Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar
DAVACI : … – TC No : …
…
VEKİLİ : Av. … –
[…] UETS
DAVALI : … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … – […] UETS
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; 07.11.2018 günü dava dışı sigortalı araç sürücüsü … idaresindeki … plaka sayılı kamyonet ile müvekkili yönetimindeki … plaka sayılı otomobilin çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında, müvekkili … ağır şekilde yaralanmış ve bedensel bütünlüğü zedelenerek malul kaldığını, kazaya karışan ve Karaman Organize Sanayi Bölgesi adına kayıtlı olan … plaka sayılı kamyonet, 17.07.2018-17.07.2019 vade tarihli ve 0100.05749384.0000 nolu Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalandığından, poliçeden doğan sorumluluğa bağlı olarak Konya … ASLİYE Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında açılan maddi tazminat dava dosyasında alınan kusur raporunda müvekkilinin %75, sigortalı araç sürücüsü …’ın ise %25 oranında kusurlu olduğunun, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından düzenlenen raporda müvekkilin; bu kazaya bağlı olarak sürekli iş göremezlik oranının %36,2 olduğu, iyileşme süresinin 9 ayı bulacağı, 3 ay başkasının bakımına muhtaç olacağının tespit edildiğini, kazaya karışan ve Karaman Urganize Sanayi Bölgesi adına kayıtlı olan … plaka sayılı kamyonet, 17.07.2018 – 17.07.2019 vadeli ve 0-100.05749387.0000 nolu Genişletilmiş Kasko Klasik Sigorta Poliçesi içerisinde düzenlenmiş Manevi Tazminat Klozunu ihtiva eden İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalanmış olduğundan, müvekkilinin uğradığı manevi zararın tazmini için ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı sıfatı ile davalının sorumluluğuna gidildiğini, zararların tazmini yönüyle davalı sigorta şirketine müracaat edildiğini, ancak herhangi bir ödemenin yapılmadığını, arabulucuk görüşmelerinden de sonuç alınamadığını belirterek; haksız fiilin taksir ile işlenen eyleme dayalı olması, davalının eyleminden sorumlu olduğu sürücünün kusurlu olması, hakkaniyet ölçüsü, yaralanmanın şiddet ve önemi ile caydırıcılık ilkesi gözetilerek 25.000,00 TL manevi tazminatın, poliçe limiti ile sınırlı olarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 99/1 maddesi gereğince temerrüdün oluştuğu 28.06.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, dava şartı arabuluculuk faaliyeti ile açılan eldeki dava yönünden; zorunlu olduğundan arabuluculuk faaliyeti için yapılan giderler, sarfına mecbur kalınacak yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı sigortacıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özet olarak; kazaya karışan … Plaka sayılı aracın müvekkili sigorta şirketi nezdinde 11835190 / 0 nolu Kasko (İhtiyari Mali Mesuliyet) Poliçesi ile sigortalı olduğunu, şahıs başına bedeni teminatın 150.000,00 TL limite kadar geçerli olup; manevi tazminat için kaza başına azami limit 25.000 TL ile sınırlı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla;
manevi tazminatın mal varlığına ilişkin olmayan fakat zarar verici olay dolayısıyla kişinin duygusal aleminde duyduğu acı ve ızdırap nedeniyle maruz kaldığı zararların tazminine yönelik bir istem olduğunu, manevi tazminatın olayın özel hal ve şartları, kusur oranları,zarar görenin rızası göz önüne alınarak Medeni Kanun’nun dürüstlük ilkesi ve Borçlar Kanunu’nun 43 ve 44.Maddelerinde öngörülen indirim sebeplerinin de nazara alınmasıyla takdir edilecek bir ödence olduğunu, ancak manevi tazminatın zenginleşme aracı olmayacak şekilde belirlenebileceğini, kişinin ekonomik statüsünü değiştirecek nitelikte olmaması gerektiğini, ayrıca olayın meydana gelmesinde, sigortalı aracın kusur sorumluluğunun ne olduğu hususuna da uzman gözüyle ışık tutulmasının gerektiğini, sigortalı araca düşen kusur oranı kanunen üstlenilmekte olduğundan, kazada kusursuz olunması halinde, davacıların tazminat talepleri açısından da müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceğini belirterek; davanın reddine, aksinin kabulü halinde ise, sorumluluğun azami poliçe teminatı ile sorumlu tutulmasına, temerrüde düşmemiş ve dava açılmasına sebebiyet vermemiş bulunan müvekkili şirket aleyhine vekalet ücreti, yargılama giderleri ve faize karar verilmemesine, kabul anlamına gelmemek üzere aleyhe hüküm kurulması halinde ise poliçe limiti ve sigortalının kusur oranı dikkate alınarak hüküm kurulması gerekliliğine, reddedilen kısım için ise yargılama ücreti ve ücreti vekaletin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Dava, manevi tazminat isteminden ibarettir. Taraflar arasındaki ihtilaf; davaya konu trafik kazasının oluşmasında kimlerin hangi oranda kusurlu oldukları, kaza neticesinde davacının yaralanıp yaralanmadığı, davacının yaralanmasının ağırlığının ve derecesinin ne olduğu, davacının bu yaralanma nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmasının mümkün olup olmadığı ile davalının davacının manevi zararlarından sorumlu olup olmadığı hususlarından ibarettir.
Davaya konu trafik kazasının 07.11.2018 tarihinde … plakalı araç sürücüsü …’in seyir hızıyla birlikte kavşağa girdiği sırada aracın sağ yan kısmı ile sürücü …’ın sevk ve idaresinde olan … plakalı kamyonetin ön kısmı ile çarpışması neticesinde meydana geldiği, kaza tespit tutanağı ile davacı araç sürücüsünün geçiş önceliğine uyma kuralını ihlal ettiğinin, sigortalı araç sürücüsünün ise aracın hızını kavşaklara gelirken azaltmamak kuralını ihlal ettiğinin tespit edildiği anlaşılmıştır.
Davalı sigorta şirketinin kaza tarihi olan 07.11.2018 tarihi itibariyle … plakalı aracın KASKO sigortacısı olduğu, genişletilmiş KASKO poliçesinin İMMS teminat klozunu da içerdiği ve davalı sigortacının İMMS manevi tazminat teminat klozu limitinin 25.000,00 TL olduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınan 11.12.2020 tarihli bilirkişi raporu ile davaya konu trafik kazasının oluşmasında davacının % 75, sigortalı araç sürücüsünün ise % 25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Yine, 25.02.2021 tarihli maluliyet raporu ile davacının yaralanmasının % 36,2 oranında kalıcı sakatlık niteliğinde olduğu, davacının iyileşme süresinin 9 ay olduğu ve bu sürenin 3 aylık kısmında davacının başkasının yardımına muhtaç olduğu tespit edilmiştir.
Somut olayda, tarafların kusur oranları, davacının sosyal ekonomik durumu, davacının yaralanmasının derecesi, paranın alım gücü ve ülkenin ekonomik koşulları dikkate alınarak davanın 20.000,00 TL üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar davalı sigortacının 15.06.2021 tarihinde temerrüde düştüğü tespit edilmiş ise de taleple bağlılık ilkesi gereğince manevi tazminata 28.06.2021 tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi itibariyle geçerli İMMS poliçesi manevi tazminat teminat klozu limitiyle sınırlı olmak üzere 28/06/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; talebi mümkün ve talep edilen miktar karşısında hükmedilen manevi tazminat miktarının oldukça az olduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından tarafların kusur oranlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, davalı taraf sürücüsünün dörtte bir oranında kusuru ile kazaya sebebiyet vermesinin azımsanmayacak ve küçümsenmeyecek bir vakıa olduğunu, müvekkilinin sosyal ve ekonomik durumu ile yaralanma derecesinin, paranın alım gücü ve ülkenin ekonomik koşullarının dikkate alınmadığını, davanın niteliği ile arabulucuya başvurmanın dava şartı olduğu gözetilerek Hazine tarafından karşılanmış olan 1.320,00 TL arabulucu ücretinin tamamının davalıdan alınmasına karar verilmesi gerekirken kabul/red oranına göre orantılı olarak alınmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu, manevi tazminatın reddedilen bölümü için davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi ve yargılama giderinin tamamına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, itirazları doğrultusunda hakkaniyete uygun şekilde yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle MANEVİ tazminat istemine ilişkindir.
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde ; “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” hükmü düzenlenmiş madde metninden de anlaşıldığı üzere, haksız eylem sonucu bedensel zarar görenin yakınları yararına manevi tazminata karar verilebilmesi için, zarar görenin yaralanmasının ağır bedensel zarar niteliğinde olması gerekmektedir. Ağır bedensel zarar, kanunda tanımlanmamış olup, yaralanmanın özelliğine ve yarattığı sonuçlara göre mahkemece takdir edilecektir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, Ceza Mahkemesinin kararı, DAVACI kusur DURUMU ve yukarıda açıklanan ilkeler, davalının eylemindeki hukuka aykırılığın tespitinin sağlayacağı manevi tatmin ile birlikte değerlendirildiğinde İDM’ince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlanının YERİNDE OLDUĞU , davacı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik istinafının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Arabuluculuk ücretine ilişkin itirazın incelenmesinde:
Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde uyuşmazlığın konusu dikkate alınarak Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır.
Somut uyuşmazlıkta, tarafların zorunlu arabuluculuk kapsamında arabuluculuk faaliyetinde bulundukları ve sürecin sonunda anlaşamadıkları görülmektedir.Arabuluculuk giderinin yargılama gideri olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yargılama giderlerinden sorumluluk başlıklı 326. maddesinin 1. fıkrasına göre yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan kabul ve red oranlarına göre alınması gerektiği dikkate alındığında, arabuluculuk masrafının yazılı şekilde karar verilmesi yerindedir. İtirazın reddi gerekmiştir. (YARGITAY 9. Hukuk Dairesi 2022/238 E 2022/1639 K )
Vekalet ücreti itirazının incelenmesinde:
Davacı vekili, vekalet ücretinin yanlış hesaplandığı itirazında bulunmuştur.
Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesi’nin “Manevi tazminat davalarında ücret” başlıklı 10. Maddesinde;
(1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarife’nin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.
(3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.
(4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.” ;
Aynı tarifenin 3/2 maddesinde; “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” düzenlemeleri mevcuttur.
Mahkeme kararında, kısmen davanın kabul edilmesine, davacı lehine hükmedilen manevi tazminat için vekalet ücreti takdir edilmiş olmasına karşın reddedilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi doğru olup yargılama giderleri ve vekalet ücretine yönelik itirazın yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. …
…
Başkan
…
e-imzalı
…
Üye
…
e-imzalı
…
Üye
…
e-imzalı
…
Katip
…
e-imzalı
Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.