Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2429 E. 2022/2515 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 25/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 19/07/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 25/11/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 25/11/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 24.04.2019 tarihinde davalı … adına kayıtlı ve davalı … sevk ve idaresindeki, davalı …. Tarafından sigortalanmış …. plakalı araç ile müvekkiline çarpması sonucu meydana gelen kaza neticesinde müvekkilinin kaburga kemiğinde orta derecede kırık oluştuğunu, müvekkilinin iyileşmesinin mümkün olmadığını ve halen tedavi olduğunu, bu nedenle müvekkilinin iş gücü kaybı yaşamakta ve tedavi masrafları bulunduğunu, araç sürücüsü … hakkında Konya …. Asliye Ceza Mahkemesinin … E. …. K. Sayılı kararı ile 5.000,00 TL adli para cezasına hükmedildiğini, müvekkilinin ev hanımı olduğunu, eve sağladığı yardım ve katkıyı sağlayamadığını, iş ve kazanç kaybına uğramak için meslek sahibi olmasının zorunlu olmadığını, geçici iş göremezlik, kişinin çalışamadığı dönemde meslek/iş gücü/emek kaynaklı bir zarar olduğunu, kaza nedeniyle günlük işlerini yapamayan ev kadınlarının da ‘geçici iş göremezlik’ tazminatını isteyebildiğini, ev kadınlarının da bir asgari ücretli kişinin yapacağı işi eve yardım ederek yaptığını, tazminatın asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğini, bu nedenle ileride bilirkişi raporu ile tespit edildikten sonra artırılmak üzere, şimdilik 100,00 TL sürekli iş göremezlik ve 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte taraflarına ödenmesini talep ettiklerini, uzun bir süre kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan müvekkiline eşinin baktığını, bakıcının ücret karşılığı dışarıdan biri kişi olmasına gerek olmadığını, kaza geçirenin oğlu, gelini veya yakınlarının bakması durumunda da o kişilerin bir bakıcı kadar emek harcadığı ve emeklerinin tazmin edilmesi gerektiğinin kabul edilmesi gerektiğini, Yargıtay’ın verdiği son kararlarda bakıcı gideri tedavi gideri kapsamında sayıldığını, sigorta şirketi tarafından karşılanması gerektiği sonucuna varıldığını, bu nedenle, ileride bilirkişi raporu ile tespit edildikten sonra arttırmak üzere, şimdilik 100,00 TL bakıcı giderinin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte taraflarına ödenmesini talep ettiklerini, müvekkilinin 44 yaşında olduğunu, yaşı itibariyle hem iyileşmesinin zor olduğunu hem de hastane hastane gezerek manevi olarak yıprandığını, müvekkilinin iyileşmez nitelikteki kaburga kırığı nedeniyle yaşam kalitesinin düştüğünü ve kazadan önceki sağlıklı haline bir türlü kavuşamadığını, fiziksel olarak sağlık durumu kötüleşen müvekkilinin, aynı zamanda ruhsal çöküntü içine de girdiğini, bu nedenle müvekkilinin manevi olarak uğramış olduğu bu zararın bir nebze olsun hafifleyebilmesi için 30.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle İleride bilirkişi raporu ile tespit edildikten sonra artırılmak üzere şimdilik 100,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, ileride bilirkişi raporu ile tespit edildikten sonra artırılmak üzere, şimdilik 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, ileride bilirkişi raporu ile tespit edildikten sonra artırılmak üzere, şimdilik 100,00 TL bakıcı giderinin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 30.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, arabulucu ücreti, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacının davasını Konya Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığını, hâlbuki davaya bakmaya müvekkili şirketin yargı çevresinde bulunduğu İSTANBUL ANADOLU MAHKEMELERİ nin yetkili olduğunu, bu sebeple davanın yetkisizlikten reddinin gerektiğini, davacı tarafın maluliyeti ile dava konusu kaza arasında illiyet bağı bulunmadığını, aleyhlerine açılan davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafın işbu dava ile geçici iş göremezlik gideri tazminatını talep ettiğini, davacının işbu taleplerinin trafik sigortası genel şartları gereği teminat dışı olduğunu, bu nedenle aleyhlerine açılan davanın reddinin gerektiğini, maluliyet hesabında genel şartlarında açıkça belirtildiği üzere sakatlık oranının nazara alınması gerektiğini, davanın kabülü anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin faizden dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu, davanın kabülü anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçede yazılı limitle sınırlı olduğunu, bu nedenlerle yetki itirazlarının kabul edilerek dosyanın yetki yönünden reddini, aleyhlerine haksız olarak açılan davanın reddini, SGK tarafından davacıya bağlanan gelirlerin tespitini, maluliyet oranının tespiti açısından Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını, davacının davasının ispatı halinde müvekkili şirketin öncelikle ferilerden sorumlu tutulmaması, olmaz ise, asıl alacak, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı poliçe limiti ile sorumlu tutulmasını, faizin en erken dava tarihinden başlatılmasını, davanın reddedilen kısmı açısından yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmilini talep etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacının müvekkili aleyhine ikame ettiği işbu davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olup reddinin gerektiğini, davalı …’ın sevk ve idaresinde bulunan ve müvekkili … adına kayıtlı …. plakalı aracın yakıt almak için petrol istasyonuna geldiğini ve yakıt pompası cihazına yanaştığını, o esnada yakıt dolum sorumlusunun araç sürücüsüne, önündeki aracı beklememesini ve geri manevra ile arkadaki pompaya yanaşmasını söylediğini, araç sürücüsünün de pompacının talimatı ve kontrolü ile geri manevra yaptığını, bu sırada pompaların arasından kontrolsüz şekilde yaya olarak geçmeye çalışan davacının kazanın oluşumuna sebep olduğunu, davacının istasyon içerisinde bulunan markete pompaların arasından değil istasyona girdiği yerden 2, 4 ve 10 nolu pompalara paralel bir şekilde yürümesi gerektiğini, kaldı ki kaza yerini gösteren krokide, pompalar ile Dr. Halil Ürün Caddesi arasında 8 metreden fazla mesafe olduğunun açık bir şekilde anlaşıldığını, daha güvenli bir yerden geçmek ve bu 8 metreden fazla olan geniş alanı kullanmak yerine pompaların arasından geçen davacının ihmali ve dikkatsizliği neticesinde söz konusu kazanın meydana geldiğini, davacı tarafın Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının 17/02/2021 tarihli duruşmasında herhangi bir maddi zararının olmadığını açık bir şekilde ifade ettiğini, davacının ifadesinde aracın geçmesi için beklediğini de belirttiğini, yine ifadesinde aracın çok hızlı olduğunu iddia etmiş ise de bu iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Benzin/Mazot pompalarının arasında geri geri hareket eden bir aracın en fazla 10 km/h hız yapabileceğini, davacı tarafın 03/05/2019 tarihli ilk ifadesinde ise aracın kendisine arkadan çarptığını ifade ettiğini, davacı tarafın çelişkili ifadelerinin Asliye Ceza Mahkemesinin hakimi tarafından da tespit edildiğini, davacının maddi çıkar sağlamak amacında olduğunun ifadelerindeki çelişkilerden de net bir şekilde anlaşıldığını, davacının meydana gelen kaza neticesinde, tedbir amaçlı olarak sadece bir kaç gün hastanede yattığını, bu bir kaç günlük sürede de normal yataklı serviste bir kaç vitamin takviyesi tedavisi gördüğünü, dolayısıyla davacının sürekli veya geçici iş göremezlikle ve de bakıcı giderleri ile alakalı giderleri belgelendirmesi ve ispatlaması gerektiğini, davacının günlük işlerini yapmakta zorlandığı, eşi ve çocuklarının kendisine destek olduğu iddiaları da ekonomik durum araştırması raporu ile çeliştiğini, sosyal durum araştırmasında davacının halen çalışmakta olduğunun bildirildiğini, bunun da davacının herhangi bir güç kaybı yaşamadığının açık bir göstergesi olduğunu, davacı tarafın manevi tazminat taleplerinin de taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, ayrıca davacı tarafından talep edilen manevi tazminat tutarının çok fahiş olup bir zenginleşme aracı olarak kullanılmaya çalışıldığını, manevi tazminat miktarının belirlenirken olayın ağırlığı tarafların sosyal ve ekonomik durumu göz önünde bulundurulması gerektiğini, meydana gelen kazada asıl kusurlu olanın davacı taraf olduğunun nazara alındığında herhangi bir tazminata hükmedilmemesi gerektiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının (ve tüm taleplerinin) reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacının müvekkili aleyhine ikame ettiği işbu davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olup reddinin gerektiğini, müvekkilinin sevk ve idaresinde bulunan ve diğer müvekkili … adına kayıtlı olan …. plakalı aracın yakıt almak için petrol istasyonuna geldiğini ve yakıt pompası cihazına yanaştığını, o esnada yakıt dolum sorumlusunun müvekkiline önündeki aracı beklememesini ve geri manevra ile arkadaki pompaya yanaşmasını söylediğini, müvekkilinin de pompacının talimatı ve kontrolü ile geri manevra yaptığını, bu sırada pompaların arasından kontrolsüz şekilde yaya olarak geçmeye çalışan davacının kazanın oluşumuna sebep olduğunu, davacının istasyon içerisinde bulunan markete pompaların arasından değil, istasyona girdiği yerden 2, 4 ve 10 nolu pompalara paralel bir şekilde yürümesi gerektiğini, kaldı ki kaza yerini gösteren krokide, pompalar ile Dr. Halil Ürün Caddesi arasında 8 metreden fazla mesafe olduğu açık bir şekilde anlaşıldığını, daha güvenli bir yerden geçmek ve bu 8 metreden fazla olan geniş alanı kullanmak yerine pompaların arasından geçen davacının ihmali ve dikkatsizliği neticesinde söz konusu kazanın meydana geldiğini, davacı tarafın, Konya …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasının 17/02/2021 tarihli duruşmasında herhangi bir maddi zararının olmadığını açık bir şekilde ifade ettiğini, Davacının ifadesinde aracın geçmesi için beklediğini de belirttiğini, yine ifadesinde aracın çok hızlı olduğunu iddia etse de bu iddiaları hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Benzin/Mazot pompalarının arasında geri geri hareket eden bir aracın en fazla 10 km/h hız yapabileceğini, davacı tarafın 03/05/2019 tarihli ilk ifadesinde ise aracın kendisine arkadan çarptığını ifade ettiğini, davacı tarafın çelişkili ifadelerinin Asliye Ceza Mahkemesi hakimi tarafından da tespit edildiğini, davacının maddi çıkar sağlamak amacında olduğunu, ifadelerindeki çelişkilerden de net bir şekilde anlaşıldığını, her ne kadar kolluk kuvveti tarafından düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında, davacının herhangi bir kusuru olmadığı rapor edilmiş ise de; bu tespitlerin taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafın kaza nedeniyle herhangi bir kalıcı sakatlığının olup olmadığını ispat etmek zorunda olduğunu, ayrıca meydana gelen kazada müvekkilinin kusur oranın da tespit edilmesi gerektiğini, yapılacak inceleme neticesinde aracın müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığı ve davacının kalıcı sakatlığının bulunmadığı -varsa bile meydana gelen kaza ile bir bağlantısının bulunmadığı- tespit edildiğinde işbu davanın da doğal olarak reddinin gerekeceğini, davacı meydana gelen kaza neticesinde, tedbir amaçlı olarak sadece bir kaç gün hastanede yattığını, bu bir kaç günlük sürede de normal yataklı serviste bir kaç vitamin takviyesi tedavisi gördüğünü, dolayısıyla davacının sürekli veya geçici iş göremezlikle ve de bakıcı giderleri ile alakalı giderleri belgelendirmesi ve ispatlaması gerektiğini, davacının günlük işlerini yapmakta zorlandığı, eşi ve çocuklarının kendisine destek olduğu iddiaları da ekonomik durum araştırması raporu ile çeliştiğini, sosyal durum araştırmasında davacının halen çalışmakta olduğunun bildirildiğini, bunun da davacının herhangi bir güç kaybı yaşamadığının açık bir göstergesi olduğunu, davacı tarafın manevi tazminat taleplerinin de taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, ayrıca davacı tarafından talep edilen manevi tazminat tutarının çok fahiş olup bir zenginleşme aracı olarak kullanılmaya çalışıldığını, manevi tazminat miktarının belirlenirken olayın ağırlığı tarafların sosyal ve ekonomik durumu göz önünde bulundurulması gerektiğini, meydana gelen kazada asıl kusurlu olanın davacı taraf olduğunun nazara alındığında herhangi bir tazminata hükmedilmemesi gerektiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının (ve tüm taleplerinin) reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Yukarıda yapılan açıklamalar, hükme esas alınan bilirkişi raporları, emsal alınan Yüksek Mahkeme ilamları, kurumlardan gelen müzekkere cevapları, kolluk araştırması, sigorta poliçesi ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 24/04/2019 tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan …. plaka nolu aracın sürücüsü ….(…)’ın sevk ve idaresindeki araçla seyir halinde iken yaya …’a çarpması neticesinde trafik kazası meydana geldiği, kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsünün %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, davacıya atfı mümkün herhangi bir kusur olmadığı, … Hastanesinin 07/03/2022 tarihli Heyet Raporunda özetle; 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre yapılan değerlendirmede davacının sürekli maluliyetinin olmadığı, iyileşme(geçici iş göremezlik) süresinin 1.5 aya kadar uzayabileceği, bu sürenin 2 haftalık zarfında bakıcıya ihtiyacı olacağının rapor edildiği, hükme esas alınan kusur raporu ve maluliyet oranlarının tespitine ilişkin heyet raporu nazara alınarak dosyanın alanında uzman bilirkişiye tevdii edildiği, Aktüerya bilirkişi tarafından hazırlanan 02/06/2022 tarihli bilirkişi raporunda davacının sürekli iş göremezlik maddi zararının bulunmadığı, geçici iş göremezlik zararının 3.031,35 TL olduğu, bakıcı gideri maddi zararının ise 1.193,92 TL olduğu rapor edildiği anlaşılmakla davacının davasının kısmen kabulüne karar verilmiş, her ne kadar ıslah dilekçesinde tedavi gideri yönüyle de talepte bulunulmuş ise de davacının dava dilekçesinde bu kalem yönüyle açmış olduğu bir davası olmadığından yukarıda detayı verilen T.C. Konya Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin 04/04/2022 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamı da emsal alınarak bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek Mahkememizde oluşan vicdani kanaatin tezahürü olarak aşağıdaki hükümler tesis edilmiştir.
B.MANEVİ TAZMİNAT TALEPLERİ AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRMEDE
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunumuzun 56/1 maddesinde; “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. ” amir hükmü yer almaktadır.
Yüksek Mahkemenin yerleşik içtihatlarında ifade edildiği üzere; Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, 6098 Sayılı TBK’nın 56/1. maddesindeki özel haller dikkate alınarak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, 4721 Sayılı TMK’nın 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda yapılan açıklamalar, amir kanun hükmü, bilirkişi raporları ve Yüksek Mahkemenin yerleşik içtihatları çerçevesinde somut olayımız değerlendirildiğinde; 24/04/2019 tarihinde meydana gelen kazada kaza tarihi itibariyle davacının yaşı, kazanın meydana gelmesinde zararın artmasında herhangi bir dahli ve kusuru bulunmaması, kaza sebebiyle kalıcı bir maluliyeti bulunmaması, 1.5 aylık tıbbi-tedavi süreci, geçirmiş olduğu cerrahi müdahaleler, bu sürecin davacı üzerinde yaratacağı travma ve psikolojik etki, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile paranın satın alma gücü de bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı lehine takdir edilecek 3.000,00 TL manevi tazminatın davacı için zenginleşme ve davalılar için de yıkım olmayacağına kanaat edilmekle davacının manevi tazminat davasının 3.000,00 TL’sinin kabulüne, fazlaya ilişkin taleplerinin ise reddine karar verilmesi hususunda Mahkememizde vicdani kanaat hasıl olmuştur.
1-Davacı …’ın maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE;
a) Davacının 24/04/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 3.031,35 TL geçici iş göremezlik maddi zararının davalı … (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 29/11/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte) ile diğer davalılar … ve ….’dan( kaza tarihi olan 24/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE,
b) Davacının 24/04/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 1.193,92 TL bakıcı gideri maddi zararının davalı … (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 29/11/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte) ile diğer davalılar … ve ….’dan( kaza tarihi olan 24/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE,
c) Tedavi gideri yönüyle davacı tarafından açılan bir dava olmadığından bu hususta bir KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, talep halinde bu kalem yönüyle davacı tarafından yatırılan harcın iadesine,
ç) Davacının sürekli iş göremezlik maddi zararı bulunmadığından bu kalem yönüyle davasının REDDİNE,
2-Davacı …’ın manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE; Davacının 24/04/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle uğramış olduğu 3.000,00 TL manevi zararının davalılar … ve …’dan kaza tarihi olan 24/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE, davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sürekli iş göremezlik maddi tazminatının reddini ve karara esas alınan bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, bilirkişi raporundan sonra ıslah dilekçesi ile geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri talep miktarlarının artırıldığını, tedavi giderinin ise eklendiğini, davanın tam ıslahı yönünde eksik bir usuli işlem bulunmadığını, bu nedenle dava dilekçesinde yer almayan fakat ıslah dilekçesi ile talep etmiş oldukları tedavi gideri maddi tazminatının reddine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca mahkemece hükmedilen 3.000,00 TL manevi tazminatın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkilinin aracın altında kaldığını, bu nedenle kaburgasının kırıldığını ve sırtında yanıkların oluştuğunu, müvekkiline kardeşlerinin evde 1,5 ay boyunca birfiil baktıklarını, tüm kişisel ihtiyaçlarını giderdiklerini, müvekkilinin kaburga kırığındaki kırık nedeniyle solunumunun etkilendiğini, nefes alıp vermenin bile müvekkili için bir eziyete dönüştüğünü ve müvekkilinin tüm bu acıları hiçbir kusuru yokken çekmek zorunda kaldığını, tüm bunlara rağmen Yerel mahkemece müvekkilinin kusursuz oluşu ve çektiği bu acı ve ızdırap adeta hiçe sayılarak yalnızca 3.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin kabul edilemez olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve davanın tam kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvuran davalılar …. ve … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı lehine geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin taraflarınca kabul edilemediğini ve yönde karar verilmesinin de açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın kazanın meydana geldiği andan beri haksız bir kazanç elde etmeye çalıştığını, gerek uzlaştırma sürecinde, gerek ceza yargılaması sürecinde ve gerekse arabuluculuk sürecinde müvekkillerinin olumlu ve ılımlı yaklaşımlarına karşın hiç bir olumlu adım atmadığını, daha fazla kazanç elde etmek adına tüm anlaşma kapılarını kapattığını, davacının kazadan kısa bir zaman sonra çalışmaya başladığı dosya kapsamında yapılan araştırma neticesinde net bir şekilde anlaşıldığını, davacıda ne sürekli ne de geçici iş göremezlik adına herhangi bir aksi durum bulunmadığını, Adli Tıp Raporu’nda 1.000,00 TL olarak belirlenen tedavi giderlerinin içerisinde bakıcı giderlerinin de dahil olduğu açıkça ifade edilmesine rağmen, raporun sonraki kısımlarında bakıcı giderlerinin ayrı bir kalem olarak hesaplanması, bu hesaplamaya dayanılarak ıslah yapılması ve Yerel Mahkeme tarafından ıslah talepleri doğrultusunda hüküm tesis edilmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkemece bu giderlerin (1.000,00 TL) içerisinden bakıcı giderlerinin ne kadar olduğunun tespit edilmesi ve bu yönde bir karar verilmesi gerekitiğini, eksik ve hatalı bir rapora dayanılarak tesis edilen hükmün bu sebeple de bozulması gerektiğini, Yerel Mahkemenin manevi tazminat yönünden vermiş olduğu kararında taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, meydana gelen kaza tarihinde müvekkilinin 8,5 aylık hamile olduğunu, davacının kendi kusurundan kaynaklanan kaza neticesinde müvekkilinin erken doğum tehlikesi atlattığını, manevi ve psikolojik olarak çöküntüye uğradığını, ayrıca müvekkilinin herhangi bir geliri olmamakla beraber, adına kayıtlı herhangi bir araç ya da taşınmazın da bulunmadığını, ayrıca manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını, davacının talep ettiği tazminat miktarının çok yüksek olup hakkaniyet ölçüleri ile bağdaşmadığını, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının istinaf talepleri doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın tamamen reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Tedavi gideri talebi itirazının incelenmesinde :
6100 sayılı HMK’nun 26/1 maddesinde “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. HMK’nun 176. maddesi (HUMK’nun 83. md.) ve devam maddelerinde ıslah müessesesi düzenlenmiş olup, bu yolla, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanı sağlanmıştır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Bu hale göre yargılaması devam eden bir dava içinde, ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Islahla, dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir.
İfade olunan yasal düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda; dava dilekçesinde talep edilmeyen tedavi giderinin, ıslah dilekçesiyle talep edilmesinin mümkün olmadığı, bu yöndeki kararın, dava dilekçesindeki talebin aşılması mahiyetinde ve ıslah müessesine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı olacağı, tedavi giderine ilişkin açılmış ve harcı yatırılmış bir dava bulunmadığı anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
2- Bakıcı giderine ilişkin itirazın incelenmesinde :
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının talep edebileceği bakıcı giderinin 1.193,92 TL olduğu rapor edilmiş mahkemece bu miktar üzerinden karar verilmiş olup HMK’nın 341/2. maddesi gereğince alacak miktarının karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı altına kaldığından istinaf başvuru dilekçesinin REDDİNE,
Kaldı ki hükme esas alınan maluliyet raporunda davacının 2 hafta bakıcı ihtiyacı belirlenmiş ve buna göre hesap yapılmış olup itirazın reddi gerekmiştir.
3- Manevi tazminat miktarına ilişkin itirazın incelenmesinde :
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde ; “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” hükmü düzenlenmiş madde metninden de anlaşıldığı üzere, haksız eylem sonucu bedensel zarar görenin yakınları yararına manevi tazminata karar verilebilmesi için, zarar görenin yaralanmasının ağır bedensel zarar niteliğinde olması gerekmektedir. Ağır bedensel zarar, kanunda tanımlanmamış olup, yaralanmanın özelliğine ve yarattığı sonuçlara göre mahkemece takdir edilecektir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, Ceza Mahkemesinin kararı, tarafların kusur durumu ve yukarıda açıklanan ilkeler, davalının eylemindeki hukuka aykırılığın tespitinin sağlayacağı manevi tatmin ile birlikte değerlendirildiğinde İDM’ince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlanının AZ OLDUĞU, davacı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik istinafının yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1-b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE,
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABÜLÜ ile; ilk derece mahkemesi kararın KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA,
Kazanılmış haklar korunarak;
1-Davacı …’ın maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE;
a) Davacının 24/04/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 3.031,35 TL geçici iş göremezlik maddi zararının davalı … (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 29/11/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte) ile diğer davalılar … ve ….’dan ( kaza tarihi olan 24/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE,
b) Davacının 24/04/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 1.193,92 TL bakıcı gideri maddi zararının davalı …. (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 29/11/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte) ile diğer davalılar … ve …’dan( kaza tarihi olan 24/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE,
c) Tedavi gideri yönüyle davacı tarafından açılan bir dava olmadığından bu hususta bir KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, talep halinde bu kalem yönüyle davacı tarafından yatırılan harcın iadesine,
ç) Davacının sürekli iş göremezlik maddi zararı bulunmadığından bu kalem yönüyle davasının REDDİNE,
2-Davacı …’ın manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE; Davacının 24/04/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle uğramış olduğu 10.000,00 TL manevi zararının davalılar …. ve …’dan kaza tarihi olan 24/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili DAVACIYA VERİLMESİNE, davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
3-Alınması gereken 971,72 TL harçtan peşin alınan 103,49 TL ile ıslah harcı olarak alınan 80,70 TL olmak üzere toplam 184,19 TL harcın mahsubu ile bakiye 787,53 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, (davalı sigorta şirketinin 233,89 TL’sinden diğer davalılar ile birlikte sorumlu tutulmasına, diğer davalıların tamamından sorumlu tutulmasına,)
4-Davacı tarafından yapılan 59,30TL başvuru harcı, 103,49TL peşin harç, 8,50TL vekalet suret harcı, 80,70TL ıslah harcı olmak üzere toplam ‬251,99TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 565,60TL posta-tebligat gideri, 1.450,00TL bilirkişi ücreti, 2.434,45‬TL Hastane Raporu fatura gideri olmak üzere toplam ‬4.450,05‬TL yargılama giderinden davanın haklılık oranına göre hesaplanan 1.842,32 nin davalılardan (davalı sigorta şirketinin 547,16 TL’ den sorumlu olduğuna, diğer davalıların tamamından sorumlu olduğuna) alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacının üzerinde bırakılmasına,
6-Hazine tarafından karşılanan 1.360,00TL arabuluculuk giderinden davanın haklılık oranına göre hesaplanan 812,24 TL nin davacıdan alınarak, 547,66 TL nin davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına (davalı sigorta şirketinin 162,65 TL’ den diğer davalıların tamamından sorumlu olduğuna),
7-Davacı vekili yararına maddi tazminat yönünden AAÜT’ye göre hesaplanan 4.225,27TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı vekili yararına manevi tazminat yönünden AAÜT’ye göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılar …. ve …dan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalılar vekilleri yararına reddedilen maddi tazminat yönünden AAÜT’ye göre hesaplanan 100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
10-Davalılar … ve … vekili yararına reddedilen manevi tazminat yönünden AAÜT’ye göre hesaplanan 9.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ve …a verilmesine,

11-Artan gider avansı olması halinde HMK m.333 uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
12-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
13-Davacı tarafça yapılan 220,70 TL istinaf başvuru gideri ile 45,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 265,70 TL yargılama giderinin davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
12-İstinaf eden davalı ….’dan alınması gereken 493,56 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 123,39 TL nin mahsubu ile bakiye 370,17 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
13-İstinaf eden davalı ….’dan alınması gereken 493,56 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 123,39 TL nin mahsubu ile bakiye 370,17 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
14-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
15-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00 ) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 25/11/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.