Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2217 E. 2022/2207 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 26/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 27/04/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
MÜDAHİLLER :
VEKİLLERİ :
.
VEKİLİ :
.
VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :
VEKİLLERİ :
VEKİLİ :

VEKİLİ : Av.

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

KONKORDATO GEÇİCİ
KOMİSERİ :
DAVA : KONKORDATO
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 26/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 26/10/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 29/12/2021 tarihli dilekçesiyle; davacı şirketin borçlarını ödeme güçlüğü içerisine düştüğünü beyan ederek, 2004 s. İİK.nin 285 vd. maddeleri gereğince davacı şirket lehine 3 aylık konkordato geçici mühleti verilmesini ve davacı lehine tedbirlere hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında özetle; “Somut olayda ; davacı şirketin açtığı konkordato davası üzerine, sunulan ön proje ve ekleri gereğince, Mahkememizin 03/01/2022 tarihli ara kararı ile davacı şirkete 03/01/2022 tarihinden itibaren 3 aylık konkordato geçici mühleti verildiği ve davacı şirket lehine bir takım tedbirlere hükmedildiği ve 23/03/2022 tarihli duruşmada da bu sürenin 03/05/2022 tarihine kadar 1 ay süreyle uzatıldığı belirlenmiştir.
Konkordato geçici komiserinin 23/03/2022 ve 25/04/2022 tarihli raporları ve duruşmadaki sözlü beyanları ile davacı şirket temsilcisinin son duruşmadaki sözlü beyanları ve dosyaya sunulan dilekçeler ve diğer belgeler birlikte değerlendirildiğinde;
Davacı şirketin son 2 yıla ait bilançosunun incelenmesi sonucu, kısa vadeli kredi borçlarının 2019 yılına oranla 2020 yılında %100 artış gösterdiği, davacı şirketin 2 katına çıkan kredi karşılığında herhangi bir yatırım yapmadığı, bu kredilere rağmen cirolarında belirgin bir artış olmadığı, 2021 yılında da kredi kullanımının aynı şekilde devam ettiği, banka kredisi kullanımının geçici olmaktan çıkıp süreklilik kazandığı (25/04/2022 tarihli komiser raporu sf:25),
Davacı şirketin kredi kullanımı karşısında kârlılığının artış göstermediği, hatta bu dönem bazı işlerde önemli ölçüde zarar ettiği, özellikle 2019 yılından itibaren belirgin bir tahsilat sorunu yaşadığı, bu hususun finansman maliyeti doğurduğu, aynı dönemde kârlılığın da azalmasıyla yabancı kaynak kullanımına daha fazla ihtiyaç duyulduğu, nihayetinde de dava öncesi ödeme acziyetinin gerçekleştiği, davacı şirketin uzun vadeli banka kredilerinin de yaklaşık % 15 arttığı, kâr marjlarının düşmesi ve paranın satın alma gücünün azalması nedeniyle, kredilerin verimli kullanılamadığı ve yabancı kaynak kullanımının günü kurtarmaya yönelik hamlelere dönüştüğü (Aynı rapor sf:26),
Bu dönemde davacı şirketin cirosu artmasa bile faaliyetlerini sürdürmesine rağmen, ciroya göre faaliyet giderlerinin daha yüksek oranda arttığı, kredi maliyetlerinin faaliyet kârının %70’den fazlasına karşılık geldiği, davacı şirketin faaliyetlerini öz sermaye yetersizliği nedeniyle sürekli yabancı kaynak ile finanse etmeye başladığı ve bu sorunun dava aşamasına kadar devam ettiği (Aynı rapor sf:27),
Davacı şirketin 2021 yılı başından, davanın açıldığı tarihe kadar olan yaklaşık 1 yıllık dönemde, hazır değerlerin varlık içerisindeki oranının düştüğü, hazır değerlerin bilanço payının olması gerekenden daha düşük hale geldiği, fiili olarak emtia stokunun bulunmadığı, ticari alacaklarının önceki dönemlere göre arttığı, bu durumun tahsilat sorunu göstergesi de olabileceği, duran varlık oranlarının çok yükseldiği, bu verilere göre bilançonun değerlerinin bilimsel standartlara göre makul oranlara sahip olmadığı (Aynı rapor sf:29),
Davacı şirketin 2019-2020 yıllarından ve özellikle 2021 yılı başından itibaren ve konkordato geçici mühletinin verildiği 03/01/2022 tarihine kadar kısa vadeli borçların, uzun vadeli borçların vadelerinin gelmesiyle birlikte daha da arttığı, konkordato sürecindeki tedbirlerin buna çare olmadığı, yeni borçlanma olmamasına rağmen borçların bir kısmının rehinli olması ve faiz işleyecek olması nedeniyle süreç içerisinde borçların artmaya devam edeceği, buna rağmen sermayede bir artışın olmadığı, bilakis özsermayenin eksi değerlerde olduğu, özsermaye yetersizliği nedeniyle davacı şirketin işletme sermayesine ve işletme sermayesini güçlendirecek yapısal değişikliklere ihtiyacının bulunduğu (Aynı rapor sf:30),
Davacı şirketin ön proje kapsamında sunduğu tablo değerleri ile, davacı şirketin kayıtları karşılaştırıldığında 17.903.814,62 TL.’lik farklılık ortaya çıktığı, bu farklılığın davacı şirketin muhasebe bölümündeki aksaklıklardan kaynaklandığı (Aynı rapor sf:14),
Davacı şirketin 2021 yılı içerisindeki 1 yıllık dönemde net satış toplamının 155.057.890,36 TL. olduğu (Aynı rapor sf:31),
Davacı şirketin doğalgaz altyapı tesisat taahhüt işleri yaptığı, bu sektörde doğru kaynak kullanımı, verimli çalışma, düzenli harcama ve yeterli işletme özsermayesi ön şartıyla, sektörün brüt karlılığının %15-20 arasında olabileceği, yapılan işin işçilik yoğun işlerden olması nedeniyle, mal maliyetinin yanında çok büyük oranda hizmet maliyetinin de oluşacağı ve toplamda %80-85 oranında bir birim maliyet oluşturacağı, faaliyet giderlerinin de %2-3 olabileceği ve net kârın cironun ortalama %12-18 oranına isabet edebileceği (Aynı rapor sf:34),
Konkordato komiserinin aldırdığı bilirkişi raporları, banka kayıtları, konkordato komiserinin yaptığı satıcı ve müşteri teyitleri ile dosya verileri sonucu hazırlanan davacı şirketin rayiç değer bilançosuna göre, 31/12/2021 tarihi itibariyle borçlarının 147.820.716,25 TL, varlıklarının 92.406.586,78 TL. olup, davacı şirketin 55.414.129.47 TL. borca batık olduğu (Aynı rapor sf:32),
Davacı şirket tarafından konkordato projesinde, konkordatonun tasdikinden itibaren ilk 6 ay ödemesiz, sonraki 30 ayda ödenmek üzere toplam 36 aylık dönemde, aylık 4.206.048,86 TL. borç ödemesi yapılarak, borcun tamamının ve faizsiz olarak ödenmesinin vaad edildiği (Aynı rapor sf:33), davacı şirket tarafından gayrimenkul satışları, şirket ortağının akrabasına ait ipotekli gayrimenkullerin de satılıp işletme sermayesi haline getirilmesi ve borç ödemesinde kullanılması, dışarıdan sermaye temini yoluyla bu borcun önerilen plan dahilinde ödenebileceğinin ifade edildiği (Aynı rapor sf:34),
Davacı şirketin borç/alacak dengesi bozukluğunun ve nakit sıkışıklığının son 1 yıldan daha uzun süredir var olduğu, mali sıkıntıyı aşmak için banka kredisi kullanıldığı, son dönemlerde kredi maliyetlerinin artması ve bankaların kredileri yenilememesi nedeniyle davacı şirket tarafından konkordatonun çare olarak görüldüğü (Aynı rapor sf:37),
Davacı şirketin borç ödeme açısından iflasa nazaran daha çok alacaklıyı tatmin edeceği kanaatine sahip olunmakla beraber, davacı borçlu şirketin aktifinde kayıtlı olan varlık satışları gerçekleşse bile elde edilecek gelirlerin borcun tamamını karşılamasının mümkün olmadığı…, faaliyetlerden elde edileceği öngörülenen kazançlar öncesinde katlanması gereken maliyetlere yeter işletme sermayesinin sağlanmasında güçlükler yaşandığı, faaliyetlere başlayabilmek için (sadece can suyu niteliğinde) yaklaşık 8.000.0000 TL. sermayeye ihtiyaç duyulduğu (Aynı rapor sf:41-42) anlaşılmıştır.
Davacı şirket yetkilisi son duruşmada; 2020 yılı cirolarının 150.000.000 TL, 2021 yılı cirolarının 175.000.000 TL. civarında olduğunu bildirmiş, cironun %12-18 oranındaki kârlılıkla aylık yaklaşık 4.500.000 TL. borcun nasıl ödenebileceği sorulmuş, yıllık 150.000.000 TL. cironun yeterli olacağı, enflasyonist yapı nedeniyle yıllık %20-30 oranında kâr elde edebilecekleri bildirilmiştir. Ancak, aynı duruşmada konkordato komiseri bu sektörde %30 kârlılığa ulaşılacağını düşünmediğini, davacı şirkete iş veren 4-5 büyük şirketin, bu oranda bir kârı davacı gibi şirketlere vermeyecekleri, iş veren 4-5 büyük şirketin ortak hareket ettikleri bildirilmiş, davacı şirketin geçmişte de hiç %25-30 kâra ulaşmadığı anlaşılmış ve davacı şirket temsilcisinin geçmiştekinden farklı yüksek kârlılık vaadi inandırıcı bulunmamıştır.
Her ne kadar konkordato komiseri tarafından 2. raporunda ve son duruşmada, borcu ödemek anlamına gelmemek kaydıyla, sadece can suyu kabilinden ve davacı şirketin yeniden faaliyetlerine başlayabilmesi amacıyla, yaklaşık 8.000.000 TL. yeni başlangıç sermayesine ihtiyaç olduğunu bildirmiş ve davacı şirket tarafından da bu sermayenin bulunabileceği bildirilmiş ise de;
Davacı şirketin yaklaşık 2 yıldır, özellikle davadan önceki 1 yıllık dönemde yoğun bir şekilde sermaye ve finans sorunu yaşadığı, sürekli ve artan oranda kredi kullanmak suretiyle günü kurtarma çabasına girdiği, gerek davadan önceki 1 yıllık dönemde, gerekse uzatma ile birlikte 4 aylık geçici mühlet dönemi içerisinde dışarından sermaye getirmeye yönelik somut ve inandırıcı bir başarılarının olmadığı, Konya gibi bir şehirde ortalama standartlarda yaklaşık 4-5 daire parası değerindeki 8.000.000 TL. gibi bir sermayenin dava öncesi dönemde de şirkete sermaye olarak kazandırılamadığı anlaşılmıştır.
Davacı şirketin … ile grup şirket yapısına sahip olmasının ve dava dışı diğer grup şirket borçlarından da (müştereken ve müteselsilen) sorumluluğunun bulunmasının, davacı şirketin borç yükünü ve ödeme acziyetini daha da ağırlaştırdığı tespit edilmiştir.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan raporda, yıllık net %12-18 ciro kârının, ancak iyi, verimli ve düzenli bir işletme ve yeterli sermaye ile ancak söz konusu olabileceği, oysa davacı şirketin yönetiminin bu yönetim kalitesinden uzak olduğu, örneğin konkordato komiserinin son duruşmadaki beyanlarından, işletme giderleri içerisinde çok önemli bir yer tutan akaryakıt giderlerine ilişkin kötü yönetimin komiser uyarısı ile ve konkordato geçici mühleti içerisinde düzeltilebildiği, yine aynı raporun 14. sayfasında belirtildiği üzere, davacı şirketin muhasebe kayıtları yönünden bile aynı dönem için 17-18.000.000 TL.’lik uyumsuz kayıtların ortaya çıktığı, davacı şirketin alacakları yönünden de konkordato komiserinin yaptığı alacak teyidi çalışmaları sonucu alacakların önemli bir kısmında ihtilaf bulunduğu, davacı şirketin kazancının önemli bir kısmını ticari defterlerinde gelir hanesinde gösterdiği, oysa kazancın (cironun) ortalama %15’inin gelir ve kâr olduğu belirlenmiş, davacı şirketin kayıtlarının da davacı lehine güven oluşturmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır.
Konkordato geçici ve kesin mühletinin verilmesi amacı, borca batık olan veya borca batık olmamasına rağmen ödeme güçlüğü içerisinde bulunan borçluların, belli bir plan dahilinde ve alacaklıların belli orandaki rızasıyla borçlarını tasfiyelerini sağlamaktır (2004 s. İİK. m. 285/1). Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına da uymak zorundadır (4721 s. MK. m.2/1).
Bilindiği üzere, konkordato davası açmadan önceki davaya hazırlık süreci ortalama yaklaşık 2 ay kadar sürebilmektedir. Çünkü, bu süre içerisinde bağımsız denetim şirketlerinin bu büyüklükteki bir şirketi hem kayden, hem fiilen usulüne ve standartlara uygun incelemeleri ve projelerin hazırlanması zaman almaktadır.
Davacı şirketin konkordato davası hazırlık süreci içerisinde, bir kısım alacaklarını, borçlu olduğu bir kısım şirketlere temlik etmiş, temlik yapılan bu şirketlerin konkordato sürecinden, faiz kaybından ve uzun süreli ve taksitli borç tahsili yükünden kurtulması sağlanmıştır. Davacı şirket temsilcisi her ne kadar son duruşmada, şirketin faaliyetleri için bu temliklere mecbur kaldıklarını, temlik yapılan şirketlerle çalışmaların zaruri olduğunu beyan etmiş ise de; konkordatoya ilişkin yasal düzenlemeler ve iyiniyet prensipleri, aynı sınıftaki alacaklılara mutlak olmasa dahi eşit davranma, alacaklılar arasında kayırma yapmadan hepsinin aynı şekilde alacaklarını almasını sağlama amacı taşımaktadır.
Davacı şirketin, konkordato davası hazırlık süreci içerisinde, kendi faaliyetleri yönünden daha zorunlu görmek suretiyle, bir kısım alacaklılarını konkordatodan etkilenmelerini önleyecek şekilde, bu alacaklılara alacak temliki yapmasının hem iyiniyet prensiplerine, hem de konkordatonun amacına aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu temlikler (temlik edilen alacağın konkordato geçici mühletinden önce doğması kaydıyla) hukuken geçerli olsa bile, iyiniyet prensiplerine ve konkordatonun amacına aykırılığı ortadan kaldırmayacağı sonucuna varılmıştır.
Konkordato geçici ve kesin mühletleri, sadece borçlu davacı şirketin değil, alacaklıların da menfaatinin gözetilmesinin gerektiği süreçlerdir. Bir iki istisna hariç müdahillerin çok büyük bir kısmı da, gerek müdahale dilekçelerinde gerekse son duruşmada davanın reddini istemiştir.
Davacı şirketin yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere konkordato projesinin uygulanabilir bir proje olmadığı, projenin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı, davacı şirketin teklifinin soyut vaadler düzeyinde kaldığı, bu vaadlerin gerçekleşebileceğine dair dava öncesi son 2 yıllık dönemde ve 4 aylık geçici mühlet dönemde somut ve inandırıcı hiç bir veri elde edilemediği, geçici mühletin bu yönde amacına uygun kullanılamadığı, davacı şirket yetkilisinin son duruşmadaki beyanlarından 4 aylık geçici mühlet döneminin sadece ve kısmen de başarısız olan borç tahsilatı çabasıyla geçirildiği, sermaye girişine yönelik inandırıcı ve somut bir gelişme sağlanamadığı, kesin mühlete geçilmesinin beklenildiği bildirilse de dava öncesi dönemde de bu yönde bir sonuç alınamadığı, davacının konkordato projesinin şirket kaynaklarıyla orantılı olmadığı, kesin mühlet aşamasına geçilmesinin alacaklıları daha da mağdur edeceği, 2004 s. İİK.’nın 289/3. maddesi gereğince kesin mühlet verilmesinde bir fayda bulunmadığı sonucuna varıldığından, davacı şirkete verilen geçici mühletin ve bütün tedbirlerin kaldırılmasına, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
2004 s. İİK.nin 292/1-b maddesi gereğince, konkordatonun başarıya ulaşamayacağının anlaşılması ve davacı şirketin rayiç değerlere göre borca batık (doğal olarak iflasa tabi şahıslardan) olması nedeniyle davacı şirketin re’sen iflasına da karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay 22. HD.nin 31.10.2017 gün ve 2017/8717 E. 2017/23581 K. ve Yargıtay 7. HD.nin 08/09/2015 gün ve 2015/17486 E. 2015/14188 K. sayılı emsal içtihatlarına göre, davaya müdahale halinde maktu olarak hem başvuru hem de peşin harcın yatırılması gerektiğinden, eksik harç yatıran müdahillerden de eksik harçların da tahsili gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile;
-2004 s. İİK.nin 289/3. maddeleri gereğince, Konya Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı …. ŞİRKETİ’nin KONKORDATO DAVASININ REDDİNE,
-Mahkememizin 03/01/2022 tarihli ara kararı ile verilen ve 23/03/2022 tarihli duruşmada da 03/05/2022 tarihine kadar uzatılan GEÇİCİ MÜHLETİN, kararın kesinleşmesi beklenmeksizin derhal KALDIRILMASINA,
-Mahkememizin 03/01/2022 tarihli ara kararı ile verilen ve 23/03/2022 tarihli duruşmada da aynen devamına karar verilen, BÜTÜN İHTİYATİ TEDBİRLERİN ve KONKORDATO ŞERHLERİNİN kararın kesinleşmesi beklenmeksizin derhal KALDIRILMASINA,
-Konkordato davasının reddedilip, bütün ihtiyati tedbirlerin ve konkordato şerhlerinin de derhal kaldırıldığının daha önce müzekkere yazılan ilgili yerlere müzekkereyle bildirilmesine ve ayrıca gerekli ilanların yapılmasına,
-Konya Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı …ŞİRKETİ’nin İFLASINA, 27/04/2022 saat 15:25 itibariyle İFLASININ AÇILMASINA,
-İflas tasfiyesinin adi tasfiye şeklinde yapılmasına, Mahkememizce konkordato komiserinin tasfiye memuru olarak görevlendirilmesine yer olmadığına,
-İflasa ilişkin hüküm özetinin iflas müdürlüğüne derhal bildirilmesine, müzekkere, tebligat ve ilan masrafları ile geçici komiserin ücretinin ödenmesinden sonra artan gider avansının (ilk aşamada 20.000 TL. olmak üzere) tamamının iflas müdürlüğüne gönderilmesine,
-Geçici konkordato komiseri …’nin görevinin bugün (27/04/2022 tarihi) itibariyle son bulmasına ve kendisine bu tarihe kadar olan hizmetine yönelik olarak takdir edilen ücretin gün hesabıyla ödenmesine,” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Müdahil … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece aldırılan 17/03/2022, 07/04/2022 ve 25/04/2022 tarihli bilirkişi raporlarında borçlunun mal varlığının korunması için iflasın açılmasının gerekmediğini, borçlunun mal varlığının korunması için dosya kapsamında iflasın açılmasına karar verilmesinde hukuki yarar olmadığını, davacı hakkında iflas kararı verildiği anda yerel mahkeme dosyasında müdahil olan tüm alacaklıların alacaklarına kavuşma imkanının sona erdiğini, davacı hakkında iflas kararı verilerek alacaklıların kanun tarafından korunmadığını ve alacaklıların haklarının zeval gördüğünü, aleyhe hususları kabul etmeyerek mahkeme dosyasında iflas halinde ve konkordatonun reddi halinde ayrı ayrı alacaklıların alacaklarını kazanma durumu mevcut ise yüzeysel olarak tahsil kabiliyetine dair bir rapor alınması gerektiğini, mahkeme kararının kaldırılarak buna ilişkin bir rapor alınması ve sonucunun dosya içerisindeki tüm tarafların çıkarları korunarak sadece iflas kararının kaldırılarak yeniden karar bağlanması gerektiğini, mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı borçlu üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davacı … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; geçici mehil sonunda alınan komiser raporunda firmanın çalışmasını devam ettirdiği, bir kısım finansman temini halinde teklif edilen konkordato projesini tatbik edebileceğinin belirtildiğini, davacı şirketçe finansman teminine ilişkin yapılan sözleşme ve girişimlerin mahkeme önünde tevsik edildiğini buna rağmen mahkemece verilen kararda bütün bu hususların yok sayılarak davacının kesin mehil talebinin reddedildiğini, davacının iflasına karar verildiğini, mahkeme kararının kaldırılmasını ve müvekkili şirket hakkında kesin mehil verilmesini talep etmiştir.
Müdahil … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararda bilanço değerlerinin bilimsel standartlara göre makul oranlara sahip olmadığını, şirketin işletme sermayesini güçlendirecek yapısal değişikliklere ihtiyacının bulunduğunu, şirketin borca batık olduğunu, şirketin faaliyetlerine başlayabilmek için 8.000.000,00 TL sermayeye ihtiyacının bulunduğunu, ancak anılan kararın hukuka aykırı olarak verildiğini, bilanço değerlerinin bilimsel standartlara göre makul oranlara sahip olmadığını, şirketin yetkilisi tarafından bir akrabasının taşınmazlarının devri ile borçların tasfiye edileceğinin belirtildiğini, bu kapsamda 3.kişilere ait bu taşınmazların değer tespiti yaptırılmadığını, 3.kişilerin bu devir dolayısıyla davacı borçluya rücu edip etmeyeceği hususunun araştırılmadığını ve eksik inceleme ile karar verildiğini, mahkemece yeni bir bilirkişi raporu aldırılarak karar verilmesi gerektiğini, istinaf itirazlarının kabulünü, mahkeme kararının kaldırılmasını ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Müdahil … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamında aldırılan konkordato komiseri ara raporu ve nihai raporlarının göz önünde bulundurulduğunda davacı şirket bakımından doğrudan doğruya iflas şartlarının oluşmadığının aşikar olduğunu, söz konusu kararın kabulünün mümkün olmadığını, iflas şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda yeterli araştırma yapılmadığını, konkordato komiserinin nihai raporunda iflas halinin hiçbir alacaklıya yarar sağlamayacağının açıkça anlaşıldığını, kararın bu yönüyle müvekkilinin ve diğer alacaklıların haklarını ihlal edici nitelikte olduğunu, yerel mahkeme kararının 27/07/2022 tarihli ara kararı ile verilen geçici mühlet tedbirlerinin kaldırılması kararının onanmasını, davacı şirketin iflas kararı yönünde verilen kararın kaldırılmasını ve davacı şirketin davasının reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Müdahil … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; her ne kadar mahkemece konkordato projesinin uygulanabilir bir proje olmadığı, projenin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı ve davacı şirketin teklifinin soyut vaatler düzeyinde kaldığının belirtilmiş ise de söz konusu kararı kabul etmediklerini, iflas şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda yeterli araştırma yapılmadığını, konkordato komiserinin nihai raporunda iflas halinin hiçbir alacaklıya yarar sağlamayacağının açıkça belirtildiğini, davacı hakkında iflas şartlarının oluşmadığını, buna rağmen iflas kararı verilmesinin alacaklıların alacaklarına kavuşmasını önleyecek veya en azından geciktireceğini, kararın müvekkili ve diğer alacaklıların haklarını ihlal edici nitelikte olduğunu, davacı tarafın istinaflarına karşı ise; konkordato komiseri tarafından mahkemeye sunulan raporda davacı şirketin muhasebe kayıtlarının sehven hatalı tutulduğunu, komiser tarafından durumun fark edilmesi üzerine şirketin anılan kayıtların düzeltilmesi konusunda özenle ve samimiyetle çalıştığını, komiserlik tarafından talep edilen bilgi ve belgelerin süresi içinde ibraz edildiğini, borçlunun iyi niyetli olduğunu belirttiğini, 3.kişilere ait gayrimenkullerin satılması hususunda gayrimenkul sahibi 3.kişilerden alınan yazılı rıza belgesi alındığını ancak mahkemece anılan gayrimenkullerin kıymet takdiri yaptırılmadan borçlu şirketin aktifinin pasifini karşılayıp karşılamadığı hususu araştırılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, yapılacak araştırma ve inceleme ile borçlu şirketin borca batık olup olmadığının tespitinin gerektiğini, mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Müdahil … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı dosyaya sunulan komiser raporları ile ortaya konduğunu, yerel mahkemenin kararında da konkordato projesinin uygulanabilir bir proje olmadığını, projenin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığını, davacı şirketin teklifinin soyut vaatler düzeyinde kaldığının vurgulandığını, davacı şirketin iflas şartlarının oluşmadığını, şirketin iflas şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda eksik inceleme yapıldığını, davacı hakkında iflas şartlarının oluşmaması buna rağmen iflas kararı verilmesinin alacaklıların alacaklarına kavuşmasını önleyecek veya en azından geciktireceğini, mahkemece verilen iflas kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Müdahil … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; konkordato geçici mühleti içerisinde davacı borçlu işlemlerini komiserin nezareti altında devam ettirdiğini, mahkemenin izni alınmadan rehin tesis etmediğini, kefil olmadığını, ivazsız olarak tasarruflarda bulunmadığını, bu nedenle borçlunun 297.maddeye aykırı davranmadığını ve komiserin talimatlarına uyduğunu, işbu dosya kapsamında iflasın açılmasına karar verilmesinde hukuki yararın bulunmadığını, verilen iflas kararında alacaklıların menfaatinin gözetilmediğini, yerel mahkeme tarafından iflas halinde ve konkordatonun reddi halinde ayrı ayrı alacaklıların alacaklarını kazanma durumunun yüzdesel olarak tahsil kabiliyetine dair bir rapor alınması gerekmekte iken bu hususun dikkate alınmaksızın iflas kararı verilerek alacaklıların mağdur edildiğini, mahkeme kararının kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini dilemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran tarafların dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda re’sen gözetilerek yapılmıştır.
Dava, borçlarını ödeme güçlüğü içinde olduğunu ileri süren davacının İİK’nun 285 vd. maddeleri gereğince geçici ve kesin mühlet kararı verdikten sonra ileri sürdüğü vade konkordatosunun tasdiki istemine ilişkindir.
Konkordato bir borçlunun alacaklılarının kanunda öngörülen çoğunluğunun kabulüyle borçlarını belirli bir oranda ve/veya vadelerle ödemesini öngören, borçların yapılandırılmasını sağlayan bir cebri icra türüdür. Borçlu ile alacaklılar arasındaki bir çeşit sulh sözleşmesi niteliğinde olan konkordato, elinde olmayan nedenlerle işleri iyi gitmeyen ve mali durumu bozulmuş olan, dürüst borçluları korumak amacıyla getirilmiş bir müessesedir. Bu durumdaki bir borçlunun iflas etmesi, faaliyetlerinin tümüyle sona ermesine ve alacaklıların alacaklarını büyük oranda tahsil edememelerine neden olur. Borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu vade verilmek veya indirim yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. İçinde bulunduğu mali koşullara göre borçluya borçlarını belirli bir oran veya vadeyle ödeme imkânı verilmesi hem borçlu bakımından ve hem de alacaklılar bakımından olumlu sonuçlar doğurur. Alacaklılar arasında eşitlik esasına dayalı bir ödeme sağlanır ve borçlu iktisadi faaliyetlerine devam eder. Böylece borçlu piyasadaki varlığını sürdürürken, piyasadaki istikrar ve istihdam imkânları da korunmuş olur.
Konkordatonun tasdikinin şartları, talep tarihinde yürürlükte bulunan İİK’nın mülga 297 ve 298. maddesi hükümlerinde sayılmış olup, buna göre yasada açıkça belirtilmese de öncelikle borçlunun dürüst olması, daha sonra, teklif olunan meblağın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, konkordatonun 297/1. maddesi uyarınca alacaklıların yarısı ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunlukla kabul edilmesi, borçlunun konkordato işlemlerinin yerine getirilmesi, alacakları kabul edilmiş olan imtiyazlı alacakların tamamen ödenmesi ve mühlet sırasında komiserin onayı ile akdedilmiş borçların ifasını sağlamak için yeterli teminatı göstermesi, konkordatonun tasdikinin gerektirdiği, yargılama masrafları ve ilam harçlarının tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması gerekir. (AYNI YÖNDE BAKINIZ YARGITAY 23 HK DAİRESİNİN 2019/3021 ESAS , 2020/292 KARAR SAYILI İLAMI)
Konkordato, belli (nitelikli) bir alacaklı çoğunluğunun muvafakat etmesi halinde borçlunun ekonomik faaliyetine devam etmesine imkan vererek mallarının cüz’i veya külli icra yoluyla paraya çevrilmesine engel olan özel bir cebri icra alternatifi teşkil etmektedir. Öyle ki, bu cebri icra aracı, konkordatoya muvafakat etmeyen alacaklıları da bağlamakta ve resmi organların katılımıyla cereyan etmektedir. Konkordato vade verilmesi, tenzilat yapılması ve bu ikisinin birlikte istendiği kombine/karma konkordato şeklinde olabilir. Borçlu bu seçenekleri değerlendirirken alacaklılar arasındaki eşitliği ya da en azından denkliği sağlayacak ve onların kabul oyunu alacak uygun bir kombinasyona ulaşmaya çalışacaktır.
Somut dosyamızda; 29/12/2021 tarihinde istemde bulunulduğu, mahkemece 03/01/2022 tarihinde 3 ay geçici mühlet kararı verildiği; 23/03/2022 tarihli kararı ile 1 ay uzatılmasına karar verildiği, dosya komiserinin verdiği 25/04/2022 tarihli raporunda ve mahkeme gerekçesinde “Davacı şirketin yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere konkordato projesinin uygulanabilir bir proje olmadığı, projenin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı, davacı şirketin teklifinin soyut vaadler düzeyinde kaldığı, bu vaadlerin gerçekleşebileceğine dair dava öncesi son 2 yıllık dönemde ve 4 aylık geçici mühlet dönemde somut ve inandırıcı hiç bir veri elde edilemediği, geçici mühletin bu yönde amacına uygun kullanılamadığı, davacı şirket yetkilisinin son duruşmadaki beyanlarından 4 aylık geçici mühlet döneminin sadece ve kısmen de başarısız olan borç tahsilatı çabasıyla geçirildiği, sermaye girişine yönelik inandırıcı ve somut bir gelişme sağlanamadığı, kesin mühlete geçilmesinin beklenildiği bildirilse de dava öncesi dönemde de bu yönde bir sonuç alınamadığı,” raporu ve gerekçesi ile konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşılması gereğince İİK’nın 292/1-b maddesi hükmü uyarınca davacıya verilen konkordato geçici mühletinin kaldırılarak, 27/04/2022 tarihinde konkordato isteminin REDDİ ile Şirketin İFLASINA karar verildiği anlaşılmıştır. Gerekçeli karar Borçlu vekiline 15/05/2022 tarihinde tebliğ edilmiş olup İİK 308/a maddesi gereğince 10 gün içinde 24/05/2022 tarihinde istinaf edildiğinden istinafın süresinde olduğu yine diğer istinaf edenlerin de katılma yolu ile istinaflarının süresinde olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda anılan Yasa’nın “Kesin Mühlet İçinde Konkordato Talebinin Reddi ile İflâsın Açılması” başlıklı 292. maddesi gereğince:
“İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir:
a)Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa,
b)Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa,
c)Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa,
d)Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse,
İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine re’sen karar verir.
Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder.” hükmü emredicidir.
Diğer bir anlatımla konkordato komiserinin yazılı raporu ile konkordatonun başarıya ulaşamayacağının komiserin yazılı raporu üzerine geçici mühlet kararı kaldırılarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun İİK’nin 292/1.b. maddesi gereğince iflasına re’sen karar verilir. İİK’nın 292. maddesi uyarınca, iflas kararı verilebilmesi için şirketin borca batıklık şartının aranmasına gerek yoktur. Konkordatonun tasdik edilmemesi ile birlikte derhal iflasa tabi olan borçlunun iflasına karar verecek ve bu karar ile birlikte iflasa bağlanan sonuçlar ortaya çıkacaktır.(AYNI YÖNDE BAKINIZ YARGITAY 23 HK DAİRESİNİN 2019/2690 ESAS, 2021/117 KARAR SAYILI İLAMI)
Yine İİK 292/ son fıkrası “Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder.” Hükmü gereğince konkordato talep eden borçlu şirketin yetkili temsilcisi Dünya Kaya katıldığı 27/04/2022 tarihli son oturumda beyanı alınmıştır.
Bu açıklamalara ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesindeki hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, HMK.’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca itirazların esastan reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekili ve müdahil …, müdahil …, müdahil …, müdahil …, müdahil … ile … vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı ve müdahiller tarafınca yatırılan harçlar yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı ve müdahiller tarafınca yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nin 293 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının göndermesi ile uygulanması gereken 164 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.26/10/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.