Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2076 E. 2022/2189 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 19/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 14/06/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA :İtirazın İptali(Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)

İSTİNAF KARAR TARİHİ : 19/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 20/10/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; … ilinde meydana gelen yangın olayı sebebiyle dava dışı sigortalının zarar gördüğünü ve müvekkil sigorta şirketi tarafından sigortalıya ödenen tazminatın rücusu için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali amacıyla işbu davayı ika etme zorunluluklarının doğduğunu, Müvekkili nezdinde … sayılı poliçe ile … Mh. … Sk. No: … adresinde bulunan …’na ait dairenin sigortalı olduğunu, dava dışı sigortalı, evde kimsenin bulunmadığı sırada hadisenin meydana geldiğini, pandemi kısıtlamasının sona ermesiyle geri döndüklerinde evde yangın çıkmış ve kendi kendine sönmüş vaziyette olduğunu gördüklerini 18/05/2021 tarihli hasar ihbarında bulunduklarını, bunun üzerine 19/05/2021 tarihinde, ekspertiz çalışmaları yapıldığını, yangının bina kazan dairesinde ve devamındaki eski boruların hurda değerinden satılmak üzere kesildiği sırada meydana geldiğinin anlaşıldığını, … isimli firmanın, boruları keserken oksijen kaynağı kullandığı, boruların ısınması ve kıvılcımların etkisiyle çıkan yangında ise dava dışı sigortalının konutunda hasar meydana geldiğini, nitekim dava dışı sigortalı … ‘nun 18/05/2021 tarihinde Akşehir Polis merkezi’nde ifade verdiğini ve polis memurlarınca Görgü ve Tespit Tutanağının tanzim edildiğini, Ekspertiz tarafından hasara ilişkin yapılan çalışma sonucunda ayrıntılı rapor hazırlandığını, bu raporda hasar gören eşyaların hangileri olduğu, adetleri, değerleri ile teminat dışı kalan hususlar da değerlendirilmek suretiyle tablo hazırlandığı ve dava dışı sigortalı konutta 38.550,00 TL hasar meydana geldiğinin tespit edildiğini, müvekkili olan sigorta şirketi tarafından poliçe kapsamında tespit edilen 38.550,00 TL hasar tazminat bedelinin sigortalıya ödendiğini, meydana gelen zarardan davalı …Şti firması’nın sorumlu olduğunu, sigortalı konutta, yangın olayı sonucunda meydana gelen hasar sebebiyle müvekkili olan şirket tarafından sigortalısına ödenen hasar tazminat bedelinin, davalı … .’nin sorumluluğu söz konusu olduğundan, rücu için başlatılan Akşehir İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin aynen devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine ilgili masraf, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; Davacının dava dilekçesinin açıklamalar bölümünün 3. Paragrafında “…bina yöneticisinin anlaşmış olduğu, .. isimli firma , …” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu durumda davacının da kabul ettiği gibi işverenin bina yöneticisi olduğunu, işverenin bina yöneticisi olduğu için adam çalıştıran olarak başkasına verdiği zararı gidermek zorunda olduğunu, bu durumda müvekkili …’ne husumet yöneltilemeyeceğini, kat mülkiyeti kanununa göre kazan dairesinin ortak yerlerden olduğunu, ortak yerlerle ilgili her türlü giderlerden kat malikleri arsa payı oranında sorumlu olduğunu, adam çalıştıran bina yöneticisinin verdiği zarardan sorumlu olduğunu, davanın müvekkiline karşı değil bina yönetimine karış açılması gerektiğini, davayı kabul etmemekle birlikte yangının kazan dairesindeki boru kesim işinden kaynaklanması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, sigortalının evde olmadığına dair beyanı göz önüne alındığında evde çıkan yangının kendi kendine sönmesinin olanaksız olduğunu, yine bu işlem sebebiyle bir yangın çıktığı kabul edilirse yangının tüm binaya sirayet etmesi gerekir iken neden sadece tek bir kata zarar verdiğini, bu iddianın da yine hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenlerle davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine, davanın esas yönünden reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Somut olayda davacı ile dava dışı sigortalı arasında akdedilen poliçenin incelenmesinde; Poliçenin 13/11/2020 tarihinde başladığı ve 13/11/2021 tarihinde sona erdiği, sigortalının dava dışı … olduğu, sigorta konusunun … Mah. … Sok. … Sitesi No:.. D: … adresinde “Mesken” olarak kullanılan dairenin çeşitli risklere karşı korunmasına dair “Özel Konut Sigorta Poliçesi” olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda detayı verilen T.C. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 14/03/2022 Tarih ve 2020/9900 Esas-2022/4409 Karar sayılı ilamı, T.C. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 02/03/2022 Tarih ve 2022/736 Esas-2022/3861 Karar sayılı ilamı ile T.C. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 24/05/2022 Tarih ve 2022/1047 Esas-2022/1157 Karar sayılı ilamı da nazara alındığında; Davacı sigorta şirketinin, eldeki davayı dava dışı sigortalısının halefi olarak açmış olmasına göre görevli mahkemenin tayininde dava dışı sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyetinin nazara alınması gerekmektedir. T.C. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22/03/1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı ilamında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmıştır.
Halefiyet ilkesi doktrinde ”zarar gören sıfati ile sigorta ettiren rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle meydana gelen zararlar için üçüncü şahsa karşı harhangi bir hukuki sebebe binaen tazminat alacağına sahip ise, bu hakkı ödenen sigorta tazminatı miktarınca kanun icabı sigortacıya geçmesi hali” şeklinde tanımlanmıştır.( Işıl ULAŞ, Uygulamalı Zarar Sigortaları hukuku, Ankara 2012, syf: 224 ve devamı) iş bu tanımdan da anlaşılacağı üzere buradaki halefiyet ilkesi dava hakkını tanımakta olup, sigortalının diğer bir deyimle yerine kaim olunanın sahip olmadığı bir takım özel üstünlükleri halefe vermiş değildir. Buradan hareketle yerine halef olunan ile zarar verenin arasındaki dava hangi şartlarda görülecek ise halef sigorta ile zarar veren arasındaki dava da aynı şartlarla görülmesi gerekmektedir. Bu durumda davaya dayanak sigorta poliçesinin Özel Konut Sigorta Poliçesi olması, dava dışı sigortalının ikamet ettiği meskeni sigorta ettirmesi karşısında zarar veren davalı ile zarar gören sigortalı arasındaki dava haksız fiil sorumluluğundan kaynaklı olup Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden davanın 6100 sayılı HMK m. 114/1-c maddesi gereğince usulden reddine karar verilerek;
Davanın 6100 sayılı HMK m. 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevli olmadığı anlaşıldığından dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, davaya bakmakla görevli Mahkemenin T.C. KONYA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
Görevsizlik Kararımız Kesinleştiğinde ve Mahkememizin görevsiz olduğu yönünde hüküm kurulması durumunda; 6100 Sayılı Kanunun 20/1. Maddesi gereğince iki haftalık yasal süre içerisinde Mahkememize başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talepte bulunulması halinde DOSYANIN GÖREVLİ T.C. KONYA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, aksi takdirde dava açılmamış sayılacağının ve bu konuda resen karar verileceğinin İHTARINA” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … E. … K. sayılı kararı ile dava usulden reddedilerek tekrar görevsizlik kararı verilmiş ve davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu tespit edildiğini,davalı şirket ve müvekkil şirket arasında görülen işbu davada her iki taraf da tacir olduğundan tüm fiil ve işlemlerinin ticari iş mahiyetinde olduğunu, bu nedenle aradaki ilişkiye ticari hükümlerin uygulanacağını, kanunun açık hükmü gereğince tüm ticari davalara ve ticarî nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğundan, tacirler arasındaki haksız fiilden doğan eldeki davada Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf taleplerinin kabulüne, usul ve kanuna aykırı Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … E. … K. ve 14.06.2022 tarihli görevsizlik kararının kaldırılmasına ve esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen görevsizlik kararı, davacı yanca istinaf edilmiştir.
Dava şartlarından olan görevli mahkeme hususunun öncelikle irdelenmesi gerektiğinden yapılan değerlendirme de davanın ticari dava olup olmadığına bakmak gerekecektir. Bu kapsamda öncelikle halefiyet ilkesinin anlamı ve etkisi üzerinde durmak gerekmektedir.
Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı ilamında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.(eski TTK 1301.) maddesinde; “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verilmiştir.
Halefiyet ilkesi doktrinde ”zarar gören sıfati ile sigorta ettiren rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle meydana gelen zararlar için üçüncü şahsa karşı harhangi bir hukuki sebebe binaen tazminat alacağına sahip ise, bu hakkı ödenen sigorta tazminatı miktarınca kanun icabı sigortacıya geçmesi hali” şeklinde tanımlanmıştır.( Işıl ULAŞ, Uygulamalı Zarar Sigortaları hukuku, Ankara 2012, syf: 224 ve devamı) iş bu tanımdan da anlaşılacağı üzere buradaki halefiyet ilkesi dava hakkını tanımakta olup, sigortalının diğer bir deyimle yerine kaim olunanın sahip olmadığı bir takım özel üstünlükleri halefe vermiş değildir. Buradan hareketle yerine halef olunan ile zarar verenin arasındaki dava hangi şartlarda görülecek ise halef sigorta ile zarar veren arasındaki dava da aynı şartlarla görülmesi gerekmektedir. Bu durumda zarar veren davalı ile zarar gören sigortalı arasındaki dava haksız fiil sorumluluğundan kaynaklı olup Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, sigortalının yerine kaim sigorta şirketi ile davalı zarar veren arasındaki salt halefiyet ilkesine dayalı iş bu davanın da Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Keza zarar veren ile davacının arasında bir sigorta ilişkisi doğmuş değildir. ( halefiyet ilkesi ve yukarıda vardığımız sonucu öngören örnek içtihad 22/03/1944 tarih 37-9 sayılı yargıtay içtihadı birleştirme kararı; Işıl ULAŞ, age sayfa: 225 ve devamı, )
Nitekim, yukarıda belirtilen 05/12/1977 tarih, 77/4 Esas ve Karar sayılı içtihatı birleştirme genel kurul kararında da belirtildiği gibi mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olup kıyas veya yorum ile genişletilemez.
Yukarıdaki açıklamalarda davanın TTK nın 4. maddesi anlamında ticari dava olmadığı zira, davanın davalının verdiği zararın tazmini isteğine ilişkin haksız fiil sorumluluğundan kaynaklanıyor olması, halefiyet ilkesine göre dava açan sigorta yönünden de aynı hükümler uygulanacağından; davalı tacir sayılsa da; dava dışı sigortalı gerçek kişi, sigortalanan yer de konut olması nedeniyle bu durumu değiştirmeyeceğinden; bu halde davanın sigorta sözleşmesinden değil, davalının kusuru ile gerçekleşmesine sebebiyet verdiği haksız fiilden kaynaklandığının ve davanın da mutlak ticari dava olmadığının anlaşılması karşısında Asliye Hukuk mahkemelerinin genel görevli mahkeme sıfatıyla görevli olduğundan; mahkemenin iş bu dava için asliye hukuk mahkemesine vermiş olduğu görevsizlik kararı yerinde olup buna yönelik davacı istinafının reddine karar vermek gerekmiştir.
(Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 30/10/2012 Tarih, 2012/10526 Esas, 2012/11575 Karar, 2019/1635 esas 2020/3293 karar,2013/8117 eas s 2013/8366 karar sayılı içtihatı)
Bu halde, kamu düzeni ve istinaf sebepleri çerçevesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön ile kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına; dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362 maddesi gereğince KESİN olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi.20/10/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.