Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/2191 E. 2023/2685 K. 06.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: .
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : .
KARAR NO : .
KARAR TARİHİ : 06/12/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : .
ÜYE : .
ÜYE : .
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 06/07/2023
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 1-
VEKİLLERİ : Av.
Av.
DAVALILAR : 2-
3-
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 06/12/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 06/12/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; 29.04.2016 tarihinde davalı şirket tarafından sigortalı olan …. plakalı aracın müvekkilinin hastane istikametinden Beyşehir Lisesi istikametine doğru giderken arkadan gelerek solladığı esnada sol dikiz aynasına çarması sonucu maydana gelen trafik kazasında müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, söz konusu kazanın meydana gelmesinde şerit izleme ve doğrultu değiştirmeyi yanlış yapan kamyonet sürücüsünün, yakın takip ve geçme kurallarını da çiğneyerek motosiklete çarpması sonucu bu kazanın oluşumuna %100 oranında sebep olduğunu, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, davalı tarafın sigortalı araç sürüsünün kusurlu olduğu mahkeme nezdinde yapılacak keşif marifetiyle ve dava konusu kaza hususunda düzenlenecek olan bilirkişi raporu ile tespit olunabileceğini, müvekkilinin kaza nedeniyle zarara uğradığını belirterek; davamızın kabulü ile, 6100 Sayılı HMK m. 107 kapsamında tahkikat sonucunda müvekkilinin zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere, 1 TL bakıcı gideri zararının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özet olarak; davanın yetkili ve görevli mahkemede ikame edilmediğini, görevli ve yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğundan davanın görevsizlik nedeniyle reddinin gerektiğini, müvekkiline usule uygun başvuru yapılmadığından davanın usulden reddinin gerektiğini, davada ticari arabuluculuğa başvuru şartının bulunduğunu, ancak müvekkili yönüyle arabuluculuk şartının gerçekleşmediğinden davanın usulden reddinin gerektiğini, …. plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde KTK Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile başlangıç tarihli 12.06.2015 – 12.06.2016 bitiş tarihli teminat altına alınmış olup, poliçenin kaza tarihi itibariyle şahıs başına daimi sakatlık/ölüm teminat limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin sigortalısının kusuru oranında tazminat ödemesi yapmakla yükümlü olduğunu, öncelikle davacı tarafından ….plakalı araç sürücüsünün dava konusu kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunduğunun ispatının gerektiğini, bu hususta kazaya ilişkin kusur oranlarının tespiti yönüyle Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmasının gerektiğini, kusur oranın tespitinden sonra davaya konu tazminatların uzman bilirkişilerce hesaplanmasının gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun tespiti açısından davacı zararını ispatlayamadığından davanın reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, huzurdaki olayda giderlerden SGK’nın sorumlu olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, davaya konu talebe ilişkin olay hakkında sayın savcılık tarafından re’sen başlatılan soruşturma ve akabindeki ceza yargılamasının bekletici mesele yapılması gerekmekte ve olayın aydınlatılması akabinde işbu dava hakkında karar verilmesinin gerektiğini, tazminat hesabı yapılmasına karar verilmesi halinde tazminatın, sigorta aktüerleri yönetmeliği uyarınca hazine müsteşarlığınca yetkilendirilen aktüerler listesine kayıtlı, lisanslı aktüerler tarafından ve TRH 2010 ulusal mortalite tablosunda yer alan verilere göre yapılması gerektiğini, davacının söz konusu olaydan dolayı sosyal güvenlik kurumundan herhangi bir ödeme alıp almadığının tespiti gerektiğini, temerrüdün oluşmadığını belirterek; öncelikle davanın usulden reddine, aksi durumda ise esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davaya konu trafik kazasının oluşmasında sigortalı araç sürücüsü davalının tam kusurlu olduğu, davacının KASKO sigorta poliçesi kapsamında sigortalısına 01/10/2021 tarihinde 2.979,01 Euro tutarında ödeme yapmak zorunda kaldığı, davacının bu ödeme ile sigortalısının haklarına halef olduğu, davalıların davacı tarafından yapuılan ödeme tutarından değil, sigortalıya ait araçta oluşan gerçek hasar bedelinden sorumlu oldukları, aracın onarımının Fransa’da yapılması nedeniyle onarım bedelinin Fransa’daki şartlara göre belirlenmesinin gerektiği, Fransa ülkesindeki şartlara göre aracın onarımının ekonomik olduğu, araçta oluşan gerçek hasar bedelinin 2.979,01 Euro olduğu, bu hasar tutarı ile davacının yaptığı ödeme karşılaştırıldığında davacının yaptığı ödemenin tamamını rücu edebileceği, her ne kadar davacı tarafça hasar bedelinin yabancı para cinsinden tahsilini talep etmiş ise de bu talebinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/17-28 E 2015/1745 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere yerinde olmadığı, davacının ancak 2.979,01 Euro’nun kaza tarihindeki TL karşılığını talep edebileceği, bu tutarın ise 29.811,25 TL olduğu, TL cinsinden alacağa yabancı para borçlarına ilişkin belirlenen faiz tür ve oranının uygulanmasının mümkün olmadığı, ancak davacı tarafça faiz isteminde bulunulduğunun açık olması nedeniyle yasal faize hükmedilebileceği sonucuna varıldığından davanın kabulüne, davacının feri nitelikteki alacağa döviz cinsinden hükmedilmesine yönelik talebinin ise reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
DAVANIN KABULÜ ile, 29.811,25 TL’nin davalı …….Sigorta A.Ş. yönünden 22/11/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı …. ile davalı …..yönünden ise 01/10/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının alacağın döviz cinsinden hüküm altına alınmasına yönelik feri nitelikteki talebinin reddine” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; taraflarınca dava dilekçesi ile müvekkili sigorta şirketinin zararının 2.979,01-Euro tutarında olduğunun açıkça ifade edildiğini, ancak yerel mahkemenin söz konusu talebi kabul ettiğinden bahisle davanın kabulüne şeklinde hüküm kurmuşsa da müvekkili şirketin Euro cinsinden olan zararını Türk Lirasına çevirerek taleple bağlılık ilkesine aykırı bir karar verdiğini, tazminat davalarında gerçek zarar ilkesinin geçerli olduğunu, müvekkili yabancı sigorta şirketinin gerçek zararı Euro olarak talep edilmesine rağmen Türk Lirası’na çevirirken esas alınan kur oranının dava dilekçesindeki talepleri ile bağdaşmadığı gibi Yargıtayın yerleşik içtihatları ile de çeliştiğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen sigorta tazminat bedelinin, zarara sebebiyet veren araç sürücüsü, işleteni ve ZMMS sigortacısından rücuen tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davacı vekilince alacağın yabancı para cinsinden hükmedilmediği gerekçesiyle istinaf edilmiştir.
TBK 99. Maddesinde “konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun E:2006/4-238 , K:2009/49 sayılı kararında özetle; Borçlar Kanunu’nun 83.maddesinde haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan alacaklarda yabancı para üzerinden zararın ne şekilde giderileceği konusunda açık ve net bir hüküm bulunmamakla birlikte, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan davalarda oluşan zararın yabancı para üzerinden ödenmesine engel emredici ve yasaklayıcı bir hüküm de yer almış değildir. Bu konuda yasada bir boşluk bulunduğu şüphesizdir.
Nitekim İsviçre’de de haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan zararlarda İsviçre Borçlar Kanunu’nda zararın yabancı para üzerinden ödeneceğine dair düzenleyici bir hüküm bulunmamasına rağmen, uygulama ve öğretide bu hallerde de zararın yabancı para üzerinden giderilmesi kabul edilmektedir. Bu sonuca şu gerekçelerle ulaşılmaktadır:
Tazminatın amacı, zarar gören kişinin gerçek zararını karşılama olmalıdır. Zararın giderilmesinde hangi para biriminin esas alınacağı sorusu da, zararın hangi para birimi ile tam olarak karşılanabileceği şeklinde olmalıdır. Yasanın amacı, zararın tamamen giderilmesine yöneliktir. Sözleşme dışı tazminat taleplerinde doğru ve hakkaniyete uygun bir sonuca varılabilmesi gerekir. Böylece ileride munzam zarar ve kur farkı davalarına (BK m.105) meydan verilmemesi ve zararın tam olarak karşılanması için, bu zararın zarar gören açısından tespiti gerekir. Zarar gören açısından zarar, hangi para birimine göre doğmuşsa, o para biriminin tazminat olarak talep edilmesi amaca uygunluk yönünden en uygun olanıdır (Bkz. BGE 48 II 79:BGE 47 II 194). Örneğin deniz taşımalarında kullanılan yabancı menşeli konteyner haksız eylem sonucunda Türkiye’de hasarlanmış ise, hasarlanan konteynerin yerine konulacak yabancı menşeli bir konteynerin Türkiye ve yabancı ülkelerde yabancı para ile alınabileceği belirgindir. Zarar gören kişinin zararı ancak yabancı para ile giderilebilir.
Bu noktada, zarar ve tazminat kavramları hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar vardır.
Hemen belirtilmelidir ki, kaynağı veya hukuki sebebi ne olursa olsun, zarar kavramı, zarar görenin mal veya manevi varlığındaki bir azalmayı; zararın tazmini ise, eğer zarar oluşmasaydı zarar görenin malvarlığı hangi halde olacak idiyse, o halin yeniden sağlanmasını ifade eder.
Doğaldır ki; kaynağına, sebebine ve her somut olayda farklı şekillerde gündeme gelebilecek benzeri ölçütlere göre, hem zararın nitelik ve kapsamı ve hem de tazmini, her olayın kendine özgü yapısı içerisinde, değişen bir özellik gösterecektir. Dolayısıyla, zarar verenin tazminat yükümlülüğü belirlenirken, zarar görenin malvarlığının zararın doğumundan önceki hale getirilmesinin sağlanması esas tutulmalı; bunu tam olarak sağlayacak, eş söyleyişle gerçek zararı gidermeye yeterli olacak miktarda tazminata hükmedilmeli; tazminat miktarı, zarar görenin malvarlığında zarardan önceki duruma göre bir artış sağlamamalı, ancak azalmaya da neden olmamalıdır.
Açıklanan ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.12.2003 gün ve E:2003/754 K:2003/749 sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Bu çerçevede somut olay değerlendirildiğinde; Alman uyruklu olan davacılar ülkelerinde serbest bahçıvan ve postanede işçi olarak çalışmaktadırlar. Davacıların kazancı doğal olarak DM bazında kabul edilmek suretiyle işten kalma nedeniyle uğradıkları zarar belirlenmiş, DM bazında yapılmış olan tatil masrafları, tedavi giderleri, katılım payı ve yol giderleri nedeniyle uğranılan zarar da, DM üzerinden belirlenmiştir. O halde, davacılar zararının DM üzerinden gerçekleştiğinin kabulü zorunludur. Zarar DM üzerinden gerçekleşip belirlendiğine göre, davacıların tazminat alacağının da aynı para üzerinden gerçekleşeceği kuşkudan uzaktır. Kısaca davacı taraf, davalılardan, yabancı bir para üzerinden gerçekleşmiş bir alacağa sahip olduğundan davacıların zararının, istedikleri yabancı ülke parası üzerinden belirlenerek bunun fiili ödeme günündeki kur üzerinden tahsiline karar verilmesi gerektiğine” karar verilmiş (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin E:2017/2381 , K:2017/6190 sayılı kararı da aynı yönde) olup mahkemece davacının zararının yabancı para cinsinden olduğu ve dava dilekçesindeki talebi gözetilerek alacağa yabancı para cinsinden hükmedilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Yine dava konusu alacağa uygulanacak faizin hakkında da 3095 sayılı kanunun 4/a maddesindeki “Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır.
” düzenlemesinin dikkate alınması gerekir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E:2017/1747 , K:2019/970 sayılı kararı)
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1-b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASI VE DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle;
Davanın KABULÜ İLE;
1-2.979,01-Euro tazminatın davalı ……. Sigorta A.Ş. yönünden 22/11/2021 tarihinden itibaren, davalı …. ile davalı …..yönünden ise 01/10/2021 tarihinden itibaren işleyecek Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranları ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
2-Alınması gereken 3.730,04 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 932,52 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.797,52‬ TL eksik harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
3-Arabuluculuk görüşmelerinden dolayı Hazine tarafından (suçüstü ödeneğinden) yapılan 1.600 TL yargılama giderinin, davalı ……… Sigorta A.Ş.’den alınarak Hazine’ye gelir kaydına, bu amaçla 492 s. Harçlar Kanunu’nun 28/a maddesi gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
4-Davacı tarafından yapılan 1.013,22 TL harç gideri ve 3.680,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 4.693,22 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı, kendini vekille temsil ettiğinden, A.A.Ü.T’ne göre tayin ve taktir olunan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmının 6100 sayılı HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
7-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
8-Davacı tarafından yapılan 738,00 TL istinaf başvuru gideri ile 320‬,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.058‬,00 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
9-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
10-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 06/12/2023

.
Başkan
.
e-imzalı
.
Üye
.
e-imzalı
.
Üye
.
e-imzalı
.Katip
.
e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.