Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1843 E. 2023/2079 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 17/10/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 13/04/2023
NUMARASI : …… Esas ….. Karar

DAVACI :

VEKİLİ :

DAVALI : 1 –

VEKİLİ :

DAVALI : 2 –

DAVALI : 3 –

VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

İSTİNAF KARAR TARİHİ : 17/10/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 17/10/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkil 19/06/2019 tarihinde…… Cd. – …….. Cd. İstikametinde sürücü ……… sevk ve idaresinde bulunan …… plakalı sayılı dolmuşta seyahat ederken inmek istediğinde sürücü ……’ın sürücü …….’ın yolun sol şeridinde aracı tamamen durdurmadan yolcu kapısını açması sonucu düşerek yaralandığını, davalı ……….’ın Konya …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin ……. E. Numaralı dosyası üzerinden yargılaması devam etmekte olup gerek trafik kazası tespit tutanağında gerekse ceza dosyasından alınan 23.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda tam kusurlu bulunduğunu, müvekkilin ise kusurunun bulunmadığı sonucuna ulaşıldığını, ……. plakalı araç davalı……. adına kayıtlı olup araç sahibi sıfatıyla doğan zararlardan sorumlu olduğunu, bu nedenlerle Müvekkilin maluliyeti sebebiyle efor kaybı, işgücü ve meslekte çalışma kaybına karşılık 500,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 500,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 500,00 TL bakıcı gideri, 500,00 TL fatura edilemeyen ve belgeye bağlanamayan zorunlu giderlerin kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müşereken ve müteselsilen ( sigorta şirketi açısından sigorta limiti dahilinde ) davalılardan alınarak müvekkile verilmesine ; 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müşereken ve müteselsilen davalılar ……… ve ……..’dan alınarak müvekkile verilmesine; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; …….. plaka sayılı araç müvekkil şirket nezdinde ……. Poliçe Nolu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile teminat altına alındığını, işbu dava ile; müvekkil şirkette sigorta teminatı altına alınmış aracın karıştığı kaza neticesinde sakat kaldığını iddia eden davacı tarafından maddi tazminat talepli dava açıldığını, meydana gelen kaza nedeniyle açılan ilgili hasar dosyasında yapılan incelemeler neticesinde, davacı tarafa 20/08/2020 tarihinde 29.087,00-TL ödendiğini, söz konusu ödeme nedeniyle müvekkil şirket nezdinde başkaca bir sorumluluk kalmadığından davanın reddinin gerektiğini, müvekkil şirket tarafından sorumlu olunan miktar ödenmiş olup, poliçe teminatı dâhilinde başkaca hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, işbu sebeple talep edilen tazminat haksız olmakla, reddi gerektiğini, haksız ve mesnetsiz davanın esastan ve usulden reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; “Dava konusu kazanın davacının yolcu olarak bulunduğu davalı ……. yönetimindeki araçtan inmek istediği esnada aracın kapısı açık şekilde hareket etmesi nedeniyle düşmesi şeklinde meydana geldiği anlaşılmıştır.
Tarafların kusur tespitine yönelik olarak Konya….. Asliye Ceza Mahkemesinin….. esas sayılı dosyası kapsamında usulüne uygun şekilde düzenlenen 23/03/2020 tarihli kusur raporunda davacı …….’ın herhangi bir kural ihlali yapmadığı, davalı …….’ın ise asli ve tam kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Kusura ilişkin tespitler ve ayrıntılı izahatlar nazara alınarak Konya ….. Asliye Ceza Mahkemesinin …… esas sayılı dosyasıyla düzenlettirilen rapor mahkememizce yargılamaya esas alınmıştır.
Mahkememiz ……. Esas ……. Karar sayılı ilamı Konya BAM .. Hukuk Dairesinin…. Esas ……. Karar sayılı ilamı ile kaldırmıştır.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin kaldırma kararına uygun şekilde maluliyet tespiti için………. Hastanesi Adli Tıp ABD Başkanlığınca düzenlenen 16/12/2022 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenen maluliyet raporunda; davacının %15.0 oranında kalıcı sakatlık (sürekli iş göremezlik) maluliyetinin bulunduğu, 9 aya kadar geçici iş göremezlik süresinin uzayabileceği, 3 ay boyunca bakıcıya ihtiyaç duyabileceğini, 2.250,00 TL kaçınılmaz tedavi giderinin bulunduğu tespit edilmiş olup, Maluliyet raporunun Konya BAM 3. Hukuk Dairesinin kaldırma kararına uygun olarak oluşturulan heyet tarafından usulüne uygun düzenlenmesi hususu nazara alınarak ilgili rapor yargılamaya esas alınmıştır.
Dosya tazminat hesabı için aktüerya bilirkişisine tevdii edilerek; 30/01/2023 tarihli aktüerya raporunda,19.06.2019 günü meydana gelen trafik kazasında yaralanıp 9 (dokuz) ayda iyileşen, bu sürenin 3 (üç) ayında bakıcıya ihtiyaç duyan ve %15 oranında malul kalan davacı ……….’ın 19.06.2019 — 19.03.2020 Tarihleri Arası 9 Ayfık Süre ile Sınırlı Geçici İş Göremezlik Süresinde Uğradığı Maddi Zararının ; 17.184,30 TL, 20.03.2020 — 14.08.2040 Tarihleri Arasındaki Süre ile Sınırlı Sürekli İş Göremezlik Devresinde Uğradığı Maddi Zararının ; 250.687,40 TL, 19.06.2019 — 19.09.2019 Tarihleri Arası 3 Aylık Süre ile Sınırlı İyileşme Süresinde Bakıcı Giderinden Doğan Maddi Zararının ; 7.675,20 TL, Fatura Edilemeyen ve Belgeye Bağlanamayanı Kaçınılmaz Tedavi Giderlerinden Doğan Maddi Zararının; 2.250,00 TL, PMF 1931 Yaşam Tablosu ile Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik Hükümlerine Göre ‭277.796,9‬0 TL, olduğu tespit edilmiştir. Konya BAM 3. Hukuk Dairesinin kaldırma kararına ve usulüne uygun düzenlenmesi hususu nazara alınarak ilgili rapor yargılamaya esas alınmıştır.
Tüm dosya muhtevası birlikte değerlendirildiğinde; yargılamaya esas alınan kusur, maluliyet ve aktüerya raporları da nazara alınarak; kaldırma kararına göre düzenlenen ve yargılamaya esas alınan bilirkişi raporu ile birlikte davacı vekilinin 2. Celsedeki ıslah yapılmayacağına yönelik beyanları dikkate alınarak, davacının sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 146,327,43 TL, bakıcı giderlerinden kaynaklanan maddi zarar için 7.675,20 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zararı için 2.250,00 TL tazminatın davalılar …… ve …….’dan olay tarihi olan 19/06/2019, davalı sigorta şirketi yönünden (sigorta limitleri dahilinde) 15/08/2020 temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacının yapılan sosyal ekonomik durum araştırmasına göre kaza tarihinde emekli olduğu, emeklilik maaşı dışında gelirinin bulunduğu dair herhangi bir muteber delil sunulmadığı anlaşılmakla geçici iş göremezlik dönemine ilişkin zararlar ispatlanamadığından bu yöndeki taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar kaldırma kararında davalı İdris vekilinin azil işlemlerinin davalıya usulüne uygun şekilde bildirilip bildirilmediği hususunun tespiti istenilmiş ise de; UYAP sisteminden ve dosya kapsamında yapılan araştırmalarda, davalı ……. vekili Av. …….’yı azletmiş ise de, ilgili azilname gerekçeli kararın yazımı sonrası davalı vekilinin 21/06/2022 tarihli beyanlarından evvel mahkememize bildirilmediğinden bu tarihten önceki yapılan tüm usulü işlemler geçerli kabul edilmiştir.
Daha evvel mahkememiz 14/04/2022 tarihli kararı ile manevi tazminat hususunda hüküm kurulduğundan ve manevi tazminat yönünden mahkememiz hükmünün kaldırıldığına dair herhangi bir ibare bulunmadığından manevi tazminat talepleri hususunda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” şeklinde davanın kısmen kabulü ile; davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile; sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 146,327,43 TL, bakıcı giderlerinden kaynaklanan maddi zarar için 7.675,20 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zararı için 2.250,00 TL tazminatın davalılar ……. ve …….’dan olay tarihi olan 19/06/2019, davalı sigorta şirketi yönünden( sigorta limitleri dahilinde) 15/08/2020 temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zarara ilişkin talebin reddine, manevi tazminat talepleri hususunda herhangi bir istinaf talebi veya kaldırma kararı bulunmadığından yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ceza mahkemesinde trafik bilirkişisi tarafından hazırlanan kusur raporu üzerinden mahkemenin bu raporu esas alarak yargılamaya devam etmesinin tarafı olmadığı mahkemede kendisini savunma hakkının bulunmadığından dolayı bu raporun esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmün dayanağı bilirkişi raporunda belirtilen kural ihlali ile mahkemenin gerekçesinde belirtilen kusurun birbiri ile çeliştiğini, mahkemece müvekkilinin azlettiği vekile tebligatlar yapıldığını, bu yapılan tebligatların da usulsüz olduğunu, müvekkilinin savunma hakkının kısıtlandığını, yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre kaza tarihi 19/06/2019 tarihinde yürürlükte olan Erişkinler İçin Engelilik Değerlendirmesi Hakkındaki Yönetmeliğin esas alınması gerektiğini, yerel mahkemece manevi tazminat yönünden herhangi bir istinaf veya kaldırma kararının olmadığı gerekçesiyle yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair verilen kararın da usul ve yasaya aykırı olduğunu, manevi tazminatın belirlenirken tarafların kusur ve maluliyet durumunun dikkate alınması gerektiğini, yerel mahkemenin manevi tazminat yönünden verdiği kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ………. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan maluliyet raporu yönetmeliği ve içerinin maddi hata içerdiğini, söz konusu davada kaza tarihinin 19/06/2019 olduğunu, maluliyet raporunun kaza tarihi dikkate alınarak erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkındaki yönetmeliğe göre rapor düzenlenmesi gerektiğini, dava konusu kazaya sebebiyet veren ve müvekkili şirket tarafından sigortalanmış olan aracın poliçesinin 12/03/2016 tarihinde düzenlendiğini ve dava konusu kazanın 24/03/2016 tarihinde meydana geldiğini, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni genel şartlar hükümlerinin uygulanacağının açık olduğunu, davacının kalıcı maluliyeti nedeniyle işbu dava öncesinde 29.087,00 TL ödeme yapıldığını ve müvekkili şirketin söz konusu borçtan ibra edilmiş olduğunu, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddinin gerektiğini, geçici iş göremezlik, geçici bakıcı gideri ve tedavi gideri tazminatlarının poliçe kapsamında olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla tazminat bakımından hesaplama yapılması halinde aktüeryal yöntem ve %1,8 teknik faiz uygulanması gerektiğini, mahkeme kararının kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini dilemişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İDM CE DAİREMİZCE VERİLEN KALDIRMA KARARI DOĞRULTUSUNDA İŞLEM YAPILMASINA
BU BAĞLAMDA
1,8 teknik faizin ve engelliler yönetmeliğinin uygulanması gerektiği ,maluliyete itiraz ve Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları, idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GEREKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE Aynı kaza ile ilgili olmak üzere İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların ve bu genel şartlarla belirlenen Özürlülük ölçütü yönetmeliği ile Engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Bu halde Söz konusu belirlemenin Adli Tıp/Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlar tarafından (çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak) uzmanlık alanlarına göre, HMK’nun 275 inci maddesi gereğince oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan çalışma gücü ve maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
O halde mahkemece, yukarıda verilen hukuksal bilgiler dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu … İhtisas Kurulu’ndan veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarından davacının maluliyeti olup olmadığı, yaralanmasının niteliği, iş güçten kalma süresinin tespiti bakımından Aym’ ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından Her ne kadar somut olayda kaza tarihi 01/09/2013 tarihinden sonra ise ve Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre karar verilmesi yerindedir
ANCAK
Yukarıda da belirtildiği üzere Söz konusu belirlemenin Adli Tıp/Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlar tarafından (çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak) uzmanlık alanlarına göre, HMK’nun 275 inci maddesi gereğince oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan çalışma gücü ve maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Oysa Somut olayda İDM tarafından selçuk Üniversite hastanesinden rapor alınmış ise de ,heyette 1 adli tıp uzmanı bulunmakla birlikte diğer heyete dahil olan bilirkişiler araştırma görevlisi olup, (çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulan uzman heyet niteliğinde olmadığından bu raporun hükme esas alınarak karar verilmesi yanlıştır.
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne uygun ve kişideki şikayetler dikkate alınarak usule uygun heyet teşkili suretiyle rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi doğrudur
Keza
AYM ‘ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak 01/06/2015 tarihli genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM verilen iptal kararı doğrultusunda PMF 1931 E GÖRE HESAP yapan ek rapora göre karar vermek doğrudur.
Davalı sigorta vekilinin kabul edilen bakıcı ve tedavi giderinin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçelerinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre 6704 SAYILI KANUNUN 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNİN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ’’ İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR.
Bu halde davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.
KEZA
Destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılırken sigortacı tarafından yapılan ödeme tarihindeki verilere göre hükmedilmesi gereken alacak miktarı hesaplanarak, ödenmesi gereken miktarla ödenen miktar arasında KTK’nın 111. maddesinde belirtildiği şekilde fahiş bir fark olup olmadığı değerlendirilip, şayet ödenmesi gereken destekten yoksun kalma tazminatı ile ödenmiş olan miktar arasında fahiş fark olduğu saptanırsa, davalı sigortacı tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, rapor tarihindeki verilere göre hesaplanan tazminat tutarından, davalı tarafından yapılan ödemelerin yasal faiz oranında güncellenerek düşülmesi sonucunda oluşan duruma göre karar verilmesi gerektiği, bu kapsamda öncelikle ödeme tarihi baz alınarak ödemenin yeterli olup olmadığı bilirkişi tarafından değerlendirilerek olmadığının tespit edildiği, sigorta yönünden de ödeme tarihinden rapor tarihine kadar yapılan ödemeye yasal faiz işletilerek hüküm kurulması doğrudur
Kusura itiraz
Konya … Asliye Ceza Mahkemesinin 23/03/2020 tarihli ……. esas sayılı dava dosyasında aldırılan kusur raporunda özetle; ……. plakalı Minibüs Sürücüsü …….’nın kazanın oluşumunda 2918 sayılı KTK nun Madde-58 riayet etmemek, (“araç sürücüleri araçlarını, kenarında durdurmaları gerekir.”) Kurallarını ihlalden asli kusurlu, yolcu ……’ın ise bu kazada herhangi bir kural ihlali yapmadığından kusursuz olduğu görüş ve kanaatini bildirmekle ve kaza tespit tutanağı ve toplanan delillere uygun bulunmakla,KAZANIN BELİRTİLEN ŞEKİLDE GERÇEKLEŞTİĞİ SABİT OLUP yeniden rapor alınmayarak hüküm tesisi isabetlidir
ANCAK
Dairemizin kaldırma kararında manevi tazminata yönelik açık bir esastan ret kararı verilmediği hüküm bir bütün olduğundan ve tüm karar açısından kaldırma kararı verilip, yeniden verilecek hükümde manevi tazminatın değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla davalının buna yönelik itirazı yerinde olup tazminat miktarının uygunluğunun tespiti gerekmektedir
Manevi tazminatın çok taktir edildiği istinafı yönünden;
Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri,davacının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumuna, davacının kaza nedeniyle % 15 oranında meslekten kazanma gücünü kaybettiği ve iyileşmesinin 9 ay olduğu gözetilip,davalının kusur durumu ve olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olduğu bu itibarla davalı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
HMK’nin 355. maddesinde, “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” 353. maddesinde, “ (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; … b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1)…, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, … duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemelerini içermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıda belirtilenler dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek manevi tazminatın 20.000,00 TL olarak belirlenip, davalı idris vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda manevi tazminat açısından kabulüne, davalı sigorta vekilinin tüm itirazlarının REDDİ ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı …….. vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE,
Davalı ………. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararın KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar korunmak suretiyle)
DAVANIN KISMEN KABULÜ ile;
1-Davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile; sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 146,327,43 TL, bakıcı giderlerinden kaynaklanan maddi zarar için 7.675,20 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zararı için 2.250,00 TL tazminatın davalılar ……… ve …….’dan olay tarihi olan 19/06/2019, davalı sigorta şirketi yönünden (sigorta limitleri dahilinde) 15/08/2020 temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zarara ilişkin talebin REDDİNE,
2-Manevi tazminat talebinin kabulü ile; 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılar ……… ve …….’dan olay tarihi olan 19/06/2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
3-Alınması gereken 12.039,81 TL harçtan peşin alınan 75,15 TL ve tamamlama harcı olarak alınan 585,54 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.379,12 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, (davalı sigorta şirketinin 10.081,90 TL’sinden diğer davalılar ile birlikte sorumlu tutulmasına, diğer davalıların tamamından sorumlu olmasına,)
4-Davacı tarafça yatırılan 722,89 TL harç giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafından kaldırma kararı öncesi yapılan yargılama gideri 650,00 TL bilirkişi ücreti, 1.135‬,35 TL ………. Fakültesi Adli Tıp rapor ücreti ile posta tebligat gideri 489,25 TL toplamı olan 2.274,60 TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 2.072,16 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, (davalı sigorta şirketinin 1.835,93 TL’sinden diğer davalılar ile birlikte sorumlu tutulmasına,)
7-Davacı tarafından kaldırma kararı sonrası yapılan yargılama gideri 500,00 TL bilirkişi ücreti, 193,57 TL noter masrafı, 394,50 TL posta gideri toplamı, 1.324,78,00 TL …………. Fakültesi Adli Tıp rapor ücreti toplamı olan 2.412,85‬ TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 2.198,10 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, (davalı sigorta şirketinin 1.947,52 TL’sinden diğer davalılar ile birlikte sorumlu tutulmasına,) bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 13. Bendine göre; arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre hazineden ödenen toplam 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin kabul/talep oranına göre hesaplanan 1.224,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına, bakiyesinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
9-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden maddi tazminat yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 25.000,42 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen (sigorta şirketi yönünden sigorta limitleri dahilinde) alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden manevi tazminat yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalılar …. ve …….’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
11-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen maddi tazminat yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 17.184,30 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
12-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının HMK’nın 333. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
13-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı ………’a iadesine,
14-Davalı tarafça yapılan 492,00 TL istinaf başvuru gideri ile 111,10 TL posta tebligat gideri olmak üzere toplam 603,10 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı ……..’a ödenmesine,
15-İstinaf eden davalı sigorta şirketinden alınması gereken 10.673,61 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 2.668,41 TL nin mahsubu ile bakiye 8.005,20 TL eksik harcın davalı sigorta şirketinden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
16-İstinaf aşamasında davalı sigorta şirketi ve davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerilerinde bırakılmasına,
17-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
18-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (238.730,00 ) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.17/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.