Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/2123 E. 2023/2428 K. 15.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/… – 2023/…
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/…
KARAR NO : 2023/…
KARAR TARİHİ : 15/11/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 13/06/2023
NUMARASI : 2020/… Esas… Karar

DAVACILAR : 1- … – (T.C. Kimlik No:…)
2- … – (T.C. Kimlik No: …)
3- …’e velayeten – (T.C. Kimlik No:…)
… – (T.C. Kimlik No: …)
… – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. ..
DAVALILAR : 1- … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ –

VEKİLİ : Av. …
2- … – (T.C. Kimlik No:…)
3- … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …

Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/… Esas 2022/… Karar Sayılı Dosyasında
DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av….
DAVALILAR : 1- … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ –

VEKİLİ : Av. …
2-… – (T.C. Kimlik No: …)
3- … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. Ö…
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 15/11/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 15/11/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili asıl davaya verdiği dava dilekçesinde özetle; 27.10.2010 tarihinde davalılardan …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın kontrolünü kaybetmesi nedeni ile yol kenarında karşıya geçmek için motosikleti ile bekleyen davacıların oğlu …’e çarptığını, …’in kaza neticesi vefat ettiğini belirterek, öncelikle davaya karışan … plaka sayılı aracın üzerine ihtiyati tedbir şerhi konulmasını, … ve …’in her biri lehine ayrı ayrı 75.000 TL, … için 25.000 TL olmak üzere toplam 175.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve…’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, ileride arttırılmak üzere şimdilik … ve … için ayrı ayrı 500 TL olmak üzere toplam 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen, davalı sigorta şirketinden sigorta poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/… esas sayısında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27.10.2020 tarihinde davalı … idaresindeki ve diğer davalı… adına kayıtlı olduğu bildirilen … plakalı aracın İzmir istikametinden Siirt istikametine doğru sol şeritte seyretmekteyken Ilgın Şeker Fabrikası kavşağına geldiği sırada Şeker Fabrikasına dönmek için yolun sol şeridinde seyreden kamyonu sağladığı bu sırada aracın da kontrolünü kaybederek orta refüjde motoru ile bulunan müteveffaya çarparak kazaya sebebiyet verdiği, sol şeritte bulunan kamyonun arkasından gelen ve fark edilmesi mümkün olmayan davalıya ait araç, müteveffanın yolun sağ şeridini geçmeyi tamamlayıp sol şeritten refuj alanına çıktığı sırada müteveffaya çarptığı, kazaya sebebiyet veren araç sürücüsü olan davalı … aleyhine Ilgın Asliye Ceza Mahkemesinde 2020/… E. numaralı davası açıldığını, müteveffanın ölümüne sebep olan … plakalı araç davalı … Sigorta AŞ. Nezdinde … numaralı poliçe ile sigortalı olduğu, şimdilik 10 TL destekten yoksun kalma maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, müvekkil lehine 7.500 TL manevi tazminatın kaza tarihi 27.10.2020 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalılar … ve…’den müştereken ve müteselsilen tahsilini, müteveffanın anne, babası ve kardeşi lehine Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2020/… E. Sayılı dosyasın ile maddi ve manevi tazminat davası açıldığını, söz konusu davanın halen derdest olduğunu, davalar arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğunu, iş bu davanın Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2020/… E. Sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava ettikleri görülmektedir.
Davacılar …, … ve … vekili 23/05/2023 tarihli bedel arttırım dilekçesinde sonuç olarak; davacı … için 69.114,84 TL, davacı … için 96.391,70 TL destekten yoksun kalma tazminatının sigorta şirketi açısından sigorta poliçesi limiti ile sınırlı olmak üzere, davalı asiller yönünden kaza tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden ise sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. asıl davaya vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın sigorta şirketine eksik başvuru da bulunduğunu, dava şartının gerçekleşmediğini, … plaka sayılı aracın ZMMS sigortası ile sigortalandığını, gerçekleşen kazada vefat eden …’in asli kusurlu olduğunu, Adli Tıp Kurumundan kusur raporu alınması gerektiğini, aktüer bilirkişi tarafından hesaplama yapılması gerektiğini belirterek, davanın usulden, bu mümkün olmaz ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar… ile … vekilinin asıl davaya vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı tarafın sigorta şirketine eksiksiz belgelerle başvuru yapması gerektiğini, davanın bu açıdan dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiğini, kazada vefat eden …’in ehliyetsiz olarak motosiklet kullandığını, gereken koruyucu ekipmanları da kullanmadığını, bu nedenle …’in %100 kusurlu olduğunu, ceza dosyasına sunulan raporlardan da bu durumun ortaya çıktığını, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/… esas sayısında davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; eksik evrak ile başvuru yapıldığını, davalı sigorta şirketinin kazaya karışan aracın ZMMS sigortası düzenleyicisi olduğunu, sigortalısının kusuru oranında sorumluluğunun bulunduğunu, Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınması gerektiğini, aktüer bilirkişi tarafından hesaplamaların yapılması gerektiğini belirterek, davanın usulden reddine mümkün olmaması halinde ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/… esas sayısında davalılar… ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle dava şartı olan sigorta şirketine başvurunun gereği gibi gerçekleştirilmediğini, davacı ölen kişinin desteğine dair bir belge sunmadıklarını, ölen kişinin oluşan trafik kazasında kusurlu olduğunu, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporları, adli tıp raporları, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02/12/2021 tarihli 2017/1179 E. ve 2021/1563 karar sayılı ilamı ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile vefat eden sürücü … sevk ve idaresindeki tescilsiz motosikletin çarpışması sonucu, tescilsiz motosiklet sürücüsü olan …’in hayatını kaybettiği, vefat eden …’in desteğinden yoksun kalındığından bahisle mahkememiz dosyasında ve Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/… E. Nolu dosyasında tazminat davası açıldığı, davalı tarafların ise davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır. Söz konusu trafik kazasının meydana gelmesinde Sürücü …’in %15 oranında kusurlu olduğu, Sürücü …’in %85 oranında kusurlu olduğunun alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiği, davacıların maddi zararlarının aktüer bilirkişi marifetiyle hesaplamasının yapıldığı, kazaya karışan … plakalı araçların davalı … Sigorta şirketine … poliçe numarası ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğu, …’in ise kazaya karışan … plakalı sayılı aracın işleteni konumunda olduğu, davacının maddi zararlarının tazmininde davalı … sigorta şirketinin ZMMS poliçesi uyarınca, sigortacı sıfatı ile müteselsilen sorumlu olduğu anlaşılmakla; vefat eden …’in kaza esnasında kask takmaması nedeniyle %20 müterafik kusur indirimi yapılmış, davalı sigorta vekili tarafından aktüer raporuna itiraz dilekçesi ile birlikte hatır taşıması itirazında bulunulmuş ise de, cevap dilekçesi ile birlikte hatır taşıması iddiasında bulunulmamış olması, ayrıca hatır taşıması indirimi yapılmasını gerektirir bir durumun bulunmaması nedeniyle sigorta vekilinin talebi değerlendirilmemiştir. Davacıların ve davalıların ekonomik ve sosyal durumu ve kazaya karışan tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı ve paranın satın alma gücü, dikkate alınarak manevi tazminat yönünden davacıların davasının kısmen kabulüne karar verilmiş, 30.01.2023 tarihli aktüer raporu dikkate alınarak, asıl dosyamızda maddi tazminat yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, mahkememiz dosyasında birleşen …Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında; vefat eden …’in davacının desteği olduğuna ilişkin yeterli delil sunulmaması nedeniyle, davacının destekten yoksun kalma tazminatına yönelik davasının reddine karar verilmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
MAHKEMEMİZİN 2020/… ESAS NOLU ASIL DOSYASINDA;
Maddi Tazminat Davasının KISMEN KABULÜ ile; 27.10.2020 tarihinde trafik kazası sonucu davacı …’in desteğini kaybetmesi nedeniyle, 69.114,84 TL’den %20 müterafik kusur indirimi yapılarak 55.291,87 TL destekten yoksun kalma tazminatı, davacı …’in desteğini kaybetmesi nedeniyle, 96.391,70 TL’den %20 müterafik kusur indirimi yapılarak 77.113,36 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davalı sigorta şirketlerinin olay tarihi itibariyle geçerli olan kaza başına ölüm ve sakatlık teminat klozu limiti ile sınırlı olarak, davalı … Sigorta Şirketinden 13.11.2020’den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalılar … ve…’den kaza tarihi olan 27.10.2020 tarihindin itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte olmak üzere, davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak DAVACILARA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Davacıların manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE; davacı … için 30.000 TL manevi tazminatın, davacı … için 30.000 TL manevi tazminatın, davacı … için 10.000 TL manevi tazminatın, kaza tarihi olan 27.10.2020 tarihindin itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve…’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile DAVACILARA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemine reddine,
MAHKEMEMİZİN 2020/… ESAS NOLU ASIL DOSYASINDA BİRLEŞEN KONYA …ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2022/… ESAS 2022/… KARAR SAYILI DOSYASINDA;
Davacının destekten yoksun kalma tazminatına yönelik davasının reddine,
Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE; davacı … için 5.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 27.10.2020 tarihindin itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve…’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemine reddine” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi tarafından kusur tespitinin hatalı ve eksik bir şekilde yapıldığını, hükme esas alınan aktüer raporunun hüküm tesis etmeye elverişli olmadığını, davaya konu Kaza Tespit Tutanağında müteveffanın kask ve ekipmanlarının/emniyet kemerinin takılı olup olmadığına ilişkin bir tespit bulunmadığını, davalı sigorta şirketi tarafından yargılama sırasında da müteveffanın kaskının takılı olmadığına dair herhangi bir delil sunulmadığını ve bu durumun ispatlanamadığını, müterafik kusur indirimi yapılmadan hüküm tesis edilmesi gerekirken %20 oranında indirim uygulanmasının açıkça usul ve yasalara aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından müvekkilleri lehine hükmedilen manevi tazminatların çok düşük olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tüm müvekkilleri açısından tamamen kabulüne, her türlü yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece 19/06/2023 tarihli ek karar ile davalılar… ile … vekilinin istinaf kanun yoluna başvuru talebinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davacı vekili ile davalılar … ve … tarafından istinaf edilmiş, davalılar vekillerinin sunduğu istinaftan feragat dilekçesi üzerine mahkemece ek karar ile davalıların istinaf taleplerinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
1- Davacı vekilinin kusura itirazında;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür” yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Kaza tespit tutanağının incelenmesinde davacıların desteğinin 2918 sayılı KTK’nun 57/1B (bölünmüş yola çıkan sürücülerin bu yoldan geçen araçlara ilk geçiş hakkını vermek) maddesini ihlal ettiğini, davalı sürücünün ise aynı yasanın 57/1A (Kavşağa yaklaşan sürücüler kavşaktaki şartlara uyacak şekilde yavaşlamak, dikkatli olmak, geçiş hakkı olan araçların önce geçmesine imkan vermek zorundadırlar )maddesini ihlal ettiğine dair tutanağın düzenlendiği, Ilgın Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/… E sayılı dosyasına sunulan ATK raporunda kaza tespit tutanağına benzer görüşlerle davalı sürücünün ilk geçiş hakkına sahip olmakla birlikte hızını azaltmadan ve mevcut seyir hızıyla giriş yaptığı ve kavşak içinde önlemsizce müteveffaya ait motosiklete çarptığını, müteveffanın de DUR trafik işaret levhası bulunan kavşağa yaklaşırken gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek ilk geçiş hakkına sahip araç geçiş hakkını vermemesi nedeniyle kazaya neden olduğunu ve bu nedenle de davacıların desteği olan müteveffanın asli, davalı sürücünün tali kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece ATK ‘dan aldırılan kusur raporunda da benzer görüşler ile davalı sürücünün %15 kusurlu, müteveffanın %85 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilince davalı sürücünün hız sınırını fazlasıyla aşmış olmasının kazaya neden olduğunu ve bu nedenle de davalının asli kusurlu olduğunu, mahkemece alınan kusur raporunda davalı sürücünün aşırı hızlı olması nedeniyle kazaya neden olduğuna dair tanığın beyanları dikkate alınmadan rapor tanzim edildiğini, mahkemece de tanığın beyanlarına itibar edilmeden karar verildiği ileri sürülmüş ise de gerek kaza tespit tutanağı, gerekse ceza mahkemesinde ve ilk derece mahkemesinde aldırılan kusur raporlarında davalı sürücüye atfedilen kusurun kontrolsüz bir şekilde hız kurullarına uymadan kavşağa girmesinden kaynaklandığının belirtildiği, bu nedenle davacı vekilince ileri sürülen tanık beyanlarındaki hususların bilirkişi raporunda değerlendirildiği, hükme esas alınan kusur raporunun ceza dosyasına sunulan kusur raporu ile kaza tespit tutanağını teyit ettiği, kusur raporlarının dosya içeriğine uygun, açıklamalı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan davacı vekilinin kusura yönelik itirazlarının reddi gerekir.
2-Kamu düzeni ve davacının aktüer hesaplamasına yönelik itirazlarının incelenmesinde;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden, işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Somut olayda mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak tazminat hesabı yapılması için bilirkişiden ek rapor alınması gerekirken olayda uygulanma yeri bulunmayan TRH2010 yaşam tablosu esas alınarak hazırlanan aktüer raporuna göre karar verilmesi kamu düzenine aykırı olduğundan davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin kabulü gerekir.
3- Davacı vekilinin müterafik kusur indirimine yönelik itirazında;
6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52.maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Resmi belge niteliğindeki kaza tespit tutanağının koruyucu tertibatlar (emniyet kemeri/kask ) ın takılı olup olmadığına ilişkin bölümünde müteveffa hakkında (5-kask takılı değil ), (6-kaskı yok ) ibarelerinin seçili olduğu, davalı sürücü hakkında ise (5-kask takılı değil ) ve (7- emniyet kemeri tespit edilemedi ) ibarelerinin seçili olduğu, davacıların resmi belge niteliğindeki kaza tespit tutanağının aksini iddia ve ispat etmediği, müteveffanın ölü muayene tutanağında da başından aldığı darbe sonucunda beyin kanaması sonucu hayatını kaybettiği belirtildiğinden davacıların desteğinin kask takmaması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılmasında yasaya aykırılık bulunmadığından davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf talebi de yerinde değildir.
4- Manevi tazminat miktarına ilişkin itirazın incelenmesinde;
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre,Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumu, davalının olaydaki kusur durumu (%15 kusurlu),ölenin yaşı , davacıların ölene yakınlığı, olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olduğu, bu itibarla davacılar vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafça yatırılan, başvurma harçları dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf eden davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 15/11/2023


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.