Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/816 E. 2022/1412 K. 21.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 21/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :16/12/2021
NUMARASI :… Esas … Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 21/06/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 21/06/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …’ın müvekkili …’ın babası olduğunu, 01.04.2018 tarihinde müteveffa …, kendi sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile seyir halinde iken …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile çarpıştığını, meydana gelen trafik kazasında müvekkilin babası …, annesi … (TC: …) ve kardeşi … (TC: …) vefat ettiğini, söz konusu trafik kazası neticesinde baba … ve anne …’ın ölümleri sonucunda mirasçı olarak geriye yalnızca 2000 doğumlu oğulları müvekkili …’ın kaldığını, meydana gelen kazadan sonra düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında, kazanın oluşumunda … plakalı araç sürücüsü …’ın 2918 sayılı KTK’nın 56/1-a (Şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymamak) ve 52/1-b (Araçların hızlarını kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uygun kullanmak) kurallarını ihlal ettiğini, … plakalı araç sürücüsü …’in ise 2918 sayılı KTK’nın 52/1-b (Araçların hızlarını kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uygun kullanmak) kuralını ihlal ettiğini, soruşturma aşamasında hazırlanan Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Raporu’nda kazanın meydana gelmesinde tüm kusurun müvekkilinin babasında olduğunu, karşı araç sürücüsü …’in herhangi bir kusurunun bulunmadığının tespit edildiğinin bildirildiğini, meydana gelen trafik kazası nedeniyle hayatını kaybeden müteveffa anne …’ın ölümünden sonra müvekkilinin annesinin desteğinden büyük oranda yoksun kaldığını, müvekkilin müteveffa anne …’ın desteğinden yoksun kalması sebebiyle oluşan maddi zararlarının (destekten yoksun kalma tazminatının) tazminini talep ettiklerini, kazaya sebebiyet veren … plakalı aracın …. tarafından düzenlenen … poliçe numaralı zorunlu mali mesuliyet sigortası poliçesi ile sigortalı olduğunu, söz konusu aracın …’ye ait olsa da davaya konu kazada aracın sürücüsü müteveffa … olduğundan, sigorta şirketi de teminat limiti ile sınırlı olmak üzere müvekkilinin maddi zararlarını gidermekle yükümlü olduğunu, maddi tazminat talepleri bakımından (teminat limiti ile sınırlı kalmak kaydıyla) sigorta şirketine karşı husumet yöneltildiğini, 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi uyarınca davalı sigorta şirketine başvurulmuş olup 14.12.2020 tarihinde tebellüğ edilmesine rağmen sigorta şirketince kendilerine yazılı ve sözlü hiçbir cevap verilmediğini, ileride artırılmak üzere şimdilik 500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının (maddi tazminatın) davalıdan tahsil edilerek müvekkile verilmesine, sigorta şirketi aleyhine hükmedilecek olan alacak tutarına başvuru tarihinden itibaren ticari işlere uygulanan en yüksek avans faiz oranının uygulanmasına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da bu beyanlarını tekrar etmiştir.
Davalı tarafa usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiş, davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde … poliçe no’lu 07/04/2017-07/04/2018 vade tarihli Zorunlu Karayolu Mali Mesuliyet Trafik Poliçesi ile sigortalandığını, müvekkili sigorta şirketinin şahıs başına azami poliçe limiti ile sınırlı olarak sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğunu, yeterli ve gerekli evrakla başvuru yapılmaması ve evrakların kendilerine iletilmemesi sebebiyle dava şartı noksanlığından davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, müteveffanın desteğinden yoksun kalan davacıların, müvekkili şirkete sigortalı aracın sürücüsünün ölmesi nedeniyle talepte bulunmalarının mümkün olmadığını, müteveffanın %100 kusurlu olması nedeniyle destekten yoksun kalma taleplerinden sorumlu olmadıklarını, adli tıp kurumundan kusur raporu alınması gerektiğini, tüm bu nedenlerle davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi 16/12/2021 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Eldeki dava, davacının annesi müteveffa …’ın trafik kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradığı maddi ( Destekten Yoksun Kalma Tazminatı ) zararların davalıdan tazmini istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın 01/04/2018 tarihinde davacının babası …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araçla seyir halinde iken … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması ve bu çarpışma neticesi davacının babası …, anne …, kardeş …’ın vefatı nedeni ile davacının annesi …’dan sebep davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmış, Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesinin … E., …K. sayılı dosyası, davacıya ait SED sonucu, SGK cevabı, sigorta poliçesi ve hasar dosyası örneği, davacının okumuş olduğu … Üniversitesine yazılan müzekkere cevabı, araç tescil belgeleri, veraset ilamları ve tüm belgeler celbedilmiştir.
Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesinin … E., … K. sayılı dosyasının yapılan incelemesinde; hakkında dava açılan karşı araç sürücü … hakkında kazanın oluşumunda kusuru bulunmaması nedeniyle beraat kararı verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Ceza dosyasında mevcut Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Raporu’nda müteveffa sürücü …’ın asli kusurlu, şüpheli sürücü …’in ise kusurunun bulunmadığı rapor edilmiştir.
Kesinleşen ceza dosyasında kusur raporu alınmış olması nedeniyle dosya aktüerya bilirkişisine verilerek rapor alınmıştır. Aktüerya raporunda özetle; Müteveffanın annesi …tan sebep davacının 67.465,51-TL destekten yoksun kalma tazminatı talep edebileceği belirlenmiştir.
Aktüerya raporu sonrasında davacı vekili 26/11/2021 tarihli dilekçesi ile bidayette 500,00-TL olarak talep ettiği destekten yoksun kalma tazminat talebini 66.965,51-TL’ye iblağ ederek 67.465,51-TL’ye çıkarmış ve harcını da ikmal etmiştir.
Davadan önce davacı yanca davalıya 14/12/2020 tarihinde başvuru yapılmış olup, bu süreye 8 iş günlük sürenin ilavesi ile 25/12/2020 tarihinde temerrüt gerçekleşmiştir.
Davacı yan avans faizi talebinde bulunmuş ise de sigortalı araç hususi kullanıma özgü olduğundan dolayı yasal faize hükmetmek gerekmiştir.
T.B.K. 53/3. Maddesi gereği destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınanlardan oluşan zarardır. Destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Ölen ile destekten yoksun kalanlar arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı yeterlidir. Dolayısı ile davacının annesi olan müteveffanın desteğine ihtiyaç duyduğu hususu aşikardır.
Dosya kül halinde değerlendirildiğinde davacı tarafça davalıdan ölen annesi …’tan sebep destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunulmuş olup, kesinleşen ceza dosyasında alınan kusur raporu, aktüerya raporu ve dosyadaki tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde davacı vekilinin talep artırım dilekçesi de nazara alınmak suretiyle davanın kabulüne dair ;
Fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davacının davasının talep arttırım dilekçeside nazara alınmak suretiyle KABULÜ İLE;
67.465,51-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalının sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kayıt ve şartı ve temerrüt tarihi olan 25/12/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararında, 01/04/2018 tarihinde meydana gelen kazaya ilişkin müteveffanın vefatı nedeniyle, müteveffanın yakınları için müvekkil şirket sigortalısının kazanın meydana gelmesindeki %100 kusur oranı doğrultusunda 67.465,51 TL destekten yoksun kalma tazminatına hükmedildiğini, anılan kararın fahiş ve hatalı tazminat hesaplaması ve hesaplama ölçütü yönlerinden usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafa 06/04/2019 tarihinde 31.200,00 TL ödeme yapılmış olup müvekkil şirketin sorumluluğunun kalmadığını, müvekkil şirket tarafından bu hususun mahkemeye bildirilmişken dikkate alınmadığını, müvekkil şirketin bakiye sorumluluğunun tespit edilirken ödeme tarihindeki verilere göre ödeme tarihinde bakiye sorumluluğunun bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğini, yerel mahkemece müteveffanın tek yakınları çocuklarıymış gibi hesap yapılmış, anne ve babasının hesaplamaya dahil edilmediğini, anne ve babanın eş ve çocuklarının payına dahil edilmesinin hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle tehiri icra taleplerinin kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan yerel mahkeme ilamının ortadan kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak hüküm oluşturulmasını talep ve beyan etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; meydana gelen trafik kazası nedeniyle hayatını kaybeden müteveffa anne …’ın ölümünden sonra müvekkilin, annesinin desteğinden büyük oranda yoksun kaldığını, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda müvekkilin destekten yoksun kalma tazminatının hatalı olarak eksik belirlendiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, tazminata esas alınan pasif ve aktif dönem süreleri, bakiye yaşam süreleri, müvekkillerin ve desteğin yaşı, destek süreleri ve pay oranları, tazminata esas ücretler, müteveffanın geliri, uygulanan hesap yöntemi, kullanılan yaşam tablosunun hatalı belirlendiğini, müvekkilin müteveffa anne …’ın desteğinden yoksun kalması sebebiyle oluşan maddi zararlarının hesabında hüküm tarihine en yakın tarihteki güncel asgari ücretin dikkate alınmasının gerektiğini, ancak ilk derece mahkemesince bilirkişi raporuna karşı sunmuş oldukları beyan ve itirazlarının incelenmesine dahi gerek duyulmadan hüküm tesis edildiğini, ilk derece mahkemesince hükmedilen tazminat miktarlarına yasal faiz işletildiğini, ancak huzurdaki davada tazminat miktarlarına ticari faiz işletilmesinin gerektiğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davalı tarafın haksız ve mesnetsiz istinaf taleplerinin reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir.
Mahkemece verilen karar, taraflarca istinaf edilmiştir.
1-Kamu düzeni yönünden aktüer hesaplamasına yönelik yapılan incelemede :
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C Anaysası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde, mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre tazminat bilirkişisinden yukarıdaki esaslara uygun rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Bu sebeple, kamu düzeni nedeniyle tarafların istinafını kabulü gerekmektedir.
2-Kabule göre de taraf itirazlarında;
Davalının sigortalısı … plakalı aracın kimin adına kayıtlı bulunup ticari nitelikte olup olmadığı dosya içerisinde bulunan belgelerden anlaşılamadığından, aracın ruhsat bilgilerinin getirtilerek, davacının ticari faiz istemi nazara alınarak bu konuda karar verilmesi gerektiğinden, buna yönelik davacı itirazı yerindedir.
Aktüer raporuna yönelik olarak; yukarıda kamu düzeni bölümünde sayılan hususlar dışında; dosyada bulunan hasar dosyası kapsamından davalı sigorta tarafından yapılan ödemenin müteveffanın annesine ilişkin olmasına, davacıya yapılmış bir ödeme bulunmamasına; mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda müteveffanın annesine de pay ayrılarak hesap yapılmış bulunmasına; davacının annesinin destekliği kapsamında hesap yapılması nedeniyle sigortanın aktüer raporuna yönelik yapılmayacak evlenme indirimine yönelik itirazının yersiz olmasına; kaldırma sebep ve şekline göre tarafların sair aktüer raporuna yönelik itirazının şimdilik değerlendirilmesine gerek ve yer bulunmamasına göre; tarafların sair itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Anlatılan sebep ve gerekçelerle, tüm dosya kapsamı ve davanın niteliği nazara alınarak davacı ve davalı vekilinin tarafın istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK m.353/1-a-6 uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden taraflarca yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harcının talep halinde yatıranlara iadesine,
4-İstinaf eden taraflarca istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davacı Doga Sigorta Anonim Şirketi tarafından sunulan; …. / Meram şubesine ait, …numaralı 105.000,00 TL bedelli teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/06/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.