Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2089 E. 2022/2317 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 09/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

KÖK DAVA KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ … ESAS SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN
MÜTEVEFFA SEMİN GÜNEŞ (… ) MİRASÇILARI
DAVACILAR : 1- …
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …
7- …
8- …
9- …
10- …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 2- …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … E. SAYILI DAVASINDA
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- …
2- …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI : 3- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 4- …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
Av. …
İHBAR OLUNANLAR : 1- …
2- …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 09/11/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 10/11/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 29/12/2017 havale tarihli dava dilekçesinde özetle, 20/09/2017 tarihinde müvekkili … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın aynı yönde seyir halinde bulunan davalı … adına kayıtlı, diğer davalı … sevk ve idaresindeki tescilsiz … marka … şase ve … motor numaralı iş makinesine çarpması sonucunda müvekkilinin yaralandığını; kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağında her ne kadar her iki tarafın da kusurlu olduğu belirtilmiş ise de müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığını, mahkememizce alınacak kusur raporu ile davalı sürücünün % 100 kusurlu olduğunun ortaya çıkacağını; müvekkilinin kaza tarihi itibariyle 75 yaşında olduğunu; kaza sonrası müvekkilinin kaburgalarında 5 yerde kırıklar olduğunu; bu kırıkların akciğerinde difüzyona neden olduğunu; müvekkilinin … Üniversitesi Tıp Fakültesi göğüs cerrahi servisinde 7 günlük ağır bir tedavi süreci geçirdiğini ve halen nefes alıp vermekte zorlandığını; müvekkilinin gerek bu 7 günlük tedavi sürecinde gerekse daha sonraki kontrol sürecinde birçok yan giderlerinin olduğunu; iyileşme süresi boyunca başkalarının yardımına muhtaç kaldığını; müvekkilinin tamamen iyileştiği tarihe kadar belgelenmesi mümkün olmayan, yapılmış ve yapılacak tüm tedavi giderleri ile brüt asgari ücret üzerinden bakıcı giderinin uzman hekim bilirkişilerce hesaplanması ve hüküm altına alınması gerektiğini; kaza sonucunda ağır yaralanan, uzun süre hastanede tedavi gören ve vücudunda kalıcı hasarlar meydana gelen müvekkilinin bu nedenle ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklara maruz kaldığını; geçerli trafik sigortası bulunmayan iş makinası yönünden davalı … HESABI’nın da sorumluluğunun bulunduğunu; davadan önce …’na yapmış oldukları başvurunun sonuçsuz kaldığını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 100,00 TL. geçici iş göremizlik tazminatı, 100,00 TL. sürekli iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL. zorunlu tedavi giderleri ve bakıcı gideri olmak üzere toplam 300,00 TL. maddi tazminatın davalı …Hesabı yönünden temerrüd tarihi, diğer davalılar yönünden olay tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsiline; ayrıca halen ve bundan sonra yoksun kalacağı olanakların davacı üzerinde bırakacağı olumsuz psikolojik etki de göz önüne alınarak 10.000,00 TL. manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi ile birlikte davalılar araç sürücüsü … ve işleten …’dan tahsiline; davalılar … ve …’ın tüm taşınır ve taşınmaz mallarının karar kesinleşinceye kadar 3. şahıslara devrinin önlenmesi hususunda ihtiyati tedbir uygulanmasına; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı davasında davacı … vekili 29/12/2017 havale tarihli dava dilekçesinde özetle, … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın aynı yönde seyir halinde bulunan davalı … adına kayıtlı, diğer davalı … sevk ve idaresindeki tescilsiz … marka … şase ve … motor numaralı iş makinesine çarpması sonucunda … plakalı araç içerisinde yolcu olarak bulunan müvekkilinin yaralandığını; kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağında her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğunun belirtildiğini, ancak müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını; müvekkilinin kaza tarihi itibariyle 67 yaşında olduğunu; kaza nedeniyle müvekkilinin vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar oluştuğunu; kaburgasındaki kırıkların akciğerinde difüzyona neden olduğunu; halen nefes alıp vermekte zorlandığını; müvekkilinin … Üniversitesi Tıp Fakültesi ortopedi ve travmatoloji servisinde ameliyat olduğunu ve sağ koluna 2 adet platin takıldığını; müvekkilinin halen tam olarak iyileşemediğini ve iyileşse dahi bundan sonraki gündelik hayatında eskisine göre daha fazla efor serfetmek zorunda kalacağını; müvekkilinin gerek hastanedeki ameliyat ve tedavi sürecinde gerekse bundan sonraki kontrol sürecinde birçok yan giderlerinin olduğunu; iyileşme süresi boyunca başkalarının yardımına muhtaç kaldığını; müvekkilinin tamamen iyileştiği tarihe kadar belgelenmesi mümkün olmayan, yapılmış ve yapılacak tüm tedavi giderleri ile brüt asgari ücret üzerinden bakıcı giderinin uzman hekim bilirkişilerce hesaplanması ve hüküm altına alınması gerektiğini; kaza sonucunda ağır yaralanan, uzun süre hastanede tedavi gören; vücudunda kalıcı hasarlar meydana gelen, kolunu eskisi gibi kullanmayan ve günlük hayattaki işlerini yapmakta zorlanan müvekkilinin bu nedenlerle ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklara maruz kaldığını; kazaya karışan … plakalı aracın kaza tarihinde davalı … Sigorta Şİrketi’nce sigortalı olduğunu; geçerli trafik sigortası bulunmayan iş makinası yönünden davalı …’nın da sorumluluğunun bulunduğunu; dava açılmadan önce 27/11/2017 tarihli dilekçelerle hem davalı … ‘na hem de davalı … Sigorta Şirketi’ne yazılı başvuruda bulunduklarını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 100,00 TL. geçici iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL. sürekli iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL. zorunlu tedavi giderleri ve bakıcı gideri olmak üzere toplam 300,00 TL. maddi tazminatın davalılar …Hesabı ve … Sigorta Şirketi yönünden temerrüd tarihi, diğer davalılar yönünden olay tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsiline; ayrıca halen ve bundan sonra yoksun kalacağı olanakların davacı üzerinde bırakacağı olumsuz psikolojik etki de göz önüne alınarak 25.000,00 TL. manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi ile birlikte davalılar araç sürücüsü … ve işleten …’dan tahsiline; davalılar … ve …’ın tüm taşınır ve taşınmaz mallarının karar kesinleşinceye kadar 3. şahıslara devrinin önlenmesi hususunda ihtiyati tedbir uygulanmasına; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … ve … vekili 22/01/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; aynı trafik kazasında davacıya ait araçta yolcu olarak bulunan ve davacının eşi olan … tarafından Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan davada aynı taleplerin ileri sürüldüğünü; usul ekonomisi ilkesi gereğince işbu davanın anılan dava ile birleştirilmesi gerektiğini; kazaya karışan iş makinesinin kaza tarihinde … TİC. LTD. ŞTİ, ve … GIDA SAN. VE TİC. A.Ş.’ye kiralanmış olduğundan davanın bu şirketlere ihbar edilmesini talep ettiklerini; kaza tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere kazaya seyir esnasında takip mesafesi bırakma kuralını ihlal eden davacının sebebiyet verdiğini ve tam kusurlu olduğunu; davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının zararını ispat etmesi gerektiğini; davacının yaşının aktüerya hesaplamalarında esas alınan ortalamanın üzerinde olması nedeniyle herhangi bir zararının oluşmayacağını; davacının bakıma muhtaç olacak ölçüde yaralanmamış olması nedeniyle bakıcı gideri talebini de kabul etmediklerini; yine davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte talep edilen manevi tazminat tutarının da fahiş olduğunu; müvekkiline ait iş makinesinin kaza tarihinde 3. kişilere kiralanmış olması nedeniyle davacının avans faizi talebinin de yerinde olmadığını; davacı tarafça üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilen malların dava konusu olmaması nedeniyle bu taleplerin de reddine karar verilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine; vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili mahkememize vermiş olduğu 23/01/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce kurumlarına başvuru şartının yerine getirilmediğini; eksik belgelerle yapılan başvurunun geçerli kabul edilemeyeceğini; davacı tarafından yapılan başvurunun 11/12/2017 tarihinde, yasal süresi içerisinde cevaplandırıldığını ve eksik belgelerin tamamlanması gerektiğinin davacı tarafa bildirildiğini; tazminat hesaplaması için gerekli olan söz konusu belgeler tamamlanmadan açılan davanın başvuru şartı yerine getirilmemiş olması nedeniyle öncelikle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini; müvekkili kurumun adresinin Levent / İSTANBUL olması nedeniyle mahkememizin yetkisiz olduğunu ve bu nedenle dava dilekçesinin reddi gerektiğini; dava konusu trafik kazasına takip mesafesi kuralını ihlal ederek iş makinesine arkadan çarpan davacının sebebiyet verdiğini; bu nedenle davacının asli ve tam kusurlu olduğunu; müvekkili kuruma iş makinesinin plakasız olması nedeniyle husumet yöneltildiğini, ancak bu nedenle …’na husumet yöneltilemeyeceğini; geçici iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderlerinden müvekkili kurumun sorumlu olmadığını; davanın somut delillerle ispat edilmesi halinde müvekkili kurumun ancak kalıcı maluliyet zararlarından sorumlu tutulabileceğini ve bunun da sigortasız araca atfedilen kusur ve kaza tarihindeki teminat limiti ile sınırlı olduğunu; davacı tarafın temerrüt tarihinden itibaren avans faizi talebinin de haksız olduğunu beyanla davanın reddine; vekalet ücreti dahil tüm yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Sigorta Anonim Şirketi vekili birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasına vermiş olduğu 17/01/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle, dava açılmadan önce 2918 sayılı KTK’nun 97. maddesinde belirtilen belgeler eklenmek suretiyle müvekkili şirkete usulüne uygun bir başvuru yapılmadığını, böylelikle başvuru şartının yerine getirilmediğini; davacı tarafın eksik evrakla başvuru yapması üzerine tazminat hesabı için zorunlu olan bir kısım belgeleri tamamlamaları gerektiğinin davacı vekiline bildirildiğini, ancak buna rağmen eksiklikler giderilmeden dava açma yoluna gidildiğini; bu nedenle davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini; kazaya karışan … plakalı aracın 28/01/2017 başlangıç tarihli ZMSS poliçesi ile müvekkili şirketçe sigortalı olduğunu ve poliçedeki teminat limitinin kişi başı 330.000,00 TL. olduğunu; müvekkili şirketin sorumluluğunun belirtilen azami limitler ve eylemlerinden sorumlu oldukları kişilerin kusur oranları ile sınırlı olduğunu; davaya konu kazada tarafların kusur oranlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesini talep ettiklerini; ayrıca maluliyet durumunun belirlenebilmesi için davacının Adli Tıp Kurumu …İhtisas Dairesi’ne sevkedilmesini talep ettiklerini; davacının bakıcıya muhtaç olup olmadığının ise hekim bilirkişilerden alınacak ayrı bir raporla tespit edilmesi gerektiğini; bakıcıya muhtaç olduğunun tespiti halinde yardımcı bir kişinin fiili olarak çalışıp çalışmadığının, çalışmışsa bu kişinin başka bir işte çalışıp çalışmadığının ve bir günü ne kadarlık bir bölümünü davacıya ayırdığının mahkemece tespiti ve maaş belgeleri ile SGK kayıtlarının dosyaya ibrazı gerektiğini; bakımın aile bireyleri tarafından yerine getirilmiş olması halinde hesaplanacak tazminattan uygun bir indirim yapılması gerektiğini; tedavi giderlerinin tamamının yapılan kanuni değiliklik ile zorunlu trafik poliçesi teminatı kapsamından çıkarıldığını; bu konuda husumetin SGK’ya yöneltilmesi gerektiğini; kazaya karışan sigortalı aracın ticari bir araç olmaması nedeniyle davacının avans faizi talebinin de haksız olduğunu; aleyhlerine hüküm kurulacak olması halinde dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini beyanla öncelikle davanın reddine; aksi halde dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine; aleyhlerine hüküm kurulmaması halinde vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili 22/01/2018 havale tarihli cevap dilekçesiyle, davalı … vekili 02/02/2018 havale tarihli cevap dilekçesiyle mahkememizin … Esas sayılı dosyasına sunmuş oldukları cevap dilekçelerindeki savunmalarda bulunarak aleyhlerine açılan davaların reddine; vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “…Yukarıda yapılan açıklamalar, amir kanun hükmü, bilirkişi raporları ve Yüksek Mahkemenin yerleşik içtihatları çerçevesinde somut olayımız değerlendirildiğinde; 20/09/2017 tarihinde meydana gelen kazada kaza tarihi itibariyle müteveffa/davacının yaşı, davalı sürücünün kusuru, kaza sebebiyle davacıda kalıcı bir maluliyet bulunmaması, 1.5 aylık tedavi süreci, geçirmiş olduğu cerrahi müdahaleler, bu sürecin müteveffa/davacı üzerinde yaratacağı travma ve psikolojik etki, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile paranın satın alma gücü de bir bütün olarak değerlendirildiğinde /müteveffa/davacı lehine takdir edilecek 3.500,00 TL manevi tazminatın davacı için zenginleşme ve davalılar için de yıkım olmayacağına kanaat edilmekle davacının manevi tazminat davasının 3.500,00 TL’sinin kabulüne, fazlaya ilişkin taleplerinin ise reddine karar verilmesi hususunda Mahkememizde vicdani kanaat hasıl olmuştur.
ESAS DOSYA YÖNÜYLE;
Müteveffa davacı …’in davasının KISMEN KABULÜNE,
a) Müteveffa/davacının 20/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı 667,14 TL Geçici İş Göremezlik Dönemi maddi tazminatın davalı … ı ile (Kaza Tarihinde Geçerli Poliçe Teminat Limitleri İle Sınırlı Olmak Kaydıyla ve temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) diğer davalılar … ve …’dan (bu davalılar yönüyle kaza tarihi olan 20/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili ile T.C. Konya … Noterliğinin 14/05/2018 Tarih ve … Yevmiye Nolu veraset ilamındaki hisseleri oranında DAVACILARA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
b)Müteveffa/davacının 20/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı 622,00 TL bakıcı gideri maddi tazminatın davalı … Hesabı ile (Kaza Tarihinde Geçerli Poliçe Teminat Limitleri İle Sınırlı Olmak Kaydıyla ve temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) diğer davalılar … ve …’dan (bu davalılar yönüyle kaza tarihi olan 20/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili ile T.C. Konya … Noterliğinin 14/05/2018 Tarih ve …Yevmiye Nolu veraset ilamındaki hisseleri oranında DAVACILARA VERİLMESİNE,
c)Müteveffa/davacının 20/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı 350,00 TL SGK tarafından karşılanmayan belgeye bağlanamayan tedavi gideri zararının davalı … ile (Kaza Tarihinde Geçerli Poliçe Teminat Limitleri İle Sınırlı Olmak Kaydıyla ve temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) diğer davalılar … ve …’dan (bu davalılar yönüyle kaza tarihi olan 20/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili ile T.C. Konya … Noterliğinin 14/05/2018 Tarih ve … Yevmiye Nolu veraset ilamındaki hisseleri oranında DAVACILARA VERİLMESİNE,
d)Müteveffa/davacının 20/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı sürekli iş göremezlik maddi zararı bulunmadığından bu yöndeki talebinin REDDİNE,
e)Müteveffa/davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE; 20/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle takdiren 3.500,00 TL manevi tazminatın davalılar …ve …’dan kaza tarihi olan 20/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile T.C. Konya … Noterliğinin 14/05/2018 Tarih ve … Yevmiye Nolu veraset ilamındaki hisseleri oranında DAVACILARA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE
BİRLEŞEN DOSYA YÖNÜYLE;
Davacı …’in davasının KISMEN KABULÜNE,
a) Davacının 20/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı 5.196,46 TL Geçici İş Göremezlik Dönemi maddi tazminatın davalı …Sigorta A.Ş, (Kaza Tarihinde Geçerli Poliçe Teminat Limitleri İle Sınırlı Olmak Kaydıyla ve temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte), davalı …(Kaza Tarihinde Geçerli Poliçe Teminat Limitleri İle Sınırlı Olmak Kaydıyla ve temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) diğer davalılar …ve …’dan (bu davalılar yönüyle kaza tarihi olan 20/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
b) Davacının 20/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı 1.777,50 TL Bakıcı Gideri maddi tazminatın davalı …Sigorta A.Ş, (Kaza Tarihinde Geçerli Poliçe Teminat Limitleri İle Sınırlı Olmak Kaydıyla ve temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte), davalı …(Kaza Tarihinde Geçerli Poliçe Teminat Limitleri İle Sınırlı Olmak Kaydıyla ve temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) diğer davalılar … ve …’dan (bu davalılar yönüyle kaza tarihi olan 20/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE,
c) Davacının 20/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı 1.000,00 TL SGK tarafından karşılanmayan belgeye bağlanamayan tedavi gideri zararının davalı …Sigorta A.Ş, (Kaza Tarihinde Geçerli Poliçe Teminat Limitleri İle Sınırlı Olmak Kaydıyla ve temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte), davalı …(Kaza Tarihinde Geçerli Poliçe Teminat Limitleri İle Sınırlı Olmak Kaydıyla ve temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) diğer davalılar … ve …’dan (bu davalılar yönüyle kaza tarihi olan 20/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE,
d) Davacının 20/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde mahrum kaldığı 37.980,90 TL Kalıcı İş Göremezlik Dönemi maddi tazminatın davalı …Sigorta A.Ş, (Kaza Tarihinde Geçerli Poliçe Teminat Limitleri İle Sınırlı Olmak Kaydıyla ve temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte), davalı … (Kaza Tarihinde Geçerli Poliçe Teminat Limitleri İle Sınırlı Olmak Kaydıyla ve temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) diğer davalılar … ve …’dan (bu davalılar yönüyle kaza tarihi olan 20/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte) müştereken ve müteselsilen tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
e) Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE; 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan kaza tarihi olan 20/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … Hesabı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; somut olayda Kanuna uygun geçerli bir başvurudan söz etmenin mümkün olmadığını, genel şartlarda belirtilen kusurun, zararın ve tazminatın kapsamı ile miktarının hesaplanabilmesi için gerekli olan belgelerin tamamı sunulmadığından yasaya uygun geçerli bir başvurudan söz edilemeyeceğini, birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen de olsa kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, vekil edene husumet yönetilmesine neden olan iş makinesinin trafiğe çıkış izninin olup olmadığı, sigorta poliçesi düzenlenmesi zorunluluğunun bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte; sigorta yaptırması zorunlu olduğunun belirlenmesi durumunda iş makinesinin kusuru üzerinden hesaplanması gerektiğini, hükme esas alınan maluliyet raporunun uygun yönetmeliğe göre düzenlenmediğini, Genel Şartlar gereğince geçici iş göremezlik, bakıcı gideri ve tedavi giderinin müvekkili … Hesabının sorumluluğu dışında kaldığını, TRH 2010 + 1,8 teknik faiz indirimi uygulanması gerektiğini, aksi kabulde ise kaza tarihi dikkate alınarak PMF Yaşam Tablosunun esas alınması gerektiğini, davacı …’in 70 yaşında ev hanımı olduğunu, gerek müvekkili …nın sorumlu olmaması gerekse davacının yaşı gözetildiğinde pasif dönem içinde olduğundan geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanamayacağından talebin reddi gerekmekte iken kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, tahsiline karar verilen tazminat yönünden faiz türü ve faizin başlangıcının hatalı hesaplandığını, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının birleşen dava yönünden aleyhe hükümlerine karşı yapmış oldukları itirazların re’sen gözetilmesi gereken hususlar ve bildirilen istinaf sebepleri gereğince kabulüne, aleyhe hükümlerine kaldırılmasına, vekalet ücreti dahil tüm yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Sigorta A.Ş. vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mevzuata uygun düzenlenmeyen maluliyet raporunun tazminat hesabına esas alınamayacağını, ayrıca davacı … ve …’in kazadan dolayı maluliyeti oluşmadığından davanın reddi gerektiğini, bilirkişi hesap raporunda güncel asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, Yerel Mahkemece düzenlenen bilirkişi hesap raporu tarihindeki asgari ücret verilerine göre hesap yapılması gerektiğini, çünkü davacı vekili tarafından Yerel Mahkemece verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmadığını, davacının geçici iş göremezlik zararının poliçe teminat kapsamında olmadığını, davacının mahkemenin 21/11/2019 tarihli … E. – … K. sayılı kararına ve karara dayanak hesap ve maluliyet raporlarına itiraz etmemiş olması sebebiyle bozma kararı doğrultusunda Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmasının usul ve yasalara aykırı bir durum ortaya çıkaracağını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda her ne kadar PMF Yaşam Tablosu ile faiz hesaplaması yapılmışsa da yeni Genel Şartlar uyarınca faiz hesaplaması yapılırken TRH Mortalite Tablosuna göre %1.8 teknik faiz kullanılarak ve yaralananın vergilendirilmiş gelirine göre hesaplanması gerektiğini, davacının tedavi ve bakıcı gideri talebinin poliçe teminat kapsamında olmadığını, tedavi ve bakıcı giderleri Trafik Sigortası Genel Şartları ve Karayolları Trafik Kanunu gereği trafik poliçesi teminatı kapsamı dışında olup SGK tarafından ödenmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını, itirazları doğrultusunda esasa dair yeniden inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İlk derece mahkemesince verilen ilk karara ilişkin olarak Davalı vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile ; KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 21/11/2019 tarih
… Esas … Karar sayılı dosyasında verilen kararının eksik araştırma nedeniyle HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle sürekli ,geçici işgöremezlik tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Sigorta şirketine davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmadığı istinafı;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2.fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup
6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı nezdinde zorunlu mali sorumluluk poliçesiyle sigortalı araç nedeniyle meydana gelen trafik kazasın nedeniyle davacıların, dava tarihinden önce davalı … hesabına belgeler ile birlikte 07/12/2017 tarihinde başvurduğu bilahare eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı sigortanın istediği belgeler Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekinde belirtilen belgelerden ise de KTK’nın 96. maddesi ve Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.2. maddesinde geçen bu belgeler sigorta şirketinin ödeme tarihine(temerrüde) ilişkin olup dava açmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmasına dair adı geçen yasanın 97. maddesinde bu belgelere yer verilmediği gibi davacının başvuru dilekçesinde eklenmesi gereken diğer tüm belgeleri ekleyerek başvuru yaptığı,davalı sigortanın cevabi ile dava tarihi arasında geçen süre de gözetildiğinde davalı sigortanın davacıya verdiği cevabın talebi karşılamadığı dolayısıyla davacının dava açmadan önce yasada öngörülen sigortaya başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı,bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği de açıktır. İstinaf itirazları yerinde değildir.
2- Kusur raporuna yönelik istinaf itirazının değerlendirilmesinde :
Söz konusu olay nedeniyle tutulan trafik kaza tespit tutanağında; davacı …’ın araç takip mesafesini ayarlamamaktan kusurlu olduğu davalı sürücü …’nı ise ışık donanımı olmayan veya bozuk araç kullanma kusurunu işlediğinin tutanağa bağlandığı. Mahkemece trafik bilirkişisinden alınan raporda davacı …’inn %15 ,davalı Musa ‘nın %85 kusurlu olduğunun rapor edildiği ve yine İDM tarafından … Trafik İhtisas dairesinden alınan 20/09/2018 tarihli raporda …’inn %65 ,davalı … ‘nın % 35 kusurlu olduğunun rapor edildiği raporlar arsı çelişkinin olduğu çelişkinin giderilmesi için kaldırma kararımız doğrultusunda Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden rapor alındığı …’inn %65 , davalı … ‘nın % 35 kusurlu olduğunun kesinleştiği anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
3-Davalı vekilinin sürekli / geçici iş göremezliğin,bakıcı gideri ve tedavi giderlerinin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde:
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder. (Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 28/01/2017 tanzim tarihli Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davalı vekilinin geçici işgörmezlik ve bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerinde değildir.
4-Davalı vekilinin Faturalandırılmayan Tedavi giderleri ilişkin yapılan istinaf incelemesinde:
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı Yasa ile değiştirilen 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi kapsamında tüm tedavi giderlerinden değil ancak söz konusu madde kapsamında kalan belgeli tedavi giderlerinden sorumludur. Kanunun 98. maddesi kapsamında olmayan tedavi giderleri yönünden ise işleten ve işleten hukuki sorumluluğunu yüklenen sigortacının sorumluluğu devam etmektedir.
TBK 50 maddesi gereğince zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Sağlık kuruluşunda yapılan sağlık hizmeti harcamaları rahatlıkla fatura ve benzeri belgeler ile ispatlanabilir. Ancak bazı giderler var ki her zaman belge temin edilmesi mümkün değildir. Bu gibi durumlardaTBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 11 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlanması yeterli olup ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulunup getirilmesi şart değildir. Hiç bir belge sunulmasa bile ,hakim ,görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK .26/04/1995 ,1995/11-122 E 1995/430 K)
Davaya konu kazadaki yaralanması nedeniyle, davacılarn kalicı maluliyetinin bulnmadığı davacı …’nin 1.5 ayda iyileşeceği ,davacı …’nin iyleşmesinin 4 ayı bulacağının … Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı başkanlığının raporuyla saptanmış olup,bu tedavi sürecinde yapılan tüm giderlerin belgeye bağlanması mümkün olmadığı gibi, hayatın olağan akışına göre de davacı taraftan bu yönde bir belgelemenin beklenmesi hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. Tedavi sürecinde yapılması muhtemel yol ve ulaşım giderleri, belgeye bağlanamamış tıbbi malzeme, ilaç vs. giderleri olması kaçınılmazdır.
Bu nedenle davalı vekilinin bu hususa yönelik itirazının reddi gerekmiiştir.
5-Maluliyet raporuna ve hesap raporuna ilişkin itirazın incelenmesinde:
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.(Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları)
Davalı vekili erişkinler için engellilik yönetmeliğinin uygulanması gerektiğini belirtmiş ise de ; Davalı sigorta vekili tarafından 20/02/2019 tarih ve 30692 sayılı “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında” yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile birlikte maluliyet oranlarının belirlenmesinde ilgili yönetmeliğe göre alınmış sağlık kurulu raporuyla belirlenmesi gerekeceği iddia edilmekte ise de kaza tarihi 15/10/2016 ve dava tarihi16/05/2017 tarihi olup maluliyet raporunun olay tarihi itibariyle yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği ve Yargıtay 17. HD nin kökleşmiş içtihatları gereği Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan alınmasının yeterli olduğu, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden alınma zorunluluğunun bulunmadığı,bu halde haksız fiil tarihinde yürürlükte olan 3 Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenen ATK 2.ihtisastan alınan heyet raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık olmadığı ,davalı vekilinin olay tarihinde yürürlükte olmayan,daha sonra yürürlüğe giren yönetmeliğe göre maluliyet eğerlendirmesi yapılmasının mümkün olmadığı,
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre rapor alınarak hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur itirazların reddi gerekmiştir.
6-Kusur oranında sorumluluk itirazı yönünden incelemede :
Davacı vekili,davacı … yönünden kazaya karışan diğer araç sürücüsü, işleten ve sigortasız olması nedni ile … hesabına müştereken ve müteselsilen talepte bulunmuş.birleşen dosya davacısı … yönünden araçta yolcu olması nedeni ile içinde bulunduğu aracın sigortasına ,karşı araç sigortalı olmadığı için … hesabına ve karşı araç sürücüsü ve işletenine karşı müştereken ve müteselsilen talepte bulunduğu anlaşılmıştır.
Müteselsil sorumluluk, (zincirleme sorumluluk, birlikte sorumluluk) sorumluluk hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk, aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin, niteliği itibariyle bölünmeye elverişli başka bir deyişle çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan biri ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir birlikte sorumluluk türüdür. Sorumlulukta müteselsillik ilkesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir. Müteselsil sorumluluk gerek zarardan sorumlu olanların zarar görene karşı sorumluluğunda gerekse zarardan sorumluların birbirlerine rücu ilişkisinde bazı ilkeler getirmiştir. İşte bu ilkeleri bir bütün olarak müteselsil sorumluluk ilkesi olarak kavramlaştırılmıştır.
Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olmalarından doğan zarar aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep” kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanundan doğabilir.
Müteselsil sorumluluk zarar görene karşı zarardan sorumlu olanların sorumluluğunun kapsamı ve niteliği yönünden kendine has ilkeler getirmiştir. Normal şartlarda bir zarar birden fazla kişinin fiili ve sorumluluğu ile doğuyorsa o kişilerin sorumluluğu kendi fiillerine yada kusurlarına isabet eden zarar miktarından sorumlu olmalarıdır. Ancak haksız fiilden zarar görenin zararını en kısa, en kolay yoldan tazminini sağlamak amacı ile müteselsillik ile kendine has sorumluluk ilkeleri benimsenmiştir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır
Müteselsil sorumluluk, kanundan doğan bir sorumluluk türü olup müteselsil sorumluların birinden talepte bulunan hak sahibinin, tüm ilgililer bakımından müteselsil sorumluluğa dayandığını ifade etmesine de gerek yoktur. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, araçta yolcu olarak bulunan davacının kazanın oluşumunda kusurunun bulunmamasına göre, zararın tamamını, isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. ( YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2016/7214 E, 2019/2775K-2016/7805 E,2019/3209 K )
Bu bilgiler ışığında somut olayı incelediğimizde;Davacı taraf, dava dilekçesi ve verdiği Islah dilekçelerinde açıkça davalının kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemediğine göre, davacı …’nin yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsünün de kusurunun bulunması içinde bulunduğu araç sigortacısı olarak davalının müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.Bu durumda mahkemece; davaya konu kazada davacının kusurlu olmadığı ve zarar gören kusursuz 3. kişi konumunda olduğu talebinde kusur oranından da söz etmediğine göre zararın tümünü talep etmesi B.K.’da öngörülen teselsül kurallarına açık bir şekilde dayandığının kanıtı olduğu (HGK 24.06.1983 gün 1981/533E.-1983/724K) hususları gözetilmek suretiyle, davacı için tazminatın belirlenmesinde herhangi bir kusur indirimi yapılmaması yukarıda belirtilen müteselsil sorumluluk ilkesine uygun olduğundan davalı sigorta vekilinin buna yönelik istinafının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
7- Davalı …Hesabının iş makinasının sigorta yaptırma zorunluluğunun bulunmadığına yönelik itirazında;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”; 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir. 2918 sayılı KTK madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişinin, bu zararı gidermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Trafik kazaları haksız fiil niteliğinde olup somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmaktadır.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinde işleten ve zorunlu trafik sigorta şirketinin sorumluluğu düzenlenmiş olup, sürücü ise olayda haksız fiil sorumlusu konumundadır.
Yine müteselsil sorumluluğa ilişkin hukuki sonuçlar BK’nun 61, 62, 106, 155, 162, 163, 166, 168. maddelerinde düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca müteselsil sorumluluğun bazı hukuki sonuçları vardır. Müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur.(BK 162/1). Borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder.(BK 163/2). Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir.(BK163/1).
… Hesabı Yönetmeliğinin 9/b maddesi uyarınca, rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar …Hesabından talep edilebilir.
Bu kapsamda somut olayda, her ne kadar …Hesabı tarafından iş makinasının zorunlu mali mesuliyet sigortasının yaptırılma zorunluluğunun bulunmadığı, bu sebeple de …Hesabının sorumluluğunun olmadığı savunulmuş ise de, davalı iş makinesinin zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmamasına ve sigortanın olmadığını 15/02/2018 tarihli müzekkere cevabında kabul etmelerine göre … hesabının sorumluluğunun başlayacağı açıktır. (Bkz. Aynı yönde YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2013/14505 ESAS, 2015/241 KARAR; 2016/18088 ESAS, 2019/8373 KARAR; 2016/4 ESAS,2018/4815 KARAR sayılı ilamları)
9- Uygulanmasına gereken faize ilişkin itirazda:
Davacı … vekilince temerrüt faizi olarak avans faizi istenilmiş, mahkemece avans faize hükmedilmiştir.Zarara neden olan araç iş makinesi olup ticari faaliyet sırasında zarara neden olmuştur. Bu itibarla davada temerrüt faizi olarak ticari faiz niteliğindeki avans faizine hükmedilmesi yerindedir.
Davacı … yönünden ise davalı … sigortası tarafından sigortalı araç husussi otomobil olup mahkemece avans faize hükmedilmiştir.Zarara neden olan araç hususi araç olup olup ticari faaliyet sırasında zarara neden olmamıştır Bu itibarla davada temerrüt faizi olarak yasal faize hükmedilmesi yerindedir.
…hesabı yönünden ise ;Zarara neden olan araç iş makinesi olup ticari faaliyet sırasında zarara neden olmuştur. Bu itibarla davada temerrüt faizi olarak ticari faiz niteliğindeki avans faizine hükmedilmesi yerindedir.
10-Usulü müktesep hak itirazının incelenmesinde :
Kazanılmış hakka aykırı karar verildiği,istinaf olmadığı halde fazla maluliyet hesabı yapıldığı istinafı
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Bu halde AYM nin iptal kararı karşısında ,bu iptal kararları kazanılmış hakkın istinasını teşkil teşkil eder mahiyettedir.taraflar daha önce hazırlanan maluliyet raporlarına itiraz etmese bile AYM iptal kararı doğrultusunda mahkemece kamu düzeni açısından resen dikkate alınmalıdır.
Somut olayda davacı açmış olduğu belirsiz alacak talep etmiş, ilk kararı istinaf etmiş, akabinde kaldırma kararı sonrası belirlenen miktara göre davasını ıslah artırmıştır. Mahkemece yargılama sonucu davanın belirsiz alacak olduğu kabul edilerek kaldırma kararı sonrası sunulan talep gözetilerek maddi tazminata hükmedilmesi doğrudur.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı … Hesabı vekili ve davalı …Sigorta A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı … Hesabı vekili ve davalı …Sigorta A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Birleşen dava yönünden alınması gereken 3.139,17 TL harçtan peşin alınan 1.043,35 harcın mahsubu ile bakiye 2.095,82‬ TL harç giderinin davalı … Hesabı’ndan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Birleşen dava yönünden alınması gereken 3.139,17 TL harçtan peşin alınan 785,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.354,17‬ TL harç giderinin davalı … Sigorta Anonim Şirketi’nden tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 10/11/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.