Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/732 E. 2022/755 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR : 1- … – …
2- … – …
3- … – …
VEKİLLERİ : Av. … – [… ] UETS
DAVALILAR : 1- … – …
2- … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 3- … SİGORTA AŞ (ESKİ ÜNVAN: … SİGORTA A.Ş.) – SİGORTA
VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. … – …
DAVALI : 4- … – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. … – […] UETS
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 27.07.2015 tarihinde …civarında Hacıfettah mahallesi, … caddesi No:.. adresinde, davalı …’ya ait … plakalı aracı kullanan … Balıkhali istikametinden … caddesinin sol kısmından seyrederken, yaya diğer davalı …’a çarptıktan sonra, yolun sağına doğru yatıp hızından dolayı duramayıp önce dava dışı … idaresindeki … çarpmış daha sonra ise aracın ön kısmı ile yol kenarında bisikleti ile durmakta olan müvekkili … e çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğini, müvekkilinin meydana gelen kazadan sonra bir çok kez tedavi gördüğünü, müvekkili … ün bu durumunun anne ve babasına acı ve ızdırap dolu günler geçirdiğini, bu nedenlerle müvekkilleri lehine manevi tazminat talep etme zarureti de doğduğunu ve tüm bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 27/07/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasından dolayı şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren, davalılar yönünden kaza tarihinden itibaren işleycek ticari avans faizi ile birlekte tüm davaıllardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkili … için 20.000,00 TL müvekkili … için 10.000,00 TL, müvekkili … için 10.000,00 TL olmak üzere toplamda 40.000,00 TL manevi tazmiatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, kazaya neden olan … plakalı aracın trafik kaydına ihtiyaten tedbir konulmasını ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekilinin dava değerinin artırılmasına ilişkin dilekçesi ile özetle; Dava dilekçesindeki dava değerinin 41.000,00 TL, maddi tazminata ilişkin dava değerinin ise 1.000,00 TL olduğunu, bilirkişi raporunda maddi tazminat kalemlerine ilişkin yapılan hesaplamalar neticesinde maddi tazminata ilişkin dava değerini 39.163,37 TL ye yükselttiklerini belirtmiştir.
Davacılar vekilinin ıslah dilekçesi ile özetle; 9 aylık süre ile sınırlı İyileşme Süresinde Efor Kaybı Nedeni İle Uğranılan Maddi Zararı 9.235,28 TL olmak üzere, 3 aylık süre ile sınırlı Bakıcı Giderleri Nedeni İle Uğranılan Maddi Zararı 3.820,50 TL olmak üzere, Fatura edilen ve fatura edilemeyip belgeye bağlanamayan Kaçınılmaz Tedavi Giderlerinden Doğan Maddi Zararı 6.555,56 TL olmak üzere toplam tazminat miktarını 19.611,34 TL olarak hesapladıklarını, bu doğrultuda 1.000,00 TL olan maluliyet tazminatı taleplerini 18.611,34 TL artırarak 19.611,34 TL ye ıslah ettiklerini, kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı … ve … vekilinin cevap dilekçesi ile özetle; davacıların müvekkilleri yönünden talep ve davalarının haksız ve mesnetsiz olduğundan davanın usul ve esastan reddinin gerektiğini, müvekkili … un kazanın meydana gelmesinde kusursuz olması nedeniyle müvekkilleri … ve ………. yönünden tüm taleplerin dikkate alınarak davanın esastan reddine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekilinin cevap dilekçesi ile özetle; Müvekkili şirketin sorumluluğu sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, Müvekkili şirket sigortalısının dava konusu kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığından bahisle tedavi masrafları ve buna bağlı olarak geçici iş göremezlik ve çalışma kazancı kaybı taleplerinin reddine, davacının müterafik kusurunun araştırılmasına ve var ise tazminattan indirilmesini, haksız davanın reddine karar verilerek yagrılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “DAVACI …’ÜN MADDİ TALEPLERİ AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRMEDE;
Yukarıda yapılan açıklamalar, hükme esas alınan bilirkişi raporları, emsal alınan Yüksek Mahkeme ilamları, kurumlardan gelen müzekkere cevapları, kolluk araştırması, sigorta poliçesi ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 27/07/2015 tarihinde meydana gelen kazada hükme esas alınan 23/11/2017 Tarihli Adli Tıp Kurumunun kusur raporunda ifade edildiği üzere davaya konu trafik kazası sebebiyle davacı … kusursuz olduğu, davalı …’un %75 oranında asli, diğer davalı …’nın ise %25 oranında tali kusurlu olduğu, dava konusu olayda müterafik kusur indirimi yapılmasını gerektirir ve davacıya atfı mümkün bir halin de mevcut olmadığı, davacının yargılama safahatı süresinde iyileşmiş olması ve araz kalmaması karşısında T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 06/07/2021 tarihli maluliyet raporu ile T.C. … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin 09/01/2019 tarihli Heyet Raporu gereğince yapılan değerlendirmede davacının sürekli maluliyetinin olmadığı, iyileşme(geçici iş göremezlik) süresinin 9 aya kadar uzayabileceği, davacının bu sürenin 3 aylık zarfında bakıcıya ihtiyacı olduğu ve SGK tarafından karşılanmayan, belgeye bağlanamayan zorunlu tedavi giderinin ise 6.555,56 TL olduğunun rapor edildiği, dosya içerisinde yer alan 23/11/2021 Tarihli Aktüeryal bilirkişi raporunda davacının 27/07/2015-27/04/2016 tarihleri arasındaki 9 aylık süre zarfında efor kaybı nedeniyle uğradığı maddi zararının 9.235,28 TL, 27/07/2015-27/10/2015 tarihleri arasındaki 3 aylık süre zarfında bakıcı gideri nedeniyle uğradığı maddi zararının 3.820,50 TL, SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi zararının ise 6.555,56 TL olduğunun hesaplandığı anlaşılmakla davacının mahrum kaldığı 9.235,28 TL İyileşme süresinde efor kaybı nedeniyle uğradığı maddi tazminatın, 3.820,50 TL Bakıcı giderleri nedeniyle uğradığı maddi tazminatın ve 6.555,56 TL faturalandırılan ve SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi tazminatın davalı … SİGORTA A.Ş (Sigorta şirketi yönünden kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak ve faiz yönünden dava tarihi olan 31/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olmak kaydıyla) ile diğer davalılar …, … ve …’dan (Diğer Davalılar Yönüyle kaza tarihi olan 27/07/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine yukarıda detayıyla açıklanan nedenlerle davacının fazlaya ilişkin maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi hususunda mahkememizde vicdani kanaat hasıl olmuştur.
Dava tarihi itibariyle dava şartı olarak sigorta şirketin müracaat zorunluluğunun bulunmaması, somut olayda dava tarihinden önce davacı tarafından davalı sigorta şirketine usulüne uygun olarak yapılmış bir müracaat olmaması karşısında davacının maddi talepleri açısından davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu tutarlar yönüyle T.C. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 18/04/2016 Tarih ve 2014/23269 Esas-2016/4877 Karar sayılı ilamı da emsal alınarak dava tarihi itibariyle yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir. LAKİN diğer davalılar yönüyle T.C. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 01/11/2021 Tarih ve 2021/4551 Esas-2021/7845 Karar sayılı ilamı da emsal alınarak haksız fiil tarihi itibariyle temerrüdün gerçekleştiği kabul edilerek davalı sigorta şirketi dışındaki diğer davalılar açısından haksız fiil tarihi itibariyle yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.
2.DAVACI …’ÜN MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRMEDE
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunumuzun 56/1 maddesinde; “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. ” amir hükmü yer almaktadır.
Yüksek Mahkemenin yerleşik içtihatlarında ifade edildiği üzere; Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, 6098 Sayılı TBK’nın 56/1. maddesindeki özel haller dikkate alınarak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, 4721 Sayılı TMK’nın 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda yapılan açıklamalar, amir kanun hükmü, bilirkişi raporları ve Yüksek Mahkemenin yerleşik içtihatları çerçevesinde somut olayımız değerlendirildiğinde; 27/07/2015 tarihinde meydana gelen kazada kaza tarihi itibariyle davacının yaşı, kazanın meydana gelmesinde zararın artmasında herhangi bir dahli ve kusuru bulunmaması, kaza sebebiyle her ne kadar kalıcı bir maluliyeti bulunmasa da 9 aylık uzun tedavi süreci, geçirmiş olduğu cerrahi müdahaleler, bu sürecin reşit olmayan davacı üzerinde yaratacağı travma ve psikolojik etki, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile paranın satın alma gücü de bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı lehine takdir edilecek 7.500,00 TL manevi tazminatın davacı için zenginleşme ve davalılar için de yıkım olmayacağına kanaat edilmekle davacının manevi tazminat davasının 7.500,00 TL’sinin kabulüne, fazlaya ilişkin taleplerinin ise reddine karar verilmesi hususunda Mahkememizde vicdani kanaat hasıl olmuştur.
3.DAVACILAR … VE NEFSE GÜNDÜZÜN MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRMEDE
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunumuzun 56/2. Maddesinde; “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” amir kanun hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar, amir kanun hükmü, bilirkişi raporları ve T.C. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 06/06/2016 Tarih ve 2016/6064 Esas-2016/9255 Karar sayılı ilamı çerçevesinde somut olayımız değerlendirildiğinde; Dosya içerisinde yer alan ve hükme esas alınan T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 06/07/2021 tarihli maluliyet raporu ile tespit edildiği üzere davacının yargılama safahatı süresinde iyileşmiş olması ve araz kalmaması karşısında anne ve babasına manevi tazminat takdir edilmesini gerektirir ağır bedelsel zarar koşulunun somut olayımızda gerçekleşmemesi sebebiyle davacılar Yakup ve Nefse’nin manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi hususunda Mahkememizde vicdani kanaat hasıl olmuştur. ” şeklinde davacı …’ün maddi tazminat davasının kısmen kabulüne; davacının mahrum kaldığı 9.235,28 TL iyileşme süresinde efor kaybı nedeniyle uğradığı maddi tazminatın davalı … SİGORTA A.Ş (Sigorta şirketi yönünden kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak ve faiz yönünden dava tarihi olan 31/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olmak kaydıyla) ile diğer davalılar …, … ve …’dan (Diğer Davalılar Yönüyle kaza tarihi olan 27/07/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının mahrum kaldığı 3.820,50 TL bakıcı giderleri nedeniyle uğradığı maddi tazminatın davalı … SİGORTA A.Ş (Sigorta şirketi yönünden kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak ve faiz yönünden dava tarihi olan 31/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olmak kaydıyla) ile diğer davalılar …, … ve …’dan (Diğer Davalılar Yönüyle kaza tarihi olan 27/07/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının mahrum kaldığı 6.555,56 TL faturalandırılan ve SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi tazminatın davalı … SİGORTA A.Ş (Sigorta şirketi yönünden kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak ve faiz yönünden dava tarihi olan 31/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olmak kaydıyla) ile diğer davalılar …, … ve …’dan (Diğer Davalılar Yönüyle kaza tarihi olan 27/07/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin maddi tazminat taleplerinin reddine, davacı …’ün manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 27/07/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle takdiren 7.500,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 27/07/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine, davacı …’ün manevi tazminat davasının reddine, Davacı …’ün manevi tazminat davasının reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar … ve … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın usul ve esas açısından hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak kabul edilmesi nedeniyle usul hukuku gereği ancak bir kere yapılacak ıslahın birden fazla yapılmasına imkan verildiğini, davacının toplamda 8 kalemden oluşan maddi tazminat taleplerine karşın, bilirkişinin tespit ettiği 3 adet maddi zarar kalemi olduğunu, bu durumda; dava değerinin artırılırken hangi kalem için ne kadar artış yapıldığının açıkça ifade edilmesi ve eksik harcı tamamlaması gerektiğini ancak tüm kalemlerin tek bir kalem gibi değerlendirilerek harcın tamamlandığını, bu durumun hukuka aykırı olduğunu, doğmayan ancak talep edilen kalemler nedeniyle yatırılan harçların bilirkişinin zarar olarak beyan ettiği kalemlere mahsup edilmiş durumda olduğunu, ayrıca davacı … lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının da fahiş olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın belirsiz alacak davasının şartlarını taşımadığını, belirsiz alacak davası olması halinde geçici talep sonucunu ileri sürebileceğini, talep sonucunun belirlenebilir hale geldiğinde eksik harçların tamamlanıp geçici talep sonucunun kesin talep sonucuna dönüşeceğini, davacının ıslah hakkını kullanmadan iddiayı genişletme veya değiştirme yasağına tabi olmayan veya davalının muvafakatini almadan talep sonucunu değiştirebileceğini ancak davacının talep artırım ve ıslah dilekçesi ile iki kez talep sonucunu değiştirdiğini, ikinci ıslah dilekçesinin kabulünün mümkün olmayacağını, efor kaybı nedeniyle 9.235,28 TL, Bakıcı gideri 3.820,50 TL, Belgeli / belgesiz tedavi gideri 6.555,56 TL olarak belirtildiğini ve bu tutarlar yönünden 08.12.2021tarihli ıslah dilekçesi ile harç tamamlandığını ancak harcın eksik ikmal edildiğini, bu gider kalemleri için ilk talep toplam bedelinin 750,00 TL iken ilk talebin 1.000,00 TL gibi kabul edilip harcın tamamlandığını, davacıların SED raporunun dosya kapsamında mevcut olduğunu, alınan adli tıp raporlarında davacı …’de maluliyetin meydana gelmediğinin ortada olduğunu, bu kapsamda manevi tazminat kaleminin fahiş olarak belirlendiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … SİGORTA AŞ vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kaza tarihinde davacı küçük olduğundan GİG ve GBT tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacı lehine tedavi gideri tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacının güç kaybı gibi dolaylı zararlara yönelik olarak taleplerinin olması halinde söz konusu taleplerin sigorta poliçesi teminatı kapsamında olmadığından reddinin gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Alacak talebinin ikinci kez arttırılıp arttırılamayacağı,davanın belirsiz alacak mı kısmi dava mı olduğuna yönelik istinaf incelemesinde ;
HMK 107.maddede belirsiz alacak davası düzenlenmiş olup, 107/2.fıkrada “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” esası kabul edilmiştir. Buna göre davacı taraf talep artırım dilekçesi ile talebini artırabilecektir. Talep artırım, niteliği itibari ile davalı taraf aleyhine esaslı bir değişiklik olup, davalı tarafın, duruşmada bulunmadığı durumlarda tebligat yolu ile bu istemden haberdar edilmesi zorunludur.
Belirsiz alacak davası olarak açılan davalarda davacı talep sonucunun belirlenmesi talep sonucunun artırılması şeklinde olmaktadır. Belirsiz alacak davasında talebin belirlenmesinde karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurulmasına gerek bulunmaz. Ancak davacı tarafından talep sonucu belirlendikten sonra alacağının daha fazla olması halinde davacının talep sonucunu artırmak için ıslah yoluna başvurması yani ıslah suretiyle talep sonucunu artırması mümkün olacaktır.
6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Bu açıklamalara göre davanın belirsiz alacak davası olarak açılması halinde davacının öncelikle talep sonucunu belirlemesi, talebin belirlenmesinden sonra alacağın belirlenen miktardan daha fazla olduğunun anlaşılması halinde davacının ıslah yolu ile dava değerini arttırması gerekecektir. Yargıtay uygulamalarına göre trafik kazalarında yaralanmadan kaynaklanan tazminat davalarının belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir. (Yargıtay 17 HD 2015/14980 E 2018/8201 K )
belirsiz alacak davası alacaklıya zamanaşımı ve faiz başlangıcı noktasında imkanlar sağlayan istisnai bir dava türü olup, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkça yazılı olması veya 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanıldığının belirtilmesi gerekir. Alacağın belirsiz olduğunun dava dilekçesinde açıklanması bu noktada önemsizdir. Zira alacak belirsiz ise alacaklının kısmi dava veya belirsiz alacak davası açma hakkı vardır. Dava dilekçesinde “belirsiz alacak davası” açıldığı yazılı değilse veya Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanılmamışsa, dava konusu miktarların 50-100-1000 TL gibi gösterilmesi halinde davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilmelidir. Sonradan alacaklı tarafın davayı belirsiz alacak davası olarak nitelemesi sonuca etkili değildir.
Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak miktar belirtilmek suretiyle talep edilen alacak kalemleri sıralanmış, davanın kısmi ya da belirsiz alacak davası olarak açıldığı açıklanmamıştır. Belirtildiği şekilde, davanın kısmi alacak davası olarak açıldığının kabulü gerekir.
Davacı vekili, her ne kadar ıslah dilekçesinde “alacaklarının belirsiz alacak davasına olarak açıldığını” belirtmiş ise de davanın türünün ıslah suretiyle değiştirilmesi mümkün olmadığından, yukarıda yer alan ilkeler çerçevesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı da kabul edilemeyecektir.
Nitekim Yargıtay 9 HD nin 2021/8749 esas 2021/13125 kara sayılı ilamı
Ne var ki davacının somut olayda fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava açtığı,dilekçesinin hiçbir bölümünde HMK 107 maddesi kapsamında bir davasının olduğunu belirtmediği görülemektedir.
Gerek HUMK. 83 ve devamı maddesi gerekse 6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. HUMK’nın 83. (6100 sayılı HMK m. 176), maddesinde ise ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir. Islahın amacı, yargılama süresinde, şekli ve süreye aykırılık sebebi ile ortaya çıkacak maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmaktır. Bununla birlikte talep miktarı ıslah ile arttırılabilecektir. Ancak taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Somut olayda davacı açmış olduğu kısmi davada fazlaya dair haklarını saklı tutarak maddi tazminat talep etmiş, birinci ıslah dilekçesi ile talebini yükseltmiştir.ANCAK İLK TALEBİNDE EFOR KAYBINA YÖNELİK BİR ISLAHA YOKTUR.
davacı alınan ek rapora göre de BU KEZ DAHA ÖNCE ISLAHLA TALEP ETMEDİĞİ TALEBİNİ BUNA YÖNELİK ıslah dilekçesi ile talebini efor kaybı yönünden artırmıştır.BU HALDE İLK ARTIRILAN ALCAK KALEMİ İLE İKİNCİ ARTIRILAN ALACAK KALEMLERİ FARKLIDIR
Bu durumda davacının DAHA ÖNCE TALEP ETMEDİĞİ VE ISLAH ETMEDİĞİ 9.235,28 TL iyileşme süresinde efor kaybı nedeniyle uğradığı maddi tazminatını talep edebileceğinden itiraz yersizdir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/19233 esas2019/9532 karar, 2016/15922 esas 2019/8879 karar sayılı ilamı.
Manevi tazminat miktarının çokluğuna yönelik davalılar vekilinin istinaf itirazında;
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre,Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Somut olaya gelince,
Meydana gelen kazada davacının kusursuz,davalıların tam kusurlu olması, yaşı,olay nedeniyle %10,3 maluliyeti ve 9 ay iyileşme süresinin olması, olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatların dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olduğu, davalı vekilinin buna yönelen istinaf taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davalıların faturasız tedavi giderinin içeriğine itirazı
TBK 50 maddesi gereğince zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Sağlık kuruluşunda yapılan sağlık hizmeti harcamaları rahatlıkla fatura ve benzeri belgeler ile ispatlanabilir. Ancak bazı giderler var ki her zaman belge temin edilmesi mümkün değildir. Bu gibi durumlardaTBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. (Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 11, Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlanması yeterli olup ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulunup getirilmesi şart değildir. Hiç bir belge sunulmasa bile ,hakim ,görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK .26/04/1995 ,1995/11-122 E 1995/430 K)
Davaya konu olayda davacının yaralanması nedeniyle, bu tedavi sürecinde yapılan tüm giderlerin belgeye bağlanması mümkün olmadığı gibi, hayatın olağan akışına göre de davacı taraftan bu yönde bir belgelemenin beklenmesi hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. Tedavi sürecinde yapılması muhtemel yol ve ulaşım giderleri, belgeye bağlanamamış tıbbi malzeme, ilaç vs. giderleri olması kaçınılmazdır.
Dosya kapsamından davacının, yaralanması nedeniyle, bu tedavi sürecinde yapılan tüm giderlerin belgeye bağlanması mümkün olmayan 6.555,56 TL giderin olduğunun belirlenmesine, davacının dava dilekçesinde sadece 600 TL lik akademi hastanesine yaptığı giderini değil ayrıca belgeye bağlanamayan diğer giderlerini de istediğinin açık olmasına göre bu miktarın ilavesinin dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla itiraz yersizdir.
Bu halde, Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,
Davalı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ayrı ayrı esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
1-Davalı … tarafından alınması gereken 1.851,97 TL harçtan peşin alınan 463,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.388,97 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Davalı … tarafından alınması gereken 1.851,97 TL harçtan peşin alınan 463,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.388,97 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı … tarafından alınması gereken 1.851,97 TL harçtan peşin alınan 463,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.388,97 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davalı … SİGORTA AŞ tarafından alınması gereken 1.339,65 TL harçtan peşin alınan 335,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.004,65 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davalılarca yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, manevi tazminat yönünden; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, maddi tazminat yönünden; HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. …

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.