Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/494 E. 2022/1100 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 23/05/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 09/12/2021
NUMARASI : …. Esas … Karar

DAVACILAR :

VEKİLLERİ :
DAVALILAR :

VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA İHBAR OLUNAN :
VEKİLİ :
MÜTEVEFFA :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 23/05/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 23/05/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 10/10/2017 tarihli dava dilekçesiyle özetle; Sürücüsünün davalılardan …’ın sevk ve idaresinde olan …. plakalı römork takılı …. plakalı çekici ile Ortaköy’den Aksaray istikametinde seyir halindeyken 22/01/2017 tarihinde Aksaray devlet kara yolunda yolun karşısına geçmek isteyen ….’a kendi aracının ön orta kısmı ile çarpması neticesinde meydana gelen trafik karsında ….’ın vefat ettiğini, trafik kazasının oluşumunda …. plakalı araç sürücüsü ….’ın tali kusurlu, …. plakalı çekici sürücüsü …. tali kusurlu, …. plakalı çekici sürücüsü …. tali kusurlu ve yaya ….’ın ise asli kusurlu bulunduğunu, ancak …. ve ….’a atfı mümkün bir kusurun bulunmadığını, ….’ın ölümüyle davacıların destekten yoksun kaldıklarını, buna ilişkin davacılar lehine ayrı ayrı 1.000’er TL. destekten yoksun kalma tazminatı istediklerini, ….’ın hayatını kaybetmesi nedeniyle cenaze ve defin giderlerinin müvekkillerine ödenmesini, davacıların psikolojik destek almaları gerektiğinden bahisle bu hususta taleplerinin olduğunu, müvekkilleri için manevi tazminat olarak eşi Yüksel Kar için 75.000 TL. Ve çocukları için ayrı ayrı 40.000’er TL. Toplamda 235.000 TL. Manevi tazminat talepleri olduğunu, kazaya sebebiyet veren …. plaka sayılı araç ile …. plakalı araçların trafik poliçeleri davalı …. Şirketi tarafından kesildiğini, bu nedenle davalı şirketin doğan zararlardan sorumlu olduğundan bahisle yukarıda izah edilen sebeplerden dolayı davalarının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı … vekili 16/11/2017 tarihli cevap dilekçesiyle özetle; Kazaya ilişkin tazminat davasının tarafına yöneltiliğini ancak kazanın oluşumunda kendisinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, huzurdaki davanın reddinin gerektiğini, asıl kusurlu kişinin vefat eden ….’ın olduğunu, izah edilen nedenlerle de davanın reddini talep etmiştir.
Davalılar ….. Ltd. Şti. Vekili ise 17/11/2017 tarihli cevap dilekçesiyle özetle; müvekkilleri aleyhine açılan tazminat davasında atfedilecek bir kusurun bulunmadığını, müvekkillerinin meydana gelen elim kaa nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığını, bu nedenle açılan davanın reddinin gerektiğini, müvekkili ….’ın kaza esnasında çalıştığını, Ortaköy’den Aksaray’a giderken yasal hız sınırı içerisinde seyretmekte iken kazanın kendisine ayrılan şeritte meydana geldiğini, müvekkilinin tüm tedbirleri aldığı halde müteveffaya çarpmaktan kurtulamadığını, kazaya karışan aracın tüm bakımlarının teknik olarak yapıldığını ve hiçbir eksiğinin bulunmadığını, müteveffa ….’ın yola kontrolsüz çıkması sonucu vefat ettiğini, karşı taraf davacıların müvekkillerden haksız kazanç sağlamaya çalıştıklarından bahisle davanın reddini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi 09/12/2021 tarih …. Esas …. Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Tarafların sosyal ekonomik durumları, davacıların ölen ile olan bağları, paranın alım gücü, tarafların kusur oranları dikkate alınarak davacıların davalı … ile davalı ….’ye yönelik manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuş ve;
Davacı ….’ın davalı …., davalı …. Ltd. Şti. ve davalı …. Şirketi’ne yönelik maddi tazminat davasının KABULÜ ile 53.256,17 TL destekten yoksun kalma tazminatının (davalı …. ile davalı …. Ltd. Şti.’nin sorumluluğu 1.000,00 TL ile sınırlı olmak üzere) davalı …. Sigorta Şirketi yönünden olay tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçesi ölüm teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla 06/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, davalı …. ile davalı … Ltd. Şti. Yönünden ise kaza tarihi olan 22/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …., davalı … Ltd. Şti. ve davalı …. Sigorta Şirketi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ….’a verilmesine,
Davacı …’ın davalı ….’e yönelik maddi tazminat davasının ve manevi tazminat davasının AYRI AYRI REDDİNE,
Davacı ….’ın davalı … ile davalı …. Ltd. Şti.’ye yönelik manevi tazminat davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …. ile davalı … Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ….’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacı ….’ın maddi tazminat davasının REDDİNE,
Davacı …’ın davalı ….’e yönelik manevi tazminat davasının REDDİNE,
Davacı ….’ın davalı …. ile davalı … Ltd. Şti.’ye yönelik manevi tazminat davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 7.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …. ile davalı … Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ….’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacı ….’ın maddi tazminat davasının REDDİNE,
Davacı ….’ın davalı …’e yönelik manevi tazminat davasının REDDİNE,
Davacı ….’ın davalı …. ile davalı … Ltd. Şti.’ye yönelik manevi tazminat davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 7.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …. ile davalı … Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ….’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacı …’ın maddi tazminat davasının REDDİNE,
Davacı …’ın davalı …’e yönelik manevi tazminat davasının REDDİNE,
Davacı ….’ın davalı …. ile davalı …. Ltd. Şti.’ye yönelik manevi tazminat davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 7.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … ile davalı … Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ….’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacı ….’ın maddi tazminat davasının REDDİNE,
Davacı ….’ın davalı ….’e yönelik manevi tazminat davasının REDDİNE,
Davacı …’ın davalı …. ile davalı … Ltd. Şti.’ye yönelik manevi tazminat davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 7.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …. ile davalı … Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ….’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacı ….’in maddi tazminat davasının REDDİNE,
Davacı ….’in davalı ….’e yönelik manevi tazminat davasının REDDİNE,
Davacı ….’in davalı …. ile davalı … Ltd. Şti.’ye yönelik manevi tazminat davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 7.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …. ile davalı … Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ….’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … Şirketi vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; sigortalı araç sürücüsünün kazayı önlemek için elinden geleni yaptığını, kendisine atfedilen kusur oranının kabulünün mümkün olmadığını, sigortalı aracın Adlı Tıp Kurumu raporunda ve ek raporunda kusursuz bulunmuşken %25 kusur üzerinden yargılamaya devam edildiğini, kusur raporları arasındaki çelişkilerin giderilmediğini, dava sürecinde alınan ve karara esas alınmayan bilirkişi hesap raporlarının incelenmesi gerektiğini, huzurdaki dava dosyasının kısmi dava olarak açıldığını, tüm talep için temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesinin yasalara ve içtihatlara aykırı olduğunu, KTK ‘ da yer alan halefiyet hükümleri gereği davanın dayanağının ticari olmadığını, müvekkil şirketin sigortalıya halef olduğundan haksız fiil kaynaklı dava nedeniyle ticari faiz taleplerinin de reddine karar verilmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle tehiri icra talepleri uyarınca kararın icrasının ertelenmesini, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalılar …. ve …. vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu olan müvekkili ….’ın karışmış olduğu kazadan 30 dakika önce meydana gelmiş olmasına rağmen …. ve ….’ın kaza mahallinde zorunlu olan emniyet tedbirlerini almadıklarını, bilirkişinin ilk hesaplamasını yaptığı tazminat miktarından tarihleri değiştirerek artırımda bulunamayacağını, yerel mahkemenin davacılar için ayrı ayrı vekalet ücretin takdir ettiğini, bir kez vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesinin yasaya aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle tehiri icra taleplerinin kabul edilerek istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas …. Karar sayılı kararın icranın geri bırakılmasına, Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas ve …. Karar sayılı kararının müvekkilleri yönünden kaldırılarak yeniden yapılacak yargılama sonunda davanın reddi yönünde hüküm kurulmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davacılar vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda maddi tazminatın hesaplanmasına ilişkin olarak kullanılan yöntem, bakiye ömür tablosu, kusur oranları, gelire ilişkin veriler ve diğer verilerin de hatalı olduğunu, yerel mahkeme tarafından davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının yetersiz olduğunu, hak ve nesafet kurallarının gözetilerek bir karar verilmesinin gerektiğini, karara esas alınan kusur raporunun hatalı olduğunu, dosya kapsamında birden fazla kez kusur raporu alınmış olup kusur değerlendirmesinin nihai olarak yapılamadığını ve kusura ilişkin tereddütlerin giderilemediğini, her bir davalı için ayrı ayrı ret vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, annesini kaybeden müvekkilin sırf manevi davalarının tazmini amacıyla açtığı davada borçlu çıktığını, bu durumun hiçbir şekilde hakka ve hakkaniyete uygunluğunun bulunmadığını, tüm bu nedenlerle tehiri icra taleplerinin kabulünü, davalı vekilinin istinaf dilekçesindeki istinaf nedenlerinin reddini ve taraflarınca belirtilen istinaf nedenleri doğrultusunda Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/12/2021 tarih …. Esas ve …. Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak yeni hüküm kurulmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; ölümlü trafik kazası sebebiyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminata ilişkin olup, mahkemece verilen karar davacılar, davalı sigorta ile davalı …. ve …. tarafından istinaf edilmiştir.
1-Kamu düzeni yönünden aktüer hesaplamasına yönelik davacıların ve davalıların itirazlarının yapılan incelemesinde;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C Anaysası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GEREKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde, mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre tazminat bilirkişisinden alınan raporun benimsenerek hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından; bu raporda PMF yaşam tablosunun ve iskonto oranlarının ve rapor tarihindeki verilerin uygulanmasında (kök aktüer raporuna davacı tarafın veriler yönünden itirazı bulunması nedeniyle ek rapor alınmasında), usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından; davacılar ile davalı sigorta ve diğer davalıların buna ilişkin istinafının yerinde olmadığı görülmüştür.
2-Davalı sigortanın ceza dosyasındaki uzlaşma itirazı yönünden;
İncelenen ceza dosyası kapsamında taraflarca yapılmış herhangi bir uzlaşma bulunmadığı, hatta iddianame düzenlenmek suretiyle görülen ceza davasında esas yönünden karar verildiği anlaşıldığından, davalı sigorta vekilinin mesnetsiz iddiasının yerinde olmadığı görülmüştür.
3-İstinaf eden tarafların kusura yönelik itirazlarının incelemede ise;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Yine aynı kanunun, 50. Maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” hükmüne yer verilmiştir.
Karayolları Trafik Kanunun 86/1 maddesinde, “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur” denilmektedir.
Olaya ilişkin trafik tespit tutanağı, ceza dosyasında alınan ATK raporu ile diğer kusur raporları ve bu raporlar arasındaki çelişkiyi giderin Karayolları uzman bilirkişi heyetinin kusur raporu, tüm dosya kapsamındaki deliller nazara alınarak, davacıların desteğinin yüzde yetmiş oranında, davalı sürücü Suat Gürcan’ın ise yirmi beş oranında kusurlu bulunduğu belirlenmiş olmasının, kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olmasına; çelişkileri gideren, ayrıntılı, gerekçeli, hükme elverişli Karayolları Fen Heyetinin raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, tarafların itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmakla, buna yönelik itirazlarının reddine karar verilmiştir.
4-Davacıların Manevi tazminat miktarına yönelik;
6098 sayılı TBK.nın 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yargıtay’ın 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmış ise de hâkim; Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözeterek, hukuk ve adalete uygun hak ve nesafet kurallarına göre uygun miktarda tazminat takdir etmesi gerekmektedir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların değerlendirilmesi gerekir. Hakim manevi tazminata hükmederken; tarafların kusur durumu, kusur derecesi, ekonomik ve sosyal durumları, zarar ile olay arasındaki illiyet bağı, ölüm halinde kaza ile ölüm arasında illiyet bağının bulunması, olayın tarihi, olayın ağırlığı, olay tarihindeki paranın satın alma gücü, davacı sayısı gibi hususlar dikkate alınarak davacılar için zenginleşme, davalılar için yoksulluğa neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
Somut olayda; yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri, meydana gelen olayın ve davalının fiilin niteliği, olayın oluş yer ve şekli, kusur durumları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü göz önünde bulundurulduğunda, davacılar için belirlenen manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete göre uygun olduğu görüldüğünden, buna yönelik davacılar itirazının da reddine karar verilmiştir.
5-Davalı sigortanın faiz başlangıcına yönelik (ıslahtan itibaren başlaması gerektiği) ve faiz türü itirazında;
Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Ancak, trafik kazaları esas itibariyle haksız eylem sayılan hallerden olmakla birlikte trafik sigortasını yapan sigortacı bakımından temerrüdün bu tarihte oluştuğunun kabulü mümkün değildir. 2918 sayılı KTK’nın 99/I. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartları uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Kazanın ihbar edilmesiyle, zararın miktarını belirlemek sigortanın sorumluluğundadır.
Ancak, davalının davadan önce temerrüde düşürüldüğü davacı tarafça ispatlanmaması, davalı sigortanın da başvuru yapıldığı hususunu kabul etmemiş olması, “belirsiz alacak” davası müessesesinin getirildiği 6100 Sayılı HMK ile birlikte 17. Hukuk Dairesinin süreklilik arz eden kararlarına göre de daha sonra ıslah yapılmış olması halinde dahi tüm tazminat miktarına kaza (veya dava) tarihinden itibaren faiz işletilmek gerekmektedir. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Ancak, trafik kazaları esas itibariyle haksız eylem sayılan hallerden olmakla birlikte trafik sigortasını yapan sigortacı bakımından temerrüdün bu tarihte oluştuğunun kabulü mümkün değildir. 2918 sayılı KTK’nın 99/I. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartları uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Kazanın ihbar edilmesiyle, zararın miktarını belirlemek sigortanın sorumluluğundadır.
Ancak, davalının davadan önce temerrüde düşürüldüğü davacı tarafça ispatlanmaması, davalı sigortanın da başvuru yapıldığı hususunu kabul etmemiş olması, “belirsiz alacak” davası müessesesinin getirildiği 6100 Sayılı HMK ile birlikte 17. Hukuk Dairesinin süreklilik arz eden kararlarına göre de daha sonra ıslah yapılmış olması halinde dahi tüm tazminat miktarına kaza (veya dava/temerrüt) tarihinden itibaren faiz işletilmek gerekmektedir.
Buna göre, açılan kısmi davada ıslah edilen miktar için de, yukarıda anlatılan ilke ve yasal düzenlemeler gereğince dava/temerrüt tarihinden itibaren faiz başlangıcının belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ayrıca, davalının sigortalısı …. plakalı araç tır çekicisi olup şirket adına kayıtlı bulunup ticari nitelikte olduğundan ıslah ile istenilen avans faizine hükmedilmesi de yerinde olduğundan, bu hususlara yönelik itiraz reddedilmiştir.
6-Davacı tarafın ve sigorta dışındaki davalıların vekalete yönelik itirazlarında;
Davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; maddi ve manevi tazminatlar ayrı ayrı olmak üzere, kabul ve reddedilen her bir dava yönünden de kendisini vekille temsil ettiren davacı ve davalı taraf lehine, AAÜT 3/2 hükmü de gözetildiğinde red sebebinin davalı Muzaffer Ölmez ve diğer davalılar yönünden ortak olmadığından, onlar yönünden ayrı vekalete hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, buna yönelik itirazlarının reddi gerekmiştir. (Bkz. YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2019/4448 Esas, 2020/9010 Karar sayılı ilamı)
Bu halde, kamu düzeni ve istinaf sebepleri çerçevesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön ile kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına; dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacılar ile davalılar …. ve …. ,…. Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 09/12/2021 tarih …. Esas …. Karar Sayılı Kararın, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davalılar …. ve …., …. Şirketi ve davacılar vekillerinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1.maddesi gereğince AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı …. ‘nin istinaf talebi yönünden karar ve ilam harcı olarak 3.483,81 TL alınması gerektiğinden peşin olarak yatırılan 1.015,4 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.468,41 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı …’ın istinaf talebi yönünden karar ve ilam harcı olarak 3.483,81 TL alınması gerektiğinden peşin olarak yatırılan 854,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.629,81 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalı …. Şirketi’nin istinaf talebi yönünden karar ve ilam harcı olarak 3.637,92 TL alınması gerektiğinden peşin olarak yatırılan 854,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.728,44 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafın istinaf talebi yönünden alınan harca göre başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraflar üzerinde bırakılmasına,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda davacılar yönünden HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde TEMYİZ YOLU AÇIK , davalılar yönünden KESİN olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi.23/05/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.