Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/2270 E. 2023/2839 K. 15.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 15/12/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 19/07/2023
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI : … – … …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. … – [
DAVALILAR : 1- … – …
2- … – …
3- … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 15/12/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 18/12/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davalı … tarafından … poliçe numarasıyla sigortalanan ….plaka sayılı araç, 09/11/2015 tarihinde maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasına neden olduğunu ve işbu nedenle de Konya Ereğli.. Aslie Hukuk Mahkemesinin … Esas (yeni esas …) dava açıldığını, işbu davada aldırılan 23/03/2021 tarihli bilirkişi raporunda müvekkili … nin iş göremezlik nedeniyle uğradığı zararı 319.182,35TL olarak hesaplandığını, yerel mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesince .. esas..Karar ile açılan davanın kısmi dava olduğundan belirsiz alacak davası olmadığından ıslah hakkının ikinci kez kullanılamayacağı belirtilerek 240.309,85TL ye hükmedildiğini, arada kalan 78.872,50TL bakiyenin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte taraflarına ödenmesi için sigorta şirketine başvuru yapıldığını, sigorta teminatı kapsamında kalan bu kaza sebebiyle müvekkilinin maluliyetinin giderilmesi için poliçe teminat limitinin tarafına ödenmesini talep ettiğini, ancak şirket tarafından olumlu veya olumsuz bir dönüş olmayınca işbu davayı açtıklarını, bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere bakiye 78.872,50TL iş göremezlikten doğan maddi zarara ilişkin alacağın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizil ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla tahsilini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile özetle; davaya bakmaya müvekkili şirketin yargı çevresinde bulunduğu İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yetkli olduğunu, davanın yetkisizlikten reddininin gerektiğini, davacı tarafından işbu dava ile tedavi ve iyileşme gideri vb. talep ettiğini, davanın işbu taleplerinin trafik sigortası genel şartları gereği teminat dışı olduğunu, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla 6111 Sayılı yasa uyarınca müvekkili şirketin tedavi gideri nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacı tarafın tedavi gideri talebinin müvekkili şirket açısından reddinin gerektiğini, sigorta poliçesinde yazılı teminat tutarının maluliyet halinde doğrudan doğruya hak sahiplerine ödenemeyeceğini, davacı tarafın sürekli maluliyet halinde zararının ispat etmesi gerektiğini, davacının maluliyet ile kaza arasında illiyet bağının tespiti ve maluliyet oranının tespitinin mevzuata göre maluliyet raporu tanzime tek yetkili İstanbul ATK 3. İhtisas Kuruluna sevk edilerek maluliyet raporu alınmasını talep ettiklerini, davacı tarafın sigortalının kusurunu ve zararının usulen ispat etmesi gerektiğini, davanın kabulü anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin faizden dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu, yine davanın kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçede yazılı limitle sınırlı olduğunu, kaza tarihinde geçerli poliçe teminatının 310.000,00TL ile sınırlı olduğunu, davacının manevi tazminat talebinin de müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığın, bu nedenle yetki itirazlarının kabulü ile yetki yönünden reddini, haksız açılan davanın reddini, maluliyet oranını tespiti açısından ATK dan rapor alınmasını, davacının davasını ispatı halinde müvekkili şirketin öncelikle ferilerden sorumlu tutulmamasını, aksi halde asıl alacak yargılama gideri, avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı poliçe limiti ile sorumlu tutulmasını, faizin en erken dava tarihinden başlatılmasını, davanın reddedilen kısmı açısından yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “…Yukarıda yapılan açıklamalar, amir kanun hükümleri, Yüksek Mahkeme ilamları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde her ne kadar davacı tarafından T.C. Ereğli(Konya) .. Asliye Hukuk Mahkemesinin… Esas-.. Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde davacının davasının kısmi dava olması sebebiyle 2. Kez ıslah hakkı olmaması dolayısıyla bakiye kalan sürekli iş göremezlik maddi zararın tahsili için eldeki dava açılmış ise de yukarıda detayıyla izah edildiği üzere davacı tarafından ilk hüküm olan T.C. Ereğli(Konya) .. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/04/2019 Tarih ve .. Esas-… Karar sayılı ilamı ile hükmolunan tazminat miktarları açısından istinaf kanun yoluna müracaat edilmediği, istinaf müracaatının davalı tarafından yapıldığı, T.C. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 23/10/2019 Tarih ve… Esas-… Karar sayılı ilamının davalı lehine kaldırıldığı, ilk hüküm yönüyle davalılar açısından usuli kazanılmış hak oluştuğu, bu sebeple yukarıda detayı verilen T.C. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 01/10/2015 Tarih ve …Esas-… Karar sayılı ilamı da emsal alındığında ilk kararda davalılar aleyhine hükmedilenden daha yüksek bir miktar kabul edilmek suretiyle davalıların aleyhine bir durum oluşturulamayacağından davanın reddine karar verilerek Mahkememizde oluşan vicdani kanaatin tezahürü olarak aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
Davanın REDDİNE” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporuyla müvekkili yönünden iş göremezlik nedeniyle uğradığı bakiye zarar bedeli açık olup buna dayanarak açılan ek davanın da kabulü gerekirken davanın reddine karar verilmiş olmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, bu nedenle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla; bakiye 78.872,50 TL iş göremezlikten doğan maddi zarara ilişkin alacağın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen (sigorta şirketi poliçe limitiyle sorumlu olmak kaydıyla) tahsiline, yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan bakiye sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı, Ereğli. Asliye Hukuk Mahkemesinin E: …, K: ….sayılı dosyasında görülen davada bilirkişi raporu ile 319.182,35 TL sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplandığını, 240.309,85-TL nin mahkemece hüküm altına alınmadığını iddia ederek toplam 78.872,50- TL tazminat isteminde bulunmuş mahkemece davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından istinaf edildiği anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince davacının taleplerinin Ereğli.. Asliye Hukuk Mahkemesinin E: …, K: … sayılı dosyasında hükme bağlanmayan kısımların ek dava şeklinde açıldığı, mahkeme kararının yalnız davalı tarafından istinaf edildiği , davacının istinaf talebi bulunmadığından davalılar yararına usuli kazanılmış hak doğduğu, davalıların usuli kazanılmış hakları gözetilerek davacının yeniden tazminat talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Öncelikle usuli kazanılmış hak ile ilgili şu açıklamaların yapılmasında yarar vardır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Türk Hukuk Lûgatında da “kazanılmış hak” daha önce yürürlükte olan hükümlere göre bir kişi yararına kazanılmış olan hak şeklinde ifade edilmiştir (Türk Hukuk Lûgatı, Cilt I, Ankara 2021, s. 676).
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usuli kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usuli kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usuli kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nda da usuli kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de, bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay’ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır; çünkü mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur.
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 Esas, 1988/89 Karar sayılı kararında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmakta ve ayrıca Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
Bu aşamada usuli kazanılmış hak kurumunun istisnalarından da bahsetmek gerekir. (Yargıtay HGK E: 2022/5-50, K:2023/566)
-Mahkemenin görevi ile ilgili usuli kazanılmış haktan sözedilemez. Şöyle ki; Yargıtay yerel mahkemenin kararını, görev itirazı olmaksızın görev dışında bir sebeple bozar ve mahkeme bu karara uyarsa bozma dışında kalan görev hususu usuli kazanılmış hak oluşturmayacak, yeniden yapılan yargılamada mahkeme tarafların itirazı üzerine ya da kendiliğinden görevsizlik kararı verebilecektir. Ancak temyizde açıkça görev itirazı ileri sürülmüş ve bu husus Yargıtay tarafından nazara alınmamış açık ya da zımni olarak reddedilmiş ise bu takdirde usuli kazanılmış hak görev konusunda da oluşacak ve yeniden yargılama yapan mahkeme görev konusunda karar veremeyecektir.
-Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usuli kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Böyle bir hâlde de usuli kazanılmış hakka aykırı olsa da yeni çıkarılan ve geçmişe etkili olan kanun hükmünün uygulanması gerekir.
-Yargıtayın bozma kararından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkarılmış olması da usuli kazanılmış hakkın istisnasıdır. Az yukarıda bahsedilen 09.05.1960 tarihli içtihadı birleştirme kararına göre, içtihadı birleştirme kararları usuli kazanılmış hakka rağmen görülmekte olan davalara da uygulanır. İlk derece mahkemesi usuli kazanılmış hakka aykırı olsa bile yeni içtihadı birleştirme kararına göre karar verecektir.
-Usuli kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usuli kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usuli kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re’sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
-Kamu düzenine aykırılık da usuli kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir. Gerçekten de kamu düzeninden sayılan bir husus ile usuli kazanılmış hak çelişiyorsa bu hâlde kamu düzeninden sayılan hâl usuli kazanılmış hakkın önüne geçecektir.
-Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde, yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu hâlde usuli kazanılmış hak ilkesi uygulamayacaktır. Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hata yapılması hâlinde, bu hata, usuli kazanılmış hak oluşturmayacaktır.
-Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse öncelik usuli kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptal kararında olacaktır.
Ek davaya dayanak dosyada yukarıda sayılan istisnai hallerden bulunmadığı açıktır.
Davacının ilk verilen karara yönelik olarak yönelik istinafı yoktur.
Zira, kaldırma ilamından önce verilen ilk karar davacı tarafça istinaf edilmeyerek davacı yönünden kesinleşmiş ve hüküm davalı tarafın yararına kaldırılmış olmakla kaldırma ilamı ile birlikte davalı yararına kazanılmış hak doğmuştur. Aksi halde davalı yararına hükmün bozulmasından sonra güncel veriler ile yeniden hesaplama yapılması, istinaf itirazı kabul edilen davalının yararına değil aleyhine olacaktır.
Kaldı ki, tazminata esas alınan verilerde kök rapordan farklı hiç bir değişiklik olmamıştır. Bu nedenle kaldırma ilamı sonrasında alınan raporda bilirkişi tarafından sadece kaldırma ilamı doğrultusunda ilamı öncesindeki hükme esas alınan raporda kullanılan verilerin (işleyecek dönem başlangıcı, işlemiş dönem sonu gibi) kullanılarak rapor düzenlenmesi doğru olup mahkemenin ilk hükmünü istinaf edenin sıfatı gözetilmeksizin istinaf eden aleyhine olacak şekilde yeni/güncel verilerin kullanılarak daha yüksek tazminat miktarının hesaplanması ve mahkemece kazanılmış haklar ihlal edilerek davalı aleyhine olacak şekilde karar tarihine yakın güncel asgari ücretlerin uygulandığı raporun hükme esas alınması mümkün değildir (HGK.08.02.2020 tarih 2019/21-817E – 2020/167K)itiraz yersizdir.Nitekim Yargıtay 17 Hd nin 2019/2458 esas 2020/6944 Karar ,2019/1621 esas 2020/6125 karar, 2016/14618 esas 2018/10761 karar ,2019/3767 esas 2019/12040 karar sayılı ilamı)
Bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmediğinden başvurunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.
18/12/2023


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.