Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2017 E. 2022/2080 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 13/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 17/03/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVALILAR :

VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 13/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 14/10/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; 21.10.2018 tarihinde … ili, … ilçesi, … mah., … caddesi üzerinde Çarşamba sokağın kesiştiği kavşakta müvekkili … sevk ve idaresindeki bisiklet ile sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın karıştığı trafik kazası meydana geldiğini, … plakalı araç davalılardan …. adına kayıtlı olduğunu, kaza tarihinde davalı ….’nin … nolu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, kaza nedeniyle müvekkilinin sol 5. ve 6. kaburgalarında kırık, sol el 1. parmakta distal falans kırığı meydana geldiğini, müvekkilinin basit tıbbi müdahale ile giderilemez şekilde yaralandığını, 3 gün hastanede yatarak tedavi gördüğünü, müvekkilinin kaza nedeniyle ilerleyen süreçte başka sağlık sorunları da yaşadığını ve sorunlarının devam ettiğini, davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını fakat yasal sürede ödeme yapılmadığını, kaza nedeniyle davalı …’nin kusur olduğunu, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, kazanın oluş sebebinin davalının şehir içi hız limitlerinin çok üstünde aşırı hızlı araç kullanması olduğunu, kaza nedeniyle müvekkilinin 5. ve 6. kaburgalarında kırık, sol el 1. parmakta distal falans kırığı meydana geldiğini, 3 gün hastanede yatarak tedavi gördüğünü, kaşında ve alnının sol tarafında oluşan kesik dikiş atıldığı izlerinin kaldığını, sol el baş parmağının alçıya alınması nedeniyle 50 gün boyunca sol elini hiç kullanamadığını, alçı söküldükten sonra da 15 gün zorlamaması gerektiğini, kazaya bağlı olarak müvekkilinde unutkanlık, işitme kaybı ve duyduklarını algılama yeteneğinde zayıflama olduğunu, omuzdaki kırıklardan sonra devam eden süreçte sağ omuzda kas yırtılması da meydana geldiğini, müvekkilinin kamu hastaneleri dışında rotator kuf sendromu tanısı ile … Merkezinde 10.05.2019 tarihi itibariyle 30 gün Fizik Tedavisi aldığını, Fizik Tedavisi için her gün tramvayla 1 saat gidiş, 1 saat geliş olmak üzere iki saat yolda geçtiğini, tedavi süreci ile birlikte günün yarısını bu işe ayırmak zorunda kaldığını, müvekkilinin uğradığı bedensel zararların etkisi değişkenlik göstererek halen devam ettiğini, müvekkilinin 45 gün mesleğini ifa edemediğini, müvekkilinde güç kaybı oluştuğunu, tüm davalıların maddi tazminattan dolayı müvekkiline karşı müşterek ve müteselsil olarak sorumlu olduğunu, müvekkilinin kaza nedeniyle ağır bir acı ve üzüntü duyduğunu, haksız fiilden doğan bedeni ve ruhi ızdıraplar için bir miktar tazminata hükmedilmesi bu ızdırapların hafiflemesine yardım edebileceğini, bu nedenlerle; davanın kabulünü, 3.500,00 TL maddi tazminatın (Sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) 20.12.2018’den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsil olarak tahsilinin hüküm altına alınmasını, 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 21.10.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …. ve davalı …’den müşterek ve müteselsilen tahsili ile müvekkile ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin sorumlulukları oranında davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 17/11/2021 tarihli dilekçesi ile açmış olduğu davasını ıslah etmiştir.
Davacı vekili 07/02/2022 tarihli dilekçesi ile bedel arttırımında bulunmuştur.
Davalı … vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin normal hızıyla seyir halindeyken davacı bisiklet sürücüsü …’ün aniden karşısına geçmek amacıyla sol şeride geçmesi sonucu trafik kazasının meydana geldiğini, davacının kaza nedeniyle tam kusurlu olduğunu, Konya … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas, … Karar numaralı dosyasında da alınan kusur bilirkişi raporunda davacının asli kusurlu olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, mahkememizin davacı maddi tazminata hükmetmesi halinde zararın ZMMS kapmasında davalı sigorta şirketi tarafından karşılacağını müvekkili lehine davanın reddini talep ettiklerini, kazada müvekkilinin kusurunun bulunmadığından müvekkili açısından manevi tazminat şartının oluşmadığını, davacının istediği manevi tazminat miktarının çok fahiş olduğunu, müvekkilinin kaza sırasında ve sonrasında insani bütün vazifelerini yerine getirdiğini, bu nedenlerle; 21/10/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacı tarafın tam kusurunun tespitini ve akabinde davanın müvekkili açısından reddini, mahkememiz aksi kanaatte olması dolayısıyla hükmedilecek tazminat miktarlarının somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak uygun miktarlara hükmedilmesini, ücreti vekaletin ve dava giderlerinin karşı taraftan tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; 24.10.2018 günü saat 16.20 sıralarında, sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile sürücü … sevk ve idaresindeki bisiklet arasında işbu davaya konu yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, Müvekkili şirket tarafından davacıya 02/08/2019 tarihinde 4.095,09 TL ödeme yapıldığını, davacının davalı sigorta şirketinden istemiş olduğu belirsiz alacak mahiyetindeki 3.500,00 TL maddi tazminatın 20.12.2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tahsili talebi mesnetsiz olduğunu, konusuz kalan davanın reddinin gerektiğini, … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından sigortalı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun davacı taraf lehine 355.904,91‬ TL ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olacağını, davacının kazanın meydana gelişine asli ve tam kusuru ile sebebiyet verdiğini, davacının maluliyetinin geçici nitelikte olup olmadığını, kaza ile netice arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığını ve maluliyetin sürekli olup olmadığını belirlenmesi gerektiğini, davacının kaza sırasında kask ve koruyucu kıyafetleri giymediği için müterafik kusurlu olduğunu, temerrüt tarihinin davanın ikame edildiği tarih olarak kabul edilmesini, davacının SGK tarafından rücuya tabi bir ödeme yapılıp yapılmadığı veya gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı, bakıcı gideri, tedavi harcamalarının teminat kapsamı dışında olduğunu, bu nedenlerle; davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının kazaya sebebiyet verdiği ve sola dönüş kuralına uymaması nedeniyle tam kusurlu olduğunu, davacının sola dönüş kuralına riayet etseydi iş bu trafik kazası meydana gelmeyeceğini, Konya … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas, … Karar numaralı dosyasında alınan kusur bilirkişi raporunda davacının asli kusurlu olduğunun belirtildiğini, davalı …’nin kusuru bulunmadığından araç maliki sıfatıyla bulunan müvekkili şirket açısından davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafından maddi tazminata hükmedilmesi halinde davalı şirket tarafından karşılanacağından müvekkili şirket açısından davanın reddini talep ettiklerini, müvekkilinin kusuru bulunmadığından manevi tazminat şartı oluşmadığını, bu nedenlerle; 21/10/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacı tarafın tam kusurunun tespitini ve akabinde davanın müvekkili açısından reddini, mahkememiz aksi kanaatte olması dolayısıyla hükmedilecek tazminat miktarlarının somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak hakkaniyete uygun miktarlara hükmedilmesini, ücreti vekaletin ve dava giderlerinin karşı taraftan tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya muhtevası birlikte değerlendirildiğinde; yargılamaya esas alınan kusur, maluliyet ve aktüerya raporları ile birlikte davacı vekilinin 07/02/2022 tarihli ıslah dilekçesi de nazara alınarak; davacının; maddi tazminat davasının kabulü ile; geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 2.040,72 TL, sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 20.820,10 TL zarar tespit edilmiş ise de, bu kalemde taleple bağlı kalınarak 16.340,35 TL, bakıcı giderlerinden kaynaklanan maddi zarar için 811,80 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zararı için 800,00 TL, olmak üzere Toplam 19.992,87 TL tazminatın sürücü davalı yönünden 20/12/2018 temerrüt tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi; işleten … ve sigorta şirketi yönünden (sigorta şirketi yönünden ayrıca poliçe limitleri aşılmamak üzere) 20/12/2018 temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kazaya karışan sigortalı araç her ne kadar hususi kullanıma mahsus olarak ruhsatlandırılmış ise de; davalı firmaya ait olduğundan ve ticari firmaların her eylemleri ticari vasıfta değerlendirilmesi gerektiğinden kabul edilen tazminat miktarlarına avans faizi uygulanmasına karar verilmiştir.
Manevi tazminat, zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli ve tarafların kusur durumu da gözönünda tutularak, 6098 sayılı B.K’nun 56.maddesindeki özel haller dikkate alınarak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedileceği öngörülmüştür. Belirtilen hususlar dikkate alındığında davacının kaza tarihi itibariyle yaşı, ekonomik ve sosyal durumu, kusur durumu, maluliyet durumu kaza sonrası çekilen ızdırap ve tedavi süreci dikkate alınarak takdiren 4.000,00 TL manevi tazminatın uygun olduğundan kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
DAVANIN KISMEN KABULÜ ile;
Davacının maddi tazminat davasının kabulü ile; geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 2.040,72 TL, sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için taleple bağlı kalınarak 16.340,35 TL, bakıcı giderlerinden kaynaklanan maddi zarar için 811,80 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zararı için 800,00 TL, olmak üzere Toplam 19.992,87 TL tazminatın sürücü davalı yönünden 20/12/2018 temerrüt tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi; işleten … ve sigorta şirketi yönünden (sigorta şirketi yönünden ayrıca poliçe limitleri aşılmamak üzere) 20/12/2018 temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 4.000,00 TL manevi tazminatın işleten … ve sürücüden davalıdan 21/10/2018 olay tarihinden işletilecek yasal faiz ile birlikte müştereken ve mütreselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından yapılan ödeme ile davacının zararı karşılanmış olduğundan davanın kabulüne ilişkin karar verilmesinin yerinde olmadığını, davacının maluliyetinin hatalı ölçüt kullanılarak tespit edildiğini, Yargıtay’ın son kararlarına göre maluliyetin tespitinde kaza tarihindeki yönetmelik hükümlerinin esas alınması gerektiğinden hesaplamanın Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Yönetmeliği’ne göre yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik zararı, bakıcı gideri ve tedavi giderlerinin poliçe teminatı kapsamında olmadığı halde bu hususta aleyhe hüküm kurulmasının yerinde olmadığını, davacıların uğramış olduğu geçici iş göremezlik, bakıcı gideri ve tedavi gideri zararlarından SGK’nın sorumlu olduğunu, bakıcı giderinin brüt asgari ücretten hesaplanmasının hatalı olduğunu, tedavi giderleri adı altında hükmedilen tazminatın herhangi bir dayanağı olmayıp taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, Yerel Mahkemece avans faize hükmedilmiş ise de kazaya karışan aracın niteliği hususi olduğundan hükmün hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine ve yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında kusur oranının davacı için %60 davalılar için ise %40 olarak belirtildiğini, yapılan bu kusur değerlendirmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin ilgili kazada kusuru bulunmadığını, aynı olaya ilişkin ceza dosyasında bulunan bilirkişi raporundan da asli kusurun davacıya verildiğinin açıkça görüldüğünü, davacı tarafın dava dilekçesinde alacak kalemlerini ayırmadan tazminat talebinde bulunduğunu, müvekkilinin kazada kusuru olmamasına rağmen hatalı kusur değerlendirmesi nedeniyle müvekkiline tazminat yüklenmesinin hukuka ve hakkaniyete açıkça aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin kaza sırasında ve sonrasında insani bütün vazifelerini yerine getirdiğini, davacının yanında bulunduğunu ve kendisini hastanede ziyaret ettiğini, defalarca uzlaşma teklif etmesine rağmen davacının istediği yüksek miktarlı bedeller yüzünden uzlaşma sağlanamadığını, müvekkilinin meydana gelen trafik kazası neticesinde kullandığı araçta yaklaşık 8.000,00 TL hasarın meydana geldiğini ancak müvekkilinin bu zararını davacıdan bu aşamaya kadar talep etmediğini, müvekkilinin tüm bu iyi niyeti karşısında davacının işbu davada kendisine husumet yöneltmesi karşısında adete psikolojik olarak çöktüğünü, tüm bu nedenlerle istinaf taleplerinin kabulü ile Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına ve esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkiline atfedilen kusur oranlarını kabul etmediklerini, müvekkilinin asli kusurlu olmadığını, asli kusurlu olan tarafın davalı sürücü … olduğunu, ayrıca müvekkili lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının çok az olduğunu, müvekkilinin %7,2 oranında maluliyeti bulunduğunu, hem yaşadığı kaza sonucu çektiği elem ve ızdıraplar hem de maluliyeti nedeniyle dava dilekçesinde talep edilen manevi tazminattan çok daha fazlasını hak ettiğini, buna rağmen Yerel Mahkemece cüz’i bir rakama hükmedildiğini, verilen kararın içtihatlara, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına ve esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, tedavi giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede :
6100 sayılı HMK’nun 26/1 maddesinde “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. HMK’nun 176. maddesi (HUMK’nun 83. md.) ve devam maddelerinde ıslah müessesesi düzenlenmiş olup, bu yolla, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanı sağlanmıştır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Bu hale göre yargılaması devam eden bir dava içinde, ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Islahla, dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir.
İfade olunan yasal düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda; dava dilekçesinde talep edilmeyen bakıcı giderinin, ıslah dilekçesiyle talep edilmesinin mümkün olmadığı, bu yöndeki kararın, dava dilekçesindeki talebin aşılması mahiyetinde ve ıslah müessesine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı olacağı, bakıcı giderine ilişkin açılmış ve harcı yatırılmış bir dava bulunmadığı halde yazılı şekilde talepten fazlasına olacak şekilde ayrıca bakıcı giderine hükmedilmesi kamu düzenine aykırı nitelikte olup bu husus resen gözetilmiştir.
2-Davalı vekilinin geçici iş göremezliğin, tedavi giderlerinin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde:
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar;
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder. (Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan13/06/2018 tanzim tarihli Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN 09/10/2020 TARİHLİ RESMİ GAZETDE YAYINLANA 17/07/2020 TARİHLİ VE 2019/40 E 2019/40 K SAYILI KARARINA GÖRE 6704 SAYILI KANUNU 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA” İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR.
Bu halde davalı vekilinin geçici işgörmezlik , tedavi giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
3 -Tedavi giderine ilişkin itirazın incelenmesinde:
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı Yasa ile değiştirilen 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi kapsamında tüm tedavi giderlerinden değil ancak söz konusu madde kapsamında kalan belgeli tedavi giderlerinden sorumludur. Kanunun 98. maddesi kapsamında olmayan tedavi giderleri yönünden ise işleten ve işleten hukuki sorumluluğunu yüklenen sigortacının sorumluluğu devam etmektedir.
TBK 50 maddesi gereğince zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Sağlık kuruluşunda yapılan sağlık hizmeti harcamaları rahatlıkla fatura ve benzeri belgeler ile ispatlanabilir. Ancak bazı giderler var ki her zaman belge temin edilmesi mümkün değildir. Bu gibi durumlardaTBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 11 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlanması yeterli olup ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulunup getirilmesi şart değildir. Hiç bir belge sunulmasa bile ,hakim ,görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK .26/04/1995 ,1995/11-122 E 1995/430 K)
Davaya konu kazadaki yaralanması nedeniyle, davacının %7,2 oranında kalıcı maluliyetinin bulunduğu ve iyileşme süresinin 6 ay olduğu; … Adli Tıp Anabilim Dalı başkanlığının raporuyla saptanmış olup,bu tedavi sürecinde yapılan tüm giderlerin belgeye bağlanması mümkün olmadığı gibi, hayatın olağan akışına göre de davacı taraftan bu yönde bir belgelemenin beklenmesi hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. Tedavi sürecinde yapılması muhtemel yol ve ulaşım giderleri, belgeye bağlanamamış tıbbi malzeme, ilaç vs. giderleri olması kaçınılmazdır.
Bu nedenle davalı vekilinin bu hususa yönelik itirazının reddi gerekmiştir.
4-Kusur itirazının incelenmesinde:
Kaza tespit tutanağı, ceza dosyasında ve İDM tarafından alınan raporların birbiri ile uyumlu olduğu olay ve oluşa uygun olduğu davacının %60 davalı sürücünün %40 oranıda kusurlu olduğunun kesinleştiği anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
5- Faiz türüne ilişkin itirazın incelenmesinde:
Davacı vekilince temerrüt faizi olarak avans faizi istenilmiş, mahkemece avans faize hükmedilmiştir. Oysa zarara neden olan araç şirkete ait araçtır . Bu itibarla davada temerrüt faizi olarak avans faizine hükmedilmesi yerinde olup itirazın reddi gerekmiştir.
6-Ödeme itirazının incelenmesinde:
Hükme esas alınan hesap raporunda ödeme güncellenerek düşülmüş olup itirazın reddi gerekmiştir.
7- Manevi tazminat miktarına ilişkin itirazın incelenmesinde:
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde ; “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” hükmü düzenlenmiş madde metninden de anlaşıldığı üzere, haksız eylem sonucu bedensel zarar görenin yakınları yararına manevi tazminata karar verilebilmesi için, zarar görenin yaralanmasının ağır bedensel zarar niteliğinde olması gerekmektedir. Ağır bedensel zarar, kanunda tanımlanmamış olup, yaralanmanın özelliğine ve yarattığı sonuçlara göre mahkemece takdir edilecektir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, Ceza Mahkemesinin kararı,müterafik kusur ve yukarıda açıklanan ilkeler, davalının eylemindeki hukuka aykırılığın tespitinin sağlayacağı manevi tatmin ile birlikte değerlendirildiğinde İDM’ince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlanının AZ OLDUĞU, davacı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik istinafının yerinde olduğu davalı vekilinin itirazının reddi gerektiği anlaşılmıştır.
8- Maluliyet raporuna ilişkin itirazın incelenmesinde :
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.(Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları)
Davalı vekili erişkinler için engellilik yönetmeliğinin uygulanması gerektiğini belirtmiş ise de ; Davalı sigorta vekili tarafından 20/02/2019 tarih ve 30692 sayılı “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında” yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile birlikte maluliyet oranlarının belirlenmesinde ilgili yönetmeliğe göre alınmış sağlık kurulu raporuyla belirlenmesi gerekeceği iddia edilmekte ise de kaza tarihi 15/10/2016 ve dava tarihi16/05/2017 tarihi olup maluliyet raporunun olay tarihi itibariyle yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği ve Yargıtay 17. HD nin kökleşmiş içtihatları gereği Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan alınmasının yeterli olduğu, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden alınma zorunluluğunun bulunmadığı,bu halde haksız fiil tarihinde yürürlükte olan 3 Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenen heyet raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık olmadığı, davalı vekilinin olay tarihinde yürürlükte olmayan,daha sonra yürürlüğe giren yönetmeliğe göre maluliyet eğerlendirmesi yapılmasının mümkün olmadığı, anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1-b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararın KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar korunmak suretiyle)
DAVANIN KISMEN KABULÜ ile;
1- Davacının maddi tazminat davasının kabulü ile; geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 2.040,72 TL, sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için taleple bağlı kalınarak 16.340,35 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zararı için 800,00 TL, olmak üzere Toplam 19.181,07 TL tazminatın sürücü davalı yönünden 20/12/2018 temerrüt tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi; işleten …ve sigorta şirketi yönünden (sigorta şirketi yönünden ayrıca poliçe limitleri aşılmamak üzere) 20/12/2018 temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 7.000,00 TL manevi tazminatın işleten … ve sürücüden davalıdan 21/10/2018 olay tarihinden işletilecek yasal faiz ile birlikte müştereken ve mütreselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
4-Alınması gereken 1.843,88 TL harçtan peşin alınan 63,19 TL, ıslah harcı 154,30 ve tamamlama harcı olarak yatırılan 127,36 TL olmak üzere toplam 344,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.499,03 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, (davalı sigorta şirketinin 1.109,28 TL’sinden diğer davalı ile birlikte sorumlu olmasına, diğer davalının tamamından sorumlu olmasına,)
5-Davacı tarafından yatırılan 791,95 TL harç giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri 750‬,00 TL bilirkişi ücreti, … Adli Tıp rapor ücreti 1.115,15 TL, posta tebligat gideri 255,6‬0 TL toplamı olan 2.120,75‬ TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 1.635,09‬ TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen (sigorta şirketinin 1.209,97 TL’sinden diğer davalı ile birlikte sorumlu tutulmasına,) alınarak davacıya verilmesine, bakiye bedelin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden maddi tazminat yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılardan (poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) alınarak davacıya verilmesine, 8-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden manevi tazminat yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 7.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve ….’den alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalılar …. ve … kendilerini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen manevi tazminat yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 7.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar …. ve …’ye ödenmesine,
10-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2019 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin kabul/talep oranına göre hesaplanan 1.017,72 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalı sigorta şirketinin 753,11 TL’sinden sorumlu olmasına) alınmasına, bakiyesinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
11-Artan gider avansı olması halinde HMK m.333 uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
12-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
13-Davacı tarafça yapılan 220,70 TL istinaf başvuru gideri ile 58,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 279,20 TL yargılama giderinin davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
14-İstinaf eden davalı …i’nden alınması gereken 1.638,95 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 409,74 TL nin mahsubu ile bakiye 1.229,21 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
15-İstinaf eden davalı …’ den alınması gereken 1.638,95 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 410,70 TL nin mahsubu ile bakiye 1.228,25 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
16-İstinaf eden davalı …’dan alınması gereken 1.365,71 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 410,00 TL nin mahsubu ile bakiye 955,71 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
17-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
18-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00 ) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.13/10/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.