Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/257 E. 2023/501 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 16/03/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … ( …)
ÜYE : … ( …)
ÜYE : … ( …)
KATİP : … ( …)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 27/10/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … (TcNo: …)
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. …

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 16/03/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 16/03/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 13/12/2018 tarihinde Ankara istikametinden Konya istikametine gitmek üzere 06.30 trenine bindiğini, trenin 06.40 sularında kaza yaptığını, kazanın sonucunda yolculardan bir kısmının hayatını kaybettiğini, bir kısmının yaralandığını, müvekkilinin de aynı olay sonucu 08/01/2019 tarihli Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporda da belirtildiği gibi kaşından ve dizinden basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığını, davalıdan şikayetçi olduğunu, olayın ardından soruşturma açıldığını ve neticesinde Ankara … Ağır Ceza Mahkemesinde … Esas sayılı kovuşturmanın halen derdest olduğunu, kaza sonucunda müvekkilinin çantasının kaybolduğunu, maddi zarara uğradığını, olayın etkisini uzun süre üzerinden atamadığını, psikolojik olarak sarsıntı yaşadığını ve bir süre toplu taşıma araçlarını kullanamadığını, kullanmaya başladıktan sonra da korku yaşadığını, müvekkilinin manevi olarak zarara uğradığını, arabuluculuğa başvurulduğunu fakat anlaşma sağlanamadığını, bu nedenlerle; davanın kabulünü, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 13/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte taraflarına ödenmesini, davacının uğramış olduğu manevi zararın karşılığı olarak 10.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte taraflarına ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davalının yerleşim yeri mahkemesi yani … Mahkemeleri yetkili olduğundan davanın yetkisizlik nedeniyle reddi gerektiğini, yolcu taşıma işleri kanun gereği … ’nin görevinde bulunması nedeniyle davacı ile müvekkili idare arasında Taşıma Sözleşmesi bulunmadığını, yasa hükümleri gereğince 17/06/2016 tarih ve 9099 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 9-11 sayfalarında ticaret siciline kaydı yayınlanan … bu davanın tarafı olduğunu, zamanaşımı definde bulunduklarını, maddi tazminat taleplerinin kalem kalem gösterilmesi ve ispat edilmesi gerektiğinden maddi tazminat talebini kabul etmediklerini, manevi tazminat taleplerini kabul etmediklerini, manevi tazminata niteliği gereği faiz yürütülmesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle; davanın usulden reddini, usul itirazları açısından aksi halde esastan reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya muhtevası birlikte değerlendirildiğinde; yargılamaya esas alınan maluliyet ve aktüerya raporları ile birlikte, davacı vekilinin 30/03/2022 tarihli ıslah dilekçesi ve 22/09/2022 tarihli bedel artırım dilekçesi de nazara alınarak; davacının; sürekli iş göremezliği nedeniyle uğradığı maddi zararı için 277.342,98 TL ve kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 750,00 TL’nin davalıdan 13/12/2018 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Her ne kadar davacı geçici iş göremezlik tazminat talebinde bulunmuş ise de; ilgili dönemde kamu görevlisi olarak çalıştığı ve maaş kesintisinin olduğuna dair herhangi bir iddianın bulunmaması karşısında bu yöndeki taleplerinin reddine karar verilmiştir. Yine her ne kadar davacı bakıcı giderlerine ilişkin tazminat talebinde bulunmuş ise de; düzenlenen maluliyet raporuna göre iyileşme sürecinde bakıcıya ihtiyacı olmadığı tespit edildiğinden bu yöndeki taleplerin reddine karar verilmiştir.
Manevi tazminat talebine yönelik olarak; gerçekleşen kazada, kazanın davacının hayatına etkisi ve şiddetine yönelik muteber herhangi bir delil sunulmaması, davacının, her ne kadar kalıcı maluliyeti bulunuyor ise de; yalnızca maluliyetin tespit edilmiş olması, manevi tazminat hakkı doğurmayacağından ve yaralanmasının niteliği nazara alındığında, ispatlanamayan manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
Davacının sürekli iş göremezliği nedeniyle uğradığı maddi zararı için 277.342,98 TL ve kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 750,00 TL’nin davalıdan 13/12/2018 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin taleplerin, Geçici iş göremezlik dönemine ilişkin taleplerin ve bakıcı giderine ilişkin taleplerin ayrı ayrı REDDİNE
Manevi tazminat taleplerinin REDDİNE” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yolcu taşıma işlerinin kanun gereği … ‘nin görevinde bulunması nedeniyle davacı ile müvekkili idare arasında Taşıma Sözleşmesi bulunmadığını, Türk Borçlar Kanununun 72.
maddesi gereğince zamanaşımının söz konusu olduğunu, maddi tazminat miktarının fahiş olduğunu, müvekkili aleyhine maddi tazminata hükmedilmesini kabul etmediklerini, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; gerekçeli kararda sürekli iş göremezlik tazminat bedeli 6.624,57 TL’nin hangi gerekçeyle reddedildiği ve hangi kısma ait olduğunun belli olmadığını, mahkeme kararının gerekçelendirilmesi gerektiğini ve yanlış hesaplanan, açık olmayan bu hükmün kaldırılması gerektiğini, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı Yazılım Daire Başkanlığının 07/03/2022 tarihli cevabi yazısında “2022 yılının Şubat ayında Tüketici Fiyat Endeksine göre güncellendiğinde 15.437,92 TL” olduğunun belirlenmesi üzerine asgari ücretin üzerinde olan müzekkere cevabı dikkate alınmadan hesaplama yapıldığını, taraflarınca talep edilen manevi tazminatın ispatlanamaması sebebiyle manevi tazminatın tamamen reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin kaza sebebiyle acı, üzüntü, korku, panik duyduğunu nasıl ispatlayacağının muallak olduğunu, davalı tarafın kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olması ve müvekkilinin kusursuz olması sebebiyle müvekkili lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, 03/11/2021 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine göre düzenlenen maluliyet raporunda; müvekkilinin %4 oranında kalıcı sakatlık (sürekli iş göremezlik) maluliyeti tespit edilmiş olmakla; dizini bükerken ve dizinin üstüne basamaması ve sol dizindeki menisküs yırtıkları sebebiyle müvekkilinin yürüme, oturma, dizini bükme konusunda yaşadığı rahatsızlıklar sebebiyle yaşamını eskisi gibi ikame ettiremediğinden bahisle tespit edilen bu %4 maluliyet oranının az olduğunun görüleceğini, Yerel Mahkemece geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri taleplerinin reddedilmesi sebebinin de anlaşılamamakla birlikte sebebin gerekçeli kararda belirtilmediğini, ayrıca müvekkili aleyhine vekalet ücretlerine hükmedilmesi ile müvekkili lehine eksik vekalet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
Somut uyuşmazlıkta davalı … ile davacı arasındaki hukuki ilişki taşıma sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. O halde somut uyuşmazlığın da taşıma sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Taşıma sözleşmesi ise TTK’da düzenlenmiş olup, somut uyuşmazlıkta da ticari bir dava söz konusudur. Davalılardan hangisinin sorumlu olduğu hususu mahkemenin görevi ile ilgili değil, husumet ile ilgili bir husustur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21/10/2013 tarih ve 2013/884 esas 2013/18280 karar sayılı kararında “TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü 233 sayılı KHK’nın 2/3 maddesine göre sermayesinin tamamı devlete ait iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsüdür. Kamu iktisadi teşebbüsleri 233 sayılı KHK ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabiidirler. Ayrıca ticari bir faaliyet olarak işletmeciliği yürütülen Mamak tren istasyonunda ve TTK’da düzenlenen taşıma hizmeti esnasında gerçekleşen hadise nedeniyle TCDD’nin sorumluluğuna ilişkin iş bu davada adli yargı görevlidir.” içtihat etmektedir. 04.06.2016 tarihli RG.’de yayımlanan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü Ana Statüsü’nün “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesi ve “Hukuki Statü” başlıklı 3. maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, tüzel kişiliğe sahip, sermayesinin tamamı Devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir “İktisadi Devlet Teşekkülü” olduğuna ve Kanun, 233 sayılı KHK. ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmiştir. Bu durumda uyuşmazlığın çözümü için olayda, işletmenin yürüttüğü faaliyetin ve işletme ile zarar gören arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin incelenmesinin gerektiğinden, Dairemizce de somut uyuşmazlıkta adli yargının görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Yukarıda da açıklandığı üzere taraflar arasındaki uyuşmazlık taşıma sözleşmesinden kaynaklanmış ve her ne kadar taşıma sözleşmesi Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş ise de, 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa’nın 3/k bendinde “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” tüketici, 3/ı bendinde ise “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir. HMK’nın 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda da mahkemece, davanın açıldığı 20/01/2021 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu, davacı tarafın ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu taşıma işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait bulunduğu gözetildiğinde, mahkemece somut uyuşmazlıkta tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, dosyanın HMK’nın 20. maddesi kapsamında gerekli işlemlerin yapılabilmesi için Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Kabulü göre de ;
6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkındaki Kanun’un 01.05.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, yasada demiryolu tren işletmecisi olarak düzenlenen …’nin, 17.06.2016 tarih 9099 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlanarak tüzel kişilik kazandığı anlaşılmaktadır. Aynı Kanun’un geçici 1. maddesi ile demiryolu altyapı işletmecisi olan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü uhdesindeki personel, araç, gereç ve cihazların davalı Şirkete nasıl devredileceği hüküm altına alınmıştır. Bu Kanun uyarınca demiryolu yük ve yolcu taşımacılığı yapmak üzere kurulan davalı Şirket, anılan faaliyetini yürütmek için TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü nezdindeki demiryolu altyapısını kullanmaktadır.
Davalı vekilince, tüm sorumluluğun ayrı bir tüzel kişiliği olan dava dışı … ait olduğu ileri sürülmüş, davacının veya diğer bir kişinin kusurlu bulunduğu veya olayın bir mücbir sebepten kaynaklandığı iddia ve ispat edilmemiştir. Esasen 13.12.2018 tarihinde Ankara- Sincan Yüksek Hızlı Tren Hattında, Hat-1’de seyretmesi gereken trenin, makas hatası nedeniyle Hat-2’de seyretmesi ve bu hattaki lokomotif tren ile çarpışması sonucunda meydana geldiği anlaşılan kazada, murise veya başka bir kişiye kusur izafe edilmesi de hayatın olağan akışına aykırıdır.
Bu noktada dava dışı … davalı Şirketin yardımcısı mı yoksa üçüncü kişi mi sayılacağı üzerinde durulmalıdır. Zira yardımcısı sayılırsa … kusurundan da davalı Şirket de sorumlu olacak, üçüncü kişi sayılırsa, bu kez davalı Şirket TTK.’nın 914/2. maddesi uyarınca gerekli ispat şartını sağlayabilirse sorumluluktan kurtulabilecektir.
6164 sayılı Kanunun “b- (a) bendi kapsamında devredilen personel ile araç, gereç ve cihazlarla ilgili TCDD’ce taraf olunan işlem ve sözleşmelerde …A.Ş. taraf olur. Bu hususlara ilişkin olarak TCDD leh ve aleyhine açılmış olan davalar ile başlatılmış olan takiplerde … A.Ş. kendiliğinden taraf sıfatını kazanır. Söz konusu hususlarla ilgili olarak bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce TCDD tarafından yapılmış iş ve işlemler sebebiyle açılacak davalar … A.Ş.’ye yöneltilir.” hükümü havi Geçici 1/b. maddesi; Demiryolu İle Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmeliğin “Yolcuların ölmeleri veya yaralanmaları halinde sorumluluk” başlığını taşıyan ve “(1) Demiryolu tren işletmecisi, yolcunun trene binerken, trenden inerken veya trende bulunduğu sırada demiryolu sistemi ile ilgili bir kaza nedeni ile ölmesinden veya yaralanmasından ve bunlara bağlı fiziki ve ruhsal bütünlüğüne gelebilecek her türlü zarardan sorumludur. (2) Demiryolu tren işletmecisi aşağıdaki durumlarda bu sorumluluklardan kurtulur: a) Zararın mücbir sebep nedeniyle meydana gelmesi. b) Zararın, zarar görenin kusuru nedeniyle meydana gelmesi. c) Zararın üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmesi. (3) Kaza ve olay, altyapı veya üçüncü bir şahsın davranışından dolayı meydana gelir ve eğer buna rağmen demiryolu tren işletmecisi ikinci fıkranın (c) bendi gereği sorumluluktan tamamıyla kurtulamazsa, bu Yönetmeliğin kapsamı dahilinde altyapı veya üçüncü şahsa karşı olası rücu hakkı saklıdır.” hükmünü havi 24. maddesi ile aynı Yönetmeliğin “Demiryolu tren işletmecisinin sorumlu olduğu kişiler” başlıklı ve “(1) Demiryolu tren işletmecisi, görevlerinin icrası çerçevesinde hareket ettikleri sürece çalışanlarından ve hizmetine başvurduğu diğer kişilerden sorumludur. Üzerinde taşımanın yapıldığı demiryolu altyapı işletmecisi, taşımanın icrası için demiryolu tren işletmecisi tarafından hizmetine başvurulan diğer kişiler olarak kabul edilirler.” hükmünü havi 39. maddesi birlikte dikkate alındığında, davalı Şirketin taşıma faaliyetini yürütürken demiryolu altyapısını kullandığı TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün, demiryolu tren işletmecisi konumundaki dava dışı …A.Ş.’nin yardımcısı olduğu sonucuna varılmalıdır.

Dolayısıyla 6461 sayılı Kanun uyarınca … A.Ş.’nin tüzel kişilik kazandığı 17.06.2016 tarihinden sonraki olaylarda, ister demiryolu alt yapısı ister taşıma hizmeti kusurundan meydana gelsin, yolcuların taşıma nedeniyle uğradığı zararlarda, yolculara karşı … A.Ş.’nin sorumlu olacağı ve daha sonra şartları var ise TCCD Genel Müdürlüğüne rücu edebileceği kabul edilmelidir. Esasen bu çözüm şekli, başlangıçta zararın alt yapı kusurundan mı işletme kusurundan mı meydana geldiğinin, hangi personelin kimin çalışanı olduğunun tespitindeki zorluklar, dava açıldıktan sonra da aynı konularda yapılacak inceleme sonucunda meydana gelebilecek değişiklikler nazara alındığında, tarafların menfaatler dengesine de en uygun olan yoldur. O halde mahkemece görevli mahkemenin bu husus üzerinde durarak karar vermesi gerekmektedir.
6100 sayılı HMK’nun 353/1-a.3 maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/3 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan, başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 16/03/2023

Başkan …
e-imzalı

Üye …
e-imzalı

Üye …
e-imzalı

Katip …
e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.