Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/262 E. 2022/335 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM . HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 17/02/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2021
NUMARASI : Esas Karar

DAVACILAR :

VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 17/02/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 17/02/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle;11/06/2015 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı sigortası olmayan araç ile trafik kurallarına uymayarak kavşaktan kontrolsüzce geçerken müvekkillerinden …’nun maliki ve sürücüsü olduğu ve arka koltuğunda ise eşi … ’nun bulunduğu … plakalı motosiklete çarptığını, meydana gelen kaza sonucunda her iki müvekkilinin de yaralandığını, özellikle müvekkili …’nun kaza sonucu ameliyat olarak ayağına platin takıldığını, müvekkilinin belki de ömür boyu sakat kalma ihtimalinin olduğunu, müvekkilleri kaza sonucu yerde kıvranırken davalının sigortası olmayan aracının sigortasını yaptırmak derdine düştüğünü ve olayın hemen ardından bu husus için birilerini arayarak aracının sigortasını yaptırdığını, sigorta tarihinin olay günü ve olaydan bir saat sonra yapıldığını, bu olay neticesinde müvekkilinin … plakalı motosikletinin pert olduğunu, ardından kazaya sebebiyet veren davalı …. hakkında Konya … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığını ve ceza aldığını, bu nedenlerle öncelikle kazaya sebebiyet veren davalı …’nun adına kayıtlı olması halinde kazaya karışan … plakalı aracın 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için bu araç üzerine dava sonuna kadar tedbir konulmasını, maddi tazminatın davalı …’ndan kaza tarihi olan 11/06/2015 tarihinden itibaren yasal faiziyle, … Hesabı Fonundan ise dava tarihinden itibaren yasal faiziyle müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline verilmesini, müvekkilinin motosikletinin masraf bedeli olan 483,00-TL’nin kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle alınarak müvekkiline verilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla BTM ile giderilmez ve kemik kırığı olacak şekilde yaranan müvekkili … lehine 10.000,00-TL maddi tazminatın ve … lehine 1.000,00-TL,….lehine 5.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 11/06/2015 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı …’nden alınarak müvekkillerine verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan kabul edilen orana göre müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkillerine verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da bu beyanını tekrarlamıştır.
Davalı …’na usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiş, davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın görevsiz mahkemede açıldığını, müvekkilinin dava konusu olayda hiçbir kusurunun bulunmadığını, davacıların hem ehliyetsiz hem de kasksız bir şekilde aniden müvekkilinin arabasına çarptığını, davacı yanın delil olarak sunduğu soruşturma aşamasında verilen trafik bilirkişisi tarafından düzenlenen raporu kabul etmediklerini, müvekkilinin bizzat kendisinin hastaneye giderek bilgi aldığını, …’nun yaralanması gibi bir durumunun olmadığını, davacı …’nun ise önceden geçirdiği bir rahatsızlık dolayısıyla ayağında platin olduğunu ancak dava dilekçesinde kaza sonrası olmuş gibi aktardığını, müvekkilinin aracının sigortasız olması hususunun kusura etki edecek bir etken olmadığını, bu durumun yasa ve yönetmelik gereği ayrı bir idari para cezasının olacağını, davacıların manevi tazminat talep etme haklarının bulunmadığını, aynı zamanda manevi tazminat miktarının da son derece fahiş olduğunu, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde değerlendirilme yapılması gerektiğini, bu nedenlerle hukuki ve kanuni mesnedi bulunmayan davanın reddini, ücreti vekalet ve yargılama giderlerinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. Hesabı’na usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiş, davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkisiz mahkemede ikame edildiğini ve yetki itirazında bulunduklarını, … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli trafik sigorta poliçesinin olup olmadığının TRAMER merkezi kayıtlarından tespitinin gerektiğini, geçerli bir trafik poliçesinin varlığı halinde mevzuat gereği … Hesabı aleyhine açılan davanın reddinin gerektiğini, maddi tazminat talebinin müvekkili kurumun gidermek zorunda olduğu bir talep olmadığından ve teminat dışı olduğundan davanın esastan reddinin gerektiğini, aynı şekilde tedavi gideri, hastane gideri, geçici iş göremezlik, mutad giderler ve kazanç kaybı gibi taleplerin muhatabının güvence hesabı olmadığından davanın esastan reddinin gerektiğini, davanın maddi tazminat istemli olarak açılmış olması sebebiyle müvekkili kurumun sorumluluğu bulunmadığından davanın reddini, davacı tarafa hangi kalem için ne kadar talepte bulunulduğuna ilişkin açıklamada bulunması için kesin süre verilmesini, esas bakımından dahi haksız ve mesnetsiz açılmış bulunan davanın reddi ile avukatlık ücreti dahil her türlü yargılama giderlerinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Mahkememizce kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama ve değerlendirmede; Davacılar vekilince davalılar aleyhine açılan işbu davada, 11/06/2015 tarihinde meydana gelen yaralamalı trafik kaza sebebiyle, geçici, sürekli iş göremezlik bedeli, tedavi ve iyileşme süresinde uğranılan bakıcı gideri zararı ile SGK tarafından karşılanmayın ve fatura edilemeyen kaçınılmaz tedavi gideri ve motosiklet zararından doğan maddi zararın ve manevi zararların tazmini talep edilmiş olup, ancak daha sonra motosiklet zararından feragat edilmiş, SGK cevabı ve mahkememizce toplanan deliller kaldırma kararı sonrası alınan bilirkişi raporuna göre davacı ….’nun 1.559,20-TL bakiye geçici iş göremezlik zararı, 5.000,00-TL tedavi gideri ve 73.457,52-TL sürekli iş göremezlik zararı olduğu belirlenmiş, ancak kaldırma kararı öncesi alınan bilirkişi hesap raporuna göre davacı …’nun bakıcı gideri ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderinin 5.000,00-TL olduğu, geçici iş göremezlik zararının 9.671,59-TL olduğu, sürekli iş göremezlik zararının da 46.263,98-TL olduğu, bu rapora göre davacılar vekilince daha evvel ıslah yapıldığı, davacılar vekilince de son celsede fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere karar verilmesini talep ettiği de nazara alınarak ıslah dilekçesindeki talepleri de dikkate alınarak 1.559,20-TL bakiye geçici iş göremezlik zararı, 5.000,00-TL tedavi ve bakıcı gideri ve 46.263,98-TL sürekli iş göremezlik zararı yönünden davanın kısmen kabulüne, vazgeçilen motosiklet masrafı yönündeki davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, davaya konu kazanın oluş biçimi ve kusur oranları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre manevi tazminatın davacılar …. için 1.000,00-TL, …. için 5.000,00-TL takdirine karar verilmekle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” şeklinde davacının davasının ıslah dilekçesi de nazara alınmak suretiyle kısmen kabul kısmen reddi ile, 2.000,00-TL bakıcı gideri ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderinin davalı …’ndan kaza tarihi 11/06/2015 tarihinden itibaren, davalı …. Hesabı yönünden ise; dava tarihinden itibaren, ıslahla arttırılan 3.000,00-TL’nin ise ıslah tarihi olan 28/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’ya verilmesine, 1.559,20-TL geçici iş göremezlik tazminatının davalı …’ndan kaza tarihi 11/06/2015 tarihinden itibaren davalı … Hesabı yönünden ise; dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’ya verilmesine, 4.000,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatı davalı …’ndan kaza tarihi 11/06/2015 tarihinden itibaren davalı … Hesabı yönünden ise; dava tarihinden itibaren, ıslahla arttırılan 42.263,98-TL’nin ise ıslah tarihi olan 28/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …ya verilmesine, davacı tarafça motorsiklet masraf bedelinden vazgeçildiğinden 483,00-TL’lik talebin reddine, davacı … için 1.000,00-TL manevi tazminat ile davacı … için 5.000,00-TL manevi tazminat takdiri ile davalı ….’ndan kaza tarihi 11/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara verilmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu meydana gelen kazada sürücü …’nun kusurlu olduğunu ve müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, kazanın meydana gelmesine ilişkin tüm hususların değerlendirmeye alınmadan müvekkilinin tam kusurlu olduğunun kabul edilerek verilen hükmün yasaya, usule ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, davacıların ehliyetsiz ve kasksız şekilde aniden müvekkilinin arabasına çarptığını, söz konusu kural ihlallerinin başı başına kusurlu sayılmalarını gerektiren hususlardan olduğunu, davacı …’nun önceden geçirdiği rahatsızlıktan dolayı ayağında bulunan platinin bu davaya konu kaza ile ilgisinin olmadığını, bu hususların değerlendirilmeden verilen kararın hatalı olduğunu, trafik kazası sonucu uğranılan maddi zararlar nedeniyle oluşan gelir kaybından … hesabının sorumlu olduğunu, müvekkiline atfedilecek bir sorumluluğun olmadığını, Yerel Mahkemece verilen kararda davacı …nın 9 ay boyunca başkasının bakımına ihtiyaç duyduğunun tespitine dair hükmün kurulduğunu ancak davacının bu sürenin tamamında başkasının yardımına ihtiyaç duyduğunun düşünülemeyeceğini, davacıların iş kazasından kaynaklanan tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin zararlarını müvekkilinden isteyemeyeceğini, müvekkilin bakıcı giderlerinden sorumlu olması için davacının geriye kalan hayatında başkasının yardımına muhtaç olduğunun raporla tespitinin gerektiğini, mahkemece efor kaybından bahisle tazminata hükmedildiğinin belirtildiğini ancak davacının talepleri arasında efor tazminatı kaleminin bulunmadığını, talebi aşar şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkemece hükmedilen harç miktarının da yanlış olduğunu, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacıda herhangi bir kalıcı zararın meydana gelmediğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İDM CE KALDIRMA KARARIMIZ DOĞRULTUSUNDA İŞLEM YAPILMASINA
BU BAĞLAMDA
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmüktedir
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir
Bu halde mahkemece …. hesabının sorumluluğundaki kazanın 11/06/2015 tarihi olmasına göre AYM ce verilen iptal kararı öncesi yürürlükte olan 01/06/2015 tarihli genel şartlara göre özürlülük ölçütü yönetmeliğine göre rapor alması gerekirken ,genel şartların bu hükmü AYM iptal kararı sonrası hükümsüz hale geldiğinden Adli tıp kurumunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlendiği raporun AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre geçerli hale geldiği, Her ne kadar somut olayda kaza tarihi 01/09/2013 tarihinden sonra ise ve Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli tıp kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne uygun düzenlendiği,bu halde yeniden maluliyete ilişkin ek rapor alınmasının gerekmediği, KEZA KALDIRMA KARARI SONRASI aktüerya bilirkişisinden PMF 1931 e göre ek rapor alındığı anlaşılmakla itiraz yersizdir
Davalı Şerife vekilinin kusura itirazı
Konya … Asliye Ceza Mahkemesinin …. E. Sayılı dosyası incelenmiş, davalı …. işbu dosya birden fazla kişinin taksirle yaralanmasına neden olmaktan ceza aldığı, ceza dosyasında alınan Trafik Bilirkişisi Kusur raporuna göre davacı … kusursuz, davalı …nun ise tam kusurlu olduğu belirlendiği,trafik kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olduğu,kusur durumunun belirlenerek rapor tanzimi için … Dairesi Başkanlığına gönderilmiş, gelen raporda; davacı … kusursuz, davalı …’nun ise %100 kusurlu olduğu belirlenmesi karşısında hukuk ve ceza mahkemesi raporlanın örtüştüğü anlaşılmakla itiraz yersizdir.
Davalı vekilinin kabul edilen Geçici iş göremezliğin, bakıcı giderinin ve faturasız tedavi giderinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna, davalı şerife vekilin de tedavi ve bakıcı giderine ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve …. Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir” hükmü gereği söz konusu zarardan davalı taraf sorumlu olmadığını iddia etmekteyse de Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi ve dolayısyla … Hesabı zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin ve dolayısıyla … Hesabının, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sorumlulukları devam etmektedir.
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve …. Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi ve …. Hesabı Yönetmeliği’nin 9. Maddesine göre sorumluluğu üstenen güvence hesabının, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden ,…. hesabının,sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Bu halde davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir
Davalı Şerife vekilinin olayda müterafik kusur bulunduğu,kask ve koruyucu ekipma kullanmama nedeniyle indirim yapılması gerektiği istinafı
6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52.maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Dosya kask takılmamasının zararın artmasına etkisi olup olmadığı yönünden Adli Tıp Uzmanı bilirkişi Prof. Dr. …’ye verilerek hekim raporu alınmış, raporda özetle; kalıcı sakatlığın sol omuz eklemini ilgilendirdiği, oysa kaskın kişiyi baş, boyun, yüz arızalarından koruduğu dikkate alındığında kask takılmamasının zararın artmasına etkisinin olmadığı, somut olayda kask ve dizlik kullanılsa dahi aynı sonuç meydana geleceğinden ve bu durum davacının maluliyetine etken bir husus olmadığından indirim uygulanmaması kararı yerinde olup istinaflar yersizdir
Faturasız tedavi giderinin hesaplanmasının yanlış olduğu istinafı yönünden
TBK 50 maddesi gereğince zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Sağlık kuruluşunda yapılan sağlık hizmeti harcamaları rahatlıkla fatura ve benzeri belgeler ile ispatlanabilir. Ancak bazı giderler var ki her zaman belge temin edilmesi mümkün değildir. Bu gibi durumlardaTBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 11, Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlanması yeterli olup ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulunup getirilmesi şart değildir. Hiç bir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK .26/04/1995 ,1995/11-122 E 1995/430 K)
Davaya konu olayda davacının yaralanması nedeniyle, bu tedavi sürecinde yapılan tüm giderlerin belgeye bağlanması mümkün olmadığı gibi, hayatın olağan akışına göre de davacı taraftan bu yönde bir belgelemenin beklenmesi hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. Tedavi sürecinde yapılması muhtemel yol ve ulaşım giderleri, belgeye bağlanamamış tıbbi malzeme, ilaç vs. giderleri olması kaçınılmazdır.
Zira Davacının tedavi gideri, yapılmış olan tedavilere ilişkin ödemeleri içerdiği gibi estetik ameliyat gerektiren yaralanmalarda olduğu gibi ileride yapılacak ödemeleri de kapsamaktadır. Bu halde mahkemece uzman adli tıp bilirkişisinden hiç bir belge sunulmasa bile, hakimin görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlü olduğundan davacının yaralanmasına göre belgeye bağlanmamış ve makul olacak faturasız tedavi giderlerine hükmedilmesi doğru olup itiraz yersizdir.
Bakıcı giderine itiraz
dosya Adli Tıp Uzmanı bilirkişi Prof. Dr. …ye verilerek hekim raporu alınmış, raporda; tedavi giderlerinin 5.000,00-TL olduğu, iyileşme süresinin 9 ayı bulacağı ve bu sürenin geçici iş göremezlik süresi olarak değerlendirilmesi gerektiği ve bu sürede kişinin başkasının bakımına ihtiyaç duyacağı beyan edilmekle itiraz yersizdir
Keza hüküm altına alınan alacak miktarı üzerinden %068,31 miktarı uyarınca harç alınmasında usule aykırılık yoktur.
Manevi tazminatın çok taktir edildiği istinafı yönünden;
Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri,davacının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumuna, davacı ….nın kaza nedeniyle % 8,1 oranında meslekten kazanma gücünü kaybettiği ve iyileşmesinin 9 ay olduğu,davacı …nin de 1 hafta iyileşme süresi gözetilip,davalının tam kusurlu olması ve olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olduğu bu itibarla davalı vekilinin tüm itirazlarının yersiz olduğu anlaşılmıştır
Bu halde, Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,
Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
1-Davalı … tarafından alınması gereken 4.018,99 TL harçtan peşin alınan 1.020,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.998,69 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Davalı … tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 17/02/2022

Başkan Üye Üye Katip

E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.