Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2603 E. 2022/2775 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 29/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/07/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 29/12/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 30/12/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili … in … nolu poliçe ile sigortalısı … yönetimindeki aracın karıştığı kazada karşı araçta yolcu sıfatında olup yaralandığını, Meydana gelen yaralamalı çift taraflı kazada müvekkilinin kafatası kemiğinin kırıldığını, Konya … Hastasenide tedavisinin gerçekleştiğini, ve bir seri ameliyat geçirdiğini, halen geçirmesi gerekli amileyat bulunan müvekkilinin Konya … Makine Mühendisliği Fakültesi Üniversite 3. Sınıf öğrencisi olacakken trafik kazası sonrası hafıza sorunu başladığından fakülte derslerine devamının da sağlık nedenleri ile sağlanamadığından öğrenimini dondurmak zorunda kaldığını, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu … Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 18/01/2018 tarihli raporu ile müvekkilinin geçirdiği kaza nedeni ile hayat fonksiyonlarını ağır derecede etkiler mahiyette bir trafik kazası geçirdiğinin belirlendiğini, müvekkilinin öğreniminin ne kadar süre uzayacağının halen belli olmadığını, kaza sonrası ve ameliyet sonrası uzun dönem şuuru kapalı olarak yoğnu bakım servisinde kaldığını, tüm ihtiyaçlarını kişisel bakımını üçüncü kişilerce yaptırılmak durumunda kalınan müvekkilinin halen tedavisinin devam ettiğini, kafa içi basınç artışı nedeni ile ameliyata alındığını ve tedavisinin devam ettiğini, yine bu tedavi süresince %100 malül sayılan … in hastahane döneminde ve sonrasında refakati ve bakımının yaptırıldığını, tüm bu nedenlerle müvekkilinin fazlaya dair hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin 15/09/2016 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeni ile uğradığı bedensel zararın giderimi için şimdilik 10.000,00TL tazminatın davalı sigorta şirketinden sigorta limiti dahilinde kaza tarihinden itibaren işlemiş avans faizi ile birlikte tahsilini, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin 11/05/2022 tarihli bedel artırım dilekçesi ile özetle; Bakıcı giderinden doğan maddi zararı için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 4.941,00TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işlemiş/işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müvekkilinin daimi maluliyetinden kaynaklı yaşamında meydana gelen daimi güç ve efor kaybı tazminatı sürekli işgöremezlik devresinde uğradığı zararı için fazlaya dair alacak hakkı saklı kalmak kaydı ile şimdilik 289.783,20 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işlemiş avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini, yine müvekkilinin geçici işgöremezlik süresinde uğradığı maddi zararı sebebi ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 12.275,80 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işlemiş/işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, faturalandırılamayan tedavi gideri olarak fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 3.000 TL olmak üzere toplamda 310.000,00 tl tazminatın her bir tazminat talebimizin kaza tarihinden itibaren işlemiş/işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; Dosyadaki 31.10.2018 tarihli raporda; ”davacının kalıcı sakatlık oranının %4 oranında olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 9 ay olacağı, bakıcı ihtiyaç süresinin 3 ay olacağı, tedavi giderinin 3.000,00-TL olduğu” yönünde görüş bildirildiğini, üniversite raporunda belirtilen kalıcı sakatlık oranının afaki olduğunu bu oranın taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, raporda belirtilen geçici iş göremezlik ve bakıcı süresi ile tedavi giderinden bakımından müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, bu hususta sorumluluğun tamamen sosyal güvenlik kurumuna ait olduğunu, alınan raporun usule uygun olmaması ve müvekkili şirketin geçici iş göremezlik döneminden sorumlu olmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesini, yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Yukarıda yapılan açıklamalar, hükme esas alınan bilirkişi raporları, emsal alınan Yüksek Mahkeme ilamları, kurumlardan gelen müzekkere cevapları, kolluk araştırması, sigorta poliçesi ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 15/09/2016 tarihinde davacının davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan … plaka nolu araçta yolcu olarak bulunduğu, meydana gelen kaza neticesinde davacının yaralandığı, kazanın meydana gelmesinde davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu, davacıya kazanın meydana gelmesinde atfı mümkün bir kusur olmadığı, T.C. … Tıp Fakültesi Hastanesinin 31/10/2018 tarihli Heyet Raporu ile T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı İkinci Üst Kurulunun 05/08/2021 Tarihli Kurul Raporunda 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre yapılan değerlendirmede davacının sürekli maluliyet oranının %20 olduğu, iyileşme(geçici iş göremezlik) süresinin 9 aya kadar uzayabileceği, bu sürenin 3 aylık zaman zarfında bakıcıya ihtiyaç duyacağı, SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi giderinin ise 3.000,00 TL olacağının rapor edildiği, ekonomik geleceğin sarsılması yönüyle yapılan değerlendirmede akademik başarının pek çok faktörle ilişkili olarak değişkenlik gösterebileceği, adı geçen yönetmelik hükümleri nazara alındığında davacıda mevcut olan sendromun kişinin mesleğe geç atılmasına sebep olup olmayacağı ve mesleğe geç atılması sebebiyle ekonomik geleceğinin ne derecede sarsılmasına yol açacağı, kişinin ilerideki hayatına ne kadar etki edebileceği hususlarında yapılan değerlendirmelere göre ilgili yönetmeliklere bağlı kalınarak maluliyet oranı tayin edildiğinin anlaşıldığı, Mahkememizce yukarıda hükme esas alınan kusur raporu ve maluliyet oranlarının tespitine ilişkin heyet raporları nazara alınarak aldırılan 03/01/2022 tarihli Aktüerya bilirkişi ek raporunda davacının sürekli iş göremezlik maddi zararının 424.124,61 TL, bakıcı gideri maddi zararının 4.941,00 TL, geçici iş göremezlik maddi zararının 12.275,80 TL, SGK tarafından karşılanmayan, belgeye bağlanamayan zorunlu tedavi giderinin ise 3.000,00 TL olduğunun rapor edildiği anlaşılmakla davacı vekilinin 11.05.2022 tarihli bedel artırım dilekçesinde talebiyle bağlı kalınarak davacının davasının kabulü ile davacının 15/09/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı 12.275,80 TL İyileşme/Geçici İş Göremezlik süresinde uğradığı maddi tazminatın, 4.941,00 TL İyileşme süresinde bakıcı giderinden doğan maddi tazminatın, 3.000,00 TL SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi tazminatın ve 289.783,20 TL sürekli iş göremezlik/ekonomik geleceğin sarsılmasından dolayı maddi tazminatın davalı … A.Ş’den kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak ve faiz yönünden temerrüt tarihi olan 13/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine karar verilerek mahkememizde oluşan vicdani kanaatin tezahürü olarak aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. ” şeklinde Davacı …’in maddi tazminat davasının kabulü ile; davacının 15/09/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı 12.275,80 TL iyileşme/geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi tazminatın davalı … A.Ş’den kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak ve faiz yönünden temerrüt tarihi olan 13/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, Davacının 15/09/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı 4.941,00 TL İyileşme süresinde bakıcı giderinden doğan maddi tazminatın davalı … A.Ş’den kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak ve faiz yönünden temerrüt tarihi olan 13/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, davacının 15/09/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı 3.000,00 TL SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi tazminatın davalı …’den kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak ve faiz yönünden temerrüt tarihi olan 13/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, Davacının mahrum kaldığı 289.783,20 TL sürekli iş göremezlik/ekonomik geleceğin sarsılmasından dolayı maddi tazminatın davalı … A.Ş’den kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak ve faiz yönünden temerrüt tarihi olan 13/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin uğradığı kaza sebebiyle birden çok uzvunda meydana gelen arıza nedeniyle meslekte kazanma gücü kayıp oranı – daimi iş göremezlik oranı tespitinde adli tıp kurumunda maluliyet oranını belirleyen cetvellerdeki hesaplama yönteminde tespit edilen hatanın giderilmediğini, müvekkilinin daimi maluliyet oranının %20’nin çok üzerinde olduğunu, aktüerya hesabının da kabul edilemez olduğunu, mevcut rapordaki hesaplama yöntemi verileri ve yaş tablosunun maddi olaya ve dosya hakiminin talimatına uygun olmadığını, mevcut rapora karşı itirazlarının giderilmediğini, müvekkilinin makine mühendisi olacak iken uğradığı kaza sonrasında meydana gelen maluliyeti ile sebebiyle ekonomik geleceğinin sarsıldığını ve meslek değiştirmek zorunda kaldığını, bu nedenle tazminata esas alınan aylık gelirin asgari ücret olarak belirlenmesini kabul etmediklerini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın kabulüne, tazminat alacalarının kaza tarihinden itibaren işlemiş avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece maddi meselenin takdirinde hata yapıldığını ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu, kazaya karışan davacının kusurunun müvekkili şirkete yüklenemeyeceğini, şirketin kanunen kusura göre sorumlu olacağını, mahkemece meslekte kazanma gücü kayıp oranının esas alınarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, poliçe tarihinin 13/05/2016 olduğunu ve özürlülük ölçütünün esas alınması gerektiğini, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaların fahiş olduğunu, hesaplanan tazminat tutarlarının gerçeği yansıtmadığını, dosyada alınan maluliyet raporunda afaki, hakkaniyete aykırı bir maluliyet oranının belirlendiğini, objektif hukuk kurallarına aykırı bir rapor hazırlandığını, bilirkişi raporunda hesaplama yapılırken TRH 2010 yaşam tablosunun esas alındığını ancak teknik faiz uygulanmadan yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, geçici iş göremezlik, geçici bakıcı ve tedavi gideri zararı bakımından müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmamasına rağmen bu talepler açısından da davanın kabulüne karar verildiğini, davacının emniyet kemeri, koruyucu tertibat kullanıp kullanmadığının tespit edilmesi gerektiğini, bu durumda meydana gelen zararı arttırıcı rol oynadığını, bu nedenle davacı hakkında %20 müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, faizin de ancak dava tarihinden itibaren başlayacak yasal faiz olabileceğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı vekilinin yanlış yönetmelik hükümlerine göre karar verildiği,trh 2010 un uygulanması gerektiği, davacının maluliyete ve içeriğine yönelik istinafı
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmüktedir
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Bu halde mahkemece davalı sigortanın sorumluluğundaki kazanın 15/09/2016 tarihi olmasına göre AYM ce verilen iptal kararı öncesi yürürlükte olan 01/06/2015 tarihli genel şartlara göre özürlülük ölçütü yönetmeliğine göre rapor alması gerekirken ,genel şartların bu hükmü AYM iptal kararı sonrası hükümsüz hale geldiğinden Adli tıp kurumunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlendiği raporun AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre geçerli hale geldiği, Her ne kadar somut olayda kaza tarihi 01/09/2013 tarihinden sonra ise ve Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli tıp kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre ve usule uygun heyet teşkili suretiyle rapor alınarak sonucuna göre karar vermek gerektiği AYM iptal kararı sonrası dosyaya sunulan ATK raporunun 1 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne ve PMF’ye göre DÜZENLENMESİ GEREKİR.
BUNLARA YÖNELİK İTİRAZ YERSİZDİR
ANCAK
AYNI OLAYLA İLGİLİ DAİREMİZİN … ESAS … KARAR SAYILI İLAMI İLE KONYA … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE AÇILAN … Esas … Karar SAYILI ilamda belirlenen maluliyetler arası çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır.
ZİRA SÖZ KONUSU DOSYADA
… Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp A.B.D. tarafından 31/10/2018 tarihli maluliyet raporunda davacının “kişide meydana gelen arızaların % 4 (yüzdedört) oranında tüm vücut fonksiyon kaybına neden olduğu” şeklinde tespit edilmiştir.
– … Adli Tıp Kurumu Başkanlığı … İhtisas Kurulundan alınan 17/07/2019 tarihli maluliyet raporunda ise davacının ” kişinin tüm vücut engellilik oranının %15 (yüzdeonbeş) olduğu”, şeklinde tespit edilmiştir.
– Adli Tıp Kurumu İkinci Üst Kurulundan alınan raporda ise davacının 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik uyarınca tüm vücut engellilik oranın %15 (yüzdeonbeş) olduğu, 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği uyarınca ise %20 (yüzdeyirmi) meslekte kazanma gücü kaybı olduğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafından meydana gelen kaza ile ilgili … Üniversitesi Rektörlüğü … Hastanesi Başhekimliği Adli Rapor Birimi tarafından … adına tanzim edilen raporda sürekli iş görememezlik oranının (kalıcı sakatlık) %28 olduğu, mevcut arızasının iyileşme süresinin 9 ayı bulacağı, bu sürede %100 malul sayılacağı, bu süre zarfında 3 ay süre ile bir başkasının bakım ve yardımına ihtiyaç duyacağının rapor edildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay HGK 17/06/2015 tarih 2013/17-2423 Esas,2015/1661 Kararında da belirtildiği üzere eğer sağlık kurulu raporunda belirlenen maluliyet oranı ile mahkemece alınan adli tıp uzmanı raporundaki maluliyet oranı arasında misli fark varsa bu çelişki Adli Tıp Kurumu genişletilmiş başkanlar kurulu tarafından giderilmelidir.
Bu halde raporlar arası misli fark olduğundan
Adli tıp kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Kabule göre de
DAVACININ KALVARYAL KEMİK DEFEKTİNİN 22 CM² MİKTARINCA OLDUĞU VE ÜZERİNDE HERHANGİ BİR PLASTİK/MATERYAL MUHAFAZANIN BULUNMADIĞI belirlenmiştir.
Buna rağmen HEM ADLİ TIP İHTİSAS KURUMUNCA VE HEM DE NEU RAPORUNDA Bu husus gözden kaçmıştır
İki rapor arasındaki çelişki yönetmeliğe göre raporda tespiti yapılan arızanın cetvele uyglanmasında oluşmuştur.
11.10.2008 Resmî Gazete Sayısı: 27021 tarihli ÇALIŞMA GÜCÜ VE MESLEKTE KAZANMA GÜCÜ KAYBI ORANI TESPİT İŞLEMLERİ YÖNETMELİĞİ(1) ilgili cetvele göre davacının baş kemiğindeki açıklık rapordaki tespite göre 22 cm² dir ve beyin dokusu üzerinde herhangi bir koruyucu malzeme olmadığı belirlenmiştir.bu husus da dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu genişletilmiş başkanlar kurulu tarafından TÜM ÇELİŞKİLERİ GİDERİR EK rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir. İtirazlar yerindedir.
Davalının kusura itirazı
Davaya konu kaza sebebiyle açılan Konya … Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası incelenmek üzere uyap sistemi üzerinden celp edilmiş ve yapılan incelemesinde davalı sigortacıya ait araç sürücüsünün taksirle yaralamaya neden olma suçundan dolayı ceza aldığı ve kararın kesinleştiği bu davada tam kusurlu ve eylemi bilinçli taksirle işlediği anlaşılmıştır.
Davaya konu kazanın meydana gelmesinde oransal kusur tespiti amacıyla rapor aldırılmak üzere Adli Tıp Kurumu’na gönderilmiş ve bu hususta tanzim edilen 02/04/2021 tarihli raporda davalı sürücü …’in %100 kusurlu olduğu sürücü …’in kusursuz olduğu davacı yolcu …’in kusursuz olduğu, araçta yolcu olan davacının kusurundan bahsedilemeyeceği, bu nedenle işbu dosya açısından yeniden rapor alınmasının gerekmediği anlaşılmakla ve raporlar da örtüştüğünden itiraz yersizdir.
Davalı vekilinin olayda müterafik kusur bulunduğu, indirim yapılması gerektiği istinafı
6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52.maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
KAZA TESPİT tutanağı içeriğine göre davacının kemerinin takılı olduğu sabittir. davacı için hesaplanan MADDİ tazminat tutarlarından müterafik kusur indirimi yapılmaması yerindedir. İtiraz yersizdir.
Dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği istinafı yönünden
2918 sayılı KTK.’nun 99/1. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir.
Aynı zamanda zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Buna göre davalı sigorta şirketi de dava dilekçesi ile talep edilen ve ıslaha konu edilen miktarlar yönünden daha önce kendisine başvurulduğu ve temerrüde düştüğü için sigorta şirketi yönünden faiz başlangıcının temerrüt tarihi olan 13/01/2017 tarihten itibaren faiz işletilmesi doğru olup itirazlar yersizdir.
Davalı sigorta vekilinin kabul edilen bakıcı gideri, kaçınılmaz tedavi gideri ve geçici iş göremezliğin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve … Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 13/05/2016 başlangıç tarihli Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçelerinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre 6704 SAYILI KANUNUN 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNİN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ’’ İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezlik, kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara ayrı ayrı iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalı tarafından yatırılan 625.000,00 TL tutarlı teminatın İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,

HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 30/12/2022

… … … …
Başkan Üye Üye Katip

E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.