Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1239 E. 2023/1653 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 13/09/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 21/12/2022
NUMARASI :

DAVACILAR : 1-
2-
3-
4-
5-
VEKİLİ :
DAVALI : 1-
DAVALI : 2-
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN …. KARAR SAYILI DOSYASI;
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 13/09/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 14/09/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekilinin asıl dosya dava dilekçesinden özetle; 20.05.2021 günü saat 10:45 sıralarında davalı sürücü …. idaresindeki … plakalı otomobili ile Meram ilçesi Karahüyük Mahallesi … Sokağı takiben seyredip yer işaret çizgileri ile bölünmüş yol olan Hatip Caddesi kavşağına geldiğinde sola dönüş yapmak için kavşağa giriş yaptığı sırada aracın sol ön yan kısmı ile solundan Gödene Toki istikametinden Hatip Caddesine takiben Antalya Çevreyolu Caddesi istikametine doğru seyreden sürücüsü müvekkil … idaresindeki motosikletin ön kısmının çarpması sonucu yaralanmalı/Ölümlü trafik kazası meydana gelmiştir. Meydana gelen kazada yolcu konumunda bulunan …. vefat ettiğini, Trafik kazasında eşini/annesini/kızını kaybeden davacıların, 6100 sayılı Yasa’nın 107 maddesi uyarınca toplanacak delillere göre, destekten yoksun kalma tazminat tutarları belirlenerek, belirlendiğinde TAMAMLAMA HARCI yatırıldıktan sonra, şimdilik, ….. için 250,00 TL, küçük … için 250,00 TL, …. için 250,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden; sigorta şirketi yönünden sigorta limitini aşmamak üzere temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkilime ödenmesine, … için 100.000,00 TL, Küçük çocuk … için 100.000,00 TL, … için 50.000,00 TL, … için 15.000,00 TL, …. için 15.000,00 TL olmak üzere toplam 280.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden işletilecek avans faizi birlikte davalı sürücü/işletenden müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkilime ödenmesine; İşleten/sürücünün taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına bu talebimizin kabul edilmemesi halinde İşleten ve sürücünün … plakalı aracı ve taşınır, taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacakları üzerine teminatsız olarak yada sayın mahkemece uygun görülecek oranda teminat yatırılmak sureti ile ihtiyati haciz konulmasına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini, davacı adına talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin birleşen Mahkememizin …. Karar sayılı dosyasında dava dilekçesinde ise özetle; Davaya konu olan 20/05/2021 günü saat 10:45 sıralarında davalı sürücü …. idaresindeki … Plakalı otomobili ile Meram ilçesi Karahüyük Mahallesi …. Sokağı mevkiinde Hatip Caddesi kavşağına geldiğinde sola dönüş yapmak için kavşağa giriş yaptığı sırada aracın sol ön yan kısmı ile solundan gödene toki istikametinden hatip caddesine takiben Antalya Çevreyolu Caddesi istikametine doğru seyreden sürücü … idaresindeki motosikletin ön kısmının çarpması sonucu yaralanmalı trafik kazası meydana gelmiştir. Meydana gelen kazada yolcu konumunda bulunan …’ın vefat ettiği, trafik kazasında kızını kaybeden davacının delillere göre belirlenecek destekten yoksun kalma tazminat tutarlarının işleten ve sürcü yönünden olay tarihinden sigorta şirketi yönünden sigorta limiit aşılmamak üzere temerrüt taririhden işletilecek faizi yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte tahsilini, …. icin 50.000,00TL manevi tazminatın işleten sürücüden olay tarihinden işletilecek avans faizi yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte işleten sürücüden alınarak müvekkiline ödenmesini, işleten sürücünün taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir haciz konulmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava ettikleri görülmektedir.
Davalı ….. vekilinin cevap dilekçesinde özetle; … plakalı araç, müvekkil şirket nezdinde 06.02.2021-2022 tarihleri arasında geçerli olmak üzere ………… sayılı KTK Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta Poliçesi ile teminat altına alınmış olup, poliçenin kaza tarihi itibariyle şahıs başına daimi sakatlık/ölüm teminat limiti 430.000,00 TL ile sınırlı olduğunu sigortalı … plakalı aracın yapmış olduğu kaza neticesinde …’nun vefatı sebebiyle maddi tazminat talebiyle huzurdaki dava ikame edilmiş ise de; haksız davanın reddi gerektiğini, müvekkili olan şirketin sorumluluğunun tespiti açısından davacının gerçektende destekten yoksunluk zararları olup olamadığının davacı tarafça ispatını, Davacı tarafın gerçek destekten yoksun kalma zararının tespiti için Hazine listesinde yer alan uzman aktüerden rapor alınmasını, Davanın Güvence Hesabına yöneltilmesini, temerrüde düşmemiş ve dava açılmasına sebebiyet vermemiş bulunan Müvekkili olan şirket aleyhine yargılama giderini, faize ve vekalet ücretine karar verilmemesini, karar verilmesi halinde müvekkili olan şirketin sorumlu olduğu azami poliçe teminat limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı dikkate alınarak yargılama giderine, faize ve vekalet ücretine hükmolunmasını; reddedilen kısım için yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep ettikleri şeklinde cevap vermiştir.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacılar tarafından 20.05.2021 tarihinde meydana gelen kaza ile ilgili olarak tazminat talebinde bulunmuştur. Davacıların davasının ve tüm taleplerinin reddi gerektiğini, 20.05.2021 günü meydana gelen elim olayda, davalının sorumluluğu bulunmadığını, Davacı …, kendi sevk ve idaresindeki motosiklette, müteveffa eşi …. ve çocukları … bulunmakta iken seyir halindedir. Motosiklet, plakasız ve tescilsiz durumdadır. Tek kişilik motosiklet üzerinde bulunan üç kişinin de kaskları bulunmadığını, motosiklet ile Hatip Caddesi’nden Antalya Çevre Yolu istikametine doğru seyir halinde olduklarını, kavşağa geldiğinde, motosiklet seyrine göre, sağ taraftan, kavşağa girerek, sola dönüş yapmak isteyen müvekkil davalı idaresindeki … plakalı araca çarpması ile olay meydana geldiğini, bu sırada, davacı …’ın eşi …. ağır yaralandığını, elim vefat gerçekleştiğini, davacıların tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddine karar verilmesini talep ettikleri, mahkemenizce ihtiyati haciz talebi yönünden kısmen kabul kararı verildiği, bu kararın itirazımız değerlendirilmek suretiyle kaldırılmasını talep ediyoruz. Müvekkil davalının şu an, ihtiyati haciz kararı ile karşılaşmasına neden olabilecek bir hukuki durum mevcut olmadığını, davacıların alacakları olduğu hususu dahi sabit olmamış iken, ihtiyati haciz kararı verilmiş olması, itiraz etmemizi gerektirdiğini, neticede davacıların talepleri, ayrı ayrı yargılamayı gerektirdiğinden, ihtiyati haciz kararının itirazıları değerlendirilmek suretiyle kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacı vekili davalı aleyhine Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davası açmıştır.
konunun 6098 sayılı TBK.nun 49.ve devam eden maddelerinde ve KTK.85. vd.eden maddelerinde düzenlendiği, TBK’nun 49/1.maddesinde;”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, TBK’nun 51/1. maddesinde;”Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” şeklinde, TBK. 53.maddesinde;”Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:1. Cenaze giderleri.2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” şeklinde, TBK.55/1.maddesinde;”Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.” şeklinde düzenlemelerin yapıldığı, KTK.85/1.maddesinde;”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde, KTK. 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde,KTK.91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK.92.maddesinde; “Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler, c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler, e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler. g) (Ek bent: 14/04/2016-6704 S.K. 4. mad.) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri, h) (Ek bent: 14/04/2016-6704 S.K. 4. mad.) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri, i) (Ek bent: 14/04/2016-6704 S.K. 4. mad.) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde; “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı ve destek yoksunluğuna ilişkin olarak “Sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. (17. HD. 20.3.18 TARİH 2016/4389 ,E VE 2018/2793 K.) desteğin, ölüm halinde fiilen mevcut olması şart değildir. İleride olması (farazi desteklik) da mümkündür. (HGK. 18.04.2007 tarih 2007/4-222 E. Ve 2007/222 K.) (DEstekten Yoksunluk Ve İş Göremezlik Tazminatı İle Aktüeryal Hesap Esasları, Memet Sinan CEBE İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi Hakimi, syf. 376-377), Destek Kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de kanunun nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır, yalnızca eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak biçimde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O durumda destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir şekilde devam edeceğinin anlaşılması yeterlidir.(HGK. 21.04.1982 GÜN, 1979/4-1528 E., 412 K.)(Destekten Yoksunluk Ve İş Göremezlik Tazminatı İle Aktüeryal Hesap Esasları, Memet Sinan CEBE İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi Hakimi, syf. 376-377) ANNE BABA- Anne ve babanın, çocuğa destekliği 4721 sayılı TMK. M. 328’den kaynaklanan yasal yükümlülüktür.(17. HD. 30.01.2018 Tarih 2016/11898 E ve 2018/386 K) ÇOCUĞUN
ANNE VE BABAYA- çocuğun anne ve babaya destekliği karinedir. Çocukların ana babaya destek olmaları, hayatın olağan akışına uygun bir durumdur. Nitekim Yargıtay kararlarında da açıkça, evladın ileride ana babasına destek olacağı karine olarak kabul edilmiştir. Bunun aksini iddia eden ispat etmek zorundadır. (HGK. 1982 tarih 1982/1528 E ve 1982/412 K.) Çocuğun ölmeyip yaşaması halinde, ileride anne babasına mali olarak ve bu mümkün olmasa bile hizmet ederek ve bakımlarını sağlayarak destek olacağının kabulü gerekir. (17. HD. 19.03.2018 TARİH 2016/15662 E ve 2018/2682 K.) Anne-babanın çocuğunun haksız fiil ve/veya akde aykırılık sonucu ölesi nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davalarında, çocukların anne-babaya destek olduklarının karine olarak kabulü gerekir. Anne-babanın, çocuğunun haksız fiil ve/veya akde aykırılık sonucu ölmesi nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davalarında, desteklik ilişkisinin varlığının ispatı için Sosyal Güvenlik Kurumundan gelir bağlanması şartının aranmaz (Y. İBBGKK. 22.06.2018 tarih 2016/5 E. Ve 2018/6 K.) Destekliğin, ölüm halinde fiilen mevcut olması şart değildir. İleride de olması mümkündür. (HGK. 18.04.2007 Tarih 2007/4-222 E ve 2007/222 K) destek olacak çocuk konusunda kesinlikle bir cinsiyet ayrımı söz konusu değildir. (HGK. 18.04.2007 tarih 2007/4-222 E ve 2007/222 K.) Ölen çocuk engelli doğal olarak destekliğin-den kural olarak bahsedilemez. Destek çocuğun öldüğünde evli ya da bekar olması da önemli değildir. Evli ya da bekar olması kazancın paylaşılması bakımından önemlidir.
EŞİN EŞE- Eşin eşe destekliği kuraldır. Bunun için eşlerin resmi nikahlı olması şart değildir. Davacı eş ile müteveffa eş boşanmış olsalar da fiilen birlikte yaşamakta iseler destek ilişkisinin devam ettiği kabul edilmelidir.( 17. HD. 14.5.2013 tarih 2012/9316 E ve 2013/6996 K.) Aktüerya Bilirkişisi….’ın Mahkememize sunmuş olduğu 22/08/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda; Delillerin, hukuki yorum, irdeleme ve nihai kararın takdiri Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ait olmak üzere PMF 1931 Yaşama Tablosu’na göre yapılan hesaplama sonucu; 21.05.2021 günü meydana gelen trafik kazasında vefat eden ….’ın; 1-) …’nin, ZMSS pollçesine göre tazminle sorumlu olduğu; a-)Eşi …’ın Destekten Yoksun Kalma Tazminatının; 167.344,26TL b-)Oğlu ….’ın Destekten Yoksun Kalma Tazminatının ; 68.074,16 TL c-)Annesi …’ın Destekten Yoksun Kalma Tazminatının ; 101.464,60 TL d-)Babası ….’ırı Destekten Yoksun Kalma Tazminatının ; 93.116,98 TL 2-) Sürücü / İşleten …’ın, tazminle sorumlu olduğu; a-)Eşi …’ın Destekten Yoksun Kalma Tazminatının; 248.096,88 TL b-)Oğlu ….’ın Destekten Yoksun Kalma Tazminatının ; 100,923,61 TL c-)Annesi …’ın Destekten Yaksun Kalma Tazminatının ; 150.426,74 TL d-)Babası ….’ın Destekten Yoksun Kalma Tazminatının ; 138.050,95 TL olduğu, temerrüt tarihinin, davalı …. yönünden, ana dava ve birleşen dava dosyalarında tebliğe ilişkin belge ve bilgi bulunmadığı, ancak dava dilekçelerinde tebliğ tarihi 14.06.2021 olarak bildirildiğinden, başvurunun yapıldığı tarihe 8 iş günü ilavesinin bittiği günü takip eden gün temerrüt oluşacağından 25.06.2021 tarihi, davalı … yönünden ise kazanın meydana geldiği 21.05.2021 tarihi olduğu, … plaka sayılı otomobilin hususi kullanrım amaçlı olması nedeni ile faiz türünün, yasal faiz olarak kabul edilmesi gerektiği, sonuç ve kanaatine varılarak taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olarak 7 (yedi) sayfa düzenlenen Tazminat Hesaplama Raporu , Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin takdirlerine sunulur şeklinde rapor sunmuştur. Yukarıdaki açıklamalar, Yargıtay kararları, dosyadaki tüm bilgi belge ve deliller bilirkişi raporları, bir bütün halinde değerlendirildiğinde asıl ve birleşen dosya yönünden Aktüer bilirkişi raporunun Mahkememizce de denetime elverişli somut olaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılarak; Asıl dosya yönünden,1-Maddi tazminat yönünden; A-Davacı (eşi) …’ın destekten yoksun kalma tazminatı 248.096,88 TL nin (davalı sigorta şirketi yönünden 167.344,26 TL ve temerrüt tarihi olan 25/06/2021 tarihinden başlamak ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) davalı …. yönünden 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, B-Davacı (oğlu) …’ın (velayeten …) destekten yoksun kalma tazminatı 100.923,63 TL nin (davalı sigorta şirketi yönünden 68.074,16 TL ve temerrüt tarihi olan 25/06/2021 tarihinden başlamak ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) davalı ….. yönünden 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, B-Davacı (annesi) …’ın destekten yoksun kalma tazminatı 150.426,74 TL nin (davalı sigorta şirketi yönünden 101.464,60 TL ve temerrüt tarihi olan 25/06/2021 tarihinden başlamak ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) davalı …. yönünden 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, ve birleşen dosya yönünden 1-Maddi tazminat yönünden A-A-Davacı (babası) ….’ın destekten yoksun kalma tazminatı 138.050,95 TL nin (davalı sigorta şirketi yönünden 93.116,98 TL ve temerrüt tarihi olan 25/06/2021 tarihinden başlamak ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) davalı …. yönünden 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, mahkememizce oluşan vicdani kanaat ile hükümdeki gibi karar verilmiştir.
Ayrıca manevi tazminat bakımından ise davacılar …, …, …, … ve ….’ın murisi ………20/05/2021 tarihinde geçirmiş olduğu kaza nedeniyle vefat ettiğini, davacı … ve ….’ın kızı, …’ın eşi, ….. annesi olan İnjila … yolcu olarak bulunduğu motosikletin karıştığı kaza sonucu vefatı nedeniyle yaşanan elim olay neticesinde tüm murislerinin zor günler geçirdiğini, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, haksız eylemin ağırlığı, kusur durumu ve diğer hususlar dikkate alınarak aynı zamanda “hükmedilecek bu para, zarara uğrayandan manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amcına göre belirlenmelidir, takdir edilecek miktarı mevcut halde elde edilecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” (Yüksek Yargıtay 4. HD’nin 06/06/1999 Tarih, 3872/5240; 4. HD’nin 18/06/1998 tarih, 16/89/4951 ), “hükmedilcek bu para, zarara uğrayandan manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amcına göre belirlenmelidir, takdir edilecek miktarı mevcut halde elde edilecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır”, Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebi ile duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde bulundurularak hak ve nesafet çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır, zira TMK’nın 4. Maddesinde kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre takdir edeceği öngörülmüştür.( Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 23/02/2015 Tarih 2013/16396 Esas 2015/3179 Karar) anılan emsal kararların da dikkate alınması ve Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 23/02/2015 Tarih 2013/16396 Esas 2015/3179 Karar yine HGK’nın 23/06/2004 tarihli, 13/291-370 sayılı kararında “22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır” şeklinde hüküm geçtiği görülmekle davacıların, davasının kısmen kabul kısmen reddi ile ayrıca anılan emsal kararlar olay tarihi ile karar tarihi arasındaki geçen süre de dikkate alınarak mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
Davacının Davasının Kısmen Kabul, Kısmen Reddi İle;
A-ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
1-Maddi tazminat yönünden;
Davacı (eşi) ….’ın destekten yoksun kalma tazminatı 248.096,88 TL nin (davalı sigorta şirketi yönünden 167.344,26 TL ve temerrüt tarihi olan 25/06/2021 tarihinden başlamak ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) davalı …. yönünden 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
Davacı (oğlu) …’ın (velayeten …) destekten yoksun kalma tazminatı 100.923,63 TL nin (davalı sigorta şirketi yönünden 68.074,16 TL ve temerrüt tarihi olan 25/06/2021 tarihinden başlamak ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) davalı …. yönünden 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
Davacı (annesi) …’ın destekten yoksun kalma tazminatı 150.426,74 TL nin (davalı sigorta şirketi yönünden 101.464,60 TL ve temerrüt tarihi olan 25/06/2021 tarihinden başlamak ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) davalı …. yönünden 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Manevi tazminat yönünden;
Davacı (oğlu) …’ın (velayeten ….) 80.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ….’dan alınıp davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
Davacı (eşi) ….
70.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ….’dan alınıp davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
Davacı (annesi) … 25.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ….’dan alınıp davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
Davacı (kız kardeşi) … 7.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ….’dan alınıp davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
Davacı (kız kardeşi) …. 7.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ….’dan alınıp davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
B-BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN; (2021/705 Esas, 2022/81 Karar)
1-Maddi tazminat yönünden
Davacı (babası) ….’ın destekten yoksun kalma tazminatı 138.050,95 TL nin (davalı sigorta şirketi yönünden 93.116,98 TL ve temerrüt tarihi olan 25/06/2021 tarihinden başlamak ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) davalı …. yönünden 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Manevi tazminat yönünden;
Davacı (baba) …. 25.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ….’dan alınıp davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müteveffa ….’ın kaza anında istiap haddini aşmak suretiyle 2 yolcu olarak motosiklete bindiği tespit edildiğinden meydana gelen zarardan müteafik kusurlu kabul edilmesi gerektiğini, motosiklet sürücüsü …’ın kaza anında ehliyetsiz olup; müteveffanın ehliyetsiz eşinin motosikletine binmek suretiyle meydana gelecek zararı kabul ettiğini, dolayısıyla müterafik kusurlu olduğu kabul edilmek suretiyle tazminat hesabından ayrıca %20 oranında indirim yapılması gerektiğini, sigortalı araç sürücüsünün sulh ceza hakimliğindeki sorgusunda müteveffanın motosiklette kasksız şekilde 3 kişi olarak seyahat ettiğini belirttiğini, kasksız ve koruyucu kıyafet kullanmaksızın motosiklete binen müteveffanın zararın meydana gelmesinde müterafik kusurlu olduğunun açık olduğunu, dolayısıyla tazminat hesabından ayrıca indirim yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin yargılama gideri olan karşı vekalet ücretinden sorumluluğunun bakiye poliçe teminat limitinin tazminat miktarına oranına göre belirlenmesi gerektiğini, mahkeme tarafından davalı sigortalıya karşı hükmedilen miktar üzerinden hesaplanan yasal vekalet ücretinden müvekkili sigorta şirketinin sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden incelenerek hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamaların TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre hesap edilmesi gerekir iken PMF 1931 Yaşam Tablosuna göre hesap edilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilleri yönünden belirlenen maddi tazminat miktarının hatalı hesaplandığını, ilgili hesaplamanın eksik ve hatalı olduğunu, manevi tazminat miktarlarının ise yaşanan acı, elem ve kederi karşılar nitelikte olmamakla birlikte mevcut ekonomik şartlarda çok düşük kaldığını, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak maddi ve manevi tazminat taleplerinin temerrüt ve kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte manevi tazminat talepleri yönünden ….’dan, maddi tazminat talepleri yönünden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılar üzerine tahmiline (sigorta şirketleri yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile) karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Hesap raporuna ilişkin itirazın incelenmesinde :
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre rapor alınarak hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur itirazların reddi gerekmiştir.
2- İstiap haddı itirazının incelenmesinde:
Davacıların desteğinin kaza anında araçta yolcu olarak bulunduğu, kazanın istiap haddinin aşılmasından dolayı meydana gelmediği gibi, araç ruhsat bilgilerine göre aracın yolcu kapasitesinin sürücü dahil 3 kişi olduğu ve kaza sırasında da araçta sürücü dahil 3 kişi olması nedeni ile istiap haddi aşılmadığından müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği savunması da yerinde bulunmamıştır.
3- Müterafik kusur itirazının incelenmesinde:
6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52.maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı motosiklet sürücüsü olup, KTK. ve yönetmelik hükümlerine göre koruyucu ekipman olarak kask, dizlik vs. takması zorunludur. Davacının, kazanın akabinde düzenlenen otopsi raporunda ölüm sebebinin genel beden travmasına bağlı çok sayıda kaburga kırığı ve bu kırıkla birlikte iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama olduğu anlaşılmakla birlikte bu durumun ölüme etkisi hususu tartışılmamıştır.
Bu durumda ilk derece mahkemesince ceza dosyası aslı istenerek veya temin edilememesi durumunda bu dosyayla ilgili tüm belgelerin fiziki çıktıları dosya içine alınarak murisin koruyucu ekipman olarak kask, dizlik takılı olup olmadığı, takılı değil ise bu durumun murisin ölümünde etkili olup olmadığı araştırılarak,
Takılı olmadığının tespiti durumunda koruyucu ekipman olarak kask, dizlik takılmamasının ölüme etkisi olup olmadığı hususlarının belirlenebilmesi için Adli tıp kurumundan koruyucu ekipman takılı olması halinin murisin ölümünde etkili olup olmadığı hususunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime uygun rapor alınarak sonucuna göre tazminattan indirimin yapıp yapılmayacağı tartışılarak karar verilmesi gerekirken davalının bu savunması üzerinde hiç durulmadan karar verilmesi ve hiç tartışılmaması doğru görülmemiş olup davalının buna yönelen istinafı yerindedir.
Yine Müteveffanın ehliyeti olmayan kişinin motorsikletine bilerek bindiği ve bu nedenle müterafik kusurlu olduğu iddiasına yönelik olarak hiçbir araştırmanın yapılmadığı anlaşılmakla olay tarihi itibariyle motorsiklet sürücüsü … ‘ın ehliyetinin olup olmadığı,varsa ne sınıf ehliyetinin bulunduğu tespit edilerek müteveffanın motorsiklet sürücüsünün motorsikletine ehliyetsiz olduğunu bilerek bindiği hususunun tespiti durumunda zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebileceği hükmü uyarınca indirim yapılaması gerektiğinin düşünülmemesi de doğru değildir . İtiraz yerindedir.
4-Poliçe limiti ile sorumluluk itirazının incelenmesinde:
Davalı sigorta şirketinin poliçe limiti kaza tarihi itibariyle 430.000,00 TL olup davalı sigorta şirketine yükletilecek yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin sorumlu olduğu miktara oranlanarak hüküm altına alınması gerekir İDM tarafından bu husus dikkate alınarak karar verildiğinden itirazın reddi gerekmiştir.
5- Manevi tazminat miktarına ilişkin itirazın incelenmesinde:
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde ; “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” hükmü düzenlenmiş madde metninden de anlaşıldığı üzere, haksız eylem sonucu bedensel zarar görenin yakınları yararına manevi tazminata karar verilebilmesi için, zarar görenin yaralanmasının ağır bedensel zarar niteliğinde olması gerekmektedir. Ağır bedensel zarar, kanunda tanımlanmamış olup, yaralanmanın özelliğine ve yarattığı sonuçlara göre mahkemece takdir edilecektir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, Ceza Mahkemesinin kararı kusur durumu ve yukarıda açıklanan ilkeler, davalının eylemindeki hukuka aykırılığın tespitinin sağlayacağı manevi tatmin ile birlikte değerlendirildiğinde İDM’ince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlanının Yerinde OLDUĞU anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davacılar vekilinin istinaf talebinin reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE;
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan, başvuru harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran taraflara iadesine,
5-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.13/09/2023

Başkan Üye Üye Katip

e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.