Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/2187 E. 2023/2684 K. 06.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 06/12/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA.. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 06/07/2023
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI :
[
VEKİLİ : Av.

DAVALILAR : 1-
: 2-
: 3-
: 4-
VEKİLİ : Av.
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 06/12/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 06/12/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; 23/05/2013 tarihinde Aksaray’da müvekkili şirkete sigortalı olan …. plakalı araç D-750-11 Aksaray Ankara Karayolu 51+100. kilometresinde (Aksaray Otogar Kavşağı trafiğe kapalı alandan önüne çıkan sürücü belgesiz müteveffa ….’in sevk ve idaresindeki plakasız motosiklete çarpması sonucu ölümlü maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, kazaya ilişkin olarak Aksaray .Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. …K. sayılı ilamında yer alan bilirkişi raporunun sonuç kısmında Plakasız motosiklet sürücüsü ….’in %85 oranda kusurlu olduğu tespit edildiğini, müteveffa …’in asli kusurlu hareketi sonucu kazanın oluştuğunu, söz konusu zararın müvekkili şirket tarafından sigortalısının %100 kusurlu olduğu değerlendirilerek 03.07.2018 tarihinde 58.557,81 TL; 27.07.2018 tarihinde 11.828,84 TL; 05.11.2021 tarihinde 293.193,29 TL ve 31.05.2022 tarihinde 7.040,13 TL (icra dairesine stopaj ) olmak üzere toplam 370.620,07 ödeme yapıldığını, ancak Aksaray .. Asliye Hukuk Mahkemesi’nn …. E. Sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılamada sigortalının %15, müteveffa …’in ise %85 kusurlu olduğu değerlendirildiğini, müvekkilinin ödediği bedelin kazaya ilişkin kusurun (%85) dikkate alınarak 315.027,05 TL ve fer’ilerinin tahsili için karşı taraflara müracaat edildiğini, ödeme yapılmaması üzerine müvekkili şirket adına Aksaray İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyası ile karşı taraf aleyhine icra takibine gidildiğini, ancak takibin davalı/borçlunun haksız itirazı neticesinde durduğunu, arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç alınamadığını belirterek; fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının, borca ve fer’ilerine itirazı ile duran Aksaray İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyası nezdinde ki itirazın iptali ile başlatılan takibin devamına, haksız itiraz nedeni ile alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, müvekkilinin alacağının semeresiz kalmaması adına davalılar adına kayıtlı taşınmaz ve araçların kayıtları üzerine iyiniyetli üçüncü kişilere devrinin engellenmesi bakımından ihtiyati tedbir vaazına, Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin 16/2c maddesi gereğince arabuluculuk faaliyeti vekalet ücretinin tarafımız lehine takdir edilmesine, Harçlar Kanunu 29/3’e göre icra takibindeki peşin harcın işbu davadaki harçtan mahsubuna, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özet olarak; davacı tarafça müvekkiline böyle bir ödemenin hiç bir zaman yapılmadığını, davacı tarafın ödediği paraya ilişkin evrakını dosyaya sunmasının gerektiğini, kaldı ki; müvekkilinin de belge de imzalamadığını, bu sebeple davacı tarafça açılan davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafın ödediğini iddia ettiği tutarlar müvekkiline hiç bir zaman ödenmediğini, bu sebeple davacı tarafın ödeme ile ilgili olduğunu söylediği belgelere ilişkin imza incelemesi yapılmasının gerektiğini, bu sebeple varsa eğer imzanın tarafımıza ait olmadığını iddia ettiklerini ve açıkça imza itirazında bulunduklarını, davacı taraf kötü niyetli olarak tarafımız aleyhine takip başlatıldığını belirterek; davacı tarafın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine, alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere davacıdan kötü niyet tazminatı alınarak tarafımıza verilmesine, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin şartları oluşmadığı için reddine karar verilmesine, yargılama gideri ile ücreti vekaletin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; mahkeme ilamı icra edildikten sonra ilamın bozulması, alacağın hiç ya da daha önce hükmedilen tutar kadar olmadığının kesinleşmiş bir ilam ile ortaya konulması halinde icranın eski hale iade edileceği, somut olayda Aksaray ..Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. E ….K sayılı ilamının henüz kesinleşmemesi nedeniyle ilâmlı takiple ödenen bedelin iade şartının henüz gerçekleşmediği, dolayısıyla davacının eldeki davayı açmasında hukuki yararının bulunmadığı, nitekim Yargıtay 5.Hukuk Dairesi’nin 2022/9040 E 2022/18007 K sayılı ilamının da bu yönde olduğu, Aksaray .. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. E ….K sayılı ilamı bekletici mesele yapılsa ve ilam kesinleşmiş olsa dahi davacının icranın eski hale iadesini talep etme hakkı mevcutken davaya konu icra takibini başlatmasında, eldeki davayı açmasında ve davayı sürdürmesinde hukuken korunabilecek bir menfaatinin bulunmadığı sonucuna varıldığından davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar taraflarca tazminat isteminde bulunulmuş ise de; davanın reddine karar verilmesi karşısında davacının feri nitelikteki tazminat isteminin kabulüne karar verilmesinin mümkün olmadığı, takibin kötüniyetli olduğunun ise davalı tarafça ispatlanamadığı sonucuna varıldığından tarafların feri nitelikteki tazminat istemlerinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davanın HUKUKİ YARAR DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
Tarafların tazminat istemlerinin ayrı ayrı reddine” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket lehine verilmiş kesin bir mahkeme ilamı bulunduğu gerekçesiyle İcra Ve İflas Kanunu “İcranın iadesi” başlıklı 40. Maddesi’nin uygulanması gerektiğinden bahisle verilen hukuki yarar yokluğu sebebiyle davanın reddi kararının usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini, verilen zarar sonucu müvekkili şirket tarafından sigortalısının %100 kusurlu olduğu değerlendirilerek toplam 370.620,07 TL ödeme yapıldığını, her ne kadar davalı taraf cevap dilekçesinde hiçbir şekilde ödeme almadıklarını iddia etmiş olsa bile taraflarınca dosyaya sunulan banka dekontları ile müvekkili şirketçe davalılara/icra dosyasına ödeme yapıldığının ispat edildiğini, müvekkili şirketin, müteselsil ve müştereken sorumlu oldukları tazminat bedelinden sigortalının kusuruna isabet eden kısmı davalılardan tahsil hakkı bulunduğunu, müvekkili şirketin kusurun ağırlığına göre hesaplanarak ödemesi gereken tazminat miktarı dışında yaptığı fazla ödemeleri davalılardan talep etme hakkı bulunduğunu, müvekkili sigorta şirketi tarafından ödenen meblağın ve müteveffa sürücünün kusuru (%85) dikkate alınarak 315.027,05 TL ve fer’ilerinin tahsili için karşı taraflara müracaat edildiğini, ödeme yapılmaması üzerine müvekkili şirket adına Aksaray İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı dosyası ile karşı taraf aleyhine icra takibine gidildiğini, ancak davalı/borçlunun itirazı üzerine icra takibinin haksız olarak durduğunu, bunun üzerine itirazın iptali davası açıldığını ancak davanın hukuki yarar yokluğu dava şartı eksikliği sebebiyle usulden reddedildiğini, yerel mahkeme kararının hakkaniyete aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, trafik kazası nedeniyle kazada hayatını kaybeden …’in yakınlarına davacı sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat bedelinin, müteveffanın kazada %85 oranında kusurlu olduğu iddiasıyla icra takibi neticesinde ödenen bedelin rücuen tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece hukuki yarar yokluğundan usulden reddine dair verilen karar, davacı tarafça istinaf edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı tarafça ilama dayalı olarak icra takibine istinaden ödenen bedelin istirdat davası ile talep edilmesinde hukuki yarar bulunup bulunmadığına ilişkindir.
İcranın iadesi başlıklı İİK Madde 40 – (Değişik birinci fıkra: 2/3/2005-5311/7 md.) Bir ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur.
(Değişik ikinci fıkra: 2/3/2005-5311/7 md.) Bir ilâm hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur.
Ancak üçüncü şahısların hüsnü niyetle kazandıkları haklara halel gelmez.” düzenlemesini,
Fazla verilen paranın geri alınması başlıklı Madde 361 “– İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır.” düzenlemesini amirdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun E:2007/13-848 , K:2007/840 sayılı kararında özetle; …, açılmış bir davanın esasının incelenebilmesi (davanın mesmu,yani dinlenebilir olabilmesi) bazı şartların tahakkukuna bağlı olup, bunlara dava şartları denir. Dava şartlarından bir kısmı olumlu (varlığı mutlaka gerekli); diğer bir kısmı da, olumsuz (yokluğu mutlaka gerekli) niteliktedir. Hakim, önüne gelen bir davada, dava şartlarının mevcut olup olmadığını re’sen gözetmelidir.
Olumlu dava şartlarından biri de, davacının o davayı açmakta hukuki yararının bulunmasıdır. Açılmasında davacısı yönünden hukuki yarar bulunmayan bir dava, dava şartının yokluğundan dolayı reddedilmelidir.
Hukuki yararın varlığı koşulunun mevcut olup olmadığı, her bir davada o davaya konu olayın somut özellikleri çerçevesinde, hakim tarafından değerlendirilmelidir.
Bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün bulunduğu hallerde, o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yarar yoktur. Bazen bizzat Kanun, bir hakkın dava dışı bir yolla elde edileceğini açıkça düzenler ve hak sahibinin ayrıca bir ilam almasına gerek bulunmadığını özellikle vurgular. İşte, bir davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığının, açık ve özel bir kanun hükmüyle belirtildiği bu tür hallerde, davacının o davayı açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının hakim tarafından resen değerlendirilmesine gerek yoktur. Zira, Kanun Koyucu, ayrıca hüküm alınmasının gerekmediğini belirtmek suretiyle, o hakkın dava konusu edilmesinde hukuki yararın mevcut olmadığını baştan ve bizzat belirlemiş olmaktadır.
Mahkeme kararına gerek bulunmadığı Kanunda özel olarak belirtilen hallerden biri de İcra ve İflas Kanunu’nun “Fazla verilen paranın geri alınması” başlıklı 361. maddesidir. Bu hüküm, “İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır.” şeklinde emredici bir düzenlemeyi içermektedir.
Belirtilmelidir ki; 361. madde hükmü, ilamlı veya ilamsız tüm icra takiplerinde, her ne sebeple olursa olsun, borçludan fazla para tahsil edilen her durumda uygulama yeri ve alanı bulunan, özel bir hükümdür. Buna göre, icra daireleri, hesaplama sonucunda fazladan tahsil edildiği ortaya çıkan tutarları, ayrı bir mahkeme hükmüne gerek olmaksızın, borçluya geri vermekle yükümlüdürler.
Açıktır ki, burada, icra müdürüne kanun tarafından verilmiş, özel bir görev ve daha da önemlisi cebri icra gücünün kullanılması kapsamındaki bir yetki söz konusudur: İcra Müdürü, dayanağı ve şekli ne olursa olsun, girişilmiş bir icra takibinde, borçludan tahsil edilen paranın, tahsili gerekenden daha fazla olduğunu hesap sonucunda belirlediği durumlarda, cebri icra gücünü kullanarak, fazla tahsilatı borçluya geri verecektir.
Borçlunun o yoldaki talebine rağmen, icra müdürlüğü iadeyi sağlamadığı takdirde, bu işleme karşı borçlunun İcra ve İflas Kanunu’nun 16. ve 17. maddeleri uyarınca şikayet yoluna başvurabileceği açıktır. Bu yolun, borçlu yönünden genel hükümlere göre dava açma yoluna oranla daha az güvence sağlayacağı da ileri sürülemez. Zira, icra müdürü işlemini şikayet yoluyla inceleyecek olan da bir Mahkeme (İcra Mahkemesi)dir ve onun kararına karşı kanun yolları da açıktır. Dahası, fazladan tahsil edilen paranın istirdadı konusunda ayrı bir ilam alınmış olsa bile, o ilamın infazı yine icra dairesince sağlanacağına göre, dava yoluyla elde edilecek başkaca ve pratik bir yarar da bulunmayacaktır.
Hal böyle olunca, somut olayda, davacının fazladan tahsil edildiğini bildirdiği miktarlar yönünden İcra ve İflas Kanunu’nun 361. maddesi çerçevesinde talepte bulunması gerektiğinin, eldeki istirdat davasını açmakta hukuki yararı bulunmadığının, dolayısıyla davanın bu nedenle reddi gerektiğinin kabulü zorunlu olduğuna” karar verilmiş olup emsal kararda da belirtildiği üzere mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu halde, kamu düzeni ve istinaf sebepleri çerçevesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön ile kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına; dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. 06/12/2023

.
Başkan
.
e-imzalı
.
Üye
.
e-imzalı
.
Üye
.
e-imzalı
.
Katip
.
e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.