak zorunda kaldığını, şu anda hasta annesi eşi ve 3 çocuğuyla beraber yaşadığını, kaza ile ilgili Konya Cumhuriyet Başsavcılığı …Sor sayılı dosyasının açıldığını ve takipsizlikle sonuçlandığını, davacının davalı şirkete başvurusu sonrası davalı şirket nezdinde … numaralı hasar dosyasının açıldığını, ancak davalı şirketten beklenilen tutarda bir ödeme alınamadığını, davacının adli tıp kurumuna sevki ile maluliyet oranının tespiti gerektiğini, belirterek, davacının uğradığı 10.000 TL bedensel (cismani) zararın (sürekli ve geçici iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderleri ile ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan zararlar) kaza tarihinden itibaren, mahkeme aksi kanaatteyse temerrüt tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 01/09/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazlarının mevcut olduğunu, davaya konu kazanın tarihi 24.10.2008 olduğunu, kazanın üzerinden 11 yıl geçtiğini, talebin zamanaşımına uğradığını, bu sebeple davanın zamanaşımından reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Yargıtay 17. HD’nin 2016/10336- 2019/3740 E.- K. Sayılı ilamında da belirtildiği üzere özel olarak zamanaşımı süresinin öngörüldüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmayacak olup 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 24.10.2008 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacı yaralanmıştır. Somut olayda davaya konu kaza; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde gerçekleşmiş olup buna göre eylem için(TCK 89/1) 5237 sayılı TCK’nın 66/1-5 maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu dikkate alındığında dava tarihi olan 25.06.2019 tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar gerçekleşen trafik kazasında … plakalı aracı kullanan … hayatını kaybetmiş ise de; …’nun ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nın 179/2. maddesinde düzenlenen ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nın 66/1-e. maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nın 109/2. maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleştiği hususu sabittir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/17-224 esas 2020/982 karar nolu ilamı). Defi niteliğindeki zamanaşımı bakımından Mahkeme resen dikkate alamayacak olmakla birlikte cevap dilekçesinde defi iddiasında bulunulmuş olduğundan Mahkememizce bu defi değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle davacının davasının zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve;
Davanın ZAMANAŞIMI NEDENİYLE REDDİNE, ” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; 24.10.2008 tarihinde müteveffa … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … istikametinden … istikametine doğru seyir halindeyken 20. Km’ ye gelindiğinde tek taraflı maddi hasarlı ölümlü- yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, söz konusu bu kazada aracı süren …’nun öldüğünü, yanında yolcu konumunda olan müvekkilin ise vücudunun çeşitli yerlerinde kırık, çıkık oluşmuş ve neticede ağır yaralandığını, ağır yaralanması sonucunda ise sakat kaldığını, 5237 sayılı yeni Türk Ceza Yasası’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra Yasa’nın 66’ncı maddesinde düzenlenen ve somut olayda eyleme uyan taksirle bir kişinin yaralanmasına sebep olma suçunun ceza zamanaşımı süresinin aynı Kanun’un 66/d maddesine göre 15 yıl olduğundan açılan davanın 15 yıllık dava zamanaşımı süresine tabi olduğunu, somut uyuşmazlıkta ölümlü-yaralamalı trafik kazasının 24.10.2008 tarihinde gerçekleştiğini, davanın ise 25.06.2019 tarihinde açıldığını, bu durumda davanın, 15 yıl olan ceza zamanaşımı süresi içerisinde açıldığından zamanaşımının dolmadığını, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.12.2022 tarih … E. … K. sayılı ilamının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak davalarının kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen zamanaşımından ret kararı, davacı yanca istinaf edilmiştir.
Dava, trafik kazası nedeniyle yaralanmaya bağlı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere trafik kazaları bir haksız fiildir. Haksız fiil mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 41. maddesinde tanımlanmış, Kanun’un 60. maddesinde ise haksız fiilden zarar görenin zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir.
Belirtilmelidir ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) konuya ilişkin 49 ve 72. maddeleri de aynı yönde düzenleme içermektedir. Anılan maddeler ile haksız fiillere uygulanacak üç zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak bir yıllık zamanaşımı; fiilin vukuundan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda ceza kanunlarında düzenlenmiş olması hâlinde uygulanacak olan ceza davası zamanaşımı süreleridir.
Haksız fiillerin bir kısmı, sadece hukuk açısından değil, ceza yasaları bakımından da sorumluluğu gerektirir; haksız fiilin faili, yani sorumlusu genellikle daha ağır sonuçları olan ceza kovuşturmasına konu olabileceği sürece, zarar görenin haklarını yitirmesinin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Nitekim bu husus 07.12.1955 tarihli ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır. Buna göre, anılan mevzuat uyarınca ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle zarar veren eylemin ceza kanunu veya ceza hükmü taşıyan özel kanunlarda suç olarak düzenlenmesi gerekli olup özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda BK’nın 60 (TBK’nın 72). maddesinde öngörülen zamanaşımının uygulanması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.10.2013 tarihli ve 2013/4-36 E. 2013/1457 K.).
Özel kanun niteliğinde olan KTK’nın 109. maddesinin ilk fıkrasında, yine bir haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin tabi bulunacağı zamanaşımı süresi yönünden BK’nın 60. maddesindeki düzenlemeden farklı, özel bir hüküm getirilmiştir.
16. KTK’nın “Zamanaşımı” başlıklı 109. maddesi;
“…Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.
Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur.
Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.
Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.
Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Buna göre madde ile BK’nın 60 (TBK’nın 72). maddesindeki bir yıllık zamanaşımı süresi, trafik kazasından kaynaklanan tazminat davaları yönünden iki yıl olarak düzenlenmiş olup BK’nın 60. maddesi ile KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrası zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbiriyle uyumlu olmakla birlikte, zamanaşımı süresi yönünden birbirlerinden ayrılmaktadır.
Vurgulamakta yarar vardır ki KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasına göre, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalarda uygulanabilmesi için, sadece eylemin “cezayı gerektiren fiilden” doğmuş olması gerekli ve yeterlidir. Diğer bir ifade ile tazminat davalarına daha uzun süreli ceza davasına ilişkin zamanaşımının uygulanması için fail hakkında bir ceza davası açılması; mahkûmiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı veya zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması aranmamaktadır. Sadece cezalandırılması kabil bir eylemin işlenmiş olması, bir diğer söyleyişle, haksız fiilin suç niteliğini taşıması yeterlidir.
Anılan madde uyarınca “eylemin” suç teşkil etmesi; cezai nitelik taşımasından hareketle mahkûmiyet veya takipsizlik kararı aranmaksızın ceza davası zamanaşımı uygulanacaktır.
Bundan başka, işlenen eylemin, kovuşturulması şikâyete bağlı bir suç teşkil edip etmemesi de önemli değildir. Zira bu yön, ceza davasının açılabilmesinin bir şartıdır. Bu bakımdan şikâyet süresinin (mülga TCK m. 108) geçirilmesinden ötürü, ceza davasının açılamamış olması, bu davaya ilişkin zamanaşımı süresinin, tazminat davasına uygulanmasına engel değildir.
Belirtilmelidir ki KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenleme ile ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalar için de geçerli olabilmesi, sadece eylemin ceza kanunlarına göre suç sayılması koşuluna bağlanmıştır. Zira sonuçta haksız eylemin cezayı gerektiren bir fiil teşkil etmesi durumunda o fiil için öngörülen ceza zamanaşımı süresi hukuk yargılamasında da uygulanacaktır.
Kaldı ki TCK’da suç tanımı faile değil fiile göre yapıldığından, ceza kanunlarındaki zamanaşımı sürelerine atıf yapan 2918 sayılı Kanun’un 109. maddesinin 2. fıkrasındaki tarifin fiili tanımlaması ve maddenin bu yoruma göre değerlendirilmesi kanun sistematiği açısından da zorunludur. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki eylemin cezayı gerektiren bir fiil teşkil edip etmediği, kural olarak hukuk hâkimince belirlenecektir. Bununla beraber hukuk hâkimi, ceza tertibine ilişkin olarak ceza hâkimince verilen ve suçun işlendiğini ya da işlenmediğini kesinlikle tespit eden bir hüküm varsa, bununla bağlı olacaktır (BK m. 53).
Ayrıca ceza davası zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve işleten gibi diğer sorumlular arasında bir ayrım da yapılmamış; zamanaşımı süresinin hepsi için uygulanması öngörülmüştür.
Bu itibarla şayet zarar doğuran eylem aynı zamanda cezayı gerektirir nitelikte ise; eğer ceza kanunundaki ya da ceza hükümlerini taşıyan özel kanunlardaki bu eylem için kabul edilen zamanaşımı süresi, BK’daki bir yıllık süreden daha kısa ise, o zaman yine BK’nın 60. maddesinin birinci paragrafındaki süre (TBK m. 72) olaya uygulanacak; ceza kanunundaki zamanaşımı süresi BK’nın 60. maddesinin birinci paragrafındaki süreden daha uzun ise, o zaman bu uzun süre tazminat davaları için de uygulama yeri bulacaktır. Böyle bir durumda uygulanması söz konusu olan ceza davası zamanaşımı süresi ise fiilin gerçekleştiği tarihe göre uygulama alanı bulacak olan ve hâlen yürürlükteki 5237 sayılı TCK’nın 66 (mülga 765 sayılı TCK’nın 102 ). maddesine göre belirlenecektir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 24.10.2008 tarihinde … sevk ve idaresindeki araç ile yaşanan tek taraflı trafik kazasında sürücü vefat etmiş, araçta yolcu olarak bulunan davacı ile birlikte toplam iki kişi yaralanmıştır. Olayın meydana geliş şekli itibariyle ölen sürücünün eylemi bir bütün olarak ele alındığında, eylem 5237 sayılı TCK’nın 85. maddesini değil, 89/2. maddesinde yer alan taksirle yaralama suçunu oluşturmaktadır. KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrası uyarınca ceza davası zamanaşımının uygulanması gerekmektedir. …’nun eyleminin TCK’nın 89/2. maddesinde düzenlenen ve taksirle yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; KTK’nın 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten çok sonra 25.06.2019 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleştiği açıktır. (Bkz. Aynı yönde emsal YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2017/17-1709 ESAS, 2021/428 KARAR sayılı ilamı)
Bu halde, kamu düzeni ve istinaf sebepleri çerçevesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön ile kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına; dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi.23/05/2023


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.