Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1929 E. 2022/2099 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 13/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 31/05/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
Av. …

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 13/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 13/10/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Kozan ilçesinde askerlik görevini yaptığı sırada 02/06/2017 tarihinde … plakalı askeri araçla resmi göreve gitti sırada kimliği belirsiz motosiklet sürücüsünün de kusurlu davranışı nedeniyle meydana gelen kazada ağır bir şekilde yaralandığını, geçici ve kalıcı iş göremezliğe maruz kaldığını, kazayla ilgili olarak Kozan C. Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyası ile soruşturma dosyası açıldığını, kazaya karışan aracın davalı sigorta şirketi tarafından sigortalı olduğunu, kimliği tespit edilemeyen motosiklet sürücüsü yönünden diğer davalı …ının müvekkiline kaza nedeniyle yapmış oldukları ödemelerin müvekkilinin zararını karşılamadığını, kaza sonrası tutulan tutanakta araç sürücüsüne kusur atfedilmiş ise de kazada araç sürücüsünün kusuru olmadığını, motosiklet sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, kaza nedeniyle davalı … Hesabınıun müvekkiline 149.713,00TL ödeme yaptığını, diğer davalı sigorta şirketinin ödeme yapmadığını, yapılan ödemenin yetersiz olup zararlarını karşılamadığını beyanla davanın kabulü ile mahkememizce bilirkişi yoluyla tespit edilecek değer yönünden ileride arttırmak üzere şimdilik 100,00TL belgelenemeyen tedavi gideri, 100,00TL iş göremezlik bedeli ve 100,00TL kalıcı iş göremezlik gideri olmak üzere toplam 300,00TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden 24/01/2018 tarihi itibariyle, davalı … Hesabı yönünden 13/03/2018 tarihi itibariyle yasal faiziyle birlikte sigorta limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 18/03/2020 havale tarihli bedel arttırım dilekçesi ile özetle; aktüerya bilirkişinden alınan rapor doğrultusunda dava dilekçesinde 100,00TL olarak talep ettikleri kalıcı iş göremezlik taleplerini 94.134,00 TL’ye, 100,00TL olarak talep ettikleri tedavi gideri taleplerini 2.500,00TL’ye yükselttiklerini beyanla talepleri gibi davalı sigorta şirketi yönünden 24/01/2018 tarihi itibariyle, davalı … Hesabı yönünden 13/03/2018 tarihi itibariyle yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin mahkememize vermiş olduğu 10/05/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile özetle; Mahkememiz kararının BAM tarafından kaldırılmasından sonra alınan 05.04.2022 günlü ek rapora göre gerek asgari ücretteki artış gerekse müvekkilinin daimi gelirine ilişkin resmi belgeler dikkate alınarak, sürekli iş göremezlik nedeniyle uğradığı maddi zarar miktarının 556.161,00 TL, kaçınılmaz tedavi giderlerinden kaynaklanan zararı da 2.500,00 TL olarak saptandığını, toplam maddi zarar miktarının şimdilik 558.661,00 TL olarak belirlendiğini, ancak 500.000,00 TL’yi geçen miktarlarla ilgili kararların heyet tarafından verilecek olması ve dosyanın heyete tevdii halinde yargılama sürecinin uzayabileceğini dikkate alarak taleplerini, dosyanın tek hakimle karara bağlanmasını sağlamak üzere, bilirkişi tarafından saptanan miktarın altında tutarak toplam 499.900,00 TL olarak sunduklarını, bu nedenlerle müvekkilinin toplam 499.900,00 TL maddi zararının, … A.Ş yönünden 24.01.2018, … Hesabı yönünden 13.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkile verilmesine, davalıların sorumluluklarının poliçelerdeki teminatlarla sınırlı tutulmasına, masraf ve yargılama giderlerinin de davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline verilmesini, şartlarda değişiklik olması halinde bedel artırım talepleri ile her türlü yasal haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın yetkili mahkemede açılmadığını, müvekkilinin adresinin … olduğunu, yetkili mahkemelerin İstanbul mahkemeleri olduğunu, yetkisizlik kararı verilmesini, esasa ilişkin beyanlarında müvekkilinin sorumluluğun sigorta limitleri ve kazadaki kusur durumu ile sınırlı olduğunu, kazadaki kusur durumun usul ve esaslara uygun olarak tespit edilmesini, kusur durumunun tespitinden sonra davacının sürekli ve geçici iş göremezlik iddialarının da mahkememizce araştırılarak tespit edilmesini, sağlık giderleri açısından müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, kaza nedeniyle SGK tarafından ödeme yapılıp yapılmadığınında tespit edilerek yapılan ödemelerin mahsup edilmesini, aktüerya bilirkişisinden hesap raporu alınmasını beyanla haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kurumlarına başvurusu ile yapılan ödemeden sonra ek ödeme için başvuruda bulmayarak dava açtığını, açılan bu davanın başvuru şartı yerine getirilmeden açıldığından öncelikle usulden reddini talep etmiş esasa ilişkin beyanlarında davacıya kaza nedeniyle ödeme yapıldığını, başkaca hak ve alacağının kalmadığını, yapılan ödemenin aküerya hesabı ile belirlendiğini, müvekkili kurumun geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını, müvekkili kurumdan karşılanacak zararların ilgili yönetmeliklerce belirlendiğini, kazadaki kusur durumlarının ve bundan sonraki zararların mahkememizce tespit edilmesini, davacının maluliyet durumununda tespit edilmesini, SGK kurumundan yapılan ödemelerin alınacak hesap raporunda mahsup edilmesini, müvekkili kurumun sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, müvekkili kurumun temerrüdünün bulunmadığını beyanla davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Yukarıda yapılan açıklamalar, hükme esas alınan bilirkişi raporları, emsal alınan Yüksek Mahkeme ilamları, kurumlardan gelen müzekkere cevapları, kolluk araştırması, sigorta poliçesi ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 02/06/2017 günü saat 18:30 sıralarında dava dışı sürücü … idaresindeki … plakalı askeri kamyonet ile Kozan istikametinden Adana istikametine doğru … caddesi üzerinde sol şeritte seyir halindeyken kimliği ve plakası tespit edilemeyen aynı şeritte seyreden motosikletin yol vermemesi üzerine sağ şeride geçtiği sırada motosikletin de sağ şeride geçmesi ile aracın hakimiyetini kaybederek yol dışına devrilmesi ile sonuçlanan trafik kazasında askeri araçta yolcu olarak bulunan davacı … ‘in yaralandığı, davacı vekilinin mahkememize sunduğu dilekçesi ile sözü edilen askeri aracın ZMMS’si olan … A.Ş.ile kazaya karışan motosikletin sürücüsünün ve plakasının tespit edilememesinden dolayı davalı … Hesabından davacının tedavi gideri, geçici iş görememezlik bedeli ve sürekli iş görememezlik bedeli zararlarından dolayı maddi tazminat talep eden iş bu davayı açtığı, her ne kadar Mahkememizin .. Esas-…Karar sayılı ilamında … Hesabı yönüyle sürücüsü tespit edilemeyen motosikletin tescile tabi olmayan motor hacmi daha düşük olan motor bisiklet niteliğinde olduğu kabul edilerek davalı … Hesabı yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de davacı tarafından aracın sigortaya tabi araçlardan olduğu ve … hesabının da zarardan sorumlu olduğu şeklinde kararın istinaf edildiği, yukarıda detayı verilen T.C. Konya Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 03/02/2021 Tarih ve … Esas-…Karar sayılı ilamında davacı vekilinin istinaf talebinin kabul edilmesi sebebiyle … Hesabının da zarardan sorumlu olduğunun değerlendirildiği, T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 14/03/2019 tarihli kusur raporunda kazanın meydana gelmesinde sürücü … ‘un %25, kimliği belirsiz sürücünün ise %75 oranında kusurlu olduğu ve kazanın meydana gelmesinde yolcu olarak bulunan davacıya atfı mümkün bir kusur olmadığı, T.C. … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığının “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre tespit edilen 07/01/2022 tarihli maluliyet heyet raporunda dava konusu kaza sebebiyle malul olduğu sürekli iş göremezlik oranının %28.2 olduğu, geçici iş göremezlik süresinin 3 ay olduğu, SGK tarafından karşılanmayan ve belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi zararının 2.500,00 TL olduğunun rapor edildiği, Mahkememizce yukarıda hükme esas alınan kusur raporu ve maluliyet oranlarının tespitine ilişkin heyet raporu nazara alınarak Aktüerya bilirkişi tarafından hazırlanan 05/04/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda … hesabı tarafından dava öncesinde yapılan ödemenin güncellenmesi ve tenzili neticesinde davacının geçici iş göremezlik kazanın askerlik görevinin ifası sırasında meydana gelmesi, davacının askerlik hizmeti süresince ücretli bir kazancı olmayacağı ve gelir getirici bir işte çalışamayacağı nazara alınarak geçici iş göremezlik maddi zararı olmadığı, sürekli iş göremezlik maddi zararının 556.161,13 TL olduğu, SGK tarafından karşılanmayan, belgeye bağlanamayan zorunlu tedavi giderinin ise 2.500,00 TL olduğubub rapor edildiği, davacının uğramış olduğu maddi zararın bu miktarlar olduğu, davacı vekilinin 09/05/2022 tarihli ıslah dilekçesinde kalıcı iş göremezlik maddi zararının 499.900,00 TL üzerinden ıslah ettiği, sigorta ve güvence hesabının sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı olduğu, kaza tarihindeki poliçe limitlerinin 330.000,00 TL olduğu ve gerek sigorta şirketinin gerekse de … hesabının sorumlu olduğu tutarın azami sınırının bu miktarı olduğu anlaşılmakla davacının 02/06/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 330.000,00 TL sürekli iş göremezlik maddi zararının davalı … A.Ş ile (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 01/02/2018 tarihinden itibaren) davalı … Hesabından((kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere ve yapmış olduğu ödemenin mahsubu ile toplam 330.000,00 TL’nin 180.287,00 TL’si ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 13/03/2018 tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, 2.500,00 TL SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi zararının davalı … A.Ş ile (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 01/02/2018 tarihinden itibaren) davalı … Hesabından((kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere ve temerrüt tarihi olan 13/03/2018 tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, davacının 02/06/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle tıbbi tedavi süresince mahrum kaldığı bir geçici iş göremezlik maddi zararı olmadığı anlaşılmakla bu yöndeki dava ve talebinin ve fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilerek Mahkememizde oluşan vicdani kanaatin tezahürü olarak;
Davacı …’in davasının KISMEN KABULÜ İLE;
Davacının 02/06/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 330.000,00 TL sürekli iş göremezlik maddi zararının davalı … A.Ş ile (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 01/02/2018 tarihinden itibaren) davalı … Hesabından((kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere ve yapmış olduğu ödemenin mahsubu ile toplam 330.000,00 TL’nin 180.287,00 TL’si ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 13/03/2018 tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla müştereken ve müteselsilen tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE, davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
Davacının 02/06/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle tıbbi tedavi süresince mahrum kaldığı bir geçici iş göremezlik maddi zararı olmadığı anlaşılmakla bu yöndeki dava ve talebinin REDDİNE,
Davacının 02/06/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 2.500,00 TL SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi zararının davalı … A.Ş ile (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 01/02/2018 tarihinden itibaren) davalı … Hesabından((kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere ve temerrüt tarihi olan 13/03/2018 tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla müştereken ve müteselsilen tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE, ” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin her iki sigorta şirketinin tek limitle sorumluğu olduğundan bahisle kurduğu hüküm dışında kararın diğer bölümlerinin yerinde olduğunu, istinaf taleplerinin her iki sigorta şirketinin tek limitle (330.000,00) sorumlu tuttuğunu, bu miktarı aşan taleplerinin reddedilen kısmına ilişkin olduğunu, olay tarihinde her iki sigorta şirketinin sorumluluk sınırının ayrı ayrı 330.000,00 TL’den toplam 660.000,00 TL olduğunu, … Hesabının dava öncesi 149.713,00 TL ödediğini, her iki şirketin ödemesi gereken toplam miktarın (… Hesabı yönünden ödenmeyen kısım 180.287,00 TL ile sınırlı olup) toplamda 510.287,00 TL olduğunu, 497.400,00 TL sürekli iş göremezlik zararı ve 2.500,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri olmak üzere toplam 499.900,00 TL ile sınırlı tuttuklarını ve bu miktar üzerinden hüküm kurulmasını talep ettiklerini ancak mahkemece her iki sigorta şirketinin sorumluluklarının tek limitle toplamda 330.000,00 TL ile sınırlı tuttuğunu, kararının bu kısmının yerinde olmadığını, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, 497.400,00 TL sürekli iş göremezlik zararı ve 2.500,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri olmak üzere toplam 499.900,00 TL maddi tazminatın 13.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline verilmesini talep ettiğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; sigortacı tarafından tazmin edilecek zararın davacının meslekte kazanma gücünün daimi kaybı oranı olmayıp özür oranına denk gelen gerçek maddi zarar olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe genel şartları gereğince poliçe limiti dahilinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, müşterek – müteselsil sorumluluğa hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacının görev başındayken yaralandığından nakdi tazminat bağlanıp bağlanmadığının araştırılması gerektiğini, TRY yaşam tablosu %1,8 teknik faize göre rapor alınması gerekirken %10 teknik faize göre rapor alınmasının hatalı olduğunu, tazminat hesaplarının Aktüerya bilim dalı ile uğraşan aktüerler tarafından yapılması gerektiğini, davaya konu olayda kendisinden tazminat hesabı yapması istenilen bilirkişinin aktüer sıfatının bulunmadığını, mahkeme kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılmasını talep etmiştir.
Davalı … Hesabı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; başvuru şartlarının gerçekleşmediğini, başvurucunun müvekkili kuruma ek tazminata ilişkin başvuruda bulunmadan dava yoluna gittiğini ve davanın usulden reddedilmesini talep ettiklerini, başvurucunun başkaca hak ve alacağının kalmadığını, davaya konu kazaya ile ilgili olarak daha önce müvekkili şirketin …’e ödenecek olan tazminat miktarının aktüerler tarafından hesaplandığını, yapılan hesaplama sonucunda 13/03/2021 tarihinde 149.713,00 TL tazminat ödendiğini, müvekkili şirket tarafından ödenen tazminatın uzman aktüer tarafından hesaplanarak ödendiğini, müvekkili şirketin keyfi ve sebepsiz hiçbir ödeme yapmayacağını, bu nedenle uzman aktüerin yaptığı tazminat hesabının doğru olduğunu, müvekkili kurum tarafından 13/03/2021 tarihinde yapılan ödemenin yeterli olup olmadığının tespiti için öncelikle 2021 tarihindeki asgari ücret üzerinden hesap yapılması gerektiğini, yapılacak hesaplama sonucunda yapılan ödemenin yeterli olmadığına karar verilmesi halinde rapor tarihindeki verilerin esas alınarak bakiye tazminat miktarının belirlenmesi gerektiğini, ödeme tarihindeki veriler esas alındığında yapılan ödemenin zararı karşıladığının görüleceğini, müvekkili kurum tarafından yapılan ödemenin güncellenerek hesaplanan tazminattan düşülmesi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, SGK tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının tespiti ve yapılmış ise talep edilen tazminattan bu miktarın tenzil edilmesi gerektiğini, başvurucunun kaza esnasında koruyucu ekipman kullanmadığının kaza sonrası vücudunda oluşan arazlardan anlaşıldığını, temerrüt tarihinin hatalı olduğunu, yapılacak olan hesaplamada %1,65 teknik faizin esas alınmasını talep ettiklerini, mahkeme kararının kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini dilemişlerdir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İlk derece mahkemesince verilen ilk karara ilişkin olarak Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile ; KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 08/10/2020 tarih … Esas … Karar
sayılı dosyasında verilen kararının eksik araştırma nedeniyle HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, tedavi giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Maluliyet raporuna ve hesap raporuna ilişkin itirazın incelenmesinde :
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.(Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları)
Davalı vekili erişkinler için engellilik yönetmeliğinin uygulanması gerektiğini belirtmiş ise de ; Davalı sigorta vekili tarafından 20/02/2019 tarih ve 30692 sayılı “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında” yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile birlikte maluliyet oranlarının belirlenmesinde ilgili yönetmeliğe göre alınmış sağlık kurulu raporuyla belirlenmesi gerekeceği iddia edilmekte ise de kaza tarihi 15/10/2016 ve dava tarihi16/05/2017 tarihi olup maluliyet raporunun olay tarihi itibariyle yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği ve Yargıtay 17. HD nin kökleşmiş içtihatları gereği Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan alınmasının yeterli olduğu, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden alınma zorunluluğunun bulunmadığı,bu halde haksız fiil tarihinde yürürlükte olan 3 Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenen ATK …ihtisastan alınan heyet raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık olmadığı ,davalı vekilinin olay tarihinde yürürlükte olmayan,daha sonra yürürlüğe giren yönetmeliğe göre maluliyet eğerlendirmesi yapılmasının mümkün olmadığı,
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre rapor alınarak hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur itirazların reddi gerekmiştir.
2- Kusur durumuna ilişkin itirazın incelenmesinde :
Davacının talebi tazminatın trafik kazasından kaynaklanmış olması karşısında bir haksız fiil olması nedeniyle Türk Borçlar Kanunu’nun 61. Maddesinin “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” İfadesi ve Karayolları Trafik Kanunun 88. Maddesinde düzenlenen “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” İfadesine uygundur.
Trafik kazalarından kaynaklanan zararların tazminin de müteselsil sorumluluk esasının benimsenmesi belirttiğimiz gibi hem TBK 61 hem de KTK 88. Maddesine yani kanuna dayanmaktadır.
Müteselsil sorumluluk, (zincirleme sorumluluk, birlikte sorumluluk) sorumluluk hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk, aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin, niteliği itibariyle bölünmeye elverişli başka bir deyişle çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan biri ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir birlikte sorumluluk türüdür. Sorumlulukta müteselsillik ilkesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir. Müteselsil sorumluluğu, bir zarardan birden fazla kişinin zararın tamamından sorumlu olmalarıdır şeklinde tanımlayabiliriz. Müteselsil sorumluluk gerek zarardan sorumlu olanların zarar görene karşı sorumluluğunda gerekse zarardan sorumluların birbirlerine rücu ilişkisinde bazı ilkeler getirmiştir. İşte bu ilkeleri bir bütün olarak müteselsil sorumluluk ilkesi olarak kavramlaştırılmıştır.
Müteselsil sorumluluğun doğuş sebepleri TBK 61. Maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” İfadesi ile ortaya konmuştur. Buna göre birden çok kişinin aynı zarardan aynı sebeple yada çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Bu durum iki veya daha çok kişinin şahsında sorumluluğun ya da bir tazminat yükümlülüğün şartlarının gerçekleşmesi halinde söz konusu olur. İşte bu tür durumlarda sorumlular hakkında müteselsil sorumluluk hükümleri uygulanacaktır.
Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olmalarından doğan zarar aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep” kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanundan doğabilir.
Birden çok zarar veren, aynı veya değişik türden kusursuz sorumluluk haline göre tazminat yükümlüsü olabilir. Aracı işletenin sorumluğu, adam çalıştıranın sorumluluğu, bina malikinin sorumluluğu gibi.
Taraflar arasında yapılan bir sözleşme ile tarafların müteselsil sorumlu olacaklarını kararlaştırmışlarsa bu sözleşmeye aykırılıkta sözleşmeden dolayı müteselsil sorumluluk doğabileceği gibi kanundan kaynaklanan nedenlerle yapılan sözleşmelerde müteselsil sorumluluk sözleşmeden doğabilir. Sigorta şirketlerinin trafik kazasından kaynaklanan sorumluluğu buna en güzel örnek teşkil eder. Birden fazla aracın karıştığı trafik kazasında zarara sebebiyet veren araçların zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden dolayı poliçe limitleri ile sorumlu olmaları gibi.
Birden çok kişinin aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumluluğu söz konusu olabilir. Aynı zararı doğuran çeşitli sebepler kusur sorumluluğu (haksız fiil), sözleşme veya kusursuz sorumluluk (kanun) olabilir. Bu suretle birden çok zarar verenden biri aynı zararı haksız fiil diğeri sözleşme bir başkası da özen veya tehlike sorumluluğuna göre tazmin zorundadır. Örneğin bir işletmenin şoförü tarafından kullanılan motorlu araç yolculardan birine zarar vermişse aracın işleteni Karayolları Trafik Kanunu 85. Maddesine gereğince tehlike sorumluluğuna (kusursuz sorumluluk) göre, aracı kullanan şoför Türk Borçlar Kanunu madde 49. maddesi uyarınca kusur sorumluluğuna (haksız fiile), zorunlu mali sorumluluk sigortacısı ise sözleşmeye (poliçe) ilişkisine göre gerçekleşen zararı tazmin etmek zorundadır.
Birden çok kişinin zararı tazmin yükümlülüğü doğması durumunda, zarar verenlerle zarar gören arasında ki ilişki önem kazanmaktadır. Zarar verenlerle zarar gören arasındaki ilişkiye TBK 61. Maddesinin başlığında belirtildiği üzere “dış ilişki” olarak adlandırıyoruz. Dış ilişki zarar görenin uğramış olduğu zararın tazminini zarar verenlerden hangi esaslara göre talep edeceği sorunu ile ilgilidir.
Zarardan sorumlu olanların kendi arasındaki ilişkiye ise TBK gösterildiği gibi iç ilişki adı verilir. İç ilişkide zararın tazmininden sonra zarar verenlerin birbirleriyle olan ilişkileri özellikle rücu ilişkisi, yani hangi zarar verenin zararın hangi kısmını kesin olarak üstleneceği, zararın zarar verenler arasında nasıl paylaşılacağı söz konusu olur.
Müteselsil sorumluluk zarar görene karşı zarardan sorumlu olanların sorumluluğunun kapsamı ve niteliği yönünden kendine has ilkeler getirmiştir. Normal şartlarda bir zarar birden fazla kişinin fiili ve sorumluluğu ile doğuyorsa o kişilerin sorumluluğu kendi fiillerine yada kusurlarına isabet eden zarar miktarından sorumlu olmalarıdır. Ancak haksız fiilden zarar görenin zararını en kısa, en kolay yoldan tazminini sağlamak amacı ile müteselsillik ile kendine has sorumluluk ilkeleri benimsenmiştir.
Türk Borçlar kanunun müteselsil borçluluk ve dış ilişki de borçluların sorumluluğu başlıklı 163/1. Maddesi “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.” demekle zarar görenin, zarar verenlere karşı sorumluluğunun kapsamını düzenlemiştir. Buna göre zarar gören tazminatın tamamını dilediği takdirde zarar verenlerin tamamından talep edebileceği gibi bir kısmından veya sadece birinden de talep edebilir. Burada yasa koyucu zarar görene, tazminatın tamamının zarar verenlerden yalnız birine karşı ileri sürebilmesi imkanı sağlamıştır. Böylece zarar gören tazminat davasını en sağlam ispat araçlarına sahip olduğu zarar verene karşı açabileceği gibi böyle bir davayı tazminatı ödeme gücü en fazla olan zarar verene karşı da açabilir. Bu sayede zarar gören zarar verenlerden her birini ayrı ayrı dava edip sayısız zahmetlere katlanacağı yerde tamamı aleyhine açacağı bir tek dava ile de kolayca sonuca ulaşabilir. Zarar verenlerden biri tazminatın tamamını ödediği takdirde borç ortadan kalkar dolayısıyla zarar gören öyle bir halde artık diğer zarar verenlerden tazminat talep edemez.
TBK 163/2 maddesine göre “Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder.” Düzenlemesi karşısında zarar verenlerin zarar görenlere karşı sorumluluğu tazminat borcunun tamamı ödenince kadar devam edeceğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu nedenle kusursuz zarar görenin zarardan sorumlu olanların birinden zararın tamamını talep etmesi durumunda davalı zarar veren, tazminatın diğer zarar verenlerden talep edilmesi gerektiğini yada kusuru kadar sorumlu olması gerektiğini ileri süremez. Böyle bir savunma müteselsil sorumluluğun niteliği ile bağdaşmaz. Zira dava edilen zarar veren de dahil zarar verenlerin tümü tazminatın tamamından sorumludur. Buna karşılık zarar verenlerden birinin borcunu ifa ve takas yoluyla sona erdirdiği oranda diğer zarar verenler bundan yararlanır ve bu oranda borçtan kurtulur. Davalı tazminatın tamamını ödediği taktirde diğer zarar verenlerin de tazminat ödeme borcu sona erer. (TBK 163/2, 166/1)
Trafik kazalarından kaynaklanan zararlardan sorumluluğun kapsamını Karayolları Trafik Kanunu 88/1 maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” İfadesi ile müteselsil sorumluluk esasına bağlamıştır. Bir başka anlatımla trafik kazalarından doğan zararlardan birden fazla sorumlu bulunuyorsa bunlar zarardan müteselsilen sorumlu olup Türk Borçlar Kanunu’nun da dış ilişki ve iç ilişki kapsamında düzenlenen tüm ilkeler burada da geçerlidir. (KAYNAKÇA : a) 6098 Sayılı TBK Göre Hazırlanmış Borçlar Hukuku Genel Hükümleri (Prof. Dr. FİKRET EREN), b) Borçlar Hukuku Bilgisi 6098 Sayılı TBK Göre Hazırlanmış (Prof. Dr. Şahin Akıncı), c) Birden Fazla Kimselerin Ayni Zarardan Sorumluluğu (Prof. Dr. Kemal Tahir GÜRSOY), d) Türk Borçlar Kanunu’nda Müteselsil Sorumlular Arasındaki İç İlişki (Elif KABADAYI TATAR), e) Müteselsil Borçluluğa İlişkin Bazı Sorunlar (Ahmet İyimaya), f) Zincirleme sorumlulardan yalnızca biri Aleyhine açılan davada “zincirleme Sorumluluk kaydının yer alması Zorunlu mudur? ( Ahmet İyimaya))
Bu bilgiler ışığında somut olayı incelediğimizde; Kusur incelemesinde davacının içinde bulunduğu aracın sürücüsünün %25, dava dışı sürücü %75 kusurlu olduğu belirtilen kusur raporu mahkeme kararına esas alınmıştır. Davacı davalıların müteselsil sorumluluk esasına göre sorumlu olduklarını dilekçesine açıkça yazdığına göre dava dışı sürücü TBK 61 ve devamı maddelerine göre haksız fiil sorumlusu olarak, malik Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. Maddesinde “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” İfadesi ile işleten olarak tehlike (kusursuz) sorumluluk ilkesi gereği, Karayolları Trafik Kanunun 88. Maddesi gereği müteselsil sorumluluğu bulunmaktadır.
Müteselsil sorumluluk gereği;
a) Davalı, davacının yolcu ve kusursuz olması nedeniyle sorumluların zarar görene karşı sorumlulukları borç bitinceye kadar devam eder ve zararın tamamından sorumludurlar (TBK 163/2)
b) Davacı zararlarının tamamını sorumluların hepsinden yada bir kısmından veyahut sadece birinden talep etme hakkı bulunduğundan davacı da davalı beldiyeden zararın tamamını talep hakları bulunmaktadır. (TBK 163/1)
c) Zarar görenlerin zararın tamamının tazmin edilmesini talep etmesi karşısında davalı sorumlular kusurları oranında zararı tazmin etme yada talebin diğer sorumlulara yöneltilmesi gerektiği savunmasında bulunamaz (TBK 164).
Yargıtay … HD nin 20.10 2015 tarih … esas … karar sayılı ilamında aynen “..Davacılar vekili dava dilekçesinde davalıların müteselsil sorumluluğuna dayanmış olup, davacıların ölen desteği araç içinde yolcu olmakla tamamen kusursuzdur.
Buna göre zarara sebebiyet verenlerin zarardan müteselsil sorumluluk esaslarına göre sorumlu olacakları açıktır. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri,6098 sayılı TBK. madde 162 ve 163 göre, borcun tamamından sorumludur. Nitekim, 2918 sayılı KTK.nun 88/1 maddesinde trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür.6098 sayılı TBK. madde 167 uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur. Bu durumda, mahkemece hükmolunan maddi tazminatın tamamından davalıların sorumlu tutulmaları gerekirken, kusur oranları nazara alınarak tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır.”
Yargıtay … HD nin 24.12.2015 tarih … esas … kararı ile aynen “Somut olayda davacılar vekili, davasını teselsül hükümlerine göre açmış ve zararın tamamının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş olduğundan, araçta yolcu olan davacı …’in kusurundan da söz edilemeyeceğinden mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda, kusur indirimi yapılmaksızın tazminatın belirlenmesinde ve mahkemece davacı … lehine 104.345,82 TL maddi tazminata karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına rağmen, Dairemizin 28.4.2015 günlü ilamı ile hatalı değerlendirme ile hükmün bozulması doğru olmadığından..” Gerekçesi ile mahkeme kararı onanmıştır. davacının açıkça müteselsil sorumluluk esasına dayanmış olması, nedeni ile davalı vekilinin itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır .
3- … hesabının başvuru yapılmadığı itirazının incelenmesinde:
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2.fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup;
6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalıya meydana gelen trafik kazasın nedeniyle davacının, dava tarihinden önce belgeler ile birlikte 01/02/2018 tarihinde başvuru dilekçesi ile başvurdukları, davalının hasar dosyası açtığı ve kısmen ödeme yaptığı anlaşılmıştır.
Bu itibarla, davacının dava açmadan önce yasada öngörülen sigortaya başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı, bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği, temerrütün de bu tarih itibariyle oluştuğu de açıktır. Bu sebeplerle, Davalı vekilinin itirazı yerinde değildir.
4- Davacı vekilinin Sigorta limitleriyle ayrı ayrı sorumluluk itirazının incelenmesinde:
Davalılardan … AŞ ve … hesabı, kazaya karışan iki ayrı aracın trafik sigortacıları olup, Türk Borçlar Kanununun (TBK) 61. ve 62. maddeleri gereğince her bir davalı tüm tazminattan tek başına (sigorta şirketleri açısından limitleri dahilinde) sorumludur. Buna göre her bir
sigorta şirketi kaza tarihi itibari ile 330.000,00 TL tedavi gideri, 330.000,00 TL iş göremezlik teminatı limitleri ile ayrı ayrı sorumlu iken davalı sigorta şirketlerinin tek bir teminat limiti ile sorumlu olacak hüküm kurulması doğru değildir (YARGITAY 4. Hukuk Dairesi ESAS NO : 2021/14907 KARAR NO : 2021/2758 )itirazın kabulü gerekmiştir.
5- Davalı … hesabının ödemenin tenzili itirazının incelenmesinde :
Davalı tarafından davadan önce yapılan ödeme, zararın belirlenmesinde dikkate alınması gereken bir husus olup, davalının sorumluluğu da hesaplanan tazminat miktarına göre ve poliçe teminat limitiyle sınırlı biçimde tayin edilecektir. Bu itibarla da; davalının ödediği bedelin güncellenmiş değeri olan miktar poliçe teminat limitinden değil; davacı için hesaplanan zarardan düşülmesi ve bu düşüm yapıldıktan sonra da davacının tazminat alacağı belirlenmelidir.
Somut olayda hükme esas alınan 05/04/2022 tarihli hesap raporunda davalının ödediği bedelin güncellenmiş değeri tazminattan düşülmüş olup itirazın reddi gerekmiştir.
6- Sgk ödemesine ilişki itirazın incelenmesinde:
Sgk müzekkere cevabından davacıya ödeme yapılmadığının anlaşılması nedeni ile itirazın reddi gerekmiştir.
7-Müterafik kusur itirazının incelenmesinde:
Davalı tarafın müterafik kusur yönünden yaptığı itirazlar bakımından ise; dosya içerisinde bulunan kaza tespit tutanağına göre, araçta bulunanların emniyet kemerlerinin takılı olup olmadığı “belirsiz” olarak işaretlenmiştir. Müteveffanın emniyet kemerinin takılı olmadığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil olmayıp, emniyet kemerinin takılı olmadığının ispatı davalı sigorta şirketinin üzerindedir. Davalı tarafça, yargılama aşamasında sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığından ve emniyet kemerinin takılı olmadığının tespiti yapılamadığından, davalının bu yöndeki itirazının reddi gerekmektedir.
8-Davalı … hesabının Temerrüt tarihine yönelik itirazın incelenmesinde:
… Hesabı yönünden faizin başlangıç (temerrüt) tarihi belirlenirken, ilgililerce gerekli belgeler de ibraz edilerek 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98, 99 ve … Hesabı Yönetmeliğinin 9,14 ve 15.maddelerinde yazılı biçimde fona başvurulduğu halde ödeme yapılmamışsa başvuru tarihinden itibaren … Hesabının temerrüde düştüğünün kabulü gerekir.
Somut olayda 01/02/2018 tarihinde başvuru yapıldığı anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
Bu nedenle , davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı vekillerinin istinaf başvurularının reddine ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1-b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekillerinin istinaf başvurularının AYRI AYRI REDDİNE;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararın KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar korunmak suretiyle)
1-Davacı … ‘in davasının KABULÜ İLE;
a) Davacının 02/06/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 497.400,00 TL sürekli iş göremezlik maddi zararının davalı … A.Ş ile (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 01/02/2018 tarihinden itibaren) davalı … Hesabından((kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere ve yapmış olduğu ödemenin mahsubu ile toplam 497.400,00 TL’nin 180.287,00 TL’si ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 13/03/2018 tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla müştereken ve müteselsilen tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE,
b) Davacının 02/06/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle tıbbi tedavi süresince mahrum kaldığı bir geçici iş göremezlik maddi zararı olmadığı anlaşılmakla bu yöndeki dava ve talebinin REDDİNE,
c)Davacının 02/06/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle mahrum kaldığı 2.500,00 TL SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu, belgeye bağlanamayan tedavi gideri maddi zararının davalı … A.Ş ile (kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 01/02/2018 tarihinden itibaren) davalı … Hesabından((kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere ve temerrüt tarihi olan 13/03/2018 tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla müştereken ve müteselsilen tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 34.148,16 TL karar ve ilam harcından dava açılırken alınan 35,90TL peşin harç ve 1.707,37‬TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.743,27TL harcın mahsubu ile bakiye 32.404,89 TL karar ve ilam harcının davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (davalı … Hesabının 11.655,76 TL lik kısmından diğer davalı … Sigorta şirketi ile birlikte sorumlu olmasına, davalı …A.Ş.’nin tamamından sorumlu tutulmasına)
3-Davacı tarafından yapılan 35,90TL başvuru harcı, 35,90TL peşin harç, 5,20TL vekalet suret harcı ve 1.707,37TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.784,37‬TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, (davalı … Hesabının 642,37 TL’lik kısmından diğer davalı … Sigorta şirketi ile birlikte sorumlu olmasına, davalı … Sigorta A.Ş’nin tamamından sorumlu olmasına)
4-Davacı tarafından sarfedilen 1.140,62TL posta, tebligat ve adli tıp gideri, 1.605,00TL bilirkişi ücreti ve 992,49 TL … Üniversitesi maluliyet raporu fatura gideri, 148,60TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 3.886,71‬TL yargılama giderinin davalılardan alınarak alınarak davacıya verilmesine, (davalı … Hesabının 1.399,21 TL den davalı … Sigorta ile birlikte sorumlu olmasına, davalı … Sigorta A.Ş.’nin tamamından sorumlu olmasına,)
5-Davalı … Sigorta tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı vekili yararına AAÜT’ne göre kabul edilen maddi tazminat yönünden hesaplanan 72.986,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, (davalı … Hesabının 26.274,96 TL’ lik kısmından davalı … Sigorta ile birlikte sorumlu olmasına, davalı … A.Ş.’nin tamamından sorumlu tutulmasına,)
7-Davalı … Hesabı yönünden ödeme nedeniyle reddedilen bölüm nedeniyle AAÜT’nin 13/3 maddesine göre hesaplanan 23.456,95 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı … Hesabı’na verilmesine,
8-Tarafların artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde kendilerine iadelerine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
9-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
10-Davacı tarafça yapılan 220,70 TL istinaf başvuru gideri ile 34,48 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 255,18 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine,
11-Davalı … Hesabı tarafından alınması gereken 12.315,40 TL harçtan peşin alınan 5.678,26 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.637,14 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
12-Davalı … Hesabı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
13-Davalı … A.Ş tarafından alınması gereken 22.713,08 TL harçtan peşin alınan 5.678,26 TL harcın mahsubu ile bakiye 17.034,82 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
14-Davalı … Sigorta A.Ş tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
15-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi.13/10/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.