Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1643 E. 2023/1911 K. 02.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 02/10/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/02/2023
NUMARASI : ….. Esas ……. Karar

DAVACI :

VEKİLİ :
DAVALI : 1 –
DAVALI : 2 –

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 02/10/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 03/10/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 23/11/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; 24.11.2021 tarihinde davalı …..’nin ruhsat sahibi olduğu …… plakalı araç …’in sevk ve idaresi altında seyir halinde iken davacı ……….’nin ruhsat sahibi olduğu ……. plaka sayılı aracına Sille caddesinde kırmızı ışıkta beklerken arkadan çarparak maddi hasarlı trafik kazasına sebebiyet vermiş olduğunu, kazada ……. plakalı araç sürücüsü ve sahibi olan davalılar borçluların %100 kusurlu olduğunu ve davalı tarafın %100 kusurlu olduğu sigorta şirketlerinin iş bu durumu değerlendirdiği komisyon kararı olan SBM tutanakları ile de sabit olduğunu, müvekkilinin iş bu kaza nedeniyle aracında 69.040,14-TL hasar meydana geldiğini, davacının aracı …….’de onarıma girmiş olduğunu, buna ilişkin faturayı mahkememize sunduğunu, hasar bedeli zararı davacının kasko sigortası olan…… şirketi tarafından davacıya ödenmiş olduğunu, fakat davalıya ait ……. plakalı araca ait trafik poliçesinin limitinin dolması nedeniyle müvekkilinin aracında oluşan 73.000,00-TL değer kaybı zararı hiçbir şekilde tahsil edilememiş olduğunu, müvekkilinin trafik poliçesi limiti dahilinde ödeme yapılmışsa da yapılan bu ödeme müvekkilinin aracındaki zararı karşılar nitelikte olmadığını, davalıya ait aracın trafik poliçesinin limitinin dolması nedeniyle davacının aracında oluşan değer kaybı zararının hiçbir şekilde tahsil edilememiş olduğunu, bu nedenle davalılar hakkında Konya …… İcra Dairesi ……… Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatılmış olduğunu, icra takibine konu edilen 78.274,00-TL alacak davalı tarafa ait ……. plaka sayılı aracın sigorta limitinin dolması nedeniyle tahsil edilemeyen değer kaybı bedeline ilişkin…… Konya İcra Dairesi …… Esas nolu dosyası üzerinden başlatılan ilamsız icra takibine davalılar borçlular 19.09.2022 tarihli itiraz dilekçesi ile borcun tamamına itiraz ederek takibi durdurmuş olduklarını, davalıların itirazı mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Türk Borçlar Kanunu 49. maddesi “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde olduğunu, bu hali ile ………’ye ……. poliçe numarası ile zorunlu mali mesuliyet poliçesi ile sigortalı olan…… plakalı araç sürücüsü ve maliki asli kusurlu bir şekilde müvekkilinin aracının hasarlanmasına neden olduğundan davalılar 6098 sayılı TBK 49., maddesi gereğince, sigorta limitinin dolması nedeniyle davacıya ödenmeyen değer kaybı zararını gidermekle yükümlü olduğunu, meydana gelen hasara bağlı olarak müvekkiline ait…… plakalı araçta değer kaybı oluştuğunu, araç tamir ve boya işlemlerine maruz kalıp orijinalliğini yitirmiş olduğunu, davacıya ait araç 2015 model Toyota Corolla marka sedan tipli 167.980 KM’de olan hususi bir araç olduğunu, yapılan araştırma gereği 2015 model Toyota Corolla marka aracın kaza öncesi ortalama piyasa değeri emsal fiyat araştırmasından da görüleceği üzere 500.000,00-TL civarında olduğunu, iş bu kaza nedeniyle müvekkilinin aracında hasar meydana gelmiş olup, ikinci el araç piyasasında muadillerine kıyasla söz konusu araçta değer düşüklüğü olacağı kaçınılmaz olacağını ve onarılmış olsa bile kazaya uğrayan araba, tahribatın izlerini taşıyacağından onarıldıktan sonra rayiç değerinin olaydan önceki mübadele değerinden az olacağının aracın onarılmış durumdaki değeri, ne kadar iyi onarılmış olursa olsun kural olarak aynı nitelikteki hiç hasara uğramayan araç değerinden düşük olduğunu ve bu da cari değerinden kaybettirmekte olduğu değerlendirmesi yapıldığını, kaza nedeniyle müvekkiline ait araçta değer kaybı oluşmuş olduğunu, müvekkilinin bu nedenle aracında meydana gelen değer kaybının hesaplanması için bağımsız eksperden rapor talebinde bulunduğunu, talep üzerine hazırlanan ekspertiz raporuna göre müvekkiline ait araçta 73.000,00-TL tutarında Reel değer kaybı meydana geldiğini, davalıların, müvekkiline ait ……. plakalı aracında meydana gelen değer kaybı zararını tazmin etmesi gerekmekte olduğunu bu nedenle karşılanamayan ve müvekkilinin aracında meydana gelen değer kaybına ilişkin oluşan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını dosyaya sunmuş oldukları deliller de dikkate alınarak davalıların borçluların Konya ….. İcra Dairesi…… Esas nolu dosyasına yapmış oldukları itirazın iptaline, davalılar borçlular alacak miktarı likit olan takibe kötü niyetli olarak, hiçbir hukuki gerekçe ileri sürmeksizin itiraz etmiş olduklarını davalıların alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafa usulüne uygun davetiye çıkartıldığı ancak davaya cevap verilmediği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde;24.11.2021 tarihinde davalı ….’nin ruhsat sahibi olduğu ………. plakalı araç …’in sevk ve idaresi altında seyir halinde iken davacı …………………….’nin ruhsat sahibi olduğu …… plaka sayılı aracına Sille caddesinde kırmızı ışıkta beklerken arkadan çarparak maddi hasarlı trafik kazasına sebebiyet vermiş olduğunu, kazada ………. plakalı araç sürücüsü ve sahibi olan davalılar borçluların %100 kusurlu olduğunu ve davalı tarafın %100 kusurlu olduğu sigorta şirketlerinin iş bu durumu değerlendirdiği komisyon kararı olan SBM tutanakları ile de sabit olduğunu, müvekkilinin iş bu kaza nedeniyle aracında 69.040,14-TL hasar meydana geldiğini, müvekkilinin aracı …… Otomotiv’de onarıma girmiş olduğunu, buna ilişkin faturayı mahkememize sunduğunu, hasar bedeli zararı davacının kasko sigortası olan ………. şirketi tarafından davacıya ödenmiş olduğunu, fakat davalıya ait ………. plakalı araca ait trafik poliçesinin limitinin dolması nedeniyle müvekkilinin aracında oluşan 73.000,00-TL değer kaybı zararı hiçbir şekilde tahsil edilememiş olduğunu, davacı tarafa trafik poliçesi limiti dahilinde ödeme yapılmışsa da yapılan bu ödeme müvekkilinin aracındaki zararı karşılar nitelikte olmadığını, davalıya ait aracın trafik poliçesinin limitinin dolması nedeniyle davacının aracında oluşan değer kaybı zararının hiçbir şekilde tahsil edilememiş olduğunu, bu nedenle, davalılar hakkında Konya …… İcra Dairesi ……….. Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatılmış olduğunu, icra takibine konu edilen 78.274,00-TL alacak davalı tarafa ait ………. plaka sayılı aracın sigorta limitinin dolması nedeniyle tahsil edilemeyen değer kaybı bedeline ilişkin Konya …… İcra Dairesi ………… Esas nolu dosyasına yapmış oldukları itirazın iptaline, davalılar borçlular alacak miktarı likit olan takibe kötü niyetli olarak, hiçbir hukuki gerekçe ileri sürmeksizin itiraz etmiş olduklarını davalıların alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava ettiği, 6102 sayılı Türk Ticaret kanunun’na eklenen 5/A maddesi uyarınca 1.1.2019 tarihi itibarıyla Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Ayrıca Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. (HUAK m. 18/A/2, c. 1-3). Davacının arabulucuya başvurma zorunluluğunu yerine getirdiği bu halde, anlaşmazlığa ilişkin son tutanağı dava dilekçesine eklememesi şeklindeki noksanlıklar bu sayede tamamlanabilecektir. ARABULUCUYA BAŞVURULMADAN DAVA AÇILDIĞININ ANLAŞILMASI HALİNDE HERHANGİ BİR İŞLEM YAPILMAKSIZIN VE DOSYA ÜZERİNDEN DAVANIN, DAVA ŞARTI YOKLUĞU SEBEBİYLE USULDEN REDDİNE KARAR VERİLİR. (HUAK m. 18A/2, c.4; HUAK Yönetmeliği m. 22/3). Burada dava şartı arabuluculuk sürecinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115 inci maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde, gider avansı yatırılmasında veya gerekli hallerde teminat gösterilmesinde olduğu gibi TAMAMLANABİLEN BİR DAVA ŞARTI EKSİKLİĞİ OLARAK DÜZENLENMEDİĞİ GÖRÜLMEKTEDİR. BİR BAŞKA İFADEYLE, DAVA ŞARTI NOKSANLIĞININ GİDERİLMESİ VE ARABULUCUYA BAŞVURULMASI İÇİN MAHKEMECE DAVACIYA SÜRE VERİLMEYECEKTİR. (Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığı Yayını Birinci Baskı, Yazarlar; İlker Koçyiğit Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi Başkanı, Alper Bulur Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi) yine 7155 sayılı Kanun’un 23.maddesi ile eklenen 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-1.ve 2. Maddesinde;”(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklinde, 6100 sayılı HMK’nun 114/2.maddesinde;” (2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” şeklinde, HMK’nun 115/1.ve 2. maddesinde;” (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı, davacı tarafça arabuluculuk son tutanağını dosyaya sunduğu ancak dosya içerisinde yapılan inceleme sonucunda davacı tarafça arabuluculuk son tutanağını dosyaya sunmadığı 13/01/2023 tarihinde davacı vekili Av…………’a Muhtıra çıkartılarak işbu davaya ilişkin arabulucuya müracatının olup olmadığı, olmuş ise arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini mahkememize sunmak üzere BİR HAFTA KESİN SÜRE VERİLMESİNE, aksi halde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedileceği hususu İHTAR olunduğunu, çıkartılan muhtıra evrakının 26/01/2023 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmış olduğundan”6102 sayılı Türk Ticaret kanunun’na eklenen 5/A maddesi uyarınca 1.1.2019 tarihi itibarıyla Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında DAVA AÇILMADAN ÖNCE ARABULUCULUĞA BAŞVURULMUŞ OLMASI DAVA ŞARTI OLARAK KABUL EDİLMİŞTİR” şartı sağlanamadığı anlaşılmıştır. Davanın HMK’nun 115. Ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş olup vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili tarafından bu davanın öncelikle Konya ….. Asliye Hukuk Mahkemesine açıldığını, bu mahkemece Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiğini, bu karardan sonra arabuluculuğa 04/01/2023 tarihinde müracaat edildiğini ve arabuluculuk görüşmelerinin başladığını, görüşmelerin tamamlanamadan dosyanın Konya Ticaret Mahkemesine ulaştığını, arabuluculuk sürecinin tamamlanmasının sadece müvekkilinin inisiyatifinde bulunmadığını, mahkemece son tutanağın ibrazı için kesin süre verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen usulden ret kararı davacı tarafça istinaf edilmiştir.
Dava, maddi tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Türk Ticaret Kanunu’na 06/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle eklenen 5/A maddesi uyarınca, “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’ nun 18/A maddesi uyarınca, “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmünü taşımaktadır.
TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
Davanın konusu, dava dilekçesindeki talep sonucu, yani neticei talep esas alınarak belirlenir. Neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminata ilişkin olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartıdır.
Davacı, bir para alacağının tahsilini amaçladığından, tazminat davası açılmadan önce, yukarıdaki yasal düzenlemeye göre arabulucuya başvurulmuş ve arabulucu tarafından onaylanmış anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın dava dilekçesine eklenmiş olması dava şartı olarak zorunludur.
Bu halde somut uyuşmazlıkta; davacı maddi tazminat istemli davasında karşı işletmeye maddi tazminat istemli olarak 23/11/2022 tarihinde eldeki Konya ….Asliye Hukuk Mahkemesinde iş bu davayı açmıştır.İlgili mahkemece açılan davanın Ticari dava olduğundan bahisle 29/11/2022 tarihinde Konya Ticaret Mahkemesine GÖREVSİZLİK kararı verilmiştir.Davacı tarafından görevsizlik kararından sonra 04/01/2023 tarihinde Arabuluculuk başvurusunda bulunmuştur.Yukarıdaki kanun ibaresinde açıkca Arabuluculuk faaliyeti davanın açılmasında önce yapılmış olmasını aramıştır.Yine kanunda Görevsizlik halinde bu hükme bir istisnada getirilmemiştir.Dolayısıyla dava açım tarihi olan 23/11/2022 tarihinden sonra yapılmış olan bu başvuru halini sonradan giderilebilir dava şartı olarak görülmesi kanunun gerekçesine, güttüğü amaca ve lafzına açıkca aykırılık teşkil edecektir.
Bu halde açılan davanın Zorunlu arabuluculuğa tabi olan davaya sonradan yapılan arabuluculuk başvurusu geçerli olmadığından, davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
ANCAK
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na 06/12/2018 tarihinde yürürlüğe giren ve 7155 sayılı kanunun 23.maddesi ile eklenen madde 18/A’ya göre; “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir….” hükmü getirilmiştir.
01/02/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı yasa ile Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ile 01/01/2019 tarihinden itibaren ticari davalarda arabuluculuğa başvurunun dava şartı haline geldiği, yine 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na 06/12/2018 tarihinde yürürlüğe giren ve 7155 sayılı kanunun 23.maddesi ile eklenen madde 18/A’ya göre de, zorunlu arabuluculuğa tabi ticari davalarda, arabulucuya başvurulduğuna dair son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir suretinin sunulmasının dava şartı olduğu, bu tutanak sunulmadan açılan davalarda, mahkemece, tutanağın sunulması için davacı tarafa 1 haftalık kesin mehil verileceği, süreye rağmen tutanağın sunulmaması halinde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verileceği düzenlenmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda dava arkadaşlığı, mecburi ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında düzenlenmiştir. 6100 Sayılı Kanun’un “ihtiyari dava arkadaşlığı” başlıklı 57/3. maddesinde; davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması hallerinde, birden çok kişinin birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabileceği düzenlenmiştir. Davanın, birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğması, yalnız hukuki sebep olmayıp, bir olaya, yani aynı vakıaya ve fakat farklı hukuki sebeplere dayanılarak da birden fazla kişinin dava açması veya dava edilmesidir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesinde “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” ve aynı yasanın 88. maddesinde ise “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, ayrıca birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Somut olaya gelince; davalıların işleteni, sürücüsü olduğu aracın, neden olduğu trafik kazasında, tazminat talep edilmekte olduğuna göre, davalılar zarar gören davacı yönünden müteselsilen sorumlu olup, müteselsil sorumlu davalılar arasında ise zorunlu dava arkadaşlığı değil, ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Sigorta hükümleri TTK’da düzenlendiğinden, davalı sigorta hakkındaki dava mutlak ticari dava iken, haksız fiil sorumluları olan işleten ve sürücü davalı hakkındaki dava, mutlak ticari dava olmadığı gibi, bu davalıların sıfatlarına ve davanın niteliğine göre nisbi ticari dava da değildir. Davalı sigorta şirketi hakkındaki tazminat istemli davanın mutlak ticari dava olması ve 7155 sayılı yasanın 18/ A-2 maddesi uyarınca ticari davalarda zorunlu arabuluculuğa başvuru şartı yerine getirilmeden davanın açılması karşısında, mahkemece davalı şirket yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle, davanın usulden reddine karar verilmesi yerindedir.
Müteselsil sorumlu davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunması ve HMK’nın 58.maddesinde değinildiği gibi ihtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsız olmasına göre, her bir davalı yönünden açılan davanın zorunlu arabulucu kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Sigorta şirketleri dışındaki davalı … hakkındaki dava, mutlak veya nispi ticari dava niteliğinde olmamakla, ticari davalarda, davalar açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvuru dava şartı olan, zorunlu arabuluculuğa ilişkin yasa hükümleri bu davalı yönünden uygulanamayacaktır.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince, davalı … haricindeki davalı … yönünden tefrik kararı verilerek, tefrik edilen dosyada yargılamaya devam olunması gerekmesine rağmen, bu davalı yönünden de dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi hukuka uygun bulunmayıp itiraz yerindedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafça peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 03/10/2023

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.