Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/496 E. 2022/1116 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 23/05/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 09/11/2021
NUMARASI : … Esas …. Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 23/05/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 23/05/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 27/10/2016 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; 23/07/2016 tarihinde sürücüsü davalı …. olan …. plakalı aracın müvekkili araca arkadan çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin ağır bir şekilde yaralandığını, vücudunda kırıklar olduğunu, kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağı ile davalı sürücü …. kusurlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin kusurunun olmadığını, davalı …’ın da araç maliki olarak, diğer davalı sigorta şirketinin de ZMMS kapsamında sorumluğunun olduğunu, müvekkilinin kaza nedeniyle ameliyatlar geçirdiğini ve tedavisinin devam ettiğini, müvekkilinin kaza nedeniyle iş göremez hale geldiğini ve aylık kazancının 5.000,00-6.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin güç kaybı yaşadığını, maddi ve manevi olarak müvekkilinin sıkıntılar yaşadığını beyanla davanın kabulüne, öncelikle davalı …. adına kayıtlı olan ve kazaya karışan … plaka sayılı araca ihtiyat tedbir şerhi konulmasına, ileride arttırılmak üzere şimdilik 5.000,00TL maddi tazminat ve 100.000,00TL manevi tazminat bedelinin davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. ve … vekili mahkememize vermiş olduğu 17/11/2016 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazada davacı tarafında kusurlu olduğunu, açılan davadan önce yasa gereğince diğer davalı sigorta şirketine başvuru ön şartının yerine getirilmediğini, araç sahibi …’ın sürücü ….’ın annesi olduğunu bu konumda araç işleteni olmadığını bu nedenle araç maliki sıfatı olmadığından manevi tazminattan sorumlu olamayacağını, araç sürücüsü müvekkilinin 19 yaşında olup çalışmadığını, diğer müvekkilinin de ev hanımı olduğunu davacının talep ettiği tazminat bedelinin fahiş olduğunu beyanla açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … şirketi vekili mahkememize vermiş olduğu 22/11/2016 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle müvekkili şirkete başvuru yapılmadan açılan davanın dava ön şartı yerine getirilmemiş olup usulden reddine karar verilmesini talep etmiş, esasa ilişkin beyanlarında, kazaya karışan aracın müvekkili şirketin sigortalısı olup teminat limitinin 310.000,00TL olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun kusur durumu ile sınırlı olduğunu, davacının maluliyet durumu ve tedavi giderlerinin mahkememizce usul ve esaslara uygun olarak belirlenmesini, geçici iş göremezlik tazminat bedelinin teminat dışı olduğunu, belirlenemeyen masrafları yönünden taleplerinde ispat edilemediğinden reddine karar verilmesini, aleyhlerine hüküm kurulması durumunda faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olduğunu beyanla açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi 09/11/2021 tarih …. Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Dava; yaralamalı trafik kazası nedeniyle açılmış maddi ve manevi tazminat davasıdır.
23.07.2016 günü saat 19:30 sıralarında, davalı sürücü …, yönetimindeki … plaka sayılı otomobil ile …. Caddesi üzerinde Meram İtfaiye yönüne seyrederek geldiği No:203/B önlerinde durması ve geldiği yöne geri manevra yapması sırasında, yolun karşısına geçmekte olan yaya davacı ….’a aracının arka kısmı ile çarpması neticesinde davacının yaralandığı, dava dilekçesi ile tüm davalılardan maddi; davalılar … ve ….’dan manevi tazminat talep edildiği anlaşılmıştır.
Yargılama sırasında davacı vekili yazılı ve sözlü beyanlarında maddi tazimata ilişkin tüm taleplerinin davalı sigorta şirketi tarafından karşılandığını belirterek maddi tazminata ilişkin davadan feragat ettiklerini bildirmiştir. Davalı sigorta vekili maddi tazminat talebine ilişkin davacıdan vekalet ücreti ve yargılama masrafı talebi olmadıklarını dosyaya sundukları dilekçeleri ile bildirmişlerdir. Bu itibarla davacının maddi tazminat talebi yönünden davanın feragat nedeniyle reddi gerekmiştir. Davalılar yönünden ödeme sebebiyle feragat edilmesi dikkate alınarak lehlerine yargılama gideri veya vekalet ücreti takdir edilmemiştir.
Davacının manevi tazminat talebi açısından yapılan değerlendirme;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde ; “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” hükmü düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. (Konya BAM .. Hukuk Dairesi 19/06/2020 tarih … Esas … Karar)
Bu itibarla yukarıda açıklanan ilkeler, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, ceza dosyasındaki deliller, Ankara Adli Tıp Trafik İhtisas Daire Başkanlığının 18/05/2017 tarihli raporunda saptandığı üzere davalı araç sürücüsünün kazada tam kusurlu olması nedeniyle eylemdeki hukuka aykırılığın derecesi, davacının olayda herhangi bir kusurunun bulunmaması ve hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Üst Kurulunun 15/02/2017 tarih ve … karar numaralı raporunda tespit edildiği üzere davacının olay nedeniyle %10,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmesi, davacının çektiği bedensel acının manevi dünyasında ortaya çıkardığı tahribatın derecesi, olay tarihinde paranın satın alma gücü birlikte değerlendirilerek davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü gerekmiş ve;
Davacının maddi tazminat DAVASININ FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
Davacının manevi tazminat DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE; 30.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 23/07/2016 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı …. vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; maddi tazminat yönünden davacı tarafından feragat talebinde bulunulduğunu, manevi tazminat yönünden ise mahkemece aşırı yüksek tazminata hükmedildiğini, davacının adeta zenginleştiğini, manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını, hükmedilen miktarın tarafların sosyal ve mali durumları ile ilgisiz kaldığını, müvekkilin mali durumunun iyi olmadığını, üzerinde kayıtlı malvarlığının olmadığını, davanın tümden reddinin gerekirken istinaf edilen şekilde hüküm tesisinin yanlış olduğunu, kazada müvekkilin kusursuzluk halinin dikkate alınması gerektiğini, kusur ve maluliyet incelemelerinin yeterince yapılmamış olmasının, son düzenlemelere uygun olmamasının hatalı olduğunu, feragat edilen bölüme ilişkin lehlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının itirazları doğrultusunda kaldırılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilin ev hanımı olduğunu, hiçbir gelirinin mevcut olmadığını, dosyadaki bilirkişi raporunda davacıya %3 maluliyet oranı verildiğini, bu maluliyet oranına göre ve kaza tarihi olan 2016 yılına göre verilen tazminatın yüksek olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılarak kaza tarihine, maluliyet oranına ve müvekkilin gelir durumuna uygun bir karar tesis edilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalıların iddialarının dosya kapsamına aykırı olup istinaf taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davaya konu trafik kazasında davalı …’in müvekkile çarpmasına bağlı yaralanması nedeniyle kemik kırılmaları, geçirdiği ameliyat ve tedavi süreci, bu süreçte ve sonrasında halen yaşamaya devam ettiği diz çökmekte zorlanması, ağrı ve hareket kısıtlılığının meydana gelmesi, tedavi ve iyileşme sürecinin çok uzun sürmesi , bu sürecin bir iki aylık döneminde ancak başka bir kişinin fiziksel yardımına muhtaç kalması, %10,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmesi, kazada müvekkilin bir kusurunun bulunmaması gibi hususlar düşünüldüğünde ve tüm bunlar sırasında ve sonrasında müvekkilin yaşadığı manevi elem ve keder karşısında mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının iddia edildiği gibi yüksek olmayıp bilakis düşük olduğunu, kaza tarihi itibariyle günün ekonomik şartları göz önüne alındığı gibi manevi tazminat miktarının iddia edildiği gibi müvekkilin zenginleşmesine yol açacak bir miktarın olmadığını, davalı tarafın davadan feragat edilen bölüme ilişkin lehlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ve yargılama giderlerine ilişkin verilen hükümlerde hatalı olduğu iddialarının da tamamen hukuka ve usule aykırı olup kabulünün mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle davalı tarafın hukuki dayanaktan yoksun taleplerinin reddine, itirazlarının kabulü ile haksız yere istinaf kanun yoluna başvuran davalıların HMK 353. Maddesine göre istinaf taleplerinin reddine ve yargılama gider ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava trafik kazası nedeniyle tazminata ilişkin olup mahkemece verilen karar davalılarca ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
1- Davalı …. vekilinin kusura yönelik itirazında;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Karayolları Trafik Kanunun 86/1 maddesinde, “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur” denilmektedir.
Birbirini teyit eden nitelikteki kaza tespit tutanağı ile mahkemece alınan ATK raporuna göre, davacı yayanın kusursuz, davalı araç sürücüsünün ise tamamen kusurlu olup kabul edilen kusur oranının belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalının soyut nitelikteki, hiçbir delile dayanmayan itirazının reddine karar verilmiştir.
2- Davalı …. vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinafında;
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 281.maddesinde bilirkişi raporuna itiraz düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde; “…Maddenin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeyle, tarafların tatmin olmamaları hâlinde, bilirkişi raporuna itirazda bulunabilme olanaklarının varlığı güvence altına alınmıştır. Bu düzenleme çerçevesinde, bilirkişi raporunda bazı hususlarda eksiklikler mevcutsa yahut raporda bazı hususlar belirsizlik arz ediyorsa, taraflar, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik arz eden hususların ise bilirkişiye açıklattırılmasını yahut yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasını temin için, raporun kendilerine tebliğinden itibaren onbeş günlük süre içinde, mahkemeye itirazda bulunabilirler. Bilirkişiye yöneltilecek olan sorular, tarafların da görüşü alınmak suretiyle somut olarak belirlenecek olursa, rapora itiraz olasılığı da önemli ölçüde azalır ve bu suretle yargılamanın uzamasının da önüne geçilmiş olur. Burada rapora itiraz için taraflara tanınmış bulunan onbeş günlük süre, kesin süredir; hak düşürücü bir nitelik taşır. Dolayısıyla, taraflar, bu süre içerisinde, itirazlarını dile getirmez ise bilirkişi raporu, onlar bakımından kesinleşir; yani taraflar rapora itiraz olanağını tümüyle kaybederler. Bu durum, zaten Tasarının 100 üncü maddesinde yer alan ve kesin sürelerle ilgili genel bir düzenleme öngören kuralın birinci ve üçüncü fıkralarının işlerlik kazanmasının doğal bir sonucudur…” şekilde düzenlenmiştir.
HMK’nun 280.maddesinde; “Bilirkişi, raporunu varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak Mahkemeye verir, verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” düzenlemesinin, 281/1 maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususları, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesinin mevcut olduğu, buradaki amacın tarafların raporu okuyup değerlendirmeleri ve varsa itirazlarını bildirebilmeleri olduğu, bu durumda, yani taraflara raporun tebliğ edilmesi ve sonrasında taraflarca rapora itiraz edilmemesi halinde raporun itiraz etmeyen bakımından kesinleşeceği, artık rapora itiraz etme imkanının ortadan kalkacağı, bu hususun kesin sürelerle ilgili düzenlemelerin bir sonucu olduğu, Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı izahtan varestedir. (Nitekim yargıtay 17. hukuk dairesi 2015/3253 esas, 2017/9419 karar; aynı daire 2015/10058 esas, 2018/4639 karar sayılı ilamları)
Bu bağlamda hükme esas alınan 15/02/2021 tarihli ATK raporu, davalı … vekiline 16/04/2021 tarihinde ihtaratlı olarak tebliğine rağmen, davalı vekilinin bu rapora yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığı, böylece bu hususun istinaf aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olmayıp, davacı aleyhine sonuç doğurmamasına, bu hususun kamu düzeninden olup re’sen nazara alınması gereken hususlardan bulunup davacı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği gözetilerek, bu nedenle davalı vekilinin buna yönelik istinafı itirazı yerinde görülmemiştir.
3- Tarafların manevi tazminata yönelik;
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu olayda; davacının kusursuz, davalı tarafın tamamen kusurlu olması, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kaza tarihi (2016), davacıda oluşan maluliyet ile yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde, davacı için hüküm altına alınan manevi tazminatın yerinde olduğu görüldüğünden; bu sebeple davalıların itirazının yerinde olmadığı dosya kapsamındaki deliller ve hakkaniyet de gözetilerek, davacı için 30.000 manevi tazminatın uygun olduğu görüldüğünden, buna yönelik itirazların reddi gerekmiştir.
4-Davalı …. vekilinin vekalet ücretine ve yargılama giderlerine ilişkin itiralarında;
Davacı tarafından alacağın tahsili sebebiyle maddi tazminat alacağından dolayı davanın konusuz kalması gerekçesiyle davadan feragat edilmiş ise de; feragat davadan feragatta hakkın özünden feragat söz konusu olmayıp; davacı alacağına yargılama sırasında kavuştuğu için feragat etmiş, esasen dava konusuz kalmıştır. (Bkz. Yargıtay 17 HD nin 2018/5619 esas 2020/3841 Karar sayılı ilamı)
Bu sebeple, davadan sonra sigorta tarafından maddi tazminat alacağının ödenmiş olması nedeniyle, esasen konusuz kalması nedeniyle yapılan feragat nedeniyle davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi; ayrıca hükmedilen miktarlara göre belirlenen yargılama giderlerinin de usul ve yasaya uygun olup buna yönelik davalı itirazı yersizdir.
Bu halde, kamu düzeni ve istinaf sebepleri çerçevesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön ile kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına; dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davalılar …. ve … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından, davalılar … ve …. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalı …’dan alınması gereken 2.049,30 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 512,33 TL nin mahsubu ile bakiye 1.536,97 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf eden davalı …’dan alınması gereken 2.049,30 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 512,33 TL nin mahsubu ile bakiye 1.536,97 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davalılar üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.23/05/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.