Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/250 E. 2022/964 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 20/04/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 29/09/2021
NUMARASI : …. Esas … karar

DAVACI :…-
VEKİLLERİ :Av….-
Av. … –
DAVALI : 1- … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : 2- … –
VEKİLİ :Av. … –
DAVALILAR : 3- … –
4- … – …
5- … – …
6- … – …
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 20/04/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 20/04/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27/09/2010 tarihinde saat 12:10 sıralarında …. ilçesi’nde Yalakdere istikametinden çiftlik mahallesinde bulunan şantiyeye gitmekte olan davacı müvekkilinin içinde yolcu olarak bulunduğu ve maliki … olan …. yönetimindeki …. plakalı araçla …. poliçe nosu ile davalı … tarafından sigortalanan maliki davalı … olan ve sürücüsü … olan …. plakalı aracın karıştığı trafik kazası meydana geldiğini, …. plakalı davalı … yönetimindeki aracın, davacı müvekkilinin içinde bulunduğu …. plaka sayılı aracın şeridine tecavüzü sonucu kazanın meydana geldiğini, davalı … nın asli kusurlu olduğunu, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde bir kusuru olmadığını, ifade tutanakları, fezleke vs. belgelerden, kaza tespit tutanağından da bu durumun anlaşılacağını anlaşılmaktadır. Kazanın oluşumuna dikkatsiz ve tedbirsizliği nedeniyle karşı araç sürücüsü sebep olduğunu, müvekkilinin yaralanmasına ve özürlü bir hale gelmesine sebebiyet verildiğini, müvekkilinin …. Hastanesi’nin 15.03.2017 tarihli engelli sağlık kurulu raporunda belirtildiği üzere kaza neticesinde oluşan hipertrofik skar teşhisine dayalı olarak %95 oranında sürekli özürlü kaldığını, meydana gelen fonksiyon kaybı sebebiyle müvekkilinin günlük hayatında toplum içerisinde sıkıntılar yaşandığını, kazadan bu yana uzun ve sıkıntılı bir tedavi süreci geçirdiğini, müvekkilinin kazanın meydana geldiği tarihte sigortalı olarak asgari ücret karşılığında “….nde çaycı olarak çalıştığını, şu anda ise …. Belediyesi’nde greyder operatörü olarak çalıştığını, Kaza sonucu yüzünde meydana gelen kalıcı hasar nedeniyle yıllardır toplum içerisine çıkarken zorlandığını, dikkat çektiğinden çoğu ortamdan utanarak uzaklaşmak zorunda kaldığını, aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen hala insan içine çıkarken tedirginlik yaşadığını, bu yüzündeki izler sebebiyle tazminat ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin bu süreçte gördüğü tedavi sırasında çok acılar çektiğini ve aynı zamanda belgelendiremediği (ilaç, tedavi, bakıcı vs. masrafları) pek çok tedavi masrafı olduğunu, işgücü kaybına uğradığını, bu sebeplerle uğradığı geçici ve sürekli işgöremezlik zararlarının da davalılarca karşılanması gerektiğini, davalı … şirketi tarafından davacı müvekkilin haricen yapmış olduğu başvuru neticesinde 34.700 TL maddi tazminat ödemesi yapılmış ise de, davacı müvekkilin uğradığı zarar ve kalıcı özür oranı dikkate alındığında Ödenen tazminatın oldukça düşük olduğunu, bu nedenlerle müvekkilinin maddi ve manevi mağduriyetinin bir nebze olsun giderilmesi için sonuç ve talep kısmındaki hususlarda karar verilmesi talebiyle iş bu davayı açma zorunluluğunun doğduğunu açılan davanın kabulünü talep ettikleri görülmüştür.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının 27/09/2010 tarihinde kaza geçirdiğini, kaza tarihinin oldukça eski olduğunu, müvekkiline yöneltilecek bir husumet bulunmadığını, aynı zamanda talep sahibine bir ödeme yapıtlığını ve müvekkili şirketin ibra edildiğini, ibranamenin geçersiz sayılması mümkün olmadığından davanın reddinin gerektiğini, ibranamenin/ödemenin geçersiz sayılması ile varsa bakiye zarara ilişkin miktarın tespit edilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, ATK dan dosyaya rapor kazandırılması gerektiğini, ayrıca maluliyetin varlığının ve oranının tespiti gerektiğini, bakıcı giderleri ve tedavi giderlerinden sorumlu olmadıklarını açılan davanın reddini talep ettikleri görülmüştür.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde hiçbir kusurunun bulunmadığını, davacının kaza neticesinde uğramış olduğu zarardan dolayı taraflardan 20.000,00 TL talep etmiş olduğunu, müvekkilinin kazada kusuru bulunmaması nedeniyle ve söz konusu meblağı fahiş bulması nedeniyle ödemediğini, açılan davanın reddini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi 29/09/2021 tarih …. Esas …. Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Mahkememiz dosyasına ibraz edilen feragat dilekçelerinin ayrıntılı incelenmesi neticesinde maddi tazminatlar açısından mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Dosyada manevi tazminatlar bakımından yapılan incelemede ise; davacı …’nun meydana gelen kaza nedeniyle zor günler geçirdiğini, yüzünde bir takım sabit izler kaldığını ve kaza nedeniyle maddi ve manevi olarak da zarara uğradığını, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, haksız eylemin ağırlığı, kusur durumu ve diğer hususlar dikkate alınarak aynı zamanda”hükmedilcek bu para, zarara uğrayandan manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amcına göre belirlenmelidir, takdir edilecek miktarı mevcut halde elde edilecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” (Yüksek Yargıtay 4. HD’nin 06/06/1999 Tarih, 3872/5240; 4. HD’nin 18/06/1998 tarih, 16/89/4951 ), “hükmedilcek bu para, zarara uğrayandan manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amcına göre belirlenmelidir, takdir edilecek miktarı mevcut halde elde edilecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” (Yüksek Yargıtay 4. HD’nin 06/06/1999 Tarih, 3872/5240; 4. HD’nin 18/06/1998 tarih, 16/89/4951 ), Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebi ile duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde bulundurularak hak ve nesafet çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır, zira TMK’nın 4. Maddesinde kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre takdir edeceği öngörülmüştür.( Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 23/02/2015 Tarih 2013/16396 Esas 2015/3179 Karar) anılan emsal kararların da dikkate alınması ve Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 23/02/2015 Tarih 2013/16396 Esas 2015/3179 Karar yine HGK’nın 23/06/2004 tarihli, 13/291-370 sayılı kararında “22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır” şeklinde hüküm geçtiği, anılan emsal kararların da dikkate alınması ve kaza tarihi ile karar tarihi arasında geçen süre de dikkate alınarak manevi tazminatlar bakımından davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermek gerekmiş olup, ayrıca anılan emsal kararlar olay tarihi ile karar tarihi arasındaki geçen süre de dikkate alınarak manevi tazminatlar bakımından mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiş ve;
Maddi Tazminat Yönünden;
Davacının, davalılar aleyhine açtığı maddi tazminat davasının FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
Manevi Tazminat Yönünden;
Davacının, davalılar … (vefat) mirasçıları …, …, … ve … aleyhine açtığı manevi tazminat davasının 15.000,00 TL üzerinden kaza tarihi olan 27/09/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; mezkur kazada vekil eden …’a kusur izafesinin mümkün olmadığını, mezkur kaza ile davacının yüzündeki iz arasında illiyet bağı bulunmadığını, hükmolunan manevi tazminat bedelinin afaki olduğunu, mahkemece hükmolunan 15.000,00 TL manevi zarar tespitinin afaki olduğunu, oluşan manevi zarar ile manevi tazminatın orantılı olmadığını, maddi tazminata ilişkin lehlerine feragat vekalet ücretine hükmolunmamasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılması ile öncelikle davanın vekil eden yönünden reddine, aksi durumda hükmolunan manevi tazminat tutarının düşürülmesi ile maddi tazminata ilişkin lehlerine feragat vekalet ücretine hükmolunmasını talep ve beyan etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının yersiz olup söz konusu kazaya kusurlu davranışları ile davalının sebebiyet verdiğini, müvekkilin yüzünde kaza sonucu iz kaldığını, yapılan çeşitli operasyonlara rağmen asla eski görüntüsüne kavuşamadığını, kazanın oluşumu kaza sonucu müvekkilin geçirdiği tedaviler ve tedavi sonrasında halen mevcut olan maluliyeti , paranın alım gücü göz önüne alındığı takdirde bu tazminatın yüksek değil aksine düşük olduğunu, tüm bu nedenlerle davalının hukuka aykırı ve mesnetsiz istinaf talebinin reddine, ilk derece mahkemesinin usul ve yasaya uygun olan kararının onanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava trafik kazası nedeniyle manevi tazminata ilişkin olup mahkemece verilen karar davalı Turgay vekilince istinaf edilmiştir.
1- Kusura yönelik itirazında;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Karayolları Trafik Kanunun 86/1 maddesinde, “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur” denilmektedir.
Birbirini teyit eden nitelikteki kaza tespit tutanağı ile mahkemece alınan kusur raporu rapora göre, her ikisi de davalı Turgay’a ait iki aracın çarpışması neticesinde Mehmet Kara’nın kullandığı aracın tamamen kusurlu olduğu; buna göre tüm dosya kapsamındaki delillere göre mahkemenin kusur belirlemesinin de oluşa ve delillere uygun görüldüğünden, bu sebeple kabul edilen kusur oranının belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı tarafın buna yönelik itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-Manevi tazminata yönelik itirazda;
6098 sayılı TBK.nın 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yargıtay’ın 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmış ise de hâkim; Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözeterek, hukuk ve adalete uygun hak ve nesafet kurallarına göre uygun miktarda tazminat takdir etmesi gerekmektedir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların değerlendirilmesi gerekir. Hakim manevi tazminata hükmederken; tarafların kusur durumu, kusur derecesi, ekonomik ve sosyal durumları, zarar ile olay arasındaki illiyet bağı, ölüm halinde kaza ile ölüm arasında illiyet bağının bulunması, olayın tarihi, olayın ağırlığı, olay tarihindeki paranın satın alma gücü, davacı sayısı gibi hususlar dikkate alınarak davacılar için zenginleşme, davalılar için yoksulluğa neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
Somut olayda; yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri, meydana gelen olayın ve davalının fiilin niteliği, olayın oluş yer ve şekli, kaza nedeniyle oluşan geçici ve sürekli maluliyet, kusur durumları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü göz önünde bulundurulduğunda, davacı için belirlenen manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete göre fazla olmadığı görüldüğünden; davalı tarafın istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
3-Maddi tazminat için vekalet ücretine ilişkin;
Davalı Turgay vekilince, feragat nedeniyle reddedilen maddi tazminat için de vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği iddia edilmiştir.
Davacı tarafından alacağın tahsili sebebiyle maddi tazminat alacağından dolayı davanın konusuz kalması gerekçesiyle davadan feragat edilmiş ise de; feragat davadan feragatta hakkın özünden feragat söz konusu olmayıp; davacı alacağına yargılama sırasında kavuştuğu için feragat etmiş, esasen dava konusuz kalmıştır. (Bkz. Yargıtay 17 HD nin 2018/5619 esas 2020/3841 Karar sayılı ilamı)
Bu sebeple, davadan sonra sigorta tarafından maddi tazminat alacağının ödenmiş olması nedeniyle, esasen konusuz kalması nedeniyle yapılan feragat nedeniyle davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi usul ve yasaya uygun olup buna yönelik davalı itirazı yersizdir.
Bu halde, kamu düzeni ve istinaf sebepleri çerçevesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön ile kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına; dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davalı … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalı …’dan alınması gereken 1.024,65 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 256,17 TL nin mahsubu ile bakiye 768,48 TL eksik harcın davalı …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davalı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.20/04/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.