Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1823 E. 2022/2019 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 06/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/04/2022
NUMARASI : … Esas… Karar

ASIL DOSYA
DAVACILARI :

VEKİLİ :
ASIL DOSYA
DAVALILARI :
VEKİLİ :
:
VEKİLİ :
:

VEKİLİ :
BİRLEŞEN DOSYA
DAVACILARI :

VEKİLİ :
BİRLEŞEN DAVA
DAVALILARI :

DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 06/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 07/10/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Asıl dosyada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …’nın 05.02.2018 günü, mülkiyeti … Ltd. Şti.ne ait olup, sürücü … yönetimindeki … plakalı aracın, müteveffa yönetimindeki … plakalı araca çarpması sonucu vefat ettiğini, bu ölüm nedeniyle davacılar maddi ve manevi zarara uğradığını, davalılardan … Şirketinin araç maliki ve işleteni olarak, …’nın kazaya neden olan sürücü olarak, davalı ….’nin kazaya neden olan … plakalı aracın ZMMS’ini yapan sigorta şirketi olarak maddi tazminattan müştereken ve müleselsilen sorumlu olduğunu, kaza sonrası …. ye vaki müracaat nedeniyle şirket tarafından destekten yoksun kalma tazminatı olarak 118.959,00 TL ödendiğini, yapılan ödemenin K.T.K 111.maddesinde belirtilen haklar saklı kalarak kabul edildiğini, belirlenecek maddi tazminattan bu miktarın tenzili gerektiğini, davalı ….’nin … plakalı aracın manevi tazminat dahil ihtiyari mali mesuliyet sigortasını yapan şirket olduğunu, ZMMS kapsamını aşan zarardan da poliçe limitleri dahilinde sorumlu ise de şimdilik bu şirketten sadece manevi tazminat talep ettiklerini, maddi tazminata ilişkin hak ve taleplerini saklı tuttuklarını, bu şirkete 07.03.2018 tarihinde belgeleriyle birlikte manevi tazminatın ödenmesi için müracaat ettiklerini, bugüne kadar herhangi bir cevap verilmediğini, müteveffa …’nin, … Fabrikası istikametinden Konya istikametine seyrederken, kavşakta dönüş yapmak üzere hızını azaltıp, dönüşe başladığı esnada, davalı …’nın, müvekkillerin murisinin aracına arkadan çarptığını ve ölümüne sebep olduğunu, davalı … ifadesinde “Yolda 85 km hızla seyir halindeyken muris aracına çarptığını, bu sırada murisin aracının düşük hızla seyrettiğini, buna rağmen kavşakta hızını azaltmadan müteveffanın dönüş istikametinden geçmeye çalıştığını” ifade ettiğini, ancak çarpma noktası dikkate alındığında müteveffanın dönüş halinde olduğunun görüldüğünü, aracın dönüş istikametinden geçmeye kalktığı da dikkate alındığında, davalı …’in kusurunun çok yüksek olduğunun görüldüğünü, müvekkilleri … ve …’ın murisi …’nin, Çumra ilçesinde, hem maliki olduğu tarla ve hayvanlar, hem de çevreden kiraladığı veya ortak olarak ekip biçtiği tarlalarda çiftçilik yapmakta ve yıllık ortalama 120.000,00 TL gelir sağlamakta iken, ölümü nedeniyle eşi … ve oğlu …’ın destekten yoksun kaldıkları gibi, müteveffaya ait aracın da pert olduğunu, ciddi anlamda zarara uğradıklarını, toplam yıllık gelirinin 118.974,49 TL ye ulaştığını, manevi tazminat olarak … için 30.000,00 TL, küçük … için 5.000,00 TL , baba … için 15.000,00 TL , anne … için 15.000,00 TL, kardeş … için 10.000,00 TL , … için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 85.000,00 TL manevi tazminat talep ettiklerini, kaza sonucu müvekkiline ait … plakalı aracın pert olduğunu, araçtan doğan zararı da talep ettiklerini, 200,00 TL destekten yoksun kalma, 100,00 TL de aracın hasarından kaynaklarıan tazminat olmak üzere toplam 300,00 TL maddi tazminatın davalılar … ve …. , …. den müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkilleri … ve … ‘ya verilmesine, …. nin sorumluluğunun, kaza tarihindeki ödeme limitiyle sınırlı tutulmasına, faizin, davalı …. yönünden olay tarihinden, …. yönünden 03.04.2018 tarihinden itibaren işletilmesine, davalı sigorta şirketlerinin sorumluluklarının, kaza tarihindeki ödeme limitlerine göre saptanmasına, toplam 85.000,00 TL manevi tazminatın, davalılar …,… Ltd. Şti. ve …. den müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkillere verilmesine, manevi tazminat nedeniyle faizin davalılar … ve … nden kaza tarihi itibariyle, diğer davalı ….’den 24.03.2018 tarihinden başlamak üzere belirlenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosya davacıları … ve … vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; 05/02/2018 günü davalı … yönetimindeki … plakalı kamyonun … ilçesi, … Caddesi ile … Caddesinin kesiştiği kavşakta nizami olarak dönüş yapmak üzere olan müteveffa … yönetimindeki … plakalı aracı yaklaşık 90-95 km hızla geçmek isterken çarptığını ve …’nın ölümüne neden olduğunu, muris … vefat ettiğinde eşi …’nın hamile olduğunu, kazadan yaklaşık 5-5,5 ay sonra davacıların dünyaya geldiklerini, babalarının ölümü nedeniyle desteğinden mahrum kaldıklarını, davalılardan …’nın kazaya neden olan sürücü olması, ….’nin ise kazayı yapan kamyonun malik ve işleteni olduğunu, ….’nin ise kazaya karışan … plakalı aracın 05/04/2017-05/04/2018 tarihinde geçerli olan ve … sayılı poliçeyle ZMMS’ni yapan kuruluş olduğu için her üç davalının da müvekkillere karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, mahkememizde dava açmadan önce sigorta şirketine başvurduklarını, taraflarına o esnada mirasçı konumunda olan … ve … için 118.959,00 TL ödendiğini, bu sebeplerle ileride bilirkişice belirlenecek miktara göre artırmak üzere davacı … için 100,00 TL, … için 100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiklerini, ayrıca müteveffanın eşi … ve oğlu … adına mahkememizin … E. sayılı dosyası ile açmış oldukları davanın aktüerya bilirkişisine gönderilme aşamasına geldiğini, tarafları ile konusu aynı olduğundan usul ekonomisi uyarınca işbu dosyanın mahkememizin … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraflara usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiş, davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazaya sebebiyet veren … plaka sayılı aracın müvekkili şirket tarafından, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, aracın söz konusu poliçe teminatı altına alınmış olması, teminatın tamamen ve otomatik olarak ödeneceği anlamına gelmediğini, müvekkili şirketin, 2918 sayılı kanuna göre, işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitleri dahilinde teminle mükellef olup, işletenin sorumluluğunun bulunmadığı hallerde, müvekkili şirketin sorumluluğundan bahsedilmesinin mümkün olmayacağını, tazminat talepleri için, Karayolları Trafik Kanunu ve 5510 sayılı yasa hükümleri gereğince, Sosyal Güvenlik Kurumunun, müvekkil şirketten rücuen tazminat talebinde bulunacağı hususları da göz önüne alınarak, davacı için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacıya yapılmış olan ödemeler ve masraflar sorularak tazminat taleplerinden düşülmesi gerektiğini, aksi halde müvekkili şirketin mükerrer ödeme yapmak durumunda kalacağını, bilirkişi raporu aldırılarak kusur durumunun tespit edilmesini, davacı tarafın gerçekten destekten yoksun kalıp kalmadığının tespit edilmesini, hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddine karar verilmesi ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle:Müvekkili … yönetimindeki … Plakalı araç ile müteveffa ve davacıların akrabası olan … yönetimindeki … plakalı aracın Konya Çumra yolu üzerinde ölümlü trafik kazasına karıştığını, kaza sonucu …nın hayatını kaybettiğini, Çumra Cumhuriyet Başsavcılığınca … sor sayılı dosya ile soruşturmanın devam ettiğini, olayda müteveffanın asli kusurlu olduğunu, hiç kimsenin kendi kusurundan kaynaklanan zararın tazminini talep hakkı bulunmadığını, açılan davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; KTK md.97 gereği dava öncesi başvuru yapılmadığından dava şartı eksikliği nedeniyle esasa girilmeksizin davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, dava dilekçesine ekli delillerin kendilerine tebliğ edilmediğini, … plakalı aracın müvekkil şirket tarafından 14.4.2017-2018 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … no.lu İhtiyari Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçedeki limitler ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu, dava konusu kazanın meydana geliş biçimi yönünden, müvekkili sigortalısı araca atfedilen kusurun kabulünün mümkün olmadığını, Trafik Sigortası Genel Şartları B.2. Maddesi gereği, müvekkil şirket açısından temerrüt tarihinin, hesaplamaya esas tüm belgelerin ulaştırılmasını izleyen 8 iş günü sonra başladığını, hesaplanması mümkün olmayan bir tazminata ilişkin Trafik Sigortası Genel Şartları B.2. Maddesi gereği temerrüt gerçekleşmeyeceğinden, müvekkil şirketin temerrüdünün ancak hesaplamaya esas tüm belgelerin tebliğ edilmesinden 8 iş günü içerisinde gerçekleşebileceğinin tespitini, fahiş miktardaki manevi tazminat talebinin reddine, tarafların kusur oranının, müteveffanın müterafik kusurunun tespitiyle tazminattan uygun oranda indirim yapılmasına, kusur durumu ve zararın tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasına, haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile yargılama gideri vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmış, Çumra CBS’nin …. sor sayılı dosyası ( Çumra Asliye Ceza Mahkemesinin … E. sayılı dosyası ), hastane evrakları, SGK kayıtları, tarafların sosyal ekonomik durum araştırmaları, araç tescil belgeleri, poliçe ve hasar dosyaları, ibraname ve tüm belgeler celbedilmiş, talimat yolu ile tanıklar dinlenilmiştir.
Davacılar vekili tarafından dosyaya ibraz edilen 26/07/2018 tarihli dilekçe ile asıl dava dosyası davalısı …. tarafından manevi tazminatın ödendiği belirtilerek işbu talep hakkında davanın konusunun kalmadığı beyan edilmiştir.
Mahkememizin … E. sayılı dosyasının, aralarında fiili ve hukuki bağlantı bulunması, aynı olay nedeniyle dava açılmış olması nedeniyle işbu asıl dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Tarafların kusur durumunun belirlenmesi için alınan Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi kusur raporuna göre müteveffa …’nın %25 oranında kusurlu, davalı sürücü …’nın %75 oranında kusurlu olduğu görüş ve kanaatine varıldığı ifade edilmiştir.
Sunulan kusur raporunun ceza dosyasında alınan raporlarla da uyumlu olduğu görülmüştür.
Müteveffa …’nın gelirinin tam olarak tespiti amacıyla Çumra Kaymakamlığı Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü ile Çumra Ziraat Odası Başkanlığına ayrı ayrı müzekkere yazılmış, gelen cevaplara göre de Ziraat Mühendisi bilirkişisinden rapor alınmıştır. Sunulan raporda murisin ölümü ile yerine bu işleri yapabilecek kabiliyette bir erkek işçiye aynı geliri elde etmek amacıyla aylık 3.900,00-TL ücret ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir. İşbu gelir durumunun belirlenmesi evvelinde aktüerya bilirkişisinden rapor ve ek rapor alınmış, ancak raporlarda asgari ücret baz alındığından dolayı gerçek ücretin belirlenmesinden sonra aktüerya bilirkişisinden yeniden ek rapor alınmıştır.
Sunulan 25/02/2022 tarihli bilirkişi 2. ek raporunda özetle; Hesaplamanın … plakalı araç sürücüsüne atfedilen %75 kusur oranı üzerinden yapıldığı, müteveffa desteğe atfedilen %25 oranındaki kusurun hesap edilen tazminatlardan indirildiği, müteveffa destek …’nın, 05.02.2018 tarihinde trafik kazasından vefatı nedeniyle davacıların talep edebileceği bakiye destekten yoksun kalma maddi zararlarının;
– Eşi … için 756.918,11-TL
– Annesi … için 143.312,85-TL
– Babası … için 110.228,48-TL
– Oğlu … için 97.092,81-TL
– Oğlu … için 169.438,04-TL
– Oğlu … için 169.438,04-TL olarak hesaplandığı,
Garame hesabı yapılmak suretiyle; davalı ZMS şirketi olan ….’nin (….) bakiye teminat limitine göre sorumlu olduğu miktarların:
– Eşi … için 126.137,12-TL
– Annesi … için 23.882,46-TL
– Babası … için 18.369,10-TL
– Oğlu … için 16.180,09-TL
– Oğlu … için 28.236,11-TL
– Oğlu …. için 28.236,11-TLolarak hesaplandığı, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının 01.01.2018 tarihinden itibaren arttırılmış teminat limitinin 360.000,00-TL olduğu, ZMS Sigorta Poliçesinin tüketilen teminat düşüldükten sonra kalan teminat limitinin 241.041,00-TL olduğu ifade edilmiştir.
Sunulan işbu rapora göre davacılar vekili 24/03/2022 tarihli dilekçesi ile talebini;
Davacı … için 756.818,11 TL arttırarak, 756.918,11 TL,
Davacı … için 96.992,81 TL arttırarak, 97.092,81 TL,
Davalı … için 169.338,04 TL arttırarak, 169.438,04 TL,
Davalı … için 169.338,04 TL arttırarak, 169.438,04 TL olmak üzere, toplam 1.192.887,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, tüm davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkillere verilmesine ( davalı sigorta şirketinin sorumluluğu sigorta limitiyle sınırlı olmak kaydıyla) karar verilmesini talep etmiştir.
Her ne kadar davalılar vekilleri talep artırım dilekçesine karşı zamanaşımı itirazında bulunmuş iseler de, belirsiz alacak davalarında zamanaşımı davanın açılması ile birlikte kesildiğinden dolayı davalıların zamanaşımı itirazına itibar edilmemiştir.
T.B.K. 53/3. Maddesi gereği destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınanlardan oluşan zarardır. Destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Ölen ile destekten yoksun kalanlar arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı yeterlidir. Dolayısı ile davacılar eş, baba, anne ve çocukların müteveffanın desteğine ihtiyaç duyduğu hususu aşikardır.
Davacılar vekili davada fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 100,00-TL araç zararı talebinde bulunmuş ise de karar celsesinde bu talebinden feragat etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesi dosya kül halinde değerlendirildiğinde davacı yanlarca davalılardan ölen …’dan sebep destekten yoksun kalma tazminatı, araç zararı ve manevi taazminat talebinde bulunulmuş olup dosyada alınan kusur raporu, aktüerya raporu, ceza dosyasındaki raporlar ve tüm dosyadaki bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde davacılar vekilinin talep artırım dilekçesi de nazara alınmak suretiyle belirlenen değerlere göre ( davalı ….’nin bakiye poliçe limiti de nazara alınmak suretiyle ) davanın kısmen kabulüne, araç zararının feragat nedeniyle reddine, manevi tazminat talebinin konusu kalmadığından konusu kalmayan manevi tazminat talebi bakımından karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” şeklinde davacının davasının talep arttırım dilekçeside nazara alınmak suretiyle kısmen kabulü ile; asıl dava bakımından;… için 756.918,11-TL tazminat ile … için 97.092,81-TL olmak üzere toplam 854.010,92-TL tazminatın davalı … nin (… nin) sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kayıt ve şartı ile … için 126.137,12-TL den … için 16.180,09-TL den olmak üzere toplam 142.317,21-TL den ve temerrüt tarihi olan 03/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, diğer davalılar … ve … bakımından ise kaza tarihi olan 05/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, 100,00-TL araç hasar bedelinin feragat nedeni ile reddine, Davacılar vekilince … Sigorta Şirketi tarafından manevi tazminatın ödendiği bildirilmiş olmakla konusuz kalan manevi tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen mahkememiz … esas sayılı dosyası bakımından;… için 169.438,04-TL ve … için 169.438,04- TL olmak üzere toplam 338.876,08- TL tazminatın davalı … nin (… nin) sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kayıt ve şartı ile .. için 28.236,11-TL den … için 28.236,11-TL den olmak üzere toplam 56.472,22-TL den ve temerrüt tarihi olan 03/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, diğer davalılar… ve … bakımından ise kaza tarihi olan 05/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile işbu davacılara verilmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar… ve … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, dosyanın değer itibariyle 500.000,00 TL’nin üzerinde olduğundan dolayı dosyanın heyetçe bakılan Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi gerekirken mahkemenin yasaya aykırı şekilde dosya hakkında nihai kararı basit yargılama usulüne göre verildiğini, ceza yargılaması sırasında alınan rapor ile mahkemede alınan kusur raporları arasında çelişki bulunduğunu, mahkemece bu çelişkinin giderilmesine dair itirazlarının dikkate alınmadığını, hükmedilen destekten yoksun kalma tazminatının fahiş olduğunu, müteveffanın çiftçi olduğunu ve gelirinin tüm kazancı değil bunun yerine bu kazanca bedeni katkısının esas alınarak hesaplanması ve yahut bu işlerin bir başkası tarafından yapılması durumunda davacılara getireceği yük olması gerektiğini, mahkemenin tüm kazancı esas alarak hata yaptığını, aktif ve pasif dönem hesabının davacılara ayrılan destek paylarının açık ve denetime elverişli şekilde dökümlerinin yapılması gerektiğini, ödenen peşin tutarın gerçek zararı aştığını, SGK tarafından yapılan ödemelerin hesaplanan tazminattan indirilmesi gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından davacı tarafa 03/04/2018 tarihinde 118.959,00 TL ödeme yapıldığını, bilirkişi raporunda, müvekkili şirket tarafından yapılan bu ödemenin güncellenerek tazminatlardan düşüleceği hususunda değerlendirme yapıldığını, ödenen 118.959,00 TL’nin güncellenmesinin yapıldığını ve neticeden 150.667,16 TL olduğunun tespit edildiğini, poliçe limiti belirlenirken, 360.000,00 TL olan ana limitten güncellenmiş olan rakamın düşülerek bakiye poliçe limitinin belirlenmesi gerekirken, güncellenmiş olan bedel yerine ilk ödenen bedel olan 118.959,00 TL’nin düşülmesi suretiyle bakiye poliçe limiti belirlenmiş ve Yerel Mahkemenin de hükmü bu şekilde kurduğunu, müvekkili şirket aleyhine poliçe limiti üzerinde hüküm tesis edildiğini, tazminat hesabının PMF yaşam tablosuna göre yapılmasının doğru olmadığını, yapılan hesaplamalarda müterafik kusur indiriminin uygulanmadığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı vekilinin davanın yazılı yargılama usulüne tabi olduğu ve heyetle görülmesi gerektiği istinafı
Dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 6100 Sayılı HMK’nun Üçüncü Kısmındaki “Yazılı Yargılama Usulü” uygulanmakta ve dava buna göre görülmeye başlanmış olup Türk Ticaret Kanunun 4/2 maddesinde yapılan değişiklik sonucu “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri beşyüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” şeklindeki düzenleme yürürlüğe girmiştir.
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 58 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “yüz bin” ibaresi “beş yüz bin” şeklinde değiştirilmiştir.
Heyet sınırının belirlenmesinde asıl ve birleşen dava toplam değerine göre değil,herbir davanın müstakil dava olarak kabul edilerek ve ayrı değerledirilmesi gerekeceğinden itiraz yersizdir
Davalı sigorta vekilinin teminat limiti düşümünün yanlış yapıldığı istinafı
Davalı sigortacı tarafından davadan önce yapılan ödeme, zararın belirlenmesinden sonra tazminatın tayininde dikkate alınması gereken bir husus olup, davalının sorumluluğu da hesaplanan tazminat miktarına göre ve poliçe teminat limitiyle sınırlı biçimde tayin edilecektir. Bu itibarla; davalının ödediği bedelin güncellenmiş değerinin poliçedeki teminat limitinden değil, davacı için hesaplanan tazminattan düşülmesi ve bu düşüm yapıldıktan sonra da davacının tazminat alacağı poliçe limiti üzerinde kaldığı ve davalının daha önce ödediği oranında limitini tükettiği gözetilmek suretiyle, davalı sigortacının ödediği bedelin GERCEK ZARARDAN düşülmesiyle belirlenecek miktarın, davalı sigorta şirketi yönünden de hüküm altına alınması doğrudur
Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/19311 esas 2019/7775 karar, 2015/13291 esas 2018/7268 karar sayılı ilamı
Davalı vekilinin Genel şartlara uygun rapor alınmadığı ve kamu düzeni açısından yapılan incelemede;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GEREKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE Aynı kaza ile ilgili olmak üzere İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
AYM ‘ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak 01/06/2015 tarihli genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması, davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından, vergi dairesinden, işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak karar verildiğinden davalı sigortanın istinafı sonuç olarak yersizdir.
Davalı sigorta vekilinin olayda müterafik kusur bulunduğu, indirim yapılması gerektiği istinafı
6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52.maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Davalı tarafın müterafik kusur yönünden yaptığı itirazlar bakımından ise; dosya içerisinde bulunan kaza tespit tutanağına göre, emniyet kemerinin takılı olup olmadığı “belirsiz” olarak işaretlenmiştir. müteveffanın kemerinin takılı olmadığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil olmayıp, takılı olmadığının ispatı davalı sigorta şirketinin üzerindedir. Davalı tarafça, yargılama aşamasında sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığından,aslolan takılması olup ,bu hususun aksinin davalı tarafça da ispatlanamadığından indirim uygulanmaması kararı yerinde olup istinaflar yersizdir
Davalı vekilinin müteveffanın gelirinin yanlış hesaplandığı istinafı
Müteveffanın tarım ve hayvancılık işi ile iştigal ettiği belirlendiğine göre mahkemece, tarım ve hayvancılık işi ile uğraşan malulün şahsi katkısının ve bu kişinin yerine başkasının çalıştırılması halinde ona ödenecek ücretin ne kadar olduğu belirlenmeli,bu hususta ziraat mühendisi veya ehil bilirkişiden rapor alınarak, edinilen tüm bilgi ve belgelerle davacının geliri net kriterlerle tespit edilmesi gerekir.
Müteveffa …’nın gelirinin tam olarak tespiti amacıyla Çumra Kaymakamlığı Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü ile Çumra Ziraat Odası Başkanlığına ayrı ayrı müzekkere yazılmış, gelen cevaplara göre de Ziraat Mühendisi bilirkişisinden rapor alınmıştır. Sunulan raporda murisin ölümü ile yerine bu işleri yapabilecek kabiliyette bir erkek işçiye aynı geliri elde etmek amacıyla aylık 3.900,00-TL ücret ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir. İşbu gelir durumunun belirlenmesi evvelinde aktüerya bilirkişisinden rapor ve ek rapor alınmış, ancak raporlarda asgari ücret baz alındığından dolayı gerçek ücretin belirlenmesinden sonra aktüerya bilirkişisinden yeniden ek rapor alınarak karar verilmesi doğrudur. İtiraz yersizdir
Kusura itiraz
05.02.2018 günü saat 12:00 sıralarında sürücü …, yönetimindeki … plaka sayılı çekici ile … Caddesi üzerinde … Fabrikası istikametinden Konya istikametine seyrederek olay yeri kavşağa gelip ön ilerisinde seyir halinde olan sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı otomobili sollamak istediği sırada, sol taraftaki Çatalhüyük istikametine dönmek üzere sola yönelen söz konusu otomobilin sol yan kısmına çarpması sonucu dava konusu kaza meydana gelmiştir.
Trafik Kazası Tespit Tutanağı ve dosya içeriğine göre kazanın; yerleşim yeri dışında, dört yönlü kavşakta, 7,00 m. genişliğinde, iki yönlü, eğimsiz, düz, kuru, asfalt kaplama yolda, gündüz meydana geldiği, havanın açık olduğu, kaza yerindeki azami hız limitinin 50 km/s olduğu, çekicinin hızının 90 km/s olarak belirlendiği, otomobilin, çarpma noktasının 81 m. ilerisinde, çekicinin ise çarpma noktasının 100 m. ilerisinde duruşa geçtiği anlaşılmıştır.
Trafik Kazası Tespit Tutanağı’nda otomobil sürücüsü …’nın KTK.53/1-b kuralını ihlal ettiği, çekici sürücüsü …nın ise KTK.52/1-a kuralını ihlal ettiği belirlenmiştir.
Dosyada mevcut 05.11.2018 tarihli keşfe binaen hazırlanmış Bilirkişi Raporu’nda otomobil sürücüsü …, KTK.53/1-b kuralını ihlal ettiğinden asli kusurlu, çekici sürücüsü … ise KTK.51/2-b kuralını ihlal ettiğinden tali kusurlu bulunmuştur.
Dosyada mevcut 21.01.2020 tarihli Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi bünyesinde oluşturulan “Genişletilmiş Uzmanlar Komisyonu” Raporu’nda çekici sürücüsü … asli kusurlu, otomobil sürücüsü … ise tali kusurlu bulunmuştur.
Tarafların kusur durumunun belirlenmesi ve çelişkinin giderilmesi için alınan Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi kusur raporuna göre müteveffa …’nın %25 oranında kusurlu, davalı sürücü …’nın %75 oranında kusurlu olduğu görüş ve kanaatine varıldığı ifade edilmiştir.
Sunulan kusur raporunun ceza dosyasında alınan raporlarla da uyumlu olduğu görülmekle itiraz yersizdir.
Bu halde, Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,
Davalı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ayrı ayrı esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
1-Davalı …den alınması gereken 81.486,04 TL harçtan peşin alınan 20.371,53 TL harcın mahsubu ile bakiye 61.114,51 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Davalı ….den alınması gereken 13.579,27 TL harcın peşin alınan 20.371,53 TL harçtan mahsubu ile fazla 6.792,26 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde bu davalıya iadesine,
3-Davalı …’dan alınması gereken 81.486,04 TL harçtan peşin alınan 20.371,53 TL harcın mahsubu ile bakiye 61.114,51 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davalı taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda; asıl davada maddi tazminat yönünden davacı … için ve birleşen davada davalı … ve … için; HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere; asıl davada; maddi tazminat yönünden … için ve manevi tazminatlar yönünden, birleşen davada davalı … için; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 07/10/2022

Başkan Üye Üye Katip

E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.