Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2051 E. 2022/2239 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 27/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/06/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
DAVA : Sigorta (Ziraat Sigortası Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 27/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 27/10/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; Davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, … Sigortası poliçesi ile teminat altına alınan Konya/Cihanbeyli/…Köyünde bulunan müvekkiline ait tarlaya ekilen arpa ürünü, kuraklığa bağlı olarak hasar gördüğünü, Tarsim eksperi tarafından buğday ürünü için tazminata esas verim kaybı (% 58,37) (143 kg/da) tespit edildiğini, buna karşılık, … İlçe Hasar Tespit Komisyonunca buğday ürünü için % 80 hasar oranı tespit edildiğini, sigortalı müvekkilinin uğramış olduğu kuraklık hasar oranının hatalı belirlenmesi sebebiyle 83.982,18 TL hasar farkı tazminatının ödenmesi amacıyla 12/01/2022 tarihinde davalı şirkete başvurulduğunu ancak talep ettikleri hasarın ödenmediğini, davalı şirketçe süresinde cevap verilmediğini, arabuluculuğa başvurulduğunu ancak anlaşma sağlanamadığını, bu nedenlerle; fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalması ve ileride artırmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak açtıkları işbu davada şimdilik; 100,00 TL ürün hasar farkının, 22/09/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesini, baro pulu bedeli ve vekâlet harcı ile her türlü başvuru, yargılama gideri, bilirkişi ücreti ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Somut olayda da davanın, TTK’nın 4. Maddesinde sayılan mutlak ticari dava olmadığı, davacı da tacir vasfını haiz bulunmadığından mahkememizce Asliye Hukuk Mahkemelerinin işbu davada görevli olduğu kanaatine varıldığından mahkememizin görevsizliğine Konya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile, mahkememizin görevsizliğine, davaya bakmaya Konya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; uyuşmazlığın niteliğinin TTK çerçevesinde rizikonun gerçekleşip gerçekleşmediğini, gerçekleşmiş ise TTK kapsamında gerçek zararın karşılanıp karşılanmadığı üzerine kurulu olduğunu, taraflar arasında TTK Sigorta Hukuku hükümleri çerçevesinde bir akit kurulduğunu, TTK 4/1 maddesi uyarınca bu davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, Yerel Mahkemece davanın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi yönünde verilen kararın hukuka aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, bitkisel ürün sigortası poliçesinden kaynaklanan kuraklık nedeniyle hasar tazminatı istemine ilişkindir.
TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir. Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır. İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür. Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Öte yandan, 28/11/2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde tüketici işlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde; (k) bendinde ise tüketici “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır.
Somut olayda, her ne kadar mahkemece genel mahkemeye görevsizlik kararı verilmiş ise de, varılan bu sonuç, dosya kapsamındaki deliller ve yukarıda anılan yasal mevzuat hükümleriyle uyuşmamaktadır.
Şu hale göre, davacıların dava konusu sigorta sözleşmesi ilişkisinde 6502 sayılı TKHK m. 3(1)-k hükmü kapsamında mesleki amaçlarla hareket etmediklerini söyleme olanağı bulunmamaktadır. Çiftçi oldukları aşikar olan davacının, sigorta sözleşmesini akdederken mesleki amaçla hareket ettikleri sabittir. Taraflar arasında düzenlenen sigorta sözleşmesi davacıların üreteceği ziraat ürünlerine ilişkin olarak düzenlenmiş olup, davacılar tarafından kuraklık nedeniyle uğranılan ve sigorta poliçelerinde teminat altına alınan hasar bedeli tazminatı talep edilmektedir. Davacılar dava konusu olayda tüketici konumunda değildir. Dava konusu mal sigortaları 6102 sayılı TTK m. 1453 ilâ 1486 hükümlerinde düzenlendiği için, bu şekilde bitkisel ürün sigorta poliçelerinden doğan tazminat talepleri TTK m. 4(1)-a hükmü uyarınca mutlak ticarî dava niteliğindedir. (Bkz. Yargıtay 11. HD, 18/01/2016, E. 2015/14953, K. 2016/344; 18/01/2016, E. 2015/14949, K. 2016/343; 18/01/2016, E. 2015/14957, K. 2016/342; 12/01/2016, E. 2015/14956, K. 2016/145; Dairemizin 18/11/2021, E. 2021/3099, K. 2021/1585 tarih ve sayılı kararları) Bu nedenlerle, mutlak ticarî dava niteliğini haiz eldeki davada asliye ticaret mahkemesinin görevli olması nedeniyle, mahkemece, davaya devam edilerek esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamındaki talep ve delillerle örtüşmeyecek şekilde, hatalı değerlendirme ve yanılgılı gerekçe ile asliye hukuk mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-a-3 hükmü uyarınca kabulü ile, mahkemenin görevli olması nedeniyle işin esasına girilerek taraf iddia ve savunmaları ile toplanacak deliller çerçevesinde davanın esası hakkında bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/3 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafça peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 27/10/2022

… …. … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.