Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/889 E. 2022/991 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR : 1- … – …
2- … – …
3- … – …
4- … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 1- … SİGORTA ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : 2- … HAZIR BETON MADENCİLİK İNŞAAT MALZEMELERİ SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – 0998008376200013
VEKİLİ : Av. … – […] UETS
DAVALI : 3- … – …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 28/04/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13/07/2007 günü müteveffa …’nun Edirne’den İstanbul’a doğru seyir halindeyken Çerkezköy istikametinde geçirmiş olduğu maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle aracını kenara çekip araçtan indiğini, aracını kontrol ederken davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan … plakalı davalı … İnş. Malz. San. ve Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı ve davalı sürücüsü …’ın sevk ve idaresindeki aracın yasal sınırın üzerinde yüklü, süratli ve kontrolsüz bir şekilde müteveffanın aracına çarpıp araç dışında bulunan müteveffanın üzerine devrildiğini, kaza sonucu müvekkillerin desteği müteveffa …’nun hayatını kaybettiğini, müteveffanın ölümü ile eşi …, çocuklarından %40 oranında engelli …, … doğumlu ve %48 engelli … ve … doğumlu …’ın babalarının maddi ve manevi desteğinden yoksun kaldıklarını, çocuklarından … ve …’nin engellilik durumlarından dolayı ömür boyu bakıma muhtaç durumda olduklarını belirterek destekten yoksun kalan eş … için 100,00-TL, çocuklar için 100,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatı ve tüm davacılar için toplamda 100,00-TL cenaze ve defin gideri zararı olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik toplamda 500,00-TL maddi tazminatın işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden, sigorta şirketi yönünden olay tarihindeki sigorta limitleri aşılmamak üzere temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte davalılardan tahsilini, eş … için 30.000,00-TL ve çocukların her biri için ayrı ayrı 15.000,00’er TL olmak üzere toplam 75.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ilk karar evvelinde davada talep artırım ve ıslah talebinde de bulunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davaya konu kazanın 2007 yılında gerçekleştiğini, zamanaşımı süresinin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl olduğunu, zamanaşımı süresinin dolduğunu, kazanın kaynağının müvekkilinin bağlı olarak çalıştığı işverenin müvekkilinin kullandığı araca her defasında alabileceğinden fazla yükleme yapması olduğunu, müvekkilinin defalarca işverenine bu şekilde yola çıkılmaması gerektiğini belirtmişse de işverenin bu uyarıları dikkate almayarak müvekkilini bu şekilde çalıştırmaya devam ettiğini, müvekkilinin içinde bulunduğu zor durumdan dolayı işverenine karşı gelemediğini, sağlıklı bir sürüş olmaması sebebiyle kazaya sebebiyet verildiğini, müvekkilinin işverenin tedbirsizliğinden kaynaklı kazadan dolayı kötü günler geçirdiğini, müvekkilinin malvarlığının zarara uğradığını ve herhangi bir geliri bulunmadığını belirterek bu nedenlerle davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından tanzim edilen 26/11/2006- 26/112007 vadeli zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, SGK tarafından davacının hak sahiplerine 26.486,00-TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, sigortalının kusur oranı dahilinde müvekkil şirketten bu tutarın 18.540,00-TL’sinin rücu edildiğini, kaza tarihi olan 13/07/2007 tarihinde poliçe teminat tutarının 60.000,00-TL olduğunu, icra dosyasına yapılan toplam 32.076,00-TL ödeme düşüldüğünde kalan miktarın 27.924,00-TL olduğunu belirterek davanın reddini, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna dair yetki itirazının kabulünü, davaya konu talebin zamanaşımına uğraması sebebiyle ve meydana geldiği iddia edilen zararın kaza ile illiyeti bulunmaması sebebiyle davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Hazır Beton Madencilik İnşaat Malzemeleri Sanayi Ve Ticaret Limited Şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazanın 2007 yılında gerçekleştiğini, davanın 13/05/2016 tarihinde açıldığını belirterek davaya konu tazminat taleplerin zamanaşımına uğramış olduğunu, müvekkil firmanın çok sayıda araca sahip olduğunu, müvekkilinin bulunduğu bölgede tanınan ve güvenilen köklü bir firma olduğunu, davaya konu kaza neticesinde …’ün tır aracını emniyet şeridine çektiğini, ancak davacıların murisi aracı kasası sağ şeritte, kupası emniyet şeridinde olacak şekilde olduğu yerde bıraktığını, kazanın fark edilmesini sağlayacak herhangi bir işaret de koymadığını, bu esnada … plakalı araç ile aynı yönde seyretmekte olan müvekkil şirket çalışanı … havanın karanlık olması ve kaza sonrası araçların koymakla yükümlü olduğu belirleyici işaretlerin konulmamış olması sebebiyle kazayı uzaktan fark edemediğini, …’ün mirasçıları tarafından açılan tazminat davasında ilk kazada davacıların murisi …’nun tam ve asli kusurlu olduğunun belirtildiğini, kazanın gerkçekleşmesinde asli kusurun davacıların murisinde olduğunu, müvekkil şirket işçisinin herhangi bir kusuru bulunmadığını belirterek bu sebeple davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “…Tüm izah edilen nedenlerle mahkememizce yapılan yargılama neticesinde 17/11/2020 tarih ve … E., … K. sayılı ilam ile davada karar verilmiş, verilen karar taraf vekillerinin istinafı üzerine Konya BAM 3. H.D.’nin … E., … K. Sayılı ve 12/07/2021 tarihli ilamı ile kaldırılmıştır.
Kaldırma ilamında özetle; Davacı vekili tarafından müştereken ve müteselsilen tahsil talep edilmiş olmasına rağmen İDM tarafından kusur oranlarına göre karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olup davacının itirazının kabulünün gerekmesi, destek payları yönünden anne ve baba payı yanlış hesaplanmış olup başka bir aktuerya bilirkişisinden diğer raporlar arası çelişkiler de giderilerek rapor alınması gerektiğinden davalılar vekillerinin itirazının kabulü , manevi tazminat yönünden davalı sigorta şirketine karşı açılmış manevi tazminat davasının olmadığı dikkate alındığında hüküm kısmının 16. maddesinde davacı … lehine sigorta şirketi aleyhine vekalet ücreti verilmesinin yerinde olmaması nedenleriyle verilen ilk karar kaldırılmıştır.
Kaldırma kararı sonrasında ilk karardan sonra bir kısım ödemeler olduğunun davacı vekili tarafından bildirilmesi üzerine İcra Dosyası geldikten sonra yapılan ödemeler de nazara alınmak suretiyle dosyanın istinaf kaldırma kararının 5. bendi de nazara alınmak suretiyle destek paylarının doğru hesaplanarak hesap raporu alınmasına karar verilmiş ve bilirkişiden hesabın PMF 1931 Yaşam tablosuna göre yapılması istenilmiş olup, sunulan 29/11/2021 tarihli raporda özetle; Davacı eş … yönünden 61.463,21-TL destekten yoksun kalma tazminatı, davacı … bakımından 255,71-TL destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmış, diğer davacıların ise destek tazminatının bulunmadığı ifade edilmiş, ayrıca icra dosyasına ilk karar sonrasında yapılan ödemelerin infaz aşamasında icra müdürlüğü tarafından dikkate alınması gerektiği beyan edilmiştir.
Davacılar vekili tarafından ilk karar evvelinde talep artırım ve ıslah dilekçesi sunulduğundan dolayı davanın kabulü yönünde karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirme neticesinde dosya kül halinde değerlendirildiğinde, kaldırma kararı neticesi istenen hususlarda nazara alınarak rapor alınmış, sunulan işbu rapor ilk karara dayanak rapordan daha fazla gelmiş, ancak ilk karar evvelinde talep artırım ve ıslah dilekçesi sunulduğundan dolayı mahkememizce ilk rapordaki şekliyle karar verilmiş ve kaldırma kararındaki diğer hususlar da nazara alınarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Davacının davasının talep arttırım ve ıslah dilekçesi de nazara alınmak suretiyle KISMEN KABULÜ İLE;
Davacılardan … için belirlenen 51.500,54-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihi olan 01/03/2016 tarihinden, diğer davalılar bakımından ise kaza tarihi olan 13/07/2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kayıt ve şartı ile davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile işbu davacıya verilmesine,
Davacılardan … için belirlenen 381,21-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihi olan 01/03/2016 tarihinden, diğer davalılar bakımından ise kaza tarihi olan 13/07/2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kayıt ve şartı ile davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile işbu davacıya verilmesine,
Davacılar … için talep edilen 100,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ve … için talep edilen 100,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile tüm davacılar bakımından talep edilen 100,00-TL cenaze gideri talepleri ile fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE,
Davacıların manevi tazminat taleplerinin KISMEN KABULÜ İLE; eş … için takdir edilen 10.000,00-TL manevi tazminat, çocuklar … için takdir edilen 5.000,00-TL manevi tazminat, çocuklar … için takdir edilen 5.000,00-TL manevi tazminat, çocuklar … Koyuncu ( … ) için takdir edilen 5.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam takdir edilen 25.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan sigorta şirketi dışındaki diğer davalılardan kaza tarihi olan 13/07/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak işbu davacılara verilmesine” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … Sigorta Şirketi vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; poliçe teminatı 60.000 TL olup SGK’nın rücu dosyası nedeniyle 32.076 TL ödeme yapılmış olup bakiye teminat limitinin 27.924 TL olduğunu, Yerel Mahkemece bu teminat limiti belirtilmeden “poliçe teminat limitiyle sınırlı olmak üzere” 51.881,75 TL’ye hükmedildiğini, İcra Müdürlüğünün daha önce yapılan ödemeleri değerlendirme, bakiye poliçe teminat limitini değerlendirme yetkisi bulunmadığını, dosyada alınan bilirkişi raporlarında davacıların PSD ödemesi nedeniyle bakiye zararları bulunmadığı tespit edilmesine karşın Yerel Mahkemece asgari ücret artışlarıyla bakiye zarar tespit oluncaya kadar tekrar tekrar rapor alındığını, bu açıdan da kararın hatalı olduğunu, asgari ücretin PSD bağlandığı tarih esas alınarak hesaplama yapılması, bakiye olması halinde güncel asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, 2017 yılında ilk rapor alınmış olup usuli müktesep hak çerçevesinde 2017 yılı asgari ücretine göre hesaplama yapılması gerektiğini, teminat limiti için müteveffanın anne ve babasının da dikkate alınarak garame paylaşımı yapılması gerekirken böyle bir ayrıma gidilmediğini, teminat limitinin bu paylaşıma göre değerlendirilmesi gerektiğini, tazminat hesaplamasında müteveffanın anne-babası için destek payı oranının düşük ayrıldığını, bu nedenle davacıların payının yüksek ayrıldığını, davacı tarafça ikinci kez yapılan ıslahın usule aykırı olduğunu, ayrıca bu ıslah ile ileri sürülen taleplerib kazanın üzerinden 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğradığını, sigortalı lehine manevi tazminat için yasal faize hükmedilirken müvekkil şirket için maddi tazminat açısından avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Hazır Beton Madencilik İnşaat Malzemeleri Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu olan kazanın 2007 yılında gerçekleşmiş olup, iş bu davanın ise 13/05/2016 tarihinde açıldığını, davayı kabul etmemekle birlikte; davaya konu tazminat taleplerinin zaman aşımına uğradığını, ayrıca davacının taleplerine konu ettiği alacakların belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesinin de hatalı olduğunu, hatalı kusur raporları dayanak alınarak karar verildiğini, davacıların murisi ve Mahmur Özgür’ün kazanın meydana gelmesinde asli ve tek kusurlu olduğunu, dosyada yapılmış olan hesaplamaların hiçbir şekilde kabul edilebilir olmadığını, yapılacak olan hesaplamanın davacının almış olduğu ücret olan çalıştığı döneme ait asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğini, oysa hükme de esas alınan ek raporda emsal ücret üzerinden hesaplama yapıldığını, ayrıca tazminat hesaplamasında da hataların mevcut olduğunu, davacının 03/11/2020 tarihli ıslah dilekçesinin kabul edilemez olduğunu, ıslah dilekçesinde de belirtildiği üzere davacının 23/03/2019 tarihli dilekçesi ile ıslah beyanında bulunduğunu, aynı davada ikinci kez ıslah yoluna başvurulamayacağını, müvekkili şirket açısından olay tarihinden itibaren ve avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkemece verilen kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın tümden reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekillik ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemede davaya konu olan trafik kazasının 2007 yılında gerçekleşmiş olup, iş bu davanın ise 13/05/2016 tarihinde açıldığını, davaya konu tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ayrıca davacının taleplerine konu ettiği alacakların belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesinin de hatalı olduğunu, dava dosyasındaki kusur raporları incelendiğinde Yerel Mahkemece hatalı kusur raporları dayanak alınarak karar verildiğini, kazanın vukuu bulmasında davalı müvekkili …’ın herhangi bir kusuru olmayıp asli kusurun müteveffa …’da olduğunu, dosyada alınan hesaplamaya ilişkin raporların kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davacılardan …’un (müteveffa …’nun eşi) yeniden evlenme olasılığının %2 olarak tespiti isabetli olmayıp Stauffer/Schaetzle tablosuna göre bu oranın %4 olduğunu, dolayısıyla hatalı olarak kurulan raporun hükme esas alınmasının usul yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu, tazminat hesaplamasında müteveffanın anne-babası için destek payı oranının düşük ayrıldığını, davacının 03/11/2020 tarihli ıslah dilekçesinini kabul edilemez olduğunu, Yerel Mahkemece hükme esas alınan faizlerin hatalı olup kararın bu yönden de yasaya aykırı olduğunu, davacıların murisinin ölümlü kazanın meydana gelmesine kendi kusuruyla neden olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde ortadan kaldırılarak, talepleri doğrultusunda yeniden bir hüküm tesis edilerek davanın tümden reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekillik ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İlk derece mahkemesince verilen ilk karara ilişkin olarak Davacılar ve davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Konya … ASLİYE Ticaret Mahkemesinin 17/11/2020 tarih … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen kararının eksik araştırma nedeniyle HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dava; ölümlü trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Zamanaşımı itirazı yönünden yapılan incelemede :
Haksız fiil 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiil sorumluluğundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açılacak davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağanüstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Ayrıca 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) konuya ilişkin 49 ve 72. maddelerinin de aynı yönde düzenleme içerdiği belirtilmelidir.
Aynı fiil bazen hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira, cezalandırma müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK’nun 60. maddesi uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşıına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nun 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış olmasıdır. Söz konusu kanun hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Öte yandan Ceza Kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi her halde olay tarihinden itibaren işlemeye başlar; sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi koşulu aranmaz.
Somut olayda; Kaza nedeniyle davalı …’in mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmıştır .Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına veya ölümüne neden olma suçu olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85. maddesi kapsamındadır ve dava zamanaşımı süresi 5237 sayılı TCK’nun 66/d maddesi uyarınca 15 yıldır. Davaya konu trafik kazası13/07/2007 tarihinde meydana gelmiş, eldeki dava ise 13/05/2016 tarihinde açılmıştır. Buna göre, eylem için öngörülen uzamış ceza zamanaşımı süresinin 15 yıl ve sürenin başlangıcının olay tarihi olduğu dikkate alındığında, dava tarihi olan 13/05/2016 tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Davalılar vekillerinin itirazı yerinde değildir.
2- Belirsiz alacak davası açılamayacağına ve ıslaha ilişkin itirazın incelenmesinde:
6100 sayılı HMK’nun belirsiz alacak davasının düzenleyen 107.maddesinde;”(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde olanaklıdır. Belirsiz alacak davası olarak açılan davalarda davacı talep sonucunun belirlenmesi talep sonucunun artırılması şeklinde olmaktadır. Belirsiz alacak davasında talebin belirlenmesinde karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurulmasına gerek bulunmaz. Ancak davacı tarafından talep sonucu belirlendikten sonra alacağının daha fazla olması halinde davacının talep sonucunu artırmak için ıslah yoluna başvurması yani ıslah suretiyle talep sonucunu artırması mümkün olacaktır.
6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Bu açıklamalara göre davanın belirsiz alacak davası olarak açılması halinde davacının öncelikle talep sonucunu belirlemesi, talebin belirlenmesinden sonra alacağın belirlenen miktardan daha fazla olduğunun anlaşılması halinde davacının ıslah yolu ile dava değerini arttırması gerekecektir. Yargıtay uygulamalarına göre trafik kazalarında yaralanmadan kaynaklanan tazminat davalarının ve destekten yoksun kalma tazminatı davalarının belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir.
Somut olayda 23/03/2019 yılında talep arttırım dilekçesi verildiği 04/11/2020 tarihinde ise ıslah dilekçesi verildiği anlaşılmakla davalıların ikinci ıslah dilekçesi verilemeyeceği ve belirsiz alacak davası açılamayacağı itirazlarının reddi gerekmiştir.
3- Kusura ve müterafik kusura ilişkin itirazın incelenmesinde:
Dosya içerisindeki ceza dosyasında alınan trafik ihtisas raporunda davalı sürücünün tali müteveffanın ise aslı kusurlu olduğunun rapor edildiği İDM tarafından Ankara Adli tıp trafik ihtisas bilirkişi raporlarında davalı sürücünün %25 kusurlu dava dışı müteveffanın %75 kusurlu olduğunun belirtildiği ceza dosyasında alınan ve mahkemece aldırılan kusur raporunun birbirini teyit ettiği anlaşılmıştır.
Olayla ilgili alınan Adli tıp trafik ihtisas bilirkişi raporları söz konusu kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu sonucuna varılarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı, ceza dosyasında alının rapor ile mahkemece aldırılan kusur raporunun birbirini teyit ettiği ve örtüştüğü, anlaşılmakla kusura yönelik itirazlar yerinde değildir.
Dosya içindeki beyanlar ve tutanak içeriklerinden kazanın müteveffanın kaza yaptığı araçtan inerek hiçbir önlem almadan araca baktığı sırada meydana gelmediği,müteveffanın müterafik kusurdan değil, ancak kendi kusurundan bahsedilebileceği, müteveffaya da bu nedenle %75 kusur isnat edildiği gözetildiğinde itirazların yersiz olduğu anlaşılmıştır.
4- Anne -baba payının yanlış hesaplandığına ilişkin itirazın incelenmesinde :
Yargıtay 17 HD nin pay esaslarına göre ;Çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır.
İDM tarafından kaldırma kararımız doğrultusunda başka bir bilirkişiden rapor alınmış olup rapor yukarıda açıklanan esaslara uygun olup itirazın reddi gerekmiştir.
5-Eşin evlenme ihtimalinin yanlış hesaplandığına ilişkin itirazın incelenmesinde:
Destekten yoksun kalma tazminatı hesaplarında dikkat edilmesi gereken hususlardan biri, dul eşin yeniden evlenme ihtimalinin nazara alınmasıdır. Hesaplama, bilinmeyen dönem için farazi bazı kriterlere göre yapılmakta ise de; evlenme ihtimali belirlemesinde dul eşin hesap tarihi itibari ile evlenip evlenmediği tespit edilebilir bir olgudur.İlk derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, … doğumlu olan davacı …’nin rapor tarihine (49 yaşına) kadar hala evlenmediği ve AYİM’in dul kalan kadın için hazırladığı yeniden evlenme şansı tablosuna göre %2 evlenme ihtimali kaldığı bilinen dönem gerçekliğinin yani rapor tarihindeki fiili durumun esas alınması yerinde olup davalılar vekilini itirazı yerinde değildir.(YARGITAY 4. Hukuk Dairesi 2018/2651 E 2020/70 K )
6- Faiz türüne ilişkin itirazın incelenmesinde :
Davacı vekilince destekten yoksun kalma tazminatı yönünden temerrüt faizi olarak avans faizi istenilmiş, mahkemece destekten yoksun kalma tazminatı yönünden avans faize hükmedilmiştir. Zarara neden olan araç kamyon olup ticari faaliyet sırasında zarara neden olmuştur. Bu itibarla davada temerrüt faizi olarak ticari faiz niteliğindeki avans faizine hükmedilmesi yerinde olup davalılar vekillerinin itirazı yerinde değildir.
7-Manevi tazminat miktarına yönelik itirazın incelenmesinde:
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde ; “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” hükmü düzenlenmiş madde metninden de anlaşıldığı üzere, haksız eylem sonucu bedensel zarar görenin yakınları yararına manevi tazminata karar verilebilmesi için, zarar görenin yaralanmasının ağır bedensel zarar niteliğinde olması gerekmektedir. Ağır bedensel zarar, kanunda tanımlanmamış olup, yaralanmanın özelliğine ve yarattığı sonuçlara göre mahkemece takdir edilecektir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, Ceza Mahkemesinin kararı,müterafik kusur ve yukarıda açıklanan ilkeler, davalının eylemindeki hukuka aykırılığın tespitinin sağlayacağı manevi tatmin ile birlikte değerlendirildiğinde İDM’ince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlanının Yerinde OLDUĞU anlaşılmıştır.
8- Davacı …’nin pay hesabının yanlış olduğuna ilişkin itirazın incelenmesinde :
Çocuklar herhangi bir okulda okumuyor yada okuma ihtimalleri yoksa erkekler için 18 yaş, kız çocuklar için 22 yaş, yüksek okul okumaları yada okuma ihtimalleri olması durumunda 25 yaşına gelince destekten çıkarılarak, çıkan çocuğun payı diğer paydaşlara dağıtılacaktır.Ancak özürlü çocuğun desteğin bakımına muhtaç olacağı açık olup Hükme esas alınan raporda davacı …’nin evlenme tarihinin esas alınarak deste payı hesaplanması usul ve yasaya uygundur. Davalı vekilinin itirazı yerinde değildir.(Yargıtay 17 HD 2013/11965 E 2014/16069 K)
9-Müteveffanın gelir durumuna ve sigorta ödemelerine ilişkin itrazın incelenmesinde:
Hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporunda sigorta ödemelerinin tenzil edildiği ve müteveffanın gelir durumunun emsal araştırması sonucuna göre belirlenmesine göre itirazların reddi gerekmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalı … Sigorta Şirketi’nden alınması gereken 3.544,04 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 886,01 TL nin mahsubu ile bakiye 2.658,03 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf eden davalı … Hazır Beton Mad. Ltd Şti.’den alınması gereken 5.251,79 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 1.312,95 TL nin mahsubu ile bakiye 3.938,84 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf eden davalı …’dan alınması gereken 5.251,79 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 1.312,95 TL nin mahsubu ile bakiye 3.938,84 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00 ) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. …


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.