Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1801 E. 2023/2085 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 17/10/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 03/04/2023
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : 1-
VEKİLİ : AV.
DAVALILAR : 2-
3-
VEKİLİ : Av.
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 17/10/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 18/10/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 18/10/2019 tarihinde davalı … sevk ve idaresindeki mülkiyeti davalı…’e ait olan … plakalı araç Üçpınar sokak istikametinden Kovanağzı Caddesi istikametine…. sokağı kullanarak …. sokak kavşağına geldiğinde aracın ön kısmı ile müvekkili …sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklete çarpması sonucu müvekkilinin BTM ile giderilemeyecek derecede vücudunda kemik kırıkları olduğunu, müvekkilinin olay sonrasında eski sağlığına kavuşamadığını ve halen tedavisinin devam ettiğini, …’ün tam kusurlu olduğunu, müvekkilinin davalı … hakkında Cumhuriyet Başsavcılığının …. soruşturma numarası ile şikayetçi olduğunu, taraflar arasında arabuluculuk süresi işletilmiş ancak anlaşmanın sağlanamadığını, davalı … adına kayıtlı Aksaray İli, Merkez İlçesi …. Mah. …. Ada, … Parselde kayıtlı taşınmazın ve davalı… adına kayıtlı … plakalı aracın kayıtları üzerine ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir konulmasına, müvekkilinin çekmekte olduğu acılar sebebiyle 80.000,00 TL manevi tazminatı olay tarihi 18/10/2019 itibariyle işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı araç sürücüsü … ve araç sahibi…’den müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesine, Kaza sebebiyle ortaya çıkan geçici iş gücü kaybı için 100,00 TL devlet tarafından karşılanmayan ve öngörülemeyen sağlık giderleri için 100,00 TL bakıcı giderleri için 100,00 TL sürekli iş gücü kaybı için 100,00 TL olmak üzere toplamda 400,00 TL maddi tazminatın HMK 107 çerçevesinde ileride harcı tamamlanarak artırılmak üzere (sigorta şirketi için poliçe limiti ve kapsamı ile sınırlı olmak üzere ve suretiyle) sigorta şirketi dışındaki davalılar için olay tarihi 18/10/2019’dan sigorta şirketi için 2918 sayılı Kanunun 99.maddesi uyarınca 27 Şubat 2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin sürücüsü olduğu aracın sigortasının bulunduğunu trafik sigorta poliçeleri gereğince davacının tazminat taleplerinin poliçe limitleri dikkate alınarak sigorta şirketine yöneltilmesini ve hüküm kurulurken yalnızca sigorta şirketi aleyhine hüküm kurulmasını talep ettiklerini, davacının uğradığı zararların sebebinin dava konusu trafik kazası olduğunun ispat edilmesi gerektiğini, olayda müvekkilinin kasti bir hareketi olmadığını, karşı tarafın taleplerinin yasal şartlarının oluşmadığını ayrıca davacının yaşı değerlendirildiğinde çeşitli rahatsızlıklarının sebebinin yanlış yönlendirme yaparak trafik kazasından kaynaklandığını iddia etmektedir, bu nedenle davacı tarafın iddia ettiği vakıaların çoğu kısmının kaynağının müvekkilinin karıştığı kaza olmadığını, kazanın oluş biçimi değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı…Katılım Sigorta …. Şirketi’nin süresi içerisinde cevap dilekçesi vermediği görüldü.
Davalı…’ün süresi içerisinde cevap dilekçesi vermediği görüldü.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; “Mahkememizden verilen 16.09.2021 tarih ve …. Esas … Karar sayılı kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesi’nin 22.12.2021 tarih ve …. Esas …. Karar sayılı kararı ile kaldırılmasına karar verilerek dosya mahkememize iade edilmekle, dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp yargılamaya devam edildiği görüldü,
Bam Kararı doğrultusunda mahkememiz dosyasının mahkememizce re’sen seçilen Aktüerya Bilirkişi Av…a tevdii edildiği, bilirkişi Av…. …’un 18/01/2023 tarihli raporuna göre ise ; 18,10.2019 günü meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanıp 9 ayda İyileşen, bu sürenin ilk 4 ayında bir başkasının bakımına ihtiyaç duyan ve 9623,2 oranında malul kalan davacı ….’ın; 18.102019 – 18.07.2020 Tarihleri Arası 9 Aylık Süre ile Sınırlı Geçici İş Göremezlik Süresinde Uğradığı Maddi Zararının ; 15.53447 TL, 19.07.2020 — 17,08.2037 Tarihleri Arasındaki Süre ile Sınırlı sürekli İş Göremezlik Devresinde Uğradığı Macddi Zararının ; 314.359.27 TL, 18.10.2019 — 18.02.2020 Tarihleri Arası 4 Aylık Süre ile Sınırlı İyileşme Süresincde Bakıcı Giderinden Doğan Maddi Zararının 9.221,62 TL, ) Fatura Edilen ve Fatura Edilemeyip Belgeye Bağlanamayan Kaçınılmaz Tedavi Gidarlerinden Doğan Maddi Zararının 4.250,00 TL olduğunu bildirir rapor düzenlemiştir.
Her ne kadar kısa kararın A bendinin 3.maddesinde “Davacının bakıcı giderleri için 9.221,62 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü 26/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve … kaza tarihi olan 18/10/2019 dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde hüküm kurulmuş ise de; Davacı tarafın bakıcı giderleri talebinin 9.220,79 TL olduğu sehven mahkememizce 9.221,62 TL olarak yazıldığı, bu hususun maddi hatadan kaynaklandığı, kısa kararın A bendinin 3.maddesi’nin “Davacının bakıcı giderleri için 9.220,79 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü 26/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve …..den kaza tarihi olan 18/10/2019 dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde düzeltilmesinin gerektiği, HMK.’nun304.maddesinde; (1) Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yapıldığı, mahkememizin kısa kararının 1.maddesindeki yapılan yanlışlığın maddi hatadan kaynaklandığı ve düzeltilmesinin kısa kararla çelişki oluşturmayacağından kısa kararın A bendinin 3.maddesinin aşağıdaki şekilde düzeltilmesine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizce 18/01/2023 tarihinde alınmış olan tazminata yönelik son rapor taraflara tebliğ edilmiş, söz konusu rapor doğrultusunda davacı vekilince 26/01/2023 tarihinde bedel artırımına ilişkin dilekçe sunulmuş ekinde bedel artırmaya yönelik harcın tamamlandığına dair dekont fotokopisi de eklenmiş olup, söz konusu gerek rapora gerek ise bedel artırımına yönelik taleplere karşı davalılar … ve… vekilince gerek bilirkişiye gerek ise ıslaha karşı itiraz dilekçesi sunulmuş, bununla birlikte yapılan incelemelerde davacı vekilince bozmadan önce ve bozmadan sonra gerek ıslah gerek ise bedel artırımı dilekçelerinin sunulduğu, yani davacı vekilince 26/01/2023 tarihinde yapılan bedel artırımı itirazının usule aykırı olduğu anlaşılmakla davacının yapmış olduğu 16/05/2022 tarihli bedel artırımı dilekçesi dikkate alınmıştır.
Özetle: BAM’ın bozma kararı uyarınca yapılan yeni yargılamada bozma gerekçeleri de dikkate alınarak tanıklar dinlenmiş, kusur raporu alınmış, çıkan kusura göre yeniden güncel hesaplamalar tespit edilerek mahkememizce aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” şeklinde davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, davacının talepleri olan maddi tazminat açısından, davacının uğramış olduğu geçici iş gücü kaybı olan 15.534,47 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü 26/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve … kaza tarihi olan 18/10/2019 dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının kaza nedeniyle uğramış olduğu öngörülemeyen sağlık gideri olarak 4.250,00 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü 26/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve …kaza tarihi olan 18/10/2019 dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının bakıcı giderleri için 9.220,79 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü 26/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve A….den kaza tarihi olan 18/10/2019 dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının sürekli iş gücü kaybı olarak 165.620,93 TL ‘nin müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine, (Fazlaya ilişkin talebin reddine) davacının manevi tazminat talebi açısından; davacının uğramış olduğu trafik kazası nedeniyle 35.000,00 TL’nin kaza tarihi olan 18/10/2019 tarihinden itibaren davalı sigorta şirketi hariç olmak üzere diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sürekli iş gücü kaybı olarak hüküm altına alınan 165.620,93 TL için talebine rağmen faiz talebine ilgili karar verilmemiş olmasının hatalı olduğunu, bu alacak kalemi yönünden de sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi 26.02.2020 tarihinden diğer davalılar yönünden kaza tarihi 18.10.2019 tarihinden itibaren faiz işletilmemiş olmasının hatalı olduğunu, kararda 16.05.2022 tarihli bedel artırım dilekçesinin nazara alındığı ifade edilmiş olmasına karşın nazara alınmadığı bildirilen 26.01.2023 tarihli bedel artırım dilekçesinde ki tutar nazara alınmak suretiyle reddedilen tutar üzerinden davalı lehine ücret takdir edilmiş olması hatalı olduğunu, müvekkili lehine hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının somut olayın şartlarına göre müvekkilinin yaşadığı acıyı dindirmekten uzak olduğunu, ATK raporunda davalı …’e % 85, müvekkiline %15 kusur izafe edilmiş olduğunu, davalının tam kusurlu olması karşısında raporun müvekkiline kusur verilmesi hatalı olduğunu, müvekkilinin kalıcı iş gücü kaybı oranı, geçici iş göremezlik oranı ve bir başkasının bakımına muhtaç olduğu süre ile SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri, geçici ve kalıcı iş gücü kaybı nedeniyle uğranılan maddi tazminat miktarları düşük hesaplandığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve… vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece yargılama esasına dikkate alınan maluliyet raporunun kara tarihi ile geçerli ve yasal yönetmelik usullerine uygun şekilde düzenlenmediğini, mezkur raporların trafik kazası arasında illiyet bağını ihtiva etmediğini, yerel mahkemenin esasında tanzim edilen hesaplama bilirkişi raporunda mevzuata ve içtihatlara uygun hesaplama yönteminin kullanılmadığını, yerel mahkeme kararı esasında mezkur kazada davacının müterafik kusurunun dikkate alınmadığını, ilgili kararın bozularak tazminat hesabından müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, müvekkillerinin arabuluculuk görüşmelerine katılmadığından dolayı müvekkilleri lehine reddedilen kısımlar bakımından vekalet ücretine hükmedilmemesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalılar vekili istinaf kanun yoluna başvuru yaparken karşılanması gereken harç ve masrafları yatırmadığından, 6100 s. HMK.’nın 344. Maddesi gereğince mahkememizce 15/05/2023 tarihli istinaf harç ve masrafların tamamlanması için düzenlenen ihtarname davalılar vekiline 20/05/2023 tarihinde tebliğ edilmiş ancak ihtarnamede belirtilen 1 haftalık kesin süre içinde davalılar tarafından harç ve masrafların yatırılmadığı görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı gereğince; Davalılar … ve… vekilinin 12/05/2023 tarihinde istinaf konun yoluna başvurduğu, harç ve masrafları yatırmaması nedeniyle düzenlenen ihtarnamenin kendisine 20/05/2023 tarihinde tebliğ edildiği ancak verilen 1 haftalık kesin süre içinde harç ve masrafları karşılamadığı anlaşıldığından, davalı tarafın istinaf kanun yoluna başvuru talebinin HMK.m.344 gereğince yapılmamış sayılmasına karar verilmekle inceleme davacının istinafı ile sınırlı yapılmıştır.
İDM CE DAİREMİZCE VERİLEN KALDIRMA KARARI DOĞRULTUSUNDA İŞLEM YAPILMASINA
BU BAĞLAMDA
Davacı vekilinin Aktüerya raporunun ve maluliyet raporu içeriğine istinafı yönünden
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Bu halde Aym ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Bu halde mahkemece Adli tıp kurumunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlendiği raporun AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre geçerli olduğu, Her ne kadar somut olayda kaza tarihi 01/09/2013 tarihinden sonra ise ve Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli tıp kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre ve usule uygun heyet teşkili suretiyle rapor alınarak sonucuna göre karar vermek gerektiği AYM iptal kararı sonrası dosyaya sunulan ATK raporunun 1 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre düzenlenen raporuna ve aktüerya bilirkişisinden PMF 1931 e göre düzenlenen ek rapor alınarak karar verilmesi doğrudur.
Davacı vekilinin kaldırma kararı sonrası ıslaha göre karar verilmesi gerektiği istinafı
Somut olayda öncelikle davacının ilk davasının kısmi dava mı belirsiz alacak davası mı olduğunun tespiti gerekmektedir.
HMK 107.maddede belirsiz alacak davası düzenlenmiş olup,
MADDE 107– (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda,hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
Buna göre davacı taraf talep artırım dilekçesi ile talebini artırabilecektir. Talep artırım, niteliği itibari ile davalı taraf aleyhine esaslı bir değişiklik olup, davalı tarafın, duruşmada bulunmadığı durumlarda tebligat yolu ile bu istemden haberdar edilmesi zorunludur.
Belirsiz alacak davası olarak açılan davalarda davacı talep sonucunun belirlenmesi talep sonucunun artırılması şeklinde olmaktadır. Belirsiz alacak davasında talebin belirlenmesinde karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurulmasına gerek bulunmaz. Ancak davacı tarafından talep sonucu belirlendikten sonra alacağının daha fazla olması halinde davacının talep sonucunu artırmak için ıslah yoluna başvurması yani ıslah suretiyle talep sonucunu artırması mümkün olacaktır.
6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Bu açıklamalara göre davanın belirsiz alacak davası olarak açılması halinde davacının öncelikle talep sonucunu belirlemesi, talebin belirlenmesinden sonra alacağın belirlenen miktardan daha fazla olduğunun anlaşılması halinde davacının ıslah yolu ile dava değerini arttırması gerekecektir. Yargıtay uygulamalarına göre trafik kazalarında yaralanmadan kaynaklanan tazminat davalarının belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir. (Yargıtay 17 HD 2015/14980 E 2018/8201 K )
Zaman zaman, 6100 sayılı Kanun ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür.
Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanunun 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü, belirsiz alacak davasında zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak dava açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir. Oysa kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği prensibi gereği, anılan maddeyle kısmi davaya ilişkin düzenleme yapıldığı düşünülerek ve Kanundaki sınırlamalara dikkat edilerek kısmi dava açılabilecektir.
Somut olayda, dava dilekçesinde, davanın açıkça, belirsiz alacak davası türünde açıldığından belirsiz alacak davası olduğunun kabulü gerekir.
Nitekim yargıtay 17 hd nin 2019/2997 esas 2021/331 karar sayılı ilamı.
Somut olayda davacı HMK 107. Madde gereği maddi tazminat talep etmiş, birinci artırım dilekçesi ile talebini yükseltmiş, daha sonra kaldırma sonrası alınan ek rapora göre de davasını ıslah etmiş, ancak yeniden rapor alınması nedeniyle bu kez 3. Kez artırım yapmak istemektedir.
Gerek HUMK. 83 ve devamı maddesi gerekse 6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. HUMK’nın 83. (6100 sayılı HMK m. 176), maddesinde ise ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir. Islahın amacı, yargılama süresinde, şekli ve süreye aykırılık sebebi ile ortaya çıkacak maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmaktır. Bununla birlikte talep miktarı ıslah ile arttırılabilecektir. Ancak taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Bu halde mahkemenin 09/05/2022 tarihli rapora göre karar vermesi doğrudur.
ANCAK
Davalı yararına ıslah edilen miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilmiştir. Mahkemece ıslah talebi kabul edilmediğine göre, bu miktar üzerinden davalı lehine vekalet ücreti takdiri doğru görülmemiştir. Dava tam kabul gibi değerlendirilip hüküm kurulmalıdır.
Keza davacı taraf sürekli iş gücü kaybı olarak hüküm altına alınan 165.620,93 TL için talebine rağmen faiz talepleriyle ilgili karar verilmemiş olması hatalıdır. Bu alacak kalemi yönünden de sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi 26.02.2020 tarihinden diğer davalılar yönünden kaza tarihi 18.10.2019 tarihinden itibaren faiz işletilmemiş olması hatalıdır. İtiraz yerindedir.
Kusura itiraz
Ankara Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 30/09/2020 tarihli raporda Davalı sürücü …’ün %85 oranında kusurlu olduğu, davacı sürücü …..’ın %15 oranında kusurlu olduğunun bildirildiği görülmüş,kaldırma sonrası alınan İTÜ raporu da aynı mahiyette olmakla çelişki giderilmiş olup itiraz yersizdir.
Manevi tazminatın az taktir edildiği istinafı yönünden;
Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri,davacının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumuna, davacının kaza nedeniyle % 23,2 oranında meslekten kazanma gücünü kaybettiği ve iyileşmesinin 9 ay olduğu gözetilip,davalının kusur durumu (%85) ve olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın az olduğu, manevi tazminatın 50.000 TL üzerinden kısmen kabulünün gerektiğinin dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olacağı bu itibarla davacı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olduğu anlaşılmıştır.
HMK’nin 355. maddesinde, “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” 353. maddesinde, “ (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; … b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1)…, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, … duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemelerini içermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıda belirtilenler dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek manevi tazminatın 50.000,00 TL olarak belirlenip, davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda manevi tazminat açısından kabulüne, incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararın KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar korunmak suretiyle)
Davacının davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile,
Davacının talepleri olan maddi tazminat açısından,
1-Davacının uğramış olduğu geçici iş gücü kaybı olan 15.534,47 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü 26/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve ….den kaza tarihi olan 18/10/2019 dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacının kaza nedeniyle uğramış olduğu öngörülemeyen sağlık gideri olarak 4.250,00 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü 26/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve …den kaza tarihi olan 18/10/2019 dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacının bakıcı giderleri için 9.220,79 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü 26/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve ….den kaza tarihi olan 18/10/2019 dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının sürekli iş gücü kaybı olarak 165.620,93 TL ‘nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü 26/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve … kaza tarihi olan 18/10/2019 dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacının manevi tazminat talebi açısından;
1-Davacının uğramış olduğu trafik kazası nedeniyle 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 18/10/2019 tarihinden itibaren davalı sigorta şirketi hariç olmak üzere diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
2- Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
3-Alınması gereken 16.710,42 TL harçtan peşin ve tamamlama harcı olarak alınan toplam 1.458,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 15.252,05 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, (davalı sigorta şirketinin 12.125,37 TL’sinden diğer davalılar ile birlikte sorumlu tutulmasına, diğer davalıların tamamından sorumlu olmasına)
4-Davacı tarafından yatırılan 1.758,77 TL harç giderinin davalılardan müştereken ve müteselislen tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-6102 sayılı TTK’nun 5/A maddesi kapsamında arabuluculuğa başvurulduğundan ve ilk oturuma davacının katılıp davalılardan …. ve … katılmadıklarından 6235 sayılı Kanunu 18/A-11.-13.maddesi gereğince 1.360,00 TL arabulucuk ücretinin davalılar … ve ….’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad KAYDINA,
6-Davacı tarafından yapılan 7.408,20 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 6.593,29 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, (davalı sigorta şirketinin 5.241,67 TL’sinden diğer davalılar ile birlikte sorumlu tutulmasına,)
7-Davalı Sigorta Şirketi tarafından sarfına mecbur kalınan 5,50 TL yargılama giderinin davalı sigorta şirketi üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının Konya Bölge Adliye Mahkemesi .. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 22/12/2021 tarih ve …. Esas ….Karar sayılı ilamı doğrultusunda talep halinde davacıya İADESİNE,
9-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının Konya Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 30/09/2020 tarih ve ….Esas ….Karar sayılı ilamı doğrultusunda talep halinde davacıya İADESİNE,
10-Davalı… tarafından sarfına mecbur kalınan sarfına mecbur kalınan toplam 2.230,94 TL istinaf karar harcının Konya Bölge Adliye Mahkemesi .. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 22/12/2021 tarih ve … Esas, … Karar sayılı ilamı doğrultusunda talep halinde davalı…’e İADESİNE,
11-Davalı …. tarafından sarfına mecbur kalınan toplam 3.230,94 TL istinaf karar harcının Konya Bölge Adliye Mahkemesi .. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 22/12/2021 tarih ve …Esas, ….Karar sayılı ilamı doğrultusunda talep halinde davalı …’e İADESİNE,
12-Davalı sigorta şirketi tarafından sarfına mecbur kalınan 2.635,00 TL istinaf karar harcının Konya Bölge Adliye Mahkemesi .. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 22/12/2021 tarih ve … Esas, … Karar sayılı ilamı doğrultusunda talep halinde davalı sigorta şirketine İADESİNE,
13-Davalı sigorta şirketi tarafından sarfına mecbur kalınan 97,70 TL tehiri icra karar harcı ile 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 259,80 TL harcın davacıdan alınarak davalı sigorta şirketine VERİLMESİNE,
14-Davacı tarafından sarfına mecbur kalınan toplam 310,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
15-a)Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maddi tazminatın kabul edilen kısmı (194.626,19 TL) üzerinden hesaplanan 31.140,19 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan (sigorta şirketinin limiti dahilinde) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
16-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca manevi tazminatın kabul edilen kısmı ( 50.000,00 TL üzerinden) davacı vekili için 17.900,00 TL. nispi vekalet ücretinin davalı sigorta şirketi hariç olmak üzere diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
17-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca manevi tazminatın reddedilen kısmı yönünden davalılar …. ve …. lehine 17.900,00 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
18-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın, kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin istek halinde taraflara iadesine, karar kesinleşinceye kadar iade alınmaz ise gider avansının artan kısmının 6100 s. HMK.nun 333. maddesine göre karar kesinleştiğinde re’sen taraflara İADESİNE,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
19-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
20-Davacı tarafça yapılan 492,00 TL istinaf başvuru gideri ile 60,00 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 552,00 TL yargılama giderinin davalı taraftan müştereken ve mütelesilen tahsili ile davacıya verilmesine,
21-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan masrafların davalılar üzerinde bırakılmasına,
22-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
23-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (238.730,00 ) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.17/10/2023

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.