Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2037 E. 2022/2074 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 13/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 05/07/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: … )
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 13/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 14/10/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; 30/09/2017 tarihinde dava dışı … idaresindeki … plaka sayılı aracı ile seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucunda davacının yaralandığı, kazaya karışan … plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketine … poliçe numarasıyla 05/07/2017-05/09/2018 tarihleri arasında Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu Mali Sorumluluk Trafik Poliçesi ile sigortalı olduğundan poliçeye bağlı olarak Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı dosyasından sürekli iş göremezlikten doğan maddi zararın tazmini için açılan maddi tazminat davasında hükme esas alınan 30/10/2018 tarihli kusur raporunda … plaka sayılı otomobil sürücüsünün %100 oranında tam kusurlu olduğu, … Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından davacının maluliyetine ilişkin olarak düzenlenen raporda ise , davacının iyileşme süresinin 6 ayı bulacağı, bu sürede %100 oranında malul sayılacağı ve bir başkasının bakımına ihtiyaç duyacağı, kaçınılmaz tedavi giderinin ise 4.500 TL olacağına dair rapor düzenlendiği, müvekkilinin kaza sonucu bakıcı zararı gideri, iş göremezlik zararı ile fatura edilemeyen kaçınılmaz tedavi gideri zararının bulunduğunu, bu zararların tazmini için davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını ancak herhangi bir ödemenin yapılmadığını, arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç alınamadığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5,00 TL geçici iş göremezlik maddi zararı, 5,00 TL bakıcı gideri zararı, 5,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 18/11/2020 havale tarihli ıslah dilekçesi ile; geçici iş göremezlik maddi zararını 9.021,54 TL, bakıcı gideri maddi zararını 11.421,00 TL, kaçınılmaz tedavi gideri zararını ise 4.500,00 TL olarak ıslah ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özet olarak; Kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili sigorta şirketine … poliçe numarasıyla 05/07/2017- 05/09/2018 tarihleri arasında Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu Mali Sorumluluk Trafik Poliçesi ile sigortalı olduğunu, poliçede verilen şahıs başı sakatlık ve ölüm azami teminat bedelinin 330.000,00 TL ile sınırlı olup, davacı tarafın müvekkili davalı aleyhine ikame ettiği Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı dosyasından verilen karar hasebiyle müvekkilinin poliçe limiti tutarıyla ödeme yapıldığından poliçe limitinin tüketildiğini, öncelikle dava konusu kazada kusur tespiti ile davacının maluliyet tespitinin Adli Tıp Kurumu’nca yapılmasının gerektiğini, davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, KTK 9. Maddesi gereği ZMMS Genel Şartlarının uygulanmasının zorunlu olduğunu belirterek; davanın reddi ile yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “…Yukarıda izah edilenler, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı dava dosyası, maluliyet raporu , aktüer raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 30/09/2017 tarihinde dava dışı … idaresindeki … plaka sayılı aracı ile seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucunda davacının yaralandığı, kazaya karışan … plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketine … poliçe numarasıyla 05/07/2017-05/09/2018 tarihleri arasında Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu Mali Sorumluluk Trafik Poliçesi ile sigortalı olduğundan poliçeye bağlı olarak Mahkememizin … Esas, … Karar sayılı dosyasından sürekli iş göremezlikten doğan maddi zararın tazmini için açılan maddi tazminat davasında hükme esas alınan kusur raporunda … plaka sayılı otomobil sürücüsünün %100 oranında tam kusurlu olduğu, kaza nedeniyle davacının iyileşme süresinin 6 ayı bulacağı, bu sürede %100 oranında malul sayılacağı ve bir başkasının bakımına ihtiyaç duyacağı, kaçınılmaz tedavi giderinin ise 4.500 TL olacağına dair adli tıp hekim bilirkişi raporlarının aldırıldığı, davacının kaza sonucu bakıcı zararı gideri, iş göremezlik zararı ile fatura edilemeyen kaçınılmaz tedavi gideri zararının bulunduğu, bu zararların tazmini için davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığı, ancak herhangi bir ödemenin yapılmadığı, arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç alınamadığından işbu davanın ikame edildiği, Konya Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı gereği maluliyet raporu alındığı ve aktüer bilirkişi marifetiyle maddi zarar hesaplamasının yapıldığı, davacının maddi zararlarının tazmininde davalı sigorta şirketinin ZMMS poliçesi kapsamında sorumluluğunun bulunduğu kabul edilerek; davacının davasının kabulü ile, 5.079,52 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 4.500,00 TL SGK tarafından karşılanmayan ve faturalandırılamayan tedavi gideri tazminatı ve 11.421,00 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 21.000,52 TL tazminatın dava tarihi olan 26/11/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS tedavi gideri teminat klozu limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla davalıdan alınarak davacıya ödenmesine dair karar vermek gerekmiştir. Ceza dosyası ve dosyamız içerisine alınan deliller incelendiğinde; kazaya karışan aracın, davacının babasına ait olması nedeniyle hatır taşıması indirimi gerektirecek bir durumun oluşmayacağı kanaatine varılmış, ayrıca davacının vücudunda yanıklar oluşması nedeniyle ve emniyet kemeri takmadığına ilişkin bir delilin bulunmaması nedeniyle mahkememizce emniyet kemeri takılmadığı yönündeki davalı savunmaları yeterli görülmemiş ve emniyet kemeri takılmaması yönüyle müterafik kusur indirimi yapılmamıştır. Vefat eden sürücünün kanında alkol ve uyuşturucu madde bulunmaması nedeniyle bu kapsamda da bir müterafik kusur indirimi yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacının davasının KABULÜ ile, 5.079,52 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 4.500,00 TL SGK tarafından karşılanmayan ve faturalandırılamayan tedavi gideri tazminatı ve 11.421,00 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 21.000,52 TL tazminatın dava tarihi olan 26/11/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS tedavi gideri teminat klozu limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen davanın kabulü kararının hatalı olduğunu, davacının 18/11/2020 tarihli ıslah dilekçesinde; geçici iş göremezlik tazminatını 9.021,54 TL, SGK tarafından karşılanmayan ve faturalandırılamayan tedavi giderini 4.500 TL, bakıcı gideri tazminatını 11.421,00 TL olarak belirlediğini, davanın kabul kararından ise geçici iş göremezlik tazminatı 5.079,52 TL olarak kabul edildavanın kısmen kabul kısmen ret kararı verilmesi gerekirken davanın kabulü kararının açıkça haksız ve hukuka aykırı olduğunu, reddedilen 3.942,02 TL üzerinden müvekkili şirket kendini vekil ile temsil ettirdiğinden tarafları lehine vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla; hesaplanan tazminat tutarından müterafik kusur indirimi yapılmamasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkemece hatır taşıması hususunda da herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığını, geçici/sürekli iş göremezlik zararı, tedavi-bakıcı giderlerinin trafik sigortacısının sağlık giderleri klozundan ödediği bir tazminat olmakla, tedavi sağlık giderleri klozundan ödenen tüm tazminatların sigorta şirketinin sorumluluğundan çıktığını, bu zararların ödenmesiyle ilgili sorumluluğun SGK’ya geçtiğini, maluliyet oranı tespitinin kaza tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre yapılması gerektiğini, müvekkili şirket tarafından davacıya poliçe limiti tutarıyla ödeme yapılmış olup teminat limitinin tüketildiğinin Yerel Mahkemece göz önünde bulundurulmadığını, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının müvekkili lehine kaldırılıp yeniden yargılama yapılarak davanın reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İlk derece mahkemesince verilen ilk karara ilişkin olarak Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile ;KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 23/02/2021 tarih … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen kararının eksik araştırma nedeniyle HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle geçici iş göremezlik , faturalandırılmayan tedavi gideri ve bakıcı gideri zararından oluşan maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Maluliyet raporuna ilişkin itirazın incelemesinde :
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından ;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmemktedir.Nitekim Yargıtay … HD nin … esas .. karar …esas … karar sayılı ilamları.
Kaldırma kararımız doğrultusunda yukarıda açıklanan esaslara göre rapor alındığı anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
2-Poliçe limitine ilişki itirazın incelenmesinde:
Davacı vekili tarafından geçici iş göremezlik , faturalandırılmayan tedavi gideri ve bakıcı gideri talep edilmiş olup talep tedavi giderleri kapsamında olup Konya …Asliye Ticaret Mahkemesi … E … K sayılı ilam ile hükme bağlanan sürekli iş göremezlik tazminatı sakatlık/ölüm klozundadır. Talep edilen geçici iş göremezlik, faturalandırılmayan tedavi gideri ve bakıcı gideri tedavi giderleri klozunda olup poliçe limiti 330.000 TL olduğu dikkate alındığında poliçe limitinin aşılmadığı anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
3-Davalı vekilinin geçici iş göremezliğin,bakıcı gideri ve tedavi giderlerinin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde:
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder. (Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 05/07/2017 tanzim tarihli Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN 09/10/2020 TARİHLİ RESMİ GAZETDE YAYINLANA 17/07/2020 TARİHLİ VE 2019/40 E 2019/40 K SAYILI KARARINA GÖRE 6704 SAYILI KANUNU 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA” İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR.
Bu halde davalı vekilinin geçici işgörmezlik ,tedavi ve bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
4- Hatır taşıması indirimi ve müterafik kusur indirimi yapılmadığı itirazının incelenmesinde:
6098 sayılı Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52.maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu 44. Madde) öngörülen sebepler,daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Bu duruma yargısal kararlarda en sık rastlanılan örnek;içkili sürücünün arabasına, onun bu durumunu bilerek binen bir kişinin, meydana gelebilecek zarara önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü yönündedir. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir.
Hatır taşıması ise bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır.
Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir.(EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582)
Buna göre, hatır taşıması indirimi için kural olarak hatır taşıması şartlarının varlığı yeterli iken, müterafik kusur indirimi için zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almamasında kusurlu olmasını ifade etmektedir.
Somut olayda; davacının içinde bulunduğu aracın maliki ile davacının baba oğul oldukları, desteğin ücret karşılığı olmaksızın taşınması sırasında kazanın meydana geldiği dosya kapsamıyla sabittir. Mahkemece karar verilirken, somut olayda hatır taşıması bulunmadığı kabul edilmiş tazminattan %20 oranında indirim yapılmamıştır. Mahkemece, somut olayda hatır taşıması olmadığının kabulü ve hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirim yapılmaması yerinde olup itirazın reddi gerekmiştir.(YARGITAY17. Hukuk Dairesi 2015/9848 E 2018/885 K)
Müterafik kusur yönünden somut olayda sürücünü alkollü olmaması , dosya içerisinde bulunan kaza tespit tutanağına göre, araçta bulunanların emniyet kemerlerinin takılı olup olmadığı “belirsiz” olarak işaretlenmiştir. Müteveffanın emniyet kemerinin takılı olmadığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil olmayıp, emniyet kemerinin takılı olmadığının ispatı davalı sigorta şirketinin üzerindedir. Davalı tarafça, yargılama aşamasında sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığından ve emniyet kemerinin takılı olmadığının tespiti yapılamadığından, davalının bu yöndeki itirazının reddi gerekmektedir.
5- Fazla tazminata hükmedildi itirazının incelemesinde :
Davacı vekilinin mahkemeye sunduğu 18/11/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile geçici iş göremezlik tazminatını 9.021,54 TL ye yükselttiği kaldırma kararımız doğrultusunda Sgk ödemelerinin düşülerek sonuçta 5.079,52 TL ye karar verildiği mahkemece kısmen kabul kararı verilmesi gerekirken tam kabul kararı verilerek davalı sigorta lehine vekalet ücreti hükmedilmemesi hatalıdır .
Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1-b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararın KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar korunmak suretiyle)
Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile,
1-5.079,52 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 4.500,00 TL SGK tarafından karşılanmayan ve faturalandırılamayan tedavi gideri tazminatı ve 11.421,00 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 21.000,52 TL tazminatın dava tarihi olan 26/11/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS tedavi gideri teminat klozu limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Fazlaya ilişkin geçici iş göremezlik talebinin REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 1.434,54 TL harçtan, ıslah harcı dahil peşin alınan 129,90 TL. harcın mahsubu ile kalan 1.304,64 TL. harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan peşin harç ve ıslah harcı dahil 129,90 TL. yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 850,00 TL bilirkişi ücreti gideri, 184,60 TL posta ve tebligat gideri, 1.650,00 TL hekim bilirkişi heyet raporu gideri olmak üzere toplam 2.684,60 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 2.257,74 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Arabuluculuk görüşmelerinden dolayı Hazine tarafından (suçüstü ödeneğinden) yapılan 1.320,00 TL. yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 1.110,12 TL’sinin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, bakiyesinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, bu amaçla 492 s. Harçlar Kanunu’nun 28/a maddesi gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
6-Davacı vekili için A.A.Ü.T’ne göre tayin ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı vekili için A.A.Ü.T’ne göre tayin ve taktir olunan 3.942,02 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-HMK’nun 297/1-ç maddesi uyarınca artan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde taraflara iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
9-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine,
10-Davalı tarafça yapılan 220,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
11-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
12-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
13-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.13/10/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.