Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2567 E. 2022/2501 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 25/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

ASIL DAVA VE BİRLEŞEN
DAVA DAVACISI :
VEKİLLERİ :

ASIL DAVA VE BİRLEŞEN
DAVA DAVALISI :
VEKİLİ :
DAVA İHBAR OLUNAN :
VEKİLLERİ :

DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 25/11/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 29/11/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 10.10.2019 tarihinde, davacı müvekkili … sevk ve idaresindeki motosiklete dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı çekici ve buna bağlı römorku ile trafik kurallarına aykırı olarak dönüş yaptığı esnada çarpması neticesinde çift taraflı yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, söz konusu trafik kazasında davacı müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, geçici ve kalıcı işgöremezliğe maruz kaldığını, bu nedenle bakıcı ihtiyacı doğduğunu, trafik kazası tespit tutanağında açıkça tespit olunduğu üzere bahse konu trafik kazasının oluşumunda davacı müvekkilin hiçbir kusurunun bulunmadığını, … plaka sayılı çekici sürücüsü …’ın asli ve tam kusuru ile kazanın meydana geldiğini, dava konusu trafik kazasına kusuru ile sebebiyet veren … plaka sayılı çekicinin kaza tarihi itibariyle … nolu ….’ce ( …) sigortalı olup davacı müvekkilinin söz konusu trafik kazası nedeniyle uğramış olduğu manevi zararların söz konusu poliçe kapsamında İhtiyari Mali Mesuliyet Klozu uyarınca davalı ….’nin (….) teminatı kapsamında olduğunu, trafik kazası sonucunda hayati tehlike geçirecek şekilde ağır yaralanan müvekkilinin bel omurlarında ve vücudunun çeşitli yerlerinde çok sayıda kırık, yaralanma, ezilme ve berelenmeler meydana geldiğini, söz konusu yaralanmalar nedeniyle müvekkilinin beline platin takıldığını, ayrıca müvekkilinin belinde yükseklik kaybı da meydana geldiğini, müvekkilinin geçici ve kalıcı iş göremezliğe maruz kalmış olup bakıcı ihtiyacı doğduğunu, Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası ile dava açıldığını, işbu yargılama kapsamında alınan 26.03.2020 tarihli Kusur Bilirkişi Raporu ile de açıkça tespit edildiği üzere yargılama konusu 10.10.2019 tarihli trafik kazasının … plaka sayılı çekici sürücüsü …’ın asli ve tam kusuruyla meydana geldiğini, 18.03.2020 tarihli dilekçe ile davalı … A.Ş.’ye ( …) başvuruda bulunulduğunu, davalı sigorta şirketi nezdinde … nolu hasar dosyası oluşturulduğunu, davalı sigorta şirketince gönderilen 25.03.2020 tarihli cevabi e-posta ile “manevi tazminata ilişkin mahkeme kararı” talep edildiğinin bildirildiğini, davalı …. tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, yargılama konusu trafik kazası neticesinde müvekkili davacı …’ın ağır şekilde yaralanması sebebiyle 75.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalı Sigorta Şirketi’nden tahsili ile (Sigorta Şirketi Kasko Poliçesi İhtiyari Mali Mesuliyet Klozu kapsamında, Manevi tazminat teminat limiti ile sınırlı olmak üzere) müvekkili davacıya ödenmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da bu beyanlarını tekrar etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 10.10.2019 tarihinde, davacı müvekkili …’ın sevk ve idaresindeki motosiklete dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı çekici ve buna bağlı römorkun çarpması neticesinde eldeki davaya konu çift taraflı yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, söz konusu trafik kazasında davacı müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, geçici ve kalıcı işgöremezliğe maruz kaldığını, bakıcı ihtiyacı doğduğunu, trafik kazasının oluşumunda davacı müvekkilin hiçbir kusurunun bulunmadığını, kazanın … plaka sayılı çekici sürücüsü …’ın asli ve tam kusuru ile meydan geldiğini, … plaka sayılı çekicinin kaza tarihi itibariyle geçerli … sayılı Güneş Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi uyarınca davalı ….’nin (Birleşmeden önceki şirket ünvanı: …) teminatı kapsamında olduğunu, ilk olarak, … plakalı aracın ‘Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı’ olan ….’ye karşı maddi tazminat talebiyle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası ile dava açıldığını, akabinde … ile sulh olunarak; ZMSS kapsamında sigorta şirketi tarafından ödeme yapıldığını, trafik kazası sonucunda hayati tehlike geçirecek şekilde ağır yaralanan müvekkilin bel omurlarında kırık başta olmak üzere vücudunun çeşitli yerlerinde çok sayıda kırık, yaralanma, ezilme ve berelenmeler meydana geldiğini, söz konusu yaralanmalar nedeniyle müvekkilin beline platin takıldığını, müvekkilin belinde yükseklik kaybı da meydana geldiğini, davalı …, … sayılı Güneş Genişletilmiş Kasko Sgorta Poliçesi ilgili teminat limitleri uyarınca dava konusu kaza neticesinde davacı müvekkilin geçici kalıcı işgöremezliğe maruz kalması ve bakıcı ihtiyacı doğması nedeniyle uğramış olduğu ZMMS teminat limitini aşan maddi ile manevi zararları tazmini ile yükümlü olduklarını, usul ekonomisi gereğince dosyanın, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine, dava konusu 10.10.2019 tarihli trafik kazası neticesinde müvekkil …’ın ağır şekilde yaralanması, geçici ve kalıcı iş göremezliğe uğraması, bakıcı ihtiyacı doğması sebebiyle müvekkil davacının uğramış olduğu poliçe teminat limitini aşan maddi zararları tazmin amacıyla, başkaca sorumlulara karşı başvuru, dava ve her türlü yasal haklar ile diğer tazminat hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile şimdilik 10.000-TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 10.10.2019 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi’nden tahsili ile (teminat limiti ile sorumlu olmak üzere) müvekkili davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirme neticesi dosya kül halinde değerlendirildiğinde; Davacı vekilince davalı aleyhine açılan asıl davada davacının sürücüsü olduğu motosiklete 10/10/2019 tarihinde dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı çekici ve buna bağlı römorkun çarpması neticesi davacının yaralanması nedeniyle, kasko sigortacısı olan davalıdan ihtiyari mali mesuliyet klozu kapsamında manevi tazminat teminat limiti ile sınırlı olmak üzere manevi tazminat istediği, birleşen dosya bakımından ise trafik sigorta poliçe limitinin aşılması nedeniyle kasko sigortacısı olan davalıdan ihtiyari mali mesuliyet klozu kapsamında maddi tazminat teminat limiti ile sınırlı olmak üzere maddi tazminat talep ettiği, alınan aktüerya hesap raporuna göre davacının bakiye geçici ve sürekli iş göremezlik maddi zararının ( dava dışı ZMS sigortacısı tarafından yapılan ödemeler düşüldükten sonra ) 733.579,81-TL olduğu, davalı İMM (Kasko) sigortacısının İMM Bedeni ve Maddi Olay Başı Teminat Limitinin 500.000,00-TL olması nedeniyle bu miktara hükmetmek gerekmiş, davacının az yukarıda izah edilen nedenlerle 10,00-TL geçici iş göremezlik, 10,00-TL bakıcı gideri zararının reddi ile manevi tazminat talebinin ise poliçe limiti gözetilmek ve taleple bağlı kalınmak suretiyle 75.000,00-TL olarak kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
A-ASIL DAVA BAKIMINDAN;
Davacının manevi tazminat talebinin KABULÜ İLE;
75.000,00-TL manevi tazminatın temerrüt tarihi olan 01/04/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine
B-BİRLEŞEN KONYA … ATM … ESAS SAYILI DAVA BAKIMINDAN;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
500.000,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatının (davalının sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kayıt ve şartı ile) temerrüt tarihi olan 25/08/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 10,00-TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 20,00-TL maddi tazminat talebinin ve fazlaya ilişkin taleplerin reddine” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kabul anlamına gelmemekle birlikte; müvekkili şirketçe dava konusu trafik kazasına karışan … plakalı aracın kasko poliçesi tanzim edilmiş olup müvekkili şirketin maddi tazminat bakımından sorumluluğunun zararın trafik sigortası teminatını aşması ile başlayacağını ve kasko poliçe teminat limiti ile sınırlı olduğunu, dava konu kazanın meydana gelmesinde sigortalı aracın kusuru bulunmadığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında ve sigorta poliçe limiti ile sınırlı olacağını, bu kapsamda kusur oranlarının tespiti için hem Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinden hem de Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmasının zorunluluk arz ettiğini, davacı tarafından 75.000,00 TL’lik manevi tazminat talebinde bulunulduğunu, ancak söz konusu talebin fahiş olduğunu, maluliyet oranının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu marifetiyle tespit ettirilmesi gerektiğini, yetkili olmayan merci tarafından düzenlenen maluliyet raporu ile belirlenen özür oranı üzerinden hesaplama yapılmasının kabul edilemez olduğunu, haksız eylem sonucu yaralanma ve maluliyet sebebiyle yapılacak başvurularda tazminatın denkleştirilmesi kuralı gereğince, olay sebebiyle elde edilen kazanımların tazminat tutarından indirilmesi ile haksız eylem sonucu gerçekleşen gerçek zararın belirlenmesi ve ona göre tazminata hükmedilmesi gerektiğini, dosyada mübrez hesap bilirkişi raporuna istinaden, ZMMS tarafından karşılanan zararın tenziline ilişkin detaylı hesaplama yapılmadığı görülmekte olup; işbu hususun müvekkili şirket nezdinde kabulünün mümkün olmadığını, bir an için davanın haklı olduğu varsayılsa bile müvekkili şirketin faizden sorumluluğunun sınırlı olduğunu, dava konusu uyuşmazlık ticari iş niteliğinde olmadığından avans faiz talebinin haksız olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını ve müvekkili şirket yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunan davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme hükmüne esas alınan … Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığınca tanzim edilen 25/02/2021 tarihli Adli Tıp Kurulu raporunda müvekkili davacının %40,2 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, 9 ay süre ile geçici iş göremez olduğu ve 4 ay süre ile bakıma ihtiyaç duymadığı yönünde görüş bildirilmiş olmakla müvekkili davacının maluliyetinin daha yüksek olduğunu, müvekkilinin maluliyetine ilişkin söz konusu raporda yer alan aleyhe hususları kabul etmediklerini, yeniden maluliyet raporu alınacak ve esas hakkında işlem yapılacak olması halinde tespit edilecek maluliyet oranındaki fazlaya ilişkin kısımlar ve meydana gelebilecek artışlar yönünden fazlaya ilişkin talep, dava ve her türlü yasal haklarını saklı tuttuklarını, ayrıca dava dosyası kapsamında maluliyet ve kusur oranları, hesaplama yöntemi, hesaplamaya esas alınan hayat tablosu vs. hususlarında değişiklik olması halinde, kamu düzeni niteliğinde sayılan güncel asgari ücrette meydana gelecek artışların da dikkate alınması gerekeceğinden yeniden yapılacak yargılama kapsamında haklarını saklı tuttuklarını, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının istinaf talepleri doğrultusunda davalı aleyhine kaldırılmasına, her türlü yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, bakıcı giderlerine ilişkin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede:
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmemktedir.Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre hazırlanan maluliyet raporunun yukarıdaki esaslara göre hazırlandığı ancak hesap raporunun yukarıda anlatılan kriterlere uymadığı anlaşılmakla daha önce rapor tanzim eden tazminat bilirkişisinden yukarıdaki esaslara uygun ek rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
2- Kusur itirazının incelenmesinde:
Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesi’ne etkisi, TBK’nun 74. maddesinde düzenlenmiş olup hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Borçlar Kanununun 74. maddesinde “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” hükmü öngörülmüştür. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Y.H.G.K. 11.10.1989 gün ve E.1989/11-373, K.472 sayılı ilamı). Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli konumda bulunmasıdır. O halde bir ceza mahkemesinin uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin delil oluşturacağı açıktır (Hukuk Genel Kurulu – 2008/4-564 E, 2008/536 K.)
Somut olayda Ceza mahkemesince kusur yönünden yargılama sırasında kusur raporu düzenlendiği, dava dışı sürücü hakkında mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Ne var ki Somut olayda istinaf yoluna başvuran davalı sigorta ceza dosyasında dosyanın tarafı olmayıp Hukuk mahkemesince daha önce aldırılan rapor o dosyada taraf olmayan, savunma ve delil sürme imkanının bulunmaması nedeniyle ve açıkça raporu da kabul beyanı bulunmayan davalı sigortayı bağlamaz.(Nitekim Yargıtay 17 hd ‘nin 2007/3294-2932 sayılı 2012/3103 esas 2012/7097 karar sayılı ve 2016/3309 esas 2016/8437 karar sayılı ilamları)Bu halde davalının gösterdiği hiçbir delil toplanmaksızın ve değerlendirilmeksizin tarafı olmayan dosyadaki kusur raporları esas alınarak karar verilmesi savunma hakkının ihlali anlamındadır. İtirazın kabulü gerekmiştir.
3- Teminat limiti , sıralı sorumluluk ve sulh itirazının incelenmesinde:
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.1. maddesine göre; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne, yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu, belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan sorumluluk sigortası türüne zorunlu mali sorumluluk sigortası adı verilmektedir.
Kasko Sigorta Poliçesi/İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartlarına göre, İMM Sigortası ZMM Sigortası teminatı ile karşılanmayan teminat miktarından fazla maddi zarar oluşması halinde limiti aşan zararları, zorunlu tarfik sigortasından sonra devreye girerek poliçe hadlerine kadar temin edecektir. Bir başka deyişle iki sigorta türü arasındaki sorumluluk müşterek ve müteselsil olmayıp, zararın öncelikle zorunlu trafik sigortasınca karşılanmak ve zararın teminat limitini aşması halinde İMM Sigortasından karşılanacak türden sıralı sorumluluk esasına dayalıdır.
Somut olayda davacı taraf ZMMS sigortasına karşı açmış olduğu davada sulh nedeni ile Feragat kararı verilmiş olup dosya içerisinde hasar dosyası ve ödeme belgesi var isede yapılan ödemelerin hangi kloza yönelik olduğunun tespiti yapılamamıştır. Bu halde mahkemece ZMMS sigortasına müzekkere yazılarak ödemelerin hangi kloza ilişkin olduğunun ve ödemeye ilişkin tüm belgelerin gönderilmesinin istenerek ödemelerin ilgili klozdan düşülerek karar verilmesi gerekirken her iki klozdan ödeme düşülerek fazla tazminat hesabı yerinde olmadığından itirazın kabulü gerekmiştir.
4- Güncel asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması itirazının incelenmesinde :
Mahkemece karar tarihine en yakın veriler kullanılarak hesap yapılmış olup karar tarihinden sonraki verilerle hesap yapılmasının istenilmesi usul ve yasaya aykırı olup hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğundan itirazın reddi gerekmiştir.
5- Manevi tazminat miktarına ilişkin itirazın incelenmesinde :
Kusur durumu netleşmediğinden şimdilik itiraz incelenmemiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davacı ve davalı vekillerinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan, başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Ankara … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalı … Şirketi vekili tarafından sunulan; …, 13/09/2022 tarihli, … numaralı 1.100.000,00 TL bedelli teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 29/11/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.