Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/853 E. 2022/909 K. 15.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 15/04/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/01/2022
NUMARASI : …. Esas …. Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :
DAVA İHBAR
OLUNANLAR :
VEKİLİ :

VEKİLİ :
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 15/04/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 18/04/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 04/09/2020 tarihli dilekçesiyle; davacı sigorta şirketi ile dava dışı ….. arasında 30/06/2018 – 30/09/2019 dönemini kapsayacak şekilde geniş kapsamlı ticari paket yangın sigorta poliçesi tanzim edildiğini, …..’nin Konya …. Mahallesi’ndeki iş yerinde (marketinde) 20/06/2019 tarihinde yangın ve hasar meydana geldiğini, bina, dekorasyon, demirbaşlar ve emtiaların zarar gördüğünü, yangının davalılardan …..’nin üreticisi ve sahibi olup, her iki davalı tarafından kullanmak üzere …..’ye teslim edilen dikey buzdolabından çıktığının belirlendiğini, davacı sigorta şirketi tarafından meydana gelen zarar nedeniyle, poliçeye istinaden ….’ye 01/08/2019 tarihinde 485.000 TL. tazminat ödendiğini, davacı sigorta şirketinin yapılan bu ödeme ile …..’nin haklarına halef olduğunu, meydana gelen zarardan davalıların sorumlu olduğunu, davalılar hakkında alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalıların yaptığı itiraz üzerine takibin durduğunu ancak, davalıların itirazlarının haksız olduğunu beyan ederek, her iki davalının Konya .. İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı takibine yaptıkları itirazın iptali ile takibin devamına ve davalıların %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmelerine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılardan ….. vekili, öncelikle zamanaşımı, yetki, husumet itirazında bulunmuş, ayıp ihbarının zamanında yapılmadığını beyan etmiş, ayrıca dava dışı ….. ile …. arasındaki alt ariyet sözleşmesi hükümleri gereğince zarardan sorumlu olmadıklarını da beyan ederek davanın esastan da reddini istemiştir.
Davalılardan ….. vekili de, zarardan sorumlu olmadıklarını beyan ederek, davanın esastan reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Somut olayda ; Davalılardan ….. tarafından zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de; 6098 s. TBK’nin 72. maddesinde öngörülen haksız fiile ilişkin 2 yıllık zamanaşımı süresinin, 20/06/2019 yangın tarihinden dava tarihine kadar geçmemesi nedeniyle zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalılardan …. yetki itirazında da bulunmuş ise de; 6100 s. HMK’nin 16. maddesi gereğince, haksız fiilden kaynaklanan davaların haksız fiilin meydana geldiği yerde de açılabilecek olması nedeniyle yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalı taraf pasif husumet yokluğu itirazında bulunmuş ise de; davacı taraf, halef olduğu …..’ye, davalılarca ve ariyet ve alt ariyet sözleşmesi ile teslim edilen buzdolabından yangının çıktığını iddia ederek, buzdolabının sahibi …. ile bu buzdolabını sözleşme ile …..’ye teslim eden distribütör …..’ye karşı rücuen tazminat (itirazın iptali) davasını açtığından, her iki davalının da pasif husumet ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmış, pasif husumet itirazları reddedilmiştir.
Davacı sigorta şirketi tarafından, halefi olduğu ….. ile davalılardan ….. arasındaki, davaya ilişkin buzdolabının teslimi nedeniyle düzenlen alt ariyet sözleşmesinin, buzdolabından doğan bütün zararlardan …..’nin sorumlu olacağına ilişkin hükmünün, genel işlem koşulu sayılması istenilmiş ise de;
Yargıtay 11. HD’nin 27/06/2018 gün ve 2018/2469 E. 2018/4896 K. sayılı emsal içtihadına göre, “Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu anlamda sözleşmenin tipi, türü ve niteliği önem taşımaz. Sözleşme eşya hukukuna, usul hukukuna veya ticari bir alım satıma, sigorta hukukuna, bankacılık hukukuna vs. ilişkin olabilir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, genel işlem koşullarının üç aşamalı denetime tabi tutulması gerekir. Söz konusu denetim aşamaları; yürürlük (kapsam) denetimi, yorum denetimi ve içerik denetimidir.
Yürürlük denetiminde, genel işlem koşulunun karşı tarafın bilgisi dahilinde sözleşmeye konulup konulmadığına bakılmalı, müşterinin sözleşmeye genel işlem koşulu konulduğunu açıkça biliyor olması halinde diğer denetim aşamalarına geçilmelidir. Aksi halde diğer aşamalara geçilmeksizin genel işlem koşulu niteliğindeki hükmün sözleşmeden çıkarılması gerekmektedir. TBK m. 21 uyarınca, bir müşterinin önceden sözleşmedeki genel işlem koşulundan açıkça haberdar edilmesi, tek başına o hükmün geçerli hale geldiğini göstermez. Önceden müşteriye bildirilmemiş olan hükümler, genel işlem koşulu denetimine gerek kalmaksızın, sözleşmenin bir hükmü dahi sayılmamalıdır.
Şayet sözleşme, o sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı bir genel işlem koşulu taşıyorsa, yani şaşırtıcı hüküm içeriyorsa, bu nitelikteki hükümler yönünden, müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmiş olup olmadığı, bu hükmün müzakere edilip edilmediği önem taşımaksızın, o sözleşme hükmü TBK m. 21/2 uyarınca sözleşmeye yazılmamış sayılmalıdır.
Yürürlük denetimi kapsamında, genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerden müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmemiş ve onun tarafından kabul edilmemiş olması halinde veya şaşırtıcı hüküm içermesi halinde o hükümler sözleşmeye yazılmamış sayılır. Böyle bir durumda, sözleşmeyi düzenleyen taraf, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hükümler olmasaydı, o sözleşmeyi yapmayacak olduğunu söyleyerek, sözleşmenin geçersiz olduğu ileri süremez.
Yürürlük denetiminin aşılması halinde yapılması gerekli denetim aşaması “yorum” denetimidir. Belirsizlik ilkesi de denilen bu denetim modelinde, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hüküm içeriğinin ne olduğu konusunda bir anlaşmazlık bulunuyorsa, bu hükmün düzenleyen taraf aleyhine yorumlanması gerekir.
Sözleşmede, yürürlük denetiminin aşılması ve yorumu gerektirecek bir belirsizliğin bulunmaması veya bulunsa bile düzenleyen aleyhine yorum yapılmış olmasından sonra, sözleşmenin bir de “içerik” denetimine tabi tutulması gerekmektedir. İçerik denetimi yapılırken, genel işlem koşulu olduğu ileri sürülen hükmün “dürüstlük kuralı”na aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığına bakılacaktır. Hangi tür sözleşme hükümlerinin dürüstlük kuralına aykırı ve diğer tarafın şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olduğu hususu kanunda düzenlenmemiş olup, mahkemece her somut olayda bu durumun tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir.
İçerik denetimi aşamasında, sözleşme hükmünün dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve karşı tarafın şartlarını ağırlaştırdığının tespiti halinde, genel işlem koşulu niteliğindeki bu hükmün, yürürlük denetiminden farklı olarak, kanunun emredici hükmüne açık aykırılık sebebiyle kesin hükümsüz sayılması gerekir.
Genel işlem koşulu nedeniyle yazılmamış veya kesin hükümsüz sayılan sözleşme hükmünün, sözleşmenin uygulanmasında boşluk doğurması halinde, ortaya çıkan sözleşme içi boşluğun, hakim tarafından öncelikle yedek hukuk, bu yoksa MK m. 1. uyarınca örf ve adet hukukuyla, bu da yoksa hakimin hukuk yaratması yöntemiyle doldurulması gerekir.”
Davalı …. ile diğer davalı ….. arasında düzenlenen tarihsiz Ariyet Sözleşmesi’ne göre, “ariyet veren ……’ye ait olan soğutucuları, ….’nin Alt Ariyet Sözleşmesi ile satış noktalarına teslim etmesinin ve (iç ilişkide) soğutucuların iyi kullanılmaması, temizlik yükümlülüğünün yerine getirilmemesi sonucu meydana gelen hasar ve zarardan ve ayrıca soğutucuların muhafazası ve kullanımı esnasında gerek satış noktalarının, gerekse üçüncü şahısların uğrayacağı her türlü zarar ve kayıplardan ariyet alan (distribütör) …..’nin sorumlu olacağının” kararlaştırıldığı görülmüştür.
Davacı sigorta şirketinin halefi olduğu (alt ariyet alan/satış noktası) …. ile davalılardan (alt ariyet veren/distribütör) ….. arasında düzenlenen tarihsiz Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesine göre de, “satış noktası, soğutucuların muhafazası veya kullanımı esnasında gerek kendisinin, gerekse üçüncü şahısların uğrayacağı her türlü zarar ve kayıplardan münhasıran kendisinin sorumlu olduğunu ve üçüncü kişi ya da kuruluşlar tarafından …’ye karşı bu sebeple ileri sürülebilecek her türlü talep iddia ve alacaklardan ötürü ….nin maruz kalabileceği kayıp ve zararların tamamını ilk talepte derhal, nakden ve defaten tazmin etmeyi ve Distribütör tarafından ….’ye herhangi bir bedel ödenmesi halinde bu bedel için Distribütör’ün kendisine rücu hakkı bulunduğunu ve Distribütör’ün ilk talebinde bu bedeli derhal kendisine ödeyeceğini ve Distribütör’ün nezdindeki İşbu Sözleşmenin 3. maddesinde belirtilen teminatından da tahsil etme hakkının bulunduğunu, aşan kısım için ödeme yükümlülüğünün devam ettiğini, kabul ve taahhüt eder” düzenlemesinin bulunduğu görülmüştür.
Davacı taraf, özellikle Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesinin genel işlem şartı teşkil ettiğini iddia etmiş, uygulanmamasını istemiştir.
Yukarıda yazılı Yargıtay emsal içtihadında da açıklandığı üzere, öncelikle tarihsiz Alt Ariyet Sözleşmesi’nin, çok sayıda satış noktasına (alt ariyet alana) karşı sunulmak üzere hazırlanmış, tek seferlik olmayan, matbu, tip, örnek bir sözleşme niteliğinde olduğu, bu nedenle genel işlem şartı yönünden incelenebilecek bir sözleşme niteliğinde olduğu mahkememizce de kabul edilmiştir.
Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesinin, bu sözleşmeyi imzalayan alt ariyet alan (satış noktası) …..’nin bilgisi ve rızası dışında düzenlenmiş, örneğin değişik atıflar yoluyla tespit edilebilecek süpriz ya da şaşırtıcı bir madde olduğundan da söz edilmesi veya 3 sayfadan ibaret bir sözleşmeyi …..’nin imzalamadan önce okumasının ve incelemesinin engellendiğinden de söz edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu maddeden, sözleşme imzalanmadan önce …..’nın bilgisinin olmadığı kabul edilemeyecektir.
Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesinin yorumu gerektirmeyecek kadar açık olduğu da görülmüştür.
Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesinin, içerik yönünden yapılan denetiminde de, bu hükmün “dürüstlük kuralı”na aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi gerekecektir. Yargıtay’ın yukarıda yazılı emsal içtihadında da açıklandığı üzere, hangi tür sözleşme hükümlerinin dürüstlük kuralına aykırı ve diğer tarafın şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olduğu hususu kanunda düzenlenmemiş olup, mahkemece her somut olayda bu durumun tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir.
Alt Ariyet Sözleşmesi’nin her iki tarafının tacir olması, davacının halef olduğu …..’nin marketler zincirine sahip olması, Alt Ariyet Sözleşmesi’ne konu olan dolabın niteliği, kullanım amacı, …..’nin ticari faaliyetleri içerisindeki önem derecesi ile bu dolabın başka şekilde ikamesinin kolaylığı gözönünde bulundurularak, bu düzenlemenin …..’nin aleyhine olmakla birlikte, dürüstlük kuralına aykırı bir düzenleme olmadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca, …..’den basiretli bir tacir gibi hareket etmesinin bekleneceği, örnek olarak hazırlanan alt ariyet sözleşmesinin bu hükmüne itiraz etmesinin mümkün olduğu çünkü, soğutucunun kullanılmasında ….. ile davalı tarafın müşterek ekonomik menfaatinin bulunduğu, sözleşmeye konu olan soğutucu dolap ile aynı işlevi görecek başka bir soğutucu dolabın ilgili herkes tarafından bilinebilecek ortalama fiyatları ve …..’nin ticari hacmi ve ticari büyüklüğü içinde bu dolabın yer aldığı değer ve önem gözönünde bulundurularak, ….. tarafından satın alma dahil, değişik usüllerle başka şirketlerden de çok kolaylıkla temin edilmesinin de mümkün olduğu, …..’nin bu şartlar atında bu dolabı kullanmayı tercih etmesi karşısında, davalıların kötüniyetle hareket ettiğinden söz edilemeyeceği dolayısıyla, Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesi ve bağlantılı diğer maddelerinin, genel işlem koşulu teşkil etmeyeceği sonucuna varılarak, davacı tarafın bu hükmün genel işlem koşulu kabul edilmesi yönündeki talebi kabul edilmemiş, 4.7. maddenin ….. ile davalılar yönünden bağlayıcı olduğu sonucuna varılmıştır.
Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesinin genel işlem koşulu sayılamayacak olması karşısında, dava dışı ….’nin davalılardan tazminat isteme hakkının bulunmadığı kabul edilmiştir.
Kaldı ki, 14/10/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da açıklandığı üzere, bu dolapların kullanma kılavuzunda, “kesinlikle uzatma kablosu ve çoklu priz kullanılmamasının ve dolabı yerleştirirken duvar ile dolap arasında 15 cm boşluk bırakılmasının istenilmesine ve her türlü yerleştirmede dikkat edilmesi gereken en önemli noktanın kompresör grubu havalandırmasının engellenmemesi olduğunun” bildirilmesine rağmen, işyerinde bu dolapla ilgili çoklu piriz kullanıldığı, dolap ile duvar arasında 15 cm. mesafe bırakılıp bırakılmadığının ise belirlenemediği, yangının çıkış sebebinin ne olduğunu net olarak tespit etmenin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Yangının davalılardan ….’ye ait soğutucu dolaptan başladığı sabit olmasına rağmen, yangının üretim hatasından mı?, çoklu priz ve dolap yerleştirme konumu gibi kullanıcı hatasında mı? kaynaklandığı kesin olarak belirlenemediği görülmüştür. Yine, …..’nin talebiyle Konya .. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …. D.İş. sayılı tespit dosyasında düzenlenen, inşaat ve elektrik bilirkişisinin 12/07/2019 tarihli müşterek tespit raporunda da, yangının muhtemel sebebi meşrubat dolaplarının bulunduğu kısımdaki sağ köşede bulunan dolabın elektrik tesisatında meydana gelen ısınmadan kaynaklandığı tahmin edilmiş, yangının dolabın üretimindeki hatadan mı?, kullanım kılavuzunu aykırı kullanımdan doğan hatadan mı kaynaklandığı net olarak ortaya konulamamıştır. Mahkememizce davalıların kusurunun sabit görülmemesi nedeniyle de ….’nin davalılardan tazminat talep edemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Yargıtay 17. HD’nin 05/11/2018 gün ve 2018/406 E. 2018/10055 K. sayılı emsal içtihadına göre de, “Halefiyet ilkesi gereği davalıdan alacak talebinde bulunan davacı sigortacı, halefi olduğu sigortalısının haklarından fazlasına sahip olamaz.”
Bu nedenlerle, dava dışı …..’nin davalılardan tazminat isteyemeyecek olması karşısında, bu şirkete halef olarak dava açan davacı ….’nin de davalılardan (rücuen) tazminat (itirazın iptalini) isteme hakkının bulunmadığı sonucuna varılmış ve davacının her iki davalıya karşı açtığı itirazın iptali davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Her iki davalı feri nitelikte tazminat talebinde bulunmuş ise de;
2004 s. İİK’nin 67/2. maddesine göre, davanın reddi nedeniyle davacı sigorta şirketi takibinde haksız görülmekle birlikte, davacının aynı zamanda kötü niyetli olarak hareket ettiği de belirlenemediğinden ve 4721 s. MK.’nın 3/1. maddesine göre iyi niyet karine olarak mevcut olduğundan, her iki davalının şartları oluşmayan feri nitelikteki tazminat taleplerinin de reddine karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulumuştur.” şeklinde davacının her iki davalıya karşı açtığı davanın reddine, her iki davalının fer’i nitelikteki tazminat taleplerinin reddine, dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı …. vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın ayıp iddiasına dayandığını, ayıbın hak düşürücü süre içerisinde ihbar edilmediğine yönelik itirazları hakkında karar verilmeden eksik değerlendirme ile hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin sigortalı tacir ile diğer davalı arasında akdedilen ariyet akdinin tarafı olmadığını, pasif husumet ehliyetinin bulunduğu yönünde tesis edilen gerekçenin hatalı olduğunu, herhangi bir somut ve kesin delilin bulunmaksızın ve gerekçelendirilmeksizin yangının müvekkiline ait soğutucu dolaptan başladığının sabit kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı …. ile sigortalı …. arasında akdedildiği iddia edilen imzasız sözleşmedeki davanın reddine dayanak yapılan hükümlerin genel işlem şartı mahiyetinde olduğunu ve geçersiz olduğunu, TBK 21. Maddesi uyarınca genel işlem koşullarının bir sözleşme yapılırken düzenleyenin ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanmak amacıyla önceden tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri olduğunu, davalılardan ….’ya ait olan, diğer davalı …. tarafından müvekkilinin sigortalısının işyerine yerleştirilen buzdolabının yangına ve dolayısıyla müvekkilinin zararına sebebiyet verdiği gerçeğinin mahkeme dosyasında bulunan bilirkişi raporu, ekspertiz raporları ve kamera kayıtları ile sabit olduğunu, tanık beyanları ile de bu durumun teyit edildiğini, Yerel Mahkemece maddi tazminat istemli davanın reddi üzerine davalılar lehine 43.701,91 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin AAÜT 13/4 maddesine aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
davacı vekilinin sözleşmenin yetkisiz temsilci tarafından yapıldığı iddiası
HMK’nın 352 maddesinde yer alan” istinaf başvuru dilekçesinde başvuru sebepleri ve gerekçesinin bildirilmesi “355. maddesinde yer alan” incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı ancak, bölge adliye mahkemesinin kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözeteceği ” ve 357. maddesinde yer alan” bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı ve ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan delillerin bölge adliye mahkemesince incelenebileceği” hükümleri doğrultusunda davalının istinaf dilekçesinde belirttiği hususu ilk defe istinaf aşamasında ileri sürdüğü anlaşılmıştır
Davacı taraf yargılamanın hiçbir aşamasında imzalanan sözleşmenin yetkisiz temsilci tarafından yapıldığını ileri sürmemiştir.davacının temel itirazı bu sözleşmenin genel işlem koşullarına aykırılık oluşturduğuna ilişkindir.Yani davacı taraf ortada dava dışı şirketi bağlayıcı bir sözleşme imzalandığı kabul etmekle birlikte bunun genel işlem koşullarına aykırılık oluşturduğunu belirtmektedir.
Hatta 01/02/2021 tarihli cevaba cevap dilekçesinin 7. Sayfasında sözleşme imzalandıktan sonra dolabın sağlamlığının,çalışabilir durumda olup olmadığının denetimini ürünü teslim alırken yaptığını belirtmektedir.
Bu halde 357. maddesinde yer alan” bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı ve ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan delillerin bölge adliye mahkemesince incelenebileceği” hükümleri doğrultusunda davalının istinaf dilekçesinde belirttiği hususu ilk defe istinaf aşamasında ileri sürdüğü anlaşılmaka incelenmesi mümkün değildir.
Kaldı ki
6098 sayılı TBK’nın 40. maddesinde yetkili bir temsilci tarafından diğer bir kimse ile yapılan sözleşmeden doğan alacak ve borçların o kimseye ait olacağı düzenlenmiştir. Buna göre yetkili değil ise, imzalayan şahsen sözleşmeden sorumlu olur. Aynı Kanun’un devam eden 46. maddesinde de bir kimse yetkili olmadığı halde başkası adına hukuki işlem yapmışsa, temsil edilen kişi icazet vermedikçe alacaklı veya borçlu olmayacağı belirtilmiştir. Bu temsilci yetkisiz olsa dahi temsil olunanın sonradan icazet vermesi ya da kendi adına yapılan hukuki işlemi benimsemesi halinde baştan itibaren hukuki işlem geçerli ve temsil olunanı bağlayıcı olacaktır.Bu halde ürünün 4 yıldır kullanılması, yetkisiz olsa dahi temsil olunanın sonradan icazet vermesi ya da kendi adına yapılan hukuki işlemi benimsemesi anlamına gelen davranışları gözönüne alındığında itiraz yersizdir
Genel işlem şartlarına aykırılık ve davanını esasına ilişkin davacının itirazı
Genel işlem koşulu niteliğindeki bir hüküm, sözleşmenin taraflar arasında müzakere ve pazarlık sonucu imzalanmış ise, artık ortada hukuka aykırı bir sözleşme hükmünden değil, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, sözleşmede yer alan bireysel bir anlaşma hükmünden söz etmek gerekir. Ancak, bir sözleşmede, bütün hükümlerin tartışılarak sözleşmeye konulduğuna ilişkin kayıt konulması, TBK m. 20/3 uyarınca, onları tek başına genel işlem koşulu olmaktan çıkartmayacaktır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığını hangi tarafın ispat etmesi gerektiğine ilişkin TBK da açık bir düzenleme olmamakla birlikte, 6502 sayılı TK 5/3 maddesinden yola çıkılarak, önceden ve çok sayıda kullanmak amacıyla hazırlanmış belirli bölümleri boş olan ve sonradan doldurulan sözleşme hükümlerinin kural olarak müzakere edilmemiş olduğu, aksinin sözleşmeyi hazırlayan tarafça ispat edilmesi gerektiği kabul edilmeli, gerektiğinde bu konuda ticari ve eposta yazışmaları, fakslar, sözleşme taslaklı vs. ispat vasıtalarından yararlanılmalıdır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, genel işlem koşullarının üç aşamalı denetime tabi tutulması gerekir. Söz konusu denetim aşamaları; yürürlük (kapsam) denetimi, yorum denetimi ve içerik denetimidir.
Yürürlük denetiminde, genel işlem koşulunun karşı tarafın bilgisi dahilinde sözleşmeye konulup konulmadığına bakılmalı, müşterinin sözleşmeye genel işlem koşulu konulduğunu açıkça biliyor olması halinde diğer denetim aşamalarına geçilmelidir. Aksi halde diğer aşamalara geçilmeksizin genel işlem koşulu niteliğindeki hükmün sözleşmeden çıkarılması gerekmektedir. TBK m. 21 uyarınca, bir müşterinin önceden sözleşmedeki genel işlem koşulundan açıkça haberdar edilmesi, tek başına o hükmün geçerli hale geldiğini göstermez. Önceden müşteriye bildirilmemiş olan hükümler, genel işlem koşulu denetimine gerek kalmaksızın, sözleşmenin bir hükmü dahi sayılmamalıdır.
Şayet sözleşme, o sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı bir genel işlem koşulu taşıyorsa, yani şaşırtıcı hüküm içeriyorsa, bu nitelikteki hükümler yönünden, müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmiş olup olmadığı, bu hükmün müzakere edilip edilmediği önem taşımaksızın, o sözleşme hükmü TBK m. 21/2 uyarınca sözleşmeye yazılmamış sayılmalıdır.
Yürürlük denetimi kapsamında, genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerden müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmemiş ve onun tarafından kabul edilmemiş olması halinde veya şaşırtıcı hüküm içermesi halinde o hükümler sözleşmeye yazılmamış sayılır. Böyle bir durumda, sözleşmeyi düzenleyen taraf, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hükümler olmasaydı, o sözleşmeyi yapmayacak olduğunu söyleyerek, sözleşmenin geçersiz olduğu ileri süremez.
Yürürlük denetiminin aşılması halinde yapılması gerekli denetim aşaması “yorum” denetimidir. Belirsizlik ilkesi de denilen bu denetim modelinde, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hüküm içeriğinin ne olduğu konusunda bir anlaşmazlık bulunuyorsa, bu hükmün düzenleyen taraf aleyhine yorumlanması gerekir.
Sözleşmede, yürürlük denetiminin aşılması ve yorumu gerektirecek bir belirsizliğin bulunmaması veya bulunsa bile düzenleyen aleyhine yorum yapılmış olmasından sonra, sözleşmenin bir de “içerik” denetimine tabi tutulması gerekmektedir. İçerik denetimi yapılırken, genel işlem koşulu olduğu ileri sürülen hükmün “dürüstlük kuralı” na aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığına bakılacaktır. Hangi tür sözleşme hükümlerinin dürüstlük kuralına aykırı ve diğer tarafın şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olduğu hususu kanunda düzenlenmemiş olup, mahkemece her somut olayda bu durumun tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir.
İçerik denetimi aşamasında, sözleşme hükmünün dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve karşı tarafın şartlarını ağırlaştırdığının tespiti halinde, genel işlem koşulu niteliğindeki bu hükmün, yürürlük denetiminden farklı olarak, kanunun emredici hükmüne açık aykırılık sebebiyle kesin hükümsüz sayılması gerekir.
Genel işlem koşulu nedeniyle yazılmamış veya kesin hükümsüz sayılan sözleşme hükmünün, sözleşmenin uygulanmasında boşluk doğurması halinde, ortaya çıkan sözleşme içi boşluğun, hakim tarafından öncelikle yedek hukuk, bu yoksa MK m. 1. uyarınca örf ve adet hukukuyla, bu da yoksa hakimin hukuk yaratması yöntemiyle doldurulması gerekir.
Davacı taraf, özellikle Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesinin genel işlem şartı teşkil ettiğini iddia etmiş, uygulanmamasını istemiştir.
Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesinin, içerik yönünden yapılan denetiminde de, bu hükmün “dürüstlük kuralı”na aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi gerekecektir.
Alt Ariyet Sözleşmesi’nin her iki tarafının tacir olması, davacının halef olduğu ….’nin marketler zincirine sahip olması, Alt Ariyet Sözleşmesi’ne konu olan dolabın niteliği, kullanım amacı, ….’nin ticari faaliyetleri içerisindeki önem derecesi ile bu dolabın başka şekilde ikamesinin kolaylığı gözönünde bulundurularak, bu düzenlemenin …..’nin aleyhine olmakla birlikte, dürüstlük kuralına aykırı bir düzenleme olmadığı sonucuna varılmalıdır. Ayrıca, ….’den basiretli bir tacir gibi hareket etmesinin bekleneceği, örnek olarak hazırlanan alt ariyet sözleşmesinin bu hükmüne itiraz etmesinin mümkün olduğu çünkü, soğutucunun kullanılmasında ….. ile davalı tarafın müşterek ekonomik menfaatinin bulunduğu, sözleşmeye konu olan soğutucu dolap ile aynı işlevi görecek başka bir soğutucu dolabın ilgili herkes tarafından bilinebilecek ortalama fiyatları ve …..’nin ticari hacmi ve ticari büyüklüğü içinde bu dolabın yer aldığı değer ve önem gözönünde bulundurularak, ….. tarafından satın alma dahil, değişik usüllerle başka şirketlerden de çok kolaylıkla temin edilmesinin de mümkün olduğu, …..’nin bu şartlar atında bu dolabı kullanmayı tercih etmesi karşısında, davalıların kötüniyetle hareket ettiğinden söz edilemeyeceği dolayısıyla, Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesi ve bağlantılı diğer maddelerinin, genel işlem koşulu teşkil etmeyeceği sonucuna varılarak, davacı tarafın bu hükmün genel işlem koşulu kabul edilmesi yönündeki talebi kabul edilmemiş, 4.7. maddenin ….. ile davalılar yönünden bağlayıcı olduğu sonucuna varılması yerindedir
Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesinin genel işlem koşulu sayılamayacak olması karşısında, dava dışı ……’nin davalılardan tazminat isteme hakkının bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir
Davacı sigorta şirketinin halefi olduğu (alt ariyet alan/satış noktası) ….. ile davalılardan (alt ariyet veren/distribütör) ….. arasında düzenlenen tarihsiz Alt Ariyet Sözleşmesi’nin 4.7. maddesine göre de, “satış noktası, soğutucuların muhafazası veya kullanımı esnasında gerek kendisinin, gerekse üçüncü şahısların uğrayacağı her türlü zarar ve kayıplardan münhasıran kendisinin sorumlu olduğunu ve üçüncü kişi ya da kuruluşlar tarafından …’ye karşı bu sebeple ileri sürülebilecek her türlü talep iddia ve alacaklardan ötürü ….’nin maruz kalabileceği kayıp ve zararların tamamını ilk talepte derhal, nakden ve defaten tazmin etmeyi ve Distribütör tarafından ….’ye herhangi bir bedel ödenmesi halinde bu bedel için Distribütör’ün kendisine rücu hakkı bulunduğunu ve Distribütör’ün ilk talebinde bu bedeli derhal kendisine ödeyeceğini ve Distribütör’ün nezdindeki İşbu Sözleşmenin 3. maddesinde belirtilen teminatından da tahsil etme hakkının bulunduğunu, aşan kısım için ödeme yükümlülüğünün devam ettiğini, kabul ve taahhüt eder” düzenlemesinin bulunduğu görülmüştür.
Huzurdaki dava TTK 1471 maddesi gereğince ikame edilmiş rücuen tazminat davasıdır .
Davacı sigorta şirketi ile , dava dışı sigortalı arasında sigorta poliçesi imzalandığı , sigortanın yangın hadisesini kapsamı içine aldığı , sigortalının iş yerinde meydana gelen yangın sonucunda sigortalı iş yerinde bulunan ve cins ve miktarı ekspertiz raporu ile belirtilen malların hasarlandığı , davacının işbu sigorta sözleşmesine dayalı olarak sigortalıya ödeme yaptığı ihtilafsızdır .
Davacı sigorta şirketi yangın sonrası düzenlenen itfaiye raporu ve sulh hukuk mahkemesi marifetiyle yapılan delil tespiti sonrasında yangının davalı tarafından cihaz ariyet sözleşmesi ile sigortalı iş yerine ve zilliyetliğine bırakılan soğutucuda meydana gelen kısa devre sonucu meydana geldiği iddiasıyla işbu davayı davalılar aleyhine ikame etmiş bulunmaktadır
Ariyet sözleşmesini düzenleyen TBK 379 (BK 299) ve devamı maddelerinde, Ariyet veren, ariyet sözleşmesi gereğince, ariyet sözleşmesinin konusu olan şeyi veya hakkı ariyet alana teslim etmek borcu altındadır. Ariyet veren bu teslim borcunu BK 96 ve müteakip maddeleri gereğince ariyet alanın maksadına uygun şekilde teslim etmek mecburiyetindedir. Ne var ki kiradan farklı olarak ariyet akdinin niteliği itibariyle, diğer deyişle kullanılma herhangi bir karşılık alınmadan devredildiği için, ariyet verenin şeyi veya hakkı akit süresince kullanmaya elverişli halde bulundurma mecburiyeti yoktur.(Turgut Uygur Borçlar Kanunu şerhi ,cilt 6 s:7082)Ariyet veren ayrıca ve açıkça üstlenmedikçe, ariyet konusu malın ayıplı olmasından ya da zapta karşı tekeffül sorumluluğu bulunmamaktadır.
Ariyet verilendeki bir ayıbı , ariyet veren bilerek gizlemiş ve bu ayıp yüzünden ariyet alan bir zarara uğramışsa bu durumda ariyet verenin sorumlu olmasını gerektiren bir durum varsayılır . Yani ariyet veren genel prensiplere göre kusuru bulunduğu takdirde ariyet alana zarar verebilecek şekilde bir şey teslim ettiği takdirde , bu yüzden ariyet alanın uğrayacağı zararı tazminle yükümlüğü olacacaktır . Bu düzenleme ariyet sözleşmesinde karşılıksız kullanma söz konusu olduğu için sözleşmenin ariyet alan yararına olduğunu kabul edilmesinin bir sonucudur .
Davacı davalının bakım ve muhafaza yükümlülüğünün yerine getirmediği iddiasıyla bu davayı açmış ise de ariyet verenin akdin niteliği itibariyle böyle bir yükümlülüğü olmadığı, bakım ve muhafazayı ariyet alanın yapacağı kanaatına varılarak, ayrıca davacı tarafından ileri sürülüp iddia edilmemesine karşın buzdolabının üretiminde bir takım ayıp var ise dahi davalının bu durumu bilerek sigortalıya verdiği iddia ve ispat edilememesine göre davanın reddine karar verilmesi doğrudur
Keza
Taraflar arası düzenlenen Alt ariyet sözleşmesinin 4.3. maddesine göre: “Satış noktası kendisine teslim anından itibaren soğutucuların kendi yeddinde ve sorumluluğunda olduğunu kabul ve taahhüt etmiştir.” 4.5.maddesine göre: “Satış Noktası soğutucuların muhafazasında ve bakımında gereken güvenlik, sağlık ve temizlik şartlarını yerine getireceğini, ilgili tüm mevzuara uyacaığını kabul ve taahhüt etmiştir.” 4.7.maddesine göre ise; “Satış noktası, soğutucuların muhafazası ve kullanımı esnasında gerek satış noktalarının gerekse üçüncü şahısların uğrayacağı her türlü zarar ve kayıplardan münhasıran kendisinin sorumlu olduğunu ve üçüncü kişi ya da kuruluşlar tarafından …’ye karşı bu sebeple ileri sürülebilecek her türlü talep iddia ve alacaklardan ötürü …’nin mağruz kalabileceği kayıp ve zararların tamamını, ilk talepte derhal nakden ve def’aten tazmin etmeyi, bu hususta şirketin hiç bir şekilde sorumlu olmadığını kabul ve taahhüt etmektedir.” denilmiş ve sonuç olarak alt ariyet sözleşmeye göre soğutucunun kullanımı esnasında ortaya çıkan zararda sigortalı işyeri kendisinin sorumlu olduğunu taahhüt etmiştir. Dolayısıyla yangının oluşmasına sebebiyet veren olay tamamen dolap kaynaklı çıksa dahi sorumluluk, sözleşmeden açıkça görüleceği üzere sigortalı işyerine ait olacağı sözleşme ile kararlaştırılmıştır. Öte yandan bir an soğutucudan kaynaklandığı düşünülse dahi davalı taraf ürünü imal eden ya da satıcı konumunda olan bir konumda olmayıp ariyet sözleşmesi kapsamında tedarik eden sıfatını haiz olup ariyet verenin ayrıca ve açık biçimde üstlenmedikçe ariyet konusu malın ayıbından sorumlu olmayacağı dikkate alınmış olup yanan dolabın markası ihbar olunan firma olup bu noktada davanın market tipi soğutucu dolap üreticisinin ürünün ayıplı imal edip edilmeyeceğinin tartışılması gerekmekte olup davalı yönünden sözleşme hükümleri ve dosyaya yansıyan teknik bilirkişi tespitleri de dikkate alınarak tüm bu nedenlerle; davanın reddine karar verilmesi doğrudur
Nitekim Yargıtay 11 HD nin Daire’nin 27.06.2013 gün ve 2012/15155-2013/13647 sayılı 2013/3646 esas 2013/7450 karar sayılı
Vekalet ücretine yönelik istinaf
AAÜT ‘NÜN
MADDE 13 – (1) Bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için bu Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.
(3) Maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.
(4) Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. Düzenlemesine göre
Davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmetmek gerekirken nispi vekalet ücreti verilmesi doğru olmayıp davacının istinafı vekalet ücreti yönünden yerindedir
Davalının husumete itirazı
Davacı taraf, halef olduğu …..’ye, davalılarca ve ariyet ve alt ariyet sözleşmesi ile teslim edilen buzdolabından yangının çıktığını iddia ederek, buzdolabının sahibi …. ile bu buzdolabını sözleşme ile …..’ye teslim eden distribütör …..’ye karşı rücuen tazminat davasını açtığından, ürünü tedarik zincirinde yer alan ve faaliyetleri ürünün özelliğini etkileyen gerçek veya tüzel kişilerin sözleşme ilişkisi olmasa dahi ürünün sahibi olan ….. nin sorumluluğunun ve husumet ehliyetinin bulunduğu anlaşılmakla itiraz yersizdir.
Davalının somut bulgu olmaksızın dolaptan başladığının tespitine itirazı
14/10/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da açıklandığı üzere, bu dolapların kullanma kılavuzunda, “kesinlikle uzatma kablosu ve çoklu priz kullanılmamasının ve dolabı yerleştirirken duvar ile dolap arasında 15 cm boşluk bırakılmasının istenilmesine ve her türlü yerleştirmede dikkat edilmesi gereken en önemli noktanın kompresör grubu havalandırmasının engellenmemesi olduğunun” bildirilmesine rağmen, işyerinde bu dolapla ilgili çoklu piriz kullanıldığı, dolap ile duvar arasında 15 cm. mesafe bırakılıp bırakılmadığının ise belirlenemediği, yangının çıkış sebebinin ne olduğunu net olarak tespit etmenin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Yangının davalılardan …..’ye ait soğutucu dolaptan başladığı sabit olmasına rağmen, yangının üretim hatasından mı?, çoklu priz ve dolap yerleştirme konumu gibi kullanıcı hatasında mı? kaynaklandığı kesin olarak belirlenemediği görülmüştür. Yine, …..’nin talebiyle Konya .. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …. D.İş. sayılı tespit dosyasında düzenlenen, inşaat ve elektrik bilirkişisinin 12/07/2019 tarihli müşterek tespit raporunda da, yangının muhtemel sebebi meşrubat dolaplarının bulunduğu kısımdaki sağ köşede bulunan dolabın elektrik tesisatında meydana gelen ısınmadan kaynaklandığı tahmin edilmiş, yangının dolabın üretimindeki hatadan mı?, kullanım kılavuzunu aykırı kullanımdan doğan hatadan mı kaynaklandığı net olarak ortaya konulamamıştır.itiraz yersizdir
Ayıp ihbarının süresinde olup olmadığı istinafı
Somut olayda taraflar arasında satış sözleşmesi olmayıp,mülkiyeti …. ait dolabın ariyet sözleşmesi gereği kullanılma hakkının herhangi bir karşılık alınmadan devredilmesi nedeniyle oluşan zararı ilişkin olduğundan TTK 23/c maddesinin uygulanma imkanı olmayıp itiraz yersizdir
HMK’nin 355. maddesinde, “ İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” 353. maddesinde, “ (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; … b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1)…, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, … duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemelerini içermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıda belirtilenler dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek davacı sigorta şirketi açısından aleyhine maktu yerine nispi vekalet ücretinin yanlış olması nedeniyle başvurusunun kabulüne, davalının tüm itirazlarının REDDİ İLE incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı …. vekilinin istinaf itirazlarının REDDİ ile,
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda kabulü ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASI VE DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle;
1-Davacının her iki davalıya karşı açtığı davanın REDDİNE,
2-Her iki davalının fer’i nitelikteki tazminat taleplerinin REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
3-Peşin alınan 9.102,97 TL. nispi karar ve ilam harcından, karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70 TL. maktu ret karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 9.022,27 TL. harcın istek halinde davacıya iadesine,
4-İlamsız icra takibinden dolayı icra dosyasına davacı sigorta şirketi tarafından yatırılan harcın, 492 s. Harçlar Kanunu’nun 29/3 maddesi gereğince davacıya iadesinin ilgili icra müdürlüğünce takdir edilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Gerekçeli kararın tebliği için davacı avansından yapılacak yargılama giderlerinin de davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalılardan ….. tarafından yapılan 17 TL yargılama giderinin davacı …..’den alınarak, davalılardan …..’ye verilmesine,
8-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalılar vekilleri için 5.100,00 TL. maktu vekalet ücretinin davacı …..’den alınarak davalılar ….. ile …..’ye (eşit oranda) verilmesine,
9-Arabuluculuk görüşmelerinden dolayı Hazine tarafından (suçüstü ödeneğinden) yapılan 1.360 TL. yargılama giderinin, davacı …..’den alınarak Hazine’ye gelir kaydına, bu amaçla 492 s. Harçlar Kanunu’nun 28/a maddesi gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
10-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın, 6100 s. HMK.nun 333. maddesine göre karar kesinleştiğinde ve re’sen ilgili taraflara iadesine,
11-Karar kesinleştiğinde, Konya … İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyasının ilgili icra müdürlüğüne iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
12-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
13-Davalı ….. tarafından alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
14-Davalı …. tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
15-Davacı tarafça yapılan 220,70 TL istinaf başvuru gideri ile 47,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 267,70 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
16-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. 18/04/2022

Başkan Üye Üye Katip

E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.