Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1886 E. 2022/2573 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 08/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 15/12/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVALILAR :
BİRLEŞEN DOSYA DAVACISI :
VEKİLİ :
BİRLEŞEN DOSYA DAVALISI :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 08/12/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 12/12/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ibraz ettiği dava dilekçesinde özetle; müvekkili ve eşinin 06/07/2016 tarihinde saat 12:50 sıralarında bayramlaşmak için arkadaşlarına gitmek üzere … Büyükşehir Belediyesine ait … plakalı taşeron …. Ltd. Şti’ne bağlı çalışan …’in kullandığı araca yolcu olarak bindiklerini, müvekkilinin eşinin durağa yaklaşınca düğmeye bastığını, önce müvekkilinin eşinin indiğini, arkasından da müvekkili inerken davalı araç sürücüsünün müvekkilinin ayakları içerde vücudunun diğer kısmının araç dışında kalacak şekilde aracın kapasını kapattığını, müvekkilinin sırtüstü düştüğünü ve kafasını asfalta çarptığını, ağzından ve burnundan kan gelen müvekkilinin şuurunun kapandığını, 1 hafta yoğun bakımda kaldıktan sonra kendine gelebildiğini, müvekkilinin beynindeki kanamanın 6 ay kadar devam ettiğini, sol ayağında çatlak oluştuğunu, özel ihtiyaçlarını karşılayamacak duruma geldiğini, kaza sonrası düzenlenen tespit tutanağında davalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini ve açıkladığı nedenlerle öncelikle dosyanın Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin mahkememize ibraz ettiği dava dilekçesinde ise; müvekkili ve eşinin 06/07/2016 tarihinde saat 12:50 sıralarında bayramlaşmak için arkadaşlarına gitmek üzere … Belediyesine ait … plakalı taşeron … Ltd. Şti’ne bağlı çalışan …’in kullandığı araca yolcu olarak bindiklerini, müvekkilinin eşinin durağa yaklaşınca düğmeye bastığını, önce müvekkilinin eşinin indiğini, arkasından da müvekkili inerken davalı araç sürücüsünün müvekkilinin ayakları içerde vücudunun diğer kısmının araç dışında kalacak şekilde aracın kapasını kapattığını, müvekkilinin sırtüstü düştüğünü ve kafasını asfalta çarptığını, ağzından ve burnundan kan gelen müvekkilinin şuurunun kapandığını, 1 hafta yoğun bakımda kaldıktan sonra kendine gelebildiğini, müvekkilinin beynindeki kanamanın 6 ay kadar devam ettiğini, sol ayağında çatlak oluştuğunu, özel ihtiyaçlarını karşılayamacak duruma geldiğini, kaza sonrası düzenlenen tespit tutanağında davalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın tüm davalılardan ve 15.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … Belediyesinde otobüste taşeron firmanın çalışanı olarak otobüs kullandığını, davacının otobüsten inmesi sırasında yaralanmasına neden olduğundan bahisle bu davanın açıldığını, davacının 65 yaşında olduğunu, emekli olup tüm sağlık giderlerinin devletçe karşılandığını, herhangi bir maddi zararının bulunmadığını davanın reddini talep etmiştir.
… Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; 30/12/2015 tarihli ihale sözleşmesi ile kazaya karışan araç dahil 180 adet otobüsün yolcu taşıma işi … Ye devredildiğini, yapılan sözleşme gereği söz konusu aracın fiili işletme hakkının müvekkili belediyeden ihaleyi alan şirkete geçtiğini, müvekkili belediyenin işletme hakkını devrettiğinden dolayı iş bu davanın söz konusu otobüsün fiili işleteni olan …’a karşı açılmasının gerektiğini, bu sebeple açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini talep ettikleri görülmüştür.
Davalı … Cevap dilekçesinde özetle; meydana gelen kazada tarafların kusur durumunun tespit edilmesi gerektiği, geçici iş göremezliğin tazminat poliçesi kapsamında olmadığını, 01/06/2015 yürürlük ve 04/05/2015 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca geçici iş göremezlik talepleri teminat dışında olduğundan müvekkili şirketin davaya konu talepler bakımından herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, açılan davanın reddini talep ettikleri görülmüştür.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Mahkememiz dosya kapsamı dosyadaki tüm bilgi, belge, deliller ile bilirkişi raporları ve emsal nitelikteki Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 2011/7758 Esas, 2012/6081 Karar sayılı ilamı, aynı dairenin 2014/9573, 2017/519 sayılı ilamları, Konya BAM 3. HD’nin 2018/60 E, 2019/3 K, ve aynı dairenin 2020/964 Esas, 2021/63 K, sayılı 28/01/2021 tarihli ilamları, Yargıtay 17. HD’nin 24/02/2021 tarihli 2019/3292 Esas, 2021/1848 Sayılı ilamı, Yargıtay 4. HD’nin 2021/3089 Esas, 2021/3441 Karar ile 22/06/2021 tarihli ve Yargıtay 4. HD’nin 2021/14845 Esas, 2021/2469 K sayılı ilam da değerlendirildiğinde: maddi tazminatlar açısından davacının davalılar … Büyükşehir Belediyesi, … ve …’ye açmış oldukları, Geçici iş göremezlikten kaynaklı maddi zararın olan 10.896,06 TL, sürekli iş gücü kaybı nedeniyle maddi zararı olan 60.304,79 TL ve Tedavi ve Bakım giderleri maddi zararı olan 11.588,00 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 82.788,85 TL nin davalılardan( davalı … yönünden 09/06/2021 tarihli ıslah dilekçesindeki talebe göre/ taleple bağlılık ilkesi gereği (HMK26) 1.000 TL nin ve poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının … Yönünden aleyhine açtığı maddi tazminat davasının pasif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, birleşen dava yönünden (Konya … ATM nin … Esas, … Karar sayılı dosyası); davacının, davalı … Aleyhine açtığı maddi tazminat davasının kabulü ile (Tahsilde tekerrür olmaması kaydıyla) Geçici iş göremezlikten kaynaklı maddi zararın olan 100 TL, sürekli iş gücü kaybı nedeniyle maddi zararı olan 200 TL ve Tedavi ve Bakım giderleri ve kaçınılmaz tedavi gideri yönünden maddi zararı olan 700 TL olmak üzere toplam 1000 TL maddi tazminatın (09/06/2021 tarihli ıslah dilekçesindeki talebe göre/ taleple bağlılık ilkesi gereği (HMK26) 1.000 TL nin) davalı ….’den alınıp davacıya verilmesine ayrıca asıl davadaki talep yönünden faiz talebi olmadığından taleple bağlılık ilkesi gereği (HMK 26) faize hükmedilmeyerek mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Ayrıca manevi tazminat bakımından ise davacının 06/07/2016 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle zor günler geçirdiği, sırt üstü düşerek kafasını çarpması ve beyninde bir takım hasarlar meydana gelmesi sebebiyle uzun süre tedavi aldığı manevi zarara uğradığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, haksız eylemin ağırlığı, kusur durumu ve diğer hususlar dikkate alınarak aynı zamanda”hükmedilcek bu para, zarara uğrayandan manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amcına göre belirlenmelidir, takdir edilecek miktarı mevcut halde elde edilecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” (Yüksek Yargıtay 4. HD’nin 06/06/1999 Tarih, 3872/5240; 4. HD’nin 18/06/1998 tarih, 16/89/4951 ), “hükmedilcek bu para, zarara uğrayandan manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amcına göre belirlenmelidir, takdir edilecek miktarı mevcut halde elde edilecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” (Yüksek Yargıtay 4. HD’nin 06/06/1999 Tarih, 3872/5240; 4. HD’nin 18/06/1998 tarih, 16/89/4951 ), Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebi ile duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde bulundurularak hak ve nesafet çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır, zira TMK’nın 4. Maddesinde kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre takdir edeceği öngörülmüştür.( Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 23/02/2015 Tarih 2013/16396 Esas 2015/3179 Karar) anılan emsal kararların da dikkate alınması ve Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 23/02/2015 Tarih 2013/16396 Esas 2015/3179 Karar yine HGK’nın 23/06/2004 tarihli, 13/291-370 sayılı kararında “22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır” şeklinde hüküm geçtiği görülmekle davacının, davalı … aleyhine açtığı manevi tazminatın kabulü ile; 15.000,00 TL nin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine dair karar vermek gerekmiş olup, ayrıca anılan emsal kararlar olay tarihi ile karar tarihi arasındaki geçen süre de dikkate alınmış olup, manevi tazminat yönünden davalının tam kusurlu olması, davacının ekonomik sosyal durumu-yaralanma ve kalıcı sakatlık oranı, davalının ekonomik sosyal durumu ve FAİZ talep edilmediği de anlaşıldığından talebin tam kabulünün isabetli olacağı sonuç ve kanaatine varılmakla;
Maddi Tazminat Yönünden;
Davacının davalılar … Büyükşehir Belediyesi, … ve … ‘ye açmış oldukları, Geçici iş göremezlikten kaynaklı maddi zararın olan 10.896,06 TL, sürekli iş gücü kaybı nedeniyle maddi zararı olan 60.304,79 TL ve Tedavi ve Bakım giderleri maddi zararı olan 11.588,00 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 82.788,85 TL nin davalılardan( davalı … yönünden 09/06/2021 tarihli ıslah dilekçesindeki talebe göre/ taleple bağlılık ilkesi gereği (HMK26) 1.000 TL nin ve poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Davacının … Yönünden aleyhine açtığı maddi tazminat davasının pasif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle REDDİNE,
Manevi Tazminat Davası Yönünden;
Davacının, davalı … aleyhine açtığı manevi tazminatın kabulü ile; 15.000,00 TL nin davalıdan alınıp, davacıya VERİLMESİNE,
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN (Konya … ATM nin … Esas, … Karar sayılı dosyası);
Davacının, davalı …. Aleyhine açtığı maddi tazminat davasının KABULÜ İLE (Tahsilde tekerrür olmaması kaydıyla) Geçici iş göremezlikten kaynaklı maddi zararın olan 100 TL, sürekli iş gücü kaybı nedeniyle maddi zararı olan 200 TL ve Tedavi ve Bakım giderleri ve kaçınılmaz tedavi gideri yönünden maddi zararı olan 700 TL olmak üzere toplam 1000 TL maddi tazminatın (09/06/2021 tarihli ıslah dilekçesindeki talebe göre/ taleple bağlılık ilkesi gereği (HMK26) 1.000 TL nin) davalı …’den alınıp davacıya VERİLMESİNE” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafça aracın maliki olması sebebiyle müvekkil belediye hakkında işbu davanın açıldığını, müvekkil belediyece yapılan 30/12/2015 tarihli ihale sözleşmesi ile kazaya karışan araç dahil 180 adet otobüsün yolcu taşıma işinin … ye devredildiğini, yapılan sözleşme gereği söz konusu aracın fiili işletme hakkının müvekkil belediyeden ihaleyi alan şirkete geçtiğini, müvekkil belediyenin işletme hakkını devrettiğinden dolayı iş bu davadaki maddi ve manevi tazminat taleplerinden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, karara dayanak Adli Tıp, Bilirkişi ve maluliyet raporuna karşı yapmış oldukları haklı itirazlara itibar edilmediğini, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle, hükme esas alınan maluliyet raporunun hatalı olduğunu, davacının beden gücü kayıp oranı tespiti için tatbiki gereken genel şartlara göre maluliyetinin 02/02/2019 tarihli erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkında yönetmelik hükümlerine göre tespit edilmesinin gerektiğini, davacının maddi tazminata ilişkin zararının TRH Yaşam Tablosuna göre yapılması gerektiğini, müvekkil şirketin sorumluluğunun hesaplanırken hangi yöntemin uygulanacağı konusunda iptal kararının uygulanmasının mümkün olmadığını, davacının geçici iş göremezlik zararı ve geçici bakıcı ve tedavi gideri poliçe teminatı dışında olması sebebiyle reddedilmesinin gerektiğini, davacının kazadan sonra 9 aya kadar uzayabileceği belirtilen iyileşme süresi zarfında çalışamamaktan kaynaklanan herhangi bir gelirden yoksunluğu ve de maddi zararının bulunmadığını, hükmedilen toplam maddi tazminat tutarı esas alınarak hesaplanan vekalet ücretleri ile yargılama giderleri ve harçtan diğer davalılar ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, savunmalarını dikkate almadan ve gerekçeli kararında dahi savunmalarına neden itibar edilmediğine ilişkin herhangi bir açıklama yapmadan hüküm kurulduğunu, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret mahkemesi … Esas … Karar sayılı 15/12/2021 tarihli yasa hükümlerine, usule ve hakkaniyete aykırı kararın tehiri icra talepli olarak kaldırılmasını, itirazları doğrultusunda esasa dair yeniden inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; ıslah dilekçesinde faiz talep edilmiş olmasına rağmen faiz talebi olmadığı gerekçesiyle faize hükmedilmemesinin yerinde olmadığını, müvekkil için belirlenen maluliyet oranın düşük olduğunu, müvekkil için hesaplanan maddi tazminatın düşük olduğunu, müvekkilin bakiye yaşının eksik hesaplandığını, müvekkilin bakiye ömrü tespit edilirken kaza tarihinin değil rapor tarihi itibariyle olan yaşının hesaplamaya esas alınmasının hakkaniyete daha uygun olacağını, müvekkil için hükmedilen manevi tazminatta müvekkilin yaşadığını karşılamaktan uzak olduğunu, müvekkilin yapmış olduğu giderlerin yargılama gideri içerisinde dahil edilmediğini, davalı … Lehine 5.100 TL. Vekalet ücretine hükmedildiğini, Oysa bu davalı aleyhine açılan dava değerinin 1.000 TL. Olup asıl alacağı geçecek şekilde maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığını, en fazla dava değeri kadar vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiğini, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas, … Karar ve 15.12.2021 tarihli kararının müvekkil lehine ortadan kaldırılmasına, müvekkilin talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesine, aleyhe yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesine, vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava trafik kazası nedeniyle tazminat talebine ilişkin olup mahkemece verilen karar davacı, davalı sigorta ve belediye tarafından istinaf edilmiştir.
1-Davalı Belediyenin sorumluluğu yönünden yapılan incelemede;
İşleten tanımı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır.
2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir. Görüldüğü gibi sözkonusu maddede araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi de meydana gelen zarardan sorumlu tutulmuştur. Bu bakımdan motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında işletilmesi halinde yani aracın işletilmesine katılma halinde girişimci işleten ile birlikte sorumlu olacaktır.
Somut olayda kazaya karışan aracın özel halk otobüsü olarak faaliyet gösterdiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Kısmen veya tamamen özelleştirmeyle kent içi ulaşımın özel kişilerin mülkiyetindeki otobüs veya midibüs gibi araçlarla yapılması halinde esasen toplu taşımacılık yetkisinin ilgili belediyeye ait olması, toplu taşımacılık hizmetinin ilgili belediye adına yapılmakta olması, halk otobüsü üzerinde ilgili belediyenin yazı ve ambleminin bulunması, belediyelerin bu özel halk otobüslerinin işletilmesi, denetlenmesi konusunda yetkili olması gözönüne alındığında bu motorlu araçların verdiği zararlar nedeniyle ilgili belediyenin de KTK’nın 85/I. maddesi gereğince sorumlulukları bulunmaktadır. (Aynı yönde bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2012/2131 Esas, 2013/3477 Kararı; YARGITAY 11. Hukuk Dairesi 2016/2653 ESAS, 2017/2050 KARARı; 17. Hukuk Dairesi 2016/14569 ESAS, 2018/3964 KARARı)
Bu bakımdan mahkemece somut olayda kazaya karışan motorlu aracın özel halk otobüsü olarak işletilmesi bakımından KTK’nın 85/I. maddesi ve yukarıda yapılan açıklamalar gereğince davalı belediyenin sorumluluğunun bulunduğu dikkate alınarak karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, buna yönelik belediyenin itirazı reddedilmiştir.
2- Davalı belediyenin kusura yönelik itirazları yönünden yapılan incelemede;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Yukarıda anlatılanlar ışığında, gerek trafik kaza tespit tutanağı, gerek istinaf incelemesinden de geçerek kesinleşen ceza dosyasında alınan kusur raporları ve mahkemece ayrıca alınan kusur raporlarındaki kazanın oluş şekli ve kusur konusundaki tespitler aynı mahiyette olup birbirlerini teyit ettikleri, alınan raporun ayrıntılı, gerekçeli, hükme elverişli, kazanın oluş şekline ve delillere uygun olduğundan ve davalı sürücünün tamamen kusurlu olması dosya kapsamına ve tüm delillere uygun bulunduğundan, davalının herhangi bir delille dayanmayan soyut nitelikteki itirazının reddine karar verilmiştir.
3- Kamu düzeni gereği ve istinaf sebebi nedeniyle aktüer ve maluliyet raporuna yönelik;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da; “Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. (Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları)
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve vergilendirilmiş gelirin nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından, vergi dairesinden, işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece, AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre düzenlenen … Adli Tıp heyetinin usule uygun maluliyet raporu hükme esas alınmış ise de, mahkeme gerekçesinde TRH yaşam tablosunun esas alınması gerektiği şeklindeki kabulü yerinde olmamakla birlikte, netice itibariyle davacı tarafça usule uygun PMF yaşam tablosu ve Progressif Rant sistemine göre düzenlenen bilirkişi raporuna göre ıslah dilekçesi sunulup ıslah dilekçesine göre karar verildiğinden, mahkemenin gerekçesinin bu yönden kaldırılması gerekmemiştir.
Bunun dışında, PMF yaşam tablosu esas alındığından, kaza veya rapor tarihine göre yaşam süresi değişmeyeceğinden, davacının buna yönelik itirazı yersizdir.
Bu itibarla, tarafların buna yönelik istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir.
4-Davalı belediyenin, bakıcı giderine ilişkin itirazında;
Bakıcı giderine ilişkin de, bakım konusunda aile bireylerine böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararının olduğu belirlenerek hüküm verilmesi gerekmektedir. Buna göre; olayda BK.’nun 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 52) gereğince hakkaniyet indirimi şartları bulunmamaktadır ve geçici iş göremezlik döneminde bu şekilde bakıcı gideri hesaplanması da yerindedir. (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2014/21822 E , 2017/5957 K, 2017/1726 E 2017/11442 K )
Davacının başkasının yardımına muhtaç olması nedeniyle brüt asgari ücretle bakıcı gideri hesaplanması doğru olup bakıcı giderinin net asgari ücretle hesaplanması istemi yerinde değildir. (Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/21822 Esas, 2017/5957 Karar sayılı ilamı)
5-Davalı sigortanın, teminat dışılık itirazında;
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez. Ayrıca;
ZMMS sözleşmesindeki şartların davacı açısından bağlayıcı olmaması ve anayasa mahkemesinin 09/10/2020 tarihli resmi gazetde yayınlana 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 e 2019/40 k sayılı kararına göre 6704 sayılı kanunu 3.maddesiyle değiştirilen 90. maddesinn birinci cümlesinde yeralan “ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda ” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yeralan “ve genel şartlarda ” ibaresinin iptal edilmiş olması sebebiyle de uygulanmayacaktır.
Bu halde davalı sigortanın, geçici işgörmezlik, tedavi ve bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.

6-Davacının faiz talebi itirazında;
Her ne kadar dava dilekçesinde istenilen tazminatlar için faiz talebinde bulunulmamış ise de, ıslah dilekçesinde haksız fiil tarihinden itibaren istenilen tüm tazminata faiz istenilmiş bulunup, ıslah ile tüm tazminat için faiz istenilmesi mümkün olduğundan, mahkemece “maddi tazminatlar için” (manevi tazminatın tekliği ilkesi gereğince ıslahı mümkün olmayıp, dava dilekçesinde de faiz istenilmediğinden, manevi tazminat için faize hükmedilemeyeceği) haksız fiil tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yerine, usul ve yasaya aykırı gerekçe ile maddi tazminat için faiz kararı verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup buna yönelik davacı istinafı kabul edilmiştir.
7-Davacı ve davalı sigortanın, yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin itirazlarında;
Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13. Maddesinde;
(1) Bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için bu Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.
(3) Maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.
(4) Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur” düzenlemesine göre; davacı tarafın, davalı … için dava dilekçesinde toplam 1.000 TL maddi tazminat talep ettiği ve ıslah dilekçesinde de bu davalı yönünden herhangi bir artırımda bulunmadığı halde, hükmedilen vekalet ücreti red edilen 1.000 TL miktarı geçerek maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde isabet bulunmadığından, buna yönelik davacı itirazının kabulü gerekmiştir.
Bunun dışında, davacı tarafça sunulan dekontlar ile toplam 1190 TL hastanelere raporların alınması için ödeme yapılıp yargılama giderleri içerisinde değerlendirilmesi gerekirken, bunun da göz ardı edilmesi doğru olmadığından, davacının buna yönelik itirazı kabul edilmiştir.
Davalı sigortanın itirazı yönünden ise; sigorta yönünden 1.000 TL ile sınırlı olarak hüküm kurulmasına karşın, yargılama giderlerinin tamamından müteselsilen sorumlu tutulması da doğru olmadığından, buna yönelik davalı sigortanın itirazı kabul edilmiştir.
8-Davacının manevi tazminat miktarına yönelik itirazında ise; dava dilekçesinde istenilen 15.000 TL manevi tazminatın tamamına karar verildiğinden, buna yönelik itirazı yersizdir.

Bu nedenle, davalı … Büyükşehir Belediyesi vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin ve davalı sigortanın istinaf başvurularının kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1-b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı … Büyükşehir Belediyesi vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE,
Davalı sigorta ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASI VE DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle; (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar korunmak suretiyle)
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
1-Maddi Tazminat Yönünden;
A-Davacının davalılar … Büyükşehir Belediyesi, … ve …’ye açmış oldukları, Geçici iş göremezlikten kaynaklı maddi zararın olan 10.896,06 TL, sürekli iş gücü kaybı nedeniyle maddi zararı olan 60.304,79 TL ve Tedavi ve Bakım giderleri maddi zararı olan 11.588,00 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 82.788,85 TL nin kaza tarihi olan 06/07/2016’dan itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan( davalı … yönünden 09/06/2021 tarihli ıslah dilekçesindeki talebe göre/ taleple bağlılık ilkesi gereği (HMK26) 1.000 TL nin ve poliçe limiti ile sınırlı olmak ve faiz işletilmemek üzere ) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
B-Davacının …. Yönünden aleyhine açtığı maddi tazminat davasının pasif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Manevi Tazminat Davası Yönünden;
Davacının, davalı … aleyhine açtığı manevi tazminatın kabulü ile; 15.000,00 TL nin davalıdan alınıp, davacıya VERİLMESİNE,
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN (Konya … ATM nin …. Esas, … Karar sayılı dosyası);
1-Davacının, davalı … Aleyhine açtığı maddi tazminat davasının KABULÜ İLE (Tahsilde tekerrür olmaması kaydıyla) Geçici iş göremezlikten kaynaklı maddi zararın olan 100 TL, sürekli iş gücü kaybı nedeniyle maddi zararı olan 200 TL ve Tedavi ve Bakım giderleri ve kaçınılmaz tedavi gideri yönünden maddi zararı olan 700 TL olmak üzere toplam 1000 TL maddi tazminatın (09/06/2021 tarihli ıslah dilekçesindeki talebe göre/ taleple bağlılık ilkesi gereği (HMK26) 1.000 TL nin) kaza tarihi olan 06/07/2016’dan itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı …’den alınıp davacıya VERİLMESİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
Asıl Davada;
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 6.679,95 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 273,24 TL ile 1.396,75 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.669,99 TL’nin mahsubu ile bakiye 5.009,96 TL harcın davalılar … Büyükşehir Belediyesi, … ve ..’den (sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad KAYDINA, (Davalı …’nin 1.000 TL’sinden diğer davalılarla birlikte sorumlu tutulmasına, Davalı … Büyükşehir Belediyesi’nin 4.238,42 TL’sinden diğer davalılarla birlikte sorumlu tutulmasına, tamamından davalı …’in sorumlu tutulmasına)
4-Davacı tarafından sarfına mecbur kalınan 3.953,90 TL yargılama gideri, 1.190,00 hastane rapor giderleri ile 1.396,75 TL ıslah harcı ve 309,24 TL ilk yargılama gideri toplamı olan 6.849,89 TL’nin davalılar … Büyükşehir Belediyesi, … ve …’den (Davalı sigorta şirketi’nin 1.000’sinden sorumlu tutularak) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden maddi tazminat yönünden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’ye göre hesaplanan 11.562,55 TL vekalet ücretinin davalılar … Büyükşehir Belediyesi, … ve …’den (sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak ve miktarın 1.000 TL sinden sorumlu olması kaydıyla) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden manevi tazminat yönünden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’ye göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı … açısından istenilen miktar 1.000 TL olduğundan, AAÜT 13/2’ye göre 1.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ye VERİLMESİNE,
Birleşen Davada;
8-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalı …’den tahsili ile hazineye irad KAYDINA,
9- Davacı tarafından sarfına mecbur kalınan 195 TL yargılama giderinin davalı ….’den tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
10-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden maddi tazminat yönünden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’ye göre hesaplanan 1.000 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya VERİLMESİNE,
11- Manevi tazminat yönünden; yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına YER OLMADIĞINA,
12- Davacı tarafından dava başında yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
13-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
14-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı Sigorta’ya iadesine,
15-Davalı Belediye’den alınması gereken 5.655,30 TL harçtan peşin alınan 1.413,83 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.241,47 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
16-Davacı tarafça yapılan 220,70 TL istinaf başvuru gideri ile 205,60 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 426,30 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
17-Davalı Sigorta tarafından yapılan 220,70 TL istinaf başvuru gideri ile 11,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 231,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya ödenmesine,
18-Davalı Belediye tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
19-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
20-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.12/12/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.