Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/631 E. 2022/760 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :…
KARAR NO : ….
KARAR TARİHİ : 30/03/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2021
NUMARASI : …Esas … Karar

Ana Dava (…esas) Yönünden
DAVACI :1-… – …
VEKİLİ : Av….
DAVALILAR :1-… – …
2-… -…
VEKİLİ : Av….
DAVALI : 3-… SİGORTA A.Ş. -…
VEKİLİ : Av….

DAVALI : 4-… SİGORTA A.Ş….
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 08/05/2018

Birleşen mahkememiz … esas sayılı dosyası yönünden;

DAVACI :1-… – …
VEKİLİ : Av. E…
DAVALILAR :1-… -…
2-… – …
VEKİLİ : Av….
DAVALI : 3-… SİGORTA A.Ş. – …
VEKİLİ : Av…

DAVALI : 4-… SİGORTA A.Ş. …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 19/06/2018

Birleşen Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası yönünden;
DAVACI : 1- … -…
VEKİLİ : Av. ….
DAVALILAR :1-… -…
2-… – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 3-… SİGORTA A.Ş. -…
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 08/05/2018

Birleşen Konya… Asliye Ticaret Mahkemesinin… esas sayılı dosyası yönünden;

DAVACI : 1- … – …
VEKİLİ : Av….
DAVALILAR :1-… – …
2-… – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 3-… SİGORTA A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 30/03/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 31/03/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili ana dava yününden mahkememize vermiş olduğu 08/05/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; 20/06/2010 tarihinde dava dışı …’ın idaresindeki müvekkili …’ın yolcu olduğu … plakalı araç ile davalı … idaresindeki … plakalı aracın çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin ağır bir şekilde yaralandığını, olay nedeniyle açılan soruşturma sonrasında Konya…. Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının karara çıktığını, ceza dosyasında tespit edildiği üzere kazada her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğunu, kaza nedeniyle müvekkilinde kalıcı sakatlık kaldığını, iş gücü kaybının oluştuğunu ve uzun süre tedavi görüp bakıcıya da muhtaç olduğunu, kaza nedeniyle müvekkilinin manevi olarak yıprandığını, zor günler geçirdiğini, müvekkilinin içinde bulunuğu aracın ve karşı aracın sigorta şirketleri olan davalı sigorta şirketlerinin de ZMMS kapsamında, diğer davalı …’ın da karşı araç maliki olarak sorumluluklarının bulunduğunu, dava açılmadan önce davalı sigorta şirketlerine yapmış oldukları başvurunun sonuçsuz kaldığını beyanla, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik, 500,00TL geçici iş göremezlik, 350,00TL bakıcı gideri, 100,00TL tedavi gideri ve 50,00TL ulaşım gideri olmak üzere toplam 1.000,00TL ile 1.000,00TL sürekli iş gücü nedeniyle oluşan maddi tazminatın tüm davalılardan tahsili ile müvekkili …’a verilmesine, 15.000,00TL manevi tazminatın davalılar Tarık ve …’dan tahsili ile müvekkili …’a verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili birleşen mahkememiz … esas sayılı dosyası yününden mahkememize vermiş olduğu 19/06/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; mahkememiz ana dosyasında açılan kısmi alacak davasında saklı tutulan fazlaya dair alacaklar yönünden kaza tarihi itibariyle zamanaşımına uğrama durumunun söz konusu olduğunu bu nedenle iş bu ek davanın açılarak ana dosya ile birleştirme taleplerinin olduğunu, açılan ana davaya ek olarak açmış oldukları bu dava yönünden 500,00TL geçici iş göremezlik, 100,00TL bakıcı gideri, 100,00TL tedavi gideri ve 50,00TL ulaşım gideri olmak üzere toplam 750,00TL ile 5.000,00TL sürekli iş göremezlik nedeniyle oluşan maddi tazminatın tüm davalılardan tahsili ile müvekkili …’a verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası yününden vermiş olduğu 08/05/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; mahkememiz ana davasına konu kaza nedeniyle müvekkili …’ın da ağır bir şekilde yaralandığını beyanla fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik, 500,00TL geçici iş göremezlik, 350,00TL bakıcı gideri, 100,00TL tedavi gideri ve 50,00TL ulaşım gideri olmak üzere toplam 1.000,00TL ile 1.000,00TL sürekli iş gücü nedeniyle oluşan maddi tazminatın davalılar … Sigorta, … ve …’dan tahsili ile müvekkili …’a verilmesine, 20.000,00TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan tahsili ile müvekkili …’a verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin… esas sayılı dosyası yününden vermiş olduğu 19/06/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Konya .. . Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile açılan kısmi alacak davasında saklı tutulan fazlaya dair alacaklar yönünden kaza tarihi itibariyle zamanaşımına uğrama durumunun söz konusu olduğunu bu nedenle iş bu ek davanın açılarak bu dosya ile birleştirme taleplerinin olduğunu, açılan ilk davaya ek olarak açmış oldukları bu dava yönünden 1.000,00TL geçici iş göremezlik, 350,00TL bakıcı gideri, 100,00TL tedavi gideri ve 50,00TL ulaşım gideri olmak üzere toplam 1.500,00TL ile 10.000,00TL sürekli iş göremezlik nedeniyle oluşan maddi tazminatın tüm davalılardan tahsili ile müvekkili …’a verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili tüm davalar yönünden mahkememize vermiş olduğu 28/01/2021 havale tarihli ıslah dilekçesinde özetle; ana dava yönünden taleplerinin dava dilekçelerinde olduğu gibi devam ettiğini 500,00TL geçici iş göremezlik, 350,00TL bakıcı gideri, 150,00TL tedavi gideri, 1.000,00TL sürekli iş göremezlik gideri olmak üzere toplam 2.000,00TL maddi tazminat ve 15.000,00TL manevi tazminatın dava dilekçesindeki talepleri gibi davalılardan tahsili ile müvekkili …’a verilmesine; birleşen mahkememiz … esas sayılı dosyası yönünden taleplerini arttırdıklarını ve 1.125,87TL geçici iş göremezlik, 1.921,11TL bakıcı gideri, 1.850,00TL tedavi gideri ve 40.668,05TL sürekli iş göremezlik gideri olmak üzere toplam 45.565,03TL maddi tazminatın talepleri gibi davalılardan tahsili ile müvekkili …’a verilmesine; birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası yönünden taleplerinin dava dilekçelerinde olduğu gibi devam ettiğini 500,00TL geçici iş göremezlik, 350,00TL bakıcı gideri, 150,00TL tedavi gideri, 1.000,00TL sürekli iş göremezlik gideri olmak üzere toplam 2.000,00TL maddi tazminat ve 20.000,00TL manevi tazminatın dava dilekçesindeki talepleri gibi davalılardan tahsili ile müvekkili …’a verilmesine, birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin… esas sayılı dosyası yönünden taleplerini arttırdıklarını ve 1.351,03TL geçici iş göremezlik, 1.926,31TL bakıcı gideri, 1.350,00TL tedavi gideri ve 49.583,54TL sürekli iş göremezlik gideri olmak üzere toplam 54.210,88TL maddi tazminatın talepleri gibi davalılardan tahsili ile müvekkili …’a verilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili ana dava yönünden mahkememize vermiş olduğu 28/05/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin sorumluluğunun kusur durumu ve poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, davaya konu kazada tarafların kusur durumunun ve hatır taşıması olup olmadığının mahkememizce tespit edilerek alınacak aktüerya raporunda bu durumun dikkate alınmasını, davacının maluliyet oranının ve maluliyet durumunun da usul ve esaslara uygun olarak mahkememizce Adli Tıp Kurumu aracılığıyla tespit edilmesini, davacının sosyal ve ekonomik durumunun ve SGK tarafından yapılan ödemelerin tespitini beyanla, öncelikle davanın zamanaşımı süresinde açılmadığından zamanaşımı itirazlarının kabulüne, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili ana dava yönünden mahkememize vermiş olduğu 27/06/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın görevli mahkemede açılmadığını bu nedenle görevsizlik kararı verilerek dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini ayrıca açılan davanın zamanaşımı süresinde açılmadığından reddine karar verilmesini, davaya konu kaza nedeniyle davacının eşi tarafından da Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile tazminat davası açıldığını, her iki davanın da benzer olup usul ekonomisi bakımından birleştirme karar verilmesini, ceza dosyasının sonuçlanmasından uzun süre geçmesine rağmen iş bu tazminat davalarının açılmasında davacının kötü niyetli olduğunu, ceza dosyasında alının kusur raporunun mahkememiz dosyalarını bağlamayacağını ve mahkememizce yeniden kusur durumunun tespit edilmesini, kazanın oluşunda davacı taraf araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, müvekkilinin kusurlu olmadığını, davacının kalıcı maluliyetine ilişkin alınmış bir rapor olmadığını, kazada müterafik kusur durumunun da dikkate alınarak hesap raporu alınmasını beyanla haksız ve yersiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili ana dava yönünden mahkememize vermiş olduğu 05/07/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle açılan davanın zamanaşımı süresinde açılmadığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesini, müvekkili şirketin sorumluluğunun kusur durumu ve poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, davaya konu kazada tarafların kusur durumunun ve davacını maluliyet durumunun usul ve esaslara uygun olarak mahkememizce Adli Tıp Kurumu aracılığıyla tespit edilmesini, müvekkili şirketin tedavi ve bakıcı giderleri talepleri yönünden sorumluluğunun bulunmadığını beyanla açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı … Sigorta A.Ş. vekili birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası yününden vermiş olduğu 02/06/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin sorumluluğunun kusur durumu ve poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, davaya konu kazada tarafların kusur durumunun mahkememizce tespit edilmesini, hatır taşıması olup olmadığının da mahkememizce tespit edilerek alınacak aktüerya raporunda bu durumun dikkate alınmasını, davacının maluliyet oranının ve maluliyet durumunun da usul ve esaslara uygun olarak mahkememizce Adli Tıp Kurumu aracılığıyla tespit edilmesini, davacının sosyal ve ekonomik durumunun ve SGK tarafından yapılan ödemelerin tespitini beyanla, öncelikle zamanaşımı itirazlarının kabulüne, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası yününden vermiş olduğu 27/06/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın görevli mahkemede açılmadığını bu nedenle görevsizlik kararı verilerek dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini ayrıca açılan davanın zamanaşımı süresinde açılmadığından reddine karar verilmesini, davaya konu kaza nedeniyle davacının eşi tarafından da Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin …esas sayılı dosyası ile tazminat davası açıldığını, her iki davanın da benzer olup usul ekonomisi bakımından birleştirme karar verilmesini, mahkememiz ana davasındaki beyanlarını tekrarla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Konya… Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/06/2018 tarih, … esas,… karar sayılı ilamı ile birleştirme kararı verilmiş dosya Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile birleştirilerek yargılamaya bu dosya üzerinden davam edilmiş, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/10/2018 tarih, … esas, … karar sayılı ilamı ile birleştirme kararı verilerek dosya mahkememiz ana dosyasına birleştirilerek yargılamaya mahkememiz ana dosyası üzeriden devam edilmiştir.
Mahkememiz 22/06/2018 tarih, … esas, … karar sayılı ilamı ile birleştirme kararı verilerek dosya mahkememiz ana dosyasına birleştirilerek yargılamaya mahkememiz ana dosyası üzerinden devam edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Dava ve birleşen davalar trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davaya konu trafik kazasının, 20.06.2010 günü saat 01:20 sıralarında Konya ili Meram ilçesi … Fakültesi karşısında hava açık, vakit gece, yol asfalt kaplama ve kuru iken hız sınırının 50 Km/s olduğu meskun mahalde sürücü … yönetimindeki … plakalı otomobiliyle Son durak yönünden Meram yeni yol caddesini takiben fakülte hizasına geldiğinde U dönüşü yapılmaz levhası olmasına rağmen geldiği yöne doğru U dönüşü yapmak istediği sırada aracının sağ yan kısımlarıyla sağından Şehir Merkezi yönünden gelen sürücü … yönetimindeki … plakalı aracıyla çarpması neticesi gerçekleştiği, kaza sonucunda sürücü … ve yönetimindeki araçta bulunan davacı …’ın yaralandığı anlaşılmıştır.
Kazaya karışan … plakalı aracın davalı … Sigorta A.Ş. tarafından … poliçe numaralı ZMSS poliçesi ile, … plakalı aracın ise davalı … Sigorta A.Ş. tarafından … poliçe numaralı ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğu anlaşılmıştır.
Davacılar vekili, kök dava ve birleşen davalarda … plaklı aracın sürücüsü … ile işleteni …’dan ve ayrıca yukarıda bahsi geçen sigorta şirketlerinden sürekli iş göremezlik, geçici iş göremezlik ve tedavi ile bakıcı gideri zararından kaynaklı maddi tazminat, davalı araç sürücüsü ve malikinden ayrıca manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Bir kısım davalılar görev itirazında bulunmuş ise de, trafik kazasından kaynaklı tazminat davalarında husumetin zorunlu mali mesuliyet sigortacılarına da yöneltilmesi durumunda uyuşmazlığın TTK’nun da düzenlenen sigorta hukukundan kaynaklı olduğu yerleşik hale gelen yargısal uygulamalarla kabul edildiğinden iş bu davada mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır.
Davalılar zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de, birden fazla kişinin yaralanması ile sonuçlanan iş bu davaya konu trafik kazası tarihinden itibaren dava açılış tarihine kadar uzamış ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı görülmüştür. Belirsiz alacak davalarında dava açılması ile birlikte ilerde bedel arttırımı yapılsa bile bedel arttırımına yönelik de zamanaşımı kesileceğinden davacıların kısmi davalara yönelik ıslah yapmaması ve buna karşılık bedelsiz alacak davalarına yönelik değer arttırımında bulunulması sebebiyle ıslah veya bedel arttırımı tarihi itibariyle de zamanaşımının dolmadığı kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce ve görevsizlik kararı verilen mahkemece, Konya…. Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası, davalı sigorta şirketlerinden davaya konu kazaya ilişkin hasar dosyaları, Trafik Tescil Şube Müdürlüğünden kazaya karışan araçların trafik kayıtları, SGK İl Müdürlüğünden kaza nedeniyle davacılara yapılan ödeme bilgileri, Konya … Hastanesinden, Konya … Fakültesi Hastanesinden davacıların hastane kayıtları, Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığından kazanın meydana geldiği yerde kaza saati itibariyle trafik ışıklarına ilişkin bilgiler celp edilmiş, İlçe Emniyet Müdürlüğünden davacıların sosyal ve ekonomik durumları tespit edilmiş, … Fakültesi Hastanesinden davacıların maluliyet durumlarına ilişkin rapor alınmış, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Kurulundan kusur raporu alınmış, kusur raporuna yapılan itirazları değerlendirilerek İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Bölümünde görevli üç kişilik heyetten yeniden kusur raporu alınmış dosya aktüerya bilirkişisine tevdi edilerek hesap raporu alınmıştır.
6098 sayılı TBK’nın 49. Maddesine göre; Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
6098 sayılı TBK’nın 50. Maddesine göre; Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.
2918 sayılı KTK’nın 85/1. Maddesine göre; Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.
2918 sayılı KTK’nın 85/5. Maddesine göre; İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.
2918 sayılı KTK’nın 90. Maddesine göre; Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.
Anayasa Mahkemesi’nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/7/2020 tarihli ve 2019/40 E, 2020/40 K sayılı Kararı ile, 2918 sayılı KTK’nın 90/1. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
2918 sayılı KTK’nın 91. Maddesine göre; İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.
2918 sayılı KTK’nın 97. Maddesine göre; Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.
2918 sayılı KTK’nın 99. Maddesine göre; Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.
Anılan yasal düzenlemelere istinaden bir motorlu aracın işletilmesi sırasında meydana gelen trafik kazasında, zarar görenlerin zararından, 6098 sayılı TBK’nın 49. Maddesi uyarınca araç sürücüsü, 2918 sayılı KTK’nın 85. Maddesi uyarınca araç işleteni ve şartları varsa teşebbüs sahibi ve 2918 sayılı KTK’nın 91. Maddesi uyarınca sigortacı müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Dosya kapsamına uygun olduğundan ve ayrıca önceki raporlar arasındaki çelişkiyi giderir mahiyette olup gerekçeli ve açıklayıcı olduğundan hükme esas alınan İTÜ’de görevli öğretim üyelerinden müteşekkil heyetçe düzenlenen 09/03/2020 tarihli kök ve 04/09/2020 tarihli ek bilirkişi raporu ile, davaya konu trafik kazasının oluşumunda … plakalı birleşen dosya davacısı araç sürücüsü …’ın %50 oranında, … plakalı aracın sürücüsü davalı …’ın %50 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınan …. Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından hazırlanan 13/09/2019 tarihli rapor ile davacı …’ın yaralanması sebebiyle %9,20 oranında kalıcı sakatlığının bulunduğu, iyileşme süresinin… ay, bakıcı ihtiyaç süresinin… ay, tedavisi nedeniyle kurum tarafından karşılanmayan zorunlu giderlerin 3.000,00TL olduğu tespit edilmiştir.
Dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınan …. Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından hazırlanan 19/10/207 tarihli rapor ile davacı Fatma Tugantay’ın yaralanması sebebiyle %4,10 oranında kalıcı sakatlığının bulunduğu, iyileşme süresinin 3 ay, bakıcı ihtiyaç süresinin 3 ay, tedavisi nedeniyle kurum tarafından karşılanmayan zorunlu giderlerin 2.000,00TL olduğu tespit edilmiştir.
Aktüerya bilirkişisinden yukarıda belirtilen kusur raporu ve hastane raporu esas alınarak hesap raporu düzenlenmesi istenilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 18/01/2021 tarihli raporda, davacıların maddi tazminat taleplerine ilişkin bilimsel verilere dayalı gerekçeli tespitler bulunduğu görülmekle hükme esas alınması gerektiği anlaşılmıştır.
Davalılar her ne kadar hatır taşıması indirimi talebinde bulunmuş ise de, davacı … ile diğer davacı arasındaki akrabalık ilişkisi sebebiyle somut olayda hatır taşıması indiriminin yapılamayacağı anlaşılmıştır. Öte yandan dava konusu trafik kazasında zarar doğurucu veya artırıcı şekilde davacıların emniyet kemeri takmadığı yönünde ne ceza dosyasında ne dosyamızda toplanan delillere göre net bir tespit bulunmadığından somut olayda müterafik kusur indiriminin de yapılamayacağı kanaatine varılmıştır.
Davacıların manevi tazminat talepleri açısından yapılan değerlendirmede, TBK’nın 56. Maddesine göre; Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminatı takdir etmesi gerekir( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Somut olayda; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kaza tarihinde paranın satın alma gücü, dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alındığı belirtilen kusur raporu ve adli tıp raporlarındaki tespitler, davacıların maruz kaldıkları yaralanma nedeniyle maluliyet oranları, iyileşme süreleri, bakıcı ihtiyacı süreleri dikkate alınarak davacıların manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.” şeklinde …Esas sayılı ana dava dosyası yönünden ; Davacı …’ın maddi tazminat davasının kabulü ile, 500,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 1.000 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 350,00 TL bakıcı gideri, 150,00 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 2.000 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketlerinin sorumluluğu kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla, davalı … Anonim Türk Sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan 06/12/2017 tarihinden, davalı … Sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan 20/09/2017 tarihinden, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 20/06/2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Davacı …’ın manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; 5.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20/06/2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, Birleşen mahkememiz … Esas sayılı dava dosyası yönünden ; Davacı …’ın maddi tazminat davasının kabulü ile; 1.125,87 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 40.668,05 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 1.921,11 TL bakıcı gideri, 1.850,00 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 45.565,03 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketlerinin sorumluluğu kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla, davalı … Anonim Türk Sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan 06/12/2017 tarihinden, davalı … Sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan 20/09/2017 tarihinden, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 20/06/2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Birleşen Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyası yönünden ; Davacı …’ın maddi tazminat davasının kabulü ile, 500,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 1.000 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 350,00 TL bakıcı gideri, 150,00 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 2.000 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinin sorumluluğu kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla, davalı … Anonim Türk Sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan 06/12/2017 tarihinden, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 20/06/2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Davacı …’ın manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20/06/2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı dava dosyası yönünden ; Davacı …’ın maddi tazminat davasının kabulü ile; 1.351,03 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 49.583,54 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 1.926,31 TL bakıcı gideri, 1.350,00 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 54.210,88 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinin sorumluluğu kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla, davalı … Anonim Türk Sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan 06/12/2017 tarihinden, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 20/06/2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar … ve … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece kusur oranı hususundaki ciddi çelişkinin giderilmeden hüküm tesis edildiğini, yeniden kusur belirlemesi yönünden taleplerinin hüküm kurulurken göz ardı edildiğini, müvekkilinin yargılamaya konu kazada kusurunun olmadığının davacıların da kabulünde olduğunu, kaza sonrasında alınan ifadelerde müvekkilinin davacı ……….’dan şikayetçi olurken, davacıların müvekkilinden şikayetçi olmadıklarını açıkça beyan ettiklerini, meydana gelen zarar ile illiyet bağı arasındaki temelin net olarak oluşturulmadığını, dosya kapsamında yer alan hatalı tazminat belirlemesi raporunun esas alınarak hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın hatalı ıslah talebinin kabulünün de hukuka aykırı olduğunu, zaman aşımı itirazlarının reddinin hatalı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar … ve … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle, meydana gelen kaza nedeniyle uğradıkları maddi zararın yanında müvekkillerinin manevi olarak da oldukça yıprandıklarını, geçirdikleri kaza nedeniyle uğradıkları yaralanma ve tedavi sürecinde yaşadıkları olumsuzlukların müvekkillerinde ciddi bir travmaya sebep olduğunu, hükmedilen manevi tazminat tutarlarının oldukça düşük olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın manevi tazminat açısından kaldırılmasına, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Kusura itiraz
20.06.2010 günü saat 01:20 sıralarında sürücü …, sevk ve idaresindeki …………plaka sayılı otomobil ile Sondurak istikametinden … Caddesini takiben Şehir Merkezi istikametine seyirle geldiği ışıklı kavşak mahallinde U dönüşü yaptığı sırada, Şehir Merkezi istikametinden düz seyirle kavşağa giriş yapan sürücü …’ın sevk ve idaresindeki …… plaka sayılı otomobilin aracının yan kesimine çarpması neticesi dava konusu olay meydana gelmiştir.
Kaza mahalli; bölünmüş cadde üzeri dört yönlü ışıklı kavşak olup zemin kuru ve asfalt kaplama, vakit gece, aydınlatma var, hava açık ve yer, meskun mahal içidir.
Trafik Kazası Tespit Tutanağı’nda; trafik lambasının kaza sonrası çalışmadığı ve U dönüşü yasak levhasının bulunduğu tespitleri yapılarak yasak olan yerde U dönüşü yapan sürücü …’ın KTK.’nın 47/1c maddesini ihlal ettiği, hızını azaltmadan kavşağa giren sürücü …’ın aynı kanunun 52/1a maddesini ihlal ettiği ve kaza sırasında sinyalizasyonun zarar görmesi nedeniyle de ışık ihlali tespitinin yapılamadığı belirtilmiştir.
Dosyadaki hastane evrakından sürücü …’ın 2.16.promil alkollü olduğu tespiti görülmüştür.
Sürücü … hazırlık beyanında özetle, istikametindeki ışığın kontrollü geçiş için sarı fasılalı yanıp söndüğünü belirtmiş, sürücü … hazırlık beyanında ise sola dönüş için yeşil yandığını ve sola dönüş yaptığını belirtmiştir.
Tanık … beyanında özetle; son duruak istikametine giden araç sürücüsünün aşırı hızlı olduğunu, fren yapmadan diğer araca çarptığını ve oldukça olkollü olduğunu, diğer aracın U dönüşü yasağı dışında kural ihlali olmadığını, ışıkların ne renk yandığını bilmediğini dikkat etmediğini belirtmiştir.
Konya…. Asliye Ceza Mahkemesi’ne sunulan 17.10.2011 tarihli Bilirkişi Raporu’nda; tarfik ışıklarının çalışma progamı ve Cd içerisindeki görüntülerden kazaya karışan hangi aracın ışık ihlali yaptığının anlaşılamadığı belirtilmiş ve her iki sürücünün de Eşit Derecede kusurlu oldukları belirtilmiş, 03.02.2012 tarihli Bilirkişi Raporu’nda da ışık ihlali yapan tarafın tespinin yapılamadığı belirtilerek aynı yönde rapor tanzim edilmiştir.
Ceza mahkemesinde tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilerek karar verilmiştir
Dosya kapsamına uygun olduğundan ve ayrıca önceki raporlar arasındaki çelişkiyi giderir mahiyette olup gerekçeli ve açıklayıcı olduğundan hükme esas alınan İTÜ’de görevli öğretim üyelerinden müteşekkil heyetçe düzenlenen 09/03/2020 tarihli kök ve 04/09/2020 tarihli ek bilirkişi raporu ile, davaya konu trafik kazasının oluşumunda … plakalı birleşen dosya davacısı araç sürücüsü …’ın %50 oranında, … plakalı aracın sürücüsü davalı …’ın %50 oranında kusurlu olduğu tespit edilmekle çelişki giderilmiş olup hükme esas alınmasında usulsüzlük yoktur
Davalının asıl talep ve artırılan miktar yönünden zamanaşımı itirazı
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK’nun 49. md.) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. md.) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60. ve 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.
Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Davaya konu trafik kazası sonucunda davacı malul olacak derecede yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nun TCK 89 ve 66/1-e maddelerine göre öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihi ile dava tarihi arasında 8 yıllık uzamış zamanaşımı süresi dolmamıştır
KEZA birleşen davalarda ARTIRILAN MİKTAR YÖNÜNDEN
Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK.’nın 133. maddesinde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım için kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder.
Nitekim 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tesbit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.
Aynı Kanun’un 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.
SOMUT OLAYDA; KAZA TARİHİ 20.06.2010’DUR. KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN …ESAS SAYILI ANA DAVA DOSYASI KISMİ DAVA ŞEKLİNDE 08.05.2018 TARİHİNDE, KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … ESAS SAYILI BİRLEŞEN DAVA DOSYASI KISMİ DAVA ŞEKLİNDE 19.06.2018 TARİHİNDE, KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … ESAS SAYILI BİRLEŞEN DAVA DOSYASI HMK 107.MADDE GEREĞİ BELİRSİZ ALACAK DAVASI OLARAK 08.05.2018 TARİHİNDE VE KONYA… ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN… ESAS SAYILI BİRLEŞEN DAVA DOSYASI DA HMK 107.MADDE GEREĞİ BELİRSİZ ALACAK DAVASI OLARAK 19.06.2018 TARİHİNDE AÇILMIŞTIR DOLAYISIYLA, SOMUT OLAYDA HMK 107. MADDE UYARINCA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN 20.06.2018 TARİHİNDE DOLACAĞI FAKAT HUZURDAKİ DAVANIN BELİRSİZ ALCAK OLARAK ARTIRILDIĞI, ZAMANAŞIMI SÜRESİ DOLMADAN AÇILDIĞI SABİTTİR.

Bu açıklamalar karşısında KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … ESAS VE KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN… ESAS SAYILI BİRLEŞEN davaların 6100 Sayılı HMK.’nun 107. maddesine dayalı olarak belirsiz alacak davası şeklinde açıldığı, davanın ilk açıldığı tarih itibariyle zamanaşımının kesildiği, davacının karşı tarafın rızasına bağlı olmaksızın talep sonucunu artırabileceği, bu halde zamanaşımı itirazında bulunulmasının hukuki bir sonuç doğurmayacağı anlaşıldığından, davalı vekilinin ıslah zamanaşımına yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Öte yandan davacının müteselsilen tahsil talebinin kısmi ıslah niteliğinde olduğu ve yeni bir dava dilekçesinin ibrazının gerekmediği.,sunulan talep artırım dilekçesi ile bu hususun istenebileceği anlaşılmakla itiraz yersizdir
Davalı vekilinin davacının ceza dosyasında şikayetinden vazgeçtiğini ve bu nedenle tazminat talep edemeyeceği istinafı yönünden
Ceza mahkemesindeki vazgeçmenin hukuk mahkemesinde açılacak tazminat davasının etkisi olay tarihinde yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 73. maddesinin 7. bendinde öngörülen iki koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bu koşullar, vazgeçme ile ceza dosyasının düşmesi ve kişisel hakkın saklı tutulmamış olmasıdır. Anılan Kanun maddesinde “kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Bu halde Cezadaki kamu davasının şikayetten vazgeçme ile düşmesi, TCK 74/2. maddesi gereğince uğranılan zararın tazmini için açılan şahsi hak davasını ve 74/3. maddesi gereğince tazminat ve yargılama giderlerini etkilemez. Suçtan zarar görenin, kamu davasının düşmesi halinde şikayetinden vazgeçmesiyle bu düşme gerçekleşse bile açıkça vazgeçme sırasında şahsi haklarından vazgeçtiğini açıklamış ise ancak hukuk mahkemesinde dava açılamaz. Davacının yapılan soruşturmada şikayetçi olmadığını beyan ettiği ancak şahsi haklarından ayrıca feragat etmediği anlaşılmıştır. Şikayetçi vazgeçme sırasında şahsi haklarından vazgeçtiğini açıklamış ise hukuk mahkemesinde dava açılamaz. Şu durumda, davacının yukarıda bahsedilen şekilde şahsi haklarından vazgeçtiğine dair açık ve ayrı bir beyanı bulunmadığından davalının bu yöndeki istinaf nedenleri de yerinde değildir.
Nitekim Yargıtay 4. HD nin 2016/13195 esas 2019/504 karar sayılı ilamı
Davalı vekilinin davacı fatma açısından tazminattan müteselsilen sorumlu tutulmalarının Doğru olmadığı,kusurları oranında sorumlu oldukları istinafı yönünden;
2918 sayılı KTK’nun 111. maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre, hak düşürücü süre olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir.
Somut olayda; davalı sigorta şirketlerince ödeme yapıldığı, KTK 111/2 maddesine göre 2 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğun dolmadığı anlaşılmaktadır
Her iki sigorta şirketinin kazaya karışan araçların ZMMS poliçesinin düzenleyen sigortalar oldukları, Davacı vekili ana ve birleşen dava yönünden , … Plakalı araç sürücüsünün ve davacıların da … plakalı araçta yolcu konumunda olduğu araç sürücüsünün kusurlu olduğunu,her iki araç sürücüsü sigorta şirketinin müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
Mahkemece meydana gelen trafik kazasında davacının yolcu olarak içinde bulunduğu araç sürücüsünün %25 oranında, davalı … sigorta şirketine sigortalı karşı aracın ise %75 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiş bilirkişi tarafından hesaplanan kusur oranı üzerinden indirim yapılarak bulunan tazminat üzerinden yapılan ödemeler düşülerek hesap yapılmış,mahkemece her iki sigorta şirketinin tazminattan müteselsilen sorumlu olduğundan bahisle hüküm kurulmuştur.
Müteselsil sorumluluk, Kanundan doğan müteselsil borçluluğun bir türü olup aynı zararın oluşumunda rolü olan birden fazla kimsenin tazminatın tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu ve zarar görenin dilediği sorumludan tazminatın tamamını veya bir kısmını talep edebileceği sorumluluk türüdür.
Zarar gören, zararın tamamını veya bir kısmını dilediği sorumlu veya sorumlulardan talep edebilir.
Bu husus HGK’nın 24.6.1983 tarih … Esas … Karar sayılı kararı ile “Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK.’nun 61.maddesi ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen maddesi uyarınca ve aynı Yasanın 163.maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
Ancak, aynı Yasanın 141.maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır. Zarara uğrayan (alacaklı), bu hakkını kullanmadıkça, yani müteselsilen tahsil isteğinde bulunmadıkça, mahkeme re’sen onun yararına teselsül kuralını uygulayamaz. Çünkü Hakim istek ile bağlı olup, istek dışı karar veremez. HMK 26.maddesi buna engeldir” şeklinde kabul edilmiştir.
Birden fazla kimseyi müteselsil sorumlu tutmak isteyen zarar gören, bu kimselere karşı dava açarken bu niyetini göstermesi, dava dilekçesinden müteselsil sorumlu tutmak istediği kişiyi göstermesi gerekir. Hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olup teselsülden yararlanma hakkı zarar görene ait olduğundan zarar gören bu hakkı kullanmadıkça mahkeme onun yararına teselsül kuralını kendiliğinden uygulayamaz
Müteselsil sorumluluk, (zincirleme sorumluluk, birlikte sorumluluk) sorumluluk hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk, aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin, niteliği itibariyle bölünmeye elverişli başka bir deyişle çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan biri ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir birlikte sorumluluk türüdür. Sorumlulukta müteselsillik ilkesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir. Müteselsil sorumluluk gerek zarardan sorumlu olanların zarar görene karşı sorumluluğunda gerekse zarardan sorumluların birbirlerine rücu ilişkisinde bazı ilkeler getirmiştir. İşte bu ilkeleri bir bütün olarak müteselsil sorumluluk ilkesi olarak kavramlaştırılmıştır.
Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olmalarından doğan zarar aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep” kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanundan doğabilir.
Müteselsil sorumluluk zarar görene karşı zarardan sorumlu olanların sorumluluğunun kapsamı ve niteliği yönünden kendine has ilkeler getirmiştir. Normal şartlarda bir zarar birden fazla kişinin fiili ve sorumluluğu ile doğuyorsa o kişilerin sorumluluğu kendi fiillerine yada kusurlarına isabet eden zarar miktarından sorumlu olmalarıdır. Ancak haksız fiilden zarar görenin zararını en kısa, en kolay yoldan tazminini sağlamak amacı ile müteselsillik ile kendine has sorumluluk ilkeleri benimsenmiştir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır.
Müteselsil sorumluluk, kanundan doğan bir sorumluluk türü olup müteselsil sorumluların birinden talepte bulunan hak sahibinin, tüm ilgililer bakımından müteselsil sorumluluğa dayandığını ifade etmesine de gerek yoktur. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, araçta yolcu olarak bulunan davacının kazanın oluşumunda kusurunun bulunmamasına göre, zararın tamamını, isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2016/7214 E, 2019/2775K-2016/7805 E,2019/3209 K )
Bu bilgiler ışığında somut olayı incelediğimizde;Davacı taraf, verdiği Islah dilekçelerinde açıkça davalıların kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemediğine, tüm davalalıları müteselsilen sorumlu tutmasına göre, davacının yolcu olarak bulunduğu ve karşı araç sürücüsünün de kusurunun bulunması halinde,bu durum davalıların müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.Bu durumda mahkemece; davaya konu kazada davacının kusurlu olmadığı ve zarar gören kusursuz 3. kişi konumunda olduğu, talebinde kusur oranından da söz etmediğine ve açıkça teselsül hükümlerine dayanıp müteselsilen tahsilini istediğine göre zararın tümünü davalılardan talep etmesi TBK.’da öngörülen teselsül kurallarına açık bir şekilde dayandığının kanıtı olduğu (HGK 24.06.1983 gün 1981/533E.-1983/724K) hususları gözetilmek suretiyle, davacı için tazminatın belirlenmesinde herhangi bir kusur indirimi yapılmaması ve tüm tazminattan kusurları gözetilmeden davalıların müteselsilen sorumlu tutulması, keza araç şöförü diğer davacı Ramazan’ın da kendi kusura isabet eden dışındaki % 50 kusura göre davalıların sorumlu tutulmasının doğru olmasına göre yukarıda belirtilen müteselsil sorumluluk ilkesine uygun olduğundan davalı vekillerinin buna yönelik istinafının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Maluliyete itiraz
Haksız fiil sonucu maluliyet iddiasında bulunulması durumunda Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmemktedir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Mahkemece alınan raporun bu esaslara göre yapıldığı anlaşılmakla itiraz yersizdir.
Manevi tazminatın az veya çok taktir edildiği istinafı yönünden;
Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri,davacının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumuna, davacı kaza nedeniyle % 4,1 oranında meslekten kazanma gücünü kaybettiği ve iyileşmesinin 3 ay olduğu, davacı ramazan’ın %9.2 maluluyeti ve… ay iyileşme süresi gözetilip, davalının %50 kusurlu olmasıı,olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın dosya kapsamına uygun olduğu davacı ve davalı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, anlaşılmıştır.
Bu halde, Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,
Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacılar vekili ile davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
1-Davacılar tarafından alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
2-Davalı … tarafından alınması gereken 8.113,58 TL harçtan peşin alınan 2.028,40 TL harcın mahsubu ile bakiye….085,18 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı … tarafından alınması gereken 8.113,58 TL harçtan peşin alınan 2.028,40 TL harcın mahsubu ile bakiye….085,18 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 31/03/2022

E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.