Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1875 E. 2022/2576 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 08/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 20/12/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR :

VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 08/12/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 09/12/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi … TC:…) 03.06.2014 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu, kaldırıldığı … Hastanesinde yapılan müdahalelere rağmen 13.05.2014 tarihinde vefat ettiğini, olay günü murise, … plaka sayılı motosikleti ile, Sulu camii istikametinden, eski yeni Değirmen caddesini takiben çarşı istikametine seyrettiği, saat 22.05 sıralarında, Eski yeni değirmen caddesi Salı Pazarı istikametinden Diş Hastanesi istikametine seyreden davalılardan … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosikleti ile, Eskiyeni Değirmen Caddesi kavşağında aşırı hızlı olarak murise çarpmış, çarpmanın şiddeti ile başında kask olmasına rağmen muris beyin kanaması geçirmiş ve vefat ettiğini, meydana gelen bu kazada muris, 25 m uzunluğundaki kavşak içinde bu kavşaktan geçişini tamamlamasına sadece 1-2 m. kala, davalı …, hızla çarparak kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğini kaza meydana gelmeden önce, kendisinden çok önce kavşağa giren ve nerdeyse kavşaktan geçişini tamamlamak üzere olam murise çarpan davalı çarpmamak için sağa-sola manevra yapabilecekken yada fren yaparak durabilecekken, yapmamış ve doğrudan murisin kullandığı motosiklete çarptığını bu kazadan hemen önce yaklaşık 1 km geride kendisini durdurmak isteyen trafik polislerinden durmayarak kaçan davalı …, trafik polislerince takip edildiğini düşünerek sonderece hızlı bir şekilde kavşağa girmiş ve murisin kullandığı motosiklete çarparak murisin ölümüne neden olduğunu Kazaya karışan … plaka sayılı araç davalılardan … adına trafikte kayıtlı olup, zorunlu mali mesuliyet sigortası olmadığını, bu sebeple davalı …’ı işleten sıfatıyla sorumlu, Karayolları Trafik Sigortası Garanti Fonu’nu ise … plaka sayılı aracın ZMMS bulunmadığından maddi tazminattan dolayı teminat limiti ile sınırlı olarak sorumlu olması nedeni ile davalı göstermiş bulunduğunu, Muris …i’nin vefatıyla müvekkillerim hayattaki biricik desteklerini kaybettiklerini bu ani ve beklenmeyen ölüm sebebiyle büyük üzüntü ve eleme gark olduklarını , müvekkillerinden … murisin eşi olduğunu hayattaki biricik eşini kaybetmiş yıllarca sevgi ve saygı ile devam eden evliliği murisi kaybederek sona erdiğini diğer müvekkillerim ise murisin kızları olup babalarının vefatı ile büyük bir üzüntü yaşamış ekonomik durumu iyi olan muris babalarının ölümü ile onu maddi ve manevi desteğini yitirdiğin muris yıllarca Almanyada çalıştığını ve Almanya’dan ve Türkiye’de SGK dan emekli olmuştur. Emekli maaşlarının çoğunu eşi … ve kızları müvekkillerimin ihtiyaçlarına seferber etmiş, onlara sağlığında ekonomik olarak büyük destek olduklarını ölümü ile tüm müvekkillerim murisin desteklerini yitirdiklerini genç denebilecek yaşta ölen muris sağlığında son derece sağlıklı olup hiç bir hastalığı bulunmadığını, bu kaza sonucu ölmese uzun yıllar yaşayacağını ehliyeti bulunmayan ve trafik kurallarından bihaber olan davalı … yaşayacağı muhtemel olduğunu trafik kurallarını bilse ve ehliyeti olsa bu kazanın önlenmesi, hiç olmaması mümkün olacaktı. Bu güne kadar müvekkillerinin maddi yada manevi zararları bir nebze olsun davalılarca iderilmemiş, davalılar müvekkillerine başsağlığı dahi dilemediklerini müvekkilleri … için destekten yoksun kalma tazminatı olarak 10.000 TL maddi tazminatın davalı … ve … yönünden 13.06.2014 fölüm tarihi) tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı Karayolları Trafik Sigortası Garanti Fonu yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ve teminat limiti ile sınırlı olarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline verilmesine Müvekkilim Ayşe’nin uğradığı manevi zararları için 80.000 TL manevi tazminatın davalılardan … ve …’dan 13.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen tahsili ile müvekkilime verilmesine, Müvekkillerinden boşanmış olan, … ve … için ayrı ayrı 5.000 er TL destekten yoksun kalma tazminatlarının davalı … ve … yönünden Yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin tüm davalılardan (davalı Karayolları Trafik Sigortası Garanti Fonu yönünden maddi tazminatlar ve teminat limitiyle orantılı olarak) tahsili ile müvekkillerime verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; ” Öncelikle dava dilekçesindeki iddiaları kabul etmediğini 03.06.2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında müvekkil …. sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile Yıldırım Beyazı! Mahallesindeki ikametine giderken Derviş İzbudak caddesi üzerinden Vatan Caddesine girmiş ve Vatan Caddesi Türbe Caddesi kavşağına : geldiğinde Türbe caddesinden şehir merkezi istikametine gitmekte olan ve maktulün sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin kontrolsüz ve hızlı bir şekilde tali yoldan ana yola çıkarak kazanın; meydana gelmesine sebebiyet verdiğini Bu kazanın meydana gelmesinde maktul sürücü göre tamamen kusurlu olduğunu müvekkiline attedilebilecek bir kusur olmadığını maktul sürücü i kontrolsüz olarak kavşağa tali yoldan gelerek ana yoldaki trafiği konural etmeden girmesi kazanın nedeni olduğunu müvekkil kendi seyir şeridinde ve normal bir sürat ile seyretmediğini kavşakta süratli bir şekilde maktul kultandığı motosiklet ile müvekkil seyir şeridini kapatarak kazaya sebebiyet verdiğini yine maklulün seyreltiği istikamette kavşağa gelmeden önce trafik kaza raporunda da belirtildiği gihi: fasılalı kırmızı işik yanmadığını fasılalı kırmızı işiğin anlamı sürücünün aracını durdurarak ana yol: trafiğini kontrol edip yolun müsait olmast halinde yoluna devam elmesini ilade etmediğini ancak davacıların murisi maktul … bu kurala da riayet etmediğini yine maktul sürücünün kullandığı motosikletin ışığının yanın yanmadığı da tespit edilmediğini yine maktulün kask kullanmadığı ve: ehliyetinin de olmadığı yine maktulün kullandığı motosikletin tenni muayenesinin de olmadığı da tüm; dosya kapsamı ile sabit olduğunu Maktul bir trafik kuralını değil birden tazla kuralı ihlal erdiğini zaten fenni muayenesi olmadan araç kullanmak mümkün olmadığını aracın trafikten men edilmesini gerektirdiğini trafik kaza raporunda ve sonrasında düzenlenen kusura ilişkin raporlarda müvekkile atfedildiğini | kusur oranını da kabul etmediğini davacılar murisin ölümü ile destekten yoksun kaldıklarını iddia etmişler ise de öncelikle ” Davacıların herhangi bir devlet veya özel kurumda çalışıp çalışmadıklarının tespitini talep ettiklerini Çalışıyorlar ise aldıkları maaş miktarının belirlenmesini talep ettiklerini yine davacılar herhangi Bir işte| çalışmıyorlar ise evli olup olmadıkları ve eşlerinin gelir ve kazanç durmanın da tespitini talep ediyoruz. Maktulün desteğini alıp almadıklarının tespiti açısından beyan ettiğimiz hususların araştırılmasını talep ettiklerini davacıların murisinin herhangi bir rahatsızlığının bulunup bulunmadığınında SGK’dan araştırılmasını talep ettiklerini Maktulün pelir ve kazanç durumunun da vine araştırılmasını talep ettiklerini Maktulün ölümü sebebiyle emeklilik maaşlarının hangi mirasçılarına bağlandığının da SGK ve yuri dişi emekliliğini ise ilgili kurumdan araştırılmasını talep ettiklerini Yine bu kaza sonrasında meydana gelen ölüm olayı ile ilgili olarak mirasçılara her hangi bir toplu ödeme yapılıp yapılmadığı ve maaş bağlanıp bağlanmadığı hususlarının da SGK ve ilgili kurumlardan araştırılmasını talep ettiğini, Muris 6 yaşında olduğunu dolayısıyla dava dilekçesinde iddia edildiği gibi genç sayılabilecek bir yaşta olduğunu , Garanti Fonundan davacılara herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının da Garanti Fonundan sorulmasını talep etmiştir. Talep edilen manevi tazminatlar san derece fahiş olduğunu kazada maktulün kusurunun yoğunluğu yaşı. müvekkilin öğrenci oluşu ailesinin desteği ile hayatımı idame ettirmesi hususları da birlikte değerlendirilmesini ve buna göre davacıların manevi tazminat taleplerinin de reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı Güvence Hesabi vekili cevap dilekçesinde özetle; daha önce yazılı başvuru şartının yerine getirilmediğini, davacı tarafından ön şart yerine getirilmeden doğrudan dava açıldığını davacıya önel verilerek başvuru ve evraklarının ikmalinin sağlanmasının gerektiğini davaya ilşkin delillerin taraflarına tebliğ edilmediğini, delillerin tarafına tebliğ edilmesini talep etmiştir, delillerin taraflarına tebliğine dek usule ve esasa ilişkin cevap haklarının saklı tuttuğunu kazaya sebep olduğu bildirilen aracın olay tarihini kapsyan mecburi mali mesuliyet sigorta poliçesi bulunduğundan davanın müvekkilleri yönünden reddinin gerektiğini davacıya bu kaza sonucu sosyal güvenlik kurumu tarafından ödeme yapılıp yapılmadığı tespit edilmesi gerektiğini beyan etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Mahkemelerin görevlerine ilişkin düzenlemelerin 6100 sayılı HMK.nun 1.2.3.4. maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 2.maddesinde;”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” şeklinde düzenlendiği, yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6335 S.Y. ile değişik 6102 sayılı TTK. nun 5/3.maddesinde; “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlemenin yapıldığı, Bu düzenleme ile Ticaret Mahkemeleri genel mahkemeler içinde yer alan Asliye Hukuk Mahkemelerinin bir dairesi olmaktan çıkarılarak genel mahkemeler arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğunun kabul edildiği, yine 6102 sayılı TTK.nun 4. Maddesinde Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve çekişmesiz yargı işlerinin düzenlendiği, dava şartlarına ilişkin düzenlemenin HMK.nun 114.ve 115.maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 114/1-c maddesinde mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğunun, aynı kanunun 115.maddesinde mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağının ve taraflarında her zaman ileri sürebileceğinin, dava şartlarının noksan olması halinde davanın usulden reddine karar verileceğinin, HMK’nun 138/1.maddesinde mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğinin düzenlendiği,
Yukarıda anılan TC. Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi, 5235 Sayılı 7/3. Maddesi, HSK. Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 tarih ve 2017/11-10 Es. 2019/401 Kar. Sayılı içtihadı ve Yargıtay 17.HD.’nin 16/05/2014 tarih ve 2014/3442 Es. 2014/7778 Kar. Sayılı ilamı,Yargıtay 20.HD.’nin 12/06/2016 tarih ve 2015/1591 Es. 2015/5782 Kar. Sayılı ilamı 6100 sayılı HMK’nun ile 6102 sayılı TTK’nun ilgili hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde, uyuşmazlık konusunun meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olduğu ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözüme kavuşturulmasının gerektiği, Başka bir anlatımla her davanın açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği, HSK. Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verildiği, Yargı çevresini değiştiren ve idari nitelikte olan bu kararın 01/09/2021 tarihinden sonra açılan davalar için söz konusu olduğu, bu tarihten önce açılan davalar için uygulanma imkanının bulunmadığı, bu davalar yönünden davanın açıldığı mahkemelerin görev ve yetkilerinin devam ettiği,
Ereğli(Konya) … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 14/09/2021 tarih, … Esas …. Karar sayılı ilamı ile; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı nedeniyle gönderilmesine karar verilerek mahkememize tevzi edilen dosyadan verilen kararın teknik anlamda görevsizlik kararı olmayıp kendine özgü bir devir (aktarma) kararı niteliğinde olduğu, mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Ereğli(Konya) … Asliye Hukuk Mahkemesi(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi ile mahkememizin görevsizliğine, Ereğli(Konya) … Asliye Hukuk Mahkemesi(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)’ nin görevli olduğuna karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
Dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİ ile mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Ereğli(Konya) … Asliye Hukuk Mahkemesinin(Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) GÖREVLİ olduğuna” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07.07.2021 tarih ve 608 Sayılı Kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Konya ilinin mülki sınırları olarak belirlendiğini, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun belirtilen kararında derdest dosyaların devredilip devredilmeyeceği ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunmadığını, Türk Ticaret Kanunun 1. Maddesi ile değişik 5/3 maddesinde Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağının belirtildiğini, Asliye Hukuk Mahkemesinin, Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile ticari davaları görmekle görevli olabilmesi için bu yerde ayrı bir asliye ticaret mahkemesinin bulunmaması gerektiğini, davanın açıldığı tarih itibari ile Ereğlide ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmadığını, dava devam ederken Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07.07.2021 tarih ve 608 Sayılı kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Konya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesi nedeniyle Konya Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatı ile davaya bakma görevinin ortadan kalktığını, davanın açıldığı tarihte ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davada görevli olduğunun açık olduğunu, ancak Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinin bu görevinin HSK’nın Konya Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresi Konya ilinin mülki sınırları olarak belirlendiği, sona erdiğinin kabulü ile görevsizlik kararı verdiği ve bu görevsizlik kararının kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiğini, dosyanın gönderildiği Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından kendisinin görevli olmadığı ve Ereğli Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görevli olduğu kanaatiyle görevsizlik kararı verdiğini, uygulama açısından Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsizlik kararına karşı yapmış oldukları istinaf başvurusu neticesinde görevli mahkeme belirleneceğinden ve bu yol usul ekonomisi açısından uygun olacağından Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin vermiş olduğu görevsizlik kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurduklarını, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararının kaldırılmasını, istinaf başvurularının münhasıran görevli Asliye Ticaret Mahkemesinin belirlenmesine yönelik olduğundan istinaf harç ve giderlerinden sorumlu tutulmamalarına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
1-TARAFLAR ARASINDAKİ UYUŞMAZLIĞIN TİCARİ DAVA OLUP OLMADIĞININ DEĞERLENDİRİMİ:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut dosyamızda;Davacı tarafça 03/06/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle kaza tarihinde aracın Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortacısı bulunmamasından bahisle Güvence Hesabı aleyhine maddi ve manevi tazminat istemli iş bu davayı 23/07/2014 tarihinde açmış olduğu anlaşılmıştır.Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar mutlak ticari davalardandır.Dolayısıyla açılan bu davanın Mutlak Ticari dava olduğu anlaşılmıştır.
2- MAHKEME KARARININ HAKİM VE SAVCILAR KURULU İLKE KARARI VE DOĞAL HAKİMLİK İLKESİ ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ:
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun dayanağını 5235 sayılı Kanun’un 7. maddesinden alan, 08/07/2021 tarih ve 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlan 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile “Konya Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Konya ilinin mülki sınırları, Olarak belirlenmesine, İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına.” karar verilmiştir.
Kanuni hâkim güvencesi, hukuki uyuşmazlıkları çözecek olan Hâkim (Mahkeme)lerin tabi olacakları görev ve yetkiye ilişkin kuralların kanun ile düzenlenmesini ifade etmektedir. Doğal hâkim güvencesi ise, hangi uyuşmazlıklarda hangi mahkemelerin görev ve yetkili bulunacağının, uyuşmazlık ortaya çıkmadan önce kanunda öngörülmüş olmasını ifade etmektedir. Bu anlamda Doğal hâkim ilkesi, mahkemelerin görev ve yetkilerinin belirli bir olayla bağlantılı olmaksızın, herkes için genel ve soyut kurallarla kanunla belirlenmiş olmasının yanı sıra, bu kuralların önceden belirlenmiş olması kriterini de içermektedir. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında, doğal hâkim ilkesine ilişkin bu kritere vurgu yapılmıştır: “Bir yargı yerinin, kuruluş, görev, işleyiş ve izleyeceği yargılama usulü itibariyle hukuki yapılanmasının, doğal hâkim ilkesine uygunluğunun sağlanabilmesi için, bu alana iliş¬kin belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yetmez. Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerekir. Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verilmiştir” .
(Ömer ANAYURT, Anayasa Hukuku: Genel Kısım (Temel İlkeler, Kavram ve Kurumlar), Güncellenmiş 4. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara 2021, s.710; Kemal GÖZLER, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Ekin Yayınları, Bursa 2015, s. 404.)
1982 Anayasasında doğal hâkim ilkesi zikredilmemekle birlikte “Kanuni Hâkim Güvencesi” başlıklı 37’nci maddede; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz” denilmek suretiyle, esasen hem doğal hâkim güvencesi hem de kanuni hâkim güvencesi düzenlenmiştir.
Bu husus madde gerekçesinde de
“Kanunî hâkim, “kanunun gösterdiği hâkim” deyimiyle, mahkemelerin veya hâkimlerin görev ve yetkilerinin kanunla belirleneceği; yani ancak yasama tasarrufları yoluyla görev ve yetkinin saptanacağı belirtilmiştir. “Suç ve cezaların kanuniliği” ilkesinin, şeklî ceza hukuku yani suç yargılaması hukukundaki mukabili olan bu ilke esasen “yargı” bölümünde açıkça ifade edilmiştir. Bu ilke, suç yargılaması hukukunda çok iyi bilinen ve yargılamada keyfiliği önlemek ve güvenilirliği sağlamak amacını güden “yargılamanın kanuniliği” kuralının tabiî ve ilk sonucudur.
“Tabiî hâkim” kavramı ise, yargılanacak nizanın vukuu anında yürürlükte bulunan kanunun öngördüğü yargı mercii demektir. Bunlara “olağan mahkemeler” denir. Diğer bir deyimle, bir ceza ancak vukuu anında yürürlükte bulunan kanunun öngördüğü yargı mercii önüne götürülecek; bu kanuna göre hangi mahkemenin görev ve yetkisine giriyorsa o mahkeme tarafından çözüme bağlanacaktır. Bu suretle davanın “olaydan” sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne götürülmesi yasaklanmakta, yani “kişiye” yahut “olaya” göre “kişiyi” yahut “olayı” göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise “tarafsız yargı mercii” güvencesinin ilk gereğidir.
Tabii hâkim güvencesi, bu anlamıyla, ne bütün cezaların adliye mahkemeleri önüne götürülmesini zorunlu kılar, ne de adliye mahkemeleri kümesi içinde veya dışında yer alacak “özel mahkemeler” kurulmasına engeldir. Tek anlamı, yukarıda da açıklandığı gibi, “görev ve yetki” belirlenmesinde expost facto kanunları yasaklamak, “görev ve yetki” belirleyen kanunların geçmişe yürümesini önlemektir; bu da “tarafsız mahkeme”nin ilk gereğidir”Şeklinde ifade edilmiştir.
Görüldüğü gibi, mahkemelerin görev ve yetkilerine ilişkin kuralların kanunla yapılmasının öngörülmesi gerekli olmakla birlikte, bu güvence tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda bu yargılama merciinin, uyuşmazlığın ortaya çıkmasından önce kurulmuş olması gerekir. Bu yönüyle Doğal hâkim ilkesi, sırf bir olaya ya da uyuşmazlığın taraflarına özgü olağanüstü yargı mercilerinin kurulmasına engeldir.
Doğal hâkim ilkesi, hukuksal belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine hizmet ettiği için hukuk devletinin temel unsurlarından biridir. Kişilerin, bir suç işlediklerinde ya da bir hukuki uyuşmazlıkla karşılaştıklarında, söz konusu suçtan dolayı yapılacak yargılanma yerini ya da hukuki uyuşmazlığı çözecek olan yargı merciini ve hangi yargılama süreçlerinden geçileceğini bilmeleri gerekir. Aksine eğer uyuşmazlığın ortaya çıkmasından sonra sadece o uyuşmazlığın çözümü için ya da belirli bir suçun yargılanması için yargı yetkisi kullanan merciler oluşturulur ve hâkim görevlendirilirse doğal hâkim ilkesi ihlal edilmiş olur.
Doğal hâkim ilkesi, Anayasa ve AİHS ile garanti altına alınmış bağımsız ve tarafsız mahkemece yargılanma anlamında adil yargılanma hakkı ile de doğrudan bağlantılıdır. Eğer suçun işlenmesinden ya da hukuki uyuşmazlığın ortaya çıkmasından sonra, kişiye veya olaya göre mahkemeler kurulur ve hâkimler görevlendirilirse orada yargı bağımsızlığından da söz edilemez.
Bununla birlikte mahkeme kurulmuş olmakla birlikte mahkeme üyelerinin zaman içinde değişmesi mümkündür. Olağan usuller içerisinde görülmekte olan davaların hâkimlerinin değişmesi doğal hâkim ilkesine aykırılık oluşturmaz.
( Ergun ÖZBUDUN, Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2002, s.118; GÖZLER, 2015, s. 405. ÖZBUDUN, 2002, s. 118. ANAYURT, 2021, s.709. ANAYURT, 2021, s.710. ANAYURT, 2021, s.719)
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde Mutlak Ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan Ticari davada yetkili mahkemenin belirlenmesinden ibarettir. Yukarıda açıklamalarımız ve Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince, doğal hâkim ilkesine uygunluğunun sağlanabilmesi için, bu alana ilişkin belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yetmez. Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerekir. Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verilmiştir.
Hülasa Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada DOĞAL HAKİMLİK İLKESİ GEREĞİNCE uygulama yeri yoktur. Hattı zatında Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda DOĞAL HAKİMLİK İLKESİNİN gözetildiği de çok açıktır.
Davacı tarafça 23/07/2014 tarihinde açılan bu ticari davada yetkili ve görevli olan Ereğli (Konya) … Asliye Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, mahkemece verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar tarafından yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davacılar üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.09/12/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.