Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/499 E. 2023/688 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …- …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 06/04/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 01/12/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

ASIL DAVADA
DAVACI : … – TC No : …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALILAR : 1- … – TC No : …
2- … – TC No : …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …

DAVALI : 3- …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

BİRLEŞEN, KONYA … ASLİYE TİCARET MAHMEMESİ’NİN … ESAS SAYILI DAVADA
DAVACI : … – TC No :…
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALILAR : 1- … – TC No : …
2- … – TC No : …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …

DAVALI : 3- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 4- …

VEKİLİ : Av. …

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHMEMESİ’NİN … ESAS SAYILI DAVADA
DAVACI : … TC No : …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALILAR : 1- … – TC No : …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALI : 2- …

VEKİLİ : Av….

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

İSTİNAF KARAR TARİHİ : 06/04/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 07/04/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Asıl davada:
Davacı … vekili dava dilekçesinde özet olarak; 04.05.2020 tarihinde Konya İli … İlçesinde, sürücü … idaresindeki … plaka sayılı aracı ile çıkmaz sokaktan çıkıp karşı İstikamete geçmeye çalışırken aracının sağ ön ve yan kısımlarını, bu sırada … Sokak istikametinde seyreden müvekkili … idaresindeki … plaka sayılı aracın ön kısmına çarpması neticesinde yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza ile birlikte müvekkiline ait araçta maddi hasar meydana gelmiş ve araç perte çıkmış olup müvekkili bedensel zarara uğradığını, bu hususların kaza tespit tutanağında belirtildiğini, gerçekleşen kaza sebebiyle yaralanan müvekkili madden ve manen yıkıma ve tedavisi halen devam ettiğini, kazaya karışan davalı sigorta şirketi … A.Ş.’ de sigortalı … plaka sayılı araç sürücüsü kusurlu olduğunu, müvekkilinin bu kaza nedeniyle maddi ve manevi olarak zarara uğradığını, maddi zararların tazmini yönüyle davalı sigorta şirketine müracaat edildiğini, ancak herhangi bir ödemenin yapılmadığını, arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç alınamadığını belirterek; dava ve dava dışı fazlaya ilişkin tüm dava, talep, tazminat vs. haklarımız saklı kalmak kaydıyla, öncelikle davalı araç maliki adına kayıtlı … plakalı araç ve davalılar … ve … adına kayıtlı olan başkaca araç ve taşınmazlar üzerine takdiren teminatsız olarak 400,00 TL üzerinden ihtiyati haciz vaazına, ihtiyati haciz taleplerinin reddi halinde davalı şahıslar adına kayıtlı olan taşınmazların ve araçların kaydı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere ve ayrı ayrı olmak üzere şimdilik 100,00 TL geçici iş göremezlik (maluliyet), 100,00 TL sürekli iş göremezlik (maluliyet), 100,00 TL tedavi gideri, 100,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 400,00 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 04.05.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faiz oranı ile birlikte davalılardan (sigorta şirketi yönünden poliçede belirtilen limitler dâhilinde) müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkili için toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 04.05.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faiz oranı ile birlikte davalı sigorta şirketi haricindeki davalı şahıs/şirketten tahsiline, arabuluculuk sürecinin anlaşmazlık ile sonuçlanması ve arabuluculuk sürecinin vekil ile takip edilmesi sonucu Avukatlık Asgari Ucret tarifesinin 16/2c maddesi gereğince arabuluculuk faaliyeti vekalet ücretinin takdir edilmesine, yargılama giderleri ve dava vekalet ücretinin davalılara müştereken ve müteselsilen tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı davada:
Davacı … vekili dava dilekçesinde özet olarak; 04/05/2020 saat 14:10 sıralarında Konya İli … ilçesinde, sürücü … idaresindeki … plaka sayılı aracın … Sokak’dan çıkıp karşı istikamete geçmeye çalışırken aracının sağ ön ve yan kısımlarını … Sokak istikametinde seyreden müvekkili … idaresindeki … plakalı aracın ön kısmına çarpması neticesinde yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini beyan ederek, geçici ve sürekli iş göremezlik, tedavi ve bakım giderleri olarak şimdilik 400,00 TL ile 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, iş bu dava dosyası davacısı … vekili ise Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasına sunmuş olduğu 23/10/2020 tarihli karşı dava dilekçesiyle özetle; 04/05/2020 tarihinde saat 14:10 sıralarında … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile Konya İli … İlçesi … Sokak’ta seyretmekte iken, taşınmaz yapı nedeniyle görüşü kısıtlandığından göremediği … Sokak istikametinden çok süratli gelen … idaresindeki … plakalı aracın müvekkiline ait araca sağ ön kısmından çarpması neticesinde araçta pert olacak şekilde maddi hasar meydana geldiğini, çok süratli ve dikkatsiz bir şeklide kazaya sebebiyet veren …’ın Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat davası açtığını, aynı olayla ilgili olarak davacı ile aynı araçta bulunan eşi …’ın da Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine yine maddi ve manevi tazminat davası açtığını, arabulucuk süresi sonunda kendileri için de dava yoluna başvurduğunu, kaza sonucu müvekkilinin 67.421,49 TL masraf yaptığını, zarar gören aracı kullanmadan mahrum kaldığı süre boyunca yerine ikame araç kiralayarak bu süre zarfından mevcut eksiklikten dolayı harcamalarda bulunduğunu, müvekkilinin aracına ihalede 92.482,00 TL fiyat verildiğini, söz konusu aracın piyasa değerinin şu anda 350-400.000 TL civarında olduğunu ve açıkladığı nedenlerle şimdilik 19.500,00 TL araçta meydana gelen zarar ve 500,00 TL mahrumiyet zararı olarak toplam 20.000,00 TL maddi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı davada:
Davacı … vekili dava dilekçesinde özet olarak; 04.05.2020 tarihinde saat 14:10 sıralarında Konya İli … İlçesinde, sürücü … idaresindeki … plaka sayılı araç … Sokak’ tan çıkıp karşı istikamete geçmeye çalışırken aracının sağ ön ve yan kısımlarını, bu sırada … Sokak istikametinde seyreden müvekkilin eşi … idaresindeki … plaka sayılı aracın ön kısmına çarpması neticesinde yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza ile birlikte müvekkilin yolcu olarak bulunduğu araçta maddi hasar meydana gelmiş ve araç perte çıkmış olup müvekkil bedensel zarara uğradığını, bu nedenlerle öncelikle davalı araç maliki adına kayıtlı … plakalı araç ve davalılar … ve … adına kayıtlı olan başkaca araç ve taşınmazlar üzerine takdiren teminatsız olarak 400,00 TL üzerinden ihtiyati haciz vaazına, İhtiyati haciz taleplerinin reddi halinde davalı şahıslar adına kayıtlı olan taşınmazların ve araçların kaydı üzerine üçüncü kişilere devredilmesini önlemek amacı ile ihtiyati tedbir vaazına, 6100 sayılı HMK madde 107 gereğince alacak miktarının tam olarak belirlenememesi sebebiyle ayrı ayrı olmak üzere şimdilik 100,00 TL geçici iş göremezlik (maluliyet), 100,00 TL sürekli iş göremezlik (maluliyet), 100,00 TL tedavi gideri, 100,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 400,00 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 04.05.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faiz oranı ile birlikte davalılardan (sigorta şirketi yönünden poliçede belirtilen limitler dâhilinde) müştereken ve müteselsilen tahsiline, Müvekkil için TOPLAM 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 04.05.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faiz oranı ile birlikte davalı sigorta şirketleri haricindeki davalı şahıslardan tahsiline, vekalet ücreti ve yargılama giderinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada:
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özet olarak; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davaya ilişkin delillerin kendilerine tebliğ edilmediğini, davacının davasını belirsiz alacak davası olarak açamayacağını, davacı taraf müvekkiline yazılı başvuru şartını yerine getirmediğini, sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusursuz olduğunu, bu nedenle müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere müvekkili şirketin sorumluluğu sadece gerçek ve doğrudan zarar kalemleri için olacağını, davacının tedavi gideri, geçici iş göremezlik tazminatı ve tedavi süresinde ortaya çıkan bakıcı giderleri ve diğer tüm giderler tedavi teminatı kapsamında olduğundan ilgili mevzuat kapsamında sgk tarafından karşılanması gerekli işbu giderlerden müvekkili herhangi bir şekilde sorumlu tutulamayacağını, maluliyet tazminatı talebinde bulunan davacının iddia ettiği maluliyet durumunun bulunup bulunmadığının genel şartlara uygun olarak tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp … İhtisas Dairesine tevdii ile rapor alınmasının gerektiğini, müterafik kusur hususunun değerlendirilmesinin gerektiğini, davacıya bu kaza sonucu Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödeme yapılıp yapılmadığı tespitinin gerektiğini, kabul etmemek üzere müvekkili şirketin temerrüt tarihinin dava tarihi olarak sadece yasal faiz olabileceğini belirterek; haksız davanın usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özet olarak; davacı tarafın taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, dava konusu trafik kazasında asıl kusurun davacı tarafta olduğunu, bu kaza nedeniyle müvekkilinde maddi zararlarının oluştuğunu, bu hususta arabulucuya başvurduklarını ve dava açma haklarını saklı tuttuklarını, davacı tarafın taleplerinin fahiş olduğunu, haksız kazanç ve zenginleşme niteliğinde olduğunu, manevi bir yıkımın söz konusu olmadığını belirterek; öncelikle davanın Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, haksız davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı davada:
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özet olarak; 04.05.2020 tarihinde kazaya karıştığı iddia edilen … plakalı aracın 03.05.2020– 03.05.2021 vadeli, … numaralı KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesine istinaden müvekkili şirkete sigortalı olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede ikame edildiğini, başvuru şartının yerine getirilmemesi sebebi ile taleplerin reddi gerektiğini, davacı tarafın sürekli sakatlığının tespit edilemediğini, müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğu sigortalının kusuru oranında olup, sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu yönündeki iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu, kazada müterafik kusur durumunun araştırılmasının gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı, tedavi gideri ve bakıcı gideri trafik poliçesi teminatı dışında olduğunu, müvekkilinin manevi tazminata ilişkin bir sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili şirketin temerrüde düşmediğinden her halükarda faiz başlangıcına dair taleplerin (kaza tarihinden itibaren) yerinde olmadığını belirterek; davanın usulden, aksi halde esastan reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özet olarak; davacı tarafın taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, dava konusu trafik kazasında asıl kusurun davacı tarafta olduğunu, bu kaza nedeniyle müvekkilinde maddi zararlarının oluştuğunu, bu hususta arabulucuya başvurduklarını ve dava açma haklarını saklı tuttuklarını, davacı tarafın taleplerinin fahiş olduğunu, haksız kazanç ve zenginleşme niteliğinde olduğunu, manevi bir yıkımın söz konusu olmadığını belirterek; öncelikle davanın Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, haksız davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “ANA DAVA YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME; Davacının davalı sigorta şirketine davadan önce tazminat ödemesi için yazılı olarak başvurduğu, başvurunun sigorta şirketine 08/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı sigorta şirketinin 2918 s. KTK’nin 99/1. maddesi gereğince 8 iş günü sonra 19/06/2020 tarihinde temerrüte düştüğü, 2918 s. KTK.nin 97. maddesi gereğince dava şartının da yerine getirilmiş olduğu anlaşılmıştır.
31/03/2022 tarihli maluliyet raporu ile davacının sürekli iş göremezlik oranının % 7, geçici iş göremezlik süresinin 4 ay, başkasının yardımına muhtaç olduğu sürenin 2 ay ve tedavi gideri zararının 3.000,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Tedavi gideri zararı yönünden ek rapor tanzim ettirilmesine karar verilmiş, tanzim edilen 25/05/2022 tarihli ek rapor dikkate alınarak davacının tedavi gideri zararının 2.000,00 TL olduğu kabul edilmiştir.
… tarihli hesap raporu ile davacının sürekli iş göremezlik zararının 234.259,73 TL, geçici iş göremezlik zararının 578,56 TL, bakıcı gideri zararının 4.414,50 TL ve tedavi gideri zararının 1.500,00 TL olduğu belirlenmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 52. Maddesine göre; Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir. Anılan yasal düzenlemede de belirtildiği üzere zarar görenin zararın oluşmasında ya da zararın artmasında bir ihmali varsa bu hususun tazminatın belirlenmesinde dikkate alınması gerekir. Bir başka deyişle zararın oluşumunda zarar görenin de müterafik kusurunun bulunması halinde tazminattan indirim yapılması gerekmektedir. Müterafik kusurun dikkate alınması için bu yönde yapılan bir savunmaya gerek olmayıp Mahkemece müterafik kusurun resen dikkate alınması gerekmektedir. Nitekim bu husus Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/3135 E 2018/11955 K sayılı ilamında da vurgulanmıştır. Ayrıca müterafik kusur indirimi nedeniyle kısmen reddedilen tutar üzerinden davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmeyeceği noktasında da duraksama bulunmamaktadır. Somut olayda, davacının kaza esnasında kemerinin takılı olup olmadığı noktasında kaza tespit tutanağında bir belirlemenin bulunmadığı, ceza dosyası içeriğinde de davacının müterafik kusurlu olduğuna ilişkin bir delil bulunmadığından davacının zararından müterafik kusur indirimi yapılmamıştır.
Anılan nedenlerle davacının maddi tazminat davasının 234.259,73 TL sürekli iş göremezlik tazminatı,578,56 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 4.414,50 TL bakıcı gideri tazminatı ve 1.500,00 TL tedavi gideri tazminatı olmak üzere toplam 240.752,79 TL üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacının manevi tazminat istemi yönünden ise, tarafların kusur oranları, sosyal ekonomik durumları, davacının yaralanmasının derecesi, manevi tazminatın tatmin ve caydırıcılık fonksiyonu dikkate alınarak 35.000,00 TL üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … E SAYILI DAVASI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME; Davacının davalı sigorta şirketlerine davadan önce tazminat ödemesi için yazılı olarak başvurduğu, başvurunun … A.Ş.’ye 08/06/2020 tarihinde, … A.Ş.’ye ise 19/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı … A.Ş.’nin 19/06/2020 tarihinde, davalı … A.Ş.’nin ise 02/07/2020 tarihinde temerrüte düştüğü, 2918 s. KTK.nin 97. maddesi gereğince dava şartının da yerine getirilmiş olduğu anlaşılmıştır.
31/03/2022 tarihli maluliyet raporu ile davacının sürekli iş göremezlik oranının % 4, geçici iş göremezlik süresinin 4 ay, başkasının yardımına muhtaç olduğu sürenin 2 ay ve tedavi gideri zararının 3.000,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
… tarihli hesap raporu ile davacının sürekli iş göremezlik zararının 131.452,52 TL, geçici iş göremezlik zararının 8.415,88 TL, bakıcı gideri zararının 5.886,00 TL ve tedavi gideri zararının 3.000,00 TL olduğu belirlenmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 52. Maddesine göre; Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir. Anılan yasal düzenlemede de belirtildiği üzere zarar görenin zararın oluşmasında ya da zararın artmasında bir ihmali varsa bu hususun tazminatın belirlenmesinde dikkate alınması gerekir. Bir başka deyişle zararın oluşumunda zarar görenin de müterafik kusurunun bulunması halinde tazminattan indirim yapılması gerekmektedir. Müterafik kusurun dikkate alınması için bu yönde yapılan bir savunmaya gerek olmayıp Mahkemece müterafik kusurun resen dikkate alınması gerekmektedir. Nitekim bu husus Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/3135 E 2018/11955 K sayılı ilamında da vurgulanmıştır. Ayrıca müterafik kusur indirimi nedeniyle kısmen reddedilen tutar üzerinden davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmeyeceği noktasında da duraksama bulunmamaktadır. Somut olayda, davacının kaza esnasında kemerinin takılı olup olmadığı noktasında kaza tespit tutanağında bir belirlemenin bulunmadığı, ceza dosyası içeriğinde de davacının müterafik kusurlu olduğuna ilişkin bir delil bulunmadığından davacının zararından müterafik kusur indirimi yapılmamıştır.
Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nin 51.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve tazminattan indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ayrıca ahlaki ödev kapsamında kalan taşımaların hatır taşınması niteliğinde olmayacağının da belirtilmesinde fayda vardır. Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/19530 E 2019/9799 K sayılı ilamında da bu husus vurgulanmıştır. Hatır taşıması indiriminin resen dikkate alınması mümkün olmayıp taşımanın hatır taşıması olduğu yönünde bir savunmanın bulunması gerekmektedir. Ayrıca bu savunma sadece ileri sürenler yönünden etkisini gösterecek olup, yasal süresi içinde hatır taşıması definde bulunmayanlar yönünden bu indirimin yapılması mümkün değildir. (Emsal için bknz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/3454 E 2019/224 K ve 2016/12621 E 2019/5811 K ) Hatır taşıması yönünden bir başka önemli husus ise bu indirimden sadece hatır taşıması yapan sürücü, işleten ve bu aracın sigortacısı yararlanacaktır. Karşı aracın sürücü işleten ve sigortacısının bu indirimden yararlanma olanağı bulunmamaktadır.(Yargıtay 17. HD.nin 28/05/2015 gün ve 2013/17943 E. 2015/7960 K.) Somut olayda, davalılardan … Sigorta A.Ş. dışındaki tarafların hatır taşıması definde bulunmalarının mümkün olmadığı, … A.Ş. tarafından hatır taşıması definde bulunulmaması ve işleten ile davacının karı koca olmaları nedeniyle davacının zararından hatır taşıması indirimi de yapılmamıştır.
Anılan nedenlerle davacının maddi tazminat davasının 131.452,52 TL sürekli iş göremezlik tazminatı,8.415,88 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 5.886,00 TL bakıcı gideri tazminatı ve 3.000,00 TL tedavi gideri tazminatı olmak üzere toplam 148.754,40 TL üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacının manevi tazminat istemi yönünden ise, tarafların kusur oranları, sosyal ekonomik durumları, davacının yaralanmasının derecesi, manevi tazminatın tatmin ve caydırıcılık fonksiyonu dikkate alınarak 25.000,00 TL üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … E SAYILI DAVASI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME; Dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınan … tarihli ATK raporu ile davacının araç hasarından kaynaklı zararının 70.800,00 TL, araç mahrumiyetinden doğan zararının ise 2.250,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
Davacı davaya konu trafik kazasının oluşmasında % 75 oranında kusurlu olduğundan talep edebileceği hasar tazminatı tutarı 17.700,00 TL, araç mahrumiyet tazminatı tutarı ise 562,50 TL’dir.
Davalı … A.Ş. tarafından davacının başvurusu neticesinde açılan hasar dosyasında davacıya 15.000,00 TL tutarında hasar tazminatı ödemesi yapılmış olup, dolayısıyla davacının talep edebileceği bakiye hasar tazminatı tutarı 2.700,00 TL’dir.
Her ne kadar davacı tarafça sigorta şirketine yapılan başvurunun hangi tarihte tebliğ edildiğine dair bir delil ibraz edilmemiş ise de davalı sigorta şirketi tarafından 08/06/2020 tarihinde ödeme yapıldığından sigorta şirketinin bu tarihte temerrüde düştüğü ve dava şartı eksikliğinin bulunmadığı kabul edilmiştir.
Anılan nedenlerle davacının tazminat davasının 2.700,00 TL hasar tazminatı ve 562,50 TL araç mahrumiyet tazminatı olmak üzere toplam 3.262,50 TL üzerinden ksımen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
ANA DAVA YÖNÜNDEN; DAVACI … ‘IN DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
234.259,73 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 578,56 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 4.414,50 TL bakıcı gideri tazminatı ve 1.500,00 TL tedavi gideri tazminatı olmak üzere toplam 240.752,79 TL maddi tazminatın davalı … A.Ş. yönünden kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçesi sakatlanma ve sağlık gideri teminat klozları limitleriyle sınırlı olmak üzere 19/06/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı … ile davalı … yönünden ise kaza tarihi olan 04/05/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine,
35.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 04/05/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ile davalı …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … E SAYILI DAVASI YÖNÜNDEN; DAVACI …’IN DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; 2.700,00 TL hasar tazminatı ve 562,50 TL araç mahrumiyet tazminatı olmak üzere toplam 3.262,50 TL maddi tazminatın, davalı … A.Ş.’nin sorumluluğu 2.700,00 TL hasar tazminatı ve kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçesi maddi hasar teminat klozu limitiyle sınırlı olmak üzere, davalı … A.Ş. yönünden 08/06/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı … yönünden ise 04/05/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … ‘a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … E SAYILI DAVASI YÖNÜNDEN;DAVACI …’IN DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
131.452,52 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 8.415,88 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 5.886,00 TL bakıcı gideri tazminatı ve 3.000,00 TL tedavi gideri tazminatı olmak üzere toplam 148.754,40 TL maddi tazminatın, davalı … A.Ş. yönünden kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçesi sakatlanma ve sağlık gideri teminat klozları limitleriyle sınırlı olmak üzere 19/06/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı … A.Ş. yönünden kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçesi sakatlanma ve sağlık gideri teminat klozları limitleriyle sınırlı olmak üzere 02/07/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı … ile davalı … yönünden ise kaza tarihi olan 04/05/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine,
25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 04/05/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ile davalı …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar … (birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahmemesi’nin … Esas sayılı dosyasında davacı) ve … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; asıl dava ve birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı davası yönünden; maluliyet raporlarının eksik ve hatalı tanzim edildiğini, bunun hesap raporlarının da hatalı düzenlenmesine sebep olduğunu, hastana tarafından verilen 04/05/2020 tarihli rapor ile … Hastanesi Adli Rapor Birimi tarafından dosyaya sunulan rapor arasında çelişkinin mevcut olduğunu, hatalı ve adaletli bir hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporlarına göre Yerel Mahkemece hüküm tesis edilmiş olmasının taraflarınca kabul edilemeyeceğini, kazanın oluş şekline bakıldığında davacıya ödenmesine karar verilen tazminat miktarlarının hakkaniyetli olmadığı ve oldukça fahiş olduğunun görüldüğünü, müvekkilinin davacının kusurundan kaynaklanan kaza nedeniyle oldukça fahiş miktarda tazminat ödemeye mahkum edildiğini, davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının da oldukça fahiş miktarda olduğunu, müvekkilinin gelir durumunun orta düzeyde olduğunu ve hükmedilen manevi tazminat miktarının çok yüksek kaldığını, müvekkilinin %100 kusurlu gibi hatalı düşünüldüğünü, kaza oluşumunda görüş açısını engelleyen yapı ve uyarıcı trafik işaretlerinin bulunmayıp kazadan sonra levha konulması gibi durumların kazaya etkisinin müvekkilinin sorumluluğundan düşürülmesi gerektiğini, mahkemece hükmedilen yargılama giderlerinin hatalı olduğunu, davacının ıslah talebinin kanuni süreler içerisinde yapılmamış olması nedeniyle davacıların davasının tüm talepler yönünden reddedilmesi gerektiğini, birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahmemesi’nin … E. sayılı davası yönünden; meydana gelen kaza sebebiyle müvekkilinin zararlarının davacılar tarafından giderilmesini talep ettiklerini, ancak Yerel Mahkemece müvekkilinin uğradığı zararların çok altında bir bedele hükmedildiğini, kaza sonrası araç mahrumiyetinden kaynaklı zarar, değer kaybı vs. zararların göz ardı edildiğini, müvekkilinin zararının 17.000 TL seviyesinde indirildiğini, … marka aracın uğrayacağı zararın bu kadar düşük çıkarılmasının bile hatalı ve eksik inceleme ile karar verildiğinin göstergesi olduğunu, dosyadan tanzim edilen hatalı raporlar ve kusur oranları sonucu müvekkillinin gerçek zararlarını tazmin edemediğini, tüm bu nedenlerle birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı davanın tüm talepleri yönünden kabulüne, asıl dava ve birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı davada verilen kararın müvekkili aleyhine olan ve eksik kalan kısımlarının kaldırılmasına, istinaf yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahmemesi’nin … Esas, birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahmemesi’nin … Esas sayılı dosyasında davalı … A.Ş. vekilinin sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; her halükarda “maluliyet tazminatına” ilişkin tazminat hesabının ZMMS Sigortası Genel Şartları A.5/C maddesi ve ekinde yer alan esaslara göre yapılması gerektiğini, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğu sigortalının kusuru oranında olup sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu yönündeki iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, geçici iş göremezlik tazminatı, tedavi gideri ve bakıcı giderinin trafik poliçesi teminatı dışında olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin manevi tazminata ilişkin bir sorumluluğu bulunmadığını, müvekkili sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmamış olup eksik evrakların teminine ilişkin davacı tarafa gönderilen yazıya da cevap verilmediğinden başvuru şartının gerçekleştirilmemesi sebebiyle müvekkili şirketin temerrüde düşmediğini, başvuru şartı yerine getirilmediği için muaccel bir alacaktan da söz edilemeyeceğini, dolayısıyla müvekkili şirketin temerrüde düşmediğinden her halükarda faiz başlangıcına dair taleplerin (kaza tarihinden itibaren) yerinde olmadığını, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Katılma yoluyla istinaf talebinde bulunan davacılar … ve … vekilinin sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı … tarafından ikame edilen sonrasında Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı dosyası ile birleştirilen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı dosyasından müvekkil aleyhine hükmedilen 2.700,00 TL hasar tazminatı ve 562,50 TL araç mahrumiyet zararının taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davalının bu dönemde aracından mahrum kaldığını ispat edecek herhangi bir belgeyi dosyaya sunmadığını, bu sebeple araç mahrumiyet zararının reddi gerekirken kabulünün hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkemece olayların oluş biçimi, müvekkillerin maluliyet raporları ve paranın alım gücü eksik değerlendirilerek günümüz ekonomik koşulları nazara alınmadan cüz’i bir miktara hükmedildiğini, müvekkillerinin bedensel zararının oldukça fazla olduğunun, kaza sonrası maddi ve manevi sıkıntılar çektiklerini, bütün bunlar müvekkilleri maddi ve manevi olarak yıpratmış, hayat kalitesi düştüğünden uygun bir tazminat miktarına hükmedilmesi gerektiğini, bilirkişi raporlarından da davalı tarafın %75 oranında kusurlu bulunduğunun görüleceğini, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalılar … ve … ‘nın istinaf başvuruları yönünden İDM tarafından 13/01/2023 tarihli ek kararla vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği. Davacılar … ve …’ın ise bu istinaf talebine karşılık katılma yolu ile istinaf talebinde bulundukları ancak atılma talep edilen istinaf başvurusunun reddi nedeni ile katılma yolu ile istinaf talebinde bulunulamayacağından davacılar … ve …’ın istinaf başvurularının reddi gerekmiştir.
Dava; maddi hasarlı ve yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede:
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmemktedir.Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden, işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre hazırlanan maluliyet raporları esas alırak tazminat bilirkişisinden yukarıdaki esaslara uygun ek rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
2-Kusur itirazının incelenmesinde:
Olaya ilişkin tutalan kaza tespit tutanağı ve mahkemece … trafik ihtisas raporunun olayla ve birbiri ile uyumlu olduğu davalı sürücü …”in %75 davacı sürücü …”ın %25 kusurlu olduğu anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
3- Davalı sigorta …”in Kusur oranında sorumluk itirazının incelenmesinde:
Davalı … sigorta sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı araç ile davacının yolcu olarak bulunduğu Davalı sigorta …”in ZMMS poliçesi ile sigortalı aracın karıştığı kaza sonrası yaralandığı hususu sabit ve çekişme dışıdır.
Müteselsil sorumluluk, (zincirleme sorumluluk, birlikte sorumluluk) sorumluluk hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk, aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin, niteliği itibariyle bölünmeye elverişli başka bir deyişle çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan biri ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir birlikte sorumluluk türüdür. Sorumlulukta müteselsillik ilkesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir. Müteselsil sorumluluk gerek zarardan sorumlu olanların zarar görene karşı sorumluluğunda gerekse zarardan sorumluların birbirlerine rücu ilişkisinde bazı ilkeler getirmiştir. İşte bu ilkeleri bir bütün olarak müteselsil sorumluluk ilkesi olarak kavramlaştırılmıştır.
Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olmalarından doğan zarar aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep” kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanundan doğabilir.
Müteselsil sorumluluk zarar görene karşı zarardan sorumlu olanların sorumluluğunun kapsamı ve niteliği yönünden kendine has ilkeler getirmiştir. Normal şartlarda bir zarar birden fazla kişinin fiili ve sorumluluğu ile doğuyorsa o kişilerin sorumluluğu kendi fiillerine yada kusurlarına isabet eden zarar miktarından sorumlu olmalarıdır. Ancak haksız fiilden zarar görenin zararını en kısa, en kolay yoldan tazminini sağlamak amacı ile müteselsillik ile kendine has sorumluluk ilkeleri benimsenmiştir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Müteselsil sorumluluk, kanundan doğan bir sorumluluk türü olup müteselsil sorumluların birinden talepte bulunan hak sahibinin, tüm ilgililer bakımından müteselsil sorumluluğa dayandığını ifade etmesine de gerek yoktur. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, araçta yolcu olarak bulunan davacının kazanın oluşumunda kusurunun bulunmamasına göre, zararın tamamını, isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. ( YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2016/7214 E, 2019/2775K-2016/7805 E,2019/3209 K )
Bu bilgiler ışığında somut olayı incelediğimizde; Davacı …”nın , dava dilekçesi ve verdiği Islah dilekçelerinde açıkça davalının kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemediğine göre, davacının yolcu olarak bulunduğu dava dışı araç sürücüsünün de kusurunun bulunması içinde bulunduğu araç sigortacısı olarak davalının müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.Bu durumda mahkemece; davaya konu kazada davacının kusurlu olmadığı ve zarar gören kusursuz 3. kişi konumunda olduğu talebinde kusur oranından da söz etmediğine göre zararın tümünü talep etmesi B.K.’da öngörülen teselsül kurallarına açık bir şekilde dayandığının kanıtı olduğu (HGK 24.06.1983 gün 1981/533E.-1983/724K) hususları gözetilmek suretiyle, davacı için tazminatın belirlenmesinde herhangi bir kusur indirimi yapılmaması yukarıda belirtilen müteselsil sorumluluk ilkesine uygun olduğundan davalı sigorta vekilinin buna yönelik istinafının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
4-Davalı vekilinin geçici iş göremezliğin,bakıcı gideri ve tedavi giderlerinin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde:
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder. (Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan .03/05/2020 tanzim tarihli Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN 09/10/2020 TARİHLİ RESMİ GAZETDE YAYINLANA 17/07/2020 TARİHLİ VE 2019/40 E 2019/40 K SAYILI KARARINA GÖRE 6704 SAYILI KANUNU 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR.
Bu halde davalı vekilinin geçici işgörmezlik, tedavi ve bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
5-Faiz başlangıcı itirazının incelenmesinde:
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir.
Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı sigorta şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir.
Davacının dava açmadan önce davalı sigortacıya başvuruda bulunduğuna ilişkin bir iddiasının bulunmaması, davalı sigortacının da davadan önce başvuru olmadığını savunmuş olmasına göre, sigortacının en erken dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü kabul edilerek, davalı sigortacı için temerrüt faizinin dava tarihinden işletilmesini talep edebilir.
(Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/25016 Esas 2017/5136 Karar sayılı ilamları)
Bu bakımdan davalı sigorta şirketi açısından daha önce temerrüde düşürüldüğü anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
6- Müterafik kusur itirazının incelenmesinde:
Davalı tarafın müterafik kusur yönünden yaptığı itirazlar bakımından ise; dosya içerisinde bulunan kaza tespit tutanağına göre, araçta bulunanların emniyet kemerlerinin takılı olup olmadığı “belirsiz” olarak işaretlenmiştir. Müteveffanın emniyet kemerinin takılı olmadığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil olmayıp, emniyet kemerinin takılı olmadığının ispatı davalı sigorta şirketinin üzerindedir. Davalı tarafça, yargılama aşamasında sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığından ve emniyet kemerinin takılı olmadığının tespiti yapılamadığından, davalının bu yöndeki itirazının reddi gerekmektedir.
7-Hasar tazminatı itirazının incelenmesinde:
HMK’nın 341/2. maddesi gereğince alacak miktarının karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı (8.000.00 TL) altına kaldığından, kabul ve red edilen miktar açısından karar kesin olduğundan HMK nın 352.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonunda Kadşı davalı(davacı ) … vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin REDDİNE,
8-Birleşen dosya davalısı … vekilinin Manevi tazminat itirazın incelenmesinde:
Davalı yönünden manevi tazminata hükmedilmediği anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden taraflarca yatırılan, başvurma harçları dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatıranlara iadesine,
4-İstinaf eden taraflarca tarafça istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalılar; …, …, … Şirketi, … Şirketi tarafından sunulan; …Bankası / …-Konya, 19/01/2023 tarihli, … numaralı 255.000,00 TL bedelli teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 07/04/2023


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye
..
e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.