Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2557 E. 2022/2496 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 25/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 29/03/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA İHBAR OLUNAN : …
DAVA : Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 25/11/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 29/11/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili şirketin Konya ilinde öğrenci ve personel servis hizmetleri yapan bir şirket olduğunu, müvekkili şirket yetkilileri müvekkili şirkete ait EK 1 listede bulunan araçların üçüncü kişilere bilgileri olmadan taşıma hizmeti yaptıklarını tespit ettiğini, ekte listeli halde bildirilen Araçlar …Büyükşehir Belediyesi Ruhsatlı tahditli C plakalı ticari araçlar olduğunu, müvekkili şirket … A.ş , …Ltd Şti , …A.Ş. , … A.Ş. şirketlerine Konya … noterliğinden düzenlenen ihtarname ile müvekkili şirkete ait ek 1 listedeki araçlar ile taşıma hizmeti satın aldıklarını ancak müvekkili şirket ile aralarında kira mukavelesi bulunmadığını ihtarnamenin tebliğinden itibaren tüm personel taşıma işinden doğan alacağın müvekkili şirkete ödenmesi ödenmediği taktirde yasal takip süreci başlatılacağı ihtar olunduğunu, ihtar çekelin tüm şirketler EK 1 listede müvekkili şirkete ait araçlar ile taşıma hizmeti satın aldıklarını ancak bu araçları müvekkili şirket tarafından kiralanmadığını bu araçların davalı … ŞTİ tarafından kullanılmak suretiyle taşıma hizmeti yapıldığını tüm ödemelerin bu şirkete yapıldığını muhataplarının bu davalı şirket olduğunu belirten cevabı ihtarnamelerini gönderdiklerini, müvekkili şirketin araçları davalı şirket tarafından kullanıldığını ve bu araçların haksız ve yasal dayanaktan uzak olarak kullanılmın engellenmesi ve 01/01/2017 yılından bu zamana kadar bu araçlar için ecri misil bedellerinin tahsili için arabuluculuk görüşmesi yapılmış ve anlaşma sağlanamadığını, davalı şirketin haksız ve mesnetsiz biçimde ekli listededeki araçları kullanmasının engellenmesi ve bu araçların şirkete teslimi ayrıca üç yıllık ecri misil bedelinin davalı şirketten tahsili için mahkememize müracat etme zarureti hasıl olduğunu beyanla; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik ,10.000 TL olan alacağın istikbalde bilirkişi marifetiyle yapılacak tespitler doğrultusunda artırılmak üzere öncelikle istikbalde telafisi mümkün olmayacak zararların olmaması ve araçlarda maddi hasarlı trafik kazaları vesair tüm risklerin söz konusu olması nedeniyle ekli listede bulunan tüm araçların müvekkili şirkete tedbiren teslimine Ve bu araçların 01/01/2018 tarihinden itibaren haksız olarak kullanılmasından doğan ECRİ MİSİL alacağının davalı şirketten tahsiline yargılama gider ve ücreti vekaletinde davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu araçlar ve araçların teslimi ve bizzat davacı tarafın davasına dayanak gösterdiği ihtarlar vb. belgelerden anlaşılacağı üzere 2017 yılı ortalarına dayandığını, bu araçlar ile ilgili muhatap ve davalı gösterilmesi gereken kişi, davacı … şirketinin % 50 ortağı bulunan …dır. arz edilen nedenle davanın ihbarı talebinde bulunduklarını, sonuçta ve gerçekte … %50 … %50 olduğunu, her ailede ve her aile şirketinde olduğu gibi, kardeşler arasında anlaşmazlıklar çıkmış ve şirket ortakları ayrılmaya, mal paylaşmaya karar bu ayrılma görüşmelerinde, …firması ortağı ve yetkilisi … aracılık ettiğini, hakem / arabulucu sıfatı ile tarafları bir çok kez bir araya getirdiğini, bu görüşmeler sonucunda şirketin araçları ve taşınmaz malları 2 liste halinde pay edildiğini, ve a ve b listesi şeklinde kura çekılmış ve eşit şekilde … ve … tarafından paylaşıldığını, herkes kendine düşen araçları almış ve bireysel olarak çalışmaya başladığını, … ismi ve firması … ta kaldığından , küçük kardeş …, oğluna ait … firması üzerinden çalışmaya başladığını, bu şekilde araçlar eşitiki paya ayrılmasına rağmen, araçların ruhsatları yani hala … adına kayıtlı olduğunu ve bu güne değin onlarca kez talep edilmesine rağmen, hala devredilmediğini, güven ve kardeşlik nedeni ile küçük kardeş …ın aklına, ağabeyi …’un araçlarının resmi devirlerini yapmayacağı, gelmediğini, araçları yani fiilen ve hukuken ve vicdanen sahibi olduğu araçlar …ye verilmiş ancak resmi devirleri verilmediğini, devir işlemi türü bahane ile sürüncemede bırakıldığını, burada nuri özk. aradaki sözlü anlaşmaya bağlı kalmadığını , hisseleri …a devretmesi gerekir iken açıkça “hayır” demese de gördüğü baskı nedeniyle iade ye yanaşmadığını, çaresiz kalan …, elinde hiçbir yazılı belge olmadığından ilahi mercie güvenerek sadece yemin deliline dayanarak , hisselerini geri almak için, nuri özk. karşı dava açtığını, hisselerini istediğini, bu dava konya … asliye ticaret mahkemesi … e. ve … k. numarası eil kısmen kabul edildiğini ve 35 hissenin … alınarak … adına tesciline karar verildiğini, dava hukuki ve – fiili mesnetten yoksun olduğunu, dedikleri gibi, husumet nedeniyle salt hukuki karışıklık yaratmak için açılmış bir dava olduğunu, redde mahkum olduğunu, hiçbir basiretli tacir, büyük bir taşımacılık şirketi, yüzlerce aracı olan bir şirket araçlarının yarısından habersiz olmaz, olamadığını, başkaları tarafından kullandığını öğrendik şeklinde komik bir iddiada bulunamadığını, davacı şirket yetkilisi …, taraflar arasında ki bir diğer dava olan Konya … ATM … genel kurul iptal davasında Konya BAM … HD … E. sayılı dosyada verdiği 25.02.2019 tarihli duruşma beyanında aynen şu şekilde ifade verdiğini, “davacı ( …) kardeşim olur , bu şirketi birlikte kurduk , tırnaklarımız ile büyüttük, ….. ayrıca fiili durumda şirketimize ait olan araçların yarısı davacıya ait … Şti tarafından fillen davacı ( … ) tarafından kullanılmaktadır … ” yukarıda açıkladıkları durumlar aynen ikrar edildiğini, bir yargı mercii önünde ikrar edildiğini, dava sadece iki -kardeş arasında cereyan eden ayrılma ve ortaklığın tasfiyesi sürecini baltalamak ve manüpile etmek içn açılmış bir dava olduğunu, davanın hukuki mesnedi ve gerekçesi olmadığını, … şti. şirketine ait olan araçlar izinsiz ve habersiz kullanıyor ? seklinde bir durum en başta hayatın olağan akışına aykırı ve imkansız olduğunu, yetkilileri neden müdahale etmemiştir? söz konusu bir haksızlık var ise bu araçların anahtarları ve ruhsatları nereden , kimden veya nasıl temin edilmiştir? bu sorular davacı tarafça vicdanen doğru şekilde cevaplandırılır ise iş bu dava konusuz kalacağını, bu kapsamda aile malları – gayrimenkuller – araçlar – plakalar vs, tüm mal varlığı 2 liste( a ve b listeleri ) halinde pay edildiğini ve kura çekimi ile kardeşler arasında paylaşıldığını, herkes kendine düşen araçları alarak yoluna devam ettiğini, ancak günümüze değin , resmi ayrılma hali başkaca gelişen olaylar ve anlaşmazlıklar nedeni ile hayata geçmediğini, bu şekilde her iki grup 2017 yılı 8. aydan beri – ticari faaliyetine ayrı şekilde devam ettiğini, sonrasında, davacı taraf, dilekçesinde de belirtmiş olduğu üzere, müvekkili şirketin resmi olarak taşıma sözleşmesi yapmış olduğu kurumlardan hukuki dayanaktan yoksun bir biçimde sadece taşıma hizmeti yapılan araçların kayıtlarının kendilerine ait olduğunu öne sürerek, personel taşıma hizmeti bedelinin kendilerine ödenmesi için noter marifetiyle ihtarlarda bulunduğunu , müvekkili şirketin maddi/manevi ticari kayıplarına neden olduğunu, … halen davacı şirketin borçlarını ödemekte ve ödemeye de devam ettiğini , bu husus — fiili ayrılık halinin — tam anlamı ile resmi evraklara yansıtılmadığını gösterdiğini, salt trafik cezası konusu bile iş bu davanın reddi için yeterli olduğunu, araç listesi tamamen yanlışlar ve gerçeğe aykırı yazımlar ile dolu olduğunu, ilgili şirketlerin sgk kayıtları incelendiğinde davacı firmadan davalı firmaya birçok personel geçirilmiş ve bunlar aynı tarıhte tek seferde olduğunu, ne davanın nede gelişigüzel dile getirilmiş ihtiyati tedbir talebinin kabulü mümkün olmadığını , evvel emirde kanunun aradığı şartlar mevcut olmadığını, araçların zaten kayıt maliki hali hazırda davacı şirket olduğunu, öncelikle haksız ve hukuki şartları taşımayan ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini, ilk itirazlarının değerlendirilerek davanın bu yönden red edilmesini, davanın …’a ihbar edilmesini, yargılama icrası ile haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm bu açıklamalar ışığında dava dosyasının incelenmesinde; dosyaya kazandırılan tüm yazılı belgeler, celbedilen mahkeme dosyaları ve kararları ile tarafların dosyaya sundukları tüm yazılı belgeler ile dinlenen taraf tanık beyanları kül olarak ele alındığında; davalı şirketin yetkili ve ortakları ile davacı şirketin yetkilisi ve ortakların kardeş ve amca-yeğen oldukları, daha önce davacı şirketi beraber kurup yönettikleri ve kardeşler arasında anlaşmazlıklar çıktıktan sonra şirket ortaklarının ayrılmaya, mal paylaşmaya karar verdikleri ve dinlenen tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere bu ayrılma görüşmeleri sonucunda şirketin araçları ve taşınmaz malları 2 liste halinde pay edildiğini, ve a ve b listesi şeklinde kura çekildiği, eşit şekilde … ve … kardeşler tarafından paylaşıldığı, herkesin kendine düşen araçları alarak çalışmaya başlandığı, … ismi ve firması kardeşlerden … da kaldığından, küçük kardeş …’ın, oğluna ait … firması üzerinden çalışmaya başladığı, araçlar bölüşülmesine rağmen, araçların ruhsatlarının … şirketine ait olduğu, ancak süre … şirketi ve … uhdesinde kullanıldığı, dava konusu araçların vergisinin, sigortasının, bakım ve onarım masrafları ile trafik cezalarının davalı şirket tarafından karşılandığının, bu hususların sunulan belge ve kayıtlardan anlaşıldığı görülmekle; yukarıda belirtilen ecrimisil talep etme şartlarından haksız işgal eylemin hak sahibinin rızası olmaksızın veya başka herhangi bir hukuka uygunluk hali bulunmaksızın gerçekleştiği ve davalının kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlanamadığı, davacının rızası ile araçların davalı tarafından uzun süre kullanıldığı, uzun süre ve dava dilekçesinde belirtilen bir çok aracın davacının rızası olmadan kullanılabilmesinin hayatın olağan akışına da ters olduğu anlaşıldığından davanın reddine yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacının davasının REDDİNE, ” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin hiçbir tasfiye işlemi ve yazılı olarak paylaşım evrakı bulunmadığı halde tanık anlatımlarına itibar ederek davanın reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, tanık anlatımlarına göre karar verilemeyeceğini, müvekkili şirketin araçlarının başka şirkette kullanılması noktasında yazılı olarak izni ve muvafakatı bulunmadığını, hatta haksız işgale son verilmesi yönünde ihtarname keşide edildiğini, davalı …’nin müvekkili şirketin ortağı olması, bu araçları davalı …i’nin kurduğu şirkette kullandırması noktasında ne bir yönetim kurulu kararı ne de bir genel kurul kararı bulunduğunu, davalıların müvekkili şirkete ait araçlar ile ilgili olarak ihtarnameden sonra haksız işgalci konumunda olduğunu, davalı …’nin müvekkili şirketin ortağı olması ve bu ortaklık gerekçesiyle bu araçları kendi kurduğu şirkette kullanmasının davalıların iyi niyetli olduğunu göstermediğini, davalılara gönderilen ihtarname ile artık davalıların iyi niyetli olduğundan bahsetmenin olanağı bulunmadığından davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin yapılan ihtarnameler ve şirket ticaret sicil kayıtları getirtilerek müvekkili şirket yönünden genel kurul kararı olmadığından dosyanın bir bilirkişi marifetiyle kazancının belirlenmesi gerekirken tanık anlatımları doğrultusunda tasfiye yapıldığı ve müvekkili şirketin açık bir icazeti bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle bilirkişinin araçların emsal kiralama bedelleri üzerinden müvekkilin alacağının tespitini yapmadığından ve davanın müdahalenin menni davası olmadığı cihetiyle yaptığı tespitlerin yargılamaya hiçbir etkisi bulunmadığından düzenlenen rapora ayrıca itiraz ettiklerini ve bu araçların dosya içerisinde mübrez kiralama bedelleri üzerinden müvekkilin ecri misil alacağının belirlenmesi için dosyanın bilirkişiye tevdine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; haksız fiil nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız fiilden doğan borçlar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49–76. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun “Sorumluluk” başlıklı 49. maddesinde;
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Bir haksız fiil sonucu zarara uğrayan kimse, uğradığı zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden veya kimselerden talep edebilir.
Bu hüküm dikkate alındığında kusur sorumluluğu olarak tanımlanan haksız eylem sorumluluğunun kurucu unsurları 1- Fiil 2- Zarar 3- İlliyet bağı 4- Kusur 5- Hukuka aykırılıktır. Haksız bir eylemin tazminat sorumluluğu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir. Buna göre; haksız fiil ile zarar arasında illiyet bağı yoksa zararın tazmini istenemez.
Somut olayda; davalı şirketin yetkili ve ortakları ile davacı şirketin yetkilisi ve ortakların kardeş ve amca-yeğen oldukları, daha önce davacı şirketi beraber kurup yönettikleri ve kardeşler arasında anlaşmazlıklar çıktıktan sonra şirket ortaklarının ayrılmaya, mal paylaşmaya karar verdikleri, şirketin araçları ve taşınmaz malları 2 liste halinde pay edildiğini, ve a ve b listesi şeklinde kura çekildiği, eşit şekilde … ve … kardeşler tarafından paylaşıldığı, herkesin kendine düşen araçları alarak çalışmaya başlandığı, … ismi ve firması kardeşlerden … da kaldığından, küçük kardeş …’ın, oğluna ait … firması üzerinden çalışmaya başladığı, araçlar bölüşülmesine rağmen, araçların ruhsatlarının … şirketine ait olduğu, ancak süre … şirketi ve … uhdesinde kullanıldığı, dava konusu araçların vergisinin, sigortasının, bakım ve onarım masrafları ile trafik cezalarının davalı şirket tarafından karşılandığının, bu hususların sunulan belge ve kayıtlardan anlaşıldığı görülmekle; haksız işgal eylemin hak sahibinin rızası olmaksızın veya başka herhangi bir hukuka uygunluk hali bulunmaksızın gerçekleştiği ve davalının kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlanamadığı, davacının rızası ile araçların davalı tarafından uzun süre kullanıldığı, uzun süre ve dava dilekçesinde belirtilen bir çok aracın davacının rızası olmadan kullanılabilmesinin hayatın olağan akışına da ters olduğu haksız fiil şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmediğinden başvurunun esastan reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. 29/11/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.