Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/369 E. 2023/669 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 06/04/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 06/04/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili … 04.03.2020 tarihinde … plakalı araç içerisinde yolcu olarak … ilçesinden … ilçesine doğru seyir halindeyken yolun 15. Km’sinde araç sürücünün hakimiyetini kaybetmesi sonucu tek taraflı trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen kazada müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, kazaya karışan ve müvekkilinin ağır şekilde yaralanmasına neden olan … plakalı aracın davalı sigorta şirketi tarafından … poliçe numarası ile sigortalı olduğunu, poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere meydana gelen zarardan sorumluluğu bulunduğunu, meydana gelen kazada müvekkilinin yolcu konumunda olduğunu, müvekkilinin kusuru bulunmadığını, davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan aracın tam kusurlu olduğunu, meydana gelen kaza ile ilgili olarak savcılık makamı tarafından soruşturma yürütüldüğünü, … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını ve yargılamasının devam ettiğini, meydana gelen kaza neticesinde müvekkilinin … Devlet Hastanesi, … Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesi, … Tıp Fakültesi Hastanesi ve … Devlet Hastanelerinde tedavi gördüğünü, müvekkilinin meydana gelen kaza neticesinde ağır şekilde yaralandığını ve vücudunda birden çok arıza meydana geldiğini, müvekkilinin kaza sebebiyle birden çok ameliyat geçirdiğini, müvekkilinin epikriz raporlarında da görüleceği üzere bedeninde kalıcı hasar meydana geldiğini, müvekkilinin Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’na sevkinin sağlanarak kalıcı maluliyet oranının tespit edilmesini talep ettiklerini, taraflarınca sigorta şirketine başvuru yapıldığını ve davalı sigorta şirketi tarafından zararın giderilmediğini, hasar dosyasının celbini talep ettiklerini, taraflarınca müvekkilinin zararının giderilmesine ilişkin sigorta şirketine başvuru yapıldığını, bireysel başvuru aşamasında başka bir vekil ile başvuru yapıldığını, başvuruya ilişkin hasar dosyasının davalı sigorta şirketinden celbedilmesini talep ettiklerini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, HMK 107 gereği yargılama aşamasında zararın tam ve net olarak belinlenmesinin ardından ileride arttırılmak üzere haklı davalarının kabulü ile geçici iş göremezlik zararları için şimdilik 100,00TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, (poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla), sürekli iş göremezlik sürecindeki efor kaybı zararları için şimdilik 100,00TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, (poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) bakıcı giderleri zararları için şimdilik 100,00TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, (poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) belgelendirilemeyen ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri zararları için şimdilik 100,00TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, (poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; Mahkememizin işbu dosyasına konu … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde 16/01/2020-2021 vade tarihli … Poliçe Nolu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile teminat altına alındığını, işbu dava ile müvekkili şirkette sigorta teminatı altına alınmış aracın 04/03/2020 tarihinde karıştığı kaza neticesinde sakat kaldığını iddia eden davacı tarafından maddi tazminat talepli dava açıldığını, konu kaza sebebi ile davacı tarafından ikame edilen … esas nolu dosyası ile başvurunun usulden reddine karar verildiği kararı sunduklarını, davacı tarafın başvuru şartını eksiksiz olarak yerine getirmeksizin dava açtığını, davanın usulden reddinin gerektiğini, hasar dosyasının açılmasını takiben müvekkili şirketçe %13 maluliyet oranı ve sigortalı araç sürücüsünün %100 kusuru üzerinden Hazine Müsteşarlığı aktüerler siciline kayıtlı aktüer tarafından yapılan tazminat hesabında başvuru sahibinin maluliyetinden kaynaklı zararının 79.081,60 TL olduğunun tespit edildiğini, hesaplanan 79.081,60 TL tazminat tutarından başvuru sahibinin istiap haddinin aşılması sebebiyle %20 müterafik kusur indirimi yapılarak 63.265,00 TL olarak belirlendiğini, işbu tutar üzerinden başvuru sahibine ibraname gönderilmiş ise tutarın düşük bulunması sebebiyle ibranın şirkete iletilmediğini, davayı kabul manasında olmamak üzere kusur oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp İhtisas Dairesine gönderilmesi gerektiğini, davayı kabul manasında olmamak üzere kaza ile davacının sakatlığı arasındaki illiyet bağının ve davacının kazadan kaynaklanan maluliyetinin tespiti bakımından dosyanın adli tıp … ihtisas kurumu’na sevk edilmesi gerektiğini, davayı kabul manasında olmamak üzere davacıların talebine konu tedavi süresince ortaya çıkabilecek iş gücü kaybı ve bakıcı giderleri ve diğer tüm giderler tedavi teminatı kapsamında olduğundan, ilgili mevzuat kapsamında SGK tarafından karşılanması gerekli giderlerden davalı müvekkilinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, dava konusu alacağın müvekkili şirketin sorumluluğunda olmadığını, davayı kabul manasında olmamak üzere davacı tarafça gelire ilişkin belge sunulmaması halinde tazminatın asgari ücret üzerinden hesap edilmesi gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere tazminat hesaplamasının genel şartlarda belirlenen usul ve esaslara uygun olarak yapılması gerektiğini, konuya ilişkin ayrıca ek beyan sunulduğunu, davacıların kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubunun gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere müvekkili şirketin temerrüt tarihinin KTK hükümleri doğrultusunda belirlenmesi gerektiğini, işbu dava tarihi öncesinde müvekkili şirkete yapılan başvurunun usulsuz olduğunu, geçersiz olduğundan faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olması ayrıca faizin yasal faiz olması gerektiğini, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın esastan ve usulden reddini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “…Yukarıda yapılan açıklamalar, amir kanun hükümleri, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının kazanın meydana geldiği 04/03/2020 tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan … plakalı araçta yolcu olarak bulunduğu, meydana gelen tek taraflı trafik kazası neticesinde davacının yaralandığı, kazanın meydana gelmesinde sigortalanan araç sürücüsünün %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, kaza neticesinde … Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre aldırılan 04/04/2022 Tarihli bilirkişi heyet raporunda davacının kalıcı maluliyet oranının %66 olduğu, geçici iş göremezlik(tıbbi tedavi) süresinin 6 aya kadar uzayabileceği, bu sürenin 2 ayı boyunca bakıcıya ihtiyacı olacağı ve SGK tarafından karşılanmayan, belgeye bağlanamayan zorunlu tedavi giderinin ise 8.000,00 TL olduğunun rapor edildiği, 11/08/2022 Tarihli bilirkişi raporunda PMF Yaşam Tablosuna göre davacının sürekli iş göremezlik maddi zararının 992.137,33 TL, Geçici iş göremezlik maddi zararının 12.623,82 TL, Bakıcı gideri maddi zararının 5.886,00 TL ve SGK tarafından karşılanmayan, belgeye bağlanamayan zorunlu tedavi giderinin ise 8.000,00 TL olduğunun rapor edildiği, kazaya karışan aracın sürücü dahil koltuk sayısının 10 olduğu ve ayakta yolcu alamayacağı ancak 04/03/2020 Tarihli Kaza Tespit Tutanağının incelenmesinde; Kaza meydana geldiğinde araçtaki yolcu sayısının 15(On Beş) olduğu, istiap haddinin aşıldığı lakin davacıda meydana gelen gerçek zarar üzerinden %20 oranında müterafik kusur yapılmasına rağmen ortaya çıkan maddi zararının sigorta poliçe limitleri dahilinde kaldığı görülmekle davacının talebiyle bağlı kalınarak davasının kabulü ile 04/03/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 409.700,00 TL sürekli iş göremezlik maddi zararı, 100,00 TL geçici iş göremezlik maddi zararı, 100,00 TL bakıcı gideri maddi zararı ile 100,00 TL SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi zararının davalı …’den kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere 04/08/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili davacıya verilmesine dair mahkememizde oluşan vicdani kanaatin tezahürü olarak aşağıdaki hükümler tesis edilmiştir.
Davacı …’ın davasının KABULÜ İLE;
Davacının 04/03/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 409.700,00 TL sürekli iş göremezlik maddi zararının davalı …’den kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere 04/08/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE,
Davacının 04/03/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle tıbbi tedavi süresince mahrum kaldığı 100,00 TL geçici iş göremezlik maddi zararının davalı …’den kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere 04/08/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE,
Davacının 04/03/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 100,00 TL bakıcı gideri maddi zararının davalı …’den kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere 04/08/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE,
Davacının 04/03/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 100,00 TL SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi zararının davalı …’den kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere 04/08/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan rapordaki yaşam tablosunun hatalı olarak değerlendirildiğini, dikkate alınan maluliyet raporuna esas alınan maluliyet yönetmeliğinin hatalı olarak değerlendirildiğini, karar duruşmasındaki taleplerine rağmen poliçe limitini aşan kısım için fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmamasının hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafça dosyaya sunulan belgelerin, dosyaya sunulan poliçe suretinin taraflarına tebliğ edilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, poliçe limitini aşan tutara ilişkin olarak davalı şirkete karşı taraflarınca Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davaların taraflarının aynı olması, dava konusunun aynı kaza olması, davalar arasında organik ve fiili bağlantı bulunması nedeniyle davaların birlikte görülmesinde hukuki yarar bulunduğunu, davaların birleştirilmesi ve birlikte görülmesi gerektiğinin dikkate alınması ve Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Birleştirme istemine ilişkin itirazın incelenmesinde:
Mahkemece 08/11/2022 tarihide karar verildiği birleştirme talep edilen Konya … ATM nin … E sayılı dosyasının karardan sonra 26/12/2022 tarihinde açıldığı anlaşılmakla birleştirme talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
2- Maluliyet ve hesap raporuna ilişkin itirazın incelenmesinde:
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.(Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları)
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması, davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden, işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre rapor alınarak hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur itirazların reddi gerekmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmediğinden başvurunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20‬ TL harç giderinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. 06/04/2023

Başkan …
e-imzalı

Üye …
e-imzalı

Üye …
e-imzalı

Katip …
e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.