Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1842 E. 2022/2035 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
…. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 06/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR : 1- …
2- …
3- …
4- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 06/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 07/10/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Olay günü 05.10.2019 tarihinde, müvekkili …’ın maliki olduğu … plaka numaralı araç, sürücü … sevk ve idaresinde sabah saat 07.30 sıralarında … stikametinden … istikametinde seyir halindeyken, gidiş yönüne göre sağdaki bankette hiçbir önlemini almadan, hiçbir ikaz veya uyarı işareti koymaksızm durur vaziyette olan sürücü … ‘ün sevk ve idaresinde olan … plakalı traktörün arka kısmına çarpması sonucunda işbu elim trafik kazası meydana geldiğini, gerçekleşen kaza sonrasında … ’ın hayatını kaybettiğini, müteveffa … ‘ın mirasçısı olarak, eşi … ile kızları …, … ve …’in kaldığını, kazada eşi … şoför, müteveffa … ve … yolcu pozisyonunda olduğunu, kazaya sebebiyet veren … plakalı traktörün sigortalısı tespit edilemediğini, kazanın oluşumunda 05.10.2019 tarihli düzenlenen kaza tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere … plakalı traktör sürücüsü …’ün durma veya duraklama yaptığı durumda gerekli tedbiri almadığından 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 59. Maddesini ihlal ettiğini, olay ile ilgili Konya … Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden ceza kovuşturması devam ettiğini, kaza nedeniyle araçta bulunan sürücü … ve yolcu konumunda olan …’ın yaralandığını, müvekkillerinin tedavisi uzun bir süre devam ettiğini, kaza tarihinde 58 yaşında olan 18.12.1961 doğumlu müvekkili … , müteveffa ile 20 yılı aşkın süredir evli olduğunu, eşi ve çocuklarıyla mutlu bir yaşantı sürdürmekteyken elim kaza sonucunda hem hayat arkadaşını kaybetmiş hemde yaralanması sebebiyle bir süre bakıma muhtaç hale geldiğini, olayın etkisi müvekkilinin hafızasında derin iz bıraktığını, kaza tarihinde 25 yaşında olan 30.08.1994 doğumlu müvekkili … genç yaşında çeşitli tedavilere maruz kaldığını, annesini kaybettiğini, kaza tarihinde 20 yaşında olan 11.08.1999 doğumlu müvekkili … ve 28 yaşında olan 04.02.1991 doğumlu müvekkili …’de tıpkı diğer kardeşleri … gibi annelerini kaybetmiş olmanın üzüntüsünü derin bir şekilde yaşadıklarını, Manevi tazminat her ne kadar insanlardaki manevi ıstırabı gidermeye yönelik, zenginleşme amacı gütmeyen bir hukuki çare olsa da, aynı zamanda caydırıcılık unsuru da baskın olduğunu, müvekkillerinin çektiği acı ve ıstırabı başkalarının çekmemesi, verilecek kararın emsal teşkil ederek caydırıcı olması için müvekkilleri lehine talep ettikleri manevi tazminat miktarlarının kabulünü talep ettiklerini, 03.07.1966 doğumlu …’ın lisans mezunu ev hanımı olduğunu, mirasçıları 18.12.1961 doğumlu eşi … ve 11.08.1999 doğumlu … 20 yaşında hukuk fakültesi öğrencisi olduğunu, eş ve annesinin desteğinden yoksun kaldığını, müteveffanın desteğinden yoksun kalan müvekkilleri için … Şirketleri’ne (… Hesabı) 20.11.2019 tarihinde başvuru yapıldığını, başvuru üzerine taraflarına bir miktar ödeme yapılsa da bu ödemenin yetersiz olduğunu, Destekten yoksun kalma tazminat hesaplarının müvekkillerinin yaş, öğrenim durumları, meslek grupları gibi hususların gözetilmesini, …’ın hukuk fakültesi öğrencisi olması nedeniyle tazminat hesabının asgari ücretten değil ilgili meslek kuruluşlarından sorulacak emsal ücret araştırması neticesinde hukuk fakültesini bitirdiğinde alabileceği ücret üzerinden destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin yapılmasını, kaza nedeniyle müvekkillerinin hayati fonksiyonlarını etkileyecek şekilde yaralandığını, bu nedenlerle her türlü fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak; meydana gelen ölüm olayı için; müvekkili …lehine, eşini kaybetmiş olmasından dolayı kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 25.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini, (Manevi tazminatın … Şirketleri (… Hesabı) hariç olmak üzere, diğer davalı …tahsiline), müvekkili… lehine, annesini kaybetmiş olmasından dolayı kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 25.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini, (Manevi tazminatın … Şirketleri j Hesabı) hariç olmak üzere, diğer davalı … tahsiline),müvekkili … lehine, annesini kaybetmiş olmasından dolayı kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 25.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini, (Manevi tazminatın… Şirketleri (…Hesabı) hariç olmak Üzere, diğer davalı … tahsiline),müvekkili … lehine, annesini kaybetmiş olmasından dolayı kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 25.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini, (Manevi tazminatın … Şirketleri (… Hesabı) hariç olmak üzere, diğer davalı … tahsiline), müvekkili … ve … lehlerine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak, kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ayrı ayrı 100 TL destekten yoksan kalma tazminatına hükmedilmesini, (Maddi tazminatların, … Şirketleri (…Hesabı) açısından temerrüt tarihi itibariyle avans faizine hükmedilme talebiyle, diğer davalı … için ise kaza tarihi itibariyle bu davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline), yaralanma olayı için; … ve…lehlerine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak, kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ayrı ayrı 50,00’şer TL geçici İş göremezlik tazminatına hükmedilmesini, … ve …lehlerine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak, kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ayrı ayrı 50,00’şer TL öngörülemeyen tedavi masraflarına hükmedilmesini, … ve … lehlerine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak, kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ayrı ayrı 50,00’şer TL bakım ve bakıcı giderleri tazminatına hükmedilmesini, … lehine, hayati fonksiyonlarım etkileyecek şekilde yaralanmış olmasından dolayı kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini, (Manevi tazminat, … Hesabı hariç olmak Üzere diğer davalı …’ten tahsiline), İleride telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğmasının önlenmesi adına kazaya karışan …plaka sayılı römorkun kaydına ihtiyaten tedbir konulmasını, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu trafik kazasının meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun olmadığını, müvekkilinin trafik kazasına karışan … plakalı aracın maliki olduğunu, … plakalı araç sürücüsü olan … asli kusurlu olduğunu, Konya …Ağır Ceza Mahkemesi .. sayılı dosyaya gelen adli raporda müvekkilinin kusursuz …’ın asli kusurlu olduğunun bildirildiğini, davacı sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı otomobil ile … ilçesi istikametinden … ili istikametine doğru seyretmekte iken olay mahalline geldiğinde, seyrine göre yolun sağındaki banket üzerinde hareket etmekte olan müvekkili … yönetimindeki … plaka sayılı traktörün arka kesimine, kendi aracının ön kısmı ile çarpması sonucunda ölüm ve yaralanma ile neticelenen dava konusu kaza meydana geldiğini, yolun düz, eğimsiz, zemini asfalt, yüzeyi kuru, gündüz vakti, görüş açık olduğunu, …’ın şehirler arası yolda araçların gittiği birinci şeritten banket şeridine kayarak hiç frene basmayarak kazaya sebebiyet vermesi uyumuş olduğunun göstergesi olduğunu, Davacı …’ın yeterli özeni göstermeyerek tarlasına inmekte olan müvekkili idaresindeki traktöre rağmen mevcut suretiyle bankete girip traktöre önlemsizce çarptığı olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı ile asli kusurlu olduğu, geceden …’dan yola çıkan davacının hiç uyumayarak sabaha karşı Konya Cihanbeyli ilçesinde gün doğarken ve yol yorgunluğu ile gece uyumamış olmanın etkisi ile kazaya sebebiyet verdiğini, olaydan sonrada şikayetçi olmadığını söylediğini, Davacı yan …’ ın ağır kusurunu müvekkilinin üzerine bırakmaya çalıştığını ve tazmin isteminin ötesinde sebepsiz zenginleşme çaba ve gayreti içerisinde olduğunu, davacı yana ZMMM poliçesini düzenleyen sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin ve SGK tarafından bağlanan gelirlerin ve yapılan ödemelerin, ortaya konması gerektiğini, Davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerin zenginleşmeye yönelik olduğunu, bu nedenle taleplerin reddi gerektiğini, müvekkilinin elem, acı ve ızdırap duyduğunu, davacı yan tarafından emekli bir öğretmenin bütün hayatını toplasa elde edemeyeceği bir para ile tazminat talepleri karşısında neye uğradığını şaşırdığını, olay nedeniyle kusurlu bulunmayan müvekkilinin maddi ve manevi tazminat ödemesinin hukuka, ahlaka ve vicdana uymadığını, bu nedenlerle haksız ve hukuka aykırı davanın reddini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı taraf üzerine tahmilini, aksi kanaatte ise Konya … Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davanın sonuçlanmasının beklenilmesini talep etmiştir.
Davalı … Hesabı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıların usulüne uygun bir başvurusunun bulunmadığını, müvekkiline başvuru esnasında belirlenen evrakların sunulması gerektiğini, lazımdır. Ortada hukuken usulüne uygun herhangi bir başvuru bulunmadığı için KTK’nın md.97/1 maddesi yerine getirilmemiş ve dava şartının gerçekleşmediğini, davacıların davasının dava şartı yoluğundan dolayı usulden reddilmesi gerektiğini, Destekten yoksun kalma tazminatı talebi üzerine davacılara müvekkili …Hesabı tarafından başvuru üzerine davacı …’a 78.500,00 TL, davacı … ’a 5.190,00 TL ödeme yapıldığını, davacıların bu yöndeki taleplerinin reddine karar verilmesini, müvekkilinin mesuliyetinin kusur oranı ve kazanın gerçekleştiği tarihte geçerli olan sigorta teminat limitleriyle sınırlı olduğunu, davacıya zarar veren motorlu aracın geçerli bir sigorta poliçesi bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, Geçici iş göremezlik zararı, geçici bakıcı gideri, rapor, cenaze ve defin, ulaşım, yemek giderlerinin tazmini yönündeki taleplerin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları uyarınca teminat dışında olduğunu, davacılara SGK tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini, davacı 18 yaşından gençse fiilen herhangi bir işte çalışmadığından geçici iş göremezlik zararı hesaplanmaması gerektiğini, davacı emekli ise emeklilik döneminde davacının fiilen çalıştığının ispatlanması gerektiğini, davacılar vekilinin davacı …’ın hukuk fakültesi öğrencisi olduğu ve destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında ilgili meslek kuruluşundan fakülteyi bitirdiğinde alabileceği ücrete göre hesaplama yapılmasına yönelik talebinin yerinde olmadığını, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasında esas olan müteveffanın gelir durumu olduğunu, davacının maluliyet oranı, %0-%69 aralığına denk geldiği takdire davacılar yönünden bakıcı gideri hesabı yapılmaması gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğu yönünde iddia edilen kusurlu hali ve kusur oranını kabul etmediklerini, müterafik kusur halleri mevcut olduğundan yerleşik Yargıtay uygulaması gözetilerek hesaplanan tazminat tutarından en az %20 indirim yapılması gerektiğini, müteveffa …’ın bulunmuş olduğu koltuktaki emniyet kemerinin takılı olmadığı tespit edildiğinden müteveffanın kusurlu olduğunu, bu sebeple hesaplanan tazminat tutarından Yargıtay içtihatları doğrultusunda indirim yapılması gerektiğini, müvekkiline usulüne uygun bir başvuru yapılmadığı için müvekkilinin dava tarihinden önce temerrüde düşmediğini, ayrıca müvekkilinin bir ticari şirket olmadığı için davacı tarafça talep edilen avans faizi hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle davacıların haksız davasının öncelikle usulden reddini, mahkememiz aksi kanaatte ise esastan reddini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Mahkememiz … Esas … Karar sayılı ve 01/04/2021 tarihli hükmü, davacılar vekillerince istinaf edilmiş ve Konya Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 01/09/2021 tarih ve … Esas … Karar sayılı ilamı ile kaldırılmış ve dosya mahkememiz yeni esasına kaydedilmiştir.
Konya Bölge Adliye Mahkemesinin … Hukuk Dairesinin … Esas … Karar sayılı hükmü gereği önceki düzenlenen kusur raporları arasındaki çelişkiler giderilerek taraf kusurlarının tespiti için dosya Karayolları Fen Heyetine tevdii edilmiş ve 22/10/2021 tarihli raporda; … plakalı otomobil sürücüsü davacı …’ın yola gereken dikkati vermemesi sonucu ilerisinde bulunan aracı görmesine rağmen hiç bir fren tedbirine başvurmayarak mevcut hızıyla bankete girip davalıya ait araca arkadan çarpması şeklindeki eyleminden dolayı % 80 kusurlu olduğu, … plakalı otomobil sürücüsü dava dışı …’ün bankette hiç bir önlem almadan, hiç bir uyarı ve ikaz işareti koymadan durmasından dolayı % 20 kusurlu olduğu tespit edilmiş olup, olay örgüsüyle uyumlu ayrıntılı gerekçeli, denetlenebilir kusur bilirkişi raporu yargılamaya esas alınmıştır.
… Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp … başkanlığınca düzenlenen 15/01/2021 tarihli raporda neticeten davacı …’ın % 2,1 sürekli iş göremezlik, 3 haftaya kadar geçici iş göremezlik süresinin uzayabileceği, bakıcıya ihtiyacının bulunmadığı, 2.000,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri tespit edilmiş olup, diğer davacı ..’ın sürekli maluliyetinin bulunmadığı, 3 aya kadar geçici iş göremezlik süresinin uzayabileceği, 1 ay bakıcıya ihtiyacının bulunduğu, 1.000,00 TL kaçınılmaz tedavi giderinin tespit edilmiş olup, ilgili raporun heyet tarafından düzenlenmiş olması, görevlilerin profesör ve konusunda uzman araştırma görevlisi olmaları nazara alınarak ayrıntılı, gerekçeli ve denetlenebilir Malüliyet bilirkişi raporu mahkememizce yargılamaya esas alınmıştır.
Dosya tazminat hesabı için aktüerya bilirkişisine tevdii edilerek 12/01/2022 tarihli raporunda, kusur raporu ve daha evvel yapılan ödemelerde nazara alınarak neticeten; meydana gelen trafik kazasında ölen …’ın vefatı nedeniyle TRH – 2010 tablosuna göre; davacı …’ın daha evvel yapılan ödemeler ile birlikte herhangi bir tazminat alacağının olmadığı, …’ın 10.017,00 TL destekten yoksun kalma tazminatın hesaplandığı; PMF – 1931 tablosuna göre; davacı …’ın daha evvel yapılan ödemeler ile birlikte herhangi bir tazminat alacağının olmadığı, …’ın 10.017,00 TL destekten yoksun kalma tazminatın hesaplandığı; davacı …’ın yaralanmasından kaynaklı olarak 1.106,58 TL geçici iş göremezlik dönemine ilişkin zarar, 511,68 TL bakıcı gideri, 200,00 TL tedavi giderinden kaynaklı zarar hesaplandığı; davacı …’ın yaralanmasından kaynaklı olarak; 282,93 TL geçici iş göremezlik dönemine ilişkin zarar, 400,00 TL tedavi giderine ilişkin zararının hesaplandığı anlaşılmıştır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/17154 Esas 2021/4325 Karar; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/9650 Esas 2021/4317 Karar; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/9713 Esas 2021/3855 Karar; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/927 Esas 2021/3588 Karar ; Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 2020/6113 Esas 2021/3121 Karar; Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 2020/2628 Esas 2021/2552 Karar sayılı içtihatları ile benzer mahiyetteki Yerleşik içtihatları nazara alınarak; TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsive rant sistemine göre hesaplamalar mahkememizce hükme esas alınmıştır.
Ancak davacı vekili davasında ıslah dilekçesi sunmadığından yaralanmalara ilişkin olarak davacı …için 50,00 TL bakıcı giderinden kaynaklanan zarar, 50,00 TL tedavi gideri olmak üzere 100,00 TL tazminatın tahsiline karar verilmiştir. Fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmuştur. Davacının kaza tarihinde emekli olduğu, emeklilik maaşı dışında gelirinin bulunduğu dair herhangi bir muteber delil sunulmadığı anlaşılmakla geçici iş göremezlik dönemine ilişkin zararlar ispatlanamadığından bu yöndeki taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Davacı … için 50,00 TL geçici iş göremezlik, 50,00 TL tedavi gideri olmak üzere 100,00 TL tazminatın tahsiline karar verilmiştir. Fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmuştur. Davacının yargılamaya esas alınan maluliyet raporuna göre iyileşme sürecinde bakıcıya ihtiyacı olmadığı tespit edildiğinden bu yöndeki taleplerin reddine karar verilmiştir.
Müteveffa …’ın vefatından dolayı kızı davacı … için 100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının tahsiline karar verilmiştir. Fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmuştur. Her ne kadar kısa kararda …’ın vefatına ilişkin olarak; 3 nolu fıkrada destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin maddi hata nedeniyle davacı … lehine hüküm kurulmuş ise de; bu davacı yönünden destekten yoksun kalma tazminata ilişkin olarak herhangi bir talep bulunmadığından ve davacı … lehine destekten yoksun kalma tazminat talebinde bulunulduğundan işbu maddi hata düzeltilerek ilgili kısımdaki ” … ” ismi çıkartılarak yerine ” … ” ismi eklenmiştir.
Mahkememizce yargılamaya esas alınan aktüerya bilirkişi raporuna göre, davacı …’ın destekten yoksun kalma hususuna ilişkin olarak dava açılmadan evvel yapılan ödemeler itibariyle herhangi bir tazminat alacağının bulunmadığı tespit edildiğinden davacı …’in bu yöndeki taleplerinin reddine karar verilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın manevi tazminat başlıklı 56. maddesi; “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” hükmünü amirdir.
TBK 56. madesine göre bir olaydan zarar gören kişinin çektiği acıları bir nebze olsun azaltmak veya bozulan ruhsal dengesi yeniden düzelmesi için zarar veren kişiden bir miktar ücreti talep edebileceğini düzenlenmiş olup; kanun koyucu manevi tazminatın miktarını tayin etme hakkını hakimin takdirine bırakmıştır. Hükmedilecek miktar uğranılan zararla orantılı, duyulan acıyı hafifleticek nitelikte olmalıdır. Manevi tazminatın takdiri yapılırken tarafların ekonomik ve sosyal durumları, tarafların kusurları da gözetilmesi gerekmektedir. Mahkememizce yargılamaya esas alınan 22/10/2021 tarihli kusur raporunda davalıya her ne kadar %20 oranında kusur atfedilmiş ise de; davalının ceza yargılamasındaki beyanlarında Ankara Konya yolu üzerinde bulunan tarlasına girmek amacıyla aracını durdurduğu esnada davacı …’in sevk ve yönetimindeki aracın arkadan gelerek davalının aracına çarptığı anlaşılmış olup, dosya muhtevası itibariyle aksini gösterir herhangi bir delil bulunmadığından davalıya ait aracın yalnızca yol üzerinde bulunan tarlaya giriş esnasındaki duraklama kadar kısa süreli şekilde emniyet şeridi üzerinde durakladığı, gerçekleştirilen eylem ile meydana gelen zarar arasındaki illiyet bağı, kusura etki eden eylemin hafifliği, davacı …’ın ağır kusuru karşısında hak nesafet kuralları ile birlikte değerlendirildiğinde davalının kusura etki eden eylemin manevi tazminata yükümlülük doğuracak mahiyette nitelikli bir eylem olmadığı takdir ve kanaatine varılarak davacı …’ın yaralanmasından kaynaklı ve davacıların eşi ve annesi olan …’ın vefatından dolayı talep edilen manevi tazminat istemlerinin ayrı ayrı reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” şeklinde davanın kısmen kabulü ile; yaralanmalara ilişkin olarak; davacı …için; bakıcı giderlerinden kaynaklanan maddi zarar için 50,00 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zararı için 50,00 TL, olmak üzere Toplam 100,00 TL tazminatın davalı … yönünden 05/10/2019 kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi; Davalı … Hesabı yönünden ( poliçe limitleri aşılmamak üzere) 05/12/2019 temerrüt tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, Geçici iş göremezlik dönemine ilişkin taleplerin reddine, Yaralanma nedeniyle manevi tazminat taleplerinin reddine, davacı … için;Geçici iş göremezlik dönemine ilişkin maddi zarar için 50,00 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zararı için 50,00 TL, olmak üzere Toplam 100,00 TL tazminatın davalı … yönünden 05/10/2019 kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi; Davalı … Hesabı yönünden ( poliçe limitleri aşılmamak üzere) 05/12/2019 temerrüt tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, Bakıcı giderine ilişkin taleplerin reddine, …’ın vefatına ilişkin olarak; davacı … için; 100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … yönünden 05/10/2019 kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi; Davalı …Hesabı yönünden (poliçe limitleri aşılmamak üzere) 05/12/2019 temerrüt tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, davacı …’in destekten yoksun kalma tazminat taleplerinin reddine, Davacılar …, …, …ve …’nin manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin durur vaziyette olmadığını, somut olayın meydana gelmesinde müvekkilinin emniyet şeridinde durmasının bir etkisinin bulunmadığını, müvekkilinin tarlasının ve tarla evinin bulunduğu yerde olduğunu, yol kenarında durmadığını ve durmasını gerektirecek bir sebebin bulunmadığını, …’ın uyuyarak trafik şeritlerinden kaymış ve emniyet şeridinden tarlasına inmekte olan müvekkile arkadan çarptığını, müvekkilinin yaşanan kazada kusursuz olduğunu, hükme esas kusur raporunda müvekkiline atfedilen %20 kusur oranının hukuki dayanaktan yoksun ve haksız olduğunu, kazanın olduğu saat, hava şartları ve kaza mahallindeki yolun da göz önüne alındığında davacının kusuruyla kazaya sebebiyet verildiğinin ortada olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili …’in kaburga ve sağ 2-3-4 ulna distalde fraktür olduğu ve ciddi metekarp kırığı ve çoklu kırığı olduğu mevcut olmasına rağmen 08.12.2021 tarihli … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp …raporunda göğüs hastalıkları hususunda uzman görüşü alınmadan değerlendirme yapıldığını, bu nedenle müvekkilinin sürekli iş göremezlik/kalıcı maluliyetine ilişkin olarak yapılan değerlendirmenin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili …’in bilek kırığının da mevcut olmasına rağmen ortopedi bölümünde muayenesinin yapılmadan 08/12/2021 tarihli adli tıp raporunun tanzim edildiğini, aktüer bilirkişi tarafından …’ın destek hesabı başlığı altındaki hesaplamada desteğin geliri üzerinden (asgari ücret üzerinden) hesaplama yapılırken desteğin gelirine her yıl için artış yapılmadan 2019 yılındaki asgari ücret sabit gelir olarak kabul edildiğini ve dosya kapsamında yer alan tüm hesaplama (yıllık gelir hesaplaması sütunu) 2019 yılındaki asgari ücret üzerinden yapıldığını, bu hatalı hesaplamanın müvekkilinin mağduriyetine yol açtığını, her yıl için artış yapılmaksızın sabit miktar üzerinden yapılan hesaplamanın kabulünün mümkün olmadığını, ayrıca raporda destek paylarının yüzdelik olarak hesaplanmasının da paylarda hataya sebebiyet verdiğini, Mahkemece davalının %20 kusuruyla kazaya sebebiyet verdiğinin ortada iken elim kazada ölüm olayının da gerçekleştiğinin düşünüldüğünde manevi tazminata hükmedilmemesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Hesabı vekili katılma yolu ile başvurduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacıların usulüne uygun bir başvurusunun bulunmadığını, dava konusu … plakalı traktörün hurda çekme belgeli olduğundan dolayı … Hesabının sorumluluğunun bulunmadığını, bu hususun dikkate alınmadan karar verilmesinin doğru olmadığını, geçici iş göremezlik zararının, geçici bakıcı giderlerinin tazmini yönündeki taleplerin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları uyarınca teminat dışında olduğunu, müvekkilinin mesuliyetinin kusur oranı ve teminat limitleriyle sınırlı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte tazminat hesaplamasına TRH 2010 hayat tablosu ve 1,65 teknik faizin uygulanması gerektiğini, destekten yoksun kalma tazminatı talep eden davacılara müvekkili tarafından başvuru üzerinde ödeme yapıldığını, müvekkilinin bir sorumluluğunun bulunmadığını, maluliyet oranının kaza tarihindeki mevzuata göre belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin dava tarihinden önce temerrüde düşmesinin mümkün olmadığını, davacı … ‘e ait olan … plakalı araç hakkında yapılan tramer sorgulamasında aracın ray sigorta tarafından sigortalı olduğunu ve sigorta tarafından ödeme yapıldığının tespit edildiğini, bu yapılan ödemelerin de mahkemece dikkate alınması gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Kamu düzeni yönünden maluliyet ve aktüerya raporlarına yönelik yapılan incelemede;
İDM ce meydana gelen kazanın ve ödemeye esas olan poliçe başlangıç tarihinin 01/06/2015 tarihinden sonra olması nedeniyle 01/06/2015 tarihli genel şartlarda belirtilen usule göre hesaplama yapılıp karar verildiği anlaşılmaktadır.
Ne varki AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GEREKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE Aynı kaza ile ilgili olmak üzere İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların ve bu genel şartlarla belirlenen Özürlülük ölçütü yönetmeliği ile Engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmemktedir
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Bu halde Söz konusu belirlemenin Adli Tıp/Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlar tarafından (çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak) uzmanlık alanlarına göre, HMK’nun 275 inci maddesi gereğince oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan çalışma gücü ve maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
O halde mahkemece, yukarıda verilen hukuksal bilgiler dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu …İhtisas Kurulu’ndan veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarından davacının maluliyeti olup olmadığı, yaralanmasının niteliği, iş güçten kalma süresinin tespiti bakımından Aym’ ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından Her ne kadar somut olayda kaza tarihi 01/09/2013 tarihinden sonra ise ve Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre ve usule uygun heyet teşkili suretiyle rapor alınarak sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli bulunmamıştır.
ZİRA
Yukarıda da belirtildiği üzere Söz konusu belirlemenin Adli Tıp/Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlar tarafından (çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak) uzmanlık alanlarına göre, HMK’nun 275 inci maddesi gereğince oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan çalışma gücü ve maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Oysa Somut olayda İDM tarafından … Üniversite hastanesinden rapor alınmış ise de , heyette 1 adli tıp uzmanı bulunmakla birlikte diğer heyete dahil olan bilirkişiler araştırma görevlisi olup, (çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulan uzman heyet niteliğinde olmadığından bu raporun hükme esas alınarak karar verilmesi yanlıştır
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne uygun ve kişideki şikayetler dikkate alınarak usule uygun heyet teşkili suretiyle rapor alınarak sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli bulunmamıştır. Davalının itirazı yerindedir.
Keza AYM ‘ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak 01/06/2015 tarihli genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM verilen iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre inceleme ve araştırma yapılarak, daha önce rapor tanzim eden ve hükme esas alınan maluliyet raporu düzenleyen heyetten ve aktüerya bilirkişisinden FARKLI BİR HEYETTEN ve FARKLI BİR AKTÜERYA BİLİRKİŞİSİNDEN destek payları da gözetilerek yukarıdaki esaslara uygun yeniden rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
ÖTE YANDAN AKTÜERYA RAPORUNDA DAVACI … İÇİN 1.106,58 TL geçici işgöremezlik zararının bulunduğu tespit edilmesine rağmen bu talebin gerekçesiz reddi hatalıdır.
Tarafların kusura itirazı
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
Madde 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Düzenlemesi mevcuttur. Haksız fiil sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için gerekli olan ikinci koşul, zarara sebebiyet veren hukuka aykırı fiilin, fail tarafından kusurlu olarak yapılmış olmasıdır. Kusur, hukuk düzeninin kurallarının bilerek ve isteyerek yada ihmal sebebiyle ihlal edilmesi gerekecektir.Kusurun kanunlarımızda tanımı yapılmamıştır. Uygulama ve öğretide kabul görmüş tanıma göre; kusur, hukuk düzenince kınanabilen davranıştır. Kınamanın nedeni, başka türlü davranma olanağı varken ve zorunlu iken, bu şekilde davranılmayarak, bu tarzdan sapılmış olmasıdır. Kısacası; kusur, genel tanımıyla, hukuk düzeni tarafından bir davranış tarzının kınanması olup; bu kınama, o davranışın belirli koşullar altında bireylerden beklenen ortalama hareket tarzından sapmış olmasından kaynaklanır.
Ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususlarının doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmekte olduğu, bunun yanında, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararının, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıdığı, (YHGK’nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 esas, 1985/21 karar sayılı ilamı) ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturacağı, bunun nedeninin, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasından kaynaklandığı, (Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, S. 844; YHGK’nın 28.03.2012 gün ve 19-24 esas, 243 karar sayılı ilamı) böylece, kural olarak hukuk hakiminin ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmadığı, ancak ceza yargılamasındaki mahkumiyet kararı, kusurun takdiri ve zarar tutarının saptanması konusunda hukuk hakimini bağlamaz ise de; mahkumiyet kararı, eylemin haksızlığını ve sanık tarafından işlendiği hususları hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir.
Konya … Ağır Ceza Mahkemesi … E. Sayılı dosya kapsamında aldırılan 12.06.2020 tarihli Adli Tıp Kurumu trafik ihtisas dairesi tarafından kusura ilişkin hazırlanan rapor ile işbu dosya kapsamında alınan 06.01.2021 tarihli trafik bilirkişi raporunda davalı …’ün kusursuz olduğu, davacı müvekkilimiz …’ın ise asli kusurlu olduğu, 05.10.2019 tarihinde düzenlenen kaza tespit tutanağında ve Cihanbeyli Cumhuriyet Başsavcılığı … soruşturma dosyası kapsamında bulunan 16.12.2019 tarihli trafik kazası bilirkişi raporunda ise davalı …’ün KTK 59 kusurunu ihlal ettiğini ve tali kusurlu olduğu, müteveffanın ise 56/1A kusurunu ihlal ettiğini ve asli kusurlu olduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamında yer alan kaza tespit tutanağı, 16.12.2019 tarihli bilirkişi raporu, ATK raporu ve 06.01.2021 tarihli bilirkişi raporu arasında çelişki olduğu ortadadır.
Mahkemece ceza dosyasındaki soruşturma aşamasında düzenlenen 16.12.2019 tarihli rapor ve kaza tespit tutanağında isnat edilen kusur durumu ile 06.01.2021 tarihli raporda isnat edilen kusur durumları arasında çelişki mevcut olmasına rağmen bu çelişki giderilmeden karar verilmiştir.
Bu durumda Trafik kaza tespit tutanağı ve alınan bilirkişi raporu arasındaki kusur dağılımına ilişkin çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru değildir. (Nitekim Yargıtay 17. Hd’nin 2016/19917 esas 2017/10871 karar sayılı emsal ilamı) şeklinde kaldırma yapılmıştır.
Dairemizin … Esas … Karar sayılı hükmü gereği önceki düzenlenen kusur raporları arasındaki çelişkiler giderilerek taraf kusurlarının tespiti için dosya Karayolları Fen Heyetine tevdii edilmiş ve 22/10/2021 tarihli raporda; … plakalı otomobil sürücüsü davacı …’ın yola gereken dikkati vermemesi sonucu ilerisinde bulunan aracı görmesine rağmen hiç bir fren tedbirine başvurmayarak mevcut hızıyla bankete girip davalıya ait araca arkadan çarpması şeklindeki eyleminden dolayı % 80 kusurlu olduğu, … plakalı otomobil sürücüsü dava dışı …’ün bankette hiç bir önlem almadan, hiç bir uyarı ve ikaz işareti koymadan durmasından dolayı % 20 kusurlu olduğu tespit edilmiş olup, olay örgüsüyle uyumlu ayrıntılı gerekçeli, denetlenebilir kusur bilirkişi raporu yargılamaya esas alınmasında isabetsizlik olmadığı, ceza mahkemesinin kusurun takdiri ve zarar tutarının saptanması konusunda kararının hukuk hakimini bağlamayacağı anlaşılmakla itiraz yersizdir.
Davalı … hesabının husumetin kendilerine yöneltilemeyeceği itirazı
Davacı taraf, trafik sigortası bulunmayan aracın sebep olduğu yaralanmadan ve ölümden kaynaklanan zarar nedeniyle davalı … Hesabına husumet yöneltmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 21/1. maddesinde “tescil edilen araçlar, tescil belgesi ve tescil plakası alınmadan karayollarına çıkarılamaz” düzenlemesine; aynı Kanun’un 23/2. maddesinde ise “araç tescil belgesini araçta bulundurmayan veya tescil plakasını monte edilmesi gereken yerin dışında farklı bir yere takan sürücülere 92 Türk Lirası idari para cezası verilir. Araç bilgileri doğrulanıncaya ve plaka uygun yere takılıncaya kadar araç trafikten men edilir” düzenlemesine; aynı Kanun’un 91. maddesinde motorlu araçların “zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Diğer taraftan; … Hesabına başvurulabilecek halleri düzenleyen 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesi ve … Hesabı Yönetmeliği’nin 9/1-b maddesi gereği, … Hesabının sorumluluğu için, zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu bulunduğu halde, bu sigortası yapılmamış olan bir aracın, 3. kişinin zararına sebep olması gerekmektedir. Zorunlu olan trafik sigortasının yaptırılması bakımından da her şeyden önce, sigortası yapılacak aracın kanun kapsamında kalan tescilli bir araç olması gereklidir.
Davacı tarafın … plakalı traktörün hurdaya ayrıldığı beyan etmiştir.
Bu durumda davalı … Hesabına trafik sigortasız aracın neden olduğu zarar iddiası ile husumet yöneltildiği, … Hesabının sorumluluğunun sigortalılık yasası ve … hesabı yönetmeliğine göre ancak ZMSS yaptırması zorunlu bir araç bulunması halinde söz konusu olabileceği, davalıya husumet düşüp düşmediğinin doğru biçimde tespit edilmesinin gerekliliği ve bu hususun re’sen gözetileceği dikkate alınmak suretiyle; kazaya karışan araca ait trafik tescil dosyasının tamamının (aracın ilk tescil kaydından itibaren) ilgili merciden getirtilmesi ile aracın tescil kaydının silinip silinmediğinin, silinmiş ise silinme sebebinin ve yeniden tescilinin yapılıp yapılmadığının saptanması ile davalının hukuki durumunun yukarıda açıklanan yasa ve mevzuat hükümleri kapsamında takdir ve tayini gerekirken anılan hususlar için yeterli araştırma yapılmadan ve bu hususlar karar yerinde tartışılmadan karar verilmesi doğru olmadığından itiraz yerindedir
… hesabına davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmadığı istinafı;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına veya poliçenin olmaması durumunda bu sorumluluğu üstlenen güvence hesabına yasa gereği karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya veya …hesabına tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya veya … hesabına yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına ve … hesabına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2.fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup
Somut olayda 6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna ve … hesabını yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta,ilk derece mahkemesince istenen hasar dosyası gelmemiş ise de zorunlu mali sorumluluk poliçesinin bulunmaması nedeniyle … hesabına karşı sigortasız araç nedeniyle meydana gelen trafik kazasında davacının dava tarihinden önce davalı … hesabına belgeler ile birlikte başvuru dilekçesi ile başvurdukları, hatta davalının bu başvuru neticesi dosyadaki yazışmalardan anlaşılacağı üzere hastane raporunun eksik olması nedeniyle bu eksikliğin tamamlanması gerektiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır
Davalı … hesabının istediği belgeler Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekinde belirtilen belgelerden ise de KTK’nın 96. maddesi ve Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.2. maddesinde geçen bu belgeler davalının ödeme tarihine(temerrüde) ilişkin olup dava açmadan önce davalıya başvuru yapılmasına dair adı geçen yasanın 97. maddesinde bu belgelere yer verilmediği gibi davacının başvuru dilekçesinde eklenmesi gereken diğer tüm belgeleri ekleyerek başvuru yaptığı,davalırır cevabi ile dava tarihi arasında geçen süre de gözetildiğinde davalının davacıya verdiği cevabın talebi karşılamadığı dolayısıyla davacının dava açmadan önce yasada öngörülen başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı,bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği de açıktır. İstinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı … hesabı vekilinin kabul edilen geçici iş göremezliğin, bakıcı giderinin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
… Hesabı’nın hangi hallerde sorumlu tutulduğu ve Hesaba hangi şartların gerçekleşmesi halinde dava yöneltilebileceği 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi ve … Hesabı Yönetmeliği’nin 9. maddesinde belirtilmiştir.
Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesinin 2/b fıkrası uyarınca, Hesaba; “Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için” başvurulabilecek, bu kapsamda faturasız tedavi giderlerinin, iş göremezlik tazminatlarının ve bakıcı giderleri … Hesabından istenebilecektir. (Bkz. YARGITAY 17. Hukuk Dairesinin 2015/13686 ESAS, 2018/7051 KARAR; aynı daire 2016/8454 ESAS, 2018/11742 KARAR sayılı ilamları)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir” hükmü gereği söz konusu zarardan davalı taraf sorumlu olmadığını iddia etmekteyse de Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi ve dolayısyla … Hesabı zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin ve dolayısıyla … Hesabının, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sorumlulukları devam etmektedir.
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve … Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi ve … Hesabı Yönetmeliği’nin 9. Maddesine göre sorumluluğu üstenen … hesabının, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden, … hesabının, sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre 6704 SAYILI KANUNUN 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNİN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ’’ İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR
Bu halde davalı vekillerinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı … hesabının davacıya yapılan ödemelerin tenzil edilmesi gerektiği istinafı
Davalı tarafça Dilekçe ekinde … sigortaya ait tramer kaydı sunulmuştur.
Davacı …’a ait olan … plaka sayılı araç hakkında yapılan tramer sorgulamasında aracın … Sigorta tarafından sigortalı olduğu ve … Sigorta tarafından ödeme yapıldığı iddia edilmektedir Bu sebeple yapılan ödemeler ile yapılan temlikler mahkemece dikkate alınmalıdır.
Bu halde … Sigorta tarafından yapılan ödemenin mahkeme kanalı ile sorulmasını, kime, ne kadar ve hangi kusur oranıyla ödendiğinin tespit edilmesi ve traktörün kaza tarihi itibariyle mevcut ZMMS nin bulunup bulunmadığın tespiti daha önceden davacıya aynı zarar nedeniyle zarar sorumluları, davalıların da dahil üçüncü kişiler tarafından ödenen tazminat ödemelerinin de belirlenmesi durumunda sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Davacı vekilinin manevi tazminata yönelik istinafı
Yerel Mahkemece her ne kadar yargılamaya esas alınan 22.10.2021 tarihli kusur raporunda davalıya %20 oranında kusur atfedilmiş ise de davalının ceza yargılamasındaki beyanları ve davalının kusura etki eden eyleminin manevi tazminata yükümlülük doğuracak mahiyette nitelikte bir eylem olmadığı takdir ve kanaatine varılarak davacı …’ın yaralanmasından kaynaklı ve davacıların eşi ve annesi olan …’ın vefatından dolayı talep edilen manevi tazminat istemlerinin ayrı ayrı reddine ilişkin hüküm kurulmuşsa da işbu hüküm yasaya aykırıdır.
Bilindiği üzere manevi tazminat kavramının her ne kadar ceza hukukumuzda tam bir karşılığı olmasa da manevi tazminat esas itibariyle özel hukuka ilişkin bir konu olup amacı, fiziki veya ruhsal acıların, üzüntülerin, ihlal sonucu oluşan yaşama sevincindeki azalmanın bir miktar para veya başka bir yolla giderilmesidir. Manevi tazminat olarak bir miktar paranın ödenmesi, zarar görende meydana gelen, parayla ölçülemeyen, fiziksel ve duygusal olumsuzluklar içindir. Bu nedenle Borçlar Kanunu m. 47 “ölüm veya bedensel zarara uğrama hallerinde”, m. 49 ise kişilik haklarının hukuka aykırı bir şekilde ihlalinde manevi tazminat istenebileceği hükme bağlanmıştır. Kanunun haksız fiilleri düzenlediği ikinci ayırımının 56. Maddesinde ise haksız fiiller neticesinde ölüm veya bedensel bütünlüğün ihlalinin gerçekleşmesi durumundaki manevi tazminat talebi düzenlenmiştir. İşbu hükümler gözetildiğinde ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verileceği hüküm altına alınmış olup haksız fiile maruz kalan kişinin bu fiil neticesinde hayatını kaybetmesiyle ölen kişinin yakınları haksız fiili gerçekleştiren kişiden bir miktar para olarak manevi tazminat talep edebileceklerdir.
Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da kabul edilen, ölüm ve bedensel bütünlüğün ihlalinde manevi tazminatı belirleyen başlıca olguların manevi zararın ağırlığı, zarar verenin kusurunun derecesi, zarar görenin yaşı, zarar görenin ekonomik durumu, zarar görenin sosyal konumu, zarar verenin ekonomik durumu, bedensel bütünlüğün ihlali durumlarında; zarar görenin meslek hayatının olumsuz şekilde etkilenmesi, zarar görenin üçüncü kişilerin bakım ve yardımına muhtaç hale gelmesi gibi durumların etkili olduğu belirlenmiştir. Kaldı ki şartların oluşması halinde bile kanunda öngörülen kusursuz sorumluluk hallerinde de manevi tazminatın söz konusu olabileceği gözetildiğinde ölüm nedeniyle destekten yoksun kalan tüm davacılar için ayrı ayrı ve aynı kazada yaralanan Halil için de yaralanmasının mahiyetine göre ve maluliyet durumuna göre uygun miktarda manevi tazminat taktiri gerekirken tümden reddi hatalıdır. İtiraz yerindedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara ayrı ayrı iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 07/10/2022

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.