Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2264 E. 2023/85 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 24/01/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 24/05/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 24/01/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 24/01/2023

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 29.09.2013 tarihinde, sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobil ile … Yolu … istikametini seyredip Hastel Kışla girişine geldiğinde U dönüşü yapmak için yavaşlayıp sola dönmeye başladığında (nizamiyeden kara görüntülerinin izlenmesi üzerine) aracının arka sol kısmına aynı istikametten gelen … idaresindeki … plakalı motosikletinin ön kısmı ile çarpması sonucu yaralanmalı ve maddi hasarlı kaza meydana geldiğiri, Bu kazanın oluşumunda …’ın tam kusurlu olduğunu, Müvekkil …’ın meydana gelen kazanın oluşumunda kusuru olmadığını, … plakalı araç Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mafi Sorumluluk Sigorta Poliçesini tanzim eden davalı … A.S’dir. Poliçe No’su … olduğunu, Kazanın meydana gelmesine neden olan … Sigorta’nın “Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası’ ile sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın maliki ve sürücüsü …’ın olduğunu, Davalı sigorta şirketinin bölge müdürlüğü Konya’da bulunduğundan davamızı Konya’da ikame ettiklerini, dava konusu kaza ile ilgili İstanbul … Asliye Ceza Mahkemesinin … E sayılı dosyası ile açılan davanın derdest olduğunu, … plakalı araç sürücüsü kusurlu olduğundan yasalar gereği işleten ve sürücünün kusuruna müştereken ve müteselsilen sorumlu olan davalı sigorta şirketinin müvekkil …’ın geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının tamamından sorumluluğunun bulunduğunu, … Hastanesi Başhekimliğinden alınan 09.05.2018 tarihli Adli Tıp Raporuna göre müvekkil …’ın kalıcı sakatlık oranı %13,2 (Sürekli İş Göremezlik), geçici iş göremezlik süresi 9 ay olduğuna dair raporun tanzim edildiğini, Davalı sigorta şirketine başvuru yapılmış, şirketin 69.708 TL ödeme yaptığını, Bu ödeme yetersiz olduğundan davalı şirkete ikinci kez (25.10.2018 ) başvurulmuş başvuru yapıldığını, olumlu bir yanıt alınamadığından (şirketin olumsuz yanıtı dilekçemiz ekindedir.)işbu davayı açmanın gerektiğini, Başvuran sigorta şirketinize dava açmış ancak dava düştüğünden açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup ekte karar ve kesinleşme şerhi mevcut olduğunu, Müvekkil kazadan önce … Motor adlı firmada çalışmakta olduğunu, Alanında Türkiye’de , hatta dünyada sayılı ustalardan biri olduğunu, Sadece …, …, gibi iüks araçların ustalığını yapmakta ve bu araçlar yurtdışına , saygın kişilere , devlet adamlarına gönderilmekte olduğunu, Müvekkilin kazadan önce gelirinin yüksek olduğunu, Aldığı eğitimler ile ilgili belgelerin mevcut olduğunu, Ancak kazadan sonra unutkanlığın oluştuğunu, elini kullanamaz hale geldiğini, Dosyaya sunduğumuz SGK kayıtlarından da anlaşılacağı üzere müvekkilin aylık gelirinin yüksek olduğunu, Müvekkilin meydana gelen kazadan hemen sonra … Hastanesine kaldırıldığını, tedavileri Ok meydanı SGK hastanesi, … Hastanesi, … Hastanesi, Cerrahpaşa beyin bölümünde devam ettiğini, Müvekkilin dava konusu kaza nedeni ile tüm vücut daimi fonksiyon kaybının mevcut olduğunu, Kalıcı maluliyeti olduğunu, Psikolojik tedavi gördüğünü, Sakatlığı nedeni ile müvekkil bakıcı hizmeti aldığını, faturalandıramadığı, S.G.K. tarafından ödenmeyen zorunlu tedavi giderlerinin olduğunu, Ayrıca yukarıda bahsedilen hastanelerde tedavisi ile ilgili özel harcamalar yapmak zorunda kaldığını, Müvekkil için 1.000 TL, daimi tüm vücut fonksiyon kaybı nedeni ile müstakbel gelir kaybı- geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının ve bakıcı ve belgelendirilemeyen,S.G.K. tarafından ödenmeyen zorunlu tedavi giderlerinin ,dosyaya celbedilen fatura bedellerinin olay tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline , 200,000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline karar verilmesi talep ettiğini, Taleplerinin B.A.D. olarak değerlendirilmesini, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan … vekilinin cevap dilekçesi özetle; yetki yönünden müvekkilimin adresi … mah. … sok. no:… olup davanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması gerektiğini, bu yönden yetki itirazında bulunduğunu, Davacı daha önce İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. … K. Sayılı dosyası ile dava aynı davayı açtığını,dava HMK 150 (açılmamış sayılmasına) karar verildiğini ve kesinleştiğini, Bu davanın reddinin gerektiğini, Ayrıca zamanaşımına uğradığını, Davaya konu trafik kazasının meydana gelmesine davacının iddia ettiği gibi müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığını, Müvekkilinin Göktürk yolunda ilerlerken davacının yarış motorsikleti ile aşırı hız yapmasından kaynaklandığını, Kaza sonrası müvekkilinin aracının PERT olduğunu, Müvekkilinin uzun süre tedavi gördüğünü, Davacının hastanede müvekkilime bütün masraflarını karşılayacağını,hız merakının kurbanı olduğunu söylediğini, Müvekkilinin asli kusurlu olduğu yönündeki iddiaların asılsız olduğunu, Yukarıda da belirttikleri gibi davaya konu kazanın asıl sebebinin DAVACININ AŞIRI HIZLI olması olduğunu, Kazanın davacının trafik kurallarını hiçe saymasından kaynaklandığını, Davacı tarafından talep edilen manevi tazminat oranı fahiş olduğunu, Müvekkilinin emekli olup,başkaca herhangi bir geliri olmadığını, Araçta kazadan sonra PERT olduğunu, Somut olay sigortalımız … plakalı araç …’ ın sevk ve idaresindeyken … plakalı aracın arkadan çarpması sonucu meydana geldiğini, … plakalı motorsiklet sürücüsü … kaza sonucu yaralandığını, Kazanın meydana gelişine bakıldığında davacı yan herhangi bir aracı geçme niyeti ve bir yere dönmemesine rağmen sol şeriti adeta işgal etmiş vaziyette seyir halinde olduğunu, Hız limitlerinin üzerinde ve sol şeritte yoluna devam eden davacı yan trafik güvenliği ile birlikte kendi can güvenliğini de tehlikeye soktuğunu, Önündeki araç ile takip mesafesi bırakmayıp yoluna devam ettiğinden fren tedbiri dahi sigortalımız araç sürücüsüne çarpmasına engel olamadığını, Halböyleyken sigortalı araç sürücüsüne atfedilen kusuru kabul etmediklerini, Bu noktada Sayın Mahkemenizde görülmekte olan davada dava konusu kazada müvekkil şirkete sigortalı aracın kusur oranının tespiti için dosyanın varsa savcılık/ceza dosyası evraklarının da temini ile Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilerek kusur raporu alınması gerektiğini, Davacı yan kask ve koruyucu kıyafet giymeden motosiklet kullandığı için meydana gelen zararda müterafik kusurlu olduğunu, Yaralanmanın meydana geldiği vücut bölgesine dikkat edildiğinde davacı tarafın kaza anında koruyucu kıyafet giymediğinin anlaşıldığını, Zira koruyucu kıyafetler muhtelif eklem yerlerinde bulunduğundan eğer kask ve koruyucu kıyafet ekipmanları kullanılmış olsaydı söz konusu kaza sonrası maluliyete mahal olmayacak ya da çok daha küçük bir sıyrıkla davaya konu kaza atlatılacağını, Tarafımızca 6100 sayılı HMK md. 190/2 uyarınca karineye dayanılmış ve maluliyet raporunda davacının yaralandığı bölgeler yani maddi vakıalar açıkça ortaya konduğunu, Bu nedenle ispat yükü ters çevrilmiş olup eğer davacı yan kaza esnasında kask ve koruyucu kıyafet tedbirini aldığını iddia ediyorsa bunu ispatla mükellef hale geldiğini, Eğer davacı taraf kazanında en azından koruyucu kıyafet giyiyor olsa idi belki de birkaç kırıkla kazayı atlatabileceğini, Ancak davacı taraf hiçbir koruyucu güvenlik önlemini almayarak trafikte seyrettiği için asli ve tam kusurlu olup, davacıya konu kazanın meydana gelmesinde ve yaralanmasının derecesini kendi kusuruyla artmasında ağır kusurlu olduğu için Türk Borçlar Kanunu madde 52’de “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” Şeklindeki hükümden anlaşıldığı üzere davacı lehine hesaplanacak tazminat miktarından indirim yapılması gerektiğini, davacı gibi, kendi can ve mal güvenliğini tehlikeye atarak bazı sonuçların meydana gelmesine sebep olan kişilerin kusuru tayin edilirken, karşı tarafa da bu gibi durumlarda kusur izafe edilmesi ve bu kusur oranının olması gerekenden daha fazla olması, temel sorumluluk hukuku ilkelerine aykırı olduğunu, müvekkil aleyhine açılan haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan … Sigorta vekilinin cevap dilekçesi özetle; Dava dilekçesinde bahsi geçen … plakalı araç, müvekkil şirkete, 26.04.2013-26.04.2014 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … poliçe numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, Bu poliçeden dolayı sorumluluklarının, sigortalılarının kusuru oranında olmak üzere, ölüm/sakatlık halinde azami 250.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, Teminat limitini bildirmelerinin davayı kabul anlamında olmadığını, Bilindiği üzere kaza sonucu yaralanma söz konusu olduğu takdirde, sigortacı sigorta poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve sigortalının kusuru oranında geçici/kalıcı maluliyet tazminatı ödeyebileceğini, Sonuç olarak, maddi tazminat için geçerli olan teminat her halükârda verilecek bir teminat olmayıp yukarıda belirtilen incelemeler sonucunda ortaya çıkacak ve verilecek bir tazminat olduğunu, Bu poliçeden dolayı Şirketlerine müracaat edilerek ihbarda bulunulmuş ve Şirketlerinin tarafından … numaralı hasar dosyası açıldığını, Bilindiği üzere kaza sonucu üçüncü kişinin yaralanması ve/veya malul kalması söz konusu olduğu takdirde, sigortacı sigorta poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve sigortalının kusuru oranında yaralanan/malul kalanlara veya vekiline tazminat ödemekle yükümlü olduğunu, Ancak tazminatın ödenebilmesi için davacıların maluliyet oranı, çalışabilecek durumda olup olmadığı, bir maluliyet söz konusu ise bu zararlarının uzman bilirkişilerce ayrı ayrı hesap ettirildikten sonra sonuca göre karar verilmesi gerektiğini, Meydana gelen zarara ilişkin tazminatın ödenebilmesi için de; zarar görenlerin bu zararlarının uzman bilirkişilerce ayrı ayrı hesap ettirildikten sonra sonuca göre karar verilmesi gerektiğini, Bu çerçevede aktüer hesabı yapıldığını ve 69.708,11 TL bedelin davacıya ödendiğini, Davacı yan ile anlaşmaya varıldığını, Müvekkil sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme de davacı yan tarafından hiçbir çekince ileri sürülmeksizin kabul edildiğini, Huzurdaki davaya konu kaza nedeni ile davacı yana yapılan ödemeye rağmen davacı yanın, tekrar aynı trafik kazası nedenine dayanarak iş bu davayı açmakta iyi niyetli olmadığı, SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME amacına yönelik olduğu açıkça orta olduğunu, Bu nedenle davacının “maluliyet tazminatı”na ilişkin talebinin reddinin gerektiğini, … numaralı poliçeden doğan sorumluluğumuz, sigortalımızın kusuru oranında olmak üzere, bedeni zararlarda azami 250.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, Şirketimiz tarafından 05.10.2018 tarihinde 69.708,11 TL ödendiğinden bakiye sorumluluğumuz 180.291,89 TL’dir. Teminat limitini bildirmemiz davayı kabul anlamında olmamakla birlikte, yapılacak inceleme sonucunda Şirketlerinin sorumluluğunda bir bedel ortaya çıktığı taktirde sorumluluk limitimizin esas alınması gerektiğini, kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacı kask takmayıp, koruyucu kıyafet giymeden yolculuk yaptığından dolayı hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, Davacının kaza tarihinde herhangi bir işte çalışmadığını, Bu sebeple de tazminat hesabında asgari ücretin baz alındığını, Mahkemeniz aksi kanaatte ise tazminat hesabına esas alınacak ücret sunulan delillerden ve dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden tereddüde sebebiyet vermeyecek derecede açık ve net olarak tespit edilmiş olması gerektiğini, Aksi halde ise; asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, Davacı 20.12.2013 tarihli ifadesinde hastaneye gitmek istemediğini ifade ettiğini, Daha sonra gitmiş olduğu hastanede tedavisi yapılıp şu an durumunun iyi olduğunu herhangi bir maluliyeti olmadığını ifade ettiğini, Kalıcı maluliyeti bulunmayan bir kişinin geçici zararının olması hayatın olağan akışına ters olduğunu, Geçici iş göremezliği bulunmadığından ötürü tazminat talebi hukuka aykırı olduğunu, Bir an geçici iş göremezliği olduğu kabul edilse dahi anılan hükümler dolayısıyla; geçici işgöremezlik tazminatı açısından SGK sorumlu olup müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğu sona erdiğini, Davacının geçici iş göremezlik talebinin reddinin gerektiğini, “kalıcı iş göremezlik” için yapılacak tazminat hesabının “aktüer” sıfatına sahip bir bilirkişi kanalı ile yaptırılması gerektiğini, Söz konusu olayın işleten açısından haksız fiilden kaynaklanan bir olay olduğu, müvekkil şirketin de yasal olarak işletene düşen hukuki sorumluluğu üstlendiği göz önüne alındığında haksız fiilden kaynaklanan olaylarda ise ancak yasal faizin talep edilebileceği izahtan vareste olup Yargıtay kararlarıyla da sabit olduğunu, Bu nedenle kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere, davacı lehine faize hükmedilmesi durumunda da davacı yan ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edebileceğini, bu nedenle müvekkil şirket aleyhine açılan haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi …. Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekilinin her iki davacı yönünden maddi tazminat talepleri bakımından feragat dilekçesi sunduğu görülmüştür.
HMK nun 307. maddesi; “(1)Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.” hükmünü amirdir.
HMK nun 309. maddesi; “(1)Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. (2)Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. (3)Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. (4)Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.” hükmünü amirdir.
HMK nun 310. maddesi; “(1)Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.(2)(Ek fıkra: 22.07.2020 – 7251 S.K./29. md) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.(3)(Ek fıkra: 22.07.2020 – 7251 S.K./29. md) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.” hükmünü amirdir.
HMK nun 311. maddesi; “(1)Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” hükmünü amirdir.
HMK nun 312. maddesi; “(1)Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat ve kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir. (2)Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.” hükmünü amirdir.
Yukarıda belirtilen yasa hükümleri gereğince davacıların maddi tazminat yönünden davaların feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Manevi tazminat talepleri yönünden ise; Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” hükmü gereğince hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de, takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça belirtilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Zira kanunun takdir hakkı verdiği durumlarda hakimin, hukuk ve adalete uygun karar vereceği TMK m. 4 hükmünde açıkça belirtilmiştir.
Mahkememizce olayın oluş biçimi, tarafların sosyo-ekonomik durumları, davacının duyduğu elem, çektiği sıkıntı ve acılar ile davalı sürücünün kusurunun yoğunluğu, davacının alınan malüliyet raporları, paranın alım gücü nazara alınarak manevi tazminatın ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanması amacı da olmadığı, manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olamayacağı, ancak davacının duyduğu acı ve elemi de bir nebze hafifletecek miktarda olması gerektiği için tamamen vicdani değerlendirme yapılarak;
Davacının maddi tazminat davasının FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE; 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 29/09/2013 tarihinde işleyecek yasal faizi ile davalılardan … ‘dan tahsili ile davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE, ” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı sürücünün kasıt boyutuna varacak düzeyde ağır kusurlu olduğunu, müvekkilin ise kusursuz olduğunu, müvekkilin Göktürk yolunda ilerlerken davacının yarış motorsikleti ile aşırı hız yapmasından kaynaklandığını, kaza sonrası müvekkilin aracının pert olduğunu, müvekkilin uzun süre tedavi gördüğünü, davacının hastanede müvekkiline bütün masraflarını karşılayacağını, hız merakının kurbanı olduğunu söylediğini, müvekkilin asli kusurlu olduğu yönündeki iddialarının asılsız olduğunu, davacı tarafından talep edilen manevi tazminat oranın fahiş olduğunu, müvekkilin emekli olup, başkaca herhangi bir gelirinin olmadığını, davacı yanın kask ve koruyucu kıyafet giymeden motosiklet kullandığı için meydana gelen zararda müterafik kusurlu olduğunu, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava konusu uyuşmazlık, davalılar aleyhine açılmış trafik kazası nedeniyle cismani zarar nedeniyle tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar, davalı … tarafından istinaf edilmiş; süresinde sunulan dilekçe ile yetki itirazında bulunmuştur.
Dava konusu uyuşmazlık trafik kazasından kaynaklanan maddi manevi tazminata ilişkin olmakla, dava konusu uyuşmazlıkta yetkili mahkeme veya mahkemelerin tespiti ile açılan davada davanın açıldığı yer mahkemesinin yetkili olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
6100 sayılı HMK’nun 6/1.maddesinde; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişiliğin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm aksine kesin yetki kaydı olmayan tüm davalar için genel yetki kaydıdır.
Trafik kazası aynı zamanda haksız fiil teşkil eden bir eylem olduğundan 6100 Sayılı HMK’nun 16.maddesinde ise “Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesidir yetkilidir” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda olduğu üzere bir davada birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa davacı bu mahkemelerden birinde dava açma hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa o zaman seçme hakkı davalı tarafa geçmektedir, (aynı yönde Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 23/09/2013 tarih 2013/9042 Esas 2013/12620 Karar)
Somut olayda yukarıda belirtilen yetki kuralları değerlendirildiğinde; öncelikle HMK’nun 6.maddesi gereğince dava dilekçesindeki adresler, tebligat mazbataları ve Uyap mernis kayıtları ile sabit olduğu üzere davalıların yerleşim yerinin İSTANBUL’da bulunduğu anlaşılmıştır. Bu kapsamda davalı kurumun HMK’nun 6.maddesi anlamında yerleşim yerinin dava dilekçesinde de yazılı olduğu üzere dava açılan yer olmadığı açıktır.
Diğer yetki kuralı ise: haksız fiile ilişkin 6100 Sayılı HMK’nun 16.maddesinde yer alan haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi kuralı dikkate alındığında, dosyada mevcut kaza tespit tutanağına göre trafik kazası İstanbul ilinde meydana gelmiş olup kazanın meydana geldiği yere göre yetkili yer kaza yeri mahkemesidir. Yine, dava tarihindeki Uyap mernis adresine ve dava dilekçesine göre davacının yerleşim yerinin ise Isparta, Şakirkaraağaç İlçesidir.
Dolayısıyla yukarıda anlatılan yasal hükümlere ve somut durumlara göre; davaya bakan mahkeme yukarıda anlatılan hiçbir yetki durumuna göre davaya bakmaya yetkili olmayıp bu durumda seçim hakkının geçtiği ve süresinde yetki itirazında bulunan davalının seçimine göre davaya bakmaya yetkili mahkemenin, davalının ikametgahı olan … Mah. … Sok. No:…. adresine göre İSTANBUL ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ olup, mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi yerine davanın esasına girilerek karar verilmesinde isabet bulunmadığından, davalı … vekilinin istinafının kabulü ile kararın kaldırılarak gönderilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/3 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı … tarafından peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-3 maddesi ve 362/c maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.24/01/2023

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.