Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/805 E. 2022/1492 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 30/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 24/11/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
VASİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 30/06/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 30/06/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Sürücü …’ın, … plakalı araçla 25.09.2011 günü Sedirler Caddesini takiben Fetih Caddesi istikametine seyrederken olay tarihinde henüz 8 yaşında olan yaya müvekkil …’a çarparak müvekkilin yaralanmasına sebep olduğunu, … plakalı aracını olay tarihindeki Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasını yapan sigorta şirketi davalı … Sigorta şirketi olduğunu, meydana gelen kaza nedeniyle Konya ( Kapatılan) … Sulh Ceza Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı kararı ile yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporları neticesinde sürücü … kusurlu bulunarak ceza aldığını, fakat hemen belirtelim ki ceza dosyasındaki raporlarda müvekkile de kusur atfedilmişse de işbu kusuru kabul etmediklerini, meydana gelen işbu kaza nedeniyle müvekkilinin, BTM ile giderilemez ve hayati tehlikesi olacak şekilde yaralandığını, beyninde ödem oluştuğunu, vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar meydana geldiğini, kaza sebebiyle kalıcı olarak sakatlık geçiren müvekkilinin beyninde, kafasında, elinde, kolunda, bacağında ve konuşmasında kalıcı hasar meydana geldiğini, kaza sonrası müvekkilde zeka geriliği, konuşma zorluğu ve yürüme bozukluğu, elini kullanmada zorluk, elinde ince beceri eksikliği ve titreme olduğunu, müvekkilinin bir dizi ameliyat geçirdiğini ve müvekkilinin tedavisi halen de devam ettiğini, kaza nedeniyle müvekkil, bir daha okula gidemediğini, okuma yazmayı da neredeyse tamamen unuttuğunu, bu zorlu süreçte özel bakım ve ilgi isteyen müvekkilli ile anne babasının da ilgilenemediğini, müvekkilinin annesinin müvekkille ilgilenmediği gibi müvekkilin velayetini babasına bırakarak boşandığını, müvekkilinin babası da müvekkilin özel bakım, tedavi ve ilgi istemesi nedeniyle bunlarla uğraşmak istemediği için müvekkilini terk ettiğini, müvekkilinin babasının şu an nerede olduğu dahi belli olmadığını, bu şekilde ortada kalan müvekkiline dedesi … ın sahip çıkmış ve elinden geldiğince bakım ve tedavisi ile dedesinin ilgilendiğini, ilgilenmeye de devam ettiğini fakat dedenin de ekonomik durumunun oldukça kötü olduğunu, müvekkilinin hem ailesini, hem bedeni sağlığını kaybettiğini, ömrü boyunca da sağılığı kayıp bir şekilde yaşayacağını, bu doğrultuda müvekkilinin geçici göremezlik ve sürekli iş göremezlik giderlerinden oluşan maddi tazminatın tahsili için kaza yapan aracın ZMMS kapsamında davalı sigorta şirketine talepte Bulunulduğunu ve arabuluculuğa başvurulmuşsa da davalı sigorta şirketi başvuruyu sonuçsuz bıraktığını ve uzlaşmaya da yanaşmadığını, bu nedenlerle 100 TL bakıcı gideri, 100 TL tedavi gideri, 250 TL geçici iş göremezlik gideri, ve 250 TL sürekli iş göremezlik gideri olan müvekkilin uğradığı maddi zararın karşılanmasını talep etme zaruretinin doğduğunu, açılan davanın kabulünü talep ettikleri görülmüştür.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davaya konu talebin zamanaşımına uğradığını, aynı zamanda davacının bakıcı talebinde de bulunamayacağını, bakıcıya ihtiyaç duyulması çalışamamazlık durumundan daha ağır ve ileri derecede yaralanmaların sonucu olduğunu, açılan haksız ve mesnetsiz davanın öncelikle davaya konu talebin zamanaşımına uğramış olması nedeniyle reddini, daha sonra ise sigortalı araç sürücüsüne atfı kabil bir kusur bulunmaması nedeniyle reddine karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi 24/11/2021 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Mahkememiz dosyasına kazandırılan ve hükme esas alınan ek raporun dosya kapsamına, hukuka ve oluşa uygunluğu değerlendirildiğinde 1. Artırımın değer artırımı, 2. Artırımın ıslah kabul edilerek ayrıca avans faizi talep edilmişse de kazaya neden olan araç hususi olduğundan yasal faize hükmedilerek ve Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 2011/7758 Esas, 2012/6081 Karar sayılı ilamı, aynı dairenin 2014/9573, 2017/519 sayılı ilamları, Konya BAM 3. HD’nin 2018/60 E, 2019/3 K, ve aynı dairenin 2020/964 Esas, 2021/63 K, sayılı 28/01/2021 tarihli ilamları, Yargıtay 17. HD’nin 24/02/2021 tarihli 2019/3292 Esas, 2021/1848 Sayılı ilamı, Yargıtay 4. HD’nin 2021/3089 Esas, 2021/3441 Karar ile 22/06/2021 tarihli ve Yargıtay 4. HD’nin 2021/14845 Esas, 2021/2469 K sayılı ilamının da aynı doğrultuda olduğu anlaşıldığından davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, davacının 1.676,49 TL Geçici iş göremezlik, 186.910,57 TL Sürekli iş göremezlik, 2.346,48 TL Bakıcı gideri, 1.500,00 TL Kaçınılmaz tedavi gideri zararına bağlı olmak üzere toplam 192.433,54 TL maddi tazminatın 30/11/2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine ayrıca somut olayımızda olay tarihinin 25/09/2011 dava tarihi ise 17/02/2020 olduğu anlaşılmış olup, TCK 89/1,2-b-e ,66,67 ile KTK109. Maddeleri ve TBK 72. Maddesi dikkate alındığında zamanaşımı define itibar edilmeyerek mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre;
Davacının davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
Davacının 1.676,49 TL Geçici iş göremezlik, 186.910,57 TL Sürekli iş göremezlik, 2.346,48 TL Bakıcı gideri, 1.500,00 TL Kaçınılmaz tedavi gideri zararına bağlı olmak üzere TOPLAM 192.433,54 TL maddi tazminatın 30/11/2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından zamanaşımı itirazlarının kabul edilmeyerek zamanaşımı yönünden yeterli inceleme yapılmadığını ve zamanaşımı itirazlarının reddine karar verildiğini, dava dosyasında aktüer raporlarının alındığı bilirkişi ile müvekkil şirketin halihazırda devam karşılıklı husumetin bulunduğu birçok dava olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından bu itirazlarının yönünden hiçbir değerlendirme yapılmadan hüküm kurulduğunu, davacı çocuğun 18 yaş altında olduğu ve Yargıtay içtihatları gereği gelir getirici bir işte çalışmadığı gözetildiğinde geçici iş göremezlik tazminatına hak kazanamayacağının ifade edildiğini ancak yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, kazanın genel şartlar ve KTK değişikliği öncesi meydana geldiğinden, KTK’da öngörüldüğü üzere PMF Yaşam Tablosu ve %0 teknik faiz kullanılarak hesaplama yapılması gerektiğini, temerrüt başlangıç tarihini ispat yükü davacı tarafta olup ödemeye esas tüm bilgi ve belgelerin müvekkil şirkete tebliğ tarihi tam olarak ispatlanamamasına rağmen dava tarihinden önce 30.11.2018 tarihinde temerrüdün gerçekleştiğinin kabulünün hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile yerel mahkemece verilen hükmün kaldırılarak itirazları gibi karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın süresi içerisinde, usulüne uygun şekilde zamanaşımı itirazında bulunmadığını, zamanaşımı itirazının usul ve esasa aykırı olduğunu, bu sebeple zamanaşımı definin dikkate alınmaması gerektiğini, incelemeye konu dosyada yaşanan elim olaydan dolayı mağdur davacının hayatının inanılmaz bir şekilde değiştiğini, mağdurun sadece sağlığını kaybetmediğini aynı zamanda ailesini de kaybettiğini, annesi ve babasının mağduru terk etmesi nedeni ile mağdurun ihtiyaçları, yaşlı ve maddi imkanları kısıtlı dedesi tarafından karşılandığını, SGK tarafından karşılanmayan tedavi,bakım ve bakıcı giderlerinden davalı tarafın sorumlu olduğunu, tüm bu nedenlerle davalı tarafın istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar, davalı sigorta tarafından istinaf edilmiştir.
1-Zamanaşımı itirazları bakımından;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davada zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunun 109/2 maddesi gereğince tazminat davasının zararın ve sorumlunun öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl, herhalde zararı doğuran olayın gerçekleşmesinden itibaren on yıllık sürede zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. Ancak, haksız fiil aynı zamanda suç teşkil eden bir eylem ise ve Ceza Kanunu’nda daha uzun zamanaşımı süresi öngörülmüşse haksız fiil sorumluluğunda bu (uzamış) ceza zamanaşımı süreleri uygulanır. Uzamış (ceza) zamanaşımının başlangıcı olay tarihidir, zarar ve failin öğrenilmemesi önem taşımaz. Ceza zamanışımı süresi dolmuş ise on yıllık hak düşürücü süre içinde olmak kaydıyla zararın (gelişen durumun sona ermesinden itibaren) ve failin öğrenilmesinden itibaren iki yıllık süre içinde de dava açılabilecektir.
Kaza 25.09.2011 tarihinde gerçekleşmiş olup, olayda 5237 sayılı TCK uyarınca 8 yıllık ceza zamanaşımı süresinin uygulanacak olması, ceza zamanaşımının olay tarihinden itibaren işleyecek olması karşısında 8 yıllık ceza zamanaşımının dava ve arabuluculuk tarihi itibariyle dolduğu anlaşılmıştır. Ancak davada “gelişen durum”un bulunması söz konusudur. Dava, belirsiz alacak müessesinin ortaya çıktığı 6100 Sayılı HMK’nın, yürürlük tarihi olan 2011 yılından sonra açılan belirsiz alacak davalarında, dava tarihine (söz konusu olması halinde artırım veya ıslaha göre değil) bakılacağından, talebin zamanaşımına uğrayıp uğramadığının tespiti önem arz etmektedir.
Zamanaşımı süresinin işlemeye başlaması için, zarar gören tarafından failin yanında zararın da öğrenilmesi gerekir. Bedensel zararlarda, uğranılan zararın tespit edilebilmesi için, meydana gelen yaralanmanın niteliği de nazara alınarak, öncelikle zarar nedeniyle gerekli tedavi sürecinin bitmiş olması gerekir. Zira, tedavi devam ederken zarar gören kişinin sürekli ve geçici işgöremezlik durumu tam olarak tespit edilemez. Daha açık bir ifade ile, tedavi devam ederken kişinin yaralanma nedeniyle maluliyeti olup olmadığı ve varsa oranının ne olduğu tam olarak tespit edilemez.
Somut olayda da, davacının yaralanmasına ilişkin olan ve özellikle yukarıda belirtilen tedavi belgeleri ile maluliyet raporlarının içeriğinden, davacının kazadaki yaralanması nedeniyle tedavisi olay sonrası yapılan muayenesinde maluliyet tespit edilmekle birlikte, hükme esas alınan … Üniversitesi heyet raporlarında, davacının maluliyeti yönünden “gelişen durum” bulunup bulunmadığı, gelişen durumun ne zaman sone erdiği konularında bir değerlendirme yapılmamıştır.
Bu durumda mahkemece; kaza tarihindeki geçerli olan yönetmelik hükümlerine göre, davacının kazadaki yaralanması ile sonraki tarihli muayene sonuçları ve dosya kapsamında alınan maluliyet raporları değerlendirilmek suretiyle, kazadaki yaralanmaya bağlı gelişen yeni durum olup olmadığının tespiti, gelişen yeni durum olduğunun saptanması halinde ise bu yeni durumun ne zaman ortaya çıktığı, tedavi sürecinin ne zamana kadar devam ettiği ve hangi tarihte bittiği konularında, ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınması; bu rapor da irdelenerek, zararın (maluliyetin) ne zaman öğrenildiği ya da öğrenilmesi gerektiği değerlendirilip, buna göre zararın öğrenilmesinden (zararın kesinleşmesinden) itibaren işleyecek iki yıllık ve genel olarak olaydan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının belirlenmesiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle, hüküm tesisi doğru görülmemiştir. (Bkz aynı yönde Yargıtay 17. HD 2017/5241 Esas, 2018/6918
Karar sayılı ilamı ile diğer aynı yöndeki ilamları)
Bu sebeple, davalının buna yönelik itirazlarının kabulüne karar verilmiştir.
2- Kusura yönelik itirazında;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Karayolları Trafik Kanunun 86/1 maddesinde, “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur” denilmektedir.
Buna göre, olaya ilişkin düzenlenen tespit tutanağı, gerek ceza gerek bu dosyadaki hukuk dosyasındaki trafik ve ATK raporları arasındaki çelişki bulunduğu halde bunlar arasındaki çelişki giderilmeksizin hüküm kurulduğu anlaşılmakla; itirazları da karşılar biçimde kusur konusundaki çelişkileri giderir, Karayolları Fen Heyetinden veya İTÜ ‘den oluşturulacak 3 kişilik heyetten rapor alınması gerekli olduğundan buna yönelen davalı itirazının kabulüne karar verilmiştir.
3- Davalının Bilirkişiye dair itirazlarında ;
Mahkeme kararlarının her türlü şüpheden uzak ve tarafsız olması gerekir. 6100 sayılı Yasanın 36.maddesinin 1.fıkrasında Hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektirecek önemli bir sebebin bulunması hakimin reddi ve çekinme sebebi olarak düzenlenmiştir. HMK’nun 272. maddesi uyarınca hakimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar bilirkişiler bakımından da uygulanacaktır. HMK’nun 272. maddesinde bilirkişinin görevini yapmaktan yasaklı olması ve reddi hükümlerinin düzenlendiği, bu madde de hakimlerin yasaklılık ve ret sebepleri ile ilgili düzenlemeye atıf yapıldığı, bu atıf nedeni ile incelenen HMK’nun 36/1-d maddesinde “…Dava esnasında iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması…” hükmünün yer aldığının görüldüğü, 37 ve devamı maddelerinde ret sebeplerinin birinin bulunması halinde inceleme yönteminin belirlendiği, HMK’nun 272/3 maddesine göre ” … ret sebeplerinden birinin bilirkişinin şahsında gerçekleşmesi halinde taraflar bilirkişinin reddini talep edebileceği gibi bilirkişi de kendisini ret edebilir. Ret talebi veya bilirkişinin kendisini reddetmesinin ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren en geç bir hafta içinde yapılmış olması şarttır. Ret sebeplerinin ispatı için yemin teklif edilemez. “Yine 272 maddenin 4. bendinde “…görevden alınma, ret ve bilirkişinin kendisini reddetmesine yönelik talep bilirkişiyi görevlendiren mahkemece dosya üzerinden incelenir ve karara bağlanır. Kabule ilişkin kararlar kesindir. Redde ilişkin kararlara karşı ise ancak esas hakkındaki karar ile birlikte kanun yoluna başvurabilir…” hükümleri bulunmaktadır.
Somut olayda, 08/06/2022 tarihli …’ın hazırladığı aktüer kök raporun davalı vekiline 14/06/2021 tarihinde tebliği olmasına karşın davalı sigortanın bilirkişinin reddi talebini de içeren bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinin, yukarıda belirtilen bir haftalık süreden sonra Uyap’tan 23/06/2022 tarihinde sunulduğu, böylelikle bilirkişi ret süresinin geçirildiği anlaşılmakla, buna yönelik itirazının reddi gerekmiştir.
4-Kabule göre de;
a-Aktüer raporuna yönelik;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Kaza tarihi 25/09/2011 olup hesaplamada PMF1931 yaşam tablosunun ve % 10 artırma eksiltme uygulanarak hesap yapılması gerekirken, yanlış yaşam tablosuna göre hesap yapılan rapora göre karar verilmesinde isabet bulunmadığından, davalının buna yönelik itirazı yerindedir.
b-Geçici iş göremezlik, bakıcı gideri ve tedavi giderlerinin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde:
Kaza ve poliçe başlangıç tarihlerinin 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarından önce olmasına göre; BK’nın 46. maddesi (6098 sayılı TBK md. 54) gereğince vücut bütünlüğünün ihlali sonucu ortaya çıkan zararlardan olan geçici iş göremezlik zararı, bakıcı gideri ve SGK tarafından karşılanmayan faturasız tedavi giderleri ihlâlin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktığından zorunlu mali sorumluluk sigortası teminat kapsamında olmasına, 6111 sayılı kanunla Karayolları Trafik Kanunun 98. Maddesinde değişiklik yapan düzenlemenin faturalı SGK tarafından karşılanan tedavi giderlerine ilişkin olmasına, olayda faturasız diğer ‘iyileşme giderlerinin’ istenilmesine, bu zararlardan da davalı ZMMS’nın sorumlu olmasına göre bu itirazın yerinde olmadığı görülmüştür.
c-Geçici ve sürekli iş göremezlik, bakıcı tazminatına ilişkin itirazında;
Davacının olay tarihinde 18 yaşının altında olup çalışmadığı, gelirinin bulunmadığı sabittir. Haksız fiil sorumluluğunda zarar verenin sorumlu tutulabilmesi için fiil, zarar ve uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Zararın ise haksız fiiller yönünden TBK.nın 54. Maddesinde belirtildiği şekilde kazanç kaybı olabileceği gibi çalışma gücünün azalması veya yitirilmesi de bir zarar olarak kabul edilmiştir. İş gücü kaybı sebebiyle uğranacak tek kalem zarar, gelir kaybına ilişkin olan değildir. Dava konusu olayda da davacı her ne kadar 18 yaşın altında ve gelir getiren bir işte çalışmıyor olsa da geçici iş göremezlik tazminatı için onsekiz yaşın altında kalınan dönem için herhangi bir işte çalışmaması zararının olmadığı şeklinde yorumlanması haksız fiilin zarar ilkesi ile bağdaşmaz. Zarar gören bu dönem içinde günlük işlerini yerine getirememesi, öz bakımını sağlayamaması da bir zarardır. Bu dönem içinde küçüğün zararının bulunmadığı ve bu süre için tazminat hesabı yapılmaması zarar veren lehine olup zararın sadece maddi olarak gelir azalması ve kazanç kaybı olduğu sonucunu doğurur. Zarar hesabında pasif dönem için dayanak teşkil eden “efor kaybına” ilişkin görüş, küçüklerin sürekli iş göremezliğinin bulunması halinde kabul edildiği gibi eforun tamamen %100 oranında kaybedildiği geçici iş göremezlik süresi için de kabul edilmelidir. (Aynı yönde) Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/9064 E- 2014/8672 K. Sayılı 29.5.2014 tarihli ilamı.
Bu nedenle mahkemece, iyileşme döneminde efor tazminatı kapsamında, geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesine yönelik itirazlar yerinde bulunmamaktadır.
Bakıcı giderine ilişkin de, bakım konusunda aile bireylerine böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararının olduğu belirlenerek hüküm verilmesi gerekmektedir. Buna göre; olayda BK.’nun 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 52) gereğince hakkaniyet indirimi şartları bulunmamaktadır ve geçici iş göremezlik döneminde bu şekilde bakıcı gideri hesaplanması da yerindedir. (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2014/21822 E , 2017/5957 K, 2017/1726 E 2017/11442 K )
d- Faiz ve başlangıcına dair;
Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Ancak, trafik kazaları esas itibariyle haksız eylem sayılan hallerden olmakla birlikte trafik sigortasını yapan sigortacı bakımından temerrüdün bu tarihte oluştuğunun kabulü mümkün değildir. 2918 sayılı KTK’nın 99/I. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartları uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Kazanın ihbar edilmesiyle, zararın miktarını belirlemek sigortanın sorumluluğundadır.
Ancak, davalının davadan önce temerrüde düşürüldüğü davacı tarafça ispatlanmaması, davalı sigortanın da başvuru yapıldığı hususunu kabul etmemiş olması, “belirsiz alacak” davası müessesesinin getirildiği 6100 Sayılı HMK ile birlikte 17. Hukuk Dairesinin süreklilik arz eden kararlarına göre de daha sonra ıslah yapılmış olması halinde dahi tüm tazminat miktarına kaza (veya dava) tarihinden itibaren faiz işletilmek gerektiğinden mahkemece isabetsiz şekilde dava ve ıslah tarihlerine göre ayrı ayrı faiz işletimesi usule uygun olmadığından davacı tarafın buna yönelik itirazları yerindedir. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Ancak, trafik kazaları esas itibariyle haksız eylem sayılan hallerden olmakla birlikte trafik sigortasını yapan sigortacı bakımından temerrüdün bu tarihte oluştuğunun kabulü mümkün değildir. 2918 sayılı KTK’nın 99/I. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartları uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Kazanın ihbar edilmesiyle, zararın miktarını belirlemek sigortanın sorumluluğundadır.
Ancak, davalının davadan önce temerrüde düşürüldüğü davacı tarafça ispatlanmaması, davalı sigortanın da başvuru yapıldığı hususunu kabul etmemiş olması, “belirsiz alacak” davası müessesesinin getirildiği 6100 Sayılı HMK ile birlikte 17. Hukuk Dairesinin süreklilik arz eden kararlarına göre de daha sonra ıslah yapılmış olması halinde dahi tüm tazminat miktarına kaza (veya dava/temerrüt) tarihinden itibaren faiz işletilmek gerekmektedir. Bu sebeple, daha önce başvuru tarihi ve gerekli süre nazara alınarak oluşan temerrüt nedeniyle, faiz başlangıcının belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, buna yönelik itirazlar da yersizdir.
e-Müterafik kusura ilişkin itirazda;
Davalı sigorta vekili, müterafik kusur uygulanması gerektiğini belirtmesine rağmen, müterafik kusurun sebep ve gerekçesini açıklamamış olduğu gibi olayda uygulanması gereken herhangi bir müterafik kusur indirimi olmadığı da görüldüğünden, itirazı yersizdir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı tarafça yatırılan, başvurma harçları dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf eden davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan masrafların ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalı … Şirketi vekili tarafından sunulan; … Subesı/Istanbul, 08/12/2021 tarihli, …. Referans No:….numaralı 340.000,00 TL bedelli teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,

Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.30/06/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.