Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1839 E. 2022/1868 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 23/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 24/02/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

1-MAHKEMEMİZİN KÖK … ESAS SAYILI DOSYADAKİ DAVADA:

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1- …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALI : 2- …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 22/12/2018
KARAR TARİHİ : 24/02/2022

2-MAHKEMEMİZ DOSYASI İLE BİRLEŞTİRİLEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS SAYILI DOSYADAKİ DAVADA:

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

2-MAHKEMEMİZ DOSYASI İLE BİRLEŞTİRİLEN MAHKEMEMİZ … ESAS SAYILI DOSYADAKİ DAVADA:

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 23/09/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 27/09/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; Davalı … 02/06/2015 tarihinde sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracının hava ve yol şartlarına uygun kullanmayarak müvekkilinin kullandığı … plakalı araca tam kusurlu olarak çarptığını, müvekkilinin bu kazadan mütevellit ameliyatlar olduğunu ve neticede müvekkilinin bir daha şoförlük mesleğini yapamayacak duruma geldiğini ve Keçiborlu Asliye Ceza Mahkemesi … E sayılı dosyasında alınan ATK Raporuna göre de müvekkilinin kalıcı sakatlığının oluştuğunu, bu kazadan dolayı Keçiborlu Asliye Ceza Mahkemesi … E, … K sayılı dosyası ile davalıya tam kusurlu olması nedeniyle ceza verildiğini, davalı aracının … poliçe numarası ile davalı firma tarafından ZMSS yapıldığını, sorumlu olduğu limit miktarında iş bu davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu, sigorta şirketine ihtarname çekildiği halde ödeme yapılmadığını, cevap verilmediğini, bu olayın müvekkili aşırı derecede üzdüğünü ve çok büyük bir maddi zarara sebebiyet verdiğini, şimdilik müvekkilinin kaza tarihinden itibaren bir daha çalışamayacak olması nedeniyle maddi kaybı olarak 4.000,00 TL, müvekkilinin tedavisi sırasında fatura edilemeyen maddi zararı için 500,00TL ve müvekkilinin kaza yerinden tedavi olduğu … Hastanesine nakli ve diğer yol masrafları için 500,00 TL taleplerinin bulunduğunu, bu nedenlerle; fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla ve manevi tazminat hakları saklı tutularak davalılardan kazanın oluş tarihinden itibaren reeskont faiz oranı ile hesaplanacak gecikme faizi ile birlikte 5000,00 TL maddi tazminat talepleri ile birlikte yargılama ücreti ve ücreti vekâletin davalılar aleyhine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin mahkememiz dosyası ile birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; araç malik ve kullanan …’ın 02/06/2015 tarihinde sevek ve idaresinde bulunan … palakalı aracının hava ve yol şartlarına uygun kullanmayarak müvekkilinin kullandığı … plakalı araca tam kusurlu olarak çarptığını, müvekkilinin bu kazadan dolayı ameliyatlar olduğunu ve bir daha mesleği olan şoförlük mesleğini yapamayacak duruma geldiğini, müvekkilinin Keçiborlu Asliye Ceza Mahkemesi … E. Sayılı dosyasında alınan ATK raporuna göre de kalıcı sakatlığının bulunduğunu beyan ederek, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … E sayılı dosyası ile dava konusu kaza nedeni ile araç malik ve araç kullanan ile aracın …yaptırdığı sigorta firmasına karşı açılmış olan dava dosyası ile birleştirilmesini ve fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla ve manevi tazminat haklarını saklı tutarak davalıdan kazanın oluş tarihinden itibaren reeskont faiz oranı hesaplanacak gecikme faizi ile birlikte (zarar miktarının bilirkişi marifetiyle hesaplanacak olması nedeniyle) 5.000,00 TL Maddi tazminata karar verilmesi ve yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davacı vekilinin mahkememiz dosyası ile birleşen mahkememiz … Esas sayılı dosyasına sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın 02/06/2015 tarihinde sevk idaresinde bulunan … plakalı aracını müvekkilinin kullandığı … plakalı araca tam kusurlu olarak çarptığını, müvekkilinin bu kazadan sonra ameliyatlar olduğunu, şoförlük mesleğini yapamayacak duruma geldiğini, kalıcı sakatlık oluştuğunu, davalının kullandığı aracı … AŞ tarafından ZMSS yapıldığını, ancak … Sigorta AŞ şeklinde ünvan değişikliği yaptığını ve daha sonra sigorta şirketi iflas ettiğini, bu sebeple … Hesabına başvurmak gerektiğini, Mahkememizin … Esas sayılı dosyası ile dava konusu kaza nedeni ile araç malik ve araç kullanımına ile aracın ZMSS sigorta firmasına karşı açılmış dava olması ve tarafları ile konusu aynı olan dava dosyası ile işbu davanın birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; dava kapsamında aleyhe hususları kabul etmediklerini, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçmiş olması nedeniyle davanın reddini talep ettiklerini, dava dilekçesinin HMK’nın 119. maddesine uygun olduğu yönündeki karardan dönülmesini, müvekkilinin adresinin … Mah. … Sok. No: … …/… olması nedeniyle davanın yetki yönünden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkili şirket tarafından yapılan incelemede davalının Trafik poliçesinin müvekkili şirkette olmadığını, hasarı kapsayan bir poliçenin bulunmadığını, davanın husumet yönünden reddini talep ettiklerini, davacının maluliyet, tedavi gideri ve yol masrafları gibi maddi tazminat taleplerini trafik poliçesi yok ise …Hesabı’ndan talep etmesi gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun olup olmadığı, varsa ne miktarda olduğunun tespit edilmesi gerektiğini, davada kusur oranının tespiti ve davaya konu olay ile ilgili ceza dosyası var ise bekletici mesele yapılması gerektiğini, SGK tarafından yapılan ödemelerin tespitini ve tazminat tutarından mahsup edilmesini, müvekkili yönünden temerrüt tarihinin belirlenmesi gerektiğini, bu nedenlerle; dosya kapsamında talep edilmiş olan haklar yönünden hak düşürücü süre/zamanaşımı süresi geçmiş ise davanın bu sebeple reddini, dosya kapsamında usul itirazlarının haklı olduğunun tespiti halinde davanın usulden reddini ya da açılmamış sayılmasını, davanın müvekkili şirket yönünden husumet yönünden reddini, davanın yetkisiz mahkemede açılması sebebiyle yetkisizlik kararı verilmesini, davanın esasına girilmesi halinde;kusur durumunun tespiti yönünden varsa ceza dosyasının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılmasını, dosya üzerinde uzman bilirkişi heyeti marifetiyle kusur, maluliyet ve zarar miktarı yönünden inceleme yaptırılmasını, SGK’ya yapılan ödemelerin sorulmasını ve davacı taleplerinin yapılan ödemeler dikkate alınmak suretiyle değerlendirilmesini, davanın esastan reddini, dava açılmasına sebebiyet vermeyen müvekkili şirket hakkında faiz, yargılama giderleri ve vekalet ücreti hakkında hüküm tesis edilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekilinin mahkememiz dosyası ile birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Haksız açılan davanın tümden reddini, Maluliyet oranının tespiti açısından Adli Tıp Kurumundan veya 30/03/2013 tarih ve 28603 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliği çerçevesinde yetkili bir hastaneden rapor alınmasını, Poliçe teminatına girmeyen kazanç kaybı, tedavi gideri, bakım, yol masrafı ve diğer dolaylı zararların tümden reddini, Davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile, ticari faiz talebinin reddi ile, Dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesini, Davanın reddedilen kısmı açısından yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmilini talep etmiştir.
Davalı …’ın mahkememiz 04/04/2019 tarihli duruşmada; ” Ben açılan davayı kabul etmiyorum. Sigortamdan alabilir. Benim istenilen tazminatları verme imkanım yoktur.” diyerek beyanda bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya muhtevası birlikte değerlendirildiğinde; Asıl dava yönünden davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulüyle davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile; sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 30.062,15 TL, hasta nakil ücreti 1.500,00 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zararı için 2.950,00 TL, olmak üzere toplam 34.512,15 TL maddi zarar olarak tespit edilmiş ve 20/01/2021 bedel arttırım dilekçesi nazara alınarak tahsiline karar verilmiştir. Benzer taleplerin … Hesabına karşı yöneltildiği birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas, … karar sayılı dosyasına ilişkin herhangi bir ıslah talebi bulunmadığından fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak sürekli iş göremezlikte uğranılan maddi zarar 3.000,00 TL, hasta nakil ücreti 500,00 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zarar için 500,00 TL olmak üzere toplam 4.000,00 TL davalı … Hesabından tahsiline karar verilmiştir.
Her ne kadar davacının geçici iş göremezlik talepleri dışında bir kısım talepleri red edilmiş ise de; davacının bedel arttırım taleplerini mahkememizce yargılamaya esas alınan maddi hataların düzeltildiği aktüerya bilirkişi raporuna göre yaptığı, reddedilen miktarların mahkememizce maddi hataların düzeltildiği kısımlara ilişkin olduğu anlaşılmakla mahkememiz değerlendirilmelerinin davacı aleyhine vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedilecek mahiyette sonuç doğurmaması gerektiği kanaatine varılarak, yalnızca geçici iş göremezlik süresine ilişkin ret miktarları nazara alınarak davalılar lehine vekalet ücreti takdir edilmiş ve yargılama oranı belirlenerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
DAVANIN KISMEN KABULÜ ile;
1-Davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile; sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 30.062,15 TL, hasta nakil ücreti 1.500,00 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zararı için 2.950,00 TL, olmak üzere Toplam 34.512,15 TL tazminatın (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) davalı …’tan 02/06/2015 kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsil edilerek davacıya VERİLMESİNE,
Fazlaya İlişkin talebin REDDİNE
Geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zarara ilişkin taleplerinin REDDİNE
2-Davalı … Sigorta A.Ş.’ye yönelik davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE
BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … E. … K. SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN;
DAVANIN KISMEN KABULÜ ile;
Davacının bakıcı giderlerinden kaynaklanan maddi zarar için 2.480,04 TL tazminatın davalı …’tan 02/06/2015 kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile davalı … Hesabından (sigorta limitleri dahilinde) 26/08/2019 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek Ticari faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya VERİLMESİNE,
Fazlaya İlişkin talebin REDDİNE
BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … E. … K. SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN;
DAVANIN KISMEN KABULÜ ile;
Davacının maddi tazminat davasının fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak kabulü ile; sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 3.000,00 TL, hasta nakil ücreti 500,00 TL ve tedavi giderinden doğan maddi zararı için 500,00 TL, olmak üzere Toplam 4.000,00 TL tazminatın (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) davalı … Hesabından (sigorta limitleri dahilinde) 26/08/2019 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek Ticari faiziyle birlikte tahsil edilerek davacıya VERİLMESİNE,
Geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zarara ilişkin taleplerinin REDDİNE” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin hangi gerekçe ile eski tarihli bilirkişi raporunu dikkate aldığının anlaşılamadığını, iki rapor arasında bir mübayenet söz konusu ise Yerel Mahkemenin bu dosyaya yeniden bir rapor aldırması ve mübayeneti gidermesi ya da neden yeni tarihli heyet halinde rapor varken başka bir raporu dikkate aldığını gerekçelendirmesi gerektiğini, ancak Yerel Mahkemenin bu yolu tercih etmeyerek tıp alanında kendice bir karar verdiğini ve bunun da gerek hukuka gerekse tıp ilmine aykırı olduğunu, uzmanlık isteyen hususlarda ilgili uzmanların görüşünün alınmasının temel bir esas olduğunu, ana dosya ile birleşen dosyalar dikkate alınarak bilirkişiden rapor alındığını, bu raporda çıkan sonucun dosyaların tamamını kapsadığını, bu nedenle yaptıkları ıslah talebinin bilirkişi raporu da dikkate alındığında dosyaların tamamı için olduğunun görüleceğini, birleşen dosyaların ayrı ayrı ıslah edilmesine gerek olmadığını, çünkü dosyaların birleşmekle tek bir dosya halini aldığını, bu nedenle yapılan ıslahın usul ve yasaya uygun olduğunu, ıslah talebi dikkate alınarak tazminata hükmedilmesi gerekirken usul ve yasalara aykırı düşüncelerle sadece ana dosyanın miktarı üzerinden ıslah talebinin dikkate alınmasının dosya kapsamına aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak ıslah talebinin kabulüne ya da karardaki eksik ve yanlışlardan ötürü Yerel Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Hesabı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 20/02/2019 tarih … Esas sayılı Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Yönetmeliği uyarınca yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, bu yönetmelik gereğince alınacak maluliyet raporlarının Sağlık Bakanlığı tarafından yetkili kılınmış sağlık kurum ve kuruluşlarının sağlık kurulları tarafından fiziken muayene edilerek düzenlenmesi gerektiğini, bu sebeple kuruma başvuru şartı yerine getirilmediğinden, açılan davanın öncelikli olarak başvuru şartları yerine getirilmemiş olması nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, maluliyet raporunun kabulünün mümkün olmadığını, maluliyet raporları çelişkili olup söz konusu çelişkinin giderilmesi gerektiğini, 01/06/2015 tarihli Trafik Genel Şartları gereği sağlık gideri teminatından SGK’nın sorumlu olduğunu, söz konusu bakıma muhtaç olduğu dönem bakıcı giderinin Sağlık Gideri teminatından karşılanması gerektiğini, ayrıca bakıcı gideri tazminatının brüt ücret üzerinden hesaplanması için bakıcı tutulduğunun ve SGK priminin yatırıldığının belgelenmesi gerektiğini, hasta nakil ücretinden ve tedavi giderlerinden … Hesabı’nın sorumluluğunun bulunmadığını, hesaplama yapılırken TRH 2010 Tablosu ve iskonto oranı (teknik faiz), %1,65-%1,80 olarak dikkate alınması gerektiğini, davacının SGK tarafından geçici iş göremezlik ödeneği alıp almadığının araştırılması gerektiğini, maluliyet raporunun Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 (C) bendindeki şartları taşıması gerektiğini, davacı vekili tarafından iki kez ıslah yapıldığını, her iki dilekçesinin içeriğinden iki kez ıslah yapıldığının anlaşıldığını, birden fazla ıslah yapılamayacağı için kararın bu yönüyle değerlendirilmesi gerektiğini, hesaplanan tazminat miktarı üzerinden müterafik kusur indirimine gidilmesi gerektiğini, söz konusu kazaya neden olan … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle poliçesinin … Sigorta A.Ş.’de olduğunu, bu sebeple söz konusu kazada sorumlunun … Sigorta A.Ş. olduğunu, hükmedilmiş olan avans faizi ve faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, müvekkili şirketin dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Kamu düzeni gereğince Maluliyet raporuna ilişkin itirazın incelenmesinde:
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmüktedir
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Bu halde somut dosyamızda ;mahkemece … hesabının sorumluluğundaki kazanın 02/06/2015 tarihi olmasına göre AYM ce verilen iptal kararı öncesi yürürlükte olan 01/06/2015 tarihli genel şartlara göre özürlülük ölçütü yönetmeliğine göre rapor alması gerekirken ,genel şartların bu hükmü AYM iptal kararı sonrası hükümsüz hale geldiğinden Adli tıp kurumunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlendiği raporun AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre geçerli hale geldiği, dosya içeriğinde hükme esas alınan 19/03/2020 tarihli raporun yanlış yönetmeliğe dayanılarak hazırlandığı mahkemece 05/04/2021 tarihli alınan maluliyet raporunun doğru yönetmelik esas alınarak hazırlandığı bu raporun esas alınması gerektiği açıktır.
Yine yukarıdaki açıklamalar gereğince PMF 1931 Yaşam Tablosu dikkate alınarak davacının talep edebileceği zarar görenin uğradığı gerçek zarar miktarının ayrıntılı, denetime açık, doyurucu şekilde davalının kusuru da dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğinden davacı vekilinin itirazının kabulü gerekmiştir.
2- Tedavi ve bakıcı giderinin teminat dışı olduğuna ilişkin itirazın incelenmesinde:
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası da 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’ nda 91. ile 101.maddeler arasında düzenlenmiştir. Motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde o aracın işleteni, zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belirli limitlere kadar karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan sorumluluk sigortası türüdür.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası), 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 91.maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”şeklinde belirtilmiştir. Bu madde gereğince zorunlu mali sorumluluk sigortası yapılması yasal bir zorunluluk olmakla birlikte bu tür sigorta sözleşmeleri gibi sigorta ettiren ile sigortacı arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları ile sigorta sözleşmesi kurulur ve bir sigorta poliçesine bağlanır.Yoksa yasa gereği kendiliğinden oluşan bir sigorta türü değildir.
KTK’ nin 93. maddesinde; “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilir ve Resmi Gazetede yayımlanır.” hükmü mevcuttur.
Sigorta şirketlerinin sigorta sözleşmeleri kapsamındaki sorumlulukları sigorta poliçelerinin ayrılmaz parçası olan genel şartlarda düzenlenmiştir.
Genel Şartlar; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından her sigorta branşı için hazırlanmış olan ve sigorta şirketlerinin aksine hareket edemeyeceklerinin sigorta poliçesinde açıkça ifade edildiği, teminatın kapsamı, istisna edilen haller, hasar prosedürü, sigortalının görev ve yükümlülükleri, anlaşmazlık halinde uygulanabilecek hükümler, prim ödemesi, rücu durumu gibi sigorta sözleşmesinin esaslarını belirten koşullardır.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartlar ile yapılan değişiklerin uygulanma zamanı; Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “A.1. Amaç” başlıklı maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinde; “Bu Genel Şartlar ekleriyle bir bütündür. Bu Genel Şartlar ve sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibariyle uygulamaya esas alınır,” düzenlemesi 02.02.2016 tarihindeki değişiklik ile “Bu Genel Şartlar” kaza tarihi itibariyle uygulanır ibaresi çıkarılıp sadece ” sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibariyle uygulamaya esas alınır” olarak değiştirilmiştir.
Genel açıklamalar bu şekilde olmakla birlikte KTK’nin Tazminatın Azaltılması Veya Kaldırılması Sonucunu Doğuran Haller başlıklı 95.maddesinde, “Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir.” hükmüne göre Karayolları Trafik Kanununda düzenlenmeyen sigortacının zarar görenlere karşı ileri süremediği tazminatın kaldırılması veya miktarının azaltılması hallerini ancak sigortalısına rücu edebileceği düzenlenmiştir. Yani sigorta şirketi KTK’de düzenlenmeyen teminat kapsamında olmayan halleri ve rücu koşullarının varlığını zarara uğrayan kişilere karşı ileri süremez. Koşulların varlığı halinde sigorta sözleşmesinin eki olan genel şartlarda düzenlenmiş teminat dışı haller ve rücu halleri mevcut ise sadece sigorta sözleşmesinin tarafı olan akidi sigortalıya rücu edebilir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması Ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı başlıklı B.4.maddesinde ;
“Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.
Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir.” düzenlemesi ile 2918 sayılı KTK’nin 95.maddesi, genel şartlara aynı şekilde alınmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere davacı, davalı sigorta şirketine karşı zarar gören üçüncü kişi durumundadır. Davacının, zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin tarafı olmaması ve üçüncü kişilerin haklarının korunması için 2918 sayılı KTK’nin 95.maddesi düzenlemesi karşısında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının, sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan davacı yönünden uygulanması mümkün olmadığı gibi olay tarihinde geçerli genel düzenlemeye göre genel şartlara yapılmış bir atıf da mevcut değildir.
Dava konusu olan ve 11/02/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazası yönünden 6704 sayılı Kanun ile 2918 sayılı KTK’de yapılan değişikliklerin uygulanıp uygulanmayacağı yönünden yapılan değerlendirmede ise;
2918 sayılı KTK.nin 90.maddesinde yapılan değişiklikten önce; “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilmekte iken 26.04.2016 tarihinde 6704 sayılı yasa ile yürürlüğe giren değişiklikle; “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yapılmıştır.
Trafik kazaları dayanağını 2918 sayılı KTK’den alan haksız fiillerdir. Bu nedenle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası işletenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına almış olup, 26.04.2016 tarihinde 6704 sayılı Kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun’da yapılan değişikliklerin dava konusu haksız fiil tarihinde yürürlükte olmadığı, 6704 sayılı Kanunda, yapılan düzenlemelerin geriye yürüyeceğine dair açık bir hükmün de bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile yapılan düzenlemenin zarar gören üçüncü kişi sıfatı ile talepte bulunan davacılar yönünden uygulanmasının, 2918 sayılı KTK.nın 90 ve 95.maddeleri ve 6102 sayılı TTK.nin 1484.maddesine göre mümkün görülmediği, olay tarihinden sonra 2918 sayılı KTK.nın 90 ve 92. maddelerinde yapılan değişikliklerin olay tarihinde bütün hüküm ve sonuçlarını doğuran haksız fiiller yönünden uygulanamayacağı, ayrıca KTK.nin 95. maddesi ve ZMSS Genel Şartlarının B.4.maddesi gereğince zarar görenlere karşı tazminatın azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin hükümlerin zarar görenlere karşı ileri sürülememesi nedeniyle, haksız fiilin türü olan trafik kazalarına olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan kanun hükümlerinin uygulanması, haksız fiil tarihi ile işlemeye başlayan zamanaşımı, temerrüt tarihi ve diğer maddi hukuk kurallarının olay tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükümlerine göre belirlenmesi, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası genel şartları ile düzenlenen teminat dışı hallerin zarar görenlere karşı ileri sürülemeyeceği davacı yanın sigorta sözleşmesinin tarafı olmaması zarar gören üçüncü kişi olması nedeniyle zarar bedelinin olay tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükümleri ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerektiği düşünülmektedir.
Öte yandan, trafik kazaları sonucu meydana gelen zararlardan sigorta şirketleri Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesinde yazılı maddi zararlar teminatı, sağlık giderleri teminatı ve sürekli sakatlık teminatı ile sorumludur. Ancak tedavi giderleri ile ilgili olarak 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı” düzenlemesi ile Kanun’un geçici 1. maddesinde de “Bu Kanun’un yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu kanunun 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve … Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği düzenlemesi yapılmıştır.
Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü (belgeli tedavi giderleri), 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeyle sona erdirilmiş bulunmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı yasanın 98. maddesi kapsamında tüm tedavi giderlerinden değil, ancak sözkonusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeye dayanmayan, 6111 sayılı yasa kapsamında olmayan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olmayıp sigorta şirketinin sorumluluğu devam eder. Davacı yaralanması nedeniyle SGK’nin sorumlu olmadığı yaralanması ve tedavisine uygun belgelenemeyen tedavi giderlerini de sigorta şirketinden talep edebilir.
Davacının yaralanması sonucu sürekli bakım ihtiyacı nedeniyle ödemesi gereken bakıcı gideri de tedavi giderleri kapsamında olup, 2918 sayılı KTK’nin değiştirilmiş 98. maddesi kapsamında olmadığından Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının sorumluluğu devam edeceğinden bakıcı giderlerinden davalı sigorta şirketinin sorumlu tutulmaması gerektiğine ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
3-Sgk ödemelerinin sorulmadığı itirazının incelenmesinde:
20/09/2019 tarihli müzekkere cevabında ödeme yapılmadığı anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
4-Bakıcı tutulduğunun ispatının yapılmadığı itirazının incelenmesinde:
Davalı vekilinin davacının Aile birliği içerisinde bakım görüp görmediğinin araştırılması ve bakım görmesi halinde bunun bakıcı giderinden mahsubu talebi değerlendirildiğinde; aile bireylerine böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararının olduğu belirlenerek hüküm verilmesi gerekmektedir. Buna göre; olayda BK.’nun 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 52) gereğince hakkaniyet indirimi şartları bulunmamaktadır. 17. Hukuk Dairesi 2017/1726 E
2017/11442 K 2016/8190 e 2019/3646
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı vekilinin bakıcı giderlerine yönelik istinaf itirazları yerine değildir.

5-Davalı vekilinin … sigortasının sorumlu olduğu itirazının incelenmesinde:
… Sigorta A.Ş nin 07.08.2015 tarihinde T.C. Hazine Müsteşarlığı tarafından tüm brançlardaki ruhsatları iptal edilerek yönetimi … Hesabı’na devredilmiş olup itirazın reddi gerekmiştir.
6-Alacak talebinin ikinci kez arttırılıp arttırılamayacağı,davanın belirsiz alacak mı kısmi dava mı olduğuna yönelik istinaf incelemesinde :
HMK 107.maddede belirsiz alacak davası düzenlenmiş olup, 107/2.fıkrada “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” esası kabul edilmiştir. Buna göre davacı taraf talep artırım dilekçesi ile talebini artırabilecektir. Talep artırım, niteliği itibari ile davalı taraf aleyhine esaslı bir değişiklik olup, davalı tarafın, duruşmada bulunmadığı durumlarda tebligat yolu ile bu istemden haberdar edilmesi zorunludur.
Belirsiz alacak davası olarak açılan davalarda davacı talep sonucunun belirlenmesi talep sonucunun artırılması şeklinde olmaktadır. Belirsiz alacak davasında talebin belirlenmesinde karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurulmasına gerek bulunmaz. Ancak davacı tarafından talep sonucu belirlendikten sonra alacağının daha fazla olması halinde davacının talep sonucunu artırmak için ıslah yoluna başvurması yani ıslah suretiyle talep sonucunu artırması mümkün olacaktır.
6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Bu açıklamalara göre davanın belirsiz alacak davası olarak açılması halinde davacının öncelikle talep sonucunu belirlemesi, talebin belirlenmesinden sonra alacağın belirlenen miktardan daha fazla olduğunun anlaşılması halinde davacının ıslah yolu ile dava değerini arttırması gerekecektir. Yargıtay uygulamalarına göre trafik kazalarında yaralanmadan kaynaklanan tazminat davalarının belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir. (Yargıtay 17 HD 2015/14980 E 2018/8201 K )
Belirsiz alacak davası alacaklıya zamanaşımı ve faiz başlangıcı noktasında imkanlar sağlayan istisnai bir dava türü olup, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkça yazılı olması veya 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanıldığının belirtilmesi gerekir. Alacağın belirsiz olduğunun dava dilekçesinde açıklanması bu noktada önemsizdir. Zira alacak belirsiz ise alacaklının kısmi dava veya belirsiz alacak davası açma hakkı vardır. Dava dilekçesinde “belirsiz alacak davası” açıldığı yazılı değilse veya Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanılmamışsa, dava konusu miktarların 50-100-1000 TL gibi gösterilmesi halinde davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilmelidir. Sonradan alacaklı tarafın davayı belirsiz alacak davası olarak nitelemesi sonuca etkili değildir.
Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak miktar belirtilmek suretiyle talep edilen alacak kalemleri sıralanmış, davanın kısmi ya da belirsiz alacak davası olarak açıldığı açıklanmamıştır. Belirtildiği şekilde, davanın kısmi alacak davası olarak açıldığının kabulü gerekir.
Ne var ki davacının somut olayda fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava açtığı,dilekçesinin hiçbir bölümünde HMK 107 maddesi kapsamında bir davasının olduğunu belirtmediği görülemektedir.
Gerek HUMK. 83 ve devamı maddesi gerekse 6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. HMK’nın 83. (6100 sayılı HMK m. 176), maddesinde ise ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir. Islahın amacı, yargılama süresinde, şekli ve süreye aykırılık sebebi ile ortaya çıkacak maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmaktır. Bununla birlikte talep miktarı ıslah ile arttırılabilecektir. Ancak taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Somut olayda davacı açmış olduğu kısmi davada fazlaya dair haklarını saklı tutarak maddi tazminat talep etmiş, birinci ıslah dilekçesi ile talebini yükseltmiştir. Bu nedenle itirazın kabulü gerekmiştir.
8- Müterafik kusur itirazının incelenmesinde:
Davalı tarafın müterafik kusur yönünden yaptığı itirazlar bakımından ise; dosya içerisinde bulunan kaza tespit tutanağına göre, araçta bulunanların emniyet kemerlerinin takılı olup olmadığı “belirsiz” olarak işaretlenmiştir. davacının emniyet kemerinin takılı olmadığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil olmayıp, emniyet kemerinin takılı olmadığının ispatı davalı üzerindedir. Davalı tarafça, yargılama aşamasında sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığından ve emniyet kemerinin takılı olmadığının tespiti yapılamadığından, davalının bu yöndeki itirazının reddi gerekmektedir.
9-Faiz türü ve başlangıcına yönelik itirazın incelenmesinde:
… Hesabı yönünden faizin başlangıç (temerrüt) tarihi belirlenirken, ilgililerce gerekli belgeler de ibraz edilerek 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98, 99 ve … Hesabı Yönetmeliğinin 9,14 ve 15.maddelerinde yazılı biçimde fona başvurulduğu halde ödeme yapılmamışsa başvuru tarihinden itibaren … Hesabının temerrüde düştüğünün kabulü gerekir.Gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvuruda bulunulmuş ya da hiç müracaat edilmemiş ise … Hesabının temerrüdünden bahsedilemeyeceğinden faiz başlangıcının dava tarihi olarak kabulü gerekir. O halde, davalı … Hesabına davacı tarafından dava tarihinden önce yapılmış bir müracaat bulunduğundan itirazın reddi gerekmiştir.
İDM tarafından her ne kadar davalı sürücü … yönünden yasal faize hükmedilmiş isede … yönünden de avans faizi yönünde hüküm kurulması gerekmektedir ancak bu durum davacı tarafından istinaf konusu yapılmadığından Dairemizce kurulan hükümde kazanılmış haklar korunmuştur.
Davacı vekilince temerrüt faizi olarak avans faizi istenilmiş, mahkemece avans faize hükmedilmiştir. Zarara neden olan araç kamyon olup ticari faaliyet sırasında zarara neden olmuştur. Bu itibarla davada temerrüt faizi olarak ticari faiz niteliğindeki avans faizine hükmedilmesi yerinde olup itirazın reddi gerekmiştir.
Bu nedenle, davalı ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1-b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararın KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar korunmak suretiyle)
ASIL DAVA ve BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … E. … K. SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN;
DAVANIN KISMEN KABULÜ ile;
1- Davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile; sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 41.801,16 TL, tedavi giderinden doğan maddi zararı için 4.450,00 TL, olmak üzere Toplam 46.251,16 TL tazminatın davalı … ‘tan 02/06/2015 kaza tarihinden itibaren işletilecek kazanılmış haklar korunarak yasal faizi ile birlikte davalı … Hesabından (sigorta limitleri dahilinde) 26/08/2019 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek Ticari faiziyle birlikte tahsil edilerek davacıya VERİLMESİNE,
Fazlaya İlişkin talebin REDDİNE,
Geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zarara ilişkin taleplerinin REDDİNE,
2- Davalı … Sigorta A.Ş.’ye yönelik davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
Ana Dava ve Birleşen Konya … .Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar Sayılı Dosyası Yönünden;
3-Alınması gereken 3.159,41 TL karar ve ilam harcına karşılık peşin alınan 85,39 TL harç ve 677,43 TL ıslah harcının mahsubu ile eksik olan 2.396,59 TL karar ve ilam harcının davalı … ve davalı … Hesabından müştereken ve mütesilsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacının talep artırım dilekçesi kabul edilmediğinden 20/01/2022 tarihinde yatırılan 1.486,13 TL ıslah harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcı, 5,20 vekalet harcı, 677,43 TL ıslah harcı, 85,39 TL peşin harç olmak üzere toplam 803,92 TL’nin davalı … ve davalı … Hesabından müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı … ve davalı … hesabından müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davalı … Sigorta A.Ş.’nin kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya ödenmesine,
8-Davalı … ve davalı … Hesabı kendilerini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 2.169,84 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara ödenmesine,
BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … E. … K. SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN;
DAVANIN KABULÜ ile;
1-Davacının bakıcı giderlerinden kaynaklanan maddi zarar için 3.755.55 TL tazminatın davalı …’tan 02/06/2015 kaza tarihinden itibaren işletilecek kazanılmış haklar korunarak yasal faizi ile davalı … Hesabından (sigorta limitleri dahilinde) 26/08/2019 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek Ticari faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya VERİLMESİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
2-Alınması gereken 256,54 TL karar ve ilam harcına karşılık peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile eksik olan 197,24 TL karar ve ilam harcının davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 8,50 vekalet harcı, 59,30 TL peşin harç olmak üzere toplam 127,1‬0 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından; davalının arabuluculuk ilk oturumuna katılmış olması hususu da nazara alınarak iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
5-Mahkememiz asıl dosyası, mahkememiz dosyası ile birleştirilen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ve Mahkememiz … Esas sayılı dosyasından davacı tarafından yapılan yargılama gideri 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, posta tebligat gideri 777,65‬ TL, … Üniversitesi … Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilimdalı Başkanlığı rapor fatura ücret gideri 2.243,00 TL toplamı olan 4.420,65‬ TL yargılama giderinin kabul-ret oranına göre hesaplanan 4.347,77 TL’nin davalılar … ve … Hesabından alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.755,55 TL vekalet ücretinin davalı …’tan alınarak davacıya ödenmesine,
7-HMK’nun 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
8-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
9-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı … Hesabına iadesine,
10-Davacı tarafından yapılan 662,10 TL istinaf başvuru gideri ile 69,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 731,60 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
11-Davalı … Hesabı tarafından yapılan 441,40 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya ödenmesine,
12-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
13-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00 ) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 23/09/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.