Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/697 E. 2022/878 K. 12.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 12/04/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 17/12/2021
NUMARASI : …. Esas …. Karar

DAVACILAR : 1- … – … …
2- … – …

3- … – … …
VEKİLİ : Av. … – [
DAVALILAR : 1- … – … …
2- … – … …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 3- … – ….

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 12/04/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 12/04/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; 10.08.2019 günü sürücü …’in sevk ve idaresindeki …. plaka sayılı araç, Karapınar-Konya istikametinde seyir halindeyken müteveffa …’ın kullandığı …. plakalı otomobile arkadan çarpmış ve çarpışma neticesinde maddi hasarlı ve yaralanmalı/ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilleri trafik kazası nedeniyle ağır bir tedavi süreci yaşamak zorunda kalmış ve sürekli iş göremez durumda olduklarını, kazanın meydana gelmesinde, sürücü …, aynı istikamette seyretmekte olan, müteveffa ….’ın kullandığı araca arkadan çarptığını, sürüklediğini, bariyerlere sıkıştırdığını ve aracı savurduğunu, kazanın oluşumunda davalı …’ in kusurlu olduğunu, 10.08.2019 tarihli trafik kazasına bağlı olarak Konya .. Ağır Ceza Mahkemesi’nde …. E. sayısı ile yargılama yapıldığını, kazanın ardından müvekkiller ağır bir tedavi süreçleri yaşamış ve sürekli iş göremez durumda olduklarını, Yargıtay’ın maddi tazminat kalemleri kapsamındaki yerleşik görüşlerinden biri de; bedensel zarara maruz kalan kişilerin bakıcı gideri ihtiyacı olduğunu bu nedenle davacı müvekkillerinin bakım giderlerinin belirlenip hüküm altına alınmasına karar verilmesi de talep edildiğini, davalı …’ in sürücüsü olduğu, davalı …’a ait …. plaka sayılı aracın 10.08.2019 kaza tarihi itibariyle geçerli …. poliçe numaralı trafik sigortası ile davalı … Şirketine sigortalı bulunduğundan, sorumluluk sınırları içinde sigorta şirketi dava edildiğini, davadan önce sigorta şirketine 03.03.2020 tarihinde başvuruda bulunulduğunu, yapılan başvuru çerçevesinde herhangi bir anlaşma olmadan sigorta şirketi; … için 07.04.2020 tarihinde 55.035,89-TL ödeme yaptığını, ancak Sigorta Şirketi tarafından yapılan tazminat ödemesi eksik olup, diğer davacılar için de herhangi bir ödeme yapılmadığını beyanla, öncelikle hüküm altına alınacak alacağın tahsil edilmeme riskine karşılık …. plaka sayılı aracın trafik kaydına ve davalılar … ve …’ın üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacakları üzerine kararın kesinleşmesine kadar “ihtiyati haciz” şerhi konulmasını, trafik kazasında meydana gelen bedensel zarar nedeniyle davacılar lehine fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik her biri için 100,00-TL geçici iş göremezlik, 100,00-TL sürekli iş göremezlik, 100,00-TL SGK karşılanmayan tedavi gideri, 100,00-TL bakıcı ihtiyacı gideri olmak üzere toplam 1.200,00-TL maddi tazminatın davalılar … ve …’den olay tarihinden, diğer davalı …Ş.’den temerrüt tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi olay tarihinden itibaren işletilecek faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ile birlikte müşterek ve müteselsilen tahsilini, Davacı … için 50.000,00-TL, … için 25.000,00-TL ve … için 25.000,00-TL olmak üzere toplamda 100.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … ve …’ den olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte müşterek tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Karşı tarafın cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Mahkememizce olayın oluş biçimi, tarafların sosyo-ekonomik durumları, davacıların duyduğu elem, çektiği sıkıntı ve acılar ile davalı sürücünün kusurunun yoğunluğu, davacıların alınan malüliyet raporları, paranın alım gücü nazara alınarak manevi tazminatın ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanması amacı da olmadığı, manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olamayacağı, ancak davacıların duyduğu acı ve elemi de bir nebze hafifletecek miktarda olması gerektiği için tamamen vicdani değerlendirme yapılarak; davacıların manevi tazminat istemi yönünden aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
I- DAVACILARIN MADDİ TAZMİNAT TALEPLERİ İLE İLGİLİ OLARAK;
A-Davacı … Yönünden; geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 7.316,08 TL, sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 94.742,38 TL, bakıcı giderinden doğan maddi zararı için 5.116,80 TL, kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 3.000,00 TL olmak üzere Toplam: 110.175,26 TL’ nin
B-Davacı … Yönünden; Fazlaya ilişkin taleplerin Reddi ile, sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 112.571,96 TL, bakıcı giderinden doğan maddi zararı için 2.558,40 TL, kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 2.000,00 TL olmak üzere Toplam: 117.130,36 TL’ nin
C-Davacı … Yönünden;Fazlaya ilişkin taleplerin Reddi ile, kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 750,00 TL’nin davalı zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi …’ den, temerrüt tarihi olan 15.03.2020 tarihinden itibaren (poliçe limiti olan 3.600.000,00 TL dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla), diğer davalılar … ve … yönünden kaza tarihi olan 10.08.2019′ dan itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
II-DAVACILARIN MANEVİ TAZMİNAT TALEPLERİNİN KISMEN KABULÜ İLE;
a- Davacı … yönünden 40.000,00 TL,
b- Davacı … yönünden 20.000,00 TL,
c- Davacı … yönünden 10.000,00 TL,
Manevi tazminatların kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan … ve …’ den tahsili ile adı geçen davacılara ayrı ayrı verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ayrı ayrı reddine” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; manevi tazminat taleplerinin Yerel Mahkeme tarafından hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak kısmen reddedildiğini, fakat Yerel Mahkeme tarafından caydırıcı ve müvekkillerin uğramış olduğu zararın giderilmesine etki edecek miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, somut olayda müvekkili …’ın eşini, …. ve ….’ın ise babalarını kaybetttiğini bu nedenle aylarca üzüntü duyduklarını, müvekkillerinin halen tam olarak iyileşememiş olup kazaya bağlı gelişen ağır yaralanmalar sonucu günlük hayatlarında zorluk yaşamaya devam ettiklerini ve bu durumun psikolojilerini oldukça etkilediğini, ve tüm bu hususlar dikkate alınmadan Yerel Mahkeme tarafından hatalı ve hukuka aykırı bir şekilde manevi tazminata hükmedildiğini, Yerel Mahkeme tarafından AAÜT gereğince reddedilen maddi ve manevi tazminat nedeniyle müvekkilleri aleyhine hükmedilen avukatlık ve arabuluculuk ücretinin hukuka aykırı olduğunu, istinaf incelemesi sonucu davacılar aleyhine hükmedilen ücretin kaldırılması gerektiğini, açıklanan tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme tarafından verilen kararın kaldırılmasına, manevi tazminat taleplerinin tam olarak kabülüne, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti ile arabuluculuk ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, faturalandırılmayan tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede :
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmemktedir.Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre 06/10/2021tarihli rapordaki PMF1931 yaşam tablosu kullanılarak hazırlanan kısma göre karar verilmesi gerekmektedir.
2- Manevi tazminat miktarına ilişkin itirazın incelenmesinde:
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde ; “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” hükmü düzenlenmiş madde metninden de anlaşıldığı üzere, haksız eylem sonucu bedensel zarar görenin yakınları yararına manevi tazminata karar verilebilmesi için, zarar görenin yaralanmasının ağır bedensel zarar niteliğinde olması gerekmektedir. Ağır bedensel zarar, kanunda tanımlanmamış olup, yaralanmanın özelliğine ve yarattığı sonuçlara göre mahkemece takdir edilecektir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, Ceza Mahkemesinin kararı, yukarıda açıklanan ilkeler, davalının eylemindeki hukuka aykırılığın tespitinin sağlayacağı manevi tatmin ile birlikte değerlendirildiğinde İDM’ince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlanının YERİNDE OLDUĞU, davacı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik istinafının REDDİ gerektiği anlaşılmıştır.
3- Arabuluculuk ücreti ve vekalet ücreti itirazının incelenmesinde :
Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde uyuşmazlığın konusu dikkate alınarak Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır.
Somut uyuşmazlıkta, tarafların zorunlu arabuluculuk kapsamında arabuluculuk faaliyetinde bulundukları ve sürecin sonunda anlaşamadıkları görülmektedir.Arabuluculuk giderinin yargılama gideri olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yargılama giderlerinden sorumluluk başlıklı 326. maddesinin 1. fıkrasına göre yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan kabul ve red oranlarına göre alınması gerektiği dikkate alındığında, arabuluculuk masrafının yazılı şekilde karar verilmesi yerindedir. İtirazın reddi gerekmiştir. (YARGITAY 9. Hukuk Dairesi 2022/238 E 2022/1639 K )
Davacı vekili, vekalet ücretinin yanlış hesaplandığı itirazında bulunmuştur.
Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesi’nin “Manevi tazminat davalarında ücret” başlıklı 10. Maddesinde;
(1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarife’nin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.
(3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.
(4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir” ;
Aynı tarifenin 3/2 maddesinde; “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” düzenlemeleri mevcuttur.
Mahkeme kararında, kısmen davanın kabul edilmesine, davacı lehine hükmedilen manevi tazminat için vekalet ücreti takdir edilmiş olmasına karşın reddedilen kısım yönünden davalılar lehine vekalet ücreti takdir edilmesi doğru olup yargılama giderleri ve vekalet ücretine yönelik itirazın yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenle , davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1-b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararın KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar korunmak suretiyle)
1-DAVACILARIN MADDİ TAZMİNAT TALEPLERİNİN KISMEN KABULÜ İLE;
A-Davacı … Yönünden;
a-) Geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 7.316,08 TL,
b-) Sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 54.560,25 TL,
c-) Bakıcı giderinden doğan maddi zararı için 5.116,80 TL,
d-) Kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 3.000,00 TL,
olmak üzere Toplam:69.993,13 TL’ nin
B-Davacı … Yönünden; Fazlaya ilişkin taleplerin Reddi ile,
a-) Sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 89.154,61 TL,
b-) Bakıcı giderinden doğan maddi zararı için 2.558,40 TL,
c-) Kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 2.000,00 TL,
olmak üzere Toplam: 101.886,61 TL’ nin
C-Davacı … Yönünden;Fazlaya ilişkin taleplerin Reddi ile,
Kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 750,00 TL’nin
Davalı zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi ….’ den, temerrüt tarihi olan 15.03.2020 tarihinden itibaren (poliçe limiti olan 3.600.000,00 TL dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla), diğer davalılar … ve … yönünden kaza tarihi olan 10.08.2019′ dan itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
2-DAVACILARIN MANEVİ TAZMİNAT TALEPLERİNİN KISMEN KABULÜ İLE;
a- Davacı … yönünden 40.000,00 TL,
b- Davacı … yönünden 20.000,00 TL,
c- Davacı … yönünden 10.000,00 TL, manevi tazminatların kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan … ve …’ den tahsili ile adı geçen davacılara ayrı ayrı verilmesine.
3- Fazlaya ilişkin taleplerin ayrı ayrı reddine,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
4-Alınması gereken 16.574,03 TL harçtan peşin alınan 345,65 TL ile tamamlama harcı 776,20 TL toplamı olan 1.121,85 TL’nin harcın mahsubu ile bakiye 15.452,18 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, (davalı … şirketinin 10.986,49 TL’den sorumlu tutulmasına)
5-Davacı tarafından yatırılan 1.184,05 TL harç giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2019 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (kabul/talep oranına göre) 978,12 TL’sinin davalılardan, (red/talep oranına göre hesaplanan) kalan bakiyesinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
7-Davacılar tarafından yapılan yargılama gideri 500 TL bilirkişi ücreti, 4.953,29 TL rapor ücreti, posta tebligat gideri 326 TL toplamı olan 5.779,29 TL kabul ve ret oranına göre hesaplanan 4.270,89 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, (davalı … şirketinin 3.036,60 TL ‘sinden sorumlu tutulmasına)
8-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen maddi tazminat nedeniyle;
… için; 9.899,11 TL;
… için 13.629,23 TL;
… için 750,00 TL verilmek üzere hesaplanan toplam vekalet ücretinin (davalı … şirketlerinin sorumluluğu sigorta poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak sözü geçen miktarların adı geçen davacılara ayrı ayrı verilmesine,
9-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen manevi tazminat nedeniyle;
… için 6.000,00 TL;
… için 5.100,00 TL;
… için 5.100,00 TL verilmek üzere vekalet ücretinin davalılar … ve …’ tan tahsili ile sözü geçen miktarların davacılara ayrı ayrı verilmesine,
10-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen maddi tazminat nedeniyle;
6.023,68 TL’nin davacı …’dan,
5.100,00 TL’nin davacı …’dan, alınarak davalılara verilmesine,
11-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen manevi tazminat nedeniyle;
5.100,00 TL davacı …’ dan,
5.000,00 TL davacı …’ dan,
5.100,00 TL davacı …’ dan alınarak davalı … ve …’ a verilmesine,
11-Davacılar tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının HMK 333 gereğince karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
12-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
13-Davacı tarafça yapılan 662,10 TL istinaf başvuru gideri ile 73,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 735,60 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacılara verilmesine,
14-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
15-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.12/04/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.