Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/2780 E. 2023/2998 K. 28.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 28/12/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 05/09/2023
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av.
DAVALI :
VEKİLİ : Av.
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 28/12/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 28/12/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı aleyhine 16.08.2018 tarihinde Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı dava Mahkemenin .. E. … K. Sayılı kararıyla sonuçlandığını, Mahkemenin 07.04.2022 tarihli gerekçeli kararı ile “…Davacının davasının talep arttırım dilekçesi de nazara alınmak suretiyle KABULÜ İLE; 1-) 61.500,00-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, …” karar verildiğini, kararın onandığını, ilamın Konya .. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla ilamlı takibe konu edildiğini, davalı tarafından icra dosyasına, asıl alacak, takipten önce işleyen faiz, takipten sonra işleyen faiz, icra harç ve masrafları, yargılama giderleri, ilam vekalet ücreti ve icra vekalet ücretine istinaden 13.10.2022 tarihinde toplam 111.364,94 TL ödenerek dosyanın infaz edildiğini, dava ve takip neticesinde davacıya 61.500,00 TL Asıl alacak, 20.896,52 TL Takipten önce işlemiş faiz, 2.577,52 TL Takipten sonra işlemiş faiz olmak üzere 84.974,04 TL toplam para ödendiğini, davalının temerrüte düştüğü, ödeme yükümlülüğünün doğduğu sigortaya başvuru tarihinde veya en geç ilk davanın açıldığı tarihte ödemesi gereken tutar ile fiilen ödemenin yapıldığı tarih arasında geçen 4 yılı aşkın sürede paranın alım gücünde afaki değer kaybı yaşandığını, hasar başvurusunun yapıldığı veya en geç davanın açıldığı tarihte ödeme yapılmış olsa idi ödenecek para ile (sovtaj bedeli de eklenerek) hemen hemen aynı özellikte bir araç alınabilirken fiili ödeme tarihinde ele geçen para ile araç alabilme imkanının kalmadığını, davacının çok ciddi maddi zararları oluştuğunu, dolayısıyla davacının TBK 122/1 maddesi kapsamında yasal faizle karşılanamayan munzam zararının (aşkın zararın) davalı tarafça giderilmesi gerektiini belirterek, şimdilik 20.000 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirkete ait ….. plakalı aracın davalı sigorta şirketince kasko poliçesi ile sigortalı olduğunu, 07/06/2018 tarihine karıştığı trafik kazası sonucunda arızalandığını ve Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi’ne açılan ve sonuçlanan dava neticesinde kararın istinafça da onanması üzerine icra takibine konu edilmesi neticesinde toplam 84.974,04 TL ödeme yapıldığını belirterek, yapılan ödemenin o tarihte emsal araçlara kıyasla yeterli olduğunu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde;
Dava, “Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)” davasıdır.
Mahkememizce…..Sigorta Şirketine, Konya.. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yazılar yazılarak gerekli bilgi ve belgeler getirtilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Somut olayda; davacı taraf ile davalı arasında düzenlenen kasko poliçesi kapsamında ödeme talebine bağlı olarak Konya ..Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas nolu dosyasında dava açıldığı, dava neticesinde davalı tarafından davacıya ödemede bulunulduğu, ancak munzam zarar kapsamında davacının zararının tam olarak karşılanmadığından bahisle mahkememizde alacak davası açıldığı, Türk Borçlar Kanununu 122. maddesinde, zararın temerrüt faizinden fazla olduğu takdirde munzam zarar talep edilebileceğinin düzenlendiği, Yargıtayın yerleşik kararlarına göre, munzam zararın olası bir zarar olmadığı, davacının iddia ve talep ettiği gibi karşılanan kısmı aşan zarar varsa bu husus inandırıcı bir biçimde kanıtlanabilirse ve de davalının kusuru/temerrüdü ile zarar arasında illiyet bağı kurulabilirse, bu koşullarda munzam zarar talep edilebileceğinin hüküm altına alındığı, davalının sigorta şirketi olduğu ve kasıtlı olarak zararın oluşmasına sebebiyet verdiğine ilişkin bir delil bulunmadığı, davacının asıl alacağının tespitinin sigorta şirketi açısından yargılamayı gerektirdiği, davalının kusurlu (Kasıtlı) eylemi ile zararın oluştuğuna ilişkin yeterli delil bulunmadığı, yargılama süreci kapsamında davacının alacağına geç kavuşmasının tek başına munzam zarar oluştuğuna yeterli delil oluşturmayacağı, ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı ve somut bir biçimde iddia ve ispat edilmediği müddetçe, TBK nun 122. maddesi kapsamında munzam zararın kanıtı olarak ileri sürülemeyeceği ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzlukların alacaklı zararı olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla TBK nun 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (Enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlaması gerektiği ve tazminat alacağını oluşturan trafik kazasında sigorta şirketinin bir dahlinin olmaması ve bu anlamda bir kusur yüklenememesi nedeniyle, davalının kusurundan kaynaklı olarak munzam zararın oluştuğunun kanıtlanamadığı, munzam zarar talep edilebilmesinin koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmış, davacının davasının reddine karar verilmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacının davasının REDDİNE” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece aşkın zararın ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de bu gerekçenin dayanaksız ve yetersiz olduğunu, dava dilekçesinde munzam zararın somutlaştırıldığını, hükmedilen miktarın müvekkilinin araç ihtiyacını karşılamakta yetersiz kaldığı, temerrüt tarihinde ödeme yapılmış olsa idi yine emsal bir araç alabileceği, fiili ödeme tarihinde araç almasının artık mümkün olmadığı, dolayısıyla munzam zararın sadece paranın alım gücündeki azalmadan kaynaklanmadığı vs. hususların açıkça belirtildiğini, buna rağmen mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini, yerel mahkemece munzam zarara ilişkin sair tüm değerlendirmeler ve kusur değerlendirmesinde de hata yapıldığını, buradaki kusur temerrüde düşmeye ilişkin olup başkaca kusur araştırılmasına da gerek bulunmadığını, dolayısıyla yerel mahkemenin davanın açıldığı mahkemeye ilişkin ve yargılamanın uzun sürmesine ilişkin değerlendirmelerinin hatalı olduğunu, davalının temerrüdün gerçekleşmesinden sonra her zaman ödemeyi yaparak temerrüdün sonuçlarını ortadan kaldırabilecek iken bunu yapmadığını, tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan munzam zararının tahsili istemine ilişkindir. Davanın reddine dair karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Kural olarak, sigorta ilişkisinde hasar bedelinin hiç ödenmemesi veya geç ödenmesi halinde sigorta ettiren, TBK.nun 122 nci maddesi uyarınca munzam zarar adı altında ayrıca oluşan zararlarını da isteyebilir. TBK.nun 105/1 nci maddesine göre, alacaklının uğradığı zarar, temerrüt faizinden fazla olduğu takdirde, borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile yükümlüdür. Her ne kadar yasa hükmünde temerrüt faizini aşan bir zarardan söz edilerek, zararın türü ve özellikleri konusunda bir açıklık bulunmamakta ise de, buradaki zararı, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucu ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki fark, temerrüt faizi ile karşılanamayan, onu aşan bölüme tekabül eden zarar şeklinde ifade etmek mümkündür. Munzam zararda her olayın kendi yapısı ve özelliği içerisinde değerlendirme yapılması, taraflar arasındaki hukuki ilişki gözetilerek zararın belirlenmesi gerekir.
Sigorta sözleşmesi ile davalı sigorta şirketi, sigortalı emtianın çeşitli rizikolar nedeniyle hasar görmesi halinde sigorta ettirenin gerçek zararını karşılamayı yükümlendiğine göre, sigortacının sorumluluğu ödeme tarihindeki sigortalı emtianın rayiç değeri üzerinden belirlenecek zararı ile sınırlıdır. Başka bir anlatımla, sigortacının ödediği miktar, ödeme tarihinde sigortalı emtianın yerine aynı miktarda ve nitelikte emtiayı ikame ettirecek miktar kadar olmalıdır.
Dosya kapsamından, davalı nezdinde kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan davacıya ait aracın pert olduğu, olay nedeniyle taraflar arasında doğan ihtilafın Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin …. E-.. K sayılı kararı ile sona erdirildiği ve bu karar ile davacı şirketin başvurusunun haklı olduğuna karar verildiği, mahkeme kararı sonucunda ilamın icra takibine konu edilmesi üzerine araç hasar tazminatının temerrüt faizi ile birlikte davacıya ödendiği, ancak davacı tarafça, hükmedilen faiz tutarından daha fazla zararının bulunduğu ve yapılan ödemenin zararlarını karşılamadığı, aracın rayiç değerinin ödenen bedelden daha yüksek olduğu iddiası ile munzam zarar talep edildiği, yargılama sonucunda Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargıtayın yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere, sigorta hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda somut ispat koşuluna bağlı olmadan ikame değer esasına göre munzam zarar (aşkın zarar) istenebilecektir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E:2019/2595, K:2019/7406) Dolayısıyla somut olayda, ödemesi gereken sigorta teminatını kusurlu olarak geç ödeyen davalı sigorta şirketinin, davacı tarafın faizi aşan bir zararının bulunması halinde bundan sorumlu olacağı konusunda duraksama yoktur. Bu durumda davacının sigorta tazminatını geç almaktan dolayı temerrüt faizi ile karşılanamayan bir zararının (aşkın zarar) olup olmadığının saptanması gerekir. Taraflar arasında düzenlenen poliçe mal sigortasına ilişkin olduğuna göre, tazminatın zamanında ödenmiş olması halinde zayi olan emtianın ne miktarda para ile tekrar yerine konulabileceği belirlendiğinde munzam zararın oluşup oluşmadığı sonucuna varılabilecektir.
BK. 105. maddesine göre alacaklının uğradığı zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu halde borçlu kendisine hiç bir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükellef olacağı hükmü getirilmiştir.Davalı sigorta şirketi ödemesi gereken sigorta bedelini kusurlu olarak geç ödediğinden, davacı tarafın faizi aşan bir zararın bulunması halinde bundan sorumludur. Sigorta bedelinin zamanında ödenmemesi nedeniyle oluşan munzam zarar hesabında ikame değerinin esas alınması, bunun için de öncelikle aracın fiili ödeme tarihindeki değerinin saptanması ve bu tutardan tahsil edilen faizli tutarın düşülmesi gerekir. (Yargıtay 17.Hukuk Dairesi E:2008/2189, K:2008/5494)
Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın “tazminatın ödenmesi” başlıklı 3.3.4.maddesindeki düzenleme uyarınca davalı sigorta şirketinin pert olan araç için ödeme yapması gereken tarihin ve fiili ödeme (icra dosyasına yapılan ödeme) tarihinin belirlenmesi, bu iki tarihteki aracın rayiç değerinin saptanması ve iki tarih arasındaki değer farkından tahsil edilen faizli tutar düşülerek davacının munzam zararının belirlenmesi için bilirkişiden rapor alınması gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi isabetsiz olduğundan davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafça yatırılan, başvurma harçları dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf eden davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 28/12/2023

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.