Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (… )
ÜYE : … (… )
ÜYE : … (… )
KATİP : … (… )
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar
DAVACI : …
VEKİLİ :Av. …
DAVALILAR : 1- …
VEKİLLERİ :Av. …
2- …
VEKİLİ :Av. …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 23/05/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 23/05/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 14/11/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; … tarihinde davalı …’ın maliki olduğu, diğer davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı hatlı minibüsün kırmızı ışık ihlali yaparak yaya olan müvekkiline çarpması sonucunda müvekkilinin ağır bir şekilde yaralandığını, kaza sonucu minibüsün durmayarak yoluna devam ettiğini, kaza nedeniyle müvekkilinin 4 defa ameliyat olduğunu, müvekkilinin uzun süre raporlu olup tedavisinin halen devam ettiğini, müvekkilinin günlük işlerini yerine getiremediğini hareket etmekte güçlük çektiğini, diğer davalı sigorta şirketi davaya sebebiyet veren aracın sigortalayanı olduğunu, müvekkilinin vücut bütünlüğünün zarar gördüğünü ve telafisi mümkün olmayan izler kaldığını, tedavi sürecinde bakıma muhtaç kaldığını ve uzun süre çalışamadığını beyanla öncelikle kazaya da sebebiyet veren … plaka sayılı araç üzerine tedbir şerhi konulmasını, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 100,00TL geçici iş göremezlik, 100,00TL sürekli iş göremezlik, 100,00TL bakıcı gideri, 100,00TL SGK tarafından karşılanmaya tedavi gideri olmak üzere toplam 400,00TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinin sigorta limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, 40.000,00TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 10/05/2021 havale tarihli ıslah dilekçesinde özetle; aktüerya bilirkişinden alınan rapor doğrultusunda geçici iş göremezlik taleplerini 6.297,31TL’ye, sürekli iş göremezlik taleplerini 124.614,96TL’ye, bakıcı gideri taleplerini 7.110,00TL’ye SGK tarafından karşılanmaya tedavi gideri taleplerini 5.000,00TL’ye yükselterek toplam 143.022,27TL’ye maddi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili mahkememize vermiş olduğu 10/12/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafın iddialarını kabul etmediklerini, müvekkilinin aracın maliki olduğunu, araç sürücüsü diğer davalının beyanına göre kazada araç sürücüsünün kusurlu olmadığını, kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağının hatalı olduğunu, davacının ışık ihlali yaparak yola atlaması neticesinde araç sürücüsünün korna yaptığını ancak daha sonra eşinden öğrendiğine göre işitme engelli olup kulak cihazının takılı olmadığından korna sesini duymadığını, mahkememizce kaza mahallinde keşif yapılarak kusur durumunun alınacak rapor ile belirlenmesini, araç sürücüsünün kaza mahallini terk ettiği iddiasının da asılsız olduğunu, davacının maluliyet durumunun da iddia edildiği gibi olmadığını bu durumun tespiti içinde Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını, davacının talep ettiği manevi tazminat talebinin oldukça fahiş olduğunu, sebepsiz zenginleşmeye yönelik bir manevi tazminat talebi olduğunu beyanla haksız ve mesnetsiz açılan iş bu davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalıların usulüne uygun yapılan tebligata rağmen süresi içinde dosyaya cevap dilekçesi sunmadıkları anlaşılmış, katılmış oldukları duruşmalarda davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Yapılan açıklamalar, amir kanun hükmü, bilirkişi raporları ve Yüksek Mahkemenin yerleşik içtihatları çerçevesinde somut olayımız değerlendirildiğinde; … tarihinde meydana gelen kazada kaza tarihi itibariyle davacının yaşı, kazanın meydana gelmesinde zararın artmasında herhangi bir dahli ve kusuru bulunmaması, kaza sebebiyle meydana gelen %8.2 oranındaki kalıcı maluliyet, 9 aylık uzun tedavi süreci, geçirmiş olduğu tıbbi müdahaleler, bu sürecin davacı üzerinde yaratacağı travma ve psikolojik etki, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile paranın satın alma gücü de bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı lehine takdir edilecek 20.000,00 TL manevi tazminatın davacı için zenginleşme ve davalılar için de yıkım olmayacağına kanaat edilmekle davacının manevi tazminat davasının 20.000,00 TL’sinin kabulüne, fazlaya ilişkin taleplerinin ise reddine karar verilmesi hususunda Mahkememizde vicdani kanaat hasıl olmuş ve;
1-Davacı …’nın maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE;
Davacının … tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 106.327,17 TL sürekli iş göremezlik maddi zararının davalı … (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 14/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi) ile davalı … ve davalı …’dan (kaza tarihi olan … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi) birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE, davacının fazlaya ilişkim talebinin REDDİNE,
Davacının … tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 6.297,31 TL geçici iş göremezlik maddi zararının davalı … (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 14/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi) ile davalı … ve davalı …’dan (kaza tarihi olan … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi) birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE,
Davacının … tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 7.110,00 TL bakıcı gideri maddi zararının davalı … (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 14/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi) ile davalı … ve davalı …’dan (kaza tarihi olan … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi) birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE,
Davacının … tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 5.000,00 TL SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi zararının davalı … (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 14/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi) ile davalı … ve davalı …’dan (kaza tarihi olan … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi) birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE,
2-Davacı …’nın manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE;
… Tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle davacının uğradığı takdiren 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı … ve davalı …’dan (kaza tarihi olan … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi) birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE,
Davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE, ” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; … tarihinde müvekkilin … kavşağındaki trafik ışıklarının yayalara yeşil ışık yanması üzerine karşıya geçmek için hareket ettiği sırada, davalı … adına kayıtlı, … sevk ve idaresindeki … plakalı hatlı minibüsün kırmızı ışıkta geçerek müvekkile çarpması neticesinde müvekkilin, hayati tehlike geçirecek şekilde ağır yaralandığını, ağır yaralanması sonucu hayati tehlike atlattığını, yaşadığı bedensel tahribatın yanı sıra hissettiği korku ve endişe sonucu manevi çöküntü yaşadığını, kaza neticesinde müvekkilin vücut bütünlüğünün zarar gördüğünü ve telafisi mümkün olmayacak izlerin kaldığını, müvekkilin tedavisi süresince çalışamadığını, çalışamadığı günler dolayısı ile kazanç kaybına uğradığını, Bölge Adliye Mahkemesi kaldırma kararından sonra alınan bilirkişi 1. Ek raporunda teknik olarak kullanılması uygun olmayan PMF 1931 tablosunun kullanılması sonucu müvekkilin zarara uğradığını, müvekkilin hem kendisi hem de ailesinin yaşadıkları düşünüldüğünde ölüm tehlikesi atlatmış bir kişi için mahkemece takdir edilecek manevi tazminatın daha yüksek olması gerektiğini, güncel ücret baz alınmak sureti ile müvekkil adına kazanılmış hak olan TRH 2010 sistemine göre hesaplama yapılması gerektiğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvuru dilekçelerinin kabulü ile Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar … tarihli kararın kaldırılmasına, 03/05/2021 tarihli bilirkişi raporunun güncel maaşlar dikkate alınarak düzeltilmesi ve karara esas alınması sureti ile hem maddi hem de manevi tazminat taleplerinin kabulüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın 10/05/2021 tarihinde ıslah dilekçesini dava dosyasına sunduğunu, ıslah dilekçesinde maddi tazminat miktarının yükseltildiğini, söz konusu miktarın zamanaşımına uğradığını, ıslah dilekçesinde faiz istendiğini ve faizin kaza tarihinden itibaren başlatılması talebinde bulunulduğunu, ıslahtan sonraki miktarlar için istenen faizin, ıslah tarihinden itibaren başlatılması gerekirken bu hususun hüküm tesis edilirken dikkate alınmadığını, somut olayda davalı araç sürücüsü … normal hızda ilerlerken ve henüz kırmızı ışık yanmamışken davacı …’nın davalı tarafından çalınan korna sesine rağmen yola atlaması sebebiyle kazanın meydana geldiğini, kaza sonrası davacının eşi, davacının işitme engelli olduğunu korna sesini bu yüzden duymadığını belirttiğini, bu hususun bilirkişi raporlarında ve hüküm tesis edilirken de dikkate alınmadığını, çelişkinin giderilmesi için alınan bilirkişi raporunun çelişkiyi gideremediğini, yerel mahkemece yapılan keşifte tanık dinlenilmesine rağmen raporda tanığın beyanlarına itibar edilmediğini, bilirkişinin hesaplama yapılırken kusur oranını daha önceki eksik ve hatalı olan ATK bilirkişi raporuna dayanarak tespit ettiğini ve davalı tarafa %100 kusur yüklediğini, hatalı yapılan bu değerlendirme sonucunda tazminat miktarlarının yüksek çıktığını, bilirkişi raporlarına ek olarak mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının oldukça fahiş olduğunu, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarihli, … E. … K. sayılı kararının kaldırılarak yeniden yapılacak yargılama neticesinde davanın reddi yönünde hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı yan üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dairemizin ilamı ile verilen kaldırma ve gönderme kararı üzerine mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda verilen kararın taraf vekillerince istinafı üzerine yapılan inceleme sonunda;
Aşağıda belirtilen hususlar dışında, kaldırma kararında belirtilen biçimde kusur konusunda Karayolları Fen Heyeti’nden usul ve yasaya uygun, ayrıntılı, gerekçeli, dosya kapsamındaki delillere uygun alınan raporun hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına; sair itirazların Dairemizin önceki kaldırma kararında değerlendirilerek reddedilmiş olup yeniden incelenmesinin mümkün olmamasına; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, bu konulara ilişkin davacı ve davalı … vekilinin, yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurularının reddine karar vermek gerekmiştir. Ancak;
-Davacının sürekli iş göremezlik maddi tazminatına ilişkin itirazında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C Anaysası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır. Bunun yanında;
Yeniden aktüer raporu alınması gerekir ise, ancak bu durumda güncel veriler varken faraziyeye dayalı veriler esas alınamayacağından, AYM kararı nedeniyle, yeniden rapor alınması gerekli ise mahkemece güncel asgari ücret üzerinden hesap yapılması gerekmektedir. (Bkz. Aynı yönde Yargıtay Genel Kurulu 2021/(21)10-188 Esas, 2022/87 Karar; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/(21)10-595 ESAS, 2022/639 Karar sayılı ilamları)
Bu nedenle yukarıdaki ilkeler ve açıklamalar kapsamında, Dairemizce Anayasa Mahkemesi iptal kararı nedeniyle aktüer raporu alınması istenilmiş olmakla, oluşursa güncel veriler gözetilerek aktüer bilirkişiden ek rapor alınması gerekli iken, AYM kararı ve bu çerçevede hüküm tarihindeki güncel asgari ücretlerin uygulanması gerektiği gözetilmek, bu sebeple usuli müktesep hakların uygulanmayacağı düşünülmeksizin, 2021 tarihli asgari ücret üzerinden hesaplama yapan aktüer raporu usule uygun olmamakla, maddi tazminata ilişkin itirazlarını sunan davacı vekilinin istinafı talebinin kabulü ile kararın bu sebeple kaldırılıp mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
-Davacı ve davalı … ‘ın manevi tazminat miktarına yönelik itirazında;
6098 sayılı TBK.nın 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yargıtay’ın 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmış ise de hâkim; Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözeterek, hukuk ve adalete uygun hak ve nesafet kurallarına göre uygun miktarda tazminat takdir etmesi gerekmektedir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların değerlendirilmesi gerekir. Hakim manevi tazminata hükmederken; tarafların kusur durumu, kusur derecesi, ekonomik ve sosyal durumları, zarar ile olay arasındaki illiyet bağı, ölüm halinde kaza ile ölüm arasında illiyet bağının bulunması, olayın tarihi, olayın ağırlığı, olay tarihindeki paranın satın alma gücü, davacı sayısı gibi hususlar dikkate alınarak davacılar için zenginleşme, davalılar için yoksulluğa neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
Somut olayda; yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri, meydana gelen olayın ve davalının fiilin niteliği, davalının tamamen kusurlu oluşu, olayın oluş yer ve şekli, oluşan sürekli ve geçici maluliyet durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü göz önünde bulundurulduğunda, davacı için belirlenen manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete göre bir miktar az olduğu, daha fazla manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği görüldüğünden, buna yönelik davacı itirazının kabulüne, davalı itirazının reddine karar verilmiştir.
Anlatılan sebep ve gerekçelerle, tüm dosya kapsamı ve davanın niteliği nazara alınarak davacı ve davalı … vekilinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK m.353/1-a-6 uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı … vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden taraflarca yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harcının talep halinde yatıranlara iadesine,
4-İstinaf eden taraflarca istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/05/2023
Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı
Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.