Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/2835 E. 2023/2868 K. 19.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 19/12/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 05/09/2023
NUMARASI : Esas KArar

Asıl ve Birleşen Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E. K. dosyası
DAVACI :
VEKİLİ : Av.
DAVALI :
VEKİLİ : Av.

ASIL VE BİRLEŞEN
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 19/12/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 19/12/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 05/09/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; 29.04.2017 tarihinde davalı adına kayıtlı ve müvekkiline sigortası bulunan ….. plaka sayılı aracın karıştığı trafik kazasında dava dışı …..’ın yaralanması nedeniyle iş gücünden yoksun kalma tazminatının müvekkili şirket tarafından ödendiğini, olayın gerçekleşmesinde araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, kaza anında olay yerini terk ettiğini, bu nedenle müvekkilinin dava dışı …..’a ödediği bedelin rücu’una ilişkin olarak davalılar hakkında Konya .. İcra Müdürlüğünün ….. E. numaralı icra takibi başlatıldığını, davalının mesnetsiz itirazı üzerine de takibin durdurulduğunu, 29.04.2017 tarihli kaza tutanağına göre, sigortalı aracı kullanan şahsın 2918 s. KYTV nin 84/d aykırı davranmış olması sebebiyle asli kusurlu olduğunu, bu nedenle müvekkilinin sigortalıya rücu hakkının doğduğunu, borçlunun itirazı ile takibin durması sonucu, müvekkili şirketin alacağının tahsilini temin etmek için işbu davayı açma lüzumunun hasıl olduğunu belirterek; fazlaya dair hakları mahfuz olmak kalmak kaydı ile davalı-borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Davada; davacı vekili 09/07/2019 havale tarihli dava dilekçesi ile ; 29.04.2017 tarihinde davalı adına kayıtlı ve müvekkiline sigortası bulunan ….. plaka sayılı aracın karıştığı trafik kazasında dava dışı …..’ın ölümü nedeniyle ölenin mirasçıları olan anne ….. ve baba ….. için destekten yoksun kalma tazminatının müvekkili şirket tarafından ödendiğini, olayın gerçekleşmesinde araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, müvekkilinin da alılar hakkında Konya . İcra Müdürlüğünün ….Esas numaralı icra takibi başlatıldığını, davalının mesnetsiz itirazı üzerine de takibin durdurulduğunu, borçlunun itirazı ile takibin durması sonucu müvekkili şirketin alacağının tahsilini temin etmek için işbu davayı açma lüzumunun hasıl olduğunu belirterek; fazlaya dair hakları mahfuz olmak kaydıyla davalı borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 19/10/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; Davacının, somut icra takibi ve davasında müvekkilinin olay yerini terk etmesi gerekçesiyle rücu hakkını kullanmak istediğini, müvekkili şirketin yetkilisi …… hakkında Konya .. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’nın …. E. Sayılı dosyasından kamu davasının açıldığını, söz konusu kazaya ilişkin tarafların kusurlarına rapora göre müvekkili şirket yetkilisine atfedilen kusurlar arasında kaza mahallini terk etmenin bulunmadığını, diğer kusurlara da itiraz edildiğini, dosyanın İstinaf incelemesinde olduğunu, müvekkiline atılı kusuru hiçbir şekilde kabul etmediklerini, davacının müvekkiline rücu hakkının bulunmadığını belirterek; mesnetsiz davasının reddine, davacı aleyhine %20’si oranında kötü niyet tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacıya tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Birleşen Davada; Davalı vekili 09/09/2019 havale tarihli cevap dilekçesi ile; Müvekkiline atılı kusuru kabul etmediklerini, davacı sigorta şirketinin de varlığı iddia olunan kaza mahallini terk etmesi sebebiyle müvekkili firmaya rücu hakkı bulunmadığını, bu yöndeki hukuki iddiaları da kabul etmediklerini davanın reddini davacı aleyhine asgari olarak müddeabihin %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında özetle; “Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporları, BAM kaldırma kararı ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 29.04.2017 tarihinde davalı adına kayıtlı ve davacı sigorta şirketine ZMMS Poliçesi ile sigortalı olan ….. plaka sayılı aracın karıştığı trafik kazasında dava dışı …..’ın yaralanması nedeniyle iş gücünden yoksun kalma tazminatı ile dava dışı …..’ın ölümü nedeniyle ölenin mirasçıları anne ….. ve baba ….. için destekten yoksun kalma tazminatlarının davacı sigorta şirketi tarafından ödendiği, kazanın meydana gelmesinde ….. plaka sayılı araç sürücüsünün kusurlu olduğu, kaza anında araç sürücünün kaza mahallini terk ettiği, davacı sigorta şirketin dava dışı …..’a ödediği bedelin rücu’una ilişkin olarak davalılar hakkında Konya .. İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı dosyası üzerinden, yine davacı tarafça aynı kazaya ilişkin olarak dava dışı …..’ın ölümü nedeniyle ölenin mirasçıları anne ….. ve baba ….. ‘a ödemiş olduğu destekten yoksun kalma tazminatlarının rücu’una ilişkin olarak davalılar hakkında Konya .. İcra Müdürlüğünün ….Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığı, itiraz üzerine de takibin durdurulduğundan işbu davanın ikame edildiği, davaya konu trafik kazasının dava dışı müteveffa sürücü …..’ın % 20 (Yüzdeyirmi) oranında, yolcu …..’ın % 10 (Yüzdeon) oranında kusurlu olduğu, dava dışı şahısların maddi zararlarının tespiti için maluliyet raporu alınması ve aktüer bilirkişi marifetiyle hesaplama yapılması için gerekli ilave delil avansını tamamlanması için davacı vekiline süre verildiği ancak verilen kesin süreye ve yapılan ihtara rağmen davacı tarafça eksik ilave delil avansının tamamlanmadığı, BAM kararı doğrultusunda belirtilen eksikliklerin tamamlanması gerektiği, dosyadaki mevcut durumun hüküm kurmaya yeterli olmadığı anlaşılmakla davacının asıl dosyadaki davasının ve birleşen dosyadaki davasının ayrı ayrı reddine karar verilmiş ve şartları oluşmaması nedeniyle tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş ve oluşan vicdani kanaat ile;
Davacının asıl davasının REDDİNE,
Şartları oluşmadığından Davacı ve davalı tarafın tazminat isteminin reddine,
Davacının Mahkememiz dosyasında birleşen Konya 2. Asliye TİCRATE Mahkemesinin …E. ve .. K. Nolu dosyasındaki DAVASININ REDDİNE,
Şartları oluşmadığından davalı ve davalı tarafın tazminat isteminin reddine,” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; mahkemece verilen kesin sürenin usul hukukuna konuluş amacına uygun kullanılmadığından yöntemine uygun olmadığını, bu suretle verilen kesin sürenin hukuki sonuç doğurmayacağını, mahkemece verilen ret gerekçesinin hukuki dayanak taşımadığını, mahkemece tamamlanması istenen delil avansının bir sonraki celseye kadar dosyaya depo edildiğini buna rağmen dosyanın bilirkişiye tevdi edilmediğini, delil avansının kesin sürede yatırılmadığı gerekçesiyle davanın tümden reddine karar verildiğini bu kararın hukuka aykırı olup kaldırılması gerektiğini, kesin sürenin yasaya konuluş amacının davanın gereksiz yere uzamasını önlemek olduğunu ancak bu yetkinin hukuki dinlenilme ve adil yargılanma haklarını zedelememesi gerektiğini, mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini, vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İlk derece mahkemesince verilen ilk karara ilişkin olarak Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 01/06/2021 tarih … E … K sayılı dosyasında verilen kararının eksik araştırma nedeniyle HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dava, Karayolları Zorunlu Sorumluluk Sigortası kapsamında sigortalı aracın üçüncü kişiye verdiği zarar nedeniyle yapılan ödemenin, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre sigortalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davacı sigorta şirketi, davalı sigortalı adına kayıtlı araç sürüücüsünün meydana gelen kaza sonrasında olay yerini terk ettiğinden sözleşmeye dayalı olarak, üçüncü kişiye ödediği hasar bedelinin rücuen tahsilini istemiştir.
Davacı sigorta şirketinin, davalıya ait aracın ZMSS poliçesini tanzim ettiği ve kaza sonrasında araç sürücüsünün kaza mahallini terk ettiğine ilişkin taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davalı sigortalıya ait araç sürücüsünün kaza mahallinden ayrılmış olmasının tek başına rücu için yeterli olup olmadığı, terkin yanında alkollü araç kullanmak yahut ehliyetsiz araç kullanmak veyahut kasıtlı olarak zararı getirmiş olmak gibi şartların gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Sigorta Genel Şartlarından Sigortanın, sigortalıya rücu hakkı ” B.4. Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması Ve Sigortanın Sigortalıya Rücu Hakkı” başlıklı maddesinde düzenlenmiş, ilgili madde “Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.
Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigortalıya rücu edebilir.
Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:
a) Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,
b) Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,
c) Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,
ç) Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,
d) Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,
e) Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,
f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,
Sigortacı rücu sebeplerine dayanarak tazminat sürecini geciktiremez ve bu sebeplere dayalı bilgi ve belgeyi hak sahibinden talep edemez.” denilerek, sigortacının sigortalıya rücu edebileceği durumlar belirlenmiştir. İlgili maddede sayılan rücu sebepleri birbirinden bağımsız sebepler olup, rücu sebeplerinden birinin bulunması halinde sigorta şirketi yapılan hasar ödemesinin rücuen tazminini sigortalısından talep edebilir.
Çözümlenmesi gereken sorun ZMMS poliçesi bulunan dava konusu araç bakımından meydana gelen iş bu trafik kazası neticesinde olay mahallinin terk edilmesinin tek başına poliçeyi teminat kapsamından çıkarıp çıkarmadığına ilişkindir.
Sigorta hukukunda asıl olan, sigorta poliçesi kapsamında kalan rizikonun gerçekleşmesi halinde zararın sigortacı tarafından karşılanmasıdır. Ancak bazı durumlara ilişkin kanuna veya poliçe genel şartlarına hükümler konularak, zarar teminat dışına çıkarılabilmektedir. ZMMS genel şartlarının B.4 maddesinde de teminat harici olan hususlar düzenlenmiş olup, bunlardan bir tanesi de kazadan sonra olay yerinin terk edilmesidir.
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMMS) Genel Şartlarının ” ZARAR GÖRENLERİN HAKLARININ SAKLI TUTULMASI VE SİGORTACININ SİGORTALIYA RÜCU HAKKI” başlıklı B.4/f bendinde düzenlenen “f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, “bedeni hasar”a neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde sigorta şirketinin zarar gören 3. kişilere ödediği tazminatı sigortalısına rücu hakkı bulunmaktadır. Bedeni hasara neden olan bir trafik kazası sonucu sigortalı araç sürücüsü olay yerini terk etmişse olay yerini terk sebebinin tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu bir hal sebebine dayanması gerektiği aşikardır.
ZMMS genel şartları B.4/f bendi kapsamında sigorta şirketinin sigortalısına rücu hakkının doğumu için iki sebebin bir arada bulunması gerekmektedir.
a)- Bunlardan ilki meydana gelen trafik kaza sonucunda “bedeni hasar”ın doğmasıdır. Poliçe genel şartlarında maddenin kapsamı “bedeni hasar ile” sınırlandırılmış olup, düzenleyici, yalnızca maddi hasar meydana gelen kazaları özellikle rücu kapsamına almamıştır. Kural, riskin gerçekleşmesi halinde zararın karşılanması olduğundan ve teminat dışı olan durumlar istisna olduğundan, maddi hasarlı trafik kazalarında, sigortalı sürücüsü tarafından olay yerinin terkinin genişletici yorumla rücu kapsamına alınması mümkün değildir.
ZMMS genel şartları B.4/f bendi düzenlenirken zarar gören 3. şahıslara yapılan ödemenin türü ve niteliği dikkate alınmamış, aksine “trafik kazası”nın türü esas alınmıştır. Davacı sigorta şirketinin dava dışı zarar görene maddi hasar sebebiyle ödemesi yapmış olması sigortalısına rücu hakkını engellemeyecektir.
b)-Rücu için gerekli olan ikinci sebep ise, sigortalı araç sürücüsünün olay yerini terk sebebinin ZMMS genel şartları B.4/f bendi kapsamında “tedavi” veya “yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme”, “can güvenliği nedeniyle uzaklaşma” gibi zorunlu hallerden birine dayanması gerekmektedir.
Bu sebeple, davacının talebi sürücünün genel şartları gereğince sürücünün olay yerinin terkine dayalı olduğundan, mahkemece terkin tek başına rücu sebebi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması isabetli değildir.
Somut olayda ise,Dava dışı motosiklette sürücü olan …..ın ölümü ve yine aynı motosiklette yolcu olan ….. in yaralanması sebebiyle bedeni hasar meydana gelmiştir.
Bu açıklamalar çerçevesinde tüm dosya kapsamındaki delil ve ceza dosyası kapsamı ile sabit olduğu üzere, davalı sigortalı aracın sürücüsünün olaya ilişkin tutulan olay yeri görgü ve tespit tutanağında dava dışı sürücü ..’in cep telefonundan arandığı evde olduğunu kazaya karışmadığını beyan etmesi ve Konya BMV Vizyon özel servis çalışanı Şevket’i arayarak kazaya karışan aracı tamir ettirmek istediği hususları değerlendirilerek , sürücünün olay yerini terk ederek firar ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece verilen kesin süre yönünden yapılan incelemede :
Mahkemece davacıya bilirkişi ücretini yatırması için kesin süre verildiği ancak, verilen kesin süre içerisinde delil avansını yatırmadığından bilirkişi incelemesi yaptırılamadığı gerekçesi ile davacının davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince istinaf edilmiştir.
HMK’nın 324.maddesinde ise; taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorunda oldukları belirtilerek, tarafların birlikte aynı delilin ikamesini talep etmiş olmaları halinde gereken gideri yarı yarıya avans olarak ödeyecekleri ve taraflardan birisinin avans yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde diğer tarafın bu avansı yatırabileceği ve aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümlerin saklı olduğu ifade edilmiştir.
Delil avansına yönelik ara kararında mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmeli ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde bu delilin ikamesinden vazgeçildiğinin kabulü ile dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ihtar edilmesi gerekir.
Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması davanın dava şartı yokluğu ile reddine neden teşkil etmez. Taraf belirtilen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılır.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında, mahkemece bilirkişiden rapor alınmasına ayrıca davacıya 1.500 TL masraf yatırması için kesin süre verilmesine karar verildiği, kesin süre içerisinde masrafın yatırılmaması halinde dosyanın mevcut durumu ile karar verileceğinin davacıya ihtar edildiği, mahkemece, masrafın yatırılmamış olması nedeni ile ispatlanamadığından davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi delili bakımından HMK’ nın 266. maddesindeki özel düzenleme gereğince, bilirkişi delilline münhasır olmak üzere mahkemenin, uyuşmazlığın çözümü bakımından gerekli görmesi halinde talep olmaksızın kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına da karar verebileceğinden, bu kısma ilişkin masrafların ileride haksız çıkan taraftan alınmak üzere suç üstü ödeneğinden karşılanması yoluna gidilebilmektedir.
Bu itibarla; bilirkişiye yönelik giderin taraflarca yatırılmaması halinde, usul yasasındaki düzenleme gereğince bu delile özgü olmak üzere masraflarının suç üstü ödeneğinden karşılanarak temini yoluna gidilebileceği gözetilerek, toplanan deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiş,kaldırılması gerektirmiştir.
Nitekim Yargıtay 3 Hd nin 2020/11537 esas 2021/1782 karar ,2020/2906 esas 2020/4781 karar sayılı ilamı
Maluliyet raporu yönünden yapılan incelemede:
HMK 291 . maddesinde
(1) Taraflar ve üçüncü kişiler keşif kararının gereğine uymak ve engelleyici tutum ve davranışlardan kaçınmak zorundadırlar.
(2) Keşif yapılmasına taraflardan birinin karşı koyması hâlinde, o kimse ispat yükü kendisine düşen taraf ise bu delilden vazgeçmiş; diğer taraf ise iddia edilen vakıayı kabul etmiş sayılır. Şu kadar ki, hâkim duruma ve karşı koyma sebebine göre bu hükmü uygulamayabilir.
(3) Keşif, üçüncü kişi için uygun olan zamanda yapılır. Keşif zamanı ve yeri üçüncü kişiye bildirilir. Gecikmesinde zarar umulan hâllerde bildirim yapılmaksızın keşif icra edilir. Keşfe karşı koyma hâlinde hâkim, üçüncü kişiyi karşı koymanın sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm eder; gerektiğinde zor kullanılmasına karar verebilir. Ancak, üçüncü kişi tanıklıktan çekinme sebeplerine dayanarak keşfe katlanma yükümlülüğünden kaçınabilir. Hükmüne haizdir.
Nitekim buna ilişkin madde gerekçesinde;
“…..Mahkeme çalışmalarının kolaylaştırılması, taraflar için dürüstlük kuralının bir sonucu, üçüncü kişiler için de kamu düzeninin sağlanmasının gereğidir. Taraflar ve üçüncü kişiler, keşif kararının gereğine uymak ve ayrıca keşfi engelleyici davranışlardan kaçınmak zorundadırlar.
İncelemenin konusu; beden muayenesi, doku alınması, bir belgenin tetkiki veya zilyet olunan yere girilmesi gibi zorunlulukları gerektirebilir.
İkinci fıkrada, taraflardan birinin keşif kararına uymaması yahut engelleyici davranış içine girmesi hâlinde müeyyidenin ne olacağı açıklanmıştır. O kişi, ispat yükü kendisine düşen taraf ise bu delilden vazgeçmiş, diğer taraf ise iddia edilen vakıayı kabul etmiş sayılacaktır. Kaçınma makul bir sebebe dayandırılıyorsa duruma göre bu hüküm uygulanmayabilecektir.
Maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, keşif, üçüncü kişi bakımından uygun olan zamanda yapılır. Doğaldır ki mahkeme keşif zamanını tayin ederken tarafların durumunu da göz önünde bulunduracaktır. Dava dışı olan üçüncü kişiye keşfin yeri ve zamanı hakkında keşiften önce bilgi verilmelidir. Gecikmesinde zarar doğacak hâllerde bu bildirimden vazgeçilebilir. Üçüncü kişinin keşfe karşı koyması, engelleyici davranış içerisine girmesi hâlinde, hâkim zor kullanabileceği gibi, maddedeki diğer müeyyideleri de uygular. Ancak üçüncü kişi, tanıklıktan çekinme sebepleri varsa keşfe katlanmak zorunda değildir…..” Şeklinde açıklanmıştır.
Görüldüğü üzere gerekçede de açıkça belirtildiği üzere İncelemenin konusu; beden muayenesi, doku alınması, bir belgenin tetkiki veya zilyet olunan yere girilmesi gibi zorunlulukları gerektirebilir.Bu hususa davanın tarafları gibi madde metninde açıkça belirtildiği üzere 3. Kişiler de dahildir.
Hukuk sisteminde ceza hukuk alanında kıyas yasağı bulunduğu, ancak özel hukukta kıyas yasağı söz konusu olmadığı, özel hukukta kıyas yasağı geçerli olmadığından bu tür durumlarda HMK 291. Maddesinin kıyasen uygulanmasının hakkaniyete, adalet duygusuna ve çıkarlar dengesine daha uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Bu halde 3. Kişi’ye HMK 291. Madde uyarınca ihtarlı davetiye tebliğ edilerek gelmediği taktirde zorla getirilerek kolluk kuvveti vasıtasıyla sevk edilerek rapor aldırılması gerekirken davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan, başvuru harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde davacıya iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.19/12/2023

Başkan Üye Üye Katip

e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.