Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2087 E. 2022/2298 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 09/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 30/11/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR : 1-…- T.C.No: …
(Kendisine asaleten küçük çocuğu … T.C.kimlik numaralı …’ya velayeten), …
2- … – T.C.No:… , …
3- … – T.C.No: … , …
4- … – T.C.No:… , …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALILAR : 1- …
VEKİLİ : Av. …
2- … – T.C.No: … , …
3- … – T.C.No:… , …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 09/11/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 10/11/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekilinin 01.10.2019 tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalılardan … ve …’in gözetimi altındaki küçük …’in 22.05.2019 tarihinde … plakalı araç ile sürücü belgesi bulunmamasına rağmen trafiğe çıktığını, park halindeki … plakalı araca ve yanında yaya olarak bulunan …’ya çarptığını, kaza neticesinde müvekkillerinin desteği …’nun vefat ettiğini, kaza tarihi itibariyle davalılardan … adına kayıtlı olan … plakalı aracın, davalı … A.Ş.tarafından … poliçe numarası ile sigortalandığını, kaza neticesinde müteveffa …’ya ait … plakalı araçta oluşan ağır maddi hasarın karşılanması amacıyla … A.Ş.’ye başvuru yapıldığını ve sigorta şirketi tarafından açılan hasar dosyasında 46.214,52 TL maddi hasar tespit edildiğini, davalı sigorta şirketince, poliçe teminat limitleri kapsamında hasara ilişkin 36.000,00 TL ödeme yapıldığını, tazmin edilmeyen 10.214,52 TL hasarın diğer davalılardan tahsilinin gerektiğini, oluşan zararın ödenmesi için davalı sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunulduğunu, davalı sigorta şirketi tarafından hiçbir ödeme yapılmadığını, soruşturma aşamasında düzenlenen trafik bilirkişi raporuyla …’in tam kusurlu olduğu, müteveffa …’nun ise kusursuz olduğunun tespit edildiğini, meydana gelen kaza sonrasında, müvekkilleri … ve …’nun oğullarının, …’nun eşinin, … ve …’nun da babalarının desteğinden yoksun kaldıklarını ve büyük manevi yıkıma uğradıklarını, müvekkillerinin uğradığı zararlardan davalı …’in ev başkanı sıfatıyla, davalı …’in ise kazaya karışan aracın sahibi olması sebebiyle hem araç işleten hem de ev başkanı olarak sorumlu olduğundan bahisle; fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkillerinin her biri için ayrı ayrı olarak 10.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davalı sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihinden, diğer davalılar bakımından kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan sigorta şirketi bakımından teminat limiti ile sınırlı olarak müştereken ve müteselsilen tahsiline, poliçe teminat limiti kapsamı dışında kalan 10.214,52 TL hasar bedelinin kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkillerinin her biri için ayrı ayrı olarak 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … A.Ş.vekili sunmuş olduğu 31.10.2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkili şirkete yapmış olduğu başvuruda eksik evrak ile başvuru yaptığından KTK.madde 97 uyarınca işbu davanın usulden reddine karar verilmesinin gerektiğini, kazaya karışan …plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde 24.10.2018/2019 tarihlerini kapsayan zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe teminatı ve sigortalı araç sürücülerinin kusuru oranı ile sınırlı olduğunu, bedeni zarar halinde maddi tazminat taleplerinin şahıs başına geçerli olan teminat limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirketin kazaya karışan aracın ZMMS poliçesini düzenleyen şirket olup, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limitleri dahilinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, … plakalı araçta meydana gelen hasar için 24.07.2019 tarihinde 36.000,00 TL ödeme yapıldığını, poliçe limiti kalmadığından araç hasarına ilişkin başkaca ödemenin yapılmasının mümkün olmadığından bahisle; Eksik evrak ile başvuru yapılmış olması sebebi ile davanın usulden reddine, itirazlarının kabulü ile davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalılar … ve … vekili sunmuş olduğu 01.11.2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacılar tarafından açılan davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olup davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini, kazayla ilgili olarak müvekkillerinin oğlunun sürücü belgesi olmadan trafiğe çıkmasının kurallara aykırı bir durum olsa da salt bu sebepten dolayı kişiye kusur yüklenemeyeceğini, kusur belirlenirken hangi eylem ve davranışın zararı doğurduğu üzerinde durulmasının gerektiğini sürücü belgesi olmaksızın trafiğe çıkmak kurallara aykırı olmakla birlikte, zararın bu eylemin sonucu olmadığını, bu eylemle zarar arasında nedensellik bağının oluşmadığını, ayrıca müvekkillerinin oğlunun söz konusu olayda normal hızda seyrettiğini, müteveffanın aracını park ettiği yerin park yasağı olan bir yer olup olmadığı hususunun belirlenmesinin gerektiğini, işbu kazanının meydana gelmesinde müvekkillerimizin oğluna atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını, davacılar tarafından kaza sebebiyle büyük manevi yıkıma uğradıklarından bahisle fahiş miktarda manevi tazminat talep edildiğini, davacı tarafın manevi tazminat taleplerinin günümüz şartlarına, olay tarihindeki paranın alım gücüne ve tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına uygun olmadığını, kabul etmemekle birlikte müvekkiline bir kusur izafesi halinde bile istenen tazminat miktarının fahiş ve sebepsiz zenginleşme niteliğinde olduğunu, manevi zararın tazmin ve telafisi hiçbir zaman haksız kazanca ve sebepsiz zenginleşmeye kaynak teşkil etmeyeceğinden bahisle; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacıların, davalılardan … ve …’in gözetimi altındaki küçük …’in 22.05.2019 tarihinde … plakalı araç ile sürücü belgesi bulunmamasına rağmen trafiğe çıktığını, park halindeki … plakalı araca ve yanında yaya olarak bulunan …’ya çarptığını, kaza neticesinde davacıların desteği …’nun vefat ettiğini, kaza tarihi itibariyle davalılardan … adına kayıtlı olan … plakalı aracın, davalı … A.Ş.tarafından … poliçe numarası ile sigortalandığını, kaza neticesinde müteveffa …’ya ait … plakalı araçta oluşan ağır maddi hasarın karşılanması amacıyla … A.Ş.’ye başvuru yapıldığını ve sigorta şirketi tarafından açılan hasar dosyasında 46.214,52 TL maddi hasar tespit edildiğini, davalı sigorta şirketince, poliçe teminat limitleri kapsamında hasara ilişkin 36.000,00 TL ödeme yapıldığını, tazmin edilmeyen 10.214,52 TL hasarın diğer davalılardan tahsilinin gerektiğini, oluşan zararın ödenmesi için davalı sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunulduğunu, davalı sigorta şirketi tarafından hiçbir ödeme yapılmadığını, soruşturma aşamasında düzenlenen trafik bilirkişi raporuyla …’in tam kusurlu olduğu, müteveffa …’nun ise kusursuz olduğunun tespit edildiğini, meydana gelen kaza sonrasında, … ve …’nun oğullarının, …’nun eşinin, … ve …’nun da babalarının desteğinden yoksun kaldıklarını ve büyük manevi yıkıma uğradıklarını, uğradıkları zararlardan davalı …’in ev başkanı sıfatıyla, davalı …’in ise kazaya karışan aracın sahibi olması sebebiyle hem araç işleten hem de ev başkanı olarak sorumlu olduğundan bahisle; fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkillerinin her biri için ayrı ayrı olarak 10.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davalı sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihinden, diğer davalılar bakımından kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan sigorta şirketi bakımından teminat limiti ile sınırlı olarak müştereken ve müteselsilen tahsiline, poliçe teminat limiti kapsamı dışında kalan 10.214,52 TL hasar bedelinin kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkillerinin her biri için ayrı ayrı olarak 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve beyan ettiği, davalı tarafın davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.

Davalılardan …ve …’in gözetimi altındaki küçük …’in 22.05.2019 tarihinde … plakalı araç ile sürücü belgesi bulunmamasına rağmen trafiğe çıktığı, park halindeki … plakalı araca ve yanında yaya olarak bulunan …’ya çarptığı, kaza neticesinde davacıların desteği …’nun vefat ettiği, kazaya karışan … plakalı aracın davalı sigorta şirketine 24.10.2018 başlangıç – 24.10.2019 bitiş tarih ve … numara ile Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik)Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğu, mahkememiz dosyasının Adli Tıp Kurumu … Adli Tıp Grup Başkanlığı’na gönderilerek; Tarafların kusur oranlarına yönelik rapor düzenlenmesinin istenildiği, Adli Tıp Kurumu … Adli Tıp Grup Başkanlığı’nın 26.03.2020 tarih ve … sayılı adli tıp raporunda; Sürücü …’in %100 (Yüzdeyüz) oranında kusurlu olduğu, yaya …’nun kusursuz olduğunun bildirildiği, mahkememiz dosyasının konusunda uzman mahkememizce re’sen seçilen makine mühendisi …ya tevdi edilerek; Davacı tarafın aracında hasar meydana gelip gelmediği, gelmiş ise davacının karşılanmayan zararının bulunup bulunmadığı ve miktarı konusunda rapor düzenlenmesinin istenildiği, Makine Mühendisi … tarafından düzenlenen 21.12.2020 havale tarihli bilirkişi raporunda; Davaya konu araçta ve dava konusu trafik kazası sonucunda araçta meydana gelen hasar miktarının 46.214,52 TL olduğu, ATK kusur oranına göre davacının, davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen talep edebileceği tazminat miktarının 46.214,52 TL olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından davacı tarafa sigorta poliçesindeki teminat miktarı olan 36.000,00 TL’nin ödendiği, hasar bedeli ile ilgili kalan miktarın 10.214,52 TL olduğunun bildirildiği, mahkememiz dosyasının konusunda uzman mahkememizce re’sen seçilen aktüerya bilirkişisi …’a tevdi edilerek rapor düzenlenmesinin istenildiği; Aktüerya bilirkişisi Av.Arb…. tarafından sunulan 14.01.2021 havale tarihli ön raporda; Müteveffa …’nun, masraftan arındırılmış aylık veya yıllık net gelirinin tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılması yahut tazminat hesabına esas alınacak aylık ve yıllık net gelirinin bildirilmesi gerektiğinden dosya mahkememize iade edildiği, mahkememizce 19.01.2021 tarihinde ara karar düzenlenerek; Aktüerya bilirkişisi ön raporu doğrultusunda mahkememiz dosyanın inşaat malzemesi satışından anlayan konusunda uzman İnşaat Mühendisi Gayrimenkul Değerlendirme Uzmanı … ile Kamu Gözetim Kurumu Bağımsız Denetçi SMMM …’ye tevdi edilerek; Müteveffa …’nun masraftan arındırılmış aylık veya yıllık net gelirinin tespitine yönelik heyet raporu düzenlemesinin istenildiği, İnşaat Mühendisi Gayrimenkul Değerlendirme Uzmanı … ile Kamu Gözetim Kurumu Bağımsız Denetçi SMMM … tarafından düzenlenerek mahkememiz dosyasına sunulan 20.05.2021 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda; Müteveffa …’nun sahibi olduğu işletmenin 2019 yılında piyasa koşullarına göre masraftan arındırılmış aylık net gelirinin 5.445,42 TL olduğu, müteveffa yerine aynı faydayı sağlayacak bu işleri yapmak üzere 1.5 brüt asgari ücret tutarı kadar bir bedel ile çalışanın istihdam edildiğinde 3.837,60 TL aylık 46.051,20 TL yıllık bedel olabileceğinin bildirildiği, aktüerya bilirkişisi Av… … tarafından düzenlenerek sunulan 14.01.2021 havale tarihli ön rapor doğrultusunda mahkememizce aldırılan İnşaat Mühendisi Gayrimenkul Değerlendirme Uzmanı … ile Kamu Gözetim Kurumu Bağımsız Denetçi SMMM …’ye ait 20.05.2021 havale tarihli bilirkişi heyet raporu ile mahkememiz dosyasının aktüerya bilirkişisine yeniden tevdi edilerek rapor düzenlenmesinin istenildiği, Aktüerya bilirkişisi Av.Arb. … tarafından düzenlenerek mahkememiz dosyasına sunulan 01.11.2021 havale tarihli bilirkişi raporunda; 23.05.2019 günü meydana gelen trafik kazası sonucu vefat eden destek …’nun; Davalılar … ile …’in sorumluluğuna göre; Eşi …’nun destekten yoksun kalma tazminatının 550.808,73 TL, oğlu …’nun destekten yoksun kalma tazminatının 66.435,57 TL, kızı …’nun destekten yoksun kalma tazminatının 95.413,32 TL, babası …’nun destekten yoksun kalma tazminatının 106.682,42 TL ve annesi …’nun destekten yoksun kalma tazminatının 186.422,96 TL, davalı … A.Ş.’nin ZMMS kişi başı poliçe ile sorumluluğuna göre ise; Eşi …’nun destekten yoksun kalma tazminatının 197.154,94 TL, oğlu …’nun destekten yoksun kalma tazminatının 23.779,76 TL, kızı …’nun destekten yoksun kalma tazminatının 34.151,98 TL, babası …’nun destekten yoksun kalma tazminatının 38.185,61 TL ve annesi …’nun destekten yoksun kalma tazminatının 66.727,71 TL olduğunun bildirildiği,

Dava açılmadan önce davacılardan …’nun çocukları … ve … adına 10.06.2019 tarihli, diğer davacılar müteveffanın annesi … ve babası … adına 30.07.2019 tarihli başvuru dilekçesi ile davacılar vekili tarafından(30.07.2019 tarihinde mail yolu ile) 07.08.2019 tarihinde kargo yolu ile davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığı, KTK 97.Maddesi kapsamında başvuruya ilişkin dava şartının yerine getirildiği görülmüştür.
Ev başkanının sorumluluğuna ilişkin 4721 sayılı TMK.’nun 369.maddesinde; Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur. Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Zorunluluk hâlinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister.” şeklinde düzenleme yapıldığı, Ev başkanının objektif özen ödevinin ihlaline dayandığı, hukuki niteliği itibariyle ev başkanının sorumluluğu olağan sebep Sorumluluğu olup. TMK.nun 369/I maddesinde ev başkanına, bakmakla yükümlü olduğu kimseler üzerinde bir denetim ve gözetim ödevi yüklediği, Gözetime muhtaç aile üyesi bir zarar meydana getirdiği takdirde ev başkanı karine olarak kendisine yüklenen denetim ve gözetim ödevini ihlal etmiş sayılacağı, Ev başkanı gerekli gözetim ve denetim ödevini yerine getirdiğini ispatlayarak sorumluluktan kurtulabileceği, ev başkanının sorumluluğundan bahsedebilmek için öncelikli olarak gözetime muhtaç bir kişinin olması, oluşmuş bir zararın varlığı, uygun illiyet bağı ve hukuka aykırı bir eylemin olmasının yanında ev başkanının kendisine yüklenen denetim ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat edememesinin gerektiği, yine eski TMK’320.maddesinde yapılan düzenlemenin aksine anne ve babanın çocukları üzerinde birlikte eşit yetkilere sahip olduğu, dolayısıyla anne babanın birlikte ev başkanı oldukları ve müşterek sorumluluklarının bulunduğu, davalı tarafın ev başkanı olarak gerekli gözetim ve denetim görevini yerine getirdiğini ispat edemediği anlaşılmıştır.
Davalılardan … ve …’in gözetimi altındaki küçük …’in 28.06.2002 doğumlu olduğu, 22.05.2019 kaza tarihinde 17 yaşında olduğu henüz reşit olmadığı, davalılardan …’in kazaya karışan … plakalı aracın sahibi olması nedeniyle, hem araç işleten hem de ev başkanı olarak, diğer davalı … ‘in ise ev başkanı sıfatıyla dava konusu kaza nedeniyle maddi ve manevi tazminattan sorumlulukları bulunduğu anlaşılmıştır.
Davaya konu … plakalı no’lu araçta dava konusu trafik kazası sonucunda 46.214,52 TL miktarında hasar oluştuğu, davalı sigorta şirketi tarafından davacı tarafa sigorta poliçesindeki teminat miktarı olan 36.000,00 TL’nin ödendiği, hasar bedeli ile ilgili kalan miktarın 10.214,52 TL olduğu, davalı sigorta şirketinin hasar bedeline yönelik sorumluluğunun kalmadığı, davalılar davalılar … ve …’in bakiye kalan 10.214,52 TL hasar bedeli zararından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarından, bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılar …, oğlu … ve diğer davacı …’nun miras payları oranında verilmesinin gerektiği anlaşılmıştır.
Davalı sigorta şirketi vekili tarafından UYAP sistemi üzerinden sunulan 13.11.2021 tarihli dilekçesi ile; Sigorta şirketinin ZMMS kapsamında sorumlu olmakla poliçe limiti 360.000,00 TL olduğunu, müvekkili şirket tarafından sigortalı aracın kusuru oranın ve teminat limitleri dahilinde davacılar vekili hesabına 10.11.2021 tarihinde 360.000,00 TL asıl alacak ve 10.000,00 TL faiz olmak üzere toplam 370.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödemesinin, ayrıca davacılar vekili hesabına 33.650,00 TL vekalet ücreti nazarında KDV tevkifatı ve stopaj kesintileri sonrasında 25.380,08 TL ödeme yapıldığını, … hasar dosya numarası üzerinden yapılan ödemelere ait dekontları dilekçesi ekinde sunduğunu, müvekkili şirket yönünden davanın konusuz kalmasına karar verilmesini ve müvekkili şirketi aleyhine yargılama giderine hükmedilmemesini talep ettiği görülmüştür.
Davacı …’nun 550.808,73 TL, davacı …’nun 66.435,57 TL, davacı …’nun 95.413,32 TL, davacı …’nun 106.682,42 TL, davacı …’nun 186.422,96 TL destekten yoksun kalma zararlarına bağlı maddi tazminattan; davacılara davalı sigorta şirketi … A.Ş.tarafından dava sırasında kaza tarihinde geçerli olan ZMMS poliçe limiti kapsamında 10.11.2021 tarihinde ödenen 360.000,00 TL’lik asıl tazminat alacağı nın davalı sigorta şirketi tarafından karşılandığı, bunun diğer davalılara da sirayet edeceği, bu nedenle kaza tarihinde geçerli olan ZMMS poliçe limiti kapsamında 10.11.2021 tarihinde ödenen 360.000,00 TL’lik asıl tazminat alacağı kısmından davacıların tüm davalılar yönünden talebi konusuz kaldığı ancak davacılar vekilinin davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeyi inkar etmediği, davalı tarafın bir kısım sorumluluktan kaçmak için böyle bir ödeme yaptığını ileri sürdüğü ve dava tarihindeki koşullara göre karar verilmesini talep ettiği, davacılar vekilinin beyanları değerlendirildiğinde taraflar arasında davalı sigorta şirketinin ödemesi konusunda herhangi bir mutabakatın olmadığı anlaşıldığından davacıların maddi zararlarından tüm davalılar açısından konusuz kalan kısım yönünden temerrüt tarihinden ödeme tarihine kadar işleyecek faiz sorumluluğunun ve haklılık durumuna göre vekalet ücreti sorumluluğunun devam ettiği, davalı sigorta şirketi tarafından yapılan faiz ve diğer ödemelerin infaz sırasında taraflarca mahsubunun yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davacılara davalı sigorta şirketi … A.Ş.tarafından 10.11.2021 tarihinde yapılan ödeme dışında kalan davacılardan … için 353.653,79 TL, davacı … için 42.655,81 TL, davacı … için 61.261,34 TL, davacı … için 68.496,81 TL, davacı … için 119.695,25 TL’nin kaza tarihi olan 22.05.2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar vermek gerektiği anlaşılmıştır.
Davacıların manevi tazminat talebi yönünden ise; davacı … ‘nun muris …’nun eşi, davacılar … ve …’nun ise muris …’nun çocukları, diğer davacılar …’nun muris …’nun annesi, … T.C.kimlik numaralı …’nun ise muris …’nun babası olduğu, desteklerinin vefatı nedeniyle, acı çektikleri ve sağlık bütünlüklerinin bozulduğu, bu nedenle manevi zarara uğradıkları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, haksız eylemin ağırlığı, hakkaniyet ilkesi ve diğer hususlar ile birlikte dikkate alınarak gerçekleşen kazada davacıların murisi …’nun kusursuz olduğu, davalılardan … ve …’in gözetimi altındaki küçük …’in %100 oranında kusurlu olduğu, davacılardan …için 40.000,00 TL, davacı … için 35.000,00 TL, davacı … için 35.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22.05.2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
1-Davacı …’nun 550.808,73 TL, davacı …’nun 66.435,57 TL, davacı …’nun 95.413,32 TL, davacı …’nun 106.682,42 TL, davacı …’nun 186.422,96 TL destekten yoksun kalma zararlarına bağlı maddi tazminattan;
a) Davacılara davalı sigorta şirketi … Aş. tarafından dava sırasında kaza tarihinde geçerli olan ZMMS poliçe limiti kapsamında 10/11/2021 tarihinde ödenen 360.000,00 TL’lik asıl tazminat alacağı kısmından davacıların tüm davalılar yönünden talebi konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
b) Davacılara davalı sigorta şirketi … Aş. tarafından dava sırasında kaza tarihinde geçerli olan ZMMS poliçe limiti kapsamında asıl tazminat alacağı kısmı yönünden 10/11/2021 tarihinde ödenen 360.000,00 TL’lik maddi tazminata davalı sigorta şirketi … Aş.’nin garameten sorumlu olduğu davacılardan … için 197.154,94 TL, davacı … için 23.779,76 TL, davacı … için 34.151,98 TL’nin davalı sigorta şirketi … Aş. yönünden temerrüt tarihi olan 25/06/2019 tarihinden itibaren ödeme tarihi olan 10/11/2021 tarihine kadar işletilecek AVANS faizinin, davalılardan … ve davalı … yönünden kaza tarihi olan 22/05/2019 tarihinden itibaren ödeme tarihi olan 10/11/2021 tarihine kadar işletilecek YASAL faizinin, davacılardan … için 38.185,61 TL, davacı … için 66.727,71 TL’nin davalı sigorta şirketi … Aş. yönünden temerrüt tarihi olan 20/08/2019 tarihinden itibaren ödeme tarihi olan 10/11/2021 tarihine kadar işletilecek AVANS faizinin, davalılardan … ve davalı … yönünden kaza tarihi olan 22/05/2019 tarihinden itibaren ödeme tarihi olan 10/11/2021 tarihine kadar işletilecek YASAL faizinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE, davalı sigorta şirketi … Aş. tarafından 10/11/2021 ödenen faiz miktarının infaz aşamasında taraflarca MAHSUP EDİLMESİNE,
c) Davacılara davalı sigorta şirketi … Aş. tarafından 10/11/2021 tarihinde yapılan ödeme dışında kalan davacılardan … için 353.653,79 TL, davacı … için 42.655,81 TL, davacı … için 61.261,34 TL, davacı … için 68.496,81 TL, davacı … için 119.695,25 TL,’nin kaza tarihi olan 22/05/2019 tarihinden itibaren işletilecek YASAL faizi ile birlikte davalılardan … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE,
2- Müteveffa…’ya ait … plakalı aracın sigorta şirketi tarafından karşılanmayan 10.214,52 TL hasar bedeline bağlı maddi tazminatın kaza tarihi olan 22/05/2019 tarihinden itibaren işletilecek YASAL faizi ile birlikte davalılardan … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılardan …, davacı …, davacı …’ya miras payları oranında VERİLMESİNE,
3- Davacılardan … için 40.000,00 TL, davacı… için 35.000,00 TL, davacı … için 35.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22/05/2019 tarihinden itibaren işletilecek YASAL faizi ile birlikte davalılardan … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE,
4-Davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … A.Ş. vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ATK raporunda incelenen belgelerde (kaza tespit tutanağı ve savcılık aşamasında alınan kusur raporu) ve ATK raporunda … plakalı kamyonetin park yasağı olan yere park edilip edilmediği ve kurallara uygun park edilip edilmediği hususlarının değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaları kabul etmemekle birlikte alınan bilirkişi raporunda TRH 2010 Yaşam Tablosu esas alınarak progresif Rant yöntemi ile hesap yapıldığını, müvekkili sigorta şirketi tarafından ödeme yapıldığını, ödeme ile birlikte sorumluluğunun sona erdiğini, müvekkili şirket yönünden kabul edilen faiz türünün hatalı olduğunu, davaya konu gerçekleşen trafik kazasında müvekkili sigorta şirketine sigortalı … plakalı aracın davalı … adına kayıtlı olmakla ticari bir vasfa sahip olmadığını, avans faizine hükmedilebilmesi için konu aracın şirkete ait ticari vasıflı bir araç olması gerektiğini, müvekkili şirket aleyhine hükmedilen tazminatı kabul etmemekle birlikte tazminat için hükmolunan faiz türünün kabul edilemez olduğunu, hükmedilecekse bile yasal faiz üzerinden hükmedilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece kurulan hükmün tazminat hesaplamasına esas alınan ücret, kusur oranları ve aktüerya hesaplamasında kullanılan yaşam tablosu yönünden hukuka, hakkaniyete ve yerleşik Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, bilirkişi raporlarına itirazları değerlendirilmeksizin celse arasında silsile halinde (kusur, kazanç tespiti ve aktüerya raporları) raporlar alındığını, eksik ve hatalı hüküm kurulduğunu, Yerel Mahkemece hükme esas alınan 20/05/2021 havale tarihli bilirkişi raporunda, müteveffanın mühendis olduğundan bahisle keyfe keder ve varsayımsal bir kazanç tespitinin yapıldığını, vergi dairesinden celp edilen resmi kurum kayıtlarının dikkate alınmadığını, davacı tarafça müteveffanın resmiyette gösterilenden daha çok kazandığının ispatına ilişkin aksi yönde delil sunulmadığını, hükme esas alınan ATK raporunda müteveffanın kullandığı … plakalı kamyonetin park yasağı olan yere park edilip edilmediği ve kurallara uygun park edilip edilmediği hususlarının değerlendirilmediğini, kaza ile meydana gelen sonuç arasında illiyet bağı olup olmadığının değerlendirilmediğini, hükme esas alınan aktüerya raporunda desteğin ve destekten yoksun kalan davacıların bakiye ömürlerinin hesaplanmasında TRH-2010 Mortalite tablosunun esas alındığını, ancak PMF 1931 tablosundaki verilerin esas alınması gerektiğini, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını, istinaf nedenleri doğrultusunda yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesini talep etmiştir.
Ayrıca davalılar vekili ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurarak müvekkilleri arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğunu, mevcut dosyada müvekkili … yönünden adli yardım koşullarının oluştuğunu, adli yardım talebinin reddinin müvekkilin anayasal bir hakkı olan hak arama özgürlüğüne mani teşkil etmekte olup anayasal hakkının ihlali olduğunu, tüm bu nedenlerle ek kararın yeniden inceleme yapılıp kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede:
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre daha önce rapor tanzim eden tazminat bilirkişisinden yukarıdaki esaslara uygun ek rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
2- Kusura ilişkin itirazın incelenmesinde:
Olayla ilgili tutulan kaza tespit tutanağı,ceza dosyası ve idm tarafından … trafik ihtisas dairesinden alınan raporların biribir ile uyulmu olduğu olaya ve oluşa uygun olduğu dava dışı sürücü … ‘nin %100 kusurlu olduğunun alaşılması karşısında itirazın reddi gerekmiştir.
3-Faiz türüne ilişkin itirazın incelenmesinde:
Davacı vekilince temerrüt faizi olarak avans faizi istenilmiş, mahkemece davalı sigorta yönünden avans faize hükmedilmiştir. Oysa zarara neden olan araç otomobil olup ticari faaliyet sırasında zarara neden olmamıştır.. Bu itibarla davada temerrüt faizi olarak ticari faiz niteliğindeki avans faizine hükmedilmesi yerinde değildir.
4- Ödeme itirazının incelenmesinde:
Davalı sigorta şirketinin kişi başı poliçe limitinin 360.000 Tl olduğu . Poliçe limitinin davacılara dava devam ederken ödendiği .Sigorta şirketi Yönünden davanın konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA karar verildiği anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
5- Müteveffanın gelir durumuna ilişkin itirazın incelenmesinde:
Davaya konu kazada ölen desteğin geliri bakımından SGK ya da vergi dairesi gibi resmi kurumlardan araştırma yapıldığı bu hususta rapor alındığı raporda ;Müteveffa …’nun sahibi olduğu işletmenin 2019 yılında piyasa koşullarına göre masraftan arındırılmış aylık net gelirinin 5.445,42 TL olduğu, müteveffa yerine aynı faydayı sağlayacak bu işleri yapmak üzere 1.5 brüt asgari ücret tutarı kadar bir bedel ile çalışanın istihdam edildiğinde 3.837,60 TL aylık 46.051,20 TL yıllık bedel olabileceğinin bildirildiği ,hesap raporunda da müteveffanın gelir hususunda müteveffa desteğin yerine ikame edilebilecek ,aynı faydayı sağlayacak 1,5 asgari ücret tutarının esas alındığı anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalılar … ve … vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar … ve … vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalılar tarafından yatırılan, başvurma harçları dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde davalılara iadesine,
4-İstinaf eden davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalı … Anonim Şirketi, vekili tarafından sunulan; … Bankası / …, 13/01/2022 tarihli, … numaralı 161.000,00 TL bedelli teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/11/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.