Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/656 E. 2022/1296 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 07/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR :
DAVACILAR :
:
:
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 07/06/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 08/06/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; 26.06.2019 günü davalı sürücü … idaresindeki … plakalı kamyonet ile dava dışı … idaresindeki … plakalı kamyonetin çarpışması sonucu … plakalı araç içerisinde yolcu konumunda bulunan müteveffa destek …’in hayatını kaybettiğini, kazanın her iki araç sürücüsünün de kusuru ile meydana geldiğini, Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturmanın yapıldığını ve dosyanın halen derdest olduğunu, kazada hayatını kaybeden ….’in 2002 doğumlu olup kaza tarihi itibariyle 17 yaşında öğrenci olduğunu, kazaya karışan …. plakalı aracın kaza anı sürücüsü davalı … olup davalı … nezdinde … poliçe numarası ile Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi ile sigortalandığını, kaza neticesinde destekten yoksun kalan davacı müvekkillerinizden baba … ve anne …adına, … plakalı aracın zorunlu trafik sigortacısı olan davalı …’ne yapılan başvuru neticesinde açılan … nolu hasar dosyası üzerinden 10.10.2019 tarihinde tarafımıza toplam 14.403,55 TL ödeme yapıldığını , ancak ödemenin yetersiz olduğunu, arabulucuk görüşmelerinden de sonuç alınamadığını belirterek; davacı anne … için; fazlaya İlişkin Hakları Saklı Kalmak Kaydıyla Şimdilik 50,00 TL maddi (destekten yoksun kalma) tazminatın, davalılardan … için temerrüt tarihinden; diğer davalılar için olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (davalı … yönünden sigorta limitini aşmamak kaydıyla) müşterek-müteselsilen alınarak davacı müvekkile verilmesine, 20.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve ….’den müşterek müteselsilen alınarak davacı müvekkilimize verilmesine, davacı baba … için; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50,00 TL maddi (destekten yoksun kalma) tazminatın, davalılardan … için temerrüt tarihinden; diğer davalılar için olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (davalı … yönünden sigorta limitini aşmamak kaydıyla) müşterek müteselsilen alınarak davacı müvekkiline verilmesine, 20.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve ….’den müşterek müteselsilen alınarak davacı müvekkilimize verilmesine, davacı kardeş … için 10.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müşterek müteselsilen alınarak davacı müvekkiline verilmesine, davacı kardeş … için 10.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müşterek müteselsilen alınarak davacı müvekkilinize verilmesine, maddi durumları kötü olan müvekkillerinin adli yardımdan faydalandırılmasına, davalılardan …. ve ….’nin taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özet olarak; müteveffanın içinde bulunduğu … plakalı araç sürücüsü …. ile araç sahibi … tarafından davacılara bir kısım ödemeler yapıldığını, davacılara sigorta şirketi tarafından da bir kısım ödemeler yapılmış olup bu hususun davacılar tarafından da kabul ve beyan edildiğini, yapılan ödemelerin tazminat hesabında dikkate alınmasının gerektiğini, müvekkili şirkete ait … plakalı aracın, diğer davalı …’nden …. poliçe no ile hem kasko poliçesi hem de …. poliçe no ile zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin bulunduğunu, davacı tarafın manevi tazminat taleplerini, diğer davalı …’nden talep etmediğini, …., her ne kadar zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında huzurdaki davada davalı taraf sıfatı ile bulunmakta ise de; kasko sigortasından kaynaklı manevi sorumluluğundan dolayı da bu sigorta şirketinin davaya dahil edilmesi gerekmekte olup, davanın bu yönüyle …. Şirketine ihbarını ve … Şirketinin davaya dahil edilmesinin gerektiğini, kazanın oluşumuna … plakalı aracı kullanan dava dışı …’nın ağır kusuru sebebiyet verdiğini, kabul edilmemekle birlikte müteveffanın ağır kusuru dikkate alınarak hüküm kurulmasını ve tazminat miktarında müvekkili yönünden kusur indirimi yapılmasının gerektiğini belirterek; davanın usulden ve esastan reddine , yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı …. Vekili cevap dilekçesinde özet olarak; Davanın görevli mahkemede açılmadığını, davanın İşveren Mali Mesuliyet Sigortası kapsamında karşılanmasının gerektiğini, kazaya karıştığı belirtilen, … plakalı aracın müvekkili şirkete 20/09/2018-2019 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … numaralı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, teminat limitini bildirmelerini davayı kabul anlamında gelmeyeceğini, konu kaza sebebiyle müvekkili sigorta şirketinin müteveffa …’in annesi … ve babası … için toplam 14.403,55-TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, bakiye tazminatın söz konusu olamayacağını, kusur durumunun tespitinin gerektiğini, meydana gelen kazanın bir iş kazası olduğunu, davacıya SGK tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının ve aylık bağlanıp bağlanılmadığı tespitinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, tazminat hesabı yapılmasına karar verilmesi halinde sgk tarafından davacıya ödenen tutarlar zarardan indirilmesinin gerektiğini, destekten yoksun kalma tazminatı talebinin hakkında kanuna ve yargıtay uygulamalarına uygun değerlendirme yapılmasının gerektiğini, müterafik kusur durumunun göz önünde bulundurulmasının gerektiğini, tazminat hesaplamasının aktüer sıfatına sahip bilirkişiler tarafından ZMMS genel şartları çerçevesinde olmasının gerektiğini, davacıların ceza yargılaması sırasında şikayetlerinden vazgeçmeleri ya da uzlaşma bildirimlerinin şikayetçi tarafından dosyaya sunulmasının gerektiğini, müvekkilinin temerrüde düşmediğini, istenilebilecek faizin yasal faiz olabileceğini belirterek; davanın usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özet olarak; Davacı tarafa yapılan tazminat ödemelerinin tenzilinin gerektiğini, olayda kusursuz olduğunu, tazminat miktarında kusur indiriminin yapılmasının gerektiğini, faiz talebinin de fahiş olduğunu belirterek; davanın reddine yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi 30/12/2021 tarih … Esas …. Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Somut olayda, desteğin kaza esnasında …. plakalı aracın bağaj kısmında yolcu olarak bulunması müterafik kusur olarak kabul edildiğinden davacılar için hesaplanan tazminat tutarlarından müterafik kusur indirimi yapılması gerekmiştir.
Mahkememizce resen yapılan hesaplama neticesinde davacı …’in talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatı tutarının (47.411,00-9.482,20=) 37.928,80 TL, davacı …’in talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatı tutarının ise (42.177,23-8.435,45=) 33.741,78 TL olduğu sonucuna varılmış maddi tazminat davasının bu tutarlar üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
TBK’nın 56. Maddesine göre; Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminatı takdir etmesi gerekir( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Tarafların kusur oranları, sosyal ekonomik durumları, davacıların müteveffa ile olan yakınlık dereceleri, paranın alım gücü ile davacılara davadan önce yapılan manevi tazminat ödemeleri dikkate alınarak davacıların manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve;
DAVACI …’İN MADDİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 37.928,80 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … Şirketi yönünden kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS ölüm teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla temerrüt tarihi olan 01/11/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı … ile davalı …. yönünden ise kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
DAVACI …’İN MADDİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 33.741,78 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … Şirketi yönünden kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS ölüm teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla temerrüt tarihi olan 01/11/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı … ile davalı …. yönünden ise kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
DAVACI …’İN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ile davalı ….’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ….’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
DAVACI ….’İN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ile davalı ….’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
DAVACI …’İN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ile davalı ….’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
DAVACI …’IN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ile davalı …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; maddi tazminat taleplerinin mütefarik kusur indirimi yapılması gerektiği belirtilerek kısmen kabul kısmen reddedildiğini, iş bu uyuşmazlık konusu kazanın oluşumunda müteveffaya atfedilebilecek herhangi bir kusur veya mütefarik kusur nedeninin bulunmadığını, müteveffanın ölümünden kaynaklı müvekkillerin hak edişlerinin çok daha fazla olduğunu, yerel mahkemece tüm davacı müvekkiller hakkında manevi tazminat talebi yönünden kısmi kabul kısmi ret kararı verilmesinin hatalı olduğunu, dosya kapsamında mevcut tüm hususların dikkate alındığında küçük yaştaki çocuğunu ve kardeşlerini feci bir kaza sonucu kaybeden davacı müvekkiller hakkında hükmedilen manevi tazminat tutarlarının düşük olduğunu, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … E. … K. ve 30.12.2021 tarihli hükmün ortadan kaldırılmasına, dosya kapsamında mevcut ıslah-dava dilekçesi vs doğrultusunda kabul kararı verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece hükme esas alınan kusura ilişkin 30/11/2020 tarihli ATK raporunun eksik, hatalı ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bir rapor olduğunu, yerel mahkemece hükme esas alınan 10/09/2021 tarihli bilirkişi ek raporunun da tamamen hatalı ve eksik olduğunu, bu rapora karşı da yapmış oldukları itirazlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, kusura ilişkin 30.11.2020 tarihli ATK raporundaki kusur oranları taraflarınca kabul edilmemekle birlikte çerçevesinde tazminattan %15 oranında sorumlu olunması gerekmekte ve bilirkişi tarafından bu oranlar üzerinden ayrı hesap tablosu yapılması gerekirken bu yönde herhangi bir hesaplama yapılmadığını, %100 kusur oranı üzerinden tazminat hesabı yapıldığını ve bu hesap üzerinden müvekkil şirket aleyhine hukuka aykırı şekilde hüküm kurulduğunu, kısmi davada yapılan ıslah ile artırılan meblağa işleyecek faizin başlangıç tarihinin ancak ıslah tarihi olabileceğini, yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarlarının oldukça fahiş olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf talepleri doğrultusunda usule, yasaya ve hakkaniyete aykırı olarak verilen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı 30/12/2021 tarihli davanın kısmen kabulü kararının istinaf incelemesinden geçirilerek kaldırılmasına, işbu haksız davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacıların açmış olduğu davanın kabulüne dair verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yeterince inceleme yapılmadan ve dosyaya sunulan bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden karar verildiğini, kazanın müteveffanın kusurlu davranışlarından kaynaklandığını, diğer davalı sigorta şirketi tarafından güncel hesaplama yapılarak davacılara ödeme yapıldığını, davacıların başkaca alacağının kalmadığını, vekil edenin karışmış olduğu tarfik kazasında davacıların kız çocuğunun kaza nedeniyle vefat ettiğini, vefat eden kızın bakımı ve eğitimi ile ilgili aile fertlerine külfeti olduğunu, kız çocuğu olması sebebiyle belli bir yaştan sonrasında evlenme itmali olduğu için ailesine bir yardımda bulunma olasılığının da düşük olduğunu, hatta evlilik nedeniyle ailesinin ölen çocuğuna masraf yapması gerekeceğini, tüm bu hususlar dikkate alındığında yapılan hesaplamaların günümüz şartlarına göre çok yüksek olduğunu, yapılan hesaplamalarda bu konuların yeterince dikkate alınmadığını, davacıların ıslah taleplerinin zaman aşımına uğradığını, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.12.2021 tarih ve … Esas, …. Karar sayılı ilamın istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar tehiri icra taleplerinin kabulüne, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.12.2021 tarih ve … Esas, … Karar sayılı ilamı ile verilen hükmün usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılmasına, davacıların davasının reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … Şirketi vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin daha önce yapmış olduğu ödeme dolayısıyla bakiye tazminat borcunun kalmadığını, yeniden rapor aldırılarak müvekkil şirket aleyhine hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda kazanın iş kazası olduğuna ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını, davacıya SGK tarafından ödeme yapılıp yapılmadığı, rücuya tabi gelir bağlanıp bağlanılmadığının tespit edilmesi gerektiğini, peşin sermaye değerinin hesaplanarak hesaplanan tazminattan tenzil edilmesinin gerektiğini, müvekkil şirketin sorumluluğunun, Karayolları Trafik Kanunun 85/1 ve Trafik Poliçesi Genel şartlarının 1. Maddesi gereğince sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, hesaplamada TRH 2010 mortalite tablosunun %1,8 teknik faizin esas alınması gerektiğini, anne lehine hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatlarından %5 oranında yetiştirme giderinin tenzil edilmesinin gerektiğini, hesaplanacak tazminattan %20 oranında mütefarik kusur indirimi yapılmasının yeterli olmadığını, müvekkil sigorta şirketinin temerrüde düşmediğinden faizden sorumlu olmadığını, tüm bu nedenlerle tehiri icra taleplerinin kabulüne, istinaf başvurularının kabulü ile Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi …. Esas sayılı davada vermiş olduğu 30/12/2021 tarih ve … sayılı kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; ölümlü trafik kazası sebebiyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen kararın, taraflarca aşağıdaki yönlerden istinafı üzerine yapılan inceleme sonunda;
1- Sigorta dışındaki davalıların kusura yönelik itirazında;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Karayolları Trafik Kanunun 86/1 maddesinde, “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur” denilmektedir.
Tüm dosya kapsamındaki belge ve raporlara göre davalının kusuru sabit olup müteselsil sorumluluk esasına göre az veya çok olması önem arz etmeksizin zararın tamamından sorumluluk bulunduğundan, buna yönelik itirazın reddi gerekmiştir.
2-Davalıların sorumluluğa yönelik itirazlarında;
6325 Sayılı “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu”nun “Tarafların Anlaşması” başlıklı 18. Maddesinde;
“(1) Arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır.
(2) Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden talep edilebilir. Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır.
(3) İcra edilebilirlik şerhinin verilmesi, çekişmesiz yargı işidir ve buna ilişkin inceleme dosya üzerinden yapılır. Ancak arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda inceleme duruşmalı olarak yapılır. Bu incelemenin kapsamı anlaşmanın içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı hususlarıyla sınırlıdır. Anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi verilmesi için mahkemeye yapılacak olan başvuru ile bunun üzerine verilecek kararlara karşı ilgili tarafından istinaf yoluna gidilmesi hâlinde, maktu harç alınır. Taraflar anlaşma belgesini icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir resmî işlemde kullanmak isterlerse, damga vergisi de maktu olarak alınır.
(4) (Ek: 12/10/2017-7036/24 md.) Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır.
(5) (Ek: 12/10/2017-7036/24 md.) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.
Buna göre, müştereken ve müteselsilen dava açılıp kusur oranına dayanılmamış olup, aracın ZMMS ile davacı tarafça dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuk kapsamında davalıların sorumluluklarına gidilmesi usul ve yasaya uygun olup, buna yönelik davalıların istinaflarının reddi gerekmiştir.
3-Kamu düzeni ve davacı ile davalıların istinafı yönünden aktüer hesaplamasına yönelik yapılan incelemede;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C Anaysası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde, mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre, PMF hayat tablosu ve iskonto oranları nazara alınarak karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı sigortanın buna yönelik itirazları yerinde değildir.
4- Aktüer raporuna yönelik diğer itirazlarda (yetiştirme gideri, desteklik ilişkisi, gelir, desteklik süresi, hesaplama tarihi, SGK ödemesi);
Davalılar ölenin anne ve babasına destegi ile ilgili payların yerinde olmadığını belirtmiştir. Hayatın olağan akışına göre evlenip desteğin en az iki çocuk sahibi daha olacağı kabul edilerek, anne ve babasının hayatta olması durumunda desteğe iki eşe iki anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16 şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5 er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekeceği, 17. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulaması gereğidir.
Somut olayda, bekar ölen müteveffanın yukarıda belirtilen desteklik payının sağ davacı anneye ve babaya ayrıldığı görüldüğünden, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplanmasında bir usulsüzlük görülmemiştir.
Davalı vekilinin yetiştirme giderlerinin az hesaplandığına yönelik itirazı ile ilgili olarak,
Kaza tarihinde 17 yaşında olan desteğin ölümü sebebiyle ile annenin çalışıyor olması halinde hem anne hem de baba yönünden hesaplanacak tazminattan, asgari ücretin %5’i oranında, annenin çalışmayıp aile ekonomisine katkısının bulunmadığının tespiti halinde sadece baba yönünden hesaplanacak tazminattan Yargıtay kararları ile belirlenen asgari ücretin %5’i oranında yetiştirme giderinin indirilmesi gereklidir.Davacı annenin çalışmadığı, herhangi bir gelirinin bulunmadığı dosya kapsamından belli olduğundan, sadece baba yönünden yetiştirme gideri indirimi yapılması yerindedir.
Ayrıca, SGK’dan gelen yazı cevabında davaya konu kaza nedeniyle davacılara herhangi bir ödeme yapılmadığı da bildirilmiştir.
Bunun dışında, müteveffa 17 yaşında çocuk olup davacı anne ve babalarının yukarıda belirtilen sürelerde ve oranlarda farazi desteklik durumları bulunduğundan ve öğrenci olması nedeniyle asgari ücret düzeyi üstünde geliri bulunmadığından; rapor tarihine göre verilerin değerlendirilmesi gerektiğinden, bunlara yönelik itirazlar da yersizdir.
5-Müterafik kusura yönelik itirazlarda;
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK md. 52 düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde BK.nun 44.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Somut olayda; kaza tarihi itibariyle 17 yaşında olan müteveffanın dava kazaya karışan aracın bagaj kısmında yolculuk yaparken aldığı darbeler sonucunda vefat ettiği anlaşılmaktadır. Buna göre, mahkemece kazanın oluş şekli, davacının aldığı darbelerin yeri ve niteliği ile aracın bagajında kurallara aykırı şekilde yolculuk yapması nedeni ile vefat ettiği anlaşılmakta olup müterafik kusurunun varlığı kabul edilerek %20 oranında indirim yapılması yerinde olup, buna yönelik itirazlar yerinde değildir. (Bkz. Aynı yönde YARGITAY 17. HD 2021/4012 Esas, 2021/5177 Karar Sayılı ilamı)
6-Hatır taşıması ve faiz başlangıcına yönelik;
Davalı … vekili tarafından hatır taşıması istinaf sebebine yönelik itirazda bulunulmuş ise de, mahkemenin gerekçesinde de belirtildiği üzere, hatır taşıması def’i niteliğinde itiraz olup cevap dilekçesinde buna yönelik itirazda bulunulmadığından, re’sen dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.
Ayrıca, davadan önce davalı sigorta şirketine yapılan başvuruya olumlu cevap verilmediğinden, buna göre belirlenen faiz başlagıcında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
7-Manevi tazminata yönelik;
6098 sayılı TBK.nın 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yargıtay’ın 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmış ise de hâkim; Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözeterek, hukuk ve adalete uygun hak ve nesafet kurallarına göre uygun miktarda tazminat takdir etmesi gerekmektedir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların değerlendirilmesi gerekir. Hakim manevi tazminata hükmederken; tarafların kusur durumu, kusur derecesi, ekonomik ve sosyal durumları, zarar ile olay arasındaki illiyet bağı, ölüm halinde kaza ile ölüm arasında illiyet bağının bulunması, olayın tarihi, olayın ağırlığı, olay tarihindeki paranın satın alma gücü, davacı sayısı gibi hususlar dikkate alınarak davacılar için zenginleşme, davalılar için yoksulluğa neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
Somut olayda; yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri, meydana gelen olayın ve davalının fiilin niteliği, olayın oluş yer ve şekli, kusur durumları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü göz önünde bulundurulduğunda, davacılar için belirlenen manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete göre az olup ; dosya kapsamına ve hakkaniyete göre davacı istemlerinin tam kabulü gerekirken, eksik tazminata karar verilmesi hatalı olup buna yönelik buna yönelik davacı tarafın kabulü ile yeniden hüküm tesisi gerekmiş; davalı tarafın ise itirazının da reddine karar verilmiştir.
Bu nedenle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun reddine, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1-b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı REDDİNE,
Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; ilk derece mahkemesi kararın KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar korunmak suretiyle)
Davanın KISMEN KABULÜ ile;
1-DAVACI …’İN MADDİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 37.928,80 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … Sigorta Şirketi yönünden kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS ölüm teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla temerrüt tarihi olan 01/11/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı … ile davalı …. yönünden ise kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …t’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-DAVACI …’İN MADDİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 33.741,78 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … Şirketi yönünden kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS ölüm teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla temerrüt tarihi olan 01/11/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı … ile davalı … yönünden ise kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-DAVACI ….’İN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KABULÜ ile 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …. ile davalı ….’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …t’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-DAVACI ….’İN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KABULÜ ile 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ile davalı ….’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
5-DAVACI …’İN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KABULÜ ile 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ile davalı ….’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
6-DAVACI …’IN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KABULÜ ile 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ile davalı ….’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
7-Alınması gereken 8.994,41 TL karar ve ilam harcından peşin ve ıslahla birlikte alınan 523,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.470,81 TL eksik harcın (davalı … Şirketi’nin sorumluluğu 4,608,12 TL ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
8-Arabuluculuk görüşmelerinden dolayı Hazine tarafından (suçüstü ödeneğinden) yapılan 1.320,00 TL. yargılama giderinin davalı … Şirketi’nden alınarak Hazine’ye gelir kaydına, bu amaçla 492 s. Harçlar Kanunu’nun 28/a maddesi gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
9-Davacılar tarafından peşin harç ve ıslah harcı olarak yapılan toplam 523,60 TL harç giderinin (davalı … Şirketi’nin sorumluluğu 284,83 TL ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
10-Davacılar tarafından yapılan toplam 2.230,20 TL yargılama giderinden (müterafik kusur indirimi nedeniyle reddedilen tutar dikkate alınmaksızın) (davalı …. Şirketi’nin sorumluluğu 1.213,22 TL ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE,
11-Davacı ….’in maddi tazminat davası yönünden; davacı …. kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte olan A.A.Ü.T’ne göre tayin ve taktir olunan 5.689,32 TL vekalet ücretinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e VERİLMESİNE,
12-Davacı …’in maddi tazminat davası yönünden; davacı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte olan A.A.Ü.T’ne göre tayin ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e VERİLMESİNE,
13-Davacı …’in manevi tazminat davası yönünden; Davacı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte olan A.A.Ü.T’ne göre tayin ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılar …. ve ..’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e VERİLMESİNE,
14-Davacı …’in manevi tazminat davası yönünden; Davacı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte olan A.A.Ü.T’ne göre tayin ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılar …. ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e VERİLMESİNE,
15-Davacı …’in manevi tazminat davası yönünden; Davacı …. kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte olan A.A.Ü.T’ne göre tayin ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılar …. ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e VERİLMESİNE,
16-Davacı …’ın manevi tazminat davası yönünden; Davacı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte olan A.A.Ü.T’ne göre tayin ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılar …. ve ….’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a VERİLMESİNE,
17-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmının 6100 sayılı HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde TARAFLARA İADESİNE,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
18-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
19-Davacı tarafça yapılan 882,80 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine,
20-İstinaf eden davalı … Şirketi’nden alınması gereken 4.895,81 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 1.224,00 TL nin mahsubu ile bakiye 3.671,81 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
21-İstinaf eden davalı …’dan alınması gereken 7.628,22 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 1.907,05 TL nin mahsubu ile bakiye 5.721,17 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
22-İstinaf eden davalı …’ den alınması gereken 7.628,22 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 1.907,05 TL nin mahsubu ile bakiye 5.721,17 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
23-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
24-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
25-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.08/06/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.