Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/2253 E. 2023/3005 K. 29.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 29/12/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 21/06/2023
NUMARASI : Esas Karar

DAVACILAR :1-
2-
3-
VEKİLLERİ : Av.
– Av.

DAVALILAR : 1-
VEKİLLERİ : Av.
2-
VEKİLLERİ :Av.
Av.
Av.
3-
İHBAR OLUNAN :
VEKİLİ : Av.
DAVA : Maddi Ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 29/12/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ:29/12/2023

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili 09/05/2016 tarihli dilekçesiyle;….ve … plakalı araçların 06/03/2015 tarihinde kaza yapması sonucu, .. plakalı araçta yolcu olarak bulunan davacı…..’ın yaralanarak geçici ve iş gücü kaybı zararı ile bakıcı gideri ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri zararına uğradığını, …. plakalı aracın davalılardan …A.Ş.’ye ait olup, kaza sırasında davalılardan …..’nin sevk ve idaresinde olduğunu, bu aracın ZMMS poliçesinin de davalılardan …. Türk Sigorta şirketi tarafından düzenlendiğini, …. plakalı aracın ise kaza sırasında ….’ın sevk ve idaresinde olduğu, kusurun davalı tarafta olduğunu beyan ederek, davacılardan…..’ın geçici iş göremezlik zararından dolayı 50 TL, sürekli iş göremezlik zararından dolayı 50 TL, bakıcı gideri zararından dolayı 50 TL. ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderinden dolayı 50 TL. olmak üzere toplam 200 TL. maddi tazminatının, sigorta şirketi yönünden poliçe limitleriyle sınırlı olmak kaydıyla ve sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı…..’a verilmesine, ayrıca….. için 80.000 TL, …..’ın babası …. için ve annesi ….. için 30.000’er TL. olmak üzere toplam 140.000 TL. manevi tazminatın da, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketi hariç diğer üç davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılardan …. vekili, ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı itirazında bulunmuş, davalılardan …A.Ş. vekili zamanaşımı ve müterafik kusur itirazında bulunmuş, ceza davasının sonucunun beklenilmesini ve ayrıca davanın Groupama Sigorta A.Ş.’ye ihbarını istemiş, bütün davalılar ayrıca davanın esastan reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi …Esas .. Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Maddi tazminat hesabı yönünden yapılan incelemede;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/(21)10-1179 Esas, 2021/1563 sayılı kararı ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları gereği, TRH 2010 yaşam tablosuna göre kaza tarihi itibariyle muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi, hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması gerektiğine karar verilerek, bilirkişiden bu tespitlere göre rapor düzenlenmesi istenilmiş, dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan tazminat bilirkişisi ….’ın 18/04/2023 tarihli ek raporuna göre davacı…..’ın, …. Türk Sigorta Şirketi ve Güvence Hesabı’nın yaptığı ödemelerin mahsubundan sonra karşılanmamış maddi zararının; geçici iş göremezlik yönünden 18.381,80 TL., sürekli iş göremezlik yönünden 745.071,04 TL. ve bakıcı gideri zararı yönünden 25.712,10 TL. olduğu belirlenmiştir.
Tedavi gideri yönünden dava dilekçesinde 50 TL, 15/06/2022 tarihli ıslah dilekçesinde 6.643,23 TL. ve 08/05/2023 tarihli talep artırım dilekçesinde 5.000 TL. istenilmiş, bilirkişi raporu ile istenebilecek bedelin 5.000 TL. olduğu anlaşılmış ve ıslah dilekçesinde 6.643,23 TL. istenilmesi karşısında, bu maddi tazminat yönünden talebin kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Davacı…..’ın 15/06/2022 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat yönünden yasal faiz taleplerini avans faizi olarak değiştirmesi mümkün görülmüş, belirsiz alacak davalarında davacı tarafın bir ıslah ve bir talep arttırım dilekçesi sunabileceği (Yargıtay 17. HD’nin 14.10.2019 gün ve gün ve 2017/1017 E. 2019/9303 K.), kazaya karışan …. plakalı aracın ticari araç niteliğinde olması nedeniyle, bu araç maliki …A.Ş. ile araç sürücüsü …..’den avans faizi istenebileceği ancak, …. plakalı aracın hususi araç olması nedeniyle davalılardan ….’ın yasal faizden sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
Manevi tazminat yönünden yapılan değerlendirmede ise; kazanın meydana geldiği tarih, tarafların kusur oranı, kazada yaralanan davacılardan…..’ın yaralanmasının derecesi, diğer davacıların…..’ın anne ve babası olup…..’ın yaralanması nedeniyle yaşadıkları üzüntü ve keder, tarafların ekonomik ve sosyal durumu ve istenilen manevi tazminatın miktarı gözönünde bulundurularak davacıların manevi tazminat taleplerinin de tamamen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf, manevi tazminat yönünden dava dilekçesinde yasal faiz, ıslah dilekçesiyle avans faizi, talep arttırım dilekçesi ve son duruşmadaki tavzih beyanlarıyla da yasal faiz istemesi nedeniyle, manevi tazminat yönünden faize yasal faiz olarak hükmedilmiştir.
Davacı taraf hem maddi, hem manevi tazminat yönünden faize kaza tarihinden itibaren hükmedilmesini istemiş, davalıların sorumluluğu haksız fiile dayalı olduğundan, bütün davalılar yönünden faize talep gibi kaza tarihinden itibaren hükmedilebileceği sonucuna varılmış ve oluşan vicdani kanaat ile ;
06/03/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle;
A) Davacılardan…..’ın davasının KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile,
a) Geçici iş göremezlik zararından dolayı 18.381,80 TL., sürekli iş göremezlik zararından dolayı 745.071,04 TL., bakıcı gideri zararından dolayı 25.712,10 TL. ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri zararından dolayı 5.000 TL. olmak üzere toplam 794.164,94 TL. maddi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalılardan …A.Ş. ve ….. yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte) davalılar ….., …. ve …A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı…..’a verilmesine, davacı…..’ın ıslah dilekçesiyle istediği fazlaya tedavi gideri zararı ile fazlaya ilişkin fer’i nitelikteki faiz talebinin reddine,
b) 80.000 TL. manevi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ….., …. ve …A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı…..’a verilmesine,
B) Davacılardan …..’ın manevi tazminat davasının KABULÜ ile 30.000 TL. manevi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ….., …. ve …A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …..’a verilmesine,
C) Davacılardan ….’ın manevi tazminat davasının KABULÜ ile 30.000 TL. manevi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ….., …. ve …A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ….’a verilmesine,” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı …A.Ş vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacının müvekkil şirket yönünden maddi tazminat talebinden açık feragati nedeniyle davanın müvekkil şirket yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, yerel mahkeme kararında esas alınan bilirkişi raporunda kazazedenin bakiye ömrünü tayin ederken Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarının aksine hareket edilmiş ve hatalı hesaplama yapıldığını, bilirkişi tarafından bakiye ömrün yanlış belirlendiği için doğal olarak sürekli iş göremezlikten kaynaklı maddi tazminat hesaplamasının da fahiş miktarda belirlendiğini, dosyada maluliyet oranının tespitinin doğru kurum tarafından gerçekleştirilmediğini, maluliyet oranının Adli Tıp Kurumunun ilgili ihtisas dairesi tarafından kesin ve kati rapor alınarak belirlenmesi gerektiğini, davacının iyileşme sürecinde bakıcı giderleri için belirlenen miktarın fahiş olduğunu, kazazedenin tedavi masraflarının SGK tarafından karşılandığını, bunun dışında dosyada bakım veya tedavi masraflarına ilişkin herhangi bir bilgi veya belgenin bulunmadığını, müterafik kusur durumuna ilişkin yerel mahkemenin değerlendirmesinin usule, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, kask takmayan, ehliyeti bulunmayan davacının kaza anındaki refleksleri ya da kask takmış olduğundaki ihtimallerin göz ardı edilmemesi gerektiğini, davacıların zararı ile müvekkil şirket şoförünün eylemi arasında uygun illiyet bağının mevcut olmadığını, davaya konu olayda müvekkil şirket açısından KTK’nun 86. Maddesinde belirtilen sorumluluğunu ortadan kaldıran tüm şartların gerçekleştiğini, manevi tazminat rakamlarının fahiş olduğunu, tüm bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olarak tesis edilen Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi … E.,… K. Sayılı 21.06.2023 tarihli kararının istinaf incelemesi ile kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar, davalı …tarafından istinaf edilmiştir.
-Feragat itirazı yönünden;
Mahkeme gerekçesinde yerinde olarak belirtildiği üzere davacılardan…..’ın 01/05/1998 doğum tarihli olup, 05/01/2016 tarihinde reşit olduğu, 09/10/2019 tarihli kısmi feragat dilekçesini sunan önceki vekil Av. ….’ün reşit olan…..’ın yeni vekaletnamesini sunmadan (velayete dayalı olarak) 09/10/2019 tarihli kısmi feragat dilekçesini sunduğu, daha sonra azledildiği, dolayısıyla davacılardan….. adına sunulan 09/10/2019 tarihli kısmı feragat dilekçesinin geçerli bir vekaletname olmaksızın ibraz edildiği ve…..’ın sonraki vekilleri tarafından bu dilekçenin kabul edilmediğinin açıkça beyan edildiği görüldüğünden, 09/10/2019 tarihli kısmi feragat dilekçesinin geçersiz olduğuna ilişkin tespitin usul ve yasaya uygun olduğundan, buna yönelik itirazın reddi gerekmiştir.
-Davalının, kusur itirazı konusunda ve müteselsil sorumluluk yönünden yapılan incelemede;
Müteselsil sorumluluk, Kanundan doğan müteselsil borçluluğun bir türü olup aynı zararın oluşumunda rolü olan birden fazla kimsenin tazminatın tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu ve zarar görenin dilediği sorumludan tazminatın tamamını veya bir kısmını talep edebileceği sorumluluk türüdür.
Zarar gören, zararın tamamını veya bir kısmını dilediği sorumlu veya sorumlulardan talep edebilir.
Bu husus HGK’nın 24.6.1983 tarih 1981/9-533 Esas 1983/724 Karar sayılı kararı ile “Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK.’nun 61.maddesi ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen maddesi uyarınca ve aynı Yasanın 163.maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
Ancak, aynı Yasanın 141.maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır. Zarara uğrayan (alacaklı), bu hakkını kullanmadıkça, yani müteselsilen tahsil isteğinde bulunmadıkça, mahkeme re’sen onun yararına teselsül kuralını uygulayamaz. Çünkü Hakim istek ile bağlı olup, istek dışı karar veremez. HMK 26.maddesi buna engeldir” şeklinde kabul edilmiştir.
Birden fazla kimseyi müteselsil sorumlu tutmak isteyen zarar gören, bu kimselere karşı dava açarken bu niyetini göstermesi, dava dilekçesinden müteselsil sorumlu tutmak istediği kişiyi göstermesi gerekir. Hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olup teselsülden yararlanma hakkı zarar görene ait olduğundan zarar gören bu hakkı kullanmadıkça mahkeme onun yararına teselsül kuralını kendiliğinden uygulayamaz
Müteselsil sorumluluk, (zincirleme sorumluluk, birlikte sorumluluk) sorumluluk hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk, aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin, niteliği itibariyle bölünmeye elverişli başka bir deyişle çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan biri ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir birlikte sorumluluk türüdür. Sorumlulukta müteselsillik ilkesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir. Müteselsil sorumluluk gerek zarardan sorumlu olanların zarar görene karşı sorumluluğunda gerekse zarardan sorumluların birbirlerine rücu ilişkisinde bazı ilkeler getirmiştir. İşte bu ilkeleri bir bütün olarak müteselsil sorumluluk ilkesi olarak kavramlaştırılmıştır.
Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olmalarından doğan zarar aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep” kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanundan doğabilir.
Müteselsil sorumluluk zarar görene karşı zarardan sorumlu olanların sorumluluğunun kapsamı ve niteliği yönünden kendine has ilkeler getirmiştir. Normal şartlarda bir zarar birden fazla kişinin fiili ve sorumluluğu ile doğuyorsa o kişilerin sorumluluğu kendi fiillerine yada kusurlarına isabet eden zarar miktarından sorumlu olmalarıdır. Ancak haksız fiilden zarar görenin zararını en kısa, en kolay yoldan tazminini sağlamak amacı ile müteselsillik ile kendine has sorumluluk ilkeleri benimsenmiştir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır.
Müteselsil sorumluluk, kanundan doğan bir sorumluluk türü olup müteselsil sorumluların birinden talepte bulunan hak sahibinin, tüm ilgililer bakımından müteselsil sorumluluğa dayandığını ifade etmesine de gerek yoktur. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, zararın tamamını, isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. (YARGITAY17. Hukuk Dairesi 2016/7214 E, 2019/2775K-2016/7805 E,2019/3209 K ) Anlatılan yasal düzenleme ve ilkeler ışığında somut olayı incelediğimizde; Davacı, dava dilekçesinde açıkça davalının kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemediğine göre, karşı aracın da kusurunun bulunması halinde, bu durum davalının müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.Bu durumda mahkemece; davaya konu kazada davacının, davalının kusur oranından da sorumlu tutulmalarını istemediğine, davacı zararın tümünü davalı taraftan talep etmesi TBK.’da öngörülen teselsül kurallarına açık bir şekilde dayandığının kanıtı olduğu (HGK 24.06.1983 gün 1981/533E.-1983/724K) hususları gözetilmek suretiyle;
Meydana gelen kazada davalı tarafın sorumluluğuna esas araç sürücüsünün kusurunun belirlenmesi gerekirken; tarafı davalı olmayan, dava dışı Güvence Hesabı’na karşı Karaman .. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dosyada ATK’dan alınan kusur raporunun davalıya tebliği ile süresinde itirazı halinde mahkemece, davalının bildirmiş olduğu tüm deliller toplanmak suretiyle, akabinde trafik tespit tutanağı, gerek ceza gerekse hukuk mahkemelerinde alınmış raporlar, beyanlar ve tüm deliller irdelenerek, oluşması halinde çelişkiler giderilerek, yukarıda anlatılan müteselsil sorumluluktaki ilkeler de gözetilerek sonucuna göre rapor alınması ve sorumluluğun tayini gerekirken, ayrıca rapor alınmaksızın, dolayısıyla taraflar arasında kesin delil veya kesin hüküm oluşturmayacak diğer dosyada alınan rapora göre karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olacaktır. (Taraf olunmayan davanın bağlayıcı olmayacağına dair; Yargıtay 17 hd ‘nin 2007/3294-2932 sayılı 2012/3103 esas 2012/7097 karar sayılı ve 2016/3309 esas 2016/8437 karar sayılı ilamları) Aksinin kabulü savunma hakkı ihlali oluşturacaktır.
Bu sebeple, buna yönelik davalı …istinafının kusura yönelik kabulü ile kararın kaldırılarak yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
-Aktüer raporuna yönelik itirazda;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Kaza tarihi 06/03/2015 tarihi olup hesaplamada PMF1931 yaşam tablosunun ve % 10 artırma eksiltme uygulanarak hesap yapılması gerekirken, yanlış yaşam tablosuna göre hesap yapılan rapora göre karar verilmesinde isabet bulunmadığından, davalının buna yönelik itirazı yerindedir.
– Maluliyet yönünden itirazında;
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur.
Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/15557 E, 2018/7758 K ), haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihinden sonra ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Buna göre, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak mahkemece tek hekimden alınmış olsa da yaralanma nedeniyle alınan Ünivetsite heyet raporların da aynı yönde olduğu, birbirlerini teyit ettiği görüldüğünden, davalının buna yönelik itirazı reddedilmiştir.
-Geçici ve sürekli iş göremezlik, bakıcı tazminatına ilişkin itirazında;
Davacının olay tarihinde 18 yaşının altında olup çalışmadığı, gelirinin bulunmadığı sabittir. Haksız fiil sorumluluğunda zarar verenin sorumlu tutulabilmesi için fiil, zarar ve uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Zararın ise haksız fiiller yönünden TBK.nın 54. Maddesinde belirtildiği şekilde kazanç kaybı olabileceği gibi çalışma gücünün azalması veya yitirilmesi de bir zarar olarak kabul edilmiştir. İş gücü kaybı sebebiyle uğranacak tek kalem zarar, gelir kaybına ilişkin olan değildir. Dava konusu olayda da davacı her ne kadar 18 yaşın altında ve gelir getiren bir işte çalışmıyor olsa da geçici iş göremezlik tazminatı için onsekiz yaşın altında kalınan dönem için herhangi bir işte çalışmaması zararının olmadığı şeklinde yorumlanması haksız fiilin zarar ilkesi ile bağdaşmaz. Zarar gören bu dönem içinde günlük işlerini yerine getirememesi, öz bakımını sağlayamaması da bir zarardır. Bu dönem içinde küçüğün zararının bulunmadığı ve bu süre için tazminat hesabı yapılmaması zarar veren lehine olup zararın sadece maddi olarak gelir azalması ve kazanç kaybı olduğu sonucunu doğurur. Zarar hesabında pasif dönem için dayanak teşkil eden “efor kaybına” ilişkin görüş, küçüklerin sürekli iş göremezliğinin bulunması halinde kabul edildiği gibi eforun tamamen %100 oranında kaybedildiği geçici iş göremezlik süresi için de kabul edilmelidir. (Aynı yönde) Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/9064 E- 2014/8672 K. Sayılı 29.5.2014 tarihli ilamı.
Bu nedenle mahkemece, iyileşme döneminde efor tazminatı kapsamında, geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesine yönelik itirazlar yerinde bulunmamaktadır.
Bakıcı giderine ilişkin de, bakım konusunda aile bireylerine böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararının olduğu belirlenerek hüküm verilmesi gerekmektedir. Buna göre; olayda BK.’nun 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 52) gereğince hakkaniyet indirimi şartları bulunmamaktadır ve geçici iş göremezlik döneminde bu şekilde bakıcı gideri hesaplanması da yerindedir. (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2014/21822 E , 2017/5957 K, 2017/1726 E 2017/11442 K )
Davacının başkasının yardımına muhtaç olduğu uzman heyet raporu ile belirlenmiş olup bu nedenle brüt asgari ücretle bakıcı gideri hesaplanması doğrudur. (Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/21822 Esas, 2017/5957 Karar sayılı ilamı)
-Faturasız tedavi giderine yönelik itirazında;
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
Bu kapsamda, uzman doktor bilirkişi heyetinden faturasız tedavi ve bakıcı gideri konusunda rapor alınmak suretiyle değerlendirme yapılarak, fatura edilemeyen ve SGK kapsamında dışında kalan tedavi giderine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. İtiraz yersizdir.
-Müterafik kusura ilişkin itirazda;
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Somut olayda, davacı yolcunun emniyet kemeri takmadığının trafik tespit tutanağında işaretlendiği, alınan maluliyet raporlarına göre de aldığı yaraların nitelik ve yerine göre kask takılmamasının yaralanmada etken olmadığı anlaşıldığından itirazın reddi gerekmiştir.
-Kaldırma sebep ve şekline göre, davalının manevi tazminat miktarı konusunda şimdilik bir değerlendirme yapılmasına gerek ve yer bulunmamaktadır.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı …A.Ş vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı …A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı …A.Ş tarafından yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
4-İstinaf eden davalı …A.Ş tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.29/12/2023

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.