Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2030 E. 2022/2255 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 01/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/06/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALILAR : 1- … – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
2- … A.Ş
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 01/11/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 02/11/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; Davalı … şirketlerinden … Sigorta AŞ. tarafından … numaralı ZMMS poliçesi ile sigortası yapılmış … plaka sayılı araçta yolcu olarak bulunan müvekkili davacının içinde bulunuduğu bahse konu araç ile davalılardan diğer sigorta şirketi … A.Ş tarafından … numaralı ZMMS poliçesi ile sigortası yapılan … plakalı aracın 09.04.2013 tarihinde Konya İli Antalya çevre yolu … Caddesi kavşağında çarpışması neticesi çift taraflı yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kazanın oluşumunda her iki araç sürücüsünün de müşterek kusurlu olduğunu, müvekkilinin içinde yolcu konumunda bulunduğu … plakalı aracın sürücüsü … , diğer araç olan … plakalı aracın sürücüsü de … olduğunu, müvekkilinin kaza nedeniyle yaralanması sonucunda sağ kolunu bir daha kullanamayacak derecede sakat kaldığını, bunun yanında sağ bacağının dört yerinden kırıldığını, kazada uğradığı sakatlık ve yaralanmalar sonucunda çalışma gücünü tamamen kaybederek bir daha sürekli iş göremez hale geldiğini, mevcut haliyle yapacağı işlerde artık eskisine göre daha fazla efor sarf edeceği , aynı işi eskisine göre daha fazla zamanda ve akranlarına göre daha fazla emek sarf ederek gerçekleştireceği kaçınılmaz bir gerçek olduğunu, kaza nedeniyle tıbbi operasyon geçirdiğini, bu hususların maluliyet raporu tespit olunacağını, müvekkilinin zararlarından davalı … şirketlerinin her ikisininde de tamamından ayrı ayrı kusur durumuna bakılmaksızın müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek; fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla tahkikat sonucunda müvekkili davacının maddi zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlendiği anda artırılmak üzere şimdilik 100,00 TL , maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan (her iki sigorta şirketlerinden) müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 04/04/2022 havale tarihli ıslah dilekçesiyle; maddi tazminat taleplerinin toplamda 91.390,64 TL şeklinde ıslah ettiklerini belirttiği görülmüştür.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özet olarak; 09.04.2013 tarihli trafik kazasına karıştığı belirtilen … plaka sayılı aracın müvekkili şirkete … nolu poliçe ile 19.02.2013-2014 tarihleri arasında Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigortası ile sigortalı olduğunu, poliçeye göre teminatın sakatlanma halinde kişi başı 250.000,00-TL ile sınırlı iken; ilgili poliçe 19.02.2013 tarihinde Konya … Noterliği’nin … numaralı 19.02.2013 tarihli satış sözleşmesi ile aracın satılması dolayısıyla 19.02.2013 tarihli zeyilname ile iptal edildiğini, ilgili poliçenin 01.03.2013 tarihine kadar 3. kişilerin zararlarını teminat altına aldığını, müvekkili şirket nezdinde düzenlenen poliçe kaza tarihinden önce iptal edildiğinden ve müvekkili şirket nezdinde kaza tarihini kapsayan geçerli herhangi bir poliçe bulunmadığından husumet yokluğu dolayısıyla davanın reddinin gerektiğini, davayı kabul etmemekle birlikte sigortalı araç sürücünün kazanın meydana gelmesinde kusurlu olmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kusursuzluğu nedeniyle poliçe sorumlululuklarının bulunmadığını, isnat edilen kusuru kabul etmediklerini, davacının vücut fonksiyon kaybı ve sürekli sakatlanmaya ilişkin tespit raporunun Adli Tıp Kurumu … İhtisas Kurulundan alınmasının gerektiğini, tazminat hesaplaması yapılırken teknik faiz – iskonto %3 ile “devre başı ödemeli belirli rant ” hesaplamasının kullanılması ve davacının gelirinin Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre tespit edilmesinin gerektiği, müvekkili şirkette tüm bilgi ve belgelerle ihbar yapılarak temerrüde düşürülmediğinden olay tarihinden itibaren faiz talebinin reddinin gerektiğini, olayın haksız fiilden kaynaklandığından avans faizi talebinin reddi ile yasal faize hükmedilmesinin gerektiğini belirterek; davanın husumet yokluğu nedeniyle ve esastan reddine, dava açılmasına sebebiyet vermedikleri ve temerrütleri söz konusu olmadığından aleyhlerine masraf, faiz ve avukatlık ücretine hükmolunmamasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … Türk Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özet olarak; … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından 30.11.2012 – 30.11.2013 vadeli … no.lu Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası meblağ sigortası olmayıp zarar sigortası olduğundan, davacı tarafın uğradığını iddia ettiği zararları aynı zamanda ispat etmesinin gerektiğini, ayrıca davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sorumluluğu trafik poliçesindeki limitler ve sigortalı araç sürücüsünün dava konusu maluliyetin oluşumundaki kusuru ile sınırlı olduğunu, davacı taraf kazaya ilişkin tüm belgelerle birlikte müvekkiline başvurmadığından müvekkilinin temerrüdünün gerçekleşmediğini, davacının faiz taleplerinin reddini aksi halde hüküm veya rapor tarihinden faize hükmedilmesinin gerektiğini, ayrıca dava konusu olay haksız fiilden kaynaklanmakta olup ticari iş niteliğinde olmadığından avans faizine yönelik taleplerinin de reddi gerektiğini belirterek; haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Mahkememizin … Esas … Karar sayılı dava dosyasından verilen gerekçeli karar istinaf incelemesinden geçmiş Konya BAM. … HD.’nin … Esas … Karar sayılı 02/07/2020 tarihli ilamı ile Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verildiği görülmüş, dava dosyası Mahkememizin … esas sırasına kaydedilmiştir.
Mahkememizce mahallinde 02/04/2021 tarihinde keşif yapılmış; Adli Trafik Bilirkişisi … hazırlamış olduğu 08/04/2021 tarihli raporda özetle; Dosyadaki bilgilere göre kazanın; meskun mahal sınırları içinde, 245 metre genişliğindeki platformun refüjle bölünmüş tek yönlü, eğimsiz, düz, zemini kuru, asfalt kaplamalı … Çevre Yolunun şehir merkezi istikametine gidiş bölümü ile yine bölünmüş yol olan … Caddesinin Gödene istikametine gidiş yönünün birleştiği trafik ışıkları ile idare edilen dört yönlü kavşakta, gündüz saatlerinde meydana geldiği, havanın açık ve azami hız limitinin … Çevre Yolu Caddesinde 70 km/s ve … Caddesinde 50 km/s olduğu, keşif esnasında yapılan gözlemde kavşağın trafik işaretleri ile idare edilen dört yönlü dönel kavşak haline ve … Çevre Yolu Caddesinin alt geçit ile devam ettiği kavşak olarak değiştirilmiş olduğu, kaza esnasındaki kavşak ışık çalışma sistemi dosya içerisinde mevcut olan ve … Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Başkanlığından alınan kavşak ışık çalışma sistemine güre ekte sunmuş olduğum krokide numaralandırıldığı, ışık çalışma periyotları dosya içerisindeki …Asliye Ceza Mahkemesi’ne sunulan Bilirkişi Raporu ekinde mevcut olduğu, … plakalı otomobilin kırmızı ışıkta bekledikten sonra yeşil ışık yanması ile hareket ederek çarpma noktasına ulaşma süresi mevcut kavşak sistemine göre (hız sınırlarına uymak kaydı ile — kavşağın fiziki yapısı hız ihlaline müsait değil) ortalama 14 saniye olduğu belirtilmiştir.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılarak trafik kürsüsünden seçilecek 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor düzenlenmesi istenilmiş; bilirkişiler Makine Mühendisi Öğr. Gör. Yük. Müh. … , Makine Mühendisi Prof. Dr. …, Makine Mühendisi Prof. Dr. … 07/06/2021 tarihli raporunda özetle; davaya konu kazada sinyalizasyon ışıklarının hangi sürücünün geçişine müsaade ettiği hususunun somut biçimde belirlenmesinin dosya muhteviyatından tespitinin mümkün olmadığı, dosya muhteviyatına istinaden her iki sürücünün de davranışlarının kazanın vuku bulmasında ciddi oranda etken olduğu ve %50’şer oranda müterafik kusurlu oldukları, netice ve kanaatine vardıkları belirtilmiştir.
Mahkememizce Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğüne yazı yazılarak davacının dava konusu trafik kazası nedeniyle herhangi bir ödeme yapıp yapmadığı hususunda araştırma yapılmıştır.
Aktüer Bilirkişi …’den rapor alınmış, bilirkişi 01/01/2022 tarihli raporunda özetle; bilirkişi olarak tüm hesaplamayı dosya içindeki belge, bilgilerden hareketle yaptığı, iş bu raporun tazminat talebinin hukuken oluşup oluşmadığına dair bir değerlendirme içermeyip yalnızca kaza sonucu yaralanıp tedavi gören … için yapılan kalıcı iş göremezlik(maluliyet), geçici iş göremezlik, geçici bakıcı gideri ve tedavi gideri alacağının tazminatlarının hesabına ilişkin olduğu,
Davacı için geçici maluliyet( iş göremezlik) tazminatı olarak 2.481,14TL
Davacı için kalıcı maluliyet( iş göremezlik) tazminatı olarak 69.132,99TL
Davacı için geçici bakıcı gideri olarak 2.947,38TL
Davacı için tedavi gideri olarak 2.000,00TL
Olmak üzere toplamda 76.561,51TL tazminat hesaplandığını, hesap tarihi olan 01.01.2022 tarihi itibari ile hesaplanan tazminat tutarları PMF1931 Mortalite Tablosu dikkate alınarak Yargıtay kararlarında belirlediği çerçeveye uygun olan yaklaşımla hazırlandığını belirtmiştir.
Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporları, adli tıp raporları, Konya Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesinin kaldırma kararı ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; … plaka sayılı araç ile … plakalı aracın 09.04.2013 tarihinde Konya İli … çevre yolu … Caddesi kavşağında çarpışması neticesi … plakalı araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığından bahisle mahkememizde tazminat davası açıldığı, davalı tarafların ise davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır. Söz konusu trafik kazasının meydana gelmesinde davalı … şirketlerinin sigortalısı … plaka sayılı araç ile … plakalı araçları eşit oranda kusurlu olduğunun alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiği, davacının dava konusu trafik kazasına bağlı olarak maluliyetine ilişkin rapor aldırıldığı, davacının maddi zararının aktüer bilirkişi marifetiyle hesaplamasının yapıldığı, kazaya karışan … plakalı sayılı aracın davalı … Türk Sigorta şirketine … poliçe numarası ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğu, … plakalı aracın ise kaza esnasında Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesinin bulunmadığı, bu suretle … Sigortanın açılan davada pasif husumetinin bulunmadığı, davacının maddi zararlarının tazmininde davalı … Türk sigorta şirketinin ZMMS poliçesi uyarınca sigortacı sıfatı ile müteselsilen sorumlu olduğu anlaşılmakla; davacının kaza esnasında araçtan fırlamış olduğu dikkate alındığında emniyet kemerinin takılı olmadığı kanaatine varılmakla %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılmış, davacı ile araç sürücüsünün amca çocuğu olduğu dikkate alındığında ise hatır taşıması indirimi yapılmasının koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmış, açıklanan nedenlerle davacının davasının davalı … Türk Sigorta yönünden kısmen kabulüne, … Sigorta yönünden ise pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” şeklinde davanın … Sigorta yönünden davasının kısmen kabulü ile; 09.04.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacıda meydana gelen yaralanmadan dolayı, 83.962,12 TL sürekli iş göremezlik zararı tazminatı, 2.481,14 TL geçici iş göremezlik zararı tazminatı, 2.947,38 TL bakıcı gideri zararı tazminatı, 2.000,00 TL tedavi gideri zararı tazminatı olmak üzere toplam 91.390,64 TL’den %20 müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle 73.112,51 TL maddi tazminatın davalı … şirketinin olay tarihi itibariyle geçerli olan kaza başına ölüm ve sakatlık teminat klozu limiti ile sınırlı olarak, dava tarihi olan 24.02.2015’ten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının … Sigortaya yönelik davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … Sigorta Şirketi vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sigortalı araç sürücüsüne kusur atfedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hatır taşıması ve müterafik kusur indiriminin yapılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere kusur ve sorumluluk oranlarının açıkça belirli olmasına rağmen mahkemece tam kusur üzerinden müvekkili şirketin sorumluluğunu aşacak şekilde hüküm tesis edildiğini, mahkemece yapılması gerekenin öncelikle kusur oranına göre taraflara düşen tazminatın hesaplanması, kusur oranlarına göre hesaplama yapıldıktan sonra hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi uygulanması gerektiğini, hükme esas alınan maluliyet raporunun hukuka aykırı olduğunu, rapora ilişkin itirazlarının hiçbir surette değerlendirilmediğini, KTK’da öngörüldüğü üzere TRH yaşam tablosu ve 1,8 teknik faiz kullanılarak hesaplama yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik, bakıcı gideri ve tedavi giderine ilişkin itirazlarının da bulunduğunu, müvekkili şirketin bu kalemlere ilişkin sorumluluğunun bulunmadığını, SGK tarafından bağlanmış veya bağlanacak aylığın peşin değerinin hesaplanan tazminattan da düşülmesi gerektiğini, davacı tarafça iki kez ıslah yapıldığını, ikinci ıslahın dikkate alınarak hüküm kurulduğunu, bu hususun hukuka aykırı olduğunu, ek ıslaha muvafakatlerinin olmadığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı vekilinin maddi tazminata ve bu kapsamdaki iddiaları ile ilgili KAMU DÜZENİ yönünden RESEN yapılan incelemede;
1086 sayılı HUMK’nın 381-389.maddelerinde ve (6100 sayılı HMK.nin 294. – 297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK.nin 297/2. maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Ayrıca ilamların infaz edilecek kısmı, hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. Gerek icra dairesi ve gerekse sınırlı yetkili İcra Mahkemesi ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. -1997/776 K.; 22.03.2006 gün ve 2006/12-92 E.-2006/85 K.; 25.06.2008 gün ve 2008/12-451 E.- 2008/453 K. sayılı ilamları)
6100 sayılı HMK’nın 24 üncü ve 26 ncı maddelerine göre, yargıç, tarafların talebi olmadan bir uyuşmazlığı kendiliğinden inceleyemez ve karara bağlayamaz. Kanunda açıkça belirtilmedikçe hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya icra takibini yapmaya zorlanamaz. Yargıç, bir davada tarafların talep sonuçları ile bağlıdır; talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Ancak, duruma göre talepten daha azına karar verilebilir. Yargıcın, tarafların talepleriyle bağlı olmadığına dair kanun hükmü veya kamu düzenini ilgilendiren bir durum varsa bu kural uygulanmaz. Örneğin, sosyal güvenlik hakkı, anayasa ile güvence altına alınmış vazgeçilemez temel sosyal haklardandır. Bu sebeple, hizmet tespiti davalarında davadan feragat geçersizdir. Yine bütün davalarda yargılama giderleri, harç ve vekâlet ücreti konusunda tarafların bir talebi olmasa dahi mahkeme, kamu düzenini ilgilendiren bu konularda re’sen hüküm kurmak zorundadır.
6100 sayılı HMK’nun 26/1 maddesinde “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. HMK’nun 176. maddesi (HUMK’nun 83. md.) ve devam maddelerinde ıslah müessesesi düzenlenmiş olup, bu yolla, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanı sağlanmıştır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Bu hale göre yargılaması devam eden bir dava içinde, ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Islahla, dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir.
İfade olunan yasal düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda; dava dilekçesinde açıkça talep edilmeyen faturasız tedavi ve bakıcı giderinin ıslah dilekçesiyle talep edilmesinin mümkün olmadığı, bu yöndeki kararın, dava dilekçesindeki talebin aşılması mahiyetinde ve ıslah müessesine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı olacağı, harcı yatırılmış bir dava bulunmadığı,usule uygun dava açılmadığından ve ıslah dilekçesiyle talep edilmesi mümkün olmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi,davalı lehine reddolan dava dilekçesinde açıkça talep edilmeyen faturasız tedavi ve bakıcı gideri yönünden vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken aksi yöne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı ve davalı vekilinin talebinin bu bağlamda yerinde olduğu anlaşılmıştır
(Nitekim 17 hd nin 2014/23214 esas 2017/4406 karar,2015/7913 esas 2018/3722
Davalı vekilinin kusur raporuna itirazları hakkında
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
Madde 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Düzenlemesi mevcuttur. Haksız fiil sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için gerekli olan ikinci koşul, zarara sebebiyet veren hukuka aykırı fiilin, fail tarafından kusurlu olarak yapılmış olmasıdır. Kusur, hukuk düzeninin kurallarının bilerek ve isteyerek yada ihmal sebebiyle ihlal edilmesi gerekecektir.Kusurun kanunlarımızda tanımı yapılmamıştır. Uygulama ve öğretide kabul görmüş tanıma göre; kusur, hukuk düzenince kınanabilen davranıştır. Kınamanın nedeni, başka türlü davranma olanağı varken ve zorunlu iken, bu şekilde davranılmayarak, bu tarzdan sapılmış olmasıdır. Kısacası; kusur, genel tanımıyla, hukuk düzeni tarafından bir davranış tarzının kınanması olup; bu kınama, o davranışın belirli koşullar altında bireylerden beklenen ortalama hareket tarzından sapmış olmasından kaynaklanır.
Ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususlarının doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmekte olduğu, bunun yanında, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararının, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıdığı, (YHGK’nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 esas, 1985/21 karar sayılı ilamı) ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturacağı, bunun nedeninin, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasından kaynaklandığı, (Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, S. 844; YHGK’nın 28.03.2012 gün ve 19-24 esas, 243 karar sayılı ilamı) böylece, kural olarak hukuk hakiminin ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmadığı, ancak ceza yargılamasındaki mahkumiyet kararı, kusurun takdiri ve zarar tutarının saptanması konusunda hukuk hakimini bağlamaz ise de; mahkumiyet kararı, eylemin haksızlığını ve sanık tarafından işlendiği hususları hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir.
Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin .. Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde; katılanları …, … , …, müştekisi … , sanıkları … , … olduğu, kovuşturma konusunun ise 09/04/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasına ilişkin olarak taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçunu oluşturduğu, Trafik Polis Memuru tarafından düzenlenen kusur raporunda, sanıklar … ve …i’nin müşterek kusurlu olduğunun tespit edildiği, yapılan yargılama sonucunda sanık … hakkında HAGB, sanık … hakkında ise adli para cezasına hükmolunduğu, kararın Yargıtay … cd nin … karar sayılı ilamı ile düzelterek onandığı ve trafik kazasında sanıklar … ve …nin kusurlarının olduğu şeklinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Ne varki … Trafik İhtisas Dairesi’nin 17/07/2017 ve 11/10/2019 tarihli kusur raporlarında ise ihtimalli kusur dağılımı yapılmış ; I.Halde; Olay sürücü …’ın iddia ettiği şekilde meydana gelmiş ise; sürücü …’ın kusursuz olduğu, sürücü …’nin % 100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, II.Halde; olay sürücü …’nin iddia ettiği şekilde meydana gelmiş ise; sürücü …’nin kusursuz olduğu, sürücü …’ın % 100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Bu halde hukuk dosyası içinde bulunan … atk trafik ihtisas dairesi raporunda ihtimalli olarak kusur dağılımı yapılmış, ,ceza mahkemesinde ise her iki tarafın kusurlu olduğu tespiti yapılmış ve karar yargıtayca onanarak kesinleşmiştir
Trafik kazalarında sürücülerin kusur durumlarının tesbiti hususu hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konulardan değildir. Raporların yeterli görülmemesi veya raporlar arasında çelişki olması halinde, oluşa uygun, çelişkileri gideren yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir.
Mahkemece raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi cihetine gidilmemiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece, ilgili ceza mahkemesi ile birlikte öncelikle mahallinde keşif yapılarak ve varsa tarafların bildirmiş oldukları tanıklar keşif mahallinde dinlenerek durumun tespiti ve akabinde dosyanın … Teknik Üniversitesinden seçilecek 3 kişilik kusur konusunda uzman bilirkişi kurulundan,YARGITAYCA ONANARAK KESİNLEŞMİŞ CEZA MAHKEMESİ KARARI İÇERİĞİ tüm dosya kapsamına göre, kazanın oluş şekli, çarpma noktaları, olayın görgü tanıklarının anlatımları da gözönünde bulundurularak sürücülerin olaydaki kusur durumlarının tespiti hususunda, önceki bilirkişi raporlarının da irdelendiği ayrıntılı, gerekçeye ve denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru olmadığından bahisle kaldırma yapılmıştır.
KALDIRMA KARARI SONRASI
Mahkemce mahallinde 02/04/2021 tarihinde keşif yapılmış; Adli Trafik Bilirkişisi … hazırlamış olduğu 08/04/2021 tarihli raporda özetle; Dosyadaki bilgilere göre kazanın; meskun mahal sınırları içinde, 245 metre genişliğindeki platformun refüjle bölünmüş tek yönlü, eğimsiz, düz, zemini kuru, asfalt kaplamalı … Çevre Yolunun şehir merkezi istikametine gidiş bölümü ile yine bölünmüş yol olan … Caddesinin … istikametine gidiş yönünün birleştiği trafik ışıkları ile idare edilen dört yönlü kavşakta, gündüz saatlerinde meydana geldiği, havanın açık ve azami hız limitinin … Çevre Yolu Caddesinde 70 km/s ve … Caddesinde 50 km/s olduğu, keşif esnasında yapılan gözlemde kavşağın trafik işaretleri ile idare edilen dört yönlü dönel kavşak haline ve … Çevre Yolu Caddesinin alt geçit ile devam ettiği kavşak olarak değiştirilmiş olduğu, kaza esnasındaki kavşak ışık çalışma sistemi dosya içerisinde mevcut olan ve … Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Başkanlığından alınan kavşak ışık çalışma sistemine güre ekte sunmuş olduğum krokide numaralandırıldığı, ışık çalışma periyotları dosya içerisindeki …Asliye Ceza Mahkemesi’ne sunulan Bilirkişi Raporu ekinde mevcut olduğu, … plakalı otomobilin kırmızı ışıkta bekledikten sonra yeşil ışık yanması ile hareket ederek çarpma noktasına ulaşma süresi mevcut kavşak sistemine göre (hız sınırlarına uymak kaydı ile — kavşağın fiziki yapısı hız ihlaline müsait değil) ortalama 14 saniye olduğu belirtilmiştir.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılarak trafik kürsüsünden seçilecek 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor düzenlenmesi istenilmiş; bilirkişiler Makine Mühendisi Öğr. Gör. Yük. Müh. …, Makine Mühendisi Prof. Dr. …, Makine Mühendisi Prof. Dr. … 07/06/2021 tarihli raporunda özetle; davaya konu kazada sinyalizasyon ışıklarının hangi sürücünün geçişine müsaade ettiği hususunun somut biçimde belirlenmesinin dosya muhteviyatından tespitinin mümkün olmadığı, dosya muhteviyatına istinaden her iki sürücünün de davranışlarının kazanın vuku bulmasında ciddi oranda etken olduğu ve %50’şer oranda müterafik kusurlu oldukları, netice ve kanaatine vardıkları belirtilmekle çelişki giderilmiş olup itiraz yersizdir
Davalı … şirketinin tazminattan müteselsilen sorumlu tutulmalarının Doğru olmadığı, kusurları oranında sorumlu oldukları, istinafı yönünden;
Davalı … şirketinin kazaya karışan … plakalı aracın ZMMS poliçesinin düzenleyen sigorta olduğu, Davacının … Plakalı araç araçta yolcu konumunda olduğu araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, anlaşılmaktadır
Mahkemece meydana gelen trafik kazasında davacının yolcu olarak içinde bulunduğu araç sürücüsünün %25 oranında, davalı … şirketine sigortalı karşı aracın ise %75 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiş mahkemece davalı … şirketinin tazminattan müteselsilen sorumlu olduğundan bahisle hüküm kurulmuştur.
Müteselsil sorumluluk, Kanundan doğan müteselsil borçluluğun bir türü olup aynı zararın oluşumunda rolü olan birden fazla kimsenin tazminatın tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu ve zarar görenin dilediği sorumludan tazminatın tamamını veya bir kısmını talep edebileceği sorumluluk türüdür.
Zarar gören, zararın tamamını veya bir kısmını dilediği sorumlu veya sorumlulardan talep edebilir.
Bu husus HGK’nın 24.6.1983 tarih 1981/9-533 Esas 1983/724 Karar sayılı kararı ile “Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK.’nun 61.maddesi ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen maddesi uyarınca ve aynı Yasanın 163.maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
Ancak, aynı Yasanın 141.maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır. Zarara uğrayan (alacaklı), bu hakkını kullanmadıkça, yani müteselsilen tahsil isteğinde bulunmadıkça, mahkeme re’sen onun yararına teselsül kuralını uygulayamaz. Çünkü Hakim istek ile bağlı olup, istek dışı karar veremez. HMK 26.maddesi buna engeldir” şeklinde kabul edilmiştir.
Birden fazla kimseyi müteselsil sorumlu tutmak isteyen zarar gören, bu kimselere karşı dava açarken bu niyetini göstermesi, dava dilekçesinden müteselsil sorumlu tutmak istediği kişiyi göstermesi gerekir. Hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olup teselsülden yararlanma hakkı zarar görene ait olduğundan zarar gören bu hakkı kullanmadıkça mahkeme onun yararına teselsül kuralını kendiliğinden uygulayamaz
Müteselsil sorumluluk, (zincirleme sorumluluk, birlikte sorumluluk) sorumluluk hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk, aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin, niteliği itibariyle bölünmeye elverişli başka bir deyişle çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan biri ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir birlikte sorumluluk türüdür. Sorumlulukta müteselsillik ilkesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir. Müteselsil sorumluluk gerek zarardan sorumlu olanların zarar görene karşı sorumluluğunda gerekse zarardan sorumluların birbirlerine rücu ilişkisinde bazı ilkeler getirmiştir. İşte bu ilkeleri bir bütün olarak müteselsil sorumluluk ilkesi olarak kavramlaştırılmıştır.
Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olmalarından doğan zarar aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep” kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanundan doğabilir.
Müteselsil sorumluluk zarar görene karşı zarardan sorumlu olanların sorumluluğunun kapsamı ve niteliği yönünden kendine has ilkeler getirmiştir. Normal şartlarda bir zarar birden fazla kişinin fiili ve sorumluluğu ile doğuyorsa o kişilerin sorumluluğu kendi fiillerine yada kusurlarına isabet eden zarar miktarından sorumlu olmalarıdır. Ancak haksız fiilden zarar görenin zararını en kısa, en kolay yoldan tazminini sağlamak amacı ile müteselsillik ile kendine has sorumluluk ilkeleri benimsenmiştir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır.
Müteselsil sorumluluk, kanundan doğan bir sorumluluk türü olup müteselsil sorumluların birinden talepte bulunan hak sahibinin, tüm ilgililer bakımından müteselsil sorumluluğa dayandığını ifade etmesine de gerek yoktur. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, araçta yolcu olarak bulunan davacının kazanın oluşumunda kusurunun bulunmamasına göre, zararın tamamını, isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2016/7214 E, 2019/2775K-2016/7805 E,2019/3209 K )
Bu bilgiler ışığında somut olayı incelediğimizde;Davacı taraf, dava dilekçesi ve verdiği Islah dilekçelerinde açıkça davalıların kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemediğine göre, davacının yolcu olarak bulunduğu ve karşı araç sürücüsünün de kusurunun bulunması halinde,bu durum davalıların müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.Bu durumda mahkemece; davaya konu kazada davacının kusurlu olmadığı ve zarar gören kusursuz 3. kişi konumunda olduğu, talebinde kusur oranından da söz etmediğine ve açıkça teselsül hükümlerine dayanıp müteselsilen tahsilini istediğine göre zararın tümünü davalılardan talep etmesi TBK.’da öngörülen teselsül kurallarına açık bir şekilde dayandığının kanıtı olduğu (HGK 24.06.1983 gün 1981/533E.-1983/724K) hususları gözetilmek suretiyle, davacı için tazminatın belirlenmesinde herhangi bir kusur indirimi yapılmaması ve tüm tazminattan kusurları gözetilmeden davalıların müteselsilen sorumlu tutulması yukarıda belirtilen müteselsil sorumluluk ilkesine uygun olduğundan davalı … vekillerinin buna yönelik istinafının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Davalı vekilinin hatır indirimi yapılmamasının yersiz olduğu ve müterafik kusur indirimi istinafı
2918 sayılı KTK’nın 87/1. maddesinde; “Yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk, genel hükümlere tabidir” düzenlemesine yer verilmiş; aracın hatır için verildiği ya da hatır için taşıma yapılan durumda oluşacak zararlarla ilgili değerlendirmenin genel hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarında, hatır taşımasının söz konusu olduğu durumlarda BK. 43-44. maddeleri uyarınca tazminattan belli bir ölçüde hakkaniyet indirimi yapılması öngörülmektedir.Hatır taşıması indirimi, bizzat hatır için taşınan kişinin ölmesi veya yaralanmasına ilişkin zararlar hakkında uygulanır. Kanun koyucu, indirim imkânını hatır için taşıyan işleten ve sürücüye bahşetmiştir. İşleten yönünden hatır taşıması indirim imkanından doğal olarak onun halefi konumundaki diğer müteselsil sorumlu Sigorta Şirketi de yararlanacaktır.
Hatır taşıması bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır.
Somut olayda, yolcu ile dava dışı sürücü amca çocuğudur.şletenin bu taşımada bir menfaati olmamıştır. Bu durumda davacı ile dava dışı sürücü arasındaki akrabalık ilişkisi işleteni nedeniyle hatır taşıması indirimi yapılmayarak tazminatın belirlenmesi usul ve yasaya uygun olup itiraz yersizdir
Keza davacının kaza esnasında araçtan fırlamış olduğu dikkate alındığında emniyet kemerinin takılı olmadığı kanaatine varılmakla %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılması doğru olup itiraz yersizdir.ancak yapılan %20 indirimin herbir alacak miktarı üzerinden ayrı ayrı yapılması gerekirken toplam hükmedilen miktar üzerinden toplu indirim yapılması yanlış olup itiraz bu yönden yerindedir.
Maluliyete itiraz
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Bu halde Söz konusu belirlemenin Adli Tıp/Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlar tarafından (çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak) uzmanlık alanlarına göre, HMK’nun 275 inci maddesi gereğince oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan çalışma gücü ve maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
O halde mahkemece, yukarıda verilen hukuksal bilgiler dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu …İhtisas Kurulu’ndan veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarından davacının maluliyeti olup olmadığı, yaralanmasının niteliği, iş güçten kalma süresinin tespiti bakımından Aym’ ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından Her ne kadar somut olayda kaza tarihi 01/09/2013 tarihinden sonra ise ve Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre hüküm kurulmalıdır.rapor bu duruma uygundur.itiraz yersizdir.
Öte yandan kaza ve poliçe başlangıç tarihinin 1/6/2015 tarihi olmasına göre yeni genel şartlanın da uygulanma imkanı yoktur.
Davalı vekilinin geçici iş göremezliğe ilişkin taleplerin sigorta teminatı dışı olduğuna yönelik istinafı açısından;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve … Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Davalı taraf 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.”hükmü gereği söz konusu zarardan sorumlu olmadığını iddia etmekteyse de bu düzenlemenin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girdiği, somut olaydaki kazanın ise 09/04/2013 tarihinde gerçekleştiği ve poliçe düzenlenme tarihine göre yeni genel şartların yürürlük tarihinden önce meydana geldiği, Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sorumlulukları devam etmektedir.
Trafik kazası neticesi yaralanan ve geçici yada sürekli iş göremez hale gelen kişinin giderleri sadece bir sağlık kuruluşunda yapılan tedavi harcamalarından ibaret değildir. Trafik kazası sonucu beden bütünlüğü zarara uğrayan kişi tedavi gördüğü süre ile iyileşeceği süre içinde işlerini göremeyeceği ve bu süre içinde normal hayatını sürdüremeyeceğinden bu dönem içinde tam iş göremez olarak kabul edilip buna göre tazminat hesabı yapılacaktır. Geçici işgöremezlik nedeniyle hükmedilecek tazminatın kusurlu sürücü ve işletenin yanında ZMSS poliçesini düzenleyen şirketin de sorumluluğu kapsamı içerisinde bulunduğu ve bu itibarla davalı … şirketinin buna yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğüne yazı yazılarak davacının dava konusu trafik kazası nedeniyle herhangi bir ödeme yapıp yapmadığı hususunda araştırma yapılarak karar verilmekle buna yönelen itiraz yersizdir.
Davalı vekilinin Alacak talebinin ikinci kez arttırılıp arttırılamayacağına yönelik istinaf incelemesinde;
HMK 107.maddede belirsiz alacak davası düzenlenmiş olup, 107/2.fıkrada “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” esası kabul edilmiştir. Buna göre davacı taraf talep artırım dilekçesi ile talebini artırabilecektir. Talep artırım, niteliği itibari ile davalı taraf aleyhine esaslı bir değişiklik olup, davalı tarafın, duruşmada bulunmadığı durumlarda tebligat yolu ile bu istemden haberdar edilmesi zorunludur.
Belirsiz alacak davası olarak açılan davalarda davacı talep sonucunun belirlenmesi talep sonucunun artırılması şeklinde olmaktadır. Belirsiz alacak davasında talebin belirlenmesinde karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurulmasına gerek bulunmaz. Ancak davacı tarafından talep sonucu belirlendikten sonra alacağının daha fazla olması halinde davacının talep sonucunu artırmak için ıslah yoluna başvurması yani ıslah suretiyle talep sonucunu artırması mümkün olacaktır.
6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Bu açıklamalara göre davanın belirsiz alacak davası olarak açılması halinde davacının öncelikle talep sonucunu belirlemesi, talebin belirlenmesinden sonra alacağın belirlenen miktardan daha fazla olduğunun anlaşılması halinde davacının ıslah yolu ile dava değerini arttırması gerekecektir. Yargıtay uygulamalarına göre trafik kazalarında yaralanmadan kaynaklanan tazminat davalarının belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir. (Yargıtay 17 HD 2015/14980 E 2018/8201 K )
Davacının somut olayda HMK 107 maddesi kapsamında bir davasının olduğunu açıkça anlaşılmaktadır.
Gerek HUMK. 83 ve devamı maddesi gerekse 6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. HUMK’nın 83. (6100 sayılı HMK m. 176), maddesinde ise ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir. Islahın amacı, yargılama süresinde, şekli ve süreye aykırılık sebebi ile ortaya çıkacak maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmaktır. Bununla birlikte talep miktarı ıslah ile arttırılabilecektir. Ancak taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Somut olayda davacı açmış olduğu belirsiz alacak talep etmiş, birinci artırım dilekçesiyle talebini yükseltmiş, kararı istinaf etmiş, akabinde kaldırma kararı sonrası belirlenen miktara göre davasını ıslah etmiştir. Mahkemece yargılama sonucu davanın belirsiz alacak olduğu kabul edilerek kaldırma kararı sonrası sunulan ıslah dilekçesi de gözetilerek maddi tazminata hükmedilmesi doğrudur.
Nitekim Yargıtay 17 HD’nin 2016/19233 Esas 2019/9532 Karar, 2016/15922 Esas 2019/8879 Karar sayılı ilamı.
Hükme esas alınan Aktuerya raporuna yönelik resen yapılan incelemede :
Davacı taraf, trafik kazası sonucu malul olduğunu açıklayıp tazminat talep etmiş buna göre de hükme esas alınarak karar verilen bilirkişi tarafından trh 2010 tablosu ve % 10 şeklinde düzenlenen rapor mahkemece hükme esas alınmıştır.
Ancak karara esas alınan hesaplama, Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 esas,1990/199 sayılı kararı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına uygun değildir. Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamı hakim tarafından belirleneceğinden, tazminat hesabında Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacıların ve desteğin muhtemel yaşam süresi belirlenmelidir.
O halde davalı … şirketinin ve bu kapsamda diğer davalıların sorumluluğunun Poliçe düzenleme ve başlangıç tarihinin 01/06/2015 tarihinden önce olması nedeniyle Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak ve % 10 artırım % 10 eksiltim şeklinde eski genel şartlardaki uygulamaya göre rapor alınmalıdır.
Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/16921 Esas, 2018/11076 Karar sayılı ilamı)
Bu halde ilk derece mahkemesince yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda düzenlenen 01/01/2022 tarihli rapora göre karar vermek gerekirken trh 2010 a göre düzenlenen 22/03/2022 tarihli rapora göre karar vermesi doğru olmayıp itiraz yerindedir.
(Nitekim Yargıtay … Hukuk Dairesi … E … K )istinaf itirazları yerindedir.
Bu durumda
Davacı için geçici maluliyet( iş göremezlik) tazminatı olarak 2.481,14TL
Davacı için kalıcı maluliyet( iş göremezlik) tazminatı olarak 69.132,99TL tazminat hesaplandığını anlaşılmakla bu miktarlar üzerinden %20 müterafik kusur indirimi yapılarak karar verilmelidir
HMK’nin 355. maddesinde, “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” 353. maddesinde, “ (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; … b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1)…, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, … duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemelerini içermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıda belirtilenler dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek davalı … vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunde kabulüne TBK’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti taktir edilemeyeceğinin gözetilerek incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda kabulü ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASI VE DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle;
1-Davacının bakıcı gideri ve faturasız tedavi gideri yönünden usulüne göre açılmış ve harcı yatırılmış davası bulunmadığından bu taleplerle ilgili KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davanın … Sigorta yönünden davasının KISMEN KABULÜ ile; 09.04.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacıda meydana gelen yaralanmadan dolayı, 69.132,99 TL sürekli iş göremezlik zararı tazminatına %20 müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle hesaplanan 55.306,39 TL sürekli işgörmezlik tazminatı ile, 2.481,14 TL geçici iş göremezlik tazminatına %20 müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle hesaplanan 1.984,91 TL olmak üzere toplam 57.291,30 TL maddi tazminatın davalı … şirketinin olay tarihi itibariyle geçerli olan kaza başına ölüm ve sakatlık teminat klozu limiti ile sınırlı olarak, dava tarihi olan 24.02.2015’ten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
3-Davacının … Sigortaya yönelik davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
3-Alınması gereken 3.913,56 TL harçtan peşin alınan 289,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.624,36TL harcın davalı … AŞ.den tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan peşin harç ve ıslah harcı dahil 316,90 TL. yargılama giderinin davalı …Ş.’den alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 3.300 TL bilirkişi ücreti gideri, 834,59 TL talimat, posta ve tebligat giderleri, 935 TL Adli Tıp fatura ücreti giderleri olmak üzere toplam 5.069,59 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 3.969,48 TL’nin davalı …Ş.’den alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı … AŞ.den alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … AŞ kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca red edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalıya ödenmesine,
8-Davalı … AŞ kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalıya ödenmesine,
9-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın, 6100 s. HMK.nun 333. maddesine göre karar kesinleştiğinde ve re’sen davacıya iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
10-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı … AŞ.ne iadesine,
11-Davalı … AŞ tarafından yapılan 220,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya ödenmesine,
12-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
13-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 02/11/2022

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.