Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1797 E. 2022/1874 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 23/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 07/04/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 23/09/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 26/09/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … plakalı aracı 17.05.2018 tarihinde satın aldığını, davacının aracı satın aldıktan sonra aracın … sigortasını davalı şirketin … acente kodlu … Şti. aracılığı ile 05.06.2018 tarihinde … numaralı poliçe ile yaptırdığını, sigorta şirketlerinin tanıdığı yetki dâhilinde sigorta acentelerinin iki farklı ekrandan poliçe düzenleyebildiğini, birincisinin kredi kartı bilgilerinin girilerek peşin veya taksitli kesilen sistem olduğunu, ikincisinin ise poliçe bedelinin poliçe düzenlenmesiyle birlikte acentenin hesabına borç kaydedilip ay sonu hesaplaşmasında ise acentenin (sigortalıdan parasını alsa da almasa da) sigorta şirketine toplu ödeme yaptığı sistem olduğunu, aracın … poliçesi acente tarafından esnek ekrandan kesilmiş ve poliçe bedeli sigorta şirketi tarafından acentenin cari hesabına borç olarak kaydedildiğini, yani poliçe bedelini acenteye ödese de ödemese de poliçe bedeli sigortanın tanıdığı imkân dâhilinde ay sonunda acente tarafından sigorta şirketine ödeneceğini, sigortalının ödeme yapıp yapmamasının sigorta şirketinin değil acentenin sorunu olduğunu, dolayısıyla poliçe teminatının 05.06.2018 tarihinde başladığını, acentenin ödemesinin 13.06.2018 tarihinde yapıldığını, sigorta poliçesi düzenlenirken sigorta teminatının henüz başlamadığı şeklinde bir bilginin de davacıya verilmediğini, … plakalı aracın … idaresinde iken 07.06.2018 tarihinde … yolu 27.km de tek taraflı maddi hasarlı yaralamalı trafik kazası geçirdiğini ve ciddi derecede hasarlanıp pert olduğunu, meydana gelen kaza neticesinde davacıya ait aracın hasarının tazmini için … sigortasını yapan davalı şirkete müracaat edildiğini, davalı şirket nezdinde … numaralı hasar dosyası açıldığını, davalı şirketin söz konusu poliçe prim borcunu acentesinin hesabına borç olarak kaydetmesine yani almasına rağmen sırf sorumluluktan kurtulmak için 25.06.2018 tarih ve … sayılı cevabi yazı ile peşinat ödenmediğinden sigorta teminatının başlamadığını ve bu sebeple ödeme yapılmayacağını bildirdiğini, … sigorta poliçesi teminatı kapsamında 07/06/2018 tarihli trafik kazası sebebiyle müvekkilinin … plakalı aracında meydana gelen ve karşılanmayan hasar miktarının tespiti ile tespit edilecek bedelinin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiş duruşmada da bu beyanlarını tekrar etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça müvekkili şirket aleyhine ikame edilen davanın hukuki ve maddi mesnedi bulunmadığını, her ne kadar davacı tarafın dilekçesinde sigorta poliçesinin primlerinin kendisi tarafından ödenmediğini, söz konusu primlerin müvekkili şirket ile acentenin arasında var olduğunu iddia ettiği cari hesaba borç kaydedilerek ödendiğini ve böylelikle sigorta korumasının başladığını, bu nedenle de zararın tazmininin gerektiğini iddia etse de, davacı tarafın kendisinin sigorta primini ödemediğini dava dilekçesinde yapmış olduğu açıklamalarla ikrar ettiğini, davacı tarafça sigorta priminin ödenmediğinin müvekkili şirket kayıtlarında da yer aldığını, müvekkili şirkete ödenmesi gereken poliçe peşinat borcunun hasar tarihi itibari ile ödenmemiş olduğunu ve bu nedenle sigorta korumasının başlamadığı hususunu kaza sonrası talep üzerine sigortalısına göndermiş olduğu 25.06.2018 tarih ve … sayılı evrakla bildirdiğini, sigorta sözleşmesine dayalı olarak sigortacının sorumluluğunun sigorta ettirenin sigorta primi ödemesi ile başladığını, TTK’nın 1421/1. maddesinde de düzenlenen bu kural gereği, sigorta koruması, primin veya prim taksitle ödenecekse ilk taksidinin ödenmesi anında başlayacağını, 05.06.2018 tarihinde düzenlenen sigorta poliçesi gereği davacı tarafın ödemekle mükellef olduğu sigorta priminin, sigorta sözleşmesine konu edilen … plaka numaralı aracı zarara uğratan rizikonun gerçekleştiği 07.06.2018 tarihinde ödenmediği için bu tarihte müvekkili şirketin rizikoyu taşıma yükümlülüğünün bulunmadığını, müvekkili şirketin sigortalı araçta meydana gelen zararı tazmin etmekle yükümlü olmadığını, acentenin prim tahsil etme yetkisinin bulunmadığını, meydana gelen zararın sigorta koruması kapsamı dışında olduğunu, kazanın oluş şekli, sigorta ettiren tarafından rizikonun gerçekleşmesine kasten sebebiyet verildiği intibaını oluşturduğunu, davacı tarafın sigorta genel şartlarında belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle açılan davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirme neticesinde dosya kül halinde değerlendirildiğinde davacı vekilince davalı aleyhine açılan işbu davada, davacı aracında meydana gelen hasarın davalıdan tazmini talep edilmiş olup, dosyaya son sunulan heyet raporuna göre araçta 61.500,00-TL tutarında hasar oluştuğunun tespit edilmesi, az yukarıda izah edilen emsal yüksek yargı kararları ve davalıya yazılan müzekkerelere verilen cevaplara göre poliçenin düzenlenmesi esnasında sigortalıya sigorta şartları hakkında bilgilendirme yapılmaması, poliçe ön yüzünde prim ödenmemesi halinin sigortalı bakımından sonuçlarının dercedilmemiş olması, poliçenin iptalinin söz konusu olmaması, poliçe iptal edilmediği için de prim iadesinin yapılmaması, primlerin rizikodan sonra tahsil edilmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde davanın kabulüne ilişkin olarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Davacının davasının talep arttırım dilekçesi de nazara alınmak suretiyle KABULÜ İLE;
61.500,00-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; rizikonun davacı ile poliçe imzalandıktan 2 gün sonra gerçekleştiğini, davacının ilk prim ödemesinin ise 23.06.2022 olup olay tarihinden 16 gün sonra olduğunu, ilk prim ödemesi yapılmadan dava konusu hasarın meydana gelmesi sebebiyle müvekkili sigortanın hasara karşı ödeme yapma yükümlülüğü bulunmadığını, somut olayda davacı taraf ile müvekkili şirket arasında 05.06.2018 tarihli düzenlenen sigorta poliçesi gereği davacı tarafın ödemekle yükümlü olduğu sigorta primi, sigorta sözleşmesine konu edilen … plaka numaralı aracı zarara uğratan rizikonun gerçekleştiği 07.06.2018 tarihinde ödenmediği için bu tarihte müvekkili şirketin rizikoyu taşıma yükümlülüğü bulunmadığını, dolayısıyla da müvekkili şirketin araçta meydana gelen zararı tazmin etmekle yükümlü olmadığını, bu durumun yargılama içerisinde alınan bilirkişi raporu neticesinde de belirlendiğini, davanın belirsiz alacak davası olduğu yönündeki kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davanın kısmi dava olup ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı itirazlarının kabulü gerektiğini, pek çok emsal kararda maddi hasarlı davaların ancak ve ancak kısmi dava olacağının açıklandığını, somut olayda davacının davasının da kısmi dava olduğundan ayrıca ıslah tarihi itibariyle ıslah edilen kısım zamanaşımına uğramış olduğundan dosyanın bu nedenden dolayı bozulması ve tekrar karar verilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, … sigorta poliçesine istinaden tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
1-Sorumluluk açısından yapılan incelemede:
Uyuşmazlık, rizikonun gerçekleştiği tarihten sonra sigorta priminin ilk taksitinin ödenmiş olması sebebiyle davalı sigorta şirketinin sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, TTK’nın “III – Tarafların borç ve yükümlülükleri 1. Sigortacının borç ve yükümlülükleri a) Rizikoyu taşıma yükümlülüğü aa) Genel olarak” başlıklı 1421. maddesinde;
(1)Aksine sözleşme yoksa, sigortacının sorumluluğu primin veya ilk taksidinin ödenmesi ile başlar; kara ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin sigortalarda, sigortacı, sözleşmenin yapılmasıyla sorumlu olur.
(2)1430 uncu madde hükmü saklıdır.” hükmüne yer verilmiştir.
Nitekim taraflar arasındaki kasko poliçesinin az yukarıya hükmü alınan “Prim Ödemeleri ve Poliçe İptal Klozu” düzenlemesinde sorumluluğun prim ödemesiyle başlayacağı belirtilmiştir. Kasko poliçesinin 10. Sayfasında “Prim Ödemeleri ve Poliçe İptal Klozu” düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin 2. paragrafında “Prim ödemesi banka dekontu, makbuz karşılığında nakit olarak, kredi kartıyla, Türkiye İş Bankası interaktif işlemleri fatura talimatı yöntemi kullanılarak veya havale yapılarak gerçekleştirilebilir. Bu sayılanlar dışındaki yerlere ve ya yukarıda sayılanlar dışında yöntemlerle yapılacak ödemeler prim borcunu ortadan kaldırmaz. Havale yapıldığı takdirde ilk prim, havale edilen tutarın sigortacının serbest hesaplarına intikal ettiği anda ödenmiş sayılır ve sigortacının sorumluluğu da bu anda başlar. Sigorta ettiren tarafından primin ilk taksitinin(peşinatın) veya tamamının kredi kartı ile ödenmesi ve sigorta ettirene kredi kartından bu tutarın tahsil edilmesi için süre tanınmasının kararlaştırıldığı hallerde, sigortacının sorumluluğu ilk taksidin(peşinatın) veya tamamının kararlaştırılan günde kredi kartından çekilmesi ile başlayacaktır. Kredi kartı ile blokeli ödeme halinde, kredi kartından prim alacağının karşılığının bloke edilmesi anında ödeme yapılmış sayılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Sigorta hukukunda kural olarak, sigorta sözleşmesinin meydana gelmiş olması, sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. Sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için TTK’nun 1410. ve 1421. Ve 1430. Ve 1431. maddeleri hükmünce, kazadan önce primin tamamının veya ilk taksitinin ödenmiş olması zorunludur. Ancak; prim peşinatının rizikodan önce yatırılmaması nedeniyle sigortacının sorumluluğunun TTK’nun 1421. maddesi hükmü uyarınca başlamadığı hallerde, sigortacının olaydan ve ihbardan, diğer anlatımla rizikoyu öğrendikten sonra primleri tahsil etmesi, sonrasında geri vermemesi ve bir ihtarla da sözleşmeyi feshetmemesi hallerinde sigortacının sözleşmeyi ayakta tutması karşısında, tahsil öncesi gerçekleşen rizikodan sorumludur. Somut olayda rizikonun gerçekleştiği07/06/2018 tarihinden sonra, 26/06/2018 tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından tahsil edilmiş olup davalı sigorta şirketine riziko ihbar edildikten sonra davalı sigorta şirketi tarafından poliçe feshedilmemiş, sigorta primlerinin tamamı da tahsil edilmiştir. O halde davalı sigorta şirketinin sigortalı araçta oluşan hasar sebebiyle sorumlu tutulması gerekir. (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi ESAS NO: 2016/4838 KARAR NO: 2019/3114 )
Somut olayda hükme esas alınan raporun hüküm kurmaya yeterli olduğu anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
2-Zamanaşımı itirazının incelenmesinde:
Davacı tarafından açılan maddi tazminat istemlerinin irdelenmesi gerekir. Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı (tam dava) açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2) Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (mesela, ödünç veya satış sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu (aynı hukuki ilişkiden doğan) alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez.
Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesinden (talep neticesinden) anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir. (m.119, 1/ğ). Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava, kısmi dava değil tam dava sayılır.Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının alacağının dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.

6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. HUMK’nın 83. (6100 sayılı HMK m. 176), maddesinde ise ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir. Islahın amacı, yargılama süresinde, şekli ve süreye aykırılık sebebi ile ortaya çıkacak maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmaktır. Bununla birlikte talep miktarı ıslah ile arttırılabilecektir. Ancak taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Öncelikle hemen belirtilmelidir ki koşulların bulunması halinde kısmi davanın tamamen ıslah yolu ile belirsiz alacak davasına dönüştürülmesi mümkündür. Zira HMK’da bunu yasaklayan herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. HMK 180. maddede tamamen ıslahın usulü ve bu usule uyulmamasının yaptırımı düzenlenmiştir. Buna göre davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi halde ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.
Somut olayda davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkca davasını belirsiz alacak davası olarak nitelendirip bu hususu açıkça zikretmiştir.
Davalı sigorta ıslah edilen kısma yönelik zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Poliçe tanzim tarihi ve riziko tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1420/1. maddesinde “sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” düzenlemesine yer verilmiş olup; aynı yöndeki düzenleme, Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın C.10. maddesinde de yapılmıştır.
Davacının talebi, mal sigortalarının bir türü olan kasko sigorta poliçesine dayanmakta olup, yukarıda anılan mevzuat hükümleri gereği 2 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu döneminde belirsiz dava olarak açılan davada, zamanaşımı süresinin geçmediği anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 4.201,07 TL harçtan peşin alınan 1.100,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.101,07 TL harç giderinin davalı … Sigorta Şirketi’nden tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 26/09/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.