Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/339 E. 2023/498 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 16/03/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 18/10/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: … )
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- …
VEKİLİ : Av. …
: 2- …
VEKİLLERİ : Av. … – …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 16/03/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 24/03/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15.07.2011 günü saat 23:20 sıralarında sürücü … idaresindeki … plaka sayılı otomobil ile … Köyü istikametinden … Kasabası istikametine seyir halinde iken, aynı istikamette seyir eden plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen gerekli ışık donanımı bulunmayan traktörün arkasına takılı römorka çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında, otomobilde yolcu olarak bulunan davacı …’ın ağır şekilde yaralandığını, çalışma gücü azalarak malul kaldığını, kimliği belirsiz sürücü için Konya C.Başsavcılığında soruşturma dosyası bulunduğunu, davacının kaza tarihinde ev hanımı olduğunu, uzunca bir süre tedavi görmesine rağmen tedavilerin beklenen sonucu vermediğini, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinin de bulunduğunu, geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zarar ile meslekte kazanma gücü kaybından doğan maddi zararı ve bakıcı gideri zararı ile kaçınılmaz tedavi giderlerinden doğan maddi zararın tazmini gerektiğini belirterek, fazlaya dair dava ve talep haklarının saklı kalmak kaydıyla geçici iş göremezlik süresinde uğradığı kazanç kaybı zararı 5 TL, sürekli sakatlığı nedeniyle uğradığı maddi zararı 5 TL, iyileşme süresinde bakıcı giderinden doğan maddi zararı 5 TL, SGK tarafından karşılanmayan ve fatura edilemeyen kaçınılmaz tedavi giderlerinden doğan maddi zararı 5 TL olmak üzere şimdilik 20 TL maddi zararın kaza tarihinden geçerli poliçe ve teminat limitleri ile sınırlı olarak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Hesabı cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın maddi tazminat talebinin zamanaşımına uğradığını, öncelikle sigorta şirketine başvuru şartının bulunduğunu, davacının maluliyetine ilişkin olarak sağlık kurulu raporunun düzenlenmesi gerektiğini, ayrıca trafik kazasına plakası belli olmayan bir aracın sebebiyet verdiğine ilişkin tek delilin davacının iddiası olduğunu, davacının bu durumu ispatla yükümlü olduğunu, davaya ilişkin kusur oranlarının tespitinin Adli Tıp Kurumundan alınarak rapor ile sağlanması gerektiğini, ceza mahkemesi tarafından belirlenen kusur oranının mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olmadığını, davacının geçici iş göremezlikten dolayı talep ettiği maddi zarardan sorumlu olmadıklarını, hesaplanması muhtemel tazminat oranı üzerinden müterafik kusur indirimine gidilmesi gerektiğini, kaza sırasında davacının kendi güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunu, ayrıca hesaplanacak tazminat üzerinden hatır taşıması indirimine gidilmesi gerektiğini belirterek davalı … Hesabı’nın kişi başına 200.000 TL ile teminat sınırının bulunduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş.cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davacı tarafça sigorta şirketine başvuruya ilişkin eksikliğin bulunduğunu, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, ayrıca kaza esnasında araçta bulunması gereken kişi sayısının fazla olduğunu, en fazla 5 kişi bulunması gerekirken 6 kişi araçta bulunduğunu, davacının kaza esnasında emniyet kemerinin takılı olup olmadığı hususunun önemli olduğunu, tazminat belirlenirken asgari ücretin baz alınması gerektiğini, ayrıca sağlık hizmet bedellerinin sosyal güvenlik kurumlarınca karşılanması gerektiğini, ayrıca davacının talepleri doğrultusunda gerekli hesaplamaların yapılması amacıyla raporların düzenlenmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin ek kararı ile; “İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller ve davacı vekilinin 22/11/2022 ve 12/12/2022 tarihli dilekçeleri ve ekindeki belgeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde;
Dava, “Maddi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)” davasıdır.
Mahkememizce … İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne, Karaman C.Başsavcılığı’na, … Hesabı Başkanlığı’na, … Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’ne, Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü’ne, … Sigorta A.Ş. Genel Müdürlüğü’ne, … Devlet Hastanesi Başhekimliği’ne, … Üniversitesi … Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliği’ne yazılar yazılarak gerekli bilgi ve belgeler getirtilmiştir.
Mahkememizce Adli Tıp Kurumu … Adli Tıp Grup Başkanlığı’ndan rapor alınmış, 14/05/2020 tarihli … sayılı raporda özetle; Davalı tarafa sigortalı aracın sürücüsü …’ın %25 (yüzde yirmibeş) oranında kusurlu olduğu, kimliği belirsiz traktör sürücüsünün %75 (yüzde yetmişbeş) oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Mahkememizce … Tıp Fakültesi Dekanlığı Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan rapor alınmış, 30/03/2020 tarihli … sayılı yazı ekinde gönderilen raporda özetle; ” …’ın 16/07/2011 tarihinde uğradığı trafik kazası neticesinde yaralandığı, sağ dirsek eklem hareket açıklığının kısıtlı olduğu, şahsın 17/06/1979 doğumlu olduğu, şahsın meslek grup numarası 1 (düz işçi) olduğu anlaşılmakla;
1-11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranı tespit işlemleri yönetmeliği hükümlerine göre;
Gr VII 3a 15A=%19 (takdiren 1/4’ü alındığında) %5
Yaşına (E cetveline) göre; %5.1 (yüzdebeşnoktabir) oranında kalıcı sakatlık (sürekli iş göremezlik) niteliğinde olduğu,
2-Mevcut arızasının iyileşme süresinin 4 (dört) ayı bulacağını bu süre zarfında kişinin herhangi bir gelir getirecek işte çalışamayacağını bu sürenin geçici iş görmezlik süresi olarak değerlendirilmesi gerektiği,
3-Kişide dosya kapsamında fatura edilmiş SGK tarafından karşılanmayan tedavi masraflarının olmadığını, ancak bu tür bir yaralanmada bir takım fatura edilemeyen (öze! diyet, ulaşım, rehabilitasyon, pansuman, özel hastane muayene farkı gibi vb.) masrafların olacağını, bu harcamaların SGK ödeme kapsamı dışında olduğunu, kaçınılmaz giderlerin yapılan masrafların niteliği, yapıldıkları tarih ve yerler dikkate alındığında ayrı ayrı kaleme alınmasının mümkün olmadığı, yaralanmanın ağırlık ölçüsü de dikkate alındığında bu tür giderlerin 2.000,00 TL olarak değerlendirildiğini, (bu futarın 750,00TL si ulaşım gideri, 1.250,00TL si refakatçi, özel beslenme vs. gideri olarak değerlendirildiği, bu değerlendirme yapılırken yaranın ağırlık ölçüsü, kişinin tedavi olduğu merkezle, yerleşim yeri gibi unsurların göz önüne alındığı),
Tedavi sırasında veya sonrasında yapılması zorunlu dolaylı harcamalara ilişkin kaçınılmaz tedavi giderlerinin tespitinde;
a)Refakatçi, özel bakıcı ve özel beslenme giderleri.
b)Yol giderleri (hastanın ve yakınlarının hastanelere, sağlık kurumlarına, doktor muayenehanelerine, fizik tedavi yerlerine gidip gelme yol giderleri).
c)Hastanın başka bir şehirde veya yurt dışında tedavisi gerekiyorsa, kendisinin ve yakınlarının (otomobil, otobüs, tren, uçak gibi) taşıt giderleri.
d)Tedavi için gidilen yerde hastanın ve yakınlarının otel, lokanta, ulaşım gibi barınma ve beslenme giderleri.
e)Haksız eyleme uğranıldığı veya kaza geçirildiği sırada, hastanın yakınları uzak bir yerleşim yerinde iseler, onların hastanın tedavi gördüğü kente geliş gidiş ulaşım giderleri ile geldikleri yerde otel, lokanta gibi barınma ve beslenme giderleri.
f)Hastaneden çıktıktan sonra evde bakımı sürdürülen yaralı için eve gelip giden iğneci, pansumancı, fizyoterapist gibi kişilere ödenen ücretler.
g)Hekimlerce gerekli görülmesi durumunda kaplıca ılıca, dağ veya deniz kıyısı gibi hava değişim yerlerine ödenen paralar
h)Tedavi sonuçlanmasına karşın, bir süre toplu taşıma araçlarına binemeyen veya kendi otomobilini kullanamayan hastanın işe gidiş geliş taksi ücretlerinden toplu taşıma ücretlerinin veya kendi aracının benzin paralarının indiriminden sonra aradaki farktan oluşan harcamalar (Av. Çelik Ahmet Çelik, Tazminat Davalarında Geçici İşgöremezlik Zararları ve Tedavi Giderleri, Legal Yayıncılık, 2004, 111 s.) kriterlerin dikkate alındığı, iyileşme süresinin 4 (dört) ayı bulacağı, bu sürenin ilk 1 (bir) ayında bir başkasının bakım ve yardımına ihtiyaç duyacağı tespitleri ile düzenlenen rapor mahkemenin takdirlerine sunulmuştur.” şeklinde olduğu görülmüştür.
Mahkememizce Aktüer Bilirkişi … ‘dan rapor alınmış, bilirkişi … tarihli raporunda özetle; hesaplama davacıya kusur verilmeden ve %100 kusur oranına göre yapıldığını, davacı …’ın 15.07.2011 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle uğradığı;
– Geçici iş göremezlik maddi zararı 2.396,84 TL
– Sürekli iş göremezlik maddi zararı 65.520,02 TL
– Bakıcı gideri maddi zararı 837,00 TL
– Tedavi gideri maddi zararı 2.000,00 TL olarak
Hesap edilen tazminatlar ZMMS Poliçesi 2011 yılı belirlenen/arttırılmış teminat limitleri dâhilinde yapıldığını belirtmiştir. Aynı bilirkişi 17/02/2022 tarihli 1. EK RAPORUNDA özetle; hesaplama davacıya kusur verilmeden ve %100 kusur oranına göre yapıldığını, Davacı …’ın 15.07.2011 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle uğradığı;
– Geçici iş göremezlik maddi zararı 2.396,84 TL
– Sürekli iş göremezlik maddi zararı 74.522,47 TL
– Bakıcı gideri maddi zararı 837,00 TL
– Tedavi gideri maddi zararı 2.000,00 TL olarak
Hesap edilen tazminatlar ZMMS Poliçesi 2011 yılı belirlenen/arttırılmış teminat limitleri dahilinde yapıldığı belirtilmiştir. Aynı bilirkişi 13/05/2022 tarihli 2. EK RAPORUNDA özetle; hesaplama davacıya kusur verilmeden ve %100 kusur oranına göre yapıldığını, Davacı …’ın 15.07.2011 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle uğradığı;
– Geçici iş göremezlik maddi zararı 2.396,84 TL
– Sürekli iş göremezlik maddi zararı 103.481,75 TL
– Bakıcı gideri maddi zararı 837,00 TL
– Tedavi gideri maddi zararı 2.000,00 TL olarak
Hesap edilen tazminatlar ZMMS Poliçesi 2011 yılı belirlenen/arttırılmış teminat limitleri dahilinde yapıldığı belirtilmiştir. Aynı bilirkişi 24/08/2022 tarihli 3. EK RAPORUNDA özetle; hesaplama davacıya kusur verilmeden ve %100 kusur oranına göre yapıldığını, Davacı … ‘ın 15.07.2011 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle uğradığı;
– Geçici iş göremezlik maddi zararı 2.396,84 TL
– Sürekli iş göremezlik maddi zararı 131.013,31 TL
– Bakıcı gideri maddi zararı 837,00 TL
– Tedavi gideri maddi zararı 2.000,00 TL olarak
Hesap edilen tazminatlar ZMMS Poliçesi 2011 yılı belirlenen/arttırılmış teminat limitleri dahilinde yapıldığı belirtilmiştir.
Bu durumlar karşısında davacının davalı … Hesabı yönünden kısmi feragat ettiği, “İbraname Feragatname ve Makbuz” başlıklı belgede belirtildiği üzere … A.Ş. Yönünden feragatte bulunulduğu; bilirkişi raporları, adli tıp raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; … plaka sayılı araç ile plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen traktörün 15.07.2011 tarihinde … Köyü istikametinden … Kasabası istikametine seyir halinde iken çarpışması neticesi … plakalı araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığından bahisle mahkememizde tazminat davası açıldığı, davalı tarafların ise davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır. Söz konusu trafik kazasının meydana gelmesinde davalı … sigorta şirketinin sigortalısı … plaka sayılı araç sürücüsünün %25 oranında, sürücüsü tespit edilemeyen araç sürücüsünün ise %75 oranında kusurlu olduğunun alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiği, davacının dava konusu trafik kazasına bağlı olarak maluliyetine ilişkin rapor aldırıldığı, davacının maddi zararının aktüer bilirkişi marifetiyle hesaplamasının yapıldığı, kazaya karışan … plakalı sayılı aracın davalı … Sigorta şirketine … poliçe numarası ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğu, sürücüsü tespit edilemeyen traktörün ise … Hesabı sigortası kapsamında bulunduğu, davacının maddi zararlarının tazmininde davalı … sigorta şirketinin ve … Hesabının müteselsilen sorumlu olduğu, davacının kaza esnasında emniyet kemeri takmadığına ilişkin bir delilin tespit edilemediği, ayrıca yaralanmasının emniyet kemeri takmamasına bağlı olduğuna ilişkin mahkememizde bir kanaat oluşmadığı, davacının kaza anında içinde bulunduğu araç sahibinin eşi olması nedeniyle hatır taşımasının oluşmayacağı, istiap haddinin aşılmasının kazada davacının yaralanmasını artırdığına ilişkin ve kazanın gerçekleşmesine neden olduğuna ilişkin bir delilin bulunmaması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılmamış, davacı vekilinin 20/09/2022 tarihli ıslah dilekçesine bağlı olarak eksik harcı tamamlamadığı tespit edildiğinden, ıslahın yapılmamış sayılması gerektiği dikkate alınarak ve davacının dava değeri belirleme dilekçesi sunduğu 30/06/2021 tarihi itibariyle genel zaman aşımı süresinin dolmadığı kabul edilerek, davacının davasının 21/11/2022 tarihli dilekçesinde belirttiği talebi ile sınırlı kalınarak kısmen kabulüne karar verilmiş, her ne kadar davacı tarafından davalı … Hesabı yönünden kısmi feragatte bulunulmuş ise de; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/19806 Esas 2019/9172 Karar numaralı ilamında belirtildiği üzere feragat hakkın özünden feragat olmadığından, davalı … Hesabı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Mahkememizin 18/10/2022 tarihli GEREKÇELİ KARAR HÜKMÜNÜN KALDIRILMASINA,
Davacının davasının Davalı … A.Ş. yönünden FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
Davacının davasının Davalı … Hesabı yönünden talep ile bağlı kalınarak, kısmen kabulü ile; 15.07.2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacıda meydana gelen yaralanmadan dolayı, 49.140,02 TL sürekli iş göremezlik zararı tazminatı, 1.797,63 TL geçici iş göremezlik zararı tazminatı, 627,75 TL bakıcı gideri zararı tazminatı, 1.500 TL tedavi gideri zararı tazminatı olmak üzere toplam 53.065,40 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 11.07.2019’dan itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … HESABI’ndan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin reddine” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … Hesabı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu kazadan dolayı tazminat talebi zamanaşımına uğradığından başvurunun reddinin gerektiğini, 6704 sayılı Kanun gereği dava açılmadan önce sigorta şirketlerine başvuru şartının bulunduğunu, ancak maluliyete ilişkin rapor alınmaksızın ve müvekkili kuruma cevap verilmeksizin huzurdaki yargılamanın davacı tarafından ikame edildiğini, davacı tarafın … Hesabı’nın başvuruyu değerlendirmek adına talep etmiş olduğu belgeleri kuruma iletmek yerine, … Hesabı söz konusu başvuruyu reddetmiş gibi haksız ve mesnetsiz olan işbu davayı ikame etmeyi tercih ettiğini, plakası tespit edilemeyen araçların sebebiyet verdiği kazalar nedeniyle açılan davalarda öncelikle tespit edilemeyen aracın varlığının ve bu aracın kazaya sebebiyet verdiğinin somut delillerle ispatlanması gerektiğini, kaza tarihi itibariyle PMF Yaşam Tablosu’nun uygulanması gerektiğini, aksi halde TRH + teknik faizin uygulanması gerektiğini, davaya konu kazaya ilişkin maluliyet oranı tespitinin Adli Tıp Kurumu vasıtasıyla yapılması gerektiğini, müvekkili kurumun geçici iş göremezlik tazminatından ve geçici bakıcı giderinden sorumlu olmadığını, SGK’nın ödemiş olduğu tazminat varsa tespit edilerek ödenecek tazminattan düşülmesi gerektiğini, hesaplanan tazminat miktarı üzerinden müterafik kusur indirimine gidilmesi gerektiğini, … Hesabı’nın temerrüde düşmediğini, hem karşı tarafın başvuru şartı gerçekleşmediğinden hem de karşı tarafın talep etmiş olduğu tazminat kalemlerinden müvekkili kurumun sorumluluğu bulunmadığından dolayı muaccel alacak bulunmadığını, bir an için başvuru sahibinin alacağına faiz yürütüleceği düşünülse bile faizin ancak aleyhlerine yapılan ıslah tarihinden itibaren yürütülmesi gerektiğini, kusur oranlarına istinaden hüküm kurulması gerektiğini, tespit edilemeyen araca yapılan kusur atfının lazım gelenden fazla olduğunu, yeniden kusur oranlarına ilişkin rapor alınması gerektiğini, tüm bu nedenlerle istinaf taleplerinin kabulü ile Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
Başvuru itirazının incelenmesinde:
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına veya poliçenin olmaması durumunda bu sorumluluğu üstlenen … hesabına yasa gereği karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya veya … hesabına tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya veya … hesabına yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına ve … hesabına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2.fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup;
Somut olayda 6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna ve … hesabını yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; Davacının dava açmadan önce yasada öngörülen başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı,bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği de açıktır. İstinaf itirazları yerinde değildir.
Tazminat alacağına ilişkin davanın belirsiz alacak mı yahut kısmi dava olarak mı açıldığı noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Kanun’un 107. maddesine göre, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafca belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkansız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukuki yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukuki yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmi davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hallerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
Taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır (H. Pekcanıtez, Belirsiz Alacak Davası, Ankara 2011, s. 45; H. Pekcanıtez/O. Atalay/M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 14. Bası, Ankara 2013, s. 448). Sadece alacak miktarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da miktarın tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır. Çünkü, zaten uyuşmazlık bulunduğu için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahkeme önüne gelmektedir. Önemli olan davacının talebini belirli kılacak imkana sahip olup olmadığıdır. Burada, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Davacının talep ettiği alacağı belirlemesi objektif olarak mümkün, ancak belirleyebildiği alacağını ispat etmesi, kanunun öngördüğü şekilde (elindeki delillerle) mümkün değilse, burada da belirsiz alacak davası açılacağından söz edilemez. Çünkü, bir alacağın belirlenmesi ile onun ispatı ayrı şeylerdir. Davacı, talep konusu yaptığı alacağını çok net şekilde belirleyebilir; ancak her zaman onu ispat edecek durumda olmayabilir. Aksinin kabulü, her ispat güçlüğü olan alacağı belirsiz alacağa dönüştürmek gibi, hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durumu ortaya çıkartabilir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 02/11/2016 gün, 2015/22-1078 esas ve 2016/1010 karar sayılı ilamı)
Belirli bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olduğundan da söz edilemez. Her bir davaya konu alacak bakımından, belirsiz alacak davasına ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak, belirleme yapılması gereklidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile birlikte belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı sıkça görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. (YARGITAY HGK 2015/22-188 E 2018/481 K Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2018/2013 E 2018/3870 K )
Somut olayda, dava dilekçesinin istem sonucu ve dilekçe içeriği tümüyle değerlendirildiğinde davasının “kısmi dava” olarak açtığı sonucuna varılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. HUMK’nın 83. (6100 sayılı HMK m. 176), maddesinde ise ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir. Islahın amacı, yargılama süresinde, şekli ve süreye aykırılık sebebi ile ortaya çıkacak maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmaktır. Bununla birlikte talep miktarı ıslah ile arttırılabilecektir. Ancak taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Öncelikle hemen belirtilmelidir ki koşulların bulunması halinde kısmi davanın tamamen ıslah yolu ile belirsiz alacak davasına dönüştürülmesi mümkündür. Zira HMK’da bunu yasaklayan herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. HMK 180. maddede tamamen ıslahın usulü ve bu usule uyulmamasının yaptırımı düzenlenmiştir. Buna göre davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi halde ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.
Somut olayda davacı vekili 11 TEMMUZ 2019 tarihinde açtığı davasını, 30/06/2021 tarihli dilekçesi ile başlangıçta talep etmiş olduğu maddi tazminat miktarının artırılarak maddi tazminat talebini 70.753,86 TL olarak ıslah etmiş ve bu miktarın hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Davacı 30/06/2021 tarihli ilk dilekçesi ile ilk başta açtığı dava miktarını ıslah ettiği ve ıslah hakkını kullanmak suretiyle tüketmiştir. Davacının 21/09/2022 tarihli verdiği dilekçesinde harç ikmali yapılmadığından yapılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de davacının 30/06/2021 tarihli ıslah dilekçesinde tamamen ıslah ederek dava türünü değiştirimine yönelik dilekçesi ise HMK 180. madde uyarınca hem de davacı ilk dilekçesi ile ıslah hakkını kullanmış sayıldığından HMK 176 madde uyarınca aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir hükmü gereğince davacı tarafın dava türünü tamamen ıslah yolu ile değiştirim yapmadığından 21/09/2022 tarihli dilekçesi harcı yatırılmış olsa bile kısmi dava da ikinci davada ıslah yasağına takılacaktır.
Davalı … Hesabının davacının 30/06/2021 tarihli ıslah edilen kısma yönelik zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 72. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 72. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 72 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya … Hesabı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198,2015/1495 ve HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771, HGK’nın 10.06.2015gün, 2014/17-27,2015/1530 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 15/07/2011 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacı yaralanmıştır. Yaralanmayla sonuçlanan sözkonusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektiren bir fiil niteliğindedir. Buna göre eylem için(TCK 89/1) kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu dikkate alındığında ıslah tarihi olan 30/06/2021 tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Davalı …hesabına tebliğ 05/07/2021 tarihinde yapılmış olup iş bu davalı 14/07/2021 tarihli dilekçesi ile ıslah edilen miktar yönünden süresinde ZAMANAŞIMI definde bulunmuş olup Kısmi davada ilk dava açarken dava konusu edilmeyen miktar yönünden zamanaşımı süresi işlemeye devam edeceğinden süresinde yapılan zamanaşımı defi kabul edilmesi gerekir. Bu sebeple buna yönelik itiraz yerindedir.
Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1-b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi 26/12/2022 tarihli ek kararın KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar korunmak suretiyle)
DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE;
1-Davanın; davalı … Sigorta A.Ş yönünden feragat nedeniyle reddine,
2-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile; 15.07.2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacıda meydana gelen yaralanmadan dolayı, 5.00 TL sürekli iş göremezlik zararı tazminatı, 5.00 TL geçici iş göremezlik zararı tazminatı, 5.00 TL bakıcı gideri zararı tazminatı, 5,00 TL tedavi gideri zararı tazminatı olmak üzere toplam 20.00 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketlerinin olay tarihi itibariyle geçerli olan kaza başına ölüm ve sakatlık teminat klozu limiti ile sınırlı olarak, dava tarihi olan 11.07.2019’dan itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … Hesabı’ndan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
3-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 44,40 ve tamamlama harcı olarak alınan 241,60 TL harçtan mahsubu ile hazineye irat kaydına, kalan 106,10 TL harcın davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yatırılan 230,80 TL harç giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yapılan 1.467,00 TL sağlık kurulu raporu gideri, 323,00 TL Adli Tıp Kurumu fatura gideri, 458,50 TL tebligat ve posta gideri, 1.600,00 TL bilirkişi ücreti gideri olmak üzere toplam 3.929,20 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
7-Arabuluculuk görüşmelerinden dolayı Hazine tarafından (suçüstü ödeneğinden) yapılan 1.320,00 TL yargılama giderinin, (feragatnamede kabul edilen koşullar doğrultusunda) davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, bu amaçla 492 s. Harçlar Kanunu’nun 28/a maddesi gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
8-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili için 20,00 TL vekalet ücretinin davalı … Hesabından alınarak davacıya verilmesine,
9-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı … Hesabı vekili için 20,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … Hesabına verilmesine,
10-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın, 6100 s. HMK.nun 333. maddesine göre karar kesinleştiğinde ve re’sen davacıya iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
11-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı … Hesabına iadesine,
12-Davalı tarafça yapılan 220,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
13-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
14-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
15-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.24/03/2023


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.